|
Kendini gerçekleştiren
kehanetler
Geçen hafta David Rosenhan''ın bir araştırması.
Sekiz sahte hasta, yani normal kişi, akıl hastanesine sanki hastaymış gibi baş
vuruyorlardı. Şikayet olarak; "bir ses duyduklarını" söylüyorlardı. Başka her
şey "normaldi". Tamamı "şizofren" tanısıyla yatırıldı. İçerde kaldıkları süre
içinde hiçbir "anormal" davranışta bulunmadılar. Klinikte gösterdikleri tüm
normal davranışlar ve geçmişlerinde olan biten her şey "şizofreni" açısından
yorumlandı. Ortalama 19 gün hastanede kaldılar. Biri çıkartılmak için 53 gün
bekledi.
Çıkışlarında "hastalıklarında gerilemeler olduğu" rapor edildi,
ama "şizofren" olarak kaldılar. Bu araştırma ve daha sonra tekrarlanan
diğerleri, zaman içinde "normal-anormal", "deli-akıllı" kavramlarının ciddi
biçimde sorgulanmasına yol açtı. Bu sorgulamanın dışında, bana göre daha da
önemlisi, insan zihninin temel işleyişiyle ilgili bir özelliğinin ve daha da
derinde felsefi bir pozisyonun altı çiziliyordu.
Teori ve
gerçek
Tıp adamı teşhisini koyarken verilerden hareket eder. Yani
hastasını muayene eder, tahlillere ve diğer bulgulara bakar ve teşhisini koyar.
Dikkat edersek, uzmanlar "sahte hastaları" klinikte gözlerken yaptıkları
yorumlarda bulgulardan hareket etmediler. Hastalar "normal" davranıyorlardı.
Tersine, "şizofreni" teşhisinin kendisi hastaların davranışlarını "anormal"
olarak yorumlamaya götürüyordu. Aslında zihnim bunu yalnızca hastalıklara teşhis
koyarken değil, her türlü "teşhisi" koyarken de yapıyor. Doğru, yanlış, iyi,
kötü, güzel, çirkin, var, yok derken de "gerçekliğe", dünyaya köklü bir biçimde
filtrelenmiş bir dünya görüşü, teori, paradigma içinden bakıyorum. Ve hayat
dayatmadıkça dünya görüşümü, teorimi değiştirmiyorum. Ancak hayat fena halde
bastırdığında örneğin, "Kürt gerçeğine" farklı bir yorum getirmeye çalışıyorum.
Yani paradigmalarımla oynamak zorunda kalıyorum.
Şu anda bütün Türkiye
bu konuda yeni paradigmasını oluşturmaya çalışıyor. Paradigmaların bir zaman
sonra değişmek zorunda kalacağını görüp harekete geçen insanlara da "vizyoner"
diyorlar. Yani ileriyi gören anlamında. "Gerçeği" hiçbir zaman "olduğu şekliyle"
bilemeyeceğim. "Gerçek" hep benim yorumum olarak kalacak. Yorum gerçeğin aynısı
olmayacak ama uyumlu olacak. Yani birlikte iyi oynayacaklar. Gerçeklikle ilgili
yorumumda anlaştığım insanlar varsa ne ala. Yoksa ya "kötü" ya da "deli"
olacağım. Einstein "Neyi gözlemleyebileceğimizi teorimiz belirler" derken aynı
şeyi kast ediyordu.
Pygmalion etkisi
Yazıyı Robert Rosenthal''ın
bir araştırmasıyla bitireyim. Rosenthal literatüre "Pygmalion Etkisi" kavramını
getiren kişi. Mitolojiye göre, Pygmalion bir kadın heykeli yarattı ve ona
öylesine bir sevgi gösterdi ki, Afrodit''in müdahalesi ile heykel bir canlıya
dönüştü ve onun sevgisine yanıt verdi. Kendini gerçekleştirme kehanetine göre de
neyi beklersek onun gerçekleşme olasılığı daha yüksektir Teorinin gerçek
hayattaki karşılığına bakarsak, kendisine saygı duyulmadığını düşünen bir kişi,
gerçekte böyle bir durum söz konusu olmasa da, bu algısı nedeniyle çevresindeki
insanların tavırlarını düşmanca algılayacak, pek çok durumda aşırı hassas
davranacak ve çevresine karşı şüpheci yaklaşacaktır. Bu durumda çevresi de ona
düşmanca davranacaktır. Yani kehanet gerçekleşir.
Rosenthal''in 18
öğretmen ve 650 çocuk olan bir ilkokulda yaptıkları çalışmada, her sınıftan eşit
sayıda öğrenci iki gruba ayrılır. Rosenthal, gruplardan birine "zeki grup" der.
Öğretmenlere "zeki grubun" içinde yer alan öğrencilerin adını vererek, bu
öğrencilerin öyle olmadığı halde "ileri zekalı" olduğunu ve yüksek
potansiyelleri olduğunu söyler. Bir yılın sonunda bu çocukların diğerlerine
oranla akademik açıdan çok daha fazla geliştikleri görülür. Üstelik zeka
puanları bile anlamlı derecede artar. Rosenthal''a göre, öğretmenlerin yüksek
performans beklentisi, öğrencilere söyledikleri şeyler, yüz ifadeleri, gibi
sözel ve sözel olmayan çeşitli şekillerde iletilmiş olabilir. Bu deneyde her iki
grup arasında öğretmenlerin öğrencilerle geçirdiği süre açısından bir fark
bulunmamaktadır, ancak öğrencileri ile kurdukları ilişkinin niteliği daha
farklıdır. Bu şekilde gruba hissettirilen olumlu beklentinin öğrencilerin benlik
kavramları üzerinde etki etmiş ve motivasyonlarını, kavrama becerilerini
yükseltmiş olduğu düşünülmektedir. Yani bir hastaya uzmanından aile bireylerine
kadar herkes "sen şizofreniksin ve de iyileşemezsin" derse, o hasta hayat boyu
şizofren gibi davranmaya devam eder.
Bir çocuğa başarabileceğine
inandığınızı belli ederseniz başarılı olma ihtimali artar. Yani kehanet
gerçekleşir.
Kaynaklar
Rosenhan, David L. (1973). On Being Sane in
Insane Places. Science, Vol.179, 250-258. Rosenthal, Robert, and Jacobson,
Leonore. Pygmalion in the Classroom. Holt, Rinehart, and Winston, New York, 1968
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder