Çanakkale’nin antik tarihi
Dardanelles… Hellespontos…
Mitolojiden bir aşk öyküsü
Çok eski zamanlarda Çanakkale Boğazı’na Hellespontos deniyordu. Boğazın Avrupa yakasındaki Sestos kentinde büyük bir Afrodit Tapınağı vardı ve tapınakta da çok güzel bir rahibe olan Hero!
Sestos’taki bahar şenliğinde Abydos’lu yakışıklı Leandros getirdiği hediyeleri sunarken Hero’yu görünce yıldırım aşkına tutuldu.
Hero bu aşkı reddetti ama Leandros’un aşkı öylesine büyüktü ki sonunda rahibenin de kalbine aşk ateşi düştü.
Denizin iki ayrı yakasında yaşıyorlardı ama aşk denizleri aşacak kadar büyüktür her zaman.
Hero’nun fırtınalı ve zifiri karanlık bir gecede balıkçıların yollarını bulabilmesi için yaktığı ateşe doğru yüzmeye başladı ve kıyıya çıkmayı başardı. İki sevgili sarıldılar birbirlerine.
Artık ateş her gece yanıyor ve delikanlı her gece boğazı yüzerek Hero’ya ulaşıyordu.
Ama mevsim dönüyor; rüzgarların ve dalgaların egemenliği başlıyordu. Antik Çağ yazarı Heseidos (i.Ö. VII.) yy’da “İşler ve Günler” diye bir kitap yazmıştı ve “Kış gelip de rüzgarlar her yönden esmeye başlayınca, suları şarap rengine dönmüş denize çıkacağına toprağı işle.Tekneyi kıyıya çek, etrafını taşla çevir (…) yelkenleri dikkatle dür, dümeni ocağın bir köşesine as ve deniz mevsiminin gelmesini bekle.” diyordu. Ama aşk bekler mi hiç!
Leandros bahara kadar gelmeyeceğine dair verdiği sözü unuttu ve sevgilisine doğru kulaç atmaya başladı. Fırtına ve dalgalarla boğuşuyordu. Hero’nun yaktığı ateş de fırtınadan sönünce yolunu kaybetti.
Hero gecenin karanlığında sahile indiğinde Leandros’un ölüsüyle karşılaştı. Acıya dayanamayıp intihar etti oracıkta.
İki sevdalıyı boğazın kıyısında ayrılmamacasına bir mezara koydular ve denize çiçekler attılar
Dardanelles ve Hellespontos Çanakkale’nin bilinen en eski adları. Dardanelles Troya’nın mitolojik atalarından Dardanos’tan türetilmiş……Antik Çağ’daki adı Hellespontos ise mitolojiye dayanıyor. Antik çağ yazarlarının çok işlediği “Altın Post” mitolojik öyküsünde Karadeniz’e, Kolkhis ülkesine altın postlu koça binip gitmek için boğazı geçerken koçtan düşen Helle’den geliyor ve anlamı Helle’nin Denizi.İki kıta arasında bir geçiş noktası olmanın yanı sıra Doğu Roma, Bizans yani İstanbul’a deniz yoluyla ulaşmak; verimli Karadeniz’le ticaret yapmak için Akdeniz ülkelerinin; bir iç deniz olan ve açık denizlere ancak İstanbul ve Karadeniz boğazlarından geçerek ulaşılabilen Karadeniz ülkelerinin ilgisini çekti.Kimi zaman gemileri birbirine bağlayıp bir köprü kurarak, bazen de dubalardan köprü oluşturarak ordular kıtadan kıtaya geçtiler.Dardanos’la ilgili buluntular yok ama tarihinin Troya’dan önceye dayandığı düşünülüyor. Uzun yıllardır süren kazılarda ortaya çıkarılan I. Troya’nın kuruluşu İ.Ö. 3000 yıllarına vardığına göre yörede bilinen yerleşimin 5 bin yılı aşan bir tarihi var.İ.Ö. 3000 yılında kurulan Troya 500 yıl sonra bir depremle yıkılmıştı, sonra defalarca yeniden kurulup yeniden yıkılacak Troya büyük bir uygarlık kurmuştu. Bölge bir çok uygarlığa ev sahipliği yaptı, bir çok uygarlık dönem dönem bölgeye egemen oldu. İ.Ö. V. Yy’de bütün Anadolu’da sel gibi yayılan Persler egemen oldular. İ.Ö. 386′da Persler ile Spartalılar arasında yapılan “Kral Barışı” ile bölgede Pers egemenliği iyice pekişti. Pers Kralı Kserkes Yunanistan ve Makedonya’ya geçmek için boğazda dubalar ve gemilerle bir köprü kurdurdu. Abydos’dan Sestus’a ordusunu geçirdi.Pers egemenliği Makedonya Kralı Büyük İskender’in İ.Ö. 334′de Gronikas’da (Biga Çayı) Pers ordusunu yenmesiyle gerilemeye başladı.Bir süre Pers komutanları arasındaki iktidar kavgalarına tanık oldu. Bergama Krallığı egemenliği Galat istilanda kaldı. Roma ve Bizans dönemlerinde limanları ile önem kazandı. Osmanlı’nın bölgede ilk ele geçirdiği yer Gelibolu oldu. Sonra bölgede tamamen hakimiyet kurdu. | |
Mitolojiden bir aşk öyküsü
Çok eski zamanlarda Çanakkale Boğazı’na Hellespontos deniyordu. Boğazın Avrupa yakasındaki Sestos kentinde büyük bir Afrodit Tapınağı vardı ve tapınakta da çok güzel bir rahibe olan Hero!
Sestos’taki bahar şenliğinde Abydos’lu yakışıklı Leandros getirdiği hediyeleri sunarken Hero’yu görünce yıldırım aşkına tutuldu.
Hero bu aşkı reddetti ama Leandros’un aşkı öylesine büyüktü ki sonunda rahibenin de kalbine aşk ateşi düştü.
Denizin iki ayrı yakasında yaşıyorlardı ama aşk denizleri aşacak kadar büyüktür her zaman.
Hero’nun fırtınalı ve zifiri karanlık bir gecede balıkçıların yollarını bulabilmesi için yaktığı ateşe doğru yüzmeye başladı ve kıyıya çıkmayı başardı. İki sevgili sarıldılar birbirlerine.
Artık ateş her gece yanıyor ve delikanlı her gece boğazı yüzerek Hero’ya ulaşıyordu.
Ama mevsim dönüyor; rüzgarların ve dalgaların egemenliği başlıyordu. Antik Çağ yazarı Heseidos (i.Ö. VII.) yy’da “İşler ve Günler” diye bir kitap yazmıştı ve “Kış gelip de rüzgarlar her yönden esmeye başlayınca, suları şarap rengine dönmüş denize çıkacağına toprağı işle.Tekneyi kıyıya çek, etrafını taşla çevir (…) yelkenleri dikkatle dür, dümeni ocağın bir köşesine as ve deniz mevsiminin gelmesini bekle.” diyordu. Ama aşk bekler mi hiç!
Leandros bahara kadar gelmeyeceğine dair verdiği sözü unuttu ve sevgilisine doğru kulaç atmaya başladı. Fırtına ve dalgalarla boğuşuyordu. Hero’nun yaktığı ateş de fırtınadan sönünce yolunu kaybetti.
Hero gecenin karanlığında sahile indiğinde Leandros’un ölüsüyle karşılaştı. Acıya dayanamayıp intihar etti oracıkta.
İki sevdalıyı boğazın kıyısında ayrılmamacasına bir mezara koydular ve denize çiçekler attılar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder