UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi ve Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi
Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında Sözleşme kapsamında, somut olmayan kültürel miras unsurlarına dikkat çekmek ve somut olmayan kültürel mirasın önemi konusunda bilinçlenmeyi sağlayarak kültürel çeşitliliğe saygı içinde diyalogu desteklemek amacıyla; Taraf Devletlerin teklifi üzerine “İnsanlığınSomut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi” ve “Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi” olmak üzere iki temel liste hazırlanmaktadır.
İnsanlığın Sözlü ve Somut Olmayan Kültürel Mirasının Başyapıtları arasında yer alan “Meddahlık (2003)” ve “Mevlevi Sema Törenleri (2005)” İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi’ne dâhil edilmiştir.
Türkiye 2009 yılında “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesine” “Karagöz” ve “Aşıklık Geleneği” konularında iki ulusal dosya sunmuş ve söz konusu dosyalar Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Hükümelerarası Komitesi 4. Toplantısında kabul edilerek; İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi’ne kaydedilmiştir. Ayrıca, yine aynı toplantıda ülkemiz, İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi’ne kaydedilen“Nevruz” konusunda da Azerbaycan, Hindistan, İran, Kırgızistan, Pakistan, Özbekistan ile birlikte çoklu dosya sunumuna katılmıştır.
2010 yılında, “Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali”, “Alevi-Bektaşi Ritüeli Semah”ve “Geleneksel Sohbet Toplantıları” “konulu unsurlara ilişkin dosyalarımız 15-19 Kasım 2010 tarihleri arasında Kenya’nın Nairobi kentinde gerçekleştirilen Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Hükümelerarası Komitesi 5. Toplantısı’nda herhangi bir eleştiri veya itiraz olmaksızın kabul edilerek İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi’ne kaydedilmiştir.
Yine Komiteye sunulan “Nazar Boncuğu”ve “Tören Keşkeği Geleneği” aday dosyalarımız 2011 yılının Kasım ayında düzenlenecek olan Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Hükümelerarası Komitesi 6. Toplantısında değerlendirilecek 31 aday dosyanın arasına girmiştir.
Son başvuru tarihi 31 Mart 2011 olan İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi ve Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesine aşağıdaki dosyalar Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanıp, sunulmuştur:
Temsili Liste
|
Acil Koruma Gerektiren Liste
|
Aşure
|
Ahlat Taş İşçiliği
|
Mesir Macunu Festivali
|
Sabantoy/Habantoy
|
Türk Kahvesi
|
Sarıkeçililer
|
Ebru Sanatı
|
Kuş Dili
|
Hıdrellez ((Arnavutluk, Makedonya Bulgaristan, Irak ve Suriye ile çoklu dosya)
|
Aşure
Aşure ritüeli; Türkiye’de yaşayan gruplar, topluluklar veya bireyler tarafından, mitolojik ve dinsel nedenlerle, kutsallık atfedilen yiyecekleri, özel bir pişirme tekniğiyle birleştiren ve çoğunlukla “aşure” adıyla anılan törensel yemeğin, belirli bir takvime göre hazırlanması ve paylaşılmasına ilişkin anlatıları ve geleneksel uygulamaları içerir. Aşure ritüeli, Türkiye’de yaşayan toplulukların ve hemen hemen bütün inanç gruplarının kültürlerinde ortak bir nokta olarak güncelliğini korumaktadır.
Ritüelin temelinde, çeşitli dinsel olgulardan kaynaklanan toplumsal bir hafızanın yansımaları görülür. Başta buğday olmak üzere, birçok tahıl, bakliyat, kuruyemiş ve şekerin bir araya gelmesiyle yapılan ve ev ev dağıtılarak tüketilen törensel bir yemek olan aşurenin kökeniyle ilgili olarak, halk arasında yaşayan mitolojik anlatılar çok çeşitli olmakla birlikte; bu ritüel genel anlamıyla bolluk, bereket, esenliğe ulaşma, “sevap” ve paylaşımı simgeler. Aşure’nin Türkiye’deki yaygın anlamı budur.
Hıdrellez
Doğanın canlanması, kışın geride bırakılması anlamına gelen bahar ya da yaz mevsiminin gelişi, geçmişten beri insanların yaşadığı her yerde törenlerle kutlanmaktadır. Doğadaki mevsimsel döngüde kış ölümü, ilkbahar ise dirilişi ve yaşamı simgeler. İnsanlar için ümit, sağlık, mutluluk ve başarı beklentileriyle dolu günler başlar. Bu nedenle, ilkbaharın/yazın başlangıcı sayılan ve Hızır ile İlyas’ın buluştuğuna inanılan Hıdrellez günü önemlidir.
Mesir Macunu Festivali
Mesir Macunu Festivali, Manisa il merkezinde, 470 yıldan bu yana devam eden, çeşitli geleneksel uygulamaları içeren geniş katılımlı bir festivaldir. Türkiye genelinde bilinen ve benimsenen Festival, şifalı bir yiyecek olduğu kabul edilen mesir macununun paylaşılmasına ilişkin tarihsel bir öyküye dayanır.
Festival etkinlikleri mesir macununun dualanarak “karılması” ve pişirilmesiyle başlar. Şifa dilekleriyle dualanan macun, Sultan Camii minaresi ve kubbelerinden halka saçılır. Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen binlerce kişi, atılan macunları yere düşmeden havada yakalayabilmek için birbirleriyle yarışır.
Türk Kahvesi
Türkiye’de 16. yüzyıldan itibaren yaygınlaşmaya başlayan kahve; kendine has pişirme seremonisi ve sunumu ile misafir ağırlamaların, geleneksel sohbet toplantılarının, evlenme ve taziye törenlerinin, bayram ziyaretlerinin geleneksel içeceğidir.
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de toplumun her kesimi tarafından özel bir anlam yüklenen Türk Kahvesinin ilk mekânları kahvehanelerdir. Özellikle erkeklerin Türk Kahvesi içerken sohbet ettikleri, âşık müziği dinledikleri, meddah gösterileri izledikleri kültürel mekânlar olan kahvehaneler, çeşitli dönüşümler geçirerek günümüzde de yaşamaya devam etmektedir. Türk Kahvesi, kadın toplantılarının da özel içeceğidir.
Ebru Sanatı
Ebru, kendine özgü tekniklerle hazırlanan ve özel bir kaba alınan suyun üzerinde boyalarla oluşturulan desenlerin kağıda aktarılmasıyla yapılan geleneksel bir sanattır.
Ebru sanatı, kendine özgü malzeme ve uygulama özelliğine sahiptir. Ebru sanatında kullanılan bütün malzeme ve araçlar ebrucu tarafından hazırlanır. Boyaların tamamı tabiattan doğal metotla elde edilir. Suyun yoğunlaşmasını sağlayan kitre tabiattan elde edilen bitkisel esaslı bir ana malzemedir. Boyaların kitre üzerinde açılmasını sağlayan doğal asit de hayvanın safra kesesindeki öd’dür. Bunların dışında kullanılan bütün araç gereçler de sanatçı tarafından hazırlanır.
Ahlat Taş İşçiliği
Türkiye topraklarında Neolitik dönemden itibaren bir yapı malzemesi olarak kullanılmaya başlanan taş, XI. yüzyılda Anadolu’ya yerleşen Türkler tarafından da özellikle anıtsal yapıların inşasında yaygın olarak uygulanmıştır. İşlenmeye müsait taş malzemenin bolluğu, değişik taş türlerinin mevcudiyeti ve geçmiş uygarlıklardan devralınan yapı teknolojisi ile kadim geleneklerin varlığı Türkiye’de taş işçiliğinin en önemli merkezlerinden birisi Ahlat’tır. Ahlat, Doğu Anadolu Bölgesinde Van gölünün kenarında kurulu bulunan, Bitlis İli’ne bağlı bir ilçe merkezidir.
Sabantoy/Habantoy
Sabantoy, saban ve toy sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelir. Saban Türkçede bilinen ve eskiden toprağı sürmek için kullanılan aletin adıdır. Toy sözcüğü ise eski Türkçede düğün anlamına gelen sözcüktür. Sabantoy, sözcüğünün tamamı sabandüğünü demektir. Sabantoy, sabanın toprağa girmesini temsilen konmuş bir isimdir. Tatarlar, sabanın toprağa girmesini de bir düğünle eşdeğerde gördüklerinden bu ismi vermişlerdir.
Sarıkeçililer
Yörükler yazın yaylalarda, kışın kışlaklarda hayvancılıkla uğraşan konar-göçer Türk topluluklarıdır. Bu kavram esas olarak bir tür göçebe yaşayış tarzını ifade etmektedir. Selçuklukların Anadolu’yu fethetmeleri ile birlikte 11. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya göç etmeye ve bu toprakları yurt edinmeye başlayan konar-göçer topluluklar devletin iskân politikası çerçevesinde ya da zaman içerisinde kendi istekleriyle bugün büyük ölçüde yerleşik hayata geçmişlerdir.
Yörük topluluklarından birisi olan Sarıkeçili aşireti Türkiye’de konar-göçer Yörüklerin son temsilcisidir.
Giresun İli Çanakçı İlçesi’nde Kuş Dili
Bilindiği üzere ses, akciğer veya diyaframdan gelen havanın hançerede ses tellerine ulaşması sonucunda oluşmaktadır. Bütün insanların sahip olduğu konuşma dili bu seslerin ağız yolu kullanılarak kelimeler şeklinde form kazanmasıyla oluşmaktadır. Islık dili ise, parmak, dil, diş, dudak ve yanaklar yardımıyla dudak hizasında oluşan “ıslık”ın, kelime değeri kazanmasıyla kurulan iletişim sisteminin adıdır. Herhangi bir konuşma dilinin kelimeleri, ıslık tekniği kullanılarak telaffuz edilebilir. Islık dilinin ne zaman kullanılmaya başlandığı yönünde herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak bu dilin ortaya çıkışı, kullanılması ve geliştirilmesinde coğrafi koşulların çok önemli olduğu bilinmektedir. Ülkemizde yaygın kullanımının olduğu yer Karadeniz bölgesidir.
İçeriği Hazırlayan: Serkan Emir ERKMEN (K.T.Uzm)
İçeriği Hazırlayan: Serkan Emir ERKMEN (K.T.Uzm)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder