27 Aralık 2014 Cumartesi

Diz kapağında sıvı azalması

diz kapağında sıvı azalması

diz kapağında sıvı azalması

Dizdeki bir bağ veya bağların aşırı derecede zor­lanmasıdır. Üç tip yırtılma vardır. 1.Derece (Hafif) yırtılma: Bazı bağ lifle­rinde yırtık vardır fonksiyon kaybı yok­tur. 2.Derece (Orta) yırtılma: Bağın bir bölümü kopmuştur, biraz fonksiyon kaybı vardır. 3.Derece (şiddetli) yırtıl­malar: Bağın tam kopması veya bağın kemikten ayrılması söz konusudur. Cerrahi müdahale gerektirir. Nedenle­rimizin normal pozisyonu dışında kuv­vetlice gerdirilerek zorlanmasıdır.sınırsız bilgi
Teda­vi;
1.Sakatlanan dizi immobilize eden kasıktan ayak bileğine kadar uzayan bir splint uygulanacaktır. 2.Günde 3-4 kez 20 dakika buz uygulanacaktır. 3.Elastik bandajla sakatlanmış dizi sarın. 4. Ya­ralanmakken 72 saat sonra durumunuzu iyi hissediyorsanız sıcak tedaviye geçe­bilirsiniz. 5.Sık sık ve hafifçe yapılan masaj şişliğinizi azaltır ve siz rahatlatır. Bu yaralanmaların iyileşme süresi; hafif yırtıklarda 2-6 hafta, orta yırtıklarda 6-8 hafta, şiddetli yırtılmalarda 8- hafta ile 10 ay arasıdır.
Dizde Bursit
Dizdeki bursaların iltihap­lanmasıdır.
Nedeni; 1. Diz travması, özel­likle gergin diz üzerine düşme. 2. Dizde akut veya kronik enfeksiyon. 3. Artrit. 4.Gut.
Tedavi;
1. Sık sık buz masajı uygulayın, her uygulama 15 daki­kadan günde 3-4 kez olmalıdır.
2. Diz kapağını kapatan bir dizlik kullanın.sınırsız bilgi
3. Eğer durumunuz iyiye gidiyorsa 72 saat sonra sıcak tedaviye geçebilirsiniz.
4. Mümkünse girdap banyosu uygulayabilirsiniz. 5. Gerekirse dize ağırlık bin­mesini önlemek için koltuk değnekleri kullanın. Bu rahatsızlığın iyileşme süresi; cerrahi müdahale gerekirse 6-8 hafta arasıdır. Genellikle kronik bir problemdir. Tedavi ile belirtiler kaybolsa da zaman zaman alevlenir.
Dizde Kıkırdak Yaralanmaları
Diz eklemindeki kıkırdak zedelenmesidir. Genellikle diz kapağındaki dislokasyon veya diz bağlarında yırtılma ile birliktedir. Nedenieri;1.Dize direk darbe gelmesi. 2. Zedelenmiş dizin uzun süreli fazla kullanımı, 3.Bükülme ve şiddetli kas kontrasksiyonu. Tedavi; I.Şok riskini ortadan kaldırmak için yaralıyı sıcak tutun. 2.Yaralı dizi kesinlikle hareket ettirmeyin. 3.Dizi stabile etmek için bir askı veya alet kullanın. 4.Cerrahi mü­dahale sonrası doktor aksini söyleyene kadar koltuk değnekleri ile gezin. 5.Bandaj çıkarıldıktan sonra inzisyon (cerrahi kesik) bölgesindeki ağrıyı gi­dermek için sıcak tedavi uygulayın. İyileşme süresi;4-12 haftadır.sınırsız bilgi
Dizde Menüsküs Yırtıkları
Diz ekle­mindeki iç ve dış menüsküsierin, travma­lar veya nontraumatik olarak yırtılmasıdır.
Nedenleri;
1. Dize direkt darbeler. 2.Zedelenmiş dizin uzun süreli, fazla kullanımı. 3.Bükülme veya şiddetli kas kontraksiyonu.
Tedavi;
1 .Sakatlanmış kimseyi sıcak bir battaniyeye sarın.
2.Yaralı dizi kesinlikle hareket ettirmeyin.
3.Dizi sabitlemek için bir askı veya alet kullanın.
4.Ameliyattan sonra doktor aksini söyleyene kadar koltuk değnekleri kullanın.
5.Bandaj çıkarıldıktan sonra bölgedeki ağrı dindirmek için sıcak tedaviye geçebilirsiniz.
6.Tedaviler arasında yaralı dizi elastik bir bandajla sarılı tutun. 7.Şişliği azaltmak ve yaralı­yı rahatlatmak için sık sık hafif şekilde masaj uygulayın, iyileşme süresi; Diz­deki menüsküs yaralanmalarında kesin tedavi için cerrahi müdahale şarttır. Tam iyileşme için gerekli olan süre 4-12 haftadır.
Dizde Sinovit
Dizin yağlayıcı peneüssüz tabakası, sinovyumun enflamasyonudur. Sinovyumun yağlayıcı sıvısı dizin hareketlerinin rahatlığını sağlar ve kemik yüzeyini korur.
Nedenleri;
1.Tek bir sakatlık veya tekrarlayan sakatlıklar dizin herhangi bir bölümüne zarar verir. 2.Bakteriyel enfeksiyon. 3.Gut ve romartord artrit gibi metabolik bozukluk­lar.
Tedavi;
1. Sıvının çıkışından sonra ve fizik tedavi evreleri arasında dize kompesyonlu elastik bandaj uygulayın.
2. Sıcak tedavi uygulayın.
3. Sık sık hafif masaj uygulayın. İyileşme süresi; 2-4 haftadır.
Artroz Nedir, Artroz Hastalığı (Kireçlenme)
Artroz; halk dilindeki adıyla kireçlenme eklemlerin aşınma ve yıpranması sonucu dejenere olması ve hareketliliğinin azalması demektir. Genellikle 40 yaşın üstündekilerde görülmesi olayın bir eklem yaşlanması olabileceğini düşündürmektedir. Ancak daha erken yaşlarda da bir çok nedene bağlı olarak kireçlenme görüle­bilir.
50 yaşın üzerindeki insanların yaklaşık % 75-80inde eklem kireçlenmesi vardır. Ancak kireçlenmenin ağırlığı ve yaygınlığı kişiden kişiye değişmektedir. Ancak bunların az bir kısmı (% 5-10) rahatsızlığı nedeniyle hekime başvurur. Bazen tesadüfen çe­kilen röntgen filimlerinde kireçlenme olduğu ortaya çıkar. Bugün kireçlenmenin hastalık olup olmadığı tartışılmaktadır. Olayın ek­lemlerin yaşlanması olarak kabul edilmesi gerekir.
Kalça Artrozu
Kireçlenme tüm ırk ve toplumlarda eşit oranlarda görülür. Kadın-erkek ayrılığı olmamakla birlikte tutulan bölgeler kadın ve erkekler arasında farklılık gösterir. Kadınlarda el, ayak, diz ve boyun daha sık tutulur. Erkeklerde ise kalça ve bel bölgesi daha sık tutulmaktadır. Şişman kişilerde daha sık görülmektedir. Ek­lemlerdeki kireçlenmenin ağırlığı ile klinik belirtilerin ağırlığı her zaman aynı değildir.
Kireçlenmenin sebepleri:
Kireçlenmeye yol açan bir çok neden vardır.
A- Yaşlılık: Eklemlerin aşınıp yıpranmalarının nedenleri arasında ilk sayılacak neden yaşlılıktır. Nasıl ki cildimiz yaşlandıkça parlaklığını, gerginliğini yitirip, matlaşıyor ve donuklaşıyorsa vü­cudumuzun diğer dokularında da buna benzer değişiklikler olur. Özellikle eklemler vücudumuzun yükünü taşıdıkları ve devamlı hareket ettikleri için eklemlerde yaşlılığa bağlı değişiklikler daha erken ortaya çıkmakta ve kendini belli etmektedir.
B- Hormonal bozukluklar: Kireçlenmesi olan hastaların şikayetlerinin menapozdan sonra artması hormonal düzensizliğin kireçlenmenin oluşmasında ve belirtilerinin ortaya çıkmasında et­kili olduğunu düşündürmektedir. Şeker hastalığı, büyüme hor­monu fazlalığı, tiroid hormonu fazlalığı ve azlığı ve böbrek üstü bezlerle ilgili rahatsızlıklar kireçlenmeye sebep olabilmektedir.
C- Doğuştan olan eklemlerin şekil bozuklukları: Doğuştan kalça çıkığı ve diz ekleminin çarpıklıkları şeklinde olabilen doğuştan olan şekil bozuklukları erkenden kireçlenme gelişmesine neden olur. Doğuştan olma eklem yüzlerindeki eşitsizlikler ve düzensizlikler, omurgadaki eğrilik ve kamburluk, bacak boylarındaki eşitsizliklerde kireçlenme nedenidir. (Servikal Artroz)
D- Travmalar: Ekleme yönelik travmalar (darbeler), ağır ve yorucu işte çalışma eklemleri etkiler. Bedensel olarak ağır işte çalışanlarda ve sporcularda kalça ve diz kireçlenmesi daha sıktır. Güreşçilerde boyun, haltercilerde bel kireçlenmesi sıktır.(Diz artrozu)
E- Romatizmal hastalıklar, eklemlerin yapısını bozarak kireçlenmeye neden olurlar.
F- Kırıklar: Sebep ne olursa olsun kırıklar iyi tedavi edilmezse kireçlenme gelişebilir,
G- Çevresel faktörler: Olumsuz iklim koşulları ve sosyo ekonomik durumun iyi olmaması da kireçlenme nedenidir. (Artrozlar)
H- Diyetle ilgili faktörler: Aşırı kilo ve düzensiz, dengesiz beslenme de kireçlenme nedenidir.
I- Stres: Stresli kişilerde strese bağlı oluşan kas spazmı ekleme binen yükü artırarak kireçlenmeyi hızlandırır.
Kireçlenme nasıl gelişir, Kireçlenme İçin
Eklemlerin yüzeylerini bir kıkırdak tabakası örtmektedir. Sağlıklı kişilerde bu kıkırdak tabakası çok düzgün, parlak ve kaygandır. Ancak Kıkırdağın beslenmesi iyi olmayıp eklem sıvısından beslenmektedir. Kendilerini besleyen kan damarları yoktur. Dolayısıyla kendi kendilerini yenileyemezler. İleri yaşlarda yetersiz olan beslenme daha da bozulur. Kıkırdaklar yavaş yavaş parlaklığını ve kayganlığını yitirir ve yüzeylerinde çukurluklar oluşur. Kıkırdaktaki bu aşınma eklemin yapısını ve dayanıklılığını bozar. Zamanla kıkırdak tamamen kaybolabilir ve eklem yüzeyleri birbirine sürtünmeye başlar. Sürtünen kemikler birbirini aşındırarak olayın hızlanmasına sebep olur. Ekleme destek olunması amacıyla yeni kemik yapımı oluşur, kıkırdağın aşınması, yeni kemik oluşumu ve eklem hareketinin azalmasından ibaret olan bu duruma “kireçlenme” denilir. Zamanla ekleme komşu bağlarda ve eklem kapsülünde de yüklenmeler ortaya çıkar. Kapsül ve bağlar sertleşir. Eklemin hareketi daha da azalır. Ekleme komşu kaslar zayıflar ve sertleşir. Kireçlenme özellikle ağır yük taşıyan diz ve kalça eklemlerinde gelişmektedir.
Kireçlenme belirtileri ve Kireçlenme hastalığı
Kireçlenmenin belirtileri ekleme göre kısmen değişir. Ancak bazı ortak belirtileri vardır.
A- Ağrı: Kireçlenmede ilk belirti genellikle ağrıdır. Ağrının nedenini her zaman bulmak kolay değildir. Çoğu zaman eklem sıvısının artışı, ekleme komşu kaslarda sertleşme ve zorlanmalar, bağlarda zorlanma ve kemiklerin içindeki basınç artışı ağrı nedeni olarak suçlanmaktadır. Ağrı her zaman yoktur. Genellikle kireçlenmesi olan ekleme aşırı yük bindirilmesi, cereyanda kalma gibi ikinci bir olay olduğu zaman kireçlenmeli eklemde ağrı ortaya çıkar. Ve çoğu zaman ikinci olay ortadan kaldırıldığı zaman kireçlenme devam etse bile hastanın ağrısı ortadan kaybolur.
B- Hareket tutukluğu: Ağrı ile birlikte çoğu zaman eklemde hareket tutukluğu olur. Hareket tutukluğu tipiktir. Hasta yürümek üzere ayağa kalktığında başlayan ağrı ve tutukluk bir
süre hareket ettikten sonra azalır veya kaybolur. Yalnız akşama doğru ağrılar tekrar artar. Sabah yataktan kalkınca ve uzun süren yoculuktan sonra eklemdeki tutukluk çok belirgindir.
C- Eklemden ses duyulması (Krepitasyon): Kireçlenmeli eklemde hareketler esnasında elle hissedilebilen veya bazen kulakla duyulabilen bir ses ortaya çıkar. Yalnız eklemden duyulabilen seslerin tamamının kireçlenme ile ilgisi yoktur. (Lomber Artroz)
D- Şişlik ve hassasiyet: Eklemde her zaman olmamakla birlikte bazen şişlik vardır. Şişliğin nedeni kemik büyümesi veya sıvı artışı olabilir. Ayrıca eklemde hassasiyet vardır.
E- Kas zayıflığı: Ekleme komşu kaslarda zayıflama vardır. Ağrı nedeniyle eklem kullanılmadığı için ekleme komşu kaslarda atrafi denilen zayıflık gelişir. Zayıflık kireçlenmenin dahada hız­lanmasına neden olur.
F- Lokal ısı artışı: Kireçlenmeli eklemde her zaman olmasa bile zaman zaman ısı artışı görülebilir. (bel kireçlenme)
G- Eklemde şekil bozukluğu: Kireçlenme olan eklemde hastalığın ileri dönemlerinde eklemde çarpıklıklar şeklinde şekil bozuklukları görülebilir.
Kireçlenmesi olan hastaların kan tahlilleri genellikle normaldir. Röntgen filimlerinde ise eklem aralığında daralma, eklem yüzeylerinin beyazlaşması, kemik çıkıntıları, kemiklerde zayıflama, ekleme komşu kemik kısımlarında kistler görülür.
Kireçlenmenin tedavisi
1- Hastanın eğitimi: Kireçlenme genellikle yaşlı hastalarda gelişmektedir. Yaşlıların psikososyal yapılarında da bazı olumsuz, değişiklikler olur. Uykusuzluk, sıkıntı, hastalık hakkında endişe ve kuruntu gibi şikayetlerin ortaya çıkmasına bağlı olarak hastanın ağrı eşiği düşer. Hastanın mevcut şikayetlerinin ireçlenmeye bağlı olmayıp pisikolojik yapısıyla da ilgili olduğunu unutmamak ve o yöndende tedavisi gerektiğini kabul etmek gerekir. Hastanın mutlaka iyice değerlendirilip iyi bir Şekilde tanınması gerekir. Hastalığın ne olduğu, tedaviden ne beklenildiği, ağrının her zaman olmayacağı gibi konularda hasta ikna edilmelidir. Hastalık hakkında sormak istediği şeyleri sormasına imkan vermeli ve kafasında herhangi bir soru işareti kalmaması sağlanmalıdır. Böylece ağrı eşiği yükselen hastanın ağrılarında bariz bir düzelme olacaktır. (diz kireçlenme)
2- İstirahat: Özellikle ağrılı dönemde hasta istirahat ettirilir. Ancak istirahat ve aktivite arasındaki denge çok iyi ayarlanmalıdır. Hastanın tamamen hareketsiz kalması da iyi değildir. İstirahat süresi içinde dahi hafif hareketlerle eklem çahştırılmalı ve kas güçsüzlüğü önlenilmelidir. Ağrısı çok olanlarda istirahat yatak istirahati şeklinde olabilir.
3- Fizik tedavi programı: Fizik tedaviden en fazla faydalanan hastalıkların başında kireçlenmeler gelir. Fizik tedavi programı içinde yüzeysel ve derin lokal ısıtıcı araçlar, elektırik akımları, masaj ve egzersiz uygulanır. Özellikle egzersiz başlangıçta hafif sonralara biraz daha ağır olabilir. Yürüyüş önerilebilir. Özellikle kilolu hastalar için uzun süreli olmamak kaydıyla yürüyüşler fay­dalıdır. Gerek ısıtıcı araçlar, gerekse masaj ve egzersizler ekleme komşu kasların, kemiklerin ve eklemin bağlarının güçlenmesine neden olur, eklemin hareketliliğinin artmasını sağlar. (boyunda kireçlenme)
4- Haç tedavisi: Kireçlenmesi olan hastalara romatizma ilaçla­rı, ağrı kesici ilaçlar, kas gevşetici ilaçlar ve gerekirse vitamin ve sakinleştirici ilaçlar verilebilir. İlaç dozu ve kullanım süresi çok iyi ayarlanmalıdır. İlaç özellikle ağrılı dönemde verilmeli diğer za­manlar egzersiz ve diğer fizik tedavi imkanlarından faydalanıl-malıdır. Özellikle uzun süreli kullanılan ilaçların yan etkileri ko­nusunda hasta uyarılmalıdır. Son yıllarda eklem kıkırdağının ta­mirini sağlayan eklem içine veya kas içine enjekte edilen ilaçlar
5- Kaplıca tedavisi: Kaplıca tedavisi kireçlenmesi olan hasta­lara önerilebilir. Ancak kaplıcaya girmeden önce diğer vücut sis­temleri gözden geçirilmeli ve ondan sonra kaplıcaya ve süresine karar verilmelidir.
6- Cerrahi tedavi: Tedaviye cevap vermeyen ileri derecede ki­reçlenmesi olan eklemlerde cerrahi olarak kireçlenme temizlenir. Eklemdeki şekil bozukluğu giderilir. Gerekirse eklemin yerine protez eklem takılarak eklemin hareketliliği sağlanır ve ağrı giderilir.
Kireçlenmesi olan hastalara tavsiyeler
İfade ettiğimiz gibi eklemde kireçlenme başladıktan sonra o eklemin eski haline dönmesi imkansızdır. Ancak kireçlenme olsa bile hastanın ağrılarını tamamen gidermek ve kireçlenmeyi ya­vaşlatmak mümkündür.(belde kireçlenme)
Özellikle diz ve kalça kireçlenmeleri sık görülen bir şekil olup oluşmasınada önemli rolü olan şişmanlıktır. Ayrıca hastalığın ilerlemesini hızlandırır. Bu nedenle mutlaka kilo verilmeli az ve düzenli, dengeli beslenme tavsiye edilmelidir. Özellikle yaşlılarda hareketle kilo vermek zor olduğu için mutlaka az yeme konusun­da ısrarlı olunmalıdır.
Kalça ve diz kireçlenmesi olanlarda,uzun süre ayakta kalmak doğru değildir. Hanımlar günlük ev işleri esnasında tabure ve ben­zeri yardımcı araçları kullanarak bazı işlerini oturarak yapmalıdır­lar. Yine bu tür hastalarda baston ve koltuk değneği faydalı ola­caktır.
Kireçlenmesi olan hastalarda eklemlerin kan dolaşımı da et­kilendiği için çok üşürler. Bu nedenle de çok giyinirler ve çok ter­lerler. Terin üzerlerinde soğuması bu hastaların şikayetlerini artı­rır. Bu nedenle giyinmelerine dikkat etmeleri ve hafif kolay giyilip çıkarılan giysiler tercih etmeleri önerilir.
Kireçlenmesi olsun olmasın yaşlı hastalara mutlaka hergün düzenli egzersiz programı tavsiye edilmelidir.
Bir diğer husus ta belli bir yaş grubundan sonra eklemlerde ufak tefek ağrıların olabileceği



edilmesi gerektiği de has­aya hatırlatılmalıdır.

Maydanoz Suyu Şifası!

Maydanoz Suyu Şifası!

Maydanoz  Suyu Şifası!

Maydanoz suyu, sayesinde düzenli kullanımla vücuttaki yağlar yakılarak zayıflama sağlanabilir. Yaşlanma karşıtı olarak, daha parlak ve genç görünümlü bir cilt için de tüketilebilir. Maydanoz suyunun faydası da karaciğere olan faydasıdır. Bu sayede karaciğerdeki yağlanma önlenebilir.
Ayrıca önemli bir afrodizyaktır. Demir eksikliği problemi olanlar için çok faydalıdır. Grip ve nezleye iyi gelir. Adet kanamalarını kolaylaştırır ve adet ağrılarına iyi gelir. Çok iyi bir idrar söktürücüdür. Kronik prostat hastası olan erkeklere iyi gelir. Kandaki oksijen oranını arttırarak böbrekleri, karaciğeri ve idrar yollarını temizler.
 
Maydanoz suyunun metabolizmayı hızlandırması ile birlikte hemen bir zayıflama görülebilir. Ancak bu geçici bir zayıflamadır. Bu zayıflama esnasında vücuttan su atıldığı için zayıflamak isteyen kişi zayıflıyorum zanneder. Yararlı olması için tüketime devam edilmelidir. 1 hafta sonunda zayıflama görülmeye başlanır. Ancak 15 günden fazla tüketilmesi tavsiye edilmez.

Maydanoz Suyu Nasıl Yapılır?

Maydanoz suyu hazırlamak için yarım demet maydanozu sapları ile birlikte ayıklayın ve yıkayın. Sararmamış olmasına dikkat edin rengi yerinde olmalıdır. Uçları kahverengileşmiş ise saplarını kesiniz. 2 su bardağı su içinde yavaş ateşte 2-3 dakika kaynatıp 10 dakika demleyin. Sıcak ya da ılık olarak tüketebilirsiniz.
Bir diğer maydanoz suyu hazırlama yolu ise maydanozları mikserden yaklaşık 1 dakika boyunca geçiririz. Mikserden geçirdikten sonra  de bir tülbent veya tül yardımı kullanarak süzünüz. İçilmeye hazırdır.
Ancak şunu unutmayınız ki, maydonoz suyu ile zayıflamak isteyenler maydanoz kürü yaparak tüketmelidirler.

Maydanoz Suyu Ne Kadar İçilmelidir?

Günde bir bardak tüketilmelidir. Fakat 15 günden fazla limonlu maydonoz kürü tüketilmemesi çok önemlidir. Yoksa maydanoz suyu faydaları yerine zarar görülebilir. 15 gün kadar kullanıldıktan sonra 10 gün ara verilmeli, arkasından tüketmeye devam edilmelidir.
Maydanoz suyu ılık içilmelidir.

Maydanozun Faydaları Nelerdir?

Maydanoz faydaları düşünüldüğünde günlük hayatta kullanılması gereken bir bitkidir. Ayrıca yemeklere tat, koku vermesi sebebiyle çorbalara, böreklere, köfte gibi yemeklere ilave edilir. Gerek sağlığa olan faydaları gerekse yemeklere tat katması düşünüldüğünde günlük hayatta sıkça kullanılmalıdır.
Maydanoz , tedavi edici ve zayıflama özelliği pek bilinmeyen bir şifalı zayıflama bitkisidir. Genelde restoranlarda ve sofralarımızda salata süslemek için kullanırız. Aslında, yemek ve salatalarda süsleme amacı ile kullanılmaktan ziyade içerisinde barındırdığı önemli maddeler ile tam anlamıyla vücudumuz için şifa kaynağıdır. Bunu da gözden kaçırmamalıyız.

Maydanoz Suyunun Zararları ve Yan Etkileri

Limonlu maydanoz kürü 15 günden fazla tüketilmemelidir. Böbrek iltihabı olanlar tüketmemelidir. Hamile bayanlarda düşük riskini arttırdığı için kullanılmamalıdır.
Bitkilerin de yan tesiri olmaz diye düşünülmemelidir. Özellikle doktorlar ve bitki bilimciler bu konuda son günlerde televizyon ve gazetelerde üzerine basarak vurguluyorlar. Maydanoz suyu kullanan ve gastriti olan hastaların kullanmaması gerekmektedir.
maydanoz ve maydanoz suyu faydaları hakkında sorularınızı sorabilirsiniz. Sizler için şifalı bitkiler danışmanımız en kısa sürede cevap verecektir. Umarız en kısa sürede forma girer ve maydanozun
 
http://www.sifalibitkim.com/maydanoz-suyu-sifasi.html
 
 
 
muhteşem mucizesi sayesinde şifa bulabilirsiniz.

Vitamin Deposu: Brokoli

Vitamin Deposu: Brokoli 

Vitamin Deposu: Brokoli
Brokoli: Küçük yeşil yumrular hâlinde olan, haşlanarak yemeği hazırlanan bir tür sebze olan Brokoli bitkisi, başta C, A ve E vitaminleri olmak üzere bol miktarda vitamin içeren, ayrıca demir, bakır, potasyum ve kalsiyum mineralleri açısından da zengin bir besindir.
Brokolinin Faydaları:
Lifli yapısı ile sindirimi kolaylaştırır ve şişmanlığa karşı faydalıdır.
Mikrop öldürücüdür.
Bağışıklık sistemini güçlendirir.
Başta meme, akciğer ve bağırsak kanseri olmak üzere, kansere karşı çok iyi bir koruyucudur.
Doğuştan belkemiğinde açıklık hastalığının önlenmesinde etkilidir.
İdrar yolu hastalıkları ve prostata karşı koruyucudur.
Cinsel gücü arttırır.
İktidarsızlık ve kısırlıkta faydalıdır.

http://www.sifalibitkim.com/vitamin-deposu-brokoli.html


Kemik erimesi ve kansızlığa iyi gelir.

Metbolizma Hızlandırıcı! ( DEREOTU )

Metbolizma Hızlandırıcı!  ( DEREOTU )

metbolizma hızlandırıcı!

Metabolizmayı Hızlandırmak İçin Dereotu Tüketin
İnsan sağlığına fazlasıyla faydalı olan dereotu, metabolizmayı hızlandırarak ödem atmamızı kolaylaştırır.
Dereotu, kilo kaybını hızlandıran ve bu dönemde kullanılması sıklıkla önerilen bir bitkidir.
Dereotu,maydanozgiller ailesinden ve koyu yeşil ipliksi yaprakları olan kokulu bir bitkidir. Nemli toprakları sever ve çoğunlukla sonbaharda toplanır. Tat ve aroma vermesi için salata veyemeklerde kullanılır.Özellikle Türk mutfağında önemli bir yeri olan tarhana çorbası ve cacık bu yemeklerin başında gelir.
Dereotu ayrıca sağlığa da oldukça yararlı bir bitkidir;sindirimi kolaylaştırır, ağız kokusunu giderir, uykuyu düzenler,sinir zafiyetini giderir. Aynı zamanda çocuklarda oluşan kolik ağrılarına iyi gelir ve anne sütünü çoğaltır. Ancak hamilelik döneminde kullanılmaması gerekir,aybaşı kanamalarını artırdığı gibi gebelerde düşüğe neden olabilir.
Tüm bu faydaların yanında dereotunun önemli bir diğer özelliği de kilo verme süreci ve tiroid hormonları üzerindeki olumlu etkisidir.Dereotu tiroidnodüllerinin ufalmasını sağlar, ayrıca tiroid üzerindeki dengeleyici etkisi ilehipotiroid(tiroidin yavaş çalışması) veya hipertiroid (tiroidin hızlı çalışması) üzerinde olumlu etki gösterir.Kilo durumu tiroid ile bağlantılı olabildiğinden, tüm bunlara bağlı olarak dereotu kilo kontrolünde de oldukça etkilidir. Aynı zamanda ödem sökücü özelliğiyle vücuttaki fazla suyun atılmasını da sağlar.Antiseptik özelliği ile ishalintedavisine yardımcı olur,

http://www.sifalibitkim.com/10237.html

kalsiyum yönünden oldukça zengindir ve kansere karşı koruyucu etkisi vardır.

16 Aralık 2014 Salı

Dünyayı Değiştiren 10 Filozof

Dünyayı Değiştiren 10 Filozof  

Bu liste tarihin en iyi 10 filozofuyla ilgili. Aşağıdaki listede yer alan filozoflar, düşünceleri ve geliştirdikleri sistemleriyle Dünya’yı değiştirmişlerdir.
10
John Locke (1632-1704)
18.yy’ın en önemli materyalist düşünürlerinden biri. Avrupa’daki aydınlanma çağının ilk kurucusu olarak da biliniyor. Locke, gelenek ve otoriteden kurtulmak gerektiğini, insan hayatına sadece aklın kılavuzluk edebileceğini ve sezgisel olarak insanların bir bilgiye sahip olmadığını söyler. Bu düşünceleriyle de Locke Liberalizmin öncüsü kabul edilir. Locke’a göre özgürlükler çok önemlidir. Bir insanın özgürlüğü, diğer kişinin özgürlüğünü kısıtladığı noktada bitmelidir. Hükümetlere, insan hürriyetine ve yargı bağımsızlığına önem verir. Descartes’dan etkilenmiş ama düşünceleri ona hiçbirzaman tam olarak benzememiştir.
9
Epikuros(Epikür) 341-270
Ahlak Felsefesinin en önemli düşünürlerinden biri. Felsefesinin ana fikri “mutluluk”. İnsan hayatının temel amacının “Mutluluğa ulaşmak”olduğunu öne sürer. Bu yol ona göre doğru “yol”dur. Mantık da doğru yola giderken kullanılması gereken bir araçtır. Epikür’e göre insan tanrı ve ölüm korkusundan kurtulmalıdır. Buna da ancak önyargı ve kuruntulardan kurtularak ulaşılacağına inanır. İnsanlar da dahil, dünya’daki herşeyin atomlardan meydana geldiğini savunur. Ölünce de yok olunacağına inanır. Tanrı ve ölüm ile ilgili en önemli sözü: “Ölümden korkmak anlamsızdır, çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur, ölüm geldiğinde ise artık biz yokuzdur”.
8
Kıbrıslı Zenon (Citium) 335-263
Listede bulunan diğer isimlere göre daha az tanıdık bir isim Kıbrıslı Zenon. Ama o Stoa felsefe okulunun kurucusudur. Stoa felsefesinde mutluluk dış koşullarda aranmamalı, doğaya uygun yaşanmalıdır. Ayrıca Stoacılar dünya vatandaşlığını da savunurlar. Kıbrıslı Zenon’a göre gerçek olan herşey maddedir. Zenon, evrenin hareket halinde olan bir maddde olduğunu söyler. Bu madde de ateştir. Ateş heryere girer ve dağılır. Tanrıya inanır. Zenon’a göre Tanrı doğanın içindeki akıl ve rasyonel güçtür. Ona göre insan ruhunun en iyi ifadesi “akıldır”.
7
İbn-i Sina 980-1037
İbn-i Sina hem bir filozof, hem hekim hem de bir bilimadamıdır. İbn-i Sina’ya göre her element sadece kendisine özgü niteliklere sahiptir ve dolayısıyla daha değersiz metallerden ,altın ve gümüş gibi daha değerli metallerin elde edilmesi mümkün değildir. Deneycilikle akılcılığı birleştirir, Tasavvuf alanında da çalışır. İbn-i Sina mantığı psikolojiden çıkarıp düşünce kanunlarını psikoloji üzerine kurmuştur. İbn-i Sina’nın Aristonun öğretisi olduğu tümdengelim yoluyla sonuç çıkarma çözümlemeleri İslam Ortaçağında klasik olmuş, sonraki mantıkçılara da ışık tutmuştur.İbn-i Sinaya göre insanın tanrısal olanla bağlantıya geçmesinin yolunun bir çeşit manevi sezgiyle olduğunu düşünür. Filozofa göre iyilik , yetkinlik ve mutluluk fikrinin doğması için kötülüğün olması gereklidir. Böylece mutlu olmak isteyen insanın önce ruhunu temizlemesi gerektiğine inanır. İbn-i Sina’nın eserleri 12.yy’da Latinceye çevrilmeye başlamış, bazı eserleri Batı’da Üniversitelerin temel ders kitapları olarak okutulmuştur.
6
Thomas Aquinas 1225-1274
Ünlü Hristiyan Filozof. Kilise öğretisindeki çelişkileri ve Hristiyan inancını sistemleştirmekle uğraşmıştır. Eski bilgileri sentezlerken yardım aldığı kişi Aristoteles ve felsefesi olmuştur. Thomas’ın Tanrı’nın varlığı ile ilgili görüşleri 1917′de Kilise’nin yasası kabul edilmiştir.

5
Konfüçyüs 551-479
Konfüçyüs’ün ana teması insancıl olmaktır. Buna ulaşmanın yolu da diğer insanlara ve atalarımıza saygı duymaktır. “İyi” insan dünyayla uyum içinde yaşayan insandır. Konfüçyüs’ün öğrencileri ile yaptığı konuşmaları toplayan analektler, Çin edebiyatının 13 klasik eserinden biri sayılmaktadır. Onun için 4 temel esas vardır.
1. Ana-babaya saygı
2. Merhamet
3. Adalet
4. Ayinler
O bu 4 erdeme ulaşmanın çok zor olduğunu ama herkesin bunun için çaba göstermesi gerektiğini söyler. Ayrıca “Bilgi”yi en önemli araç olarak görür.
Kaynak
4
Rene Descartes 1596-1650
Fransız Filozof, Batı düşüncesinin en önemli düşünürlerinden biri. Modern Psikolojinin ve Matematiğin kurucusu olarak bilinir. Batı düşüncesini altüst eden bir felsefe sistemi kurdu. Buna göre öğrendiğinin, gördüğünün, duyduğunun, inandığının hepsini birden büsbütün silerek, her şeyden kuşkulanmaya başladı. Yalnız tek bir şeyden emindi: düşüncenin varlığı. Buradan hareketle, evrenin açıklamasını yaptı. Sıkça duyduğumuz “Düşünüyorum Öyleyse Varım” sözünün mimarıdır.
3
Aziz Paulus
O hristiyanlık için çok önemli bir isim, tabiki Hz. İsa’dan sonra. Hz İsa Hristiyanlığı bulmuş olabilir ama Aziz Paulus olmadan Hristiyanlığın yayılmasının imkanı yoktu. Küçük Asya, Makedonya ve Yunanistan’ı gezerek buralarda kiliseler kurdu, hristiyanlığı yaydı. Oysa o ilk başta yahudiydi. Sonra hristiyanlığı benimsedi ama yahudilerin sempatisini hiçbirzaman kazanamadı. İncil ve Hristiyanlıkla ilgili en eski ve en güvenilir kaynaklar Pulus’dan geriye kalan mektuplardır.
2
Plato (Eflatun) MÖ. 427-347
Çok önemli bir Yunan Filozofu. Batı Dünyasının ilk yüksek öğretim kurumu olan “Atina Akademisinin” kurucusu. Eflatun, Sokrates’in öğrencisidir. Bu nedenle de Sokrates gibi ahlakçı bir pencereden olaylara yaklaşmıştır. Buna göre insanların mutlu olması ancak erdemli bir hayat sürebilmesiyle mümkündür.Eflatun, hem doğada, hem de ahlak ve toplum yaşamında mutlak ve değişmez olanın peşinden koşmuştur.Kaynak
1
Aristoteles MÖ. 384-322
Platon ile birlikte Batı düşüncesinin en önemli 2 filozofundan biri sayılır. Aristoteles’in en büyük başarısı bilimsel çalışmayı yöntemleştirmesidir. Aristoteles, ele aldığı her sorunu sistematik olarak inceler. Yani önce konuyla ilgili söylenenleri toplar sonra bu olgulara dayanarak kendi anlayışını oluşturur. Kurduğu kavramların sağlam, açık ve tutarlı olmaları yüzünden Aristoteles, iki bin yıl boyunca felsefenin büyük ustası sayılmıştır. Kendisi aynı zamanda bilim dilinin de yaratıcısıdır; bugünkü bilimsel kavramlarımızın ve  terimlerimizin birçoğu onun formüllerinden çıkmıştır. Kaynak
 
http://www.listemiste.com/dunyayi-degistiren-10-filozof.html

13 Aralık 2014 Cumartesi

En Güçlü 10 Savaşçı

Bu listede mitlerde ve tarihte bahsedilen cesur savaşçıları göreceksiniz. 10 yiğit çıktı meydane, her biri birbirinden merdane…
10
Aztekler
Aztekler, cesur ve acımasız savaşçılardı. Genelde hayvan gibi giyinirlerdi. Özellikle de jaguar ve kartal gibi. Topuz ve ok gibi ilkel silahları büyük ustalıkla kullanırlardı. Cuachicqueh adı verilen birlikler ise tamamen ölmeyi kabul eden asla geri adım atmayan savaşçılardı. Daha modern silahlar kullanan İspanyollar tarafından uygarlıkları yıkıldı.
9
Moğollar
Cengiz Han komutasındaki Moğollar, tamamen acımasız barbarlardan oluşmaktaydı. At üstünde savaşan dünyadaki en iyi birlik olan Moğollar, çok iyi ok kullanırlardı.
8
Memlükler
Memlükler, daha sonraları islamiyeti kabul etmiş Orta Çağ’ın güçlü devletlerinden biridir. Genelde Moğollar gibi at üzerinde ve okla savaşırlardı. Mısır gibi bir coğrafyada yaklaşık 300 yıl hüküm sürmüşlerdir.
7
Romalılar
Romalılar, ordu stratejileri ve taktikler konusunda çok iyi eğitilmiş askerlerdi. Genelde ağır zırhlı piyadeleri kullanırlardı. Bu piyadeler büyük kalkanlar kullanırlardı -ki Antik Yunandan esinlenmişlerdir- ve kılıçla mızrağı aynı anda kullanan birliklerdi. Kullandıkları ekipmanın fazlalığı ve kalitesinden dolayı dünyanın en zengin ve en masraflı birliklerindendiler.
6
Apaçiler
Tahta ve kemiklerden yapılan ilkel silahlar kullanan Apaçiler, Amerika’nın ninjaları gibiydiler. Gizli bir şekilde saldırıp rakibin boğazını keserlerdi. Çok iyi bıçak kullanırlardı ve tomahawk adını verdikleri savaş baltalarını kullanırlardı
5
Samuray
Onurları için savaşan ve efendilerine itaatleri sonsuz olan Japon şövalyelerdi. Dünyanın bugüne kadar gördüğü en keskin kılıç olan katanayı ustalıkla kullanırlardı. Ayrıca yumi adını verdikleri okla çok isabetli atışlar yapabilen ağır zırhlı birliklerdi.
4
Ninja
Samurayları durdurabilmek için eğitilmiş bu askerler tamamen sabotaj ve özel harekat üzerine uzmanlaşmışlardır. Katana, ninja yıldızı ve kusarigama başlıca silahlarıdır. Gece saldırırlar ve kurbanı ani bir şekilde öldürüp ortadan kaybolurlar.
3
Vikingler
Avrupa’da terör estirmiş mızraklı, baltalı ve kılıçlı iri yarı barbarlardı. Genelde ani baskınları ve yağmalamalarıyla meşhurlardı. Hayatlarındaki herşey savaşla ilgilidir. Hatta savaşta öldüklerinde sonsuz bir savaşın içinde uyanacaklarına inanırlardı ve bu onlar için cezbedici birşeydir.
2
Spartalılar
“Ya kalkanınla gel ya da onun üzerinde gel..” Spartalılar doğduklarından itibaren savaşçı olarak eğitilir ve başka da hiçbir iş yapmazlar. Mızrak ve kalkan kombinasyonunu ustalıkla kullanan Spartalılar, çok inatçı ve azimli savaşçılardı.
1
Şövalye
Kralın en sadık ve en eğitimli askerleri olan şövalyeler, dünyanın en zengin, en eğitimli ve en yenilmez birliklerinden biriydi. Muhteşem bir defans özelliğine sahiptiler çünkü vücutları komple zırhla kaplıydı. Ata bindikleri için savaş anında çok hareketlilerdi. Ayrıca çok iyi kılıç ustasıydılar. Döneminde Avrupa’nın tankı konumundaydılar.
 
http://www.listemiste.com/en-guclu-10-savasci.html

12 Aralık 2014 Cuma

En Korkunç 10 Ortaçağ İşkence Aleti

En Korkunç 10 Ortaçağ İşkence Aleti  

İşkence, günümüzde de devam eden eski bir uygulama. Orta çağlarda işkence cezalandırma, sorgulama ve caydırma için kullanılıyordu. Ortaçağlarda kullanılan işkence aletlerini gördüğünüzde o dönemde yaşamanın ne kadar acı verici ve zor olduğunu daha iyi anlayacaksınız. İşte karanlık çağın en karanlık işkence aletleri:
10
Kafa Ezici
10
Kafanın üst bölüme yerleştirilmesinin ardından çene alt kısma koyulur üstteki vida yavaşça sıkıştırılır. İlk olarak dişler ve çene parçalanır. Daha sonra gözler yuvalarından fırlar. Son olarak ise kafatası çatlamaya başlar ve içindekiler bu kırıklardan dışarı dökülür.
9
Kedi Patisi
9
Genelde işkencecinin elinde takılı olan bu pati, kurbanın vücudunun herhangi bir yerindeki etini kemikten ayırmak için kullanılıyordu.
8
Diz Bölücü
8
Engizisyon döneminin popüler işkence aracının ismi ve görüntüsü herşeyi anlatıyor: dizleri böl ve onları kullanılmaz hale getir. Dikenli iki odun parçasından oluşan diz bölücü, kurbanın dizinin ön ve arkasına yerleştirilerek kullanılırdı. Vidaların sıkıştırılması ile birbirine kenetlenen bu iki blok dizi ikiye ayırıyordu. Bu alet kurbanın diğer bölgelerinde de kullanılabiliyordu.
7
Çöpçünün Kızı (Scavenger’s Daughter)
7
Çöpçünün kızı, Londra Kulesinin Teğmeni William Skevington tarafından icad edilmiştir. Metal bir çerçeveden oluşan aletin ortasına resimdeki gibi oturtulduktan sonra çerçeve kurbanın ağzından ve burnundan kan gelinceye kadar sıkıştırılmaya devam ediliyordu.
6
Judas Sandalyesi
6
Bu prosedür orta çağdan günümüze kadar değişmeden geldi. Yukarıya asılı olan kurban yavaşça piramidin sivri kısmına doğru halatlarla indiriliyordu. İşkenceyi uygulayanın zevkine kalmış olarak kurbanın cinsiyetine göre anüs veya vajinasına ya tam vücut ağırlığı uygulanır ya da sadece az baskı uygulanırdı.

5
İspanyol Eşeği
5
İspanyol eşeği, tepesi sivriltilmiş tahta bir bloktan oluşuyordu. Kurban çıplak olarak sivri kısma eşeğe biner gibi oturtuluyordu ve ayaklarına ağırlık bağlanıyordu. Bu ağırlılar kurbana uygulanmak istenen cezaya göre arttırılıp azaltılabiliyordu.
4
Tıkama Armudu (Choke Pear)
4
Bu alet oral veya rektal olarak kullanılabiliyordu. Ağıza yerleştirilen bu aletin kanatları maksimum seviyeye kadar açılıyordu. Sokulan yer tedavi edilemeyecek kadar hasar alır ve çoğunluğu ölümle sonuçlanan sakatlıklara sebep olurdu.
3
Kurşun Süzgeci
3
Kurşun süzgeci aslında bir sapın ucuna takılı süzgeçten oluşuyor. İki yarısı da ayrılabilen bu aletin alt yarısının içine erimiş metal, kaynar su veya yağ dolduruluyordu. Daha sonra delikli kısmı takılıyordu. Süzgeci kurbana doğru sallayarak veya titreterek kurban, aletin içindeki kaynar sıvılara maruz bırakılıyordu.
2
Göğüs Koparıcı
2
Bu alet hem ceza hem de sorgulama için kullanılıyordu. Genellikle cezalandırma için ateşte kızdırılıp evlilik dışı çocuk sahibi olan kadınları işaretlemek için kullanılıyordu. Kıskaçlar sıcak veya soğuk olarak çıplak göğüse uygulanırdı ve göğüsleri kanlı et parçalarına çevirirdi.
1
Timsah Makası
1
Timsah makasları hükümdarları öldürmeye çalışan ve öldürebilen vatan hainlerini cezalandırmak için kullanılırdı. Pense mantığından yola çıkan bu makasların iç kısımları ise sivri jiletlerle doluydu. Ateşte kızartılan bu demir makas ile kurbanın penisi koparılıp ciddi kan kaybına yol açıp ölüme sebebiyet verirdi.
 
http://www.listemiste.com/en-korkunc-10-ortacag-iskence-aleti.html

10 Aralık 2014 Çarşamba

Tarihteki En Korkunç İdam Cezaları

Tarihteki En Korkunç İdam Cezaları  

Son zamanlarda yaşanan çocuk cinayetlerinden sonra idam cezası yeniden mi çıkmalı diye tartışmalar yapılmaya başlandı. 2002 yılında Avrupa Birliğine uyum yasaları kapsamında kaldırılan idam cezasına yeniden geri dönülebilir mi? Bu Avrupa Birliğine girmek için uğraşan bir ülkenin idamı olur herhalde …  Listemizde  tarih boyunca uygulanan en  korkunç idam cezalarını bulacaksınız.
10
Gömme
Çağlar boyunca tüm dünyada yaygın olarak kullanıldı. Örneğin, Hindistan’da kadınlar boyunlarına kadar kuma gömüldü ve kafası güneşte pişmek üzere terk edildi. Arap ülkelerinde de yaygın biçimde kullanıldı.
9
Ezilmek
Ortaçağ Avrupa’da  idam cezasına çarptırılan kimsenin üzerine ağırlıklar koyarak öldürülüyormuş. Eziliyorlar ya da nefes alamadıkları için ölüyorlarmış. Bu yöntemde mahkumun ne zaman öleceği de cellata kalmış durumdaydı. Güney Amerika’da Aztekler mahkumun kafası taşla ezerek öldürüyorlardı.
8
Kaynatma
Ortaçağ’da popüler olan bu yöntemle ya mahkum içi kaynar su dolu bir  kazanın içine konur ve burada haşlanmaya bırakılırdı veya soğuk suyun içine konulup yavaş yavaş ısınan suyun içinde acı verici bir ölüme mahkum edilirdi. Bu Yöntem özellikle Kral Henry VIII ‘nin saltanatı sırasında uygulanmış bir yöntemdi.
7
Fillere Yem Etme
Bir başka ezilme şekli de Hindistan’da uygulanıyordu. İnsanlar fillerin arasına atılıyor ve filler insanları ayaklarıyla parçalıyorlardı.
6
Tekerlek
Tekerlekler tarih boyunca çok değişik biçimlerde kullanıldı. Örneğin, kişi özel yapılmış dev bir tekerliğin dış kenarına bağlanıyor ve sivri kazıkların ya da bir tepenin üzerinden aşağı yuvarlanıyordu. Bu şekilde de uzun ve sancılı bir ölüm onu bekliyordu.
5
Kazığa oturma
Bilek kalınlığında bir kazık, mahkumun kuyruk sokumundan başlayarak ensesine kadar sokulurdu. Kazığın omurilik ve iç organlara zarar vermemesine özen gösterilirdi çünkü mahkumun maksimumda acı çekmesi isteniyordu. Ardından kazık mahkumla birlikte dikilir ve mahkumun ölmesi günler sürerdi.
4
Ling Chi Yöntemi
Ling Chi yönteminin kelime manası : Yavaş yavaş doğramak demek. Çin’de 1905 yılına kadar uygulanan bu idam yönteminde mahkumun kolları, bacakları ve gövdesi teker teker kesilirdi. En son olarak kafası kesilip , kalbinden bıçaklanarak da öldürülürdü.
3
Ushizaki
Japonlar tarafından uygulanan bu idam yönteminde  mahkumun bacakları farklı 2 boğaya bağlanırmış ve  bu şekilde mahkum bacaklarından 2′ye parçalanarak ölürmüş. Bunun bir diğer yöntemi de İki ağaçla ikiye ayırma yöntemi. Bunda da  mahkumun bir kol ve bacağı bir ağaca, diğer kol ve bacağı da diğer ağaca bağlanırmış. Ağaçlar bırakılınca da mahkum gerdirilmiş olur ve acı içinde ölürmüş. Bunun at versiyonuna da tarihte rastlanmaktadır.
2
Demir Bakire
İngiliz kültürünün değişmez ikonlarından biri. Bu method tarihte İspanyolları sorgulamak için kullanılıyormuş. Sadece 1 kişinin içine girebileceği demir bir tabut yapılıyor. Bu tabutun içinde demir kazıklar var. Mahkum, bu tabutun içine girince, tabutun kapağı yavaş yavaş kapatılırken  bu demir kazıklar mahkumun kafasına ve kulaklarına giriyor. Gerçekten tarihin en cani yöntemlerinden biri de bu olsa gerek.
1
Demir kap
Bu diğerleri içerisinde en korkunç olanı. İçine fareler doldurulan büyükçe demir bir kap, açık olan ağzı karın bölgesine gelecek şekilde mahkumun vücuduna yerleştiriliyor. Ardından bu kap ısıtılmaya başlanıyor. Fareler can havliyle mahkumun karnını kemirip kaçacak yer arıyor. Oysa onların da kaçacak yeri yok .Bu şekilde  mahkumun  iç organları fareler tarafından kemiriliyor ve bir süre sonra herkes ölüyor.
 
http://www.listemiste.com/tarihteki-en-korkunc-idam-cezalari.html

8 Aralık 2014 Pazartesi

Ortaçağ Hakkında 10 Efsane

Ortaçağ, Kavimler göçü ile İstanbul’un fethine kadar süren zaman dilimini kapsamaktadır. 5.yy’dan 16.yy’a kadar olan bir dönemi kapsayan ortaçağ toplamda 1,100 yıl sürmüştür. Ortaçağ Avrupa tarihinin 3 bölüme ayrılışının ortada kalan kısmına denir. Ortaçağ’dan sonraki kısım Modern Zamanlar, önceki kısım da Antik Çağ zamanlarıdır. Günümüzde Orta Çağ hakkında bildiğimiz bir çok bilgi aslında sadece birer efsaneden ibaret. Bu liste Ortaçağ için  ortaya atılan efsaneler ve onların gerçek versiyonlarıyla ilgili.
10
İdam Cezası
Efsane: Ortaçağ ‘da idam cezaları oldukça yaygındı
Birçok insan ortaçağ’da idam cezalarının yaygın olduğunu düşünmesine rağmen , Ortaçağ ilk jüri sistemine ve yargılamaya geçiş dönemini temsil eder. Aksine Ortaçağ’da idam cezaları sadece ağır cezalar işlemiş olanlar için bir cezalandırma yoluydu (cinayet, kundakçılık, hainlik). Hatta idam cezası Boleyn kızı I. Elizabeth ‘in 16. yy.’da kraliçe olmasıyla daha çok yaygınlaştı. 1. Elizabeth, idam cezasını Protestan olmayanları cezalandırmak için kullanıyordu. Ayrıca o dönemlerde idam cezaları , filmlerde izlediklerimizin aksine toplum içinde kafa kesme şeklinde yapılmıyordu, en yaygın yöntem cezalının asılmasıydı. Yakma, çok ender olarak kullanılıyor, ancak asılan insanlar daha sonra yakılıyorlardı.
9
Kilitli İncil
Efsane: Ortaçağ’da incil halktan saklanıyordu.
Gutenberg’e kadar Ortaçağ boyunca tüm belgeler elle yazılmak zorundaydı. Bu iş oldukça zahmetli bir işti ve incil gibi uzun bir kitabın yazılması aylar alıyordu. Bu kitaplar  güvenli olması açısından papazlara veriliyor, papazlar da İncili  manastırda saklıyorlardı. Bu kitaplar , oldukça değerliydiler, ve her kilisede halkla paylaşılması için mutlaka 1 incilin bulunması gerekiyordu. Bu nedenle incil manastırda kilit altında tutuluyordu. Ancak incilin kilit altında tutuluyor olmasının nedeni onu halktan saklamak değildi, aksine kiliseye gelen halkı incil konusunda bilgilendirmek için kilise incili garanti altına almıştı. O dönem okuma yazma bilmeyen insanların da çoğunlukta olduğu düşünülürse , bir çok insan hergün kiliseye gelip, incili papazdan dinlemekle yetinmek zorundaydı. O dönemde incilin çok az sayıda kopyası olduğundan dolayı sadece Katolik kilisesi değil, protestan kilisesi de incili kilit altında bulundurmak zorundaydı.Kaynak
8
Halk Açlıktan ve Sefaletten Ölüyor muydu?
Efsane: Köylüler yoksuldu ve açlıktan ölüyorlardı
Bu tamamen yanlıştır. Ortaçağ’da köylülere hergün yulaf ezmesi, ekmek ve bira veriliyordu. Ayrıca hergün et, peynir, meyve ve sebzelerden yiyebilme şansına da sahiptiler. Tavuk, ördek, kaz, güversin ve diğer kümes hayvanlarını köylülerin akşam yemek  sofralarında görmek pek olağan birşey değildi. Ayrıca bazı köylüler kendi arılarından kendi ballarını üretilme özgürlüğüne bile sahiptiler. Bana soracak olursanız Mc Donald’sı mı yoksa Ortaçağ köylü sofralarını mı tercih edersin diye seçimim kensinlikle daha sağlıklı ve asla fakir gözükmeyen köylü sofralarından yana olacaktır. Ortaçağ’a bakıldığında o dönemde insanların sebze ve meyvelere daha düşkün olduğu daha sonraları ise ete olan düşkünlerinin arttığı gözüküyor. İngilizce ancak Wikipedia’da bu konuda ilginç bir makale bulunuyor. Öğrenmek için
7
Saman Çatılar
Efsane: Köylülerin evlerinin çatıları samandan yapılmıştı ve hayvanları burada yaşıyorlardı
Ortaçağ yapılarına baktığımız zaman, o dönem evlerin çatıları sıkı hasırlarla örülmüştür. Yani sanılanın aksine evlerin tepesine bir tomar saman atılmamıştır. Ayrıca Ortaçağ’da saman çatılar sadece köyülere ait evlerde değil, kalelerde ve soyluların evlerinde de kullanılıyordu. Şuanda halen birçok İngiliz köyünde çatılar samandan yapılmakta ve bu şekilde kullanılmaktadır.
6
Kokan İnsanlar
Efsane:Ortaçağ’da insanlar banyo yapmıyorlar, bu yüzden de kokuyorlardı
Ortaçağ’da kiliseler tütsü yakıyorlardı. Aslında efsane de işte tam olarak burdan çıkıyor. Bildiğiniz gibi tütsü pis kokuları içine çeker. Ancak kilisenin tütsü yakmasının nedeni sanılanın aksine pis insan kokusunda değil, sadece kilisenin günlük ritüelinden kaynaklanıyordu. Aslında tütsü ritüeli kiliseye, yahudilerden geçmiş bir alışkanlıktı. Yahudiler kendilerini tanrıya sunarlarken tütsü yakıyorlardı. Kokma konusuna geri dönecek olursak; OrtaÇağ’da her kasabada banyo evleri bulunuyordu. Hijyen ve temizlik sanılanın aksine çok önemliydi. Bazı insanlar hergün, bazıları da daha az yıkanıyolardı. Sıcak suları vardı. Fransızlar bu dönemi latince şu şekilde açıklıyorlardı: Venari, ludere, lavari, bibere; Hoc est vivere! (avlan, oyna, yıkan, iç… işte hayat bu!)
5
Köylülerin Hayatı
Efsane: Köylüler en ağır işi yapan kısımdı.
Ortaçağ’da yiyecek sağlamanın tek şartı toprağı biçmekti. Onun dışında dini ve dini olmayan birçok festival ve kutlamaları oluyordu. Bu kutlamalarda da dans ediyorlar, içiyorlar ve oyun oynuyorlardı. Ozamanlarda oynanan birçok oyun halen oynanıyor (satranç, dama vs). Evet bunlar belki playstation  kadar zevkli olmayabilir. Ancak köyülülerin çok ağır şartlarda yaşamadıklarını da tahmin etmemiz çok zor olmasa gerek.
4
Heryerde Şiddet
Efsane: Ortaçağ’da heryerde şiddet vardı
Tabiki Ortaçağ’da da şiddet yaşanıyordu(Herzaman yaşandığı gibi) Ama o dönemde yaşanan şiddetle modern zamanların şiddeti kıyas bile kabul edilemezdi (Stalin, Hitler, Mao). Yine filmlerde gördüğümüzün aksine Engizizasyon mahkemesinin kararları, modern zamanların soykırımları ve seri katilleri kadar vahşet içermiyordu. Biraz ironik ama Bunların hepsi “Aydınlanma” ile ortaya  çıkan kavramlardır. Ortaçağ döneminde sadece kayıtlı 2 seri katil olayı ortaya çıkmıştı (Elizabeth Bathory ve Gilles de Rais). Burdan da anlaşılabileceği gibi Engizizasyon mahkemeleri çok az ölüm kararı veriyordu. Kayıtlarda 160 yıl içerisinde 45.000 davadan sadece 826 tanesi idam cezası almıştı.
3
Ezilen Kadınlar
Efsane: Kadınlar Ortaçağ’da eziliyorlardı.
1960′lı ve 70′li yıllarda OrtaÇağ’da kadınların eziliyor olma fikri oldukça popüler bir yaklaşımdı. Ancak bu doğru değildi. 1400′lü yıllarda yaşamış olan Jan Dark adındaki genç Fransız Katolik Azizesi Fransız ordusunun başındaydı. İngilizlere karşı Fransızları koruyan Jan Dark , ölümünden tam 5 yüzyıl sonra azize ilan edilmiş olsa da o dönemde bir ülkenin ordusunun başında bir kadının oluyor olması , kadınların Ortaçağ döneminde ezilmediğinin en büyük göstergesi olmalı. Ayrıca o dönemde yine çok yönlü kişiliğiyle azize ilan edilen Hildegard von Bingen’ı da unutmamak gerekiyor. Hildegard von Bingen o dönemde kadınların seks hayatları hakkında yaptığı çarpıcı açıklamaları ve besteleri ile de çok önemli bir kişi sayılmaktadır.Kaynak
2
Dünya Yuvarlak değil, Düzdür
Efsane: Ortaçağ’da insanlar dünya’nın şeklinin düz olduğuna inanıyorlar ve Dünya merkezli bir güneş sistemi modeline inanılıyordu
İnsanlar dünya’nın evrenin merkezinde de olduğuna inanmıyorlardı. İncil’e göre güneş sabit duruyordu, dünya’nın şekli de düz tepsi şeklindeydi. Bunun aksini düşünenler ve söyleyenlerin cezası ateşte yakılmaktı. Ölümcül bir hastalığa yakalanan Kopernik’in artık kiliseden korkusu kalmadığı için teorisini Papaya açıklamaya karar verdi. 1540 yılında Kopernik’in güneş’in sabit durmadığı hakkındaki teorisi kitap olarak basıldı. Böylece Batlamyus’un Güneş’in sabit durma teorisi de geçerliliğini yitirmiş oldu. Kaynak
1
Cahil ve Bilgisiz
Efsane: Ortaçağ’da insanlar cahil ve bilgisizlerdi
Amerikan filmlerine ne kadar teşekkür etsek az. Sayelerinde hepimiz Ortaçağ insanlarının  cahil ve bilgisiz olduğunu düşünüyoruz. Aslında bu da efsaneden başka birşey değil. Aslında Ortaçağ’da müzik, edebiyat, resim alanında çok başarılı işler çıkartılmıştı.Boethius, Boccaccio, Dante, Petrarch, ve Machiavelli buna verilebilecek en iyi örnekler. Evet o dönemde kullanılan ilaçlar ilkel ilaçlardı ancak günümüz teknolojilerinin tohumları ta ozamandan atılmışlardı.

http://www.listemiste.com/ortacag-hakkinda-10-efsane.html