Komşuluk eskiden çok önemliydi Çünkü İnsanların üç ev ötesindeki komşusunun aç yattığı bilinen zamanlardı o günler Herkes herkesle tanış, herkes herkesle akrabadır adeta Can kaygısı yok, mal kaygısı yoktur Alışveriş bile kolaydır Herkes komşusuyla takas etmektedir bir şeyleri Biri un verirse, öbürü bir kilo pekmez vermektedir Mal var ama para yoktur o zamanlarda
Benim çocukluğumda yokluk vardı Ani misafirin bastırması ile bazen evinde çayı, şekeri olmayan aile çocuğunu gizlice komşuya gönderir; ihtiyaçlarını ödünç alırdı Hatta ateşin bile komşudan alındığı zamanlardı o günler Yine de hoştu bütün yokluk içinde bu yaşadıklarımız
Geceleri komşularla mangalın veya sobanın etrafında toplanılır; Gulyabaniler, bir dudağı gökte bir dudağı yerde devler gibi türlü masallar anlatılırdıSusayan komşuya testiden su ikram edilirdi Testi, içindeki suyu çok az dışarıya sızdırır, su testi dışına sızarken testiyi soğutur; böylece testiler bugünkü termos görevi yaparlardıBir de yiyecekler için balkonlara konan rüzgar geçirir tel dolaplar olurdu Tel dolapları da o zamanlar buzdolabı görevi görürlerdi
O günlerde "Ev alma, komşu al" sözünün büyük bir önemi vardıKomşuluk her şeyin başıydı Evleneceği kızı bile kendi görmeden, komşusuna seçtirirdi "Komşum uygun gördü ise, bana da uygundur" derdi Her gün bir komşuya gitmek adetti Erzaklar alınır oraya öyle gidilirdi Orada hep birlikte yemekler pişirilir, sohbet edilir, oyunlar oynanır, iş, nakış, dikiş, biçki yapılırdıAkşam üzeri de tekrar evlere dönülürdü
Kadınlar o zamanlar, herhangi bir işte çalışmadıkları için, yalnızca ev işleri ve çocuklarının bakımları ile ilgilenirlerdi Haftanın belirli bir gününü çamaşır yıkamaya, bir gününü yırtık yamamaya, bir gününü özel yemeklerin hazırlanmasına ve bir gününü de misafir gezmesine ayırırlardıGenellikle öğle sonralarında yapılan bu misafir gezmelerinde, evlerinde bitiremedikleri işlerini de yanlarına alırlardıBöylece misafirlikte hem hoşbeş ederler, hem de bir taraftan ellerindeki işleri yaparlardıMisafiri hazır alınmış yiyeceklerle ağırlamak ayıptıHaberli gelmiş misafirine çayın yanında çarşıdan satın alınmış pasta türü yiyecek ikram eden kadının misafirine önem vermediği, zahmet etmeye değer bulmadığı sonucu çıkarılırdı
Akşam gezmeleri için, elektriğin olmadığı o günlerde, ay ışığı olduğu geceler tercih edilirmişBen kendim yaşamadım ama; yaşlıların bana anlattığına göre; "Ay ışığı olmayan gecelerde ellerinde küçük bir fenerle veya feneri olmayanlar, bir çıra yakarak onun verdiği ışıkla" ev gezmelerine giderlermiş
O zamanlar her kadının sıkı-fıkı olduğu, bütün sırlarını hiç çekinmeden açtığı muhakkak bir kadın arkadaşı olurdu Birbirlerine hediyeler verirler; zor günlerinde birbirlerine yardımcı olurlar; birbirlerini başkalarına karşı savunurlardı Bu öyle bir dostluk idi ki, aralarındaki bu sevginin hiç bitmesini istemedikleri gibi, ölümden sonra da devam etmesini arzuladıkları için birbirlerine isimleri ile hitap etmek yerine, birbirlerini "ahretlik" diye çağırırlardı
O zamanlar mahallede bilgi ve görgüleri ile ünlenmiş ve genellikle yaşlı kadınlara, mahalle kadınları tarafından büyük saygı gösterilirdi Herhangi bir sorun veya hastalıkta bilgilerine başvurulur, yardımları istenirdi Bu kadınlar da yardımlarını hiçbir karşılık beklemeden, fakat büyük bir gurur içinde yerine getirirlerdi Bu kadınlar, ayrıca karı-koca arasındaki anlaşmazlıklarda bir nevi arabuluculuk yaparlardı


Şimdi öyle mi? Eski komşular gitti yerini kavgacı, saygı bilmez; asansörde bile bir merhaba'yı esirgeyen komşular aldıBir araştırmacı olarak bu konuyu derinlemesine inceledim Sonuçta şu kanıya vardım:
Eskiden yokluk vardıHerkes bir şekilde komşusuna muhtaçtıSevmese de ona katlanmak zorundaydı Bugün artık herkes ekonomik bağımsızlığa kavuştu Herkes artık az çok ihtiyacını karşılayabiliyor Kimseye ihtiyaçları yok Zannederim sorun da buradan kaynaklanıyor Ne yapalım? Buna da zamanla alıştık sanırım