hazır gıdalardan uzak durun!
bir yiyeceği lezzetli kılmanın en kolay ve en ucuz yolu, içine tuz atmaktır. kendisine sadık müşteriler edinmek isteyen bir lokantacı tuzdan sakınmaz, hazır gıda üreticileri de aynı nedenle tuzu çok severler. sofralarımızda tuz kavgası eksik olmaz; biri boca eder, diğeri zararlı diye tuzluğu elinden almaya çalışır. tuz, aynı şeker ve yağ gibi milyonlarca yıl boyunca hiç kullanmadığımız sonradan müptelası olduğumuz bir katkı maddesidir. taş devrinde yaşayan insanların günümüz insanına göre dörtte bir oranında daha az tuz aldığı düşünülüyor. avcıtoplayıcı insanların paleolitik çağ'da (eski taş çağı) ya da son on bin yıllık holosene çağı' nda tuz kullandıklarına ya da tuz yatakları işlediklerine dair bir bulgu saptanmamıştır. yeni zelanda'daki maori topluluğu ve kıtanın içinde yaşayan diğer avcıtoplayıcı topluluklar halen tuz kullanmıyorlar. tuzun ilk olarak iö 6000 yıllarında çin' de yuncheng gölü' nden elde edildiği iddia ediliyor. insanların bu maddeye alışması, tuz yataklarını, uğruna devletlerin birbiriyle savaştığı değerli maden kaynağı haline getirmişti.
insanın yediği tek kaya olan tuzun aşırı miktarda kullanılması, aldığımız sodyum miktarının potasyumu geçmesine neden olur. memeliler içinde sodyumu potasyumdan daha çok alan ve “yaşlandıkça tansiyonu yükselen” tek canlı türü insandır.
günümüzde fazla miktarda tuz kullanan insanlar, bir nevi madde bağımlısıdırlar. doğru olan, tuz kullanımını minimum seviyeye indirmektir. tuzu sıfırlamanın kan yağlarını artırdığını gösteren çalışmalar olduğu için, hiç tuz kullanmamayı değil, “çok az kullanmayı” öneriyorum.
bazıları terlemeyle kaybedilen tuzun yerine konması gerektiğinden bahsederek, yemeklere mutlaka belirli miktarda tuz konulmasını önerir. oysa dengeli beslenen bir insanın, yediği sebze, tahıl ve meyvelerde ihtiyacını karşılayacak kadar tuz vardır ve aynı beyaz şekerde olduğu gibi yemeğine tuz koymayan bir insanda herhangi bir eksiklik ortaya çıkmaz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder