29 Eylül 2014 Pazartesi

Çocuklarda Kahvaltının Önemi

IMG Ust

Çocuklarda Kahvaltının Önemi

Okul öncesi ve okul döneminde olan çocukların vücutlarının yeterli büyüme sağlaması için güne kahvaltı ile başlamaları gerekir. Kahvaltı alışkanlığının düzenli olması, günlük enerji alımlarının sağlanmasını destekleyen öğün olduğu için önemlidir. Kahvaltı, kan şekeri değerlerinin dengelenmesini, vücutlarının sıvı ihtiyacının karşılanmasını ve bağışıklıklarının güçlenmesini sağlar. Kahvaltı öğünü algı ve konsantrasyonlarını güçlendirir. Öğrenme kapasitesini ve okul başarısını artırır.

Çocukların Kahvaltısında Neler Olmalı?

•Süt, taze sıkılmış meyve suyu veya bitki çayları

•Tahıllı ekmek, yulaf veya mısır gevreği

•Yumurta, peynir çeşitleri veya krem peynir

•Taze veya kuru meyve

•Zeytin, yağlı tohumlar, fıstık –fındık ezmesi

•Bal, pekmez, tahin

•Söğüş domates, salatalık, biber



İştahsız Çocuk İçin Kahvaltı Nasıl Düzenlenmeli?

•İştahı olmayan çocuğun sabah saatlerinde besin tüketme isteği azdır. Bu nedenle kalorisi ve besin değeri dengeli, porsiyonu küçük besinler tüketebilir.

•Farklı besin gruplarının bir arada olduğu kolay yemekler hazırlanmalıdır.

•Kahvaltıda sevdiği besinlerin olduğu tabaklar oluşturulmalıdır.

•Sadece süt veya meyve yerine, sevdiği iki besini kolay tüketmesini sağlayacak şekilde öğün hazırlanması da enerji ve besin değerlerini almasını kolaylaştırır.

•Çocuğunuzla beraber kahvaltı tabağını hazırlamalısınız. Çeşitli şekiller vermesine yardımcı olun. Kahvaltı öğününün eğlenceli bir öğün olmasını sağlamalısınız.

•Beraber kahvaltı yapmalısınız. Ancak yemek saatlerinde stres yaşamamak için önce kendiniz yemek yemeli açlık duygunuzu azaltmalısınız.

•Çocuğunuzun öğünlerde hissedeceği stres yemeğe olan tepkisini artıracaktır.

1.Kolay Kahvaltı Menusu:

•1 su bardağı süt

•1 adet muz

•5-6 adet badem

•1 tatlı kaşığı bal

Bu besinleri kahvaltı yapmak istemediği zaman blender dan geçirin ve milkshake olarak kahvaltısını hazırlayın.

 2. Kolay Kahvaltı Menusu:

•1 adet yumurta

•1 tatlı kaşığı zeytinyağı

•2 yemek kaşığı tam buğday unu

•2 yemek kaşığı lor peyniri

Bu besinleri kahvaltı yapmak istemediği zaman blender da 3-4 dakika karıştırın. Bir tavaya yağı ekleyin yumurta karışımını omlet
şeklinde pişirip kahvaltısını hazırlayın.

Gökçeada'da Sonbahar

IMG Ust

Gökçeada'da Sonbahar

Gökçeada; Çanakkale iline bağlı, Bozcaada'nın kuzey batısında, düzenli feribot seferleri ve deniz otobüsleri ile ulaşımın yapıldığı, ülkemizin en büyük adasıdır.

Gökçeada, keyifli bir deniz yolculuğu ile ulaşılan ve birbirinden güzel koyları, rüzgarı eksik olmayan havası, gölleri, eski rum köyleri ile keşfedilmesi gereken huzurlu bir adadır.

Gökçeada'nın ada olması itibariyle içerisinde varolan gizemi, adaya adımınızı attıktan sonra daha da yoğunlaşmaktadır. Adanın dört bir yanına devam eden yollarda sizleri şaşırtacak birçok güzellik sırayla bekler oraya ulaşmanızı.

Gökçeada ziyaretinizde  Gökçeada Kaya Mezarı, Gökçeada Tuz Gölü, Gökçeada Sualtı Milli Parkı, Gökçeada Rum Köyleri ve Gökçeada Peynir Kayalıkları öncelikle gezmeniz gereken yerlerdir. Denize girebileceğiniz koylar ise Gökçeada Yıldızkoy, Gökçeada Yuvalı Koyu, Gökçeada Laz Koyu, Gökçeada Aydıncık Plajıdır.

Adanın merkez dışı köylerinde mübadele öncesi Rumlar yoğunlukla yaşamıştır. Günümüzde az sayıda Rum bu köylerde yaşamını sürdürmektedir. Eski yapıların yer aldığı bu köylerin hepsi ayrı güzelliktedir. Ziyaret edeceğiniz köylerde Rum kültürünü yakından görebilir, köylerde yer alan küçük manzaralı lokantalarda değişik lezzetler tadabilirsiniz. Ada özellikle güneyinde Kite Sörf ve Rüzgar Sörfü için çok uygundur. Ülkemizin ilk sörf oteli burada hizmet vermektedir. Profesyonel eğitmenler eşliğinde, gerekli tüm ekipmanın sağlandığı bu merkezde sörfün keyfini çıkarabilirsiniz.

Ülkemizin ilk Sualtı Milli Parkı'na ev sahipliği yapan Gökçeada, dalış meraklılarına da hitap eden bir yerdir. Milli park içerisinde ve adanın farklı noktalarından su altının etkileyici güzelliği dalış okulu eşliğinde gerekli ekipman ve eğitim verilerek görülebilir.


Adadan ayrılırken, tamamen doğal ürünlerle yapılan türlü çeşit reçellerden, adaya özgü bir kurabiye çeşidi olan Efibadem'den, Gökçeada'da yıllardan beri üretimi devam eden ev yapımı şaraplardan ve adanın zeytinlerinden yapılan zeytinyağından almanızı öneririm.

Gökçeada gezisinde tavsiyemiz, adada bir kaç gün yerine uzun süreli bir tatil planlamanız. Nedeni, adada konaklama diğer tatil yörelerindeki benzer tesislere kıyasla oldukça uygun. Yemek için birçok seçenek mevcut. Adada keşfedilecek gezilecek pek çok yer, yapılacak çok aktivite var.

17 Eylül 2014 Çarşamba

YAĞ YAKIMINI HIZLANDIRAN 6 MÜKEMMEL BESİN

IMG Ust

YAĞ YAKIMINI HIZLANDIRAN 6 MÜKEMMEL BESİN

Diyet yaparken aç kalmak yapılan en büyük hatalardan biri. Beslenme ve Diyet Uzmanı Gülce Taştamel, bazı besinlerin kilo vermeyi kolaylaştırdığını söyledi ve yağ yakımını hızlandıran 6 besini sıraladı.

Yeşil çay: Yeşil çay içeriğinde kafein ve kateşinler bulundurur. Son yapılan çalışmalar, kafein ve kateşinin yağ yakımını arttırdığını göstermiştir. Ayrıca yeşil çayın termojenik etki ile metabolizmayı hızlandırdığı, yağ dokusu artışını engelleyerek yağ yakımını baskıladığı ve  yağ emilimini azalttığı bilimsel araştırmalarla doğrulanmıştır. Herhangi bir kalp hastalığı bulunmadığı takdirde günde 2-3 bardak yeşil çay tüketimi yağ yakımını artırmaktadır.

Acı biber: Acı bibere tadını veren kapsaisin adlı madde, metabolizmayı yüzde 23 hızlandırmaktadır. Günlük aynı besinleri tüketen iki grup üzerinde yapılan araştırmada bir grup ek olarak acı biber tüketirken diğer grup tüketmemiştir. Araştırma sonucunda yiyeceklerine acı biber ekleyen grubun daha hızlı kilo verdiği saptanmıştır. Günde minimum 2 adet kırmızı acı biber tüketimi metabolizma hızını artırmaktadır.

Süt: Yapılan araştırmalara göre süt ve süt ürünlerinde bulunan kalsiyumun yağ yakımını artırarak zayıflamaya yardımcı olduğu kanıtlanmıştır. Düşük kalorili diyet ile beslenen iki gruptan birinci gruba yüksek kalsiyum içerikli diyet ikinci gruba düşük kalsiyum içerikli diyet verilmiştir. Birinci grupta kalsiyumun kalsitirol hormon dengesini düzenlemesinden dolayı daha fazla ve daha hızlı kilo kaybı görülmüştür. Ayrıca bu grupta ağırlık kaybının bel kitlesinden olması dikkat çekmiştir. Günlük 1000-1300 mg kalsiyum tüketimi kilo kaybını 2 kat artırmaktadır. Bu da yaklaşık 600 ml süt ve süt ürünlerine denk gelmektedir.

Zencefil: İçerdiği gingerol maddesi sayesinde metabolizmanın oldukça hızlı çalışmasını sağlar. Ayrıca vücuttaki toksinlerin ve fazla suyun dışarı atılmasına yardımcı olur. Metabolizmayı hızlandırması için günde 1 çay kaşığı tüketilmesi önerilmektedir.

Tarçın: Tarçının insülin üretimini ve metabolizma hızını arttırıcı özellikleri bulunmaktadır. Vücudumuzdaki yağ hücreleri yüksek insülin düzeyinde parçalanmakta ve enerjiye dönüşmektedir. Tarçın tüketiminde artan insülin salınımı ile karındaki depo yağlar daha hızlı parçalanmaktadır. Günde ½ çay kaşığı tarçın tüketimi yeterlidir.

Keten tohumu: İçeriğinde protein, demir, omega-3, omega-6, çinko, magnezyum ve  müsilajlar bulunur. Kan şekerini dengeler, yüksek lif içeriğinden dolayı yağın vücuttan daha hızlı atılmasına yardımcı olur. Ayrıca kalp damar hastalıklarında olumlu etkisi bulunur ve cildi yeniler.

15 Eylül 2014 Pazartesi

YUNANİSTAN – MYKONOS

IMG Ust

YUNANİSTAN – MYKONOS

Eğlence adası Mykonos’ta yapılacak en güzel şey saat 3′e kadar uyumak, 3′ten sonra muhteşem plajlarına gitmek ve akşam da şöhretli beach club veya diğer eğlence mekanlarında sabaha kadar eğlenmek olsa gerek.

Mykonos Adasında Gezilecek Yerler:

İlk olarak Mykonos Town olarak bilinen Yunanca’da (Chora) olarak söylenen merkezi biraz gezmek lazım.

Mykonos Town çok büyük değil. Baştan başa yürümek en fazla yarım saatinizi alır tabi hiç durmamak kaydıyla !

Şehir merkezi daracık bir labirente benziyor. Sokakların bu kadar dar ve labirent şeklinde yapılmasının iki sebebi varmış. En önemlisi can korkusu. Ege'nin ortasında bulunan bu küçük ada sürekli korsan saldırısı altındaymış. Sokaklar labirent gibi olunca ada halkının saklanması ve korunması kolay oluyormuş. İkinci gerekçe de, hırçın Ege rüzgarları. Adanın sahiline çıktığınızda ayaklarınızı yerden kesebilecek kadar güçlü esen bu rüzgar, labirent sokaklar sayesinde içerilere pek girmiyormuş.

Günümüzde ise bu labirent sokaklar, pek çok güzel taverna ve sanat galerisi ile lüks markaların mağazalarını barındırıyor.

Ada sokaklarında dolaşırken adanın maskotu olarak kabul edilen Pelikan III.Petrus ile tanıştık. Pelikan Petrus’un ilginç bir hikayesi var. 1958 yılında bir balıkçı denizde yaralı bir pelikan bulur ve adaya getirir. Pelikan tedavi edilir ancak adadan ayrılmak istemez. Bundan sonra adanın sevgilisi haline gelir. Adını Petro’dan alarak Petrus koyarlar. Fakat 30 yıllık bir yaşamdan sonra 1988′de Petrus’a araba çarpar ve ölür. Petrus’un ilgi çektiğini gören ada halkı üç pelikan daha getirip adanın farklı noktalarına koyarlar. Mykonos’un merkezinde görülmesi gereken bir iki yer daha var. Bunlardan ilki Küçük Venedik olarak adlandırılan bölge. Evlerin denize sıfır olarak inşa edildiği ve uzaktan bakıldığında Venedik’i andırdığı için Küçük Venedik (Little Venice) olarak adlandırılan bu bölgede genelde kafeler var. Mykonosçular, deniz faslından sonra güneşi bu bölgede bir şeyler içerek batırıyorlar.

Yine Mykonos’un bir başka sembolü olan Yel Değirmenleri de adanın havasına romantik bir hava katıyor. Buradan adanın güzel resimlerini çekmek de mümkün.

Tarihe merakı olanlar , Mykonos merkezden kalkan teknelerle tarihi Delos adasına yarım günlük bir gezi yapabilir. Delos adasında halen daha bulunan arkeolojik alanları gezip Miken uygarlığının izlerini takip etmek mümkün.

9 Eylül 2014 Salı

Ağırlık Antrenmanı Rehberi

IMG Ust

Ağırlık Antrenmanı Rehberi

Yaptığımız her hareket, yürümekten araba sürmeye kadar, kaslarımız sayesinde gerçekleşir. Kaslar benzersizdir. Kasılma, gevşeme ve kuvvet üretme yeteneği vardır. Kaslar metabolik olarak da aktif haldedirler ve bu eğer daha fazla kasa sahip olursanız, egzersiz sırasında ve dinlenme halindeyken daha fazla enerji harcayacaksınız anlamına gelecektir. Kaslar kuvvet antrenmanına karşı son derece duyarlıdırlar bu da kasların daha büyük ve daha güçlü olmasına yardımcı olur.

Eğer kuvvet antrenmanı hakkında herhangi bir şey bilmiyorsanız, nereden başlamalısınız? İşte bu yazıda bunların yanıtlarını ve yeni başlayanlar için ihtiyaç duyacaklarını düşündüğümüz bazı faydalı bilgileri de vermeye çalışacağız.


Kuvvet Antrenmanı Nedir?

Direnç egzersizi ya da kuvvet antrenmanı kas ve iskelet sisteminin güçlenmesi amacıyla, kademeli olarak ağırlık direnciyle yapılan egzersizlerden oluşan bir süreçtir. Bu egzersizler ayrıca ağırlık kaldırma, ağırlık antrenmanı, vücut geliştirme, tonlama ve direnç eğitimi olarak da isimlendirilir.




Kuvvet Antrenmanının Faydaları Nelerdir?

Düzenli yapılan kuvvet antrenmanıyla kas liflerinin büyüklüğü ve gücü artar. Ayrıca tendon, bağ ve kemikler güçlenir. Tüm bu değişiklikler fiziksel uygunluk, görünüm ve metabolizma üzerinde olumlu bir etkiye neden olurken, yaralanma riskini, kas ve eklem ağrılarını da azaltır.


Kasların metabolik yönden aktif olduğunu belirtmiştik. Daha fazla kasa sahip olmak, dinlenme hâlinde iken bile, metabolizmanın daha hızlı olacağı anlamına gelir. Bu nedenle kuvvet antrenmanı, kilo kaybı ve bunun en önemli bileşenidir. Düzenli bir kuvvet antrenmanı yapmazsanız yaşla birlikte kas büyüklüğünde ve gücünde düşme olur. Aktif olmayan bir insan, 20 yaşından sonra her yıl ortalama yarım kg kas dokusu kaybeder. 60 yaşından sonra ise bu kayıp iki katına çıkar. Fakat kas kaybı önlenemez bir şey değildir. Düzenli bir kuvvet antrenmanı ile kas kütlesi ömür boyunca korunabilir ya da kaybedilen kas yeniden oluşturulabilir.

Ders Çalışmak İstemeyen Çocukla Nasıl Başa Çıkılır!

IMG Ust

Ders Çalışmak İstemeyen Çocukla Nasıl Başa Çıkılır!

“Ders çalışma sorunu, hem öğretmenlerin hem de anne-babaların en fazla şikayet ettikleri konulardan biri. Yetişkinlerin bakış açısına göre çocuklara her türlü imkan ve fırsat sağlanmasına rağmen büyük bir sorumsuzluk göstererek ders çalışmıyorlar. Öğretmenler ve anne babalar ellerinden geleni yapmalarına rağmen istedikleri sonucu alamayınca da zaman zaman aşırı kaygılanıp öfkeleniyorlar. Duygularını yönetemedikçe de çocuklarının ders çalışma sorunu içinden çıkılamaz bir hal alıyor”



Çocuğunuza ders çalıştırırken şu yöntemi uygulayın

Çocukların ders çalışmasını sağlamak çok iyi yönetilmesi gereken bir süreç. Yaşa göre farklı uygulamalar söz konusu olsa da genelde bu çocuklar üzerinde uygulanan ve başarı elde edilmiş bir modelden söz etmek mümkün. Bu yöntem henüz ders çalışma alışkanlığı oturmamış çocuklarda etkili oluyor.

Psikolojik Direnci Kırma

Bu aşamada, çocuğunuzla konuşarak günde en az ne kadar ders çalışabileceğini sorun. Diyelim ki yarım saat demiş olsun. Bu sürenin yarısı olan 15 dakikayı esas alın. Çocuğunuza da, “Sen yarım saat dedin ama ben senden yarım saat çalışmanı istemiyorum sadece 15 dakika çalışmanı istiyorum” deyin.

“Çünkü şu an sende öncelikle ders çalışma alışkanlığını kazandırmamız gerekiyor” gibi bir açıklama, uygulamanın başlangıç mantığını çocuğun fark etmesini sağlar. Rutin oluşturun. İkinci aşamadaki temel hedef, çocuğunuzun belirlenen sürede her gün çalışmasını sağlamak olmalı. Bunun için ona, “Belirlediğimiz süre ile ilgili bazı kurallarımız var. Bu kurallarımızdan birincisi, belirlediğimiz bu 15 dakikalık çalışma süresini her gün tekrarlayacağız. Tüm sürelerimizi biriktirip hafta sonu çalışmak yok” şeklinde bir açıklama yapın. Düzeni kurun. Bu aşamada, çocuğunuzun çalışma ortamı ile ilgili düzenin oturtulması gerekiyor. Çocuğa, “İkinci kuralımız, televizyon karşısında, yatarak, uzanarak çalışmak yok. Belirlediğimiz süreyi, çalışma odamızda ve masamızda tamamlıyoruz. Çünkü senin hep aynı ortamda çalışmanı sağlayarak çalışma alışkanlığını pekiştirmek istiyoruz” demelisiniz.


Otokontrolü sağlayın

Çocuğunuzun belirlenen sürenin altına düşmemesini sağlayın. Bu aşamada çocuğunuzla, “Senden, belirlediğimiz 15 dakikalık sürenin altına düşmemeni istiyorum. Bunun nedeni, senin ders çalışma alışkanlığını kazanabilmen için otokontrolünü güçlendirmeyi istememiz. Böylece belirli bir öz disiplin kazanacak ve bu alışkanlığı iyice güçlendirmiş olacaksın” şeklinde konuşun. Masasına bir çalar saat koyarak kurmasını istemek ve süreyi çalar saatle kontrol altına almak mümkün.


Motivasyonu artırın

Son adımda, çocuğunuzun motivasyonunu geliştirici hamleyi yapmak son derece önemli. Çocuğunuza, belirlenen sürenin üstüne çıkmakta serbest olduğunu söyleyin. Bir başka ifadeyle, “Eğer istersen, 15 dakikadan daha fazla çalışabilirsin” anlamında bir mesajla, çocuğun çalışma isteğindeki yoğunlaşmaya bağlı olarak tercih yapması sağlayın. Özellikle bu aşamada, çocukların birçoğu, kendilerinin bile farkında olmadıkları şekilde belirledikleri sürenin üstüne çıkıyor. Böylece çocuklar, düşündükleri ve belirledikleri sürenin üstüne çıkmanın gururunu yaşıyor ve başarılı oldukları ya da başarılı olacakları inancını iyice güçleniyor. Bu hissediş, onlar açısından önemli bir kırılma aşaması. Unutulmamalı ki, her başarısızlık bir sonraki başarısızlığın, her başarı da bir sonraki başarının zeminini hazırlar.


"Ders çalışmada hırslı olmak değil, azimli olmak gerekiyor. Hırslı çocuklar, yapacakları işe değil, arkadaşlarına odaklanır. Sürekli rekabet halindedir ve arkadaşlarını geçmeye çalışırlar. Bu nedenle, çocuklarda hırsı beslememek gerekiyor. Ancak aşırı iç motivasyon ‘hırs’ olarak karşımıza çıkabiliyor. Hırs ise asla beslenmemesi gereken bir özellik. Çünkü aslolan hırs değil, azimdir. Azimli çocuklar, görev odaklı olup üzerlerine düşen görevi sonuna kadar yapar ve mutlu olurlar. Oysa hırslı çocuklar ilişki odaklıdır. Bir başka ifadeyle, üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmekten çok arkadaşlarını geçmeye çalışırlar.”"

MOTİVASYON TİPİNE GÖRE ÖNLEM ALMAK GEREKİYOR!

Ders çalışmayı engelleyen en önemli şeyin motivasyon tipi olduğunu söyleyen Aydın, insanda bir iç bir de dış motivasyon diye tanımlanabilecek iki yapı bulunduğunu ve bunların doğuştan gelen kişiliğin bir parçası olduğunu söylüyor.

İç motivasyonu yüksek çocuklar

1- Genelde amaçlarını bilmek isterler

2- Planlı çalışmayı severler

3- İstekli ve sabırlıdırlar

Dış motivasyonu yüksek çocuklar

1- Sürekli yönlendirilmeye ihtiyaç duyarlar

2- Sonuç odaklıdırlar ve kısa sürede işi tamamlamak isterler

3- Kısa sürede tamamlanmayan işlerden çok çabuk sıkılırlar ve enerjileri düşer

4- Başladıkları işleri çoğu zaman yarım bırakırlar ve sürekli mazeret üretirler

5- En belirgin özellikleri de ertelemedir. Sorumluluklarını sürekli erteler ve biriktirirler

Oktay Aydın’a göre, çocuğu sürekli suçlayıp eleştirmek yerine motivasyon tipini anlamak ve ona uygun önlemler almak gerekiyor: “Dış motivasyon tipine sahip çocukların iç motivasyon kaynaklarını harekete geçirecek faaliyetler yaptırılmalı. Buradaki en kritik nokta da, çocukta, başarılı olduğu ve başarılı olacağı inancının hep üst düzeyde tutulması.”

Dikkat

Temel alışkanlıkların ve yeni davranışların kazandırılması için yaklaşık olarak 21 gün tekrar edilmesi gerekiyor. Bu nedenle, çocukların ders çalışma alışkanlığını kazandırmak amacıyla yapılacak bu uygulama 2-3 hafta kadar hiç değiştirilmeden aynen devam ettirilmeli. Böylece, çocuğun beyninde ders çalışma ile ilgili nörolojik aktiviteyi iyice belirginleştirmek ve kalıcılığı sağlamak mümkün olur. Bu süre sonunda, çocukla tekrar görüşerek, çalışma süresinin üzerine 5-10 dakika eklenmesini sağlayabilirsiniz. Süreç bu şekilde adım adım ve azar azar ileriye doğru götürülerek ideal süreye kadar devam ettirilmeli.

8 Eylül 2014 Pazartesi

Diyet Yaparken Kaçamak Yapmak

IMG Ust

Diyet Yaparken Kaçamak Yapmak

Diyetisyen Güneş Aksüs’ün ikinci kitabı ‘Güneşle Kaçamak Diyeti’ nde kaçamak diyetinin sırlarını anlatıyor. Evet yanlış duymadınız, bize aslında diyet yapmanın çok keyifli olduğunu ve diyetimizin içinde zaman zaman küçük kaçamaklara yer verebileceğimizi söylüyor. Mesela uzun süre diyet yapmaya çalıştınız veya bıktınız veya pazartesi günü diyete başladınız, perşembe günü soluğu kebapçıda aldınız. Ya da bir pastanenin önünden geçerken, dayanamadınız içeri girdiniz, sonra da müthiş bir suçluluk duygusu hissettiniz. Bu defa öyle olmayacak! Artık anın tadını çıkaracak, canınız istediğinde yiyeceksiniz. Sonra da kaldığınız yerden diyete devam edeceksiniz. Bu diyette yasak yok, son yok, ‘sonra’ var. Aksüs bize fazla kilolarımızdan kurtulmayı, aç kalmadan, gramdı kaloriydi uğraşmadan eski kıyafetlerimizi bir kenara atmayı ve aynanın karşısına geçip kendimizden emin bir gülümsemeyle “Vay be!” zayıfladım diyebilmeyi vaat ediyor.


‘VÜCUDUMUZA GÜVEN MESAJI VERMELİYİZ’

İlk 3 hafta diyetinizi bozmadan yapmanız gerekiyor. Üçüncü haftayı tamamladıktan sonra 3+3 diyetiyle tüm vücudunuzu rahatlatıp 3 günlük hızlandırma kısmıyla sizi takıldığınız yerden kurtarıyor ve hızlı zayıflamanızı sağlıyor. İkinci aşamada artık 5 kilo vermiş ve kaçamağı hak etmişsiniz demektir. Diyetin dördüncü haftasından sonra haftada bir kaçamak yapma hakkınız oluşuyor. Bu diyet hata yapmamızı kabul ediyor ve en yakın U dönüşünü gösteriyor. Bir diyetisyen olarak yemeyi ve içmeyi çok seven biriyim. Kendimi bildim bileli yemek hayattaki en büyük zevklerimden biridir. Ama lezzetli ve kalorisi azaltılmış yemek… Bunları düşünürseniz zaten diyet keyifli hale geliyor. Sevdiğiniz şeyleri hayatınızdan çıkarmak zorunda değilsiniz, sadece sevdiğiniz yiyecekler arasında tercih yapmalısınız. Sadece bir tanesini seçersek sorun kalmaz. Hepimizin evinde bulunan malzemelerle pratik ve lezzetli yemekler yapabiliriz. Kitabıma da evde yaptığım, kalorisi düşük pratik tarifler ekledim.




Motivasyonu artırmak için 10 öneri:


1- Mutlu olmanın yollarını öğrenin.

 2- Haftada 1 gün kaçamak yapın.

 3- Ne yediğinizi yazın, fark edin.

 4- Hedeflerinizi belirleyin, plan yapın.

 5- Vücudunuzu tanıyın.

 6- Daha çok hareket edin.

 7- Ara öğünleri atlamayın.

 8- Su için.

 9- Günde 2 fincan yeşil çay için.

 10- Diyetisyenle çalışın.


‘Alkolün yanında su ve soda olmalı’

Alkol tüketimini hafta sonuna bırakmak ve 2-3 kadehi geçmemek en doğrusu. Ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi uyanmak istiyorsanız masanızda 3 kadeh olsun. Mesela rakı, su ve soda.

Alkol aldıktan sonra metabolizmamız hızlanıyor ve daha çok tuvalete gidiyoruz. Bu arada vücudumuz sürekli elektrolit kaybediyor. Sodayla kaybettiğiniz sıvı ve elektrolitleri yerine eklemiş oluyorsunuz. Sarhoşluk ortadan kalkıyor. Metabolizmanız da yavaşlamıyor.

Ağva Gezilecek Yerler - Tarihi Mekanlar

IMG Ust

Ağva Gezilecek Yerler - Tarihi Mekanlar

İstanbul'dan doğaya kaçmanın en kolay yoludur Ağva'ya gitmek. Yılın 4 mevsimi birbirinden keyifli tatil fırsatları sunar bu şirin yer.

Ağva, İstanbul'da tatil denince akla ilk gelen yerlerden olan Şile'ye bağlı şirin bir kıyı beldesidir. Doğası, denizi, nehri, sevimli otelleri ve keyifli mekanları ile özellikle hafta sonu tatilleri için vazgeçilmez adreslerden biri olmuştur. Ağva'ya gitmeden önce Ağva'da gezilecek yerler ile ilgili hazırladığımız yazıya göz atmanızı öneriyoruz.

Kalemköy: Ağva, tarihte birçok uygarlığın geçiş noktalarından biri olmuştur. Bu nedenle de Ağva ve çevresinde farklı uygarlıklara ait tarihi kalıntılara rastlamak mümkün. Kalemköy’de bu kalıntıları görebileceğiniz yerlerden biri. Romalılar'a ait kilise ve ve mezar kalıntılarını görebilirsiniz.

Hacıllı Köyü: Tarihi kalıntıları görebileceğiniz bir diğer yer de Hacıllı Köyü'dür. Kale ve değirmen kalıntılarını gezebileceğiniz Hacıllı Köyü'nde aynı zamanda Gürlek Mağarası'nı da görebilirsiniz.


Akçakese Köyü: Ağva'da gezmenizi önerdiğimiz bir diğer yer de Akçakese Köyü. Berrak bir denize ve tertemiz bir kumsala sahip olan, doğal güzelliklerden de fazlasıyla nasibini almış bu şirin köyü görmeden Ağva'dan dönmeyin.

Saklı Göl: Ağva, doğal güzellikler bakımından bir cennet. Saklı Göl de bu cennetin bir parçası. Karamandere Köyü'nde bulunan Saklı Göl, Ağva ziyaretçilerinin gezi rotasındaki ilk duraklardan biri.

Kilimli Koyu: Ağva'nın en bakir yerlerinden biri olan ve muhteşem bir sahile sahip olan Kilimli Koyu, adeta bir Ege sahili. Tipik Karadeniz sahillerinden çok farklı bir karakteristiğe sahip olan Kilimli Koyu'nda denizin ve güneşin keyfini çıkarın.

Ağva'ya kadar gelmişken Şile'yi gezmemek olmaz. Şile Kalesi'ni, Şile Feneri'ni, limanı ve çarşıyı da gezi rotanıza ekleyebilir, tatilinizi daha keyifli hale getirebilirsiniz.

2 Eylül 2014 Salı

Uykusuzluk Beyin Hücrelerini Yok Ediyor!

IMG Ust

Uykusuzluk Beyin Hücrelerini Yok Ediyor!

Yapılan çalışmalar, uyku eksikliğinin beyin hücrelerinde kayba yol açtığını gösteriyor.
Yapılan araştırmalar, uykusuzluğun sanıldığından daha ciddi bir sorun olabileceğini ve beyindeki hücrelerin kalıcı kaybına neden olabildiğini göstermektedir.
İlaç Geliştirilebilir!
Nörobilim Dergisi’nde yayınlanan bir araştırmaya göre, uzun süreli uyku eksikliği bazı beyin hücrelerinin %25’ine kadar yok olmasına yol açmaktadır. ABD’li bilim adamları, fareler üzerinde yapılan bu araştırmanın insanlar üzerinde de benzer etkiler gösterebileceğini söylüyor. Ayrıca bilim adamları, bir gün beyni uykunun yan etkilerinden korumak için bir ilaç geliştirilebileceğinin mümkün olabileceğini de ekliyor.

Yayınlanan çalışmada, ofiste gecelere kadar çalışmanın, geç saatlere kadar eğlence hayatına dalmanın ve  TV veya bilgisayar başında farkında olmadan geçen uykusuz gecelerin geri dönüşü olmayan yaralanmalara yol açabileceği belirtiliyor.

Kalıcı Hasar Oluşabilir
Bu konuda Pensilvanya Üniversitesi Tıp Bölümü tarafından bir başka araştırma daha yapıldı. Gece işçilerine benzer bir uyku düzeni oluşturulduktan sonra üç gün boyunca fazladan sadece 4-5 saat uykusuzluk çeken fareler,  beyin hücrelerinin %25’ini kaybetti. Araştırmacılar, uyku kaybının yol açtığı bu olumsuzlukların insanlarda beyin hücrelerinin kaybına yol açabileceğinin ilk kanıtı olduğunu söylüyorlar.


Daha Çok Çalışma Yapılmalı
Araştırmacılar uykusuzluğun insanlar üzerinde kalıcı hasar riskine yol açıp açmayacağını öğrenmek için daha fazla çalışma yapılması gerektiğini söylüyorlar. Nörobiyoloji Merkezi’nden Profesör Sigrid Veasey, şunları söyledi: “Uyku kaybının geri dönüşü olmayan hasarlara yol açtığına dair kanıtlarımız var. Elde ettiğimiz kanıtlar basit bir hayvan üzerinden denenmiş olabilir fakat insanlar üzerinde çok dikkatli araştırılmalı ve incelenmelidir.”
Ne Kadar Uyku Gerekiyor?
Yetişkinlerin çoğunun, her gece 7 ile 8 saat arası aralıksız uyku uyuması gerekiyor. Eğer uyumakta zorluk çekiyorsanız, ihtiyacınız olan uyku miktarını alabilmek için rutininizde değişiklikler yapın. Ayrıca, çocuklar yetişkinlere oranla daha fazla uykuya ihtiyaç duyar.
•             Gençler için her gece en az 9 saat uyku ihtiyacı gerekir.
•             Küçük ve orta yaş (okula giden) çocukların her gece en az 10 saat uyuması gerekir.
•             Okul öncesi çocukların 11 ila 12 saat arasında uyku uyuması gerekir.
•             Yeni doğan çocukların ise 16 ila 18 saat arasında uyku uyuması gerekir.

KARAKALEM ÇİZİM TEKNİKLERİ

IMG Ust

KARAKALEM ÇİZİM TEKNİKLERİ

ÇİZGİLER:
Çizginin 3 tipi vardır: Düz çizgi, yuvarlak(oval) çizgi ve spiral çizgi. Bir sanat eserinde bu çizgilerin uyumları, ahenkleri plastik bilgilerle uygulanır. Doğanın kendisi ve yapay eşyaların çoğu daire, oval, üçgen ve kare biçimlerden oluşurlar. Sanatın her dalında meydana getirilen eserler; en güzel, en ahenkli ve hareketi taşıyan ve  ritim sağlayan eğri çizgilerdir. Kullanımları zor fakat estetik zevklerine doyulmaz.
Kalın veya ince, çift veya paralel, eğri veya kırık çizgiler tekrar edilerek birtakım güzel biçimler oluşturulur. Bu çizgilerle dekoratif birçok değişik biçimler gösterilir.

KROKİ VE DESEN:
Krokiler daima bir formun aslına uygun olmak ve görünümünü sağlamak için yapılır. Çizgiler arasında biçim belirince konturlar sağlam bir desenle sona erdirilir.

Desenin değişik türleri:
Gözlem deseni, Bellek deseni, Hayal deseni, Perspektif desen, Sanat deseni, Dekorasyon deseni, Dokumanter desen olarak adlandırılır.

Desen:
*İfade için doğal bir ağaçtır.
*İçgüdünün ifadesidir.
*Bir tekniktir.
*Bir sanattır.

Soyut bir kompozisyon; bir sürahinin, bir portrenin gerçek temel formunu bulmak için kroki araştırmaları yapılır. Bu çizgiler çabası her ressam tarafından zevkle yapılır. Buna doğru, gerçek ve sanatsal biçimi bulma uğraşı denir.

OBJELERİN AKSI:
Eşya, bitki, hayvan, insan gibi varlıkların doğa yapılışlarına göre bir veya birden fazla simetrik aksları vardır. Ressamlar denge, ahenk, sağlamlık sağlamak için çizimde ve objede dengeyi sağlayan simetrik aksları araştırmıştır.
Objelerin akslarının iki tarafındaki karşılıklı parçalar eşit olur. Bazen birbirine ne benzer ne de denk olur. Buna assimetrik aks görüntüsü denir. Ama genelde ressam aksın diğer tarafına biçimler, lekeler ve uzatmalar ekleyerek simetrik aksın dengesini sağlar.

ÖLÇÜ NASIL ALINIR?
Bir objenin resmi çizilirken önce aksı araştırlır. Eşyaların uzunlukları, genişlikleri arasındaki farkları kalemle araştırarak aks üzerinde işaretlenir.

1 Eylül 2014 Pazartesi

Karbonhidrat Avcısı Olun!

IMG Ust

Karbonhidrat Avcısı Olun!

Belki çok fazla yemiyoruz ama hemen hepimizin gereğinden fazla karbonhidrat tükettiği kesin!
 Özellikle sıvı karbonhidratlar (kolalı içecekler, meyve suları, meşrubat grubu) ile un-şeker-nişasta zengini rafine karbonhidratları (cipsler, bisküviler, tatlılar, fırın-pastane ürünleri, pirinç pilavı) çok sık ve bol yiyip içiyoruz. Zaten “kilo patlaması” tam da bu noktada başladı !
 İşte bu nedenle hepimizin akıllı ve bilgili birer “KARBONHİDRAT AVCISI” olması, özellikle de “şeker-un-nişasta” üçlüsünü hayatından olabildiğince çıkarması gerekiyor. Nedeni şu;
Düşük glisemik indeksi (Gİ) olan besinleri tercih ederseniz, daha sağlıklı biri olursunuz. “Düşük Gİ” modeli bir beslenme planı uygulamak, İNSÜLİN DİRENCİ olanlar için vazgeçilmez bir zorunluluktur ama insülin direnciniz olsun ya da olmasın, kilo probleminiz bulunsun ya da bulunmasın fark etmez, bana sorarsanız siz de beslenme planınızı bu sisteme uydurmaya çalışın.
Çünkü küçük bazı istisnalar dışında “Düşük Gİ” diyeti her cinse, her yaşa ve her bedene en uygun beslenme modeli gibi görünüyor. Bunun için ilk adımınız karbonhidrat tüketimini azaltmak ve “doğru karbonhidratlar”ı seçmek olmalı. Bir günde yiyip içtiğiniz toplam karbonhidrat grubu yiyecek-içeceklerin miktarını azaltmalı ve günlük toplam kalori kazanımınızın en fazla yarısının karbonhidratlardan gelmesini sağlamalısınız.
Prensip olarak bir günde ve her öğünde kazandığınız toplam kalori miktarını da makul ölçülere indirmeyi unutmayın. Yani “az” yemeye ve sofradan “tam doymadan” kalkmaya çalışın. Bu arada yavaş yavaş düşük Gİ’li karbonhidratlara da alışın. Bunun için biraz çaba göstermeniz, öğrenmeye ve  bilgilenmeye çalışmanız sonra da bu bilgileri kalıcı beslenme alışkanlıklarınız haline getirmeniz şart!

Seçimleriniz çok önemli
Kısacası Gİ diyetinin temel hedefi; tam, doğal, işlenmemiş, şekeri, unu, nişastası az karbonhidratlar tüketmek ve bu arada genelde karbonhidratlı yiyecek-içecekleri abartmamayı öğrenmektir.
Eğer bir günde veya bir öğünde fazla miktarda karbonhidrat tüketirseniz (genelde Gİ değeri en düşük olanları yiyip içseniz bile) kan şekeriniz yükselir ve insülin salgınız artar. Neticede kanınızda şeker ve trigliserid değerleri yükselir, yağ depolamaya, yağ hücrelerinizi trigliseridle tıka basa doldurmaya başlarsınız ve neticede kilo kontrolünüz güçleşir. Bir süre sonra da bir dizi sağlık sorunu (mesela hipoglisemi atakları) ortaya çıkar. 
Buğday (ve benzeri tahıllar), patates, pirinç, kuru fasulye, nohut ( ve diğer kuru baklagiller), sebze ve meyveler en çok tüketilen karbonhidratlardır. Bunların içine şekeri, balı, pekmezi ve reçeli de eklemeniz gerekiyor.
Prensip olarak sağlıklı bir diyet planında günlük kalori ihtiyacının en çok yarısını karbonhidratlardan sağlanmanız gerekiyor. Karbonhidrat grubu besinlerin en önemli ortak özelliği, vücutta “glikoz” halinde yani “şeker” olarak kullanılmalarıdır.
Karbonhidrat grubundan hangi besini yerseniz yiyin yada içerseniz için fark etmez, bu besinler kan şekerinize etki eder. Tokluk şekeriniz yükselir, yanıt olarak da insülin hormonu kanınıza daha çok pompalanır.



Şeker = tatlı zehir!
Sağlık açısından en çok problem yaratan karbonhidratlar (yani Gİ değeri en yüksek olanlar) basit şekerlerden ve beyaz undan zengin olanlardır. Şeker (sükroz), meyve şekeri (früktoz), mısır ya da üzüm şekeri (glikoz) ile süt şekeri (laktoz) basit karbonhidratların en tehlikelileridir. Bazı yiyecekler (şeker, bal, pekmez, reçel, baklava, kurabiye, browni, çikolata, şekerlemeler, kadayıf, keşkül, muhallebi ve benzeri sütlü tatlılar, meşrubatlar, meyve kompostoları, şeker eklenmiş meyve suları ya da konsantreleri, pudingler, şeker, krema ve çikolatalı eklerle zenginleştirilmiş bisküviler) bu tür basit şekerlerin en yoğun bulunduğu besinlerdir.
Dolayısıyla insülin salgılanmasını tahrik etme, insülin direncine sebep olma ve diyabet yelkenini şişirip hipoglisemi atakları geliştirmeye en uygun besinler de bunlardır.
 Bunlar kilo alma bakımından da en tehlikeli gıdalardır. Aynı besinlerin belleğe, cinsel yaşama, uykuya da olumsuz etkiler yaptığını unutmayın.
Bu yiyeceklerin sizi öfkeli, sinirli, uyuşuk, uykusuz, terli, yorgun ve şişman biri yapabileceğini de aklınızdan çıkarmayın.

MARDİN

IMG Ust

MARDİN

Güneydoğu Anadolu kültürünün mihenk taşı olan Mardin'de, Anadolu'dan geçen tüm uygarlıklardan izler bulmak mümkün...
Verimli Mezopotamya ovasının ortasında yükselen görkemli bir dağın yamacındaki Mardin, neredeyse Anadolu'dan geçen bütün kültürlerin uğrak yeri olmuş. Binlerce yıllık bir tarihe sahip olan Mardin'de göreceğiniz o kadar çok yer var ki tatilinizi uzun tutmanızda fayda var. Mardin'de gezilecek yerleri merak edenlerin listemize göz atmalarını öneriyoruz.
Müzeler:  Mardin'in geçmişinde yolculuğa çıkmak ve kentin tarihi hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlerin ilk uğrak yerlerinden Mardin müzeleri. Mardin Müzesi ve Sabancı Kent Müzesi şehirde çok ziyaret edilen müzeler arasında. Nusaybin ilçesindeki Dara Harabeleri ise geziniz sırasında mutlaka uğramanız gereken duraklardan.
Camiler, Medreseler:  Mardin, Anadolu'da yüzyıllardan bu yana dinlerin ve kültürlerin bir arada yaşadığı bir kent. Mardin'de gezerken bir camiinin hemen ilerisinde bir kiliseye rastlayabilirsiniz. Kent pek çok tarihi ibadethaneye ev sahipliği yapıyor. Şeyh Çabuk Camii, Pamuk Camii, Reyhaniye Camii, Latifiye Camii, Melik Mahmut Camii, Kızıltepe Ulu Camii, Mardin Ulu Camii, Muzafferiye Medresesi, Kasımiye Medresesi, Şah Sultan Medresesi, Melik Mansur Medresesi, Savur Kapı Medresesi, Altunboğa Medresesi, Şehidiye Medresesi, Marufiye Medresesi, Hatuniye Medresesi ve Zinciriye Medresesi bu yapıların İslam örnekleri arasında en önemlileri.
Kiliseler, Manastırlar:  Mardin, Anadolu'daki en önemli Hristiyanlık merkezlerinden biri olmuştur. Yüzyıllar boyunca müslümanlar ile hristiyanlar aynı mahallerlerde yaşamışlar ve yaşamaya devam etmektedirler. Mardin'de pek çok kilise ve manastır hala ayaktadır. Bunlar arasında Deyrülzeferan Manastırı, Mor Gabriel Manastırı, Kırklar Kilisesi, Mor Yakup Kilisesi, Mor Mihail Kilisesi, İzozoel Kilisesi, Mor Yusuf Kilisesi, Mor Evgin Manastırı, Mor Cırcıs Manastırı ve Mor Dimet Manastırı görmenizi tavsiye ettiklerimizden.
Kaleler:  Mardin'in misafirleri tarafından en çok ziyaret edilen mekanları arasında "Kartal Yuvası" olarak da bilinen Mardin Kalesi bulunuyor. Mardin'de görebileceğiniz diğer kaleler ise Anzavur Kalesi, Fafih Kalesi ve Rabbat Kalesi.
Çarşılar: Mardin gezinizin en keyifli duraklarından biri de Mardin Çarşıları olacak. Geleneksel el sanatları ürünlerini görebileceğiniz ve kent esnafıyla keyifli sohbetler yapabileceğiniz çarşılarda gezinirken sevdiklerinize hediyeler de alabilirsiniz. Mardin'in en çok ziyaret edilen çarşıları ise Kayseriyye (diğer adıyla Bezestan) ve Revaklı Çarşı.
Mardin Evleri:  Mardin denince gözümüzde oluşan görüntülerin pek çoğu Mardin Evleri'ne ait. Kent bir bakıma da bu geleneksel taş evleri ile ünlü. Mardin evlerini geziniz esnasında her yerde görebilirsiniz. Mardin Evleri ile ilgili önemli bir detay da şu: merkezdeki taş evler 1979 yılında kentsel sit alanı ilan edildi.