24 Ocak 2014 Cuma

Akıl nasıl kullanılmaz?

Akıl nasıl kullanılmaz?


Akıl değil mi, doğruyu yanlışı ayırmayı sağlayan, önemli önemsiz şeyleri fark ettiren.Tarafsız olmaktır aklını kullanmak.
Ne kadar tarafsızız hayatta. İnsanı hasta eden, aklını kullanamamak. Çünkü insan, aklını 4 farklı süreçte kullanmaz hale geliyor. Birincisi, duygusal bağımlı olduğu şeylerde aklı taraflı olmaya başlıyor. Mesela, çocuğu ile ilgili durumlarda çoğu anne, gerçeği deşifre edemiyor en sonunda zararı çocuğa veriyor. Bir millet vekilinin çocuğunu askere göndermemesi, bir hakimin suç işleyen çocuğu için suçu saklamaya çalışması, kavga eden çocuğu suçlu olduğunu bildiği halde haklı çıkarması. Aklı kullanmayı engelleyen en önemli durumdur, duygusal bağımlılık.
Bağımlı olduğunuz şeylerden özgürleşebildikçe sağlıklı olursunuz. "Benim çocuğum, benim eşim, benim babam yapmaz" demekle olmadığını kendimize söylemek gerekir.
Kimse merak etmesin, siz böyle davranınca çocuğunuz size düşman etmez, sevgisinden mahrum kalmazsınız. Uzun süreçte onunda aklını kullanmasına yol açarsınız. Bir çok tanıdığım kişi, evlatları, eşleri, anne ve babaları öldüğü halde ölümlerini kabullenmemişlerdir. Çünkü bırakıp gidemezler.
Aklı kullanmayı engelleyen ikinci durum ise aşırı ihtiyaç halidir. Yani bir konuda yoksunluğunuz varsa, o durumla karşılaştığınızda tarafsız olamazsınız. Mesela, baba yoksunluğunuz varsa ve bu konuda kendinizi eğitememişseniz sürekli taraflı davranır üzülürsünüz. Paraya çok fazla ihtiyacınız varsa para gerektiren durumlarda aklın önüne istekler geçer. İsteğin arttığı yerde hatalar da artar. Şöyle örnekliyim; mesela bazı ebeveynler çocuklarını evlendirdiklerinde bu süreci çok fazla yaşarlar. Kendi ihtiyaçları söz konusu olduğunda gelin ya da damatlarına taraflı davranırlar. Çünkü ihtiyaçlarının evlatları tarafından karşılanacak olması önemlidir ve bunu engelleyecek kişi kim olursa olsun haksız olur. Yıllarca ev sahibi olma hayali olan bir teyze, oğlu evlendikten sonra eşiyle yalnız yaşamaya başlar. İkisi de emeklidir ve kirada otururlar. Durumları kötü olmadığı halde, oğluna sürekli duygusal baskı yapar. Bu arada oğlunun işleri iyi gitmeye başlamıştır. Gelini bu durumdan rahatsız oldukça araları bozulur. Ama oğlu duygusal bağımlılık yaşadığı için annesinin isteğini karşılamaya ve eşiyle arasını bozmaya başlar. Neye aşırı ihtiyaç duyuyorsanız o konuda özgürleşin.
Aklı kullanmaya engel olan üçüncü durum ise korkularımızdır. İlişkilerde bu durum çok sık yaşanır.Çok fazla kadın bilirim ben, eşinin kendisini terke edeceği korkusu yüzünden kendisine acı çektiren ve bundan da haz alan. Çünkü en temelde korkusundan uzaklaştıkça haz alır. Bu "Olsun erkektir yapar" ya da "benim kocam yapmaz" durumlarıdır.
Bazı annelerde çocuklarını sürekli şımartırlar her istediklerini yapıp, zevk düşkünü haline getirirler. Çünkü en temel korkuları ya beni sevmezse…
Bu korku haline her yerde rastlarız; işten çıkarılma korkusu yüzünden sesi çıkmayan, insanlara haklarını vermeyen çalışanlar. Aldatılma korkusu yüzünden şiddet uygulayan ya da aşırı kıskananlar. Aman başıma kalmasın deyip zulmedenler.
Temelde ne sizi korkutuyorsa farkındalığına ulaşın ve yüzleşin hiçbir şey sizin korktuğunuz kadar size acı vermeyecektir. Korkularınızın kodlarını sevgi ile değiştirmek zorundasınız. Yalnız kalmaktan korkup sürekli hastalanan kadınlar vardır. Çünkü hastalandıkça kendisi ile ilgilenenler artmaktadır. Kim olursa olsun ona karşı çok fazla ihtiyacınız olduğunu hissettirirseniz kişiyi boğarsınız. Ortaya isteksiz ama zorunlu ilişkiler çıkar. Bu durumu kadınlar daha çok yaparlar.
Dördüncüsü ise, savunma halidir. Bazı insanlar sürekli savunma modunda yaşarlar. Ne söylerseniz söyleyin kendi bildiklerini söyler ve yaşarlar. Her şeye verilecek cevapları vardır. Kendi düşüncelerine çok fazla odaklandıkları için sizin söylediklerini algılamada zorluk çekerler. Çok zor bir durumdur, ilişkileri uzun soluklu olmaz. Onlara göre insanlar hep yanlış biliyorlardır. Her şeyi kendileri bilir hali akıllarını kullanmada tarafsız olmalarını engeller. Şu an siyasetçilerin durumu bu şekildedir. Her biri kendilerini savunur, yaptıkları birbirlerine cevap vermekten öteye gitmez. Dikkat ederseniz aynı konu için bir araya gelen uzmanlar bile tartışma programlarında farklı şeyler söylerler. Din adamları, siyasetçiler, bilim adamları v.b kişilerin savunma mekanizmaları fazla çalışır. Ortak payda da buluşabilen varlıklar genelde çocuklar olur.
Ötekinin kızı, onun oğlu, bu tarafın çocukları gibi etiketlerin arttığı toplumlar yok olmaya mahkumdur. İnsanları fakirleştiren ekonomi değil, düzendir. İnsanları farklılaştıran kültür değil, yanlış modern yaptırımlardır. Gecekondu sakinleri fakir olduklarını mahallelerine yapılan resedanslardan sonra anladılar. Kadınlar, ikon diye tabir edilen medya kuklaları yüzünden çirkin olduklarını düşünmeye başladılar. Yani insanların evlerindeki huzuru yok eden ne dolar oldu nede altın. Herkesin biraz doları biraz altını vardı ama gözümüze daha fazlaları sokulduğu için bir korku yaratıldı. Çabuk harekete geç, daha fazla çalış, sen de ondakinden al mutlu olursun, sen de bunu giy beğenilirsin bla bla bla.
Şimdi tüketiyoruz …Tarihe bir bakarsanız biraz da öngörünüz varsa fark edersiniz. Roma,Osmanlı ve birçok ülke tüketimlerinin arttığı dönemlerde çöküş yaşadılar.
Belki artık üretmek lazım. Ama hep laf değil biraz eylem lazım.

Kaynak: http://www.caferuj.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder