Yaşamaya Cüret Etmek-
Vizyon
Hepimiz, bir şeylere cüret ederek çocukluktan
yetişkinliğe adım attık. Denize ilk atlayışımız, okulda sınıf
arkadaşlarımızın dolduruşuna gelip yaramazlık yapmamız gibi pek çok şeyde büyük
ihtimalle arkadaşlarımız tarafından rahat ettiğimiz alanın dışına çıkmaya teşvik
edildik…
“Yaşamaya cüret etmek” kulağa tuhaf
geliyor. Zaten yaşamıyor muyuz? Evet, ama dolu dolu
yaşıyor muyuz? Eğer yaşamımıza yüreğimizi koymuyorsak, bizi
durduran nedir? Neden yaşamımızın birçok alanında kendimizi tam
olarak vermeden bir şeyler yapıyoruz? Neden tüm kalbimizi ortaya
koymuyoruz?
Böylesine çetrefilli bir soruyu cevaplayabilmek için dolu
dolu yaşamanın ne demek olduğunu düşünelim… O zaman hayattan zevk alarak
yaşamamızı engelleyen şeyin ne olduğu ortaya çıkar. Hiç kimsenin ve hiçbirşeyin
engelleyemeyeceği, ruhun dizginlenemeyen özgürlüğünü bloke eden şey
nedir?
Vizyon
Birinin hayatı dolu dolu yaşadığını nasıl anlarsınız? Bunun göstergelerinden bazıları şunlar olabilir:
Hayatın amacı aslında öylesine yalın ki, çoğu zaman
gözden kaçırılabiliyor. Hayatın amacı=yaşamaktır. Yani aslında canlı olmak
demek… Yaşam formu aldığımızda ilk canlılık kazanan vücudumuz;
yani işgal ettiğimiz biçime biz hayat veriyoruz. Biz aslında
bedenimiz değiliz. (Bazıları buna karşı çıkabilir!) Biz onu hayata getiren
enerjiyiz. Bu enerjiye “bilinç” de
denir. Hayatı dolu dolu yaşayan biri, yaşamayı mümkün kılan bir
bedene sahip olmanın değerinin ve bu ayrıcalığın farkındadır. Bu yüzden bedenine
iyi bakar ve sağlıklı olmak için elinden geleni yapar. Zihin için
de aynı şey geçerlidir. Ben “Zihin” değilim. Zihin benim yaratmak
için kullandığım parçam. Her gün zihnimizi tazeliyoruz ve onu
dünyadaki yaşam yolculuğumuzu yaratmak için kullanıyoruz. Dolu dolu ve yüreğiyle
yaşamanın temelinde zihne ve bedene iyi bakmak yatıyor.
Enerjik olmak
Bizler bilinçli varlıklar olarak enerjiye sahibiz ve bu
enerjiyi sürekli dışarı yansıtıyoruz. Adeta enerji saçan varlıklar
olarak enerjimizi yaşamın tüm sahnelerine ve tüm ilişkilerimize taşıyoruz. Hangi
formda olursa olsun, eğer dünyadan enerji talep ediyorsak, bu kendi
farkındalığımızı ve bütünlüğümüzü kaybettiğimizi gösterir. Böyle
yaptığımızda kendimizi kendi dışımızdaki bir şeyle doldurmaya çalışıyoruz. Ve
her istediğimizi, istediğimiz zaman elde etmenin imkânsız olduğunu
keşfettiğimizde acı duygularla doluyoruz ve enerjimiz zayıflıyor.
O halde, dolu dolu yaşamak, yaşamı tüm sadeliğiyle yaşamak demektir.
Coşkulu olmak
Canlılığımızın en yüksek potansiyeli ya da titreşimi,
coşkudur. Coşku, çoğunlukla taşkınlık ya da tutku’yla
karıştırılır. Sahici coşku ise bizim tamamen açık, özgür ve kendi
ışığımızı ve gücümüzü doğallıkla dünyaya yansıtmamızın göstergesidir.
Herhangi bir aile, topluluk, ekip ya da organizasyonda coşku, güneş ışığı
gibidir. Kime dokunursa onu enerjik hale getiren, tazeleyen bir etkisi
vardır. Bu yüzden etkin liderliğin temelinde yatan şeylerden biri
de coşkulu olmaktır. Yunanlar buna entheos, yani “ilahi var olma
enerjisi” derler.
Keyifli, Neşeli Olmak
Ruhsal olarak dolu dolu yaşamanın bir işareti de neşe
yaymaktır. Neşeli kişiler, yaptıkları şeylerden hep keyif alırlar, onları
eğlenerek yaparlar. Bunu anlamak ilk başta pek kolay olmayabilir çünkü büyük
olasılıkla bugüne kadar keyfi tüketimle özdeşleştirmeyi öğrendik ve onu
tüketimle karıştırdık. Dünyadan ve başkalarından bize neşeli
dakikalar yaşatmalarını bekledik. Hâlbuki bu gerçek neşe değil,
sadece harekete geçiren ve heyecanlandıran bir uyarımdır. Gerçek
neşenin içimizden geldiğini görmek kolay olmayabilir. Neşe,
kendimizi yaptığımız işe tam olarak verdiğimizde hissettiğimiz enerjidir. Bunu,
genellikle yaratım sürecinde fark edebiliriz. Kesin olan bir şey
var ki, neşeyle parıldadığımız zamanlarda, zamanla bağımız yok olur, zamanın
nasıl geçtiğini anlamayız; daha ne kadar kaldı diye saate bakmayız.
Zamanın bilincinde oldukça daha az neşeyle doluyor ve hayatın bize neşe
getirmesini bekler oluyoruz.
Güçlendirmek
Hayatı coşkuyla ve neşeyle yaşayan ve bunu cömertçe
paylaşan biriyle birlikte olmak güç verir. Onlarla birlikte
olduğumuzda bu bize de bulaşır ve titreşimlerimizi yükseltir.
Eğer yüksek enerji durumunda kalmak için onlara ihtiyacımız olduğunu
düşünürsek, bu, bu halimizi korumak için daha fazla içsel çalışma yapmamız
gerektiğini gösterir. Hayatı dolu dolu yaşamak başkalarına kendi
ateşlerini yakabilmek için kıvılcım vermektir. Ama aynı zamanda
her birimiz kendi yaşam ateşimizi sürdürmekten sorumluyuz.
Kucaklamak
Hayatı dolu dolu yaşayan biri, karşılaştığı kişi ve
durumları kucaklar, kabullenir, karşı koymaz. Bu bağlamda
“kucaklamak” başkalarını ve dünyayı olduğu gibi kabul etmek demektir.
Bunu yapabilenler, suçlama, şikâyet
etme ya da eleştiri gibi direnişlerle vakit harcamazlar. Hiçbirşeyi kişisel
olarak algılamazlar ve karşılarına çıkan tüm olumsuzlukları dönüştürmeyi
başarırlar.
Empati kurmak
Hayatı dolu dolu yaşamak aynı zamanda yanımızda başkaları
olmadığında, kendi kendimizle kalmaktan rahatsızlık duymamaktır.
Çünkü öbür türlü, başkaları olmadan “dolu” olmadığımız
yanılsamasına kapılırız, bu nedenle de diğerlerinin varlığına bağımlılık
duyarız.
Empati, aynı zamanda diğerleriyle ilişki kurmayı, onları
anlamayı ve açık olmayı gerektirir. Empati olan bir ilişkide kendiliğinden
yakınlık kurulur. Bu başkalarının bizi etkilemesine izin vermeden
onlara duyarlı olabilecek içsel güce sahip olduğumuzda gerçekleşir.
Hayatı dolu dolu yaşayan biri için daha pek çok içsel
gösterge ve dışa yansıyan özellikler vardır.
Peki, buna engel olan şey nedir?
Neden hayatı dolu dolu yaşamak için cüret etmemiz
gerekiyor? Herhalde yüzleşmemiz gereken bir engel; gücümüzü sabote
edip azaltan, enerjimizi emen ve dışa açılmak yerine içe kapanmamıza sebep olan
biri var.
Soru: Hayatınızda yaşamı
dolu dolu yaşayan biri var mı? Sorumsuzca değil, dolu dolu yaşamaktan
bahsediyoruz. O kişi, hangi özellikleri taşıyor?
Düşünmek İçin: Yukarıda saydığınız
özellikler açısından kendinizi değerlendirin ve her biri için, kendinize 1’den
10’a kadar not verin.
http://www.meditasyonyapalim.com/default.aspx?pid=68946
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder