Apartman yaşam kültürü
Nüfus artısının ve hızlı şehirleşmenin beraberinde getirdiği bir zorunluluk/sorunsallık da toplu yaşam meselesidir. Toplu yaşam alanları çeşitli olmakla beraber, ilk akla gelen ve bizi direk ilgilendiren formu apartman ve binalarda yaşamaktır.
Büyük olsun küçük olsun beraber yaşanılan ortamlarda belli bir nizamın ve kurallar bütününün olması kaçınılmazdır. Bu, toplumun daha huzurlu olmasını sağlayan önemli bir etmendir. Mesela bir kütüphanede veya restoranda kurallar dizi halinde sıralanmamış olsa dahi, bu alanlarda bulunan insanlar nasıl davranmaları gerektiğini bilmek ve buna göre hareket etmek durumundadırlar. Halk arasında buna görgü kuralları denir.
Benim esas ele almak istediğim konu ise bizi en fazla etkileyen, içinde yaşadığımız evlerimizin bulunduğu apartmanlardaki toplu yaşam alanları ve kurallarıdır.
Evlerimiz; yoğun bir günün sonunda dinlenmeye çekildiğimiz, artık kapısını kapattıktan sonra dışarıyla irtibatımızın minimuma indiği bir nevi inziva ve rahatlama mekânlarımızdır. Bu mekânlarda huzur içinde yasamak herkesin hakkıdır.
Alan sorunu, maddi imkânların kısıtlı olması veya salt kişisel tercihten dolayı, müstakil bir evden ziyade toplu olarak altlı üstlü yaşanılan apartman tarzı binalar şehirlerde daha çok tercih edilmektedir. Bu da ister istemez beraber yaşamada uyulması gereken bazı kurallar meydana getirir. Çünkü bu binaları meydana getiren daireler bizim ‘ev’lerimizdir ki bir evin niteliklerini yukarda saymıştım. Apartman kuralları kimi yerlerde yazılı olarak apartman sakinlerine dağıtılır, kimi yerlerde ise buna gerek görülmez ve yukarı da olduğu gibi toplu oturma kurallarının varlığı varsayılır. Belli bir olgunluğa erişmiş her bireyin, diğer bir bireyin hak ve özgürlüğüne saygı duyması gerektiğini bilmesi zaten beklenilen bir şeydir. Maalesef pratikte bunu çok az görebiliyoruz.
Evet, konumuz apartmanda toplu yaşamdı. Mesela belli bir saatten sonra gürültü yapılmaması gerektiğini maalesef çoğu apartman sakini önemsemiyor ve bundan diğerleri ciddi anlamda mağdur oluyor. Dinlenmeye çekilmiş ev sakinleri, uyumaya çalışan minik çocuklar ve bebekler için, apartmanda yaşayan diğer komşuların yaptığı gürültü çoğu zaman sıkıntı oluşturabiliyor. Keza balkonlardan halıların çırpılması, yiyecek kabuklarının ve diğer bazı kirlerin üst katlardan aşağıya atılması da çok büyük bir saygısızlık ve düşüncesizliktir. Aslında bu ve buna benzer olaylar insanın medenileşme seviyesini ve insanların kul hakkı konusunda ne kadar duyarlı olduklarını gösteren emarelerdir. Çünkü saydığımız meseleler direk olarak kul hakkı ile alakalıdır. Bu durum aynı zamanda bir toplunun beraber yaşaması için gerekli olan “hazır bulunuşluk” seviyesiyle de birebir alakalıdır.
Burada hemen şu soruya cevap vermek gerekir: sürekli müstakil evlerde yaşamaya alışmış (Adıyaman ve ilçelerindeki) aileler/insanlar toplu apartman hayatına ayak uydurabilirler mi? Bana sorarsanız cevabım hayır. Her ne kadar biz bu durumu görgüsüzlük, saygısızlık, kul hakkı diye kınasak da, yöremizdeki insanların toplu yaşamaya (apartmanda yaşamı kastediyorum) uygun bir kültüre sahip olduğunu sanmıyorum. İnsanlarımızın bu yazdığımı kendilerine hakaret olarak algılamamalarını istirham ediyorum. Çünkü benim buradaki amacım, “eğer apartman hayatına talip olacaksanız, bu konulara önem vermeniz gerektiğini ve bunların da apartman kültürünü teşkil ettiğini” vurgulamaktır.
İste, madem apartman yaşamı hem medeniyet hem eğitim hem de kul hakkı ile direk alakalı bir konudur, bu hususta çok daha fazla duyarlı olmamız gerekmektedir. Benim bu konudaki naçizane tavsiyem, bu tür toplu yerlerde yaşayan hane sakinlerinin saat 22:00-08:30 arasında gürültü yapmamaya özen göstermeleri ve çocuklarına da bu yönde telkinde bulunmalarıdır
http://mucahitcelik.adiyaman.edu.tr/detay.php?id=8
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder