Hassasiyetinizi yönetebiliyor musunuz?
Hiç aşırı hassas davranmakla eleştirildiğin oldu mu?
Haklı veya haksız, kadınların bu damgayı yeme oranı erkeklere yasla çok daha yüksek; kıyl belki de ağlamaya daha eğilimli oldukları için. (Yüksek seviyedeki testosteron hormonunun gözyaşı üretimini engellediği biliniyor.) Yine de hassasiyet dediğimiz şey, sık sık gözyaşı dökmekten çok daha fazlasını ifade ediyor. Üstelik derin biyolojik ve sosyal kökleri var.
Anne ve babana nasıl bir çocuk olduğunu sormakla işe başlayabilirsin: Utangaç veya girişken, sakin ya da sulugöz... Alacağın cevap, “büyümüş sen”in yoğun duygularla baş etmekte neden bu kadar zorlandığı ya da tam tersine her şeyi oluruna bıraktığı konusunda aydınlatıcı olabilir.
Stanford Üniversitesi’nde anksiyete ve duygu düzenlemesi üzerine çalışmalar yapan Psikolog Anett Gyurak, “Her insan kendine has bir mizaçla, genlerine dayanan belli bir kişilikle doğar” diyor. Ve hassasiyetle güçlü bir şekilde bağlantılı olan bir gen bulunuyor.
Ancak sahip olduğun DNA, hikâyenin sadece yarısı. Yetiştirilme şeklin ve büyüdüğün çevre de duygusal prototipine büyük ölçüde katkıda bulunuyor. En nihayetinde duygularınla olan ilişki biçimini, doğa ve büyütülme şeklin ortak bir çalışmayla belirliyor. Diyelim ki genlerin doğuştan aşırı hassas olacağın şekilde kodlanmış ve oldukça kaotik, duygularını açığa vurmaya pek fazla fırsat bulamadığın bir ortamda büyüdün. İşte böyle bir mizansen, hassas köklerini bilinçdışı bir şekilde bastırmana sebep olabiliyor.
The Emotionally Intelligent Manager kitabının yazarlarından Doktor David Caruso ise, duyguların aynı zamanda iyi bir bilgi kaynağı olduğu görüşünde: “Bu da insanların anlayışlı ve açık görüşlü olmasını sağlıyor.” Hassasiyet geni taşıyanlar, komplike kararlar alma konusunda daha başarılı; özellikle de büyük bir kazanç veya kayıpla sonuçlanabilecek kararlar söz konusuysa... Diyelim ki şehir değiştirmeni gerektiren bir iş teklifi aldın. Sadece beyninle düşünmeyip, duygularına da odaklan. Böyle yaparsan karar süreci daha duygusal geçebilir ancak alacağın karar daha iyi ölçülüp biçilmiş olacaktır.
Konuşma yaparken de bu özelliğini kullanabilirsin. Oregon Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden emekli Profesör Mary Rothbart, hassas insanların diğerlerinin duygularının daha fazla farkında olduğunu ve onlarla empati kurduğunu söylüyor. Dinleyicilerin beden dilindeki değişiklikler, ne zaman anlattığın şeye devam etmen ya da konuyu değiştirmen gerektiği hakkında sana ipucu verebilir. (Dinleyici sensen, duygularına kulak ver. The Highly Sensitive Person kitabının yazarı Psikolog Elaine Aron, “Duygusal insanlar olayları enine boyuna değerlendirdiği için diğerlerinin gözünden kaçabilecek ince noktaları yakalayabilir” diyor.)
Gyurak’a göre, hassasiyetin hâkim olduğu davranış biçimleri duygusal ilişkilerde de zorluk yaratabiliyor. Hassas insanlar reddedildiğinde aşırı tedirgin, endişeli, içine kapanık, sinirli veya üzgün olabiliyor. Hatta bunu rahatsız edici ve dayanılmaz bir noktaya gelene dek sürdürüyor. Bu sebeple, bu tür insanlar genellikle daha sık ayrılık yaşıyor. Erkek arkadaşının bir hareketi sinirlerini fazla bozarsa, sessizlik yemini etmek ya da seni artık sevmediği düşüncesine kapılmak gibi uç noktalara gitmemeye özen göster. Caruso, endişeli biri olduğun için kendine acımasız davranmaman gerektiğini de hatırlatıyor. Yapman gereken, duygularını kabul edip kontrol altında tutmak.Bunun için önerilerimize göz at:
Kaynak: http://http://www.womenshealth.com.tr
Haklı veya haksız, kadınların bu damgayı yeme oranı erkeklere yasla çok daha yüksek; kıyl belki de ağlamaya daha eğilimli oldukları için. (Yüksek seviyedeki testosteron hormonunun gözyaşı üretimini engellediği biliniyor.) Yine de hassasiyet dediğimiz şey, sık sık gözyaşı dökmekten çok daha fazlasını ifade ediyor. Üstelik derin biyolojik ve sosyal kökleri var.
Anne ve babana nasıl bir çocuk olduğunu sormakla işe başlayabilirsin: Utangaç veya girişken, sakin ya da sulugöz... Alacağın cevap, “büyümüş sen”in yoğun duygularla baş etmekte neden bu kadar zorlandığı ya da tam tersine her şeyi oluruna bıraktığı konusunda aydınlatıcı olabilir.
Stanford Üniversitesi’nde anksiyete ve duygu düzenlemesi üzerine çalışmalar yapan Psikolog Anett Gyurak, “Her insan kendine has bir mizaçla, genlerine dayanan belli bir kişilikle doğar” diyor. Ve hassasiyetle güçlü bir şekilde bağlantılı olan bir gen bulunuyor.
Ancak sahip olduğun DNA, hikâyenin sadece yarısı. Yetiştirilme şeklin ve büyüdüğün çevre de duygusal prototipine büyük ölçüde katkıda bulunuyor. En nihayetinde duygularınla olan ilişki biçimini, doğa ve büyütülme şeklin ortak bir çalışmayla belirliyor. Diyelim ki genlerin doğuştan aşırı hassas olacağın şekilde kodlanmış ve oldukça kaotik, duygularını açığa vurmaya pek fazla fırsat bulamadığın bir ortamda büyüdün. İşte böyle bir mizansen, hassas köklerini bilinçdışı bir şekilde bastırmana sebep olabiliyor.
Duygularını Serbest Bırak
Eskiden, özellikle de dışa dönük ve tuttuğunu koparan insanların ödüllendirildiği kültürlerde, duygularını bastırmak, hatta onlar yokmuş gibi davranmak, önemli bir başarı ölçütü kabul edilirdi. Zaman içinde yapılan araştırmalar, hassasiyetin her zaman zayıflık demek olmadığını gösterdi. Her şeyden önce, hassas bir kişilik hayat kurtarıcı olabiliyor. Gyurak, “Eğer yararları olmasaydı, bu özellik gen havuzunda hayatta kalamazdı. Hassas insanlar daha dikkatli ve tehlikelere karşı daha uyanık olur” diyor.The Emotionally Intelligent Manager kitabının yazarlarından Doktor David Caruso ise, duyguların aynı zamanda iyi bir bilgi kaynağı olduğu görüşünde: “Bu da insanların anlayışlı ve açık görüşlü olmasını sağlıyor.” Hassasiyet geni taşıyanlar, komplike kararlar alma konusunda daha başarılı; özellikle de büyük bir kazanç veya kayıpla sonuçlanabilecek kararlar söz konusuysa... Diyelim ki şehir değiştirmeni gerektiren bir iş teklifi aldın. Sadece beyninle düşünmeyip, duygularına da odaklan. Böyle yaparsan karar süreci daha duygusal geçebilir ancak alacağın karar daha iyi ölçülüp biçilmiş olacaktır.
Konuşma yaparken de bu özelliğini kullanabilirsin. Oregon Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden emekli Profesör Mary Rothbart, hassas insanların diğerlerinin duygularının daha fazla farkında olduğunu ve onlarla empati kurduğunu söylüyor. Dinleyicilerin beden dilindeki değişiklikler, ne zaman anlattığın şeye devam etmen ya da konuyu değiştirmen gerektiği hakkında sana ipucu verebilir. (Dinleyici sensen, duygularına kulak ver. The Highly Sensitive Person kitabının yazarı Psikolog Elaine Aron, “Duygusal insanlar olayları enine boyuna değerlendirdiği için diğerlerinin gözünden kaçabilecek ince noktaları yakalayabilir” diyor.)
Ne Zaman (ve Nasıl) Sertleşmelisin?
Elbette her durumda hassas yönünü devreye sokmamalısın. Stresli olduğun bir gün iş yerinde ağlamak, diğerlerine aşırı dramatik veya zayıf birisi olduğunu düşündürebilir. Ya da iş arkadaşlarının seninle ilgili fikirleri konusunda saplantılı olmak, performansını etkileyebilir. Florida State Üniversitesi’nden Psikolog Brad Schmidt, “Bazı insanlar diğerlerinin kendi hakkında neler düşündüğünü çok fazla önemser, bu yüzden durmaksızın kendine destek arar” diyor.Gyurak’a göre, hassasiyetin hâkim olduğu davranış biçimleri duygusal ilişkilerde de zorluk yaratabiliyor. Hassas insanlar reddedildiğinde aşırı tedirgin, endişeli, içine kapanık, sinirli veya üzgün olabiliyor. Hatta bunu rahatsız edici ve dayanılmaz bir noktaya gelene dek sürdürüyor. Bu sebeple, bu tür insanlar genellikle daha sık ayrılık yaşıyor. Erkek arkadaşının bir hareketi sinirlerini fazla bozarsa, sessizlik yemini etmek ya da seni artık sevmediği düşüncesine kapılmak gibi uç noktalara gitmemeye özen göster. Caruso, endişeli biri olduğun için kendine acımasız davranmaman gerektiğini de hatırlatıyor. Yapman gereken, duygularını kabul edip kontrol altında tutmak.Bunun için önerilerimize göz at:
Tetikleyicilerden Kaçın
Duygusal bir film izlemek bile seni gün boyu duygusallığa sürüklüyorsa, iyimser olmak istediğinde bu tür filmler izleme. Ya da sana duygusal çöküntü yaşatan olayları dikkatle takip et. Mesela daha önce bir arkadaşının ofisinde onunla dertleşirken ağladıysan, oraya gitmenin gözyaşı kanallarını bir kez daha tetikleyebileceğini hesaba kat ve arkadaşına başka bir yerde buluşmayı teklif et.Prova Yap
Seni duygusallaştırsa bile kaçamayacağın bazı durumlar vardır. Schmidt böyle durumları önceden prova etmeni tavsiye ediyor. Mesela aile toplantısında annenin seni eleştireceğini biliyorsan, oraya gitmeden önce bir arkadaşınla birlikte sahneyi canlandır ve nasıl davranacağını prova et. Sahneye birkaç kez maruz kaldıktan ve başarılı tepkiler verdikten sonra, olay gerçekleştiği zaman kendini daha az kırılgan hissedeceksin.Beklemede Kal
Patronun sana daha çok yetki devretmen gerektiğini söylüyor ve sen sadece olumsuz kelimeleri duyuyorsun. Ne kadar saçma görünürse görünsün, sana saldırıldığını düşündüğünde hatırlamak üzere zihninde bir soru listesi yap: Gerçek amacı ne? Bahsettiği şey benim şahsımla mı, yoksa işimle mi ilgili? Gyurak’a göre, bir anlığına bile rasyonel düşünebilen insanlar, duygularını çevresindekilerden gizlemeyi başarabiliyor.Havayı Hafiflet
Hassas kişiliğin, hem olumlu, hem de olumsuz tepkiler vermene neden olabilir. Duygusal yönün ağır basıyorsa, yaradılış biçiminin avantajını kullan ve kendini kötü hissettiğin zamanlarda yaşam enerjisi yüksek bir akıl hocasıyla sohbet et. Biraz motivasyon herkese iyi gelir. Hassas ruhları ise uzun bir dönem idare edebilir.Kaynak: http://http://www.womenshealth.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder