8 Mart 2013 Cuma

Büyük İskender ve Anadolu

Büyük İskender ve Anadolu

Büyük İskender Öncesi Küçük Asya, Helen Dünyası ve Makedonya’nın Durumu
Küçük Asya
Bu Dönemde Küçük Asya’ya egemen olan Persler, MÖ 9. yüzyıldan itibaren tarih sahnesinde görülmeye başladılar. Başlarında Akhaimenid sülalesinden krallar bulunuyordu ve İran yüksek yaylasının güneybatısında Parsa (= Persis) adını taşıyan bugünkü Fars eyaletinde oturuyorlardı. Büyük Kral lakaplı Kyros (MÖ 559-529), Med Devleti’ne son vererek, Pers’leri MÖ 6. yüzyılda Önasya’nın en güçlü devleti haline getirmiştir. Bu nedenle Kyros Pers Devleti’nin kurucusu sayılmaktadır. Akdeniz ve Ege Ticaretini ele geçirmek çabasında olan Persler MÖ 547 yılında Lidya Kralı Kroisos’u yenerek Sardes (= Sart) ele geçirdiler. Böylece Anadolu 200 yıl kadar sürecek olan Pers egemenliğine girmiştir.
Kyros , yerinden ve kolayca yönetilsin diye Anadolu’yu satraplıklara ayırmıştır. Kyros Orta Asya’daki İskit seferi sırasında ölünce yerine oğlu Kambyses (MÖ 530-522) geçmiş ve Mısırı ele geçirmiştir. Ondan sonra gelen I. Dareios (Büyük Dareios, MÖ 522-486) Satraplıkları yenilemiş ve yeni bir vergi sistemi (nomos) oluşturmuştur. I. Dareios Thrakia ve Karadeniz‘in batı kıyılarını ele geçirerek, Karadeniz’den Ege’ye olan ticareti engellemiştir.
MÖ 492 yılında, Mardonios komutasındaki Pers ordusu Thrakia’ya bir sefer yaparak bölgedeki Pers egemenliğini güçlendirdi. MÖ 490 yılında, Datis ve Artaphernes komutasındaki Persler Hellas’a ayak bastı. Persler, Hellen’lerden toprak ve su istedi (Toprak ve su istemek, benim egemenliğim altına gireceksin, demektir. Toprak ve su verenler Pers egemenliğini kabul etmiş oluyorlardı), Helenlerin çoğu teslim oldu. Direnen Eretrialılar’ın kentleri yakılıp yıkıldı, halkı köle yapıldı. Fakat Miltiades komutasındaki Atinalılar, Marathon Körfezin de Persleri büyük bir yenilgiye uğrattılar.
MÖ 468 yılında Kimon önderliğindeki Attika-Delos Deniz Birliğinin donanması, Eurymedon (= Köprüçay) ırmağı ağzında Pers donanmasını bozguna uğratır. Bu yenilgiden sonra Kserkses MÖ 465’de öldürülür. Birtakım taht kavgalarından sonra I. Artakserkses tahta çıktı.
MÖ 401-399 arasında II. Artakserkses’in kardeşi Kyros ayaklanır. Fakat öldürülür. Yanında getirdiği ücretli onbin Hellen askerinin dönüşü, Ksenophon’nun Anabasis adlı eserinin konusunun oluşturacaktır. Persler, Kralları II. Artakserkses (MÖ 405-359) zamanında MÖ 386 yılında Hellen Kentleriyle Antalkidas Barışını (= Kral Barışı) imzalamıştır. Bu antlaşmaya göre Anadolu kentleri Klazomenai (= Urla) adları ve Kıbrıs (= Kypros) Persler’in egemenliği altında kalacaktı. Buna karşılık büyük küçük bütün diğer Hellen kentleri özerk olacaktı Daha önce de Atina’ya ait olan Lemnos (= Limni Adası), Imbros (= Imroz Adası [= Gökçeada] ) ve Skyros eskisi gibi Atina’ya bağlı kalacaktı. Barışı kabul eden kentler, kabul etmeyen kentlere karşı Pers’lerin yanında savaşacaktı.
Bu barış ile II. Artakserkses Hellenleri siyasal yönden baskı altına almış, Hellen kentlerine özerklik tanımakla onları bölmüştür ve böylece onların siyasal birlik oluşturmalarını engellemiştir. Ayrıca Anadolu’daki tüm kentleri egemenliği altına almıştır. Bu başarılarına karşın Perslerin ülkesinde merkezi otoritenin zayıflaması nedeniyle durumları pek iyi değildi. Hindistan’dan Ege Denizi’ne, Kafkaslar’dan Mısır’a kadar uzanan geniş Pers topraklarında isyanlar eksik olmuyordu. Bu isyanlarda satraplar Kral’a karşı birbirini destekliyordu. Bu sıra da Mısır ve Kıbrıs İmparatorluk’tan ayrılmıştı. Büyük Kral’a karşı Anadolu dışında çıkan isyanları destekleyen Küçük Asya satrapları aslında kendileri de bağımsızlık hazırlıklarını yapmaktaydı. MÖ 371 yılında Kappadokia satrabı Datames’in isyan hareketine, Phrygia satrabı Ariobarzanes’in de katılmasıyla isyan daha da yaygınlaştı. Karia, Mysia, Lydia, satrapları ve Likyalıların, Pisidiyalıların Pamfiliyalıların, Kilikiyalıların Suriyelilerin, Fenikelilerin de katılmasıyla isyan genel bir hal almıştır. Ayaklanmaya Mısır ve Sparta da destek vermiştir. Fakat Thebai’nin Spartalıları’ı yenmesi ve Mısır’da bir isyanın patlak vermesi sonucu, satraplara dışardan gelen yardım kesilmiştir. Ayaklanan satraplar’ın başkomutan seçtikleri Orontes’in II. Artakserkses’in yanına geçmesiyle (MÖ 361) isyan bastırılmıştır.
III. Artakserkses (MÖ 359-388) zamanında da çıkan satrap ayaklanmaları kanlı bir biçimde bastırılmıştır. Ionia satrabı Artabazos, ayaklanmasına destek bulamayınca, önce Thebai’ye sonrada Thebai’nin III. Artakserkses’le anlaşmaya çalışması nedeniyle, Makedonya Kralı II. Philippos’a sığınmıştır. III. Artakserkses, MÖ 345’da İmparatorluk sınırları içindeki satraplıklarda egemenliği yeniden sağladı. Atina ile antlaşma yaptıktan sonra MÖ 340 yılında Perinthos’u (= Marmara Ereğlisi) kuşatan II. Philippos’un kenti almasına engel oldu. Böylece II. Philippos’un Anadolu’ya olası bir saldırısını engellemiş oluyordu.

Hellen Dünyası
Kuzeyini Balkanların sınırladığı Hellas (Hellas adı ilk olara Ilias’da geçmektedir), üç yanı denizlerle çevrili bir yarım adadır. Batısında Ion Denizi, doğusunda Ege Denizi, güneyinde ise Akdeniz vardır. Dağların doğal olarak böldüğü bölgelere ayrılmıştır. Bu bölgeler kuzeyden güneye, batı kıyılarına yakın olarak Epiros, Akarnania; iç kesimde, Thessalia (= Tesalya [= Hellas] ); güneyde, Korinthos Körfezi’nin kuzeyinde, Aittolia, Phokis ve Boiotia; körfezin doğusunda, Attika; ülkenin güneyinde ise Peloponnesos Yarımadası yeralır.
Hellenler insanları kendilerini ‘Hellenler’ (= Hellenoi ) olarak anıyorlardı, ülkelerine de Hellas diyorlardı; Romalılar bu ülkeyi ‘Graecia’, halkına ise “Graeci” (Hellenler) olarak adlandırmışlardı. Hellenler Hellence konuşmayan, kendileri dışındaki halklara, dili yabancı olan anlaşılmayan anlamına gelen Barbaros (= barbaroi) diyorlardı.
Hellas, dağlık bir ülke olduğundan, yaşam ve yerleşim koşulları insanları daha çok ovalık ve kıyı kesimlere yerleşmeye zorlamıştır. Bunun sonucu olarak denizcilik, Hellenler’in en önemli faaliyet alanını oluşturmuştur. Belki de Ilias ve diğer destanlar bunun için yazmışlardır. Bu destanlarda hep Anadolu hep doğu işlenmiştir. Ama Troia savaşında bile tanrıların yardımıyla galip gelmişler ve çoğu evlerine dönememiş çeşitli tuzaklara kurban gitmişler. Zeus, Sidon kralının kızını doğudan kaçırarak getiriyor, İo, Helen Tanrısı’nı kucaklayabilmek için doğudan batıya kaçıyor, Argo gemisi tayfası, altın postu Kolkhis ormanlarından çıkarıp anayurda getirmek için yola çıkıyor. Ama bu destanlar ve kahramanlar çağı, Perslerle karşılaşınca son bulmuştur. Şimdiye kadar Hellenler Persler kadar kuvvetli bir düşmanla karşılaşmamışlardı. Hellenler çeşitli törenlerde, şenliklerde, bayramlarda bir araya gelseler de siyasi bakımdan çeşitli şehirler ve devletler olarak yan yana yaşıyorlardı.
Yalnız Isparta’da hakim olan Dor’lar, Eurotas vadisinin eski halkına boyun eğdirmiş ve komşu Argos ile Arkadia bölgelerini ele geçirmişler. Messenia’lı Dor’ları Helot (Eski Isparta’da köle durumuna getirilmiş bir halk tabakası tarımla uğraşır ve savaş sırasında hafif silahlı erler olarak bulunurlardı. Ayaklanmalarından korkulduğu için Kryrteia adlı özel bir polisin kontrolü altında tutulurlardı) yapmışlar. Peloponnesos şehirlerini Peloponnesos Birliği altında toplamışlardır.
MÖ 499 da Pers Satrabının oturduğu Sardes Atinalıların yardımıyla Ionia’lıların yaktıklarını haber alan Dareios çok öfkelenir. Bu Ionia ayaklanmasının nedeni ticari çıkarların yanında Hellen’lerin “milliyetçilik” duygularının bir tepkisidir.
Marathon zaferinden sonra politik nedenlerle iktidardan indirilen Millitiades’in yerine geçen Themistokles’in (MÖ 515-450) çabasıyla, Atinalılar Perslere karşı savaş hazırlığı yaptılar, Sparta da Atinaya destek verdi. Atinalılar önceleri başarı kazandılarsa da direnemediler ve geri çekildiler. Thermopylai geçidini tutan Spartalı komutan Leonidas yenilgiye uğrayınca, Persler Orta Hellas’ı ele geçirdiler ve Atina’yı yakıp yıktılar (MÖ 480).
Thermopylai yenilgisinden sonra Atinalılar Salamis adasına çekildiler. Burada yapılan savaşı Atinalılar kesin olarak kazandılar (MÖ 480). Daha sonra yapılan Plataia ve Mykale savaşları sonucunda Batı Anadolu Perslerden temizlendi (MÖ 479).
MÖ 490-479 yılları arasındaki savaşlarda Persler geriye püskürtülmüşlerse de, Pers tehlikesi devam etmekteydi. Bu nedenle MÖ 477 yılında, Pers tehlikesini ortadan kaldırmak için merkezi Delos adası olarak Atina tarafından, Attika-Dellos Deniz Birliği kurulmuştur. Sayısı 300 bulan müttefik kentler ekonomik güçlerine göre katkıda bulunuyorlardı. Bu birlik giderek Atina İmparatorluğu’na dönüşmüştür. MÖ 5. yüzyılın ortalarında, Atina birlik içinde kendi para ve ağırlık sisteminin kullanılması için müttefiklerin gümüş sikke basmasını yasaklamıştır. Atina’nın hegemonya sevdası MÖ 431 yılında birliğin dağılmasına neden olmuştur. Perslere karşı birlikte savaşan Atina ve Sparta, bundan sonra karşı kutuplarda yer alacak ve birbirleri ile savaşacaklardır.
MÖ 468’de Miltiades’in oğlu Kimon önderliğindeki Attika-Dellos Deniz Birliği, Pers donanmasını Eurymedon (= Köprüçay) ırmağının ağzında bozguna uğrattı. Böylece Anadolu’nun güney kıyıları Perslerden temizlendi. MÖ 459’da Atina donması Mısır’da patlak veren Pers karşıtı ayaklanamaya destek vermek için yardıma gitti. Çünkü Mısır buğday açısından zengin olan bir ülke olarak daima Atinanın ilgisini çekiyordu. Fakat Hellenler Memphis yakınlarında yenilgiye uğradılar (MÖ 454). MÖ 450 de Hellenler Doğu Akdeniz’e iki ordu gönderdiler. Kimon’un hastalanarak ölmesi Helenlerin planlarını bozdu. Zor durumda kalan Perikles (MÖ 490-429) barış yapmak zorunda kaldı. MÖ 449 yılında Kallias barışı yapıldı. Böylece Anadolu’daki kentler bağımsızlıklarını kazandılar ve Ege Denizi Pers donanmasına kapandı.
Aralarında siyasal, ekonomik, askeri ve kültürel alanda büyük karşıtlıklar bulunan Atina ve Sparta MÖ 431-404 yılları arasında, Ünlü Tarihçi Thukydides’in Peloonnesos’lularla Atina’lıların Savaşı adlı eserine de konu olan Peloponnesos Savaşında karşı karşıya gelmişlerdir. Savaş Sparta ve müttefiklerinin zaferiyle sonuçlanmıştır.
MÖ 386’da yapılan Antialkidas barışı ile Sparta, Hellas’da güçlenmiş ve Persler adına Hellas’da bu barışın koruyuculuğunu üstlenmiştir. Bu nedenle Atina ve Thebai’nin kurduğu birliğe diğer kentler de katılarak Sparta’ya karşı bir cephe oluşturulmuş ve II. Attika-Dellos Deniz Birliği kurulmuştur. Bazı Batı Anadolu kentlerinin de katılmasına karşın Persler’in baskısıyla birlik dağılmıştır.
Bu sırada Epameinondas’ın önderliğindeki Thebai’liler Spartayı Leuktra’da (MÖ 371) yenince, Hellas’ta bir devlet kurmak isteyen Epameinondas Persler’in desteğini sağlamak için II. Artakserkses’e bir elçi (MÖ 367) gönderir, ama başarı sağlayamaz. MÖ 362 yılında Epameinondas Mantinae’de zafer kazanmasına rağmen savaş da ölmesi Thebai’nin yükselme arzusunu da yok etmiştir.

Makedonya
Makedonya (MakedonÛa) yaklaşık olarak MÖ 7. yüzyılda Thesallia’nın kuzey ve kuzeydoğusunda Aksios Strymon (= Struma), Aksios (= Vardar) ve Haliakmon ırmakları arasındaki alanda kurulmuştur. Herodotos’a göre ise; Makedonya, Balkanlar ile Hellas yarımadası arasında yer alır. MÖ 12. yüzyıl içinde kuzey kökenli istila dalgası Dorları da yerinden oynatmış ve Dorlar arasında Makedon olarak bilinen topluluk güneybatı Makedonya’dan (Makednon bölgesinden) gelmişti.
İlk Makedonya kralı, MÖ 7. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan I. Perdikkas’tır. Bu kraldan MÖ 6. yüzyılın sonlarında yaşamış olan I. Amyntas kadar olan krallarla ilgili bilgi yetersizdi. I. Amyntas zamanında Dareios’un İskit seferi sonunda, Makedonya Pers’lere bağlı vasal bir krallık olmuştur. I. İskender (MÖ 513) zamanında Pers egemenliğinden kurtulmuştu. II. Philippos’a değin Makedonya, Yukarı Makedonya’daki yarı-bağımsız kabilelerle, Illyrialılarla, Trakya’daki Odryslerle, Khalkidike’deki Hellen kentleriyle, Perslerle, Atinalılarla ve Sparta ile mücadele etmek zorunda kaldı.
Makedonya’lılar Eski Hellence’nin bir lehçesini konuşuyorlar ve kendilerini “Hellen” olarak kabul ediyorlardı. Fakat Hellenler tarafından barbar ( yabancı ) olarak kabul ediliyor ve Hellen toplumunun dışında tutuluyorlardı. Daha sonra benimsenerek bu toplumun düzenlediği Olympia Oyunları’na katılma hakkını elde etmişler. Bu tarihten sonra Hellence, Makedonya’da yayılmaya başlamıştır.
II. Philippos (MÖ 359 – 336) Makedonya kralı olunca ilk önce Makedonya’yı siyasi, askeri ve ekonomik açıdan güçlü bir duruma getirmeye çalıştı. Profesyonel bir ordu kurdu ve kuşatmalar için çeşitli savaş araçları geliştirdi. Kanatlara önem veren bir savaş planı stratejisi oluşturdu. Çeşitli yerlerdeki altın ve gümüş madenlerine el koydu. Kutsal Savaşta MÖ 346’da Phokislileri yenilgiye uğratarak, topraklarına bir garnizon yerleştirdi ve haraca bağladı.
MÖ 339 yılında Lokrisliler, Delphoi’a saldırınca, Delphoi Amphiktionun yardım istemesiyle II. Philippos da Orta Hellas’a girdi, Elatia ve Amphissa’yı ele geçirdi. Atinalı Demosthenes, II. Philippos’a karşı Thebai destekledi. MÖ 388 yılında Khaironeia Ovası’nda yapılan savaşı II. Philippos kazanarak gücünü kabul ettirdi. Atina II. Philippos ile uzlaşmak zorunda kaldı.
II. Philippos’un ünü giderek Hellenler arasında artmaktaydı. Hellen birliğini sağlayacak tek kişi olarak görülüyordu. O da bunu anlamıştı. Onu için Hellen kentlerini bir kongreye katılmaya çağırdı. MÖ 337’de yapılan kongrede Hellenler bir ‘Hellen Birliği’ oluştumaya karar verdiler. Askeri ve siyasi nitelikli bu birlik tarihe “Korinthos Birliği” olarak geçmiştir. II. Philippos birliğin önderi seçildi. Sparta Korinthos Birliği’nin dışında kalmıştır. II. Philippos ve Büyük İskender Perslere karşı savaş hazırlığı yapmaya başladılar. Amaçları Batı Anadolu’daki Hellen kentlerini Perslerin ellinden kurtarmaktı. Fakat II. Philippos, kızı Kleopatra’nın evlilik törenleri sırasında, MÖ 336’da bir suikast sonucu öldürüldü.
Ksenophon’nun (JenofÇn) Kyros’un Seferi (Kærou Žn?basiû) adlı eserinde anlattığı Onbinlerin Yurtlarına dönüşü ki, bu dönüş Hellen Paralı askerlerinin Pers Büyük Kıralının güçlerine onun kendi topraklarında direnip hemen hemen hiç zarar görmeden yine onun eğemenliğindeki ülkelerden geçerek geri dönmeleridir. Bu durum yıkılmaz Asya İmparatorluğunun yıkılabileceğini akıllara getirmiştir. Doğu’nun gizemli havası büyük ölçüde dağılmıştır. Artık MÖ dördüncü yüzyıldaki Makedonya fetihlerinin yolu açılmıştır.

BÜYÜK İSKENDER’İN TAHTA ÇIKMASI
Büyük İskender (= III. Alexandros) ya da Makedonya’lı İskender olarak da bilinir. MÖ 356’da Makedonya’nın Pella kentinde doğdu ve MÖ 13 Haziran 323’de Babil de öldü. MÖ 336 – 323 arasında Makedonya kralı ve tarihteki en büyük komutanlardan biri oldu. Plutarkhos, Büyük İskender’in doğum tarihini 6 Hekatombeon ( yaklaşık 20 Temmuz 356 ) olarak vermektedir.
II. Philippos ile Epeiros (Epir) kralı Neoptolemos’un kızı Olympias’ın oğlu olan Büyük İskender, 13–16 yaşlarında Aristoteles’ten aldığı derslerin etkisiyle felsefe, tıp ve bilime ilgi duydu.
Aristotales sayesin de Hellen kültürüne ilgi duydu. Hellen şiiri ve en çok Homeros destanlarını sevdi. Büyük İskender çok erken yaşlarda büyük yeteneklere sahip olduğunu gösterdi. Babası II. Philippos’un Byzantion’a (= İstanbul) saldırdığı MÖ 340’ta Makedonya’yı yönetti. O zaman henüz 16 yaşında olan Büyük İskender bu fırsattan yararlanarak Thrak kabilelerine karşı başarılı seferler yaptı. Thrakia’da kendi adını taşıyan bir şehir kurdu. İki yıl sonra sonra II. Philippos’un Hellenlere karşı kazandığı Khaironeia savaşında ordunun sol kanadında çok başarılı oldu ve ordunun sevgisini kazandı.
Babası II. Philippos’un Byzantion seferinden hemen sonra bir başka kadınla evlenmesi üzerine, babasına küserek annesiyle birlikte Epeiros’a gitti ve oradan Illyria’ya geçti. Kısa bir süre sonra babasıyla barışarak Makedonya’ya geri döndü. II. Philippos’un MÖ 336 yılında Aigai’da öldürülmesi üzerine, henüz 20 yaşındayken askerler arasındaki ünü nedeniyle ordu tarafından kral ilan edildi. Büyük İskender içte bir taht kavgasını önlemek için hasımlarını katletti. Babasının katillerini de öldürdü. Hellas’daki iç kaynaşmalar nedeniyle Büyük İskender hemen ordusuyla Hellas’a girdi. Yeniden toplanan Korinthos Kongresi II. Philippos’a tanınan hakları aynen İskendere de tanımıştır. Böylece Hellas’ı ikinci kez Makedonya’nın hegemonyası altına almakla Asya seferini canlandırmış oluyordu.
İskender Asya’ya geçmeden önce arkasında düşman bırakmak istemiyordu. Bu nedenle önce Thrak kabilelerine karşı sefere (MÖ 335) çıktı. Ordusunu önceden hazırlamak ve donatmak, keşfe önem vermek, taktik alanında ustaca manevralar yapmak, araziden faydalanmak ve tam zamanında saldırıya geçmek suretiyle Sipka Boğazı’nı aşarak Tuna ülkelerine ilerledi. Triballer, Getler ve Keltler ile başarılı savaşlar yaptı. Donanmasının yardımıyla Tribal’lerin Makedonya’nın egemenliğini tanımasını sağladı. Ondan sonra ayaklanan Illiria’lılar üzerine Pellion geçidini aşarak, yürüdü ve kanlı savaşlar yaptı. Bu sırada öldüğüne ilişkin söylentiler üzerine Thebai ve Atina’da ayaklanmalar başladı. Bu ayaklanmaları ardında hem yeni Pers kralı III. Dareios’un mali desteği, hem de Demosthenes’in çabaları yatıyordu. Askerlerini günde 30 km gibi o çağa göre çok yüksek bir hızla ilerleterek Hellas’a giren Büyük İskender, tapınaklar ve şair Pindaros’un evi dışında bütün Thebai’yi yerle bir etti. Yaklaşık 6 bin kişinin öldürüldüğü, bu sindirme hareketi sonucunda bütün Hellen devletleri Makedonya üstünlüğüne boyun eğdi.

BÜYÜK İSKENDER’İN ANADOLU’DA İZLEDİĞİ YOLLAR
Savaş Hazırlıkları
Büyük İskender Hellas’da egemenliğini kabul ettirdikten, Thebai’in yakılıp yıkılması ile Kadmeia’daki Makedonya garnizonu sayesinde gelecekteki herhangi bir isyan hareketine karşı önlemini aldıktan sonra, MÖ 335 yılı sonbaharında Makedonya’ya döndü.
Büyük İskender öteden beri Pers İmparatorluğu’nu ele geçirmeyi tasarlıyordu. Bu nedenle Makedeoya’ya döner dönmez sefer hazırlıklarına başladı. Müttefiklerin kuvvetleri toplanıyordu. Müttefik barbar kavimlerin hükümdarları savaşa şahsen katılmaya davet edildiler. Böylece devlet geride güvenlikte olacak hem de bunların askerlerinin kendi komutanlarının önderliğinde daha iyi savaşmaları sağlanmak isteniyordu. Paralı askerler sağlanıyor, Asya’ya geçmek için gemiler hazırlanıyordu. Gidilecek yerlerin coğrafik yapısına göre planlar yapılıyordu.
Hazırlıklarını tamamlayan Büyük İskender, Makedonya ve Hellas’ın güvenliğini sağlamak amacıyla, sadık arkadaşı ve yetenekli generali Antipatros’u kral vekili olarak Makedonya devletini yönetmekle görevlendirdi. 12.000 piyade ve 1.500 süvari bıraktı. İskender de yaklaşık 30.000 piyade, 5.000 süvari ve 160 gemilik bir donanmaya sahipti.
Büyük İskender iyi hazırlanmış bir savaş planı uygulamalıydı. Çünkü Makedonya için asıl büyük tehlike ordu Anadolu’ya geçtikten sonra denizlere egemen olan Pers’lerin Hellen’lerle birleşmesiydi. Bu nedenle Büyük İskender ilk önce Pers’lerin deniz egemenliğini kırması ve sonra ortadan kaldırması gerektiğini çok iyi biliyordu. Pers donanma üslerini tek tek karadan ele geçirmek, Ancak ondan sonra Pers ülkesinin iç bölgelerini ele geçirebilirdi. Silah ve güç dağılımı açısında çok iyi düzenlenen orduya mühendis, mimar, bilim insanı, saray görevlisi ve tarihçiler de eşlik ediyordu.

Anadolu’ya Geciş ve İlerleyiş
Büyük İskender, MÖ 334 yılı ilkbaharında, harekete geçti. Hafif silahlılar ve okçular dahil otuz bin kadar yaya ve beş bin atlı’dan oluşuyordu ordusu. Kerkinitis gölü (= Parsios, Terkino) boyunca Amphipolis’e ve Strymon (Strymon, şimdiki Struma ve bizdeki adıyla Karasu. Aksios’dan [= Vardar] sonra Makedonya’nın en büyük nehri ve doğudaki eski sınırı) ağzına doğru yol aldı ve nehri geçti. Paggaios dağlarını (= Pirnari) geçerek Hellen kıyı şehirleri Abdera ve Moroneia (Abdera Thrakia’nın bir sahil şehriydi. Nestos’un [Mesta Karasu] ağzında kurulmuştu. Maroneiada yakınında idi) vardı. Hebros (= Meriç) ve Melas (= Şere su) Nehirlerini geçti ve Makedonya’da hareketinden 20 gün sonra Sestos’a (= Akbaşı Limanı) vardı. Burada Protesilaos’un mezarında kurban kesdi. Büyük İskender komutanı Parmenion’u ordunun Küçük Asya’ya geçişini gözetmek için burada bıraktı. Zaten babası zamanında burada bir ileri karakol kurulmuştu. Yanına aldığı seçkin birliklerle yarımadanın en ucundaki Elaios’a gitti ve Hellespontos’u (= Çanakkale boğazı) kayıkla geçti. Arrianos’un yazdığına göre, Büyük İskender gemiden, zırhı ve bütün silahlarıyla herkesden önce Küçük Asya’ya ayak basmış. Büyük İskender, Sakamandros’un (= Menderes Nehri) denize döküldüğü Sigeion (= Kumkale’nin güney-batısındaki Yenişehir) kentinde karaya çıktı.
Büyük İskender, Homeros’tan aldığı esinle Ilion’u (= Troia [= Hisarlık] ) ziyaret ederek Akhilleus’un mezarında kurbanlar sunarak, kendi yaptıklarını anlatacak bir Homeros’u olmadığına yakınır. Büyük İskender’e göre Troia Savaşı Hellenlerle ile Hellen olmayanlar (barbarlar) arasındaki ilk savaştı. Ona göre Troia’lılar Asya topraklarındaki Hellenlerdi. Büyük İskender babası gibi Ege Denizi’nin iki yakasındaki Hellenleri birleştirmek istiyordu. Illion kentinin tapınağında Hellen kahramanından kaldığı söylenen bir Kalkan ve zırh armağan edildi. Bunları yaptığı seferler boyunca bir tılsım olarak yanında taşıdı.
Büyük İskender, bütün ordu Hellespontos’u geçince Arisbe’ye de (Abydos yakınında) ordugah kurdu. İkinci gün Perkote’ye (Abydos’la Lampsakos arasında) geldi. Üçüncü gün Lampsakos’un yakınından geçerek Pratikos’a (=Praktios [= Umurbey çayı] ) vardı ve burada kamp kurdu. Daha sonra Kolonai kentinin önünden geçerek Hermotos’a (Bu kentin adı başka kaynaklarda geçmiyor) vardı. Burada Amyntas komutasında bir öncü birlik gönderdi. Priapos (Çanakkale ili, Biga ilçesine bağlı bucak merkezi. Karabiga/Karabiga Kalesi. Ayrıca Ortaçağ’daki adları şunlardır: Pegai, Pigas) kentinin önünde geçerken bu kent teslim oldu.

Granikos Savaşı ve Doğu Akdeniz Ülkelerinin ele geçirilmesi
Büyük İskender’in karaya çıkması üzerine harekete geçen Pers ordusunun komutanları Arsames, Pheomithres, Petenes, Niphates ve Lydia ile Ionia satrabı Spithridates ve Phrygia ile Hellespontos (Büyük Phrygia’ya karşılık yarımadanın iç kısmı bu adla veya Küçük Phrygia diye anılır) satrap yardımcısı Arsites önderliğinde Zeleia (Balıkesir ili, Gönen ilçe merkezinin 12 km kadar kuzey-kuzeybatısında. Sarıköy) kentinin yanında ordugah kurmuştular. Kendi aralarında tartışan Perslilere Memnon (Rodos’lu Memnon savaş bilgisi yüzünden Büyük İskender’in en korkulu düşmanıydı. (Memnon’la kardeşi Mentor, kız kardeşlerinin Aşağı Asya Satrabı Artabazoz’la evlenmesi ile Perslilerle dost olmuşlar ve onların hizmetine girmişler), Makedonyalılarla savaşmayalım, çünkü onların yay asker bakımından üstün olduğunu ve Büyük İskender’in ordunun başında olduğunu buna karşılık Dareios’un kendi yanlarında olmadığını söylemiş. Ama Memnon’un savaşı uzatmasında şüphelenen ve savaşı çabuk bitirmek niyetinde olan Persliler Memnon’un sözlerine güvenmemişler. Pers birlikleri Granikos nehrinin doğu yakasında mevzi almak üzere batıya doğru harekete geçmiştiler. Perslilerin yirmi bin atlı ve bir o kadarda yaya askeri, atlılar önde yayalar arkada nehir boyunca yayılmış durumda bekliyorlardı.
Bu sırada Büyük İskender, düzenli ordusuyla Granikos nehrine doğru ilerledi. Gözcülerin Pers ordusunun nehrin öbür tarafında savaşa hazır bir şekilde beklediğini haber verince Büyük İskender ordusunu savaş düzenine koydu. Parmenio’nun (Savaş bilgisi ile İskender’in Asya seferindeki en önemli generali ve onun üç büyük savaşında sol kanat komutanı) bekleme önerisini Hellespontos’u kolayca geçtikten sonra beklemek bize yakışmaz diye redetti.
Büyük İskender’in komutanlarından Parmenion 5.100 Tesalia’lı süvariye komuta ediyordu. Büyük İskender de 13.000 Makedonya’lının başındaydı. Bu savaşta Büyük İskender çarpık savaş düzeni’ni uygulayarak sağ kanattaki süvarilerle çayı geçerek Pers süvarisine saldırdı ve bozguna uğrattı. Elde ettiği ganimetlerin çoğunu annesine, esir aldığı Hellenli esirleri Makedonya’ya, 300 takım Pers zırhını da Atina’ya gönderdi. Bu zafer Büyük İskender’e Batı Anadolu’nun kapılarını açtı ve Pers Devletinin Torosların berisindeki hakimiyetini yoketti. Hellas’da izlediği politikanın tersine, tiranların sürerek demokrasilerin kurulmasına ön ayak oldu.
Ama kentleri fiilen kendisine bağlama yoluna gitti. Anadolu’ya Korinthos birliğinin komutanı olarak geçen Büyük İskender zaferden sonra Makedonya kralı gibi hareket etmeye başladı. Makedonya’lı komutanları satrap olarak işgal edilen şehirlerin başına geçirdi. Vergileri Pers dönemindeki gibi toplatmaya devam etti. Daskyleion’a (Manyas gölünün güneydoğusunda. Balıkesir ili, Bandırma ilçesi, Aksakal bucağına bağlı köy. Ergili/Hisartepe Höyüğü) gönderdiği Parmenio kenti teslim aldı.
Büyük İskender, stratejik açıdan önemli ve İç Anadolu’nun kapısı niteliğindeki Sardes’e (Şimdi ki Salihli civarında Sart köyü yakınlarındaki harabeler) doğru yoluna devam ederken, şehir bütün hazineleriyle teslim olunca Sardes’ten yaklaşık 5 km. uzakta Hermos (= Gediz) nehri kenarında kamp kurdu. Büyük İskender, Sardes’e Pausanias’ı komutan olarak bıraktı. Lydia ve Spıthrididates’in satraplığına Nikias’ı diğer yerlere de Asandros’u tayin etti. Büyük İskender, dört gün sonra Ephesos’a vardı ve buradaki yağmayı ve öldürmeleri önledi.
Bu arada Magnesia ve Tralleis (= Aydın) şehirleri teslim oldular. Büyük İskender, Alkimakhos’u Aiolis şehirleriyle Ionia şehirlerine yolladı. Kendiside ertesi gün Miletos’a doğru yöneldi. Dış şehri alarak ordugâh kurdu ve şehri almaya karar verdi. Bu sırada Hellen donanması Lade adası önünde, Pers donanması Mykale burnu önünde demir attı.
Büyük İskender, Miletos’a saldırarak kenti aldı. Bu sırada Pers donanması, Hellen donanmasını bir deniz savaşına çekmeye çalışıyordu. Fakat Büyük İskender, Miletos limanını gemileriyle kapattı ve Mykale’de Perslerin karaya çıkmasını engellemek için oraya asker gönderdi.
Büyük İskender, Perslilerin denizdeki üstünlüğünü görünce ve eğer karadan şehirleri alırsa, Pers donanmasının Asya’da yanaşacağı hiçbir liman kalmayacak ve Pers donanmasının dağılacağını düşünerek kendi donmasını dağıtmaya karar verdi. Zaten parası da azdı.
Bu karardan sonra İskender Karia’ya yöneldi. Miletos’la Halikarnassos arasındaki bütün kentleri ele geçirdi. Uzun Çarpışmalardan sonra Halikarnassos’u (= Bodrum) yerle bir etti. Halikarnassos’un ele geçirilmesiyle küçük Asya’nını batı kıyılarının fethi hemen hemen tamamlandı. Ptolemaios komutasında biraz asker bıraktıktan sonra Phrygia’ya (Günümüzde yaklaşık olarak, Ankara, Afyonkarahisar ve Eskişehir illerinin tümünü; Konya, Isparta ve Burdur illerinin kuzey, Kütahya ilininse batı bölümünü kapsıyordu) yöneldi. Bütün Karia’nın satraplığını Ada’ya verdi.
Büyük İskender, Phrygia’dan önce kıyı ülkelerini ele geçirmek için Lykia ve Pamphylia’ya yöneldi. Önce Hyparna’yı ele geçirdi. Lykia teslim oldu. Büyük İskender, Ksanthos’u (= Kocaçay) geçerek Pinara’yı (Muğla ili, Fethiye ilçesine bağlı Gülmez köyünün 5 km. batısında. Minare), Ksanthos Kentini (Muğla ili, Fethiye ilçe merkezinin 46 km. doğusunda. Kınık), Patara’yı (Antalya ili, Eğridir ilçesine bağlı köy. Gelemiş) ve otuz kadar yerin teslim olmasıyla ele geçirdi. Sonra şiddetli kış sırasında (MÖ 334-333) Milyas’a (= Melli/Başköy) saldırdı. Phaselis (= Tekirova Köyü) teslim oldu.
Phaselis’ten sonra Büyük İskender, ordusunun bir kısmını dağlarda Perge’ye gönderdi. Kendisi deniz boyunca kıyıdan ilerledi. Aspendos (Antalya il merkezinin 30 km. doğusunda. Büyük Belkıs) kenti telim oldu. Büyük İskender, oradan Side’ye (Antalya il merkezinin 66 km. doğusunda. Selimiye) yöneldi. Burada bir miktar asker bıraktıktan sonra Syllion’a yöneldi (Pamphylia’da Aspendos’un kuzeybatısında bir dağ kenti). Aspendos’luların teslim olma şartlarını yerine getirmediğini duyunca tekrar oraya yöneldi. Korkan Aspendos’lular daha ağır şartlarda teslim oldular. Büyük İskender, Oradan Perge’ye döndü. Oradan da Phrygia’ya doğru yola çıktı. Yolu Termessos’tan (Antalya il merkezinin 34 km. kuzeybatısında, Çığlık köyü yakınlarında. Güllük/Güldere Milli Parkı) geçiyordu. Büyük İskender, Termessos’luların tuttuğu geçiti aşarak kentin önünde ordugâh kurdu. Burada Selge’liler (Pisidia kenti. Önemli kalıntıları, Eurymedon/Köprü Suyu’nun batı kıyısında, Antalya-Manavgat ilçesi Beşkonak bucağına bağlı olan ve bu kasabanın kuzey-kuzeybatısına düşen Zerk/Altınkaya köyü bitişiğindedir; yörede Zerk Kalesi diye bilinir. Zerk adının Selge’den gelmiştir) gelip İskender’le anlaştılar. Büyük İskender, Termessos’un kısa sürede alınamayacağını anlayınca Sagalassos’a (Pisidia kenti. Selge’nin kuzeybatısındadır. Burdur iline bağlı ilçe merkezi Ağlasun) karşı yola çıktı ve kenti aldı. Büyük İskender, sonra Pisidia’lıların geri kalanlarının bir kısmını zorla bir kısmını da anlaşmayla ele geçirdi.
Büyük İskender, daha sonra Askania[1] gölü yanından Phrygia’ya doğru yürüdü. Beşinci gün Kelainai[2] önüne vardı. Yapılan anlaşmadan sonra Antigonus’u Phrygia’ya vali yaptı ve Gordion’a doğru ilerledi.
MÖ 334–333 kışında Batı Anadolu’nun fethini tamamladıktan sonra, kışı Phrygia’nın başkenti Gordion’da geçirdi. Efsaneye göre Gordion’un arabasını ve kayışlarını çözen Asya’nın hakimi olacaktı. Bu konuda Arrianos şöyle diyor: “Bu kayış kızılcık ağacının iç kabuğundan yapılmıştı, ne başı ne de sonu gözüküyordu. Büyük İskender kayışı çözmek imkanını görmeyince halk kalabalığın aleyhinde bir fikre sapmaması için çözmeden bırakmayı istemediğinden bazılarının dediğine göre, kayışı kılıçlamış, böylece artık onun çözülmüş olduğunu ilan etmiş”. Fakat Plutarkhos biraz farklı anlatıyor: Düğümü ortasından kesti. Bunun üzerine, birçok ip uçları ortaya çıktı; o da, bunları çekip ayırarak bütün düğümü kolayca çözmüş.

Anadolu İçlerine İlerleyiş ve Issos Savaş
Büyük İskender, Galatia’da Ankyra’ya (= Ankara) yöneldi. Burada teslim olan Paphlagonia satraplığına Phrygia satrapı Kalasın’ı getirdi. Kappadokia’ya yürüdü. Halyas’ın (= Kızılırmak) bu tarafını tamamıyla öbür tarafında bir çok yerlerini ele geçirdi. Kappadokia satraplığına Sabiktas’ı atadı. Bundan sonra Kilikia (= Gülek boğazı) geçitlerini aşarak Kilikia’ya indi ve Tarsos’u[3] ele geçirdi.
Büyük İskender buradan Parmenio’yu, Kilikia ile Assyria’nın[4] sınırını oluşturan diğer geçitlere[5] gönderdi. Kendisi Tarsos’dan Ankhialos[6] kentine oradan da Soloi’ye[7] kentine yürüdü. Soloi de halk egemenliğine dayalı bir yönetim kurduktan sonra Tarsos’a çekildi. Philatos komutasında atlıları Pyramos (= Ceyhan) nehri yanındaki Aeion (= Adana) ovasına gönderdi. Kendisi de yayalar ve hassa atlıları ile Magarsos’a[8] gitti. Buradan Mollos’a[9] geldi ve Perslere verdikleri haracı kaldırdı. Çünkü Mallos’lular Argeri göçmenlerinin torunları idi, kendiside soyunun Argei Heraklid’lerine[10] bağlıyordu.
Büyük İskender Mallos’ta iken III. Dareios’un bütün ordusuyla Sokhoi’de[11] ordugâh kurduğunu duydu. Harekete geçen İskender Myriandros[12] kenti önünde konakladı. Bunun üzerine İskender’in korktuğunu düşünen Dareios, Amanos[13] geçitlerini aştı. Pers Hükümdarı III. Dareios da Pinaros[14] Çayı kıyısında savaş düzeni almış bulunuyordu. Bu karşılaşmayı izleyen İssos[15] Savaşı (MÖ 333 sonbaharı) sonunda Dareios kesin bir yenilgiye uğradı ve ailesini savaş alanında bırakarak kaçtı.
İssos zaferinden sonra İskender Suriye doğru ilerledi. Büyük İskenderin amacı kalan kıyıları fethederek Pers donanmasını üssüz bırakmak ve etkisizleştirmek. Pers Kralı III. Dareios’un barış önerisine karşı, kendisini Asya’nın efendisi olarak tanımasını ve koşulsuz teslim olmasını istedi. Önceleri Pers kentleri rahatça ele geçmesine karşın, Tyros (= Sur) önünde sert bir direnişle karşılaştı. Bu kent 7 ay boyunca direndi. Kuşatma sürerken Dareios, İssos savaşı sırasında esir düşen ailesi için 10 bin talent ödemeyi ve Fırat Irmağının batısında kalan toprakları bırakmayı önerdi. Büyük İskender bu öneriyi kabul etmedi. MÖ Temmuz 332’de Tyros şiddetli saldırılara dayanamayarak düştü. Büyük İskender’in en büyük askeri başarısı sayılan bu harekata geniş çaplı bir yağmaya dönüştü. Kentin bütün erkeleri öldürüldü, kadın ve çocuklarda köle olarak satıldı.
Suriye’yi Parmanion’a bırakarak güneye ilerleyen Büyük İskender Gaza’da (= Gazze) iki ay süren direnişe son verdikten sonra MÖ Kasım 332’de Mısıra girdi. .Böylece Persler’in son deniz üssü de Makedonya’lıların eline geçti. Büyük İskender kışı Mısır’da yönetimi düzenlemekle geçirdi.
Mısır’ın fethiyle Doğu Akdeniz’de kesin denetimi sağlayan İskender, sonra Fırat ve Armenia dağlarını[16] sola alarak Mezopotamya’nın içlerine ilerledi. İskender yakaladığı esirlerden, Dareios’un daha büyük bir ordu ile Dicle nehri kenarında olduğunu öğrenince hızla Dicle’ye yöneldi. Dareios’u göremiyince Dicle’yi geçti. Burada mola verdiği sırada büyük bir ay tutulması oldu (20-21 Eylül). Buradan hareket eden İskender sağında Dicle, solunda da Gordyaia Dağları (= Cudi Dağları) olmak üzere Aturia ülkesine geçti. Ninive’yle Arbela (= Erbil) arasındaki Gaugemela Ovasında Dareios’la yeniden karşı karşıya geldi ve onu bir kez daha yenerek kaçmaya zorladı. Güneye inerek Babil’i aldı ve Mazaios adında bir Persliyi satrap olarak atadı. Ardından Susa’ya girdi ve Zagros dağlarını aşarak İran içlerine yöneldi. Persepolis’te I. Kserkses’in sarayını törenle yaktı. Kserkses’in Yunanistan’da yaptıklarına karşı bir misilleme olan bu hareketle aynı zamanda “öç seferi”nin sona erdiğini gösterdi. MÖ 330 ilkbaharında Media’ya girerek başkent Ekbatana’yı aldıktan sonra, Yunanlı askerlerin geri dönmesine izin verdi. İskender kaçmakta olan Pers kralını izledi ve ölü olarak ele geçirdi. Dareios, Baktriyan satrapı Bessos tarafından öldürülmüştü. Bu olay İskender’in hayatı için bir dönüm noktası olmuş, o andan itibaren genç kralın Pers tahtının meşru mirascısı olarak ortaya çıkmasına yol açmıştır).

GENEL DEĞERLENDİRME
İskender’in “Hellespont”u geçtiği 334 yılı, Hellen Uygarlığı ve bütün dünya için büyük önem taşıyan bir dönemin başlangıcı olmuştur. Alman tarihçi Droysen’den beri “Hellenistik Çağı” olarak bilinen ve Augustus ile son bulan bu tarihsel dönemde, Hellen Uygarlığı Asya ve Afrika’ya değin yayılmıştır.
Büyük İskender genç yaşta ölmesine rağmen 12 yıl 8 ay süren hükümdarlık döneminde büyük çaplı seferler yapmıştır. İskender’in kurduğu geniş imparatorluk temelde Perslerden kalma yönetim sistemine dayanıyordu. bununla birlikte yerel satraplara bağlı olmayan tahsildarlardan oluşan merkezi bir vergi toplama mekanizması kurarak yeni bir mali sistemin temelini attığı bilinmektedir. Görevlilerin yolsuzlukları ve yiyiciliği nedeniyle bu sistemi iyi işletmemekle birlikte, sikke çıkarma hakkını tekeline alarak ve Pers hazinelerinde birikmiş altın ve gümüşü para biçimimde piyasaya sürerek bütün Önasya’da ve Akdeniz ticaret ve para ekonomisini geliştirdiği söylenebilir.
Büyük İskender Makedonia’dan Pers ve Fenike topraklarına kadar çok geniş bir alana yayılan darphanelerde sikkeler bastırmıştır. Bu sikkelerin (tetradrahmi ve drahmi) ön yüzünde Herakles başı, arka yüzde ise tahtta oturan Zeus vardır.
Büyük İskender’in yeni kentler kurması (Plutarkhos bu kentlerin sayısının 70’in üzerinde olduğunu söyler) Hellen yayılmasında yeni bir dönem açtı. Askeri birer üs olarak kurulan, ama zamanla birer kültür ve ticaret merkezine dönüşen bu kentler Eski Hellen etkisini Hindistan’a kadar yayılmasında önemli rol oynadı. Bu arada Pers Makedonyalı karışımıyla yeni bir ırk yaratma girişimi sonuçsuz kaldıysa da, Yunan kültürüne yatkın, ama Doğu'ya özgü yeni bir soylu sınıfı ortaya çıktı.
Kendisini ve askerlerini en güç işlere yönetmeyi başaran güçlü bir irade ve yetenekle esnek bir düşünce yapısını birleştiren İskender, koşullar gerektirdiğinde geri çekilmeyi ve değişiklikler yapmayı bilen bir kişiydi. Düş gücü ve romantizmi kendisine Harekles, Akhilleus ve Dionysos gibi kahramanlarla özdeşleştirilmesine yol açacak ölçüde güçlüydü.
Dünyanın en büyük askeri dehaları arasında sayılan İskender, değişik kuvvetleri bir arada kullanmada ve düşmanın yeni savaş biçimlerine yeni taktiklerle karşı koymada son derece ustaydı.
Büyük İskender’in kısa süren hükümdarlığı, Avrupa ve Asya tarihi açısından önemli bir dönüm noktası sayılır. Seferleri ve bilimsel araştırmalara merakı, coğrafya ve doğa tarihi gibi konulardaki bilgilerin gelişmesinde katkılarda bulunmuş, ayrıca büyük uygarlık merkezlerinin geliştirdiği bilgi birikimini ortak bir potada kaynaşmasına zemin hazırlamıştır. Siyasal açıdan olmasa bile, ekonomik ve kültürel açıdan Cebelitark’tan Pencap’a uzanan, ticaret ve toplumsal ilişkilere açık bir imparatorluk kurduğu ve ortak sayılabilecek bir uygarlığa ulaştığı söylene bilinir.

[1] Bazıları buraya burdur gölü demektedir. Fakat Hayrullah Örs’ün çevirdiği Arrianos Anabasisi adlı eserin sonundaki açıklamalarda; bu gölün burdur gölü olmadığını, Çünkü burdur gölünün Anabasisi’de geçtiği gibi tuzlu olmadığını bu nedenle bu gölün Çardak veya Acı göl olduğunu söylüyor.
[2] Afyonkarahisar iline bağlı Dinar ilçesinin merkezi.
[3] Tarsus Çayı (Kidnos) kenarında, Kilikiya’nın merkezi. Şimdi Tarsus.
[4] Bu ad, Hellen’lerce ülke adı olarak Assyria, Syria biçimlerinde kullanılmıştır ve Şimdiki Suriye adının kökeni de bu Syria’dır. Asur ise, MÖ II. binyılın son yüzyıllarında ve MÖ I. binyılın ilk yarısında Mezopotamya’ya hakim olan devlettir.
[5] Beylan Geçidi. Burada kıyıya kadar inen yamaçlar dar bir geçit oluştururlar. Kilikia’yı ele geçirerek gerisini ve Anadolu’ya olan bağlantısını korumak için İskender doğuya doğru ilerliyor .
[6] Kilikia sahiline yakın ve Kydnos’un ağzının yakınında kurulmuştu. Şimdiki Tarsus ile Mersin arasında bir kıyı kentçiği .
[7] Kilikia bölgesinin kıyı kenti. Tarsos’un batısında, İssos’un doğusundadır (Xsen.anab. i 2, 24.). Mersin’in 11 km. güneybatısında, Mezitli Köyü ile deniz arasında kalıntıları günümüze ulaşmıştır.
[8] Ceyhan Nehri’nin denize döküldüğü yerde kent.
[9] Kilikia kenti. Kızıltahta köyü, Ceyhan Nehri’nin denize döküldüğü yerde bir kent.
[10] Makedonya kral hanedanının kurucusu Karanos, Herakleid’lerden Argos kralı Temenos soyundan gelme olarak kabul edilir (Arr. anab. 261). Herakleidai, yahut Heraklesoğulları, bu ad, yalnız Herakles’in oğullarına ve torunlarına değil yiğdi ata olarak benimseyen birçok soylara verilmektedir. Herakles, Hellen ve Latin mythos yazarlarını sonsuzca esinleyen efsanelik bir kişi. Ne var ki Hellen boylarının ve özellikle Dor’ların kahramanlık görüş ve anlayışlarını kişiliğinde toplayan Herakles bir çeşit ulusal kahraman olmuştur.
[11] Türkiye-Suriye sınırında bir kent.
[12] İskenderun’un 5 km. güneybatısında liman kenti.
[13] Doğu Kilikiya, batıdan ve kuzeyden Toros dağları, doğudan bunların devamı olan Amanos’larla çevrilmişti. Kuzey Syria ile aralarında birçok geçit vardır. Dareios Sokhoi’deki ordugâhından, Amanos esas silsilesinin etrafından (Şimdiki Maraş geçidi veya Demirkapı geçidi) geçerek kuzeyden Issos’a yürümüş, böylece İskender’in ordusunun arkasına düşmüştü. Buna karşı İskender de Syria kapıları (Beylan geçidi) denen geçitten geçmiş, Myriadros’a kadar ilerlemiştir
[14] Deliçay, Issos yakınında. Kilikia
[15] Dörtyol’un (Kilikia) kuzeybatısında.
[16] Toros’un bir kolu olan Karacadağ silsilesi.
Kaynak:blog.milliyet.com.tr/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder