19 Mart 2013 Salı

ÇOCUK VE SOSYALLEŞME HAKKINDA NE BİLİYORUZ

ÇOCUK VE SOSYALLEŞME



“Lütfen ve teşekkür ederim demek”,”sırasını beklemek”,”kolunun yerine bir mendile burnunu yada ağzını silmek”,”diğer çocuğu aniden itmek yerine ondan oyuncağını geri vermesini rica etmek”.Çocuğun sosyalleşme sürecine bağlı olan birkaç davranış örneği.Burada ,bir süreçten söz ediyoruz.Küçük yaşlardan başlayarak çocuk,gitgide neleri yapıp yapmaması gerektiğini ,kuralları,gelenekleri ve içinde yaşadığı toplumun değer yargılarını öğrenir.

Sosyalleşme,çocuğun gelişiminin önemli bir parçasıdır.İleride sosyal çevre ile uyum sağlamış bir birey olması,buna bağlıdır.Sosyalleşme,kendiliğinden olan,mekanik bir süreç değildir.Çocuğa bu konuda rehberlik edilmeli ve belli bir disiplin kazanmasına çalışılmalıdır.Bununla beraber,çocuğun bu süreçle ilgili gösterdiği çaba ve işbirliği,onun eğitiminden sorumlu kişilerce cesaretlendirilmelidir.Çocuğun işbirliği,sizin ve çocuğunuzun eğitiminden sorumlu kişilerin onunla kuracağı sıcak ve onaylayıcı bir tutumla gelişir.


SOSYALLEŞMENİN ŞARTLARI


1- Sosyal becerileri geliştirmek: Sosyal becerilerin gelişimini etkileyen bazı faktörler vardır:


· Çocuğun mizacı. Bazı çocuklar,diğerlerine göre daha sosyaldirler ve böylece,çevrenin daha fazla ilgi ve sempatisini toplarlar.Sıcak kişiler-arası ilişkileri,sosyal beceri gelişimini kolaylaştırır.

· Yakın ilişkilerin niteliği. Çocuğun diğerleriyle yakın ilişkiler kurma olanağına sahip olması,belli bir sosyalliği garantiler,çünkü;başkaları ile iyi ilişkiler kurması konusunda gerekli olan güveni çocuğa verir.Diğer başka yetişkinlerle güvene dayalı ilişkiler kurma şansı olan çocuk,toplumda kabul edilen sosyal davranışları öğrenir.

· Çevrenin izlenimi. Çocuk,daha bebekken,çevresindekiler,onun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için kullandığı jest ve mimikleri anlamlandırmalıdırlar.İhtiyaçlarının doyurulması ve saygı duyulması,onu başkalarına açılmaya ve sosyal becerilerini geliştirmeye iter.

· Psikomotör gelişim. Psikomotör becerileri ve kapasitesi sayesinde çocuk,çevresiyle olan ilişkilerini çeşitlendirebilir ve başka kişileri tanıma olasılığını arttırarak sosyal ilişkilerini zenginleştirir.

· Bilişsel gelişim. Bilişsel beceriler,çocuğu, yavaş yavaş egosantrik bakış açısından uzaklaştırarak,başkalarının duygu ve ihtiyaçlarını daha iyi anlamasına ,dolayısıyla,onlarla daha iyi ilişkiler kurmasına olanak tanır.


2- İletişimi geliştirmek: Kendini iyi ifade etme ve başkaları tarafından anlaşılma isteği,çocuğu “sözlü” ve “sözsüz” iletişim tarzını geliştirmeye iter.Etkili biçimde iletişim kurmayı bilmek,sosyal becerilerin gelişiminde önemli bir rol oynar.Burada,yetişkinlerin desteği ve yardımı çok önemlidir.

3- Yaşıtlar ile ilişkiler: Çocuklar,6 aydan itibaren,diğer çocuklarla sınırlı,fakat,ahenkli ilişkiler kurabilirler.Örneğin ; 6 aylık bir bebek,bir yandan biberonla sütünü içerken,bir yandan da oyuncaklarını alıp vererek eğlenebilir.10-12 aylık bir bebek,diğer bir bebek ağlıyorsa,kendisi de gözyaşlarına boğulabilir.13-14 aya doğru,ağlayan başka bir çocuğu okşayabilir ya da sarılabilir.18 aya doğru,bir diğer çocuğu, kırık olan oyuncağını kendi sağlam oyuncağı ile değiştirerek teselli edebilir.Bu örnekler,çocuğun çok küçük yaşlarda bile çevresindekilere karşı ne kadar hassas olduğunu göstermektedir;özellikle çocuklara karşı.Yaşıtı çocuklarla beraber olabileceği bir ortam,çok önemlidir,çünkü;çocuğa,gözlemleme,taklit etme ve sosyal yeteneklerini ifade etme fırsatı verir.


4- Ebeveyn ile ilişkiler: Ebeveyn-çocuk ilişkileri ,sosyal gelişim için çok önemlidir,çünkü;ebeveyn çocuk arasındaki yakın ilişkinin niteliği tüm diğer öğretilerin temelinde yer almaktadır.Bu yakın ilişki(yada bağlanma) nın kalitesi,bebeğe gösterilen özene ve onunla geçirilen zamanın süresine bağlı olarak değişir.


5- Öğretmen ile ilişkiler: Yeni araştırmaların da gösterdiği gibi;çocuğun sosyal gelişiminde “anne”nin oynadığı rolün dışında başka insanların da rolü önemlidir.Bu kişilerden birisi de öğretmenlerdir.Öğretmen gösterdiği özen ve kurduğu sıcak iletişimle çocuğa fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarına cevap verebilecek kapasitede olduğunu gösterecektir ve böylece,çocuk,öğretmenine “bağlanabilecektir”.Bu bağ sayesinde öğretmen,çocuğun kendi sosyal gelişimine katılımını sağlamış olacaktır.



Sosyalleşme süreci içerisinde çocuğun kazanması gereken temel sosyal beceriler:


- Empati duygusunun gelişimi;

- Başkalarının haklarına saygı bilincinin gelişimi;

- Başkalarına yardım bilincinin gelişmesi ve bundan memnuniyet duyma;

- İşbirliği bilincinin gelişimi ve rekabet duygusunun tehlikelerini öngörebilme;

- Arkadaşlığı keşfetme ve bundan zevk alma,sevinç duyma;

- Kendini daha çok “sözle” ifade edebilme hassasiyetine sahip olmak;



Kendi kendini kontrol etme ve ahlaki bilinç:


Sosyal beceri potansiyelini geliştirmek ve gerçekleştirmek için çocuk,toplumun empoze ettiği kuralları ve değerleri kendi kural ve değerleriymiş gibi kabul etmek zorundadır.Bunun için çocuk,oto-kontrol duygusunu geliştirmeli ve ahlaki bilincini içselleştirmelidir.

Kendileri üzerinde kontrol geliştirebilmiş kişiler,daha tutarlı ve sabırlıdırlar,ihtiyaçlarını daha uygun yol ve yöntemler kullanarak giderebilirler ve ruh sağlıklarını koruyabilirler.Aileler ve eğitimciler,benlik duygusunun gelişimine yardım ederek,çocuğun kendi üzerinde kontrol duygusunu pekiştirebilirler.Bu amaçla,çocuğun olgunluk seviyesi ve yaşına uygun kararları alması yönünde fırsatlar sağlanmalıdır.

Kişisel kontrol,ahlaki bilincin kazanılmasını ve “iyi”,”kötü” nosyonunun içselleştirilmesini de içerir.Aşağıda yer alan iki faktör,bu bilincin yerleşmesi için gereklidir:

1- Çocuk ve yetişkin arasında zenginleştirici ve sevgi dolu bir ilişki,

2- Çocuğa bazı şeylerin neden yapılmaması veya yapılması gerektiğini ifade eden tümevarım tekniğinin kullanılması: “Kum atmana izin veremem,çünkü;kum,kardeşinin gözüne gelebilir”.Her açıklama,çocuğa başkalarını da düşünerek hareket etme motivasyonu sağlamalıdır.Böylece,çocuk,kişisel özgürlüğünü kısıtladığını düşündüğü kurallara körü körüne uymak yerine sosyal çevresine göre davranmayı öğrenir.




Sağlıklı bir disipline doğru:


Gerçek disiplin,çocuğu pozitif ve yapıcı bir biçimde eğitmektir.Asla ceza ile eş değer değildir.Disiplin,çocuğa özsaygısını yitirmeden,sosyal zorunluluklara ve kurallara uymasını öğretmektir.Disiplin,çocuğun bazı kuralların neden var olduklarını anlayarak,onları özümlemesine yardım eder.Etkili bir disiplin,çocuğun onu çevreleyen dünyaya duyduğu güven duygusunu arttırmalıdır.Etkili bir disiplin için bazı şartların yerine gelmesi gerekmektedir:Yetişkin,çocuğa rehberlik etmeli ve onun ihtiyaçlarına saygı duymalıdır;kuralları çocuğa öğretmek için yeterli zaman harcamalıdır;ortaya çıkması muhtemel bazı problem ve çatışmalar konusunda uyarılarda bulunmalıdır;açıklamalar ve çocuktan istenilenler,onun gelişim dönemine uygun olmalıdır.

Sağlıklı ve tutarlı bir disiplin uygulamaya çalışıldığı bazı durumlarda bile çocuğun kendi kendisini kontrol etmek ve sosyal alanda kabul edilebilir bir biçimde davranmakta zorlandığı görülebilir.Bu durumda,çocuklara yardım etmek ve araya girmek gerekebilir.İşte bazı temel kurallar:

- Arzu edilmeyen bir davranışı durdurmak için uygun bir zamanda araya girerek kesin ve kararlı davranmak.Çocuğun asla başkasının haklarını ihlal etmesine,vurup kırmasına izin vermemek.

- Ansızın oluşan bir problem karşısında çabuk hareket etmek.Örneğin;şiddetli meydan okumayla sonuçlanabilecek her türlü tartışmayı hemen sonlandırmak.

- Bazen bir problem karşısında fiziksel bir uyarı gerekebilir.Örneğin;çocuğu yavaşça,ama kararlı bir biçimde kollarından tutup gitmesini engellemek ve sizi dinlemesini sağlamak gerekebilir.Şu cümle,etkili olabilir:”Sakinlaştiğin zaman gitmene izin verebilirim ve o zaman konuşabiliriz”.



Kaçınılması gereken bazı disiplin yöntemleri:


Bazı disiplin yöntemleri,çocuğun güdülerini kontrol etmesine,sınırları anlamasına yardım etmek konusunda etkili değildirler,hatta,zararlı bile olabilirler.Örneğin; acı alaylar , vurmalar vs.. çocuğun benlik değerini zedelediği gibi duygusal gelişimine de engel olurlar.Ona vurmak,utandırmak,bağırmak,eleştirmek ya da onu bir odaya kapatmak,sadece yetişkinden korkmayı öğretir.Bu tarz bir cezalandırma,güvensizliğe,yalana ,gizliliğe ya da saklamaya yol açabilir.Güç yada şiddet kullanılarak boyun eğdirilen çocuğun dikkati,itaat etmediği kuraldan çok çektiği acıya,aşağılanma ve dışlanma hislerine yöneliktir.Kısacası,bu cezalar olumsuz duygularla dolu oldukları için sonuçları da olumsuzdur.


ÇOCUKLAR,ÇOCUK-AİLE İLİŞKİLERİ



“İyi bir anne (ya da baba) olmayı o kadar çok isterim ki…”,”Çocuğum hayatta hep başarılı olsun istiyorum”.Endişe dolu bu cümleleri sıklıkla duyarız.Çocuğumuzu etkileyecek bir hata yapmaktan korkarız.Şunu hemen söylemeliyim ki;”ana-baba olmak mesleği”,sahada öğrenilir.Sağduyumuza ve içgüdülerimize güvenmek,hala en iyi reçetedir.Hatalar yapmak,çok insanca bir durumdur ve hatalarımızla beraber iyi bir ebeveyn olmak mümkündür.Mükemmel olmak,işte bu,mümkün değildir.

Doğduğunda,çocuğun fiziki,duygusal ve sosyal gelişimi içinde bulunduğu çevrenin ona sunduğu olanaklar çerçevesinde başlar.

Çocuğun öğrenmesi gerekenlerin çokluğuna nazaran çocukluk kısa bir devredir.Çocuk,genetik bir mirasla dünyaya gelir.Zaten,dikkatli bir ebeveyn,daha başlangıçta çocuğun karakterindeki bazı özellikleri keşfeder.Bu özellikler,çocuğun karakterinin temelini oluşturur;bununla birlikte,çocuğu yetiştirme biçimimiz çocuğun kişiliğini ortaya çıkarma biçimini etkileyecektir.Çocuğun kendisi de gelişimini hareketleriyle ve davranma biçimiyle etkileyecektir.Eğer çocuğunuz uyumlu,kendini rahat ifade edebilen bir çocuksa,onunla iletişim kurarken zorlanmayacaksınız.Tam tersine,istediklerini ağlayarak ifade eden,mızmız,tutturan bir çocuk karşısında ise sükunetinizi kaybetmeniz olasıdır.Böylece,çocuğunuzla iletişiminiz bozulacak ,bu da çocuğun iyice “aksileşmesine” yol açabilecektir.

Çocuk,düzenli bir ritmle büyümez.Gelişim süreci,aynı uzunluk ve genişliği olmayan basamaklara sahip bir merdivene benzer.Bazı basamaklar daha yavaş,bazıları ise daha hızlı çıkılır.Her çocuğun tarzı ve ritmi farklıdır.

Gelişme süreci içinde duraklama olabilir.Bu durum,gerekli de olabilir.Hemen paniğe kapılmayın,çünkü;çocuğa öğrendiğini özümlemesi için fırsat verir.Çocuk,bir çok deneyim yaşayarak,”yapa yapa” öğrenir.Duraklama,bir sonraki gelişime çocuğu hazırlar.Unutmamak gerekir ki;bir sonraki gelişim basamağı,çocuk için alışık olduğu belli bir düzeni bırakmak demektir.Örn;ilk kez okula giden bir çocuk için,aile ortamının güvenliğinden uzaklaşmak zor olabilir.Kısacası,öğrenmek,her zaman kolay bir iş değildir.Bununla birlikte,öğrendiği her yeni şey çocuğun kendine olan güvenini ve gururunu arttırır,(ailesininkini de,hele “ben artık yapabiliyorum” cümlesini duyduklarında).

Gelişim süreci içinde çocuk,gerileme (regresyon) yada saplanma (fiksasyon) yaşayabilir.Gerileme,bir önceki gelişim basamağına geri dönmek,saplanma ise bir gelişim basamağında takılıp kalmaktır.Bunlar,çocuğun kendine olan güvenini geri kazanmak için yarattığı fırsatlardır.

Önemle hatırlatmak istediğim bir nokta,tüm gelişim süreci içinde sizin desteğiniz çok önemlidir.

Çocuktan yaşına ve olgunluk seviyesine uygun olmayan şeyler beklemek,onu bir başarısızlığa doğru iter ve çok fazla başarısızlık da onun kendine olan güvenini geliştirmesine engel olur.Bu durumda,çocuğun yetersizlik duyguları ve korku yaşaması kaçınılmazdır.

“Çocuğum kendisinden istediğimi yapabilecek güçte mi ?”.Bu soruya cevap verebilmeniz için onunla ilgilenmeniz,gelişimini takip etmeniz,denemelerini dikkatle izlemeniz,bazen onu dürtmeniz,sezgilerinize güvenmeniz ve eğer hala tereddüt yaşıyorsanız,ilgili uzmanlara başvurmanız,bilgilenmeniz gerekmektedir.Başka bir deyişle,çocuğumuzdan yapmasını istediğimiz şey için doğru bir zaman mıdır ve bu,gerçekçi bir istek midir?Burada sizin göreviniz,çocuğa nasıl yapacağını göstermek(asla onun yerine yapmamak,ama,rehberlik etmek) ve bol bol denemeler yapmasına izin vermektir.Bu çoğu zaman uzun bir süreçtir.Mesleki yaşantım boyunca,ailelerin bu konuda zorlandığına bir çok kez tanıklık ettim.Çocuklarınız “bir kez”gösterdiğinizde,istenileni yapamayabilirler.Lütfen sabırlı olun ve tekrar denemesi konusunda onu cesaretlendirin.

Çocuk,genellikle,yakın çevresi tarafından sevilmek güdüsüyle hareket eder.Ailesini memnun ettiğini gördükçe kendisiyle duyduğu gurur ve benlik değeri artar.Ancak,kendisinden istenileni kavrayamadığında,benlik değeri azalır ve başkalarıyla ilişkisi bozulur.Size düşen görevler şunlardır:çocuğa açık ve net mesajlar veriniz.Beklentileriniz gerçekçi olsun.Çocuğunuz ile işbirliği yapın;siz iyi bir ekip olabilirsiniz.Onu cesaretlendirin.Yazının sonunda aktif dinlemeden bahsedeceğim.Lütfen onu aktif bir biçimde dinleyin.

Şimdi de aile olarak,ne tip eğitimsel tuzaklara düştüğümüze bir göz atalım:

Aşırı koruyucu bir tutum,çocuğun adeta kanatlarını kesmektir.İşleri onun yerine yapmak,hareketlerinin sonuçlarını bizzat görmesini engellemek,sürekli mazur görmek,sürekli hayal kırıklıkları ve zorluklardan korumak,korumacı davranışlardır.Tam tersine,çocuğa aşırı özgürlük tanımak,aşırı hoşgörülü olmak,ona sınırlar koymaktan kaçınmak da çocuğun gelişimini olumsuz etkiler.

Bu iki model davranış tarzı,çocuğun kendini değerlendirmesini,yeteneklerini keşfedip geliştirmesini ve kendisini “iyi” hissetmesini engeller.Bu tip davranışlar,çocukta güvensizliğe yol açar,çocuk inisyatif kullanamaz ve neyi nasıl yapacağını kestiremez.

Sert cezalarla çocuğu itaate zorlayan otoriter aile çocuklarındaysa,korku,güvensizlik ve memnuniyetsizlik duyguları gelişir.Bu çocuklar,neyi,nasıl öğreneceklerinden çok ailenin tepkileri ile ilgilidirler,(ya ailem kızarsa?).

Çocuğunuzun gelişimi için uygun bir ortam hazırlamak istiyorsanız;sevgi dolu olun,ama,istekleriniz net ve kesin olsun,çocuğunuzun kapasitesini öngörün,onu cesaretlendirin,saygı duyun ve en önemlisi onu dinleyin.Bu tip ailelerde yetişen çocuklar,ileride,kendi kendilerini kontrol edebilen,kendilerini ifade edebilen ve ihtiyaçlarını saptayıp doyurabilen bireyler haline gelirler.

Çocuğun yemeğe,içmeye,uyumaya ihtiyacı olduğu kadar kendini güven içinde hissetmeye de ihtiyacı vardır.Çocuk,şu ihtiyaçlarına cevap bulmak ister:

Çocuğun çevresindekilerin onu sevdiğini bilmeye ihtiyacı vardır.Çocuğu olduğu gibi kabul etmek ve saygı duymak gerekir.O sizden ayrı bir bireydir.Sizin yapamadıklarınızı onun yapması için sıkboğaz etmeyin.

Çocuğun ailesinin kendisine dikkat ettiğini bilmeye ve görmeye ihtiyacı vardır.Arkadaşlarını tanıyabilirsiniz.Aileleri ile görüşebilirsiniz.Hangi yemekleri daha çok sevdiğini,hocasının adını,ne tür müzik dinlediğini öğrenebilirsiniz.Bu tip bir sürü küçük şeyin hatırlanmasıyla,çocuk kendini önemli hisseder.Onu nitelerken kullandığınız kelimeler(sen çok tembel bir çocuksun),beden diliniz(çift anlamlı mesajlar;bir şeye evet derken ses tonunuzun sert olması ya da “sen bilirsin” cümlesi),evin atmosferi(aile bireylerinin ortak bir faaliyetlerinin olmaması,tartışma,hatta,şiddet),onun hafızasına dikkatle kaydettiği ögelerdir.Düzenli olarak,suçlanan ve aşağılanan çocuk,değersiz olduğuna inanır.Onu mutlu etmek istiyorsanız;hata yapabileceğini kabul edin (hepimiz hata yapıyoruz),kişilik farklarını kabul edin,sevgiyle ona rehberlik edin.Sevilmediğini düşünen bir çocuk,ailesinin ilgisini ümitsizce arar durur;ağlamalarla,bezdirmelerle,yakınmalarla,çalmalarla,okulda tekrarlayan başarısızlıklarla.

Çocuk,yakınlarıyla samimi ve sürekli ilişkiler kurmaya ihtiyaç duyar.

Çocuk,kendilik değerini geliştirecek bir ortama ihtiyaç duyar.”Ben bu konuda iyiyim” demeye ihtiyaç duyar.Başarıdan ve sonuçtan çok onun gayretini ve sebatını cesaretlendirin.Eğer çocuğunuza,”matematikteki başarın harika.Gayretlerin için bravo” derseniz,kendi gücünü tanımasına yardım edersiniz.Eğer başkaları ile kıyaslarsanız,başarısının değerini başkalarına göre ölçmesini öğretmiş olursunuz.Bu durumda,”eğer benden kötüysen,ben iyiyim” düşüncesi yerleşecektir.

Çocuk,hayatı üzerinde kontrol sağlama ihtiyacı hisseder.Çocuk,gelişiminden kendisinin de sorumlu olduğunu bilmelidir.Eğer kararları onun yerine hep siz verirseniz,önemli kararlar alması gerektiğinde,alamaz ve size bağımlı hale gelir.Kararları siz almayın,ama dikkatle gözleyin.Gerektiğinde yardımcı olun.Unutmayın siz iyi bir ekip olabilirsiniz.

Çocuk,kendine ait değerler sistemi oluşturma ihtiyacı duyar.İlk olarak,çocuk,ailenin değerler sistemine uygun davranmaya çalışırken,daha sonra devreye okul ve arkadaşları girer.Çocuk,bunların hepsini analiz ederek kendi değerler sistemini yaratmaya çalışır.

Bir şeylerin yolunda gitmediğini nasıl anlarsınız?

Çocuklar,her şeyi bize söyleyemediklerinde,zorluklarla karşılaştıklarında(taşınma,boşanma vs.),bunu hareketleri ile anlatırlar.Çocuğunuz,birkaç gündür sürekli uyuyabilir ya da dalgındır.Bir süredir agressif bir tutum içindedir.Okulda motivasyonunu kaybetmiştir.Kendini çevreden soyutlamış,içe dönmüştür.Bu tip davranış değişikliklerine karşı duyarlı olmalıyız,hele bu davranış değişiklikleri aniden ortaya çıkmışsa.

Kendinizi yorgun,bıkmış hissediyorsanız,artık çocuğunuza erişemediğinizi hissediyorsanız,panik duygunuz artıyorsa,o zaman,bir uzmandan yardım almanızın zamanı gelmiş demektir.


AKTİF DİNLEME: Çocuğunuz ile en iyi iletişim yolu,onunla sık sık ve açık bir iletişim kurmaktır.İşte birkaç ipucu:

“Söylediğinden üzgün olduğunu anlıyorum.çünkü….Bana daha fazlasını söyleyebilir misin?”.Bu tarz cümleleri deneyin.Böylece,çocuk,dinlediğinizi görecektir.Ayrıca,yanlış anladınızsa,düzeltme fırsatı vardır.Bu metot,çocuğun kendi bakış açısını ifade etmesi konusunda cesaretlendirir.

“Eğlendiğini görüyorum.Ancak,korkuyorum.Çünkü,ağaca çıkarken düşebilir ve bir yerini kırabilirsin”.

“Okul açıkken geceleri saat 21.00 de yatmanı istiyorum.Çünkü,uykunu yeterince alamamandan ve okulda dersi dinleyememenden endişe ediyorum”.

“Bugün arkadaşınla oynarken onu iki kez ittiğini gördüm.Bu beni çok üzdü,çünkü;böyle davranırsan arkadaşların seninle oynamayabilirler”.

Aynı cümleleri şöyle söylediğimizi farz edelim:

“Sen çok yaramaz bir çocuksun.Gene mi ağaca çıktın.Çabuk in aşağıya”.

“Artık geceleri erkenden yatacaksın.Çabuk yatağına.Sakın oyalanma”.

“Sen ne terbiyesiz çocuksun.Gene arkadaşlarına zarar verdin.Bir daha yaparsan karışmam”.

Aslında,her iki söyleyiş tarzında da içerik aynı.Ancak,ikinci tip cümlelerde siz çocuğu aşağılıyor ve birtakım genellemelerde bulunarak asıl yapmaması gereken davranışa dikkat çekmiyorsunuz.Halbuki,ilk söyleyiş tarzında,durumu net bir biçimde ortaya koyuyor,bu durum karşısındaki duygunuzdan bahsediyor ve bu durumun yaratacağı tehlikeye açık ve net bir biçimde değiniyorsunuz.

Sizin tarafınızdan dinlendiğini ve kabul edildiğini gören çocuk,kendisini açıkça ifade edebilir.

KaynakFigen Nas Sağlam
Psikolog


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder