Yeni Nesil Efendiler (C)
Tıpkılama konusunda hala sorunlar var. Zaten bu sorunlar çözülmüş olsa işi şuna dönecek; Elinizde iki grup ikili zar var. Tıpkılama ile her zaman dübeş atacağınızı biliyorsunuz. Çünkü zarın her yüzeyinde 5 sayısı var. Seçkin üreme zarı ise 3 ihtimalli. 2 şer adet 4, 5 ve 6 sayısı yer alıyor. Hangi zar çiftini isterseniz, o zar çiftini kullanırsınız.
Tıpkılamadaki yaş sorununun, Dolly’i öldürdüğü düşünülüyor. Neden bu da olabilir, başka bir şey de. Araştırmaya o kadar para harcayıp, sonuçlarını bizimle paylaşacaklarını düşünmüyorsunuz herhalde. Ama Dolly piyasaya çıkartıldığına göre, aslında arka tarafta en az bir yeni faz bitirilmiş, bir adım daha atılmış, insanlara hem üstünlüğü göstermek, hem de araştırmacıları çekebilmek için herkesin öğrenebileceği bilgi ortaya salınmıştır.
Tıpkılama teknolojisinde İngilizler önde gibi gözüküyor. Bu da demektir ki, Afrika’da ve Hindistan’da bir yerlerde, bir sürü insan tıpkılaması deneniyor olabilir. Hintliler gen yapısı açısından beyaz adama daha yakın olduğu için bir sürü Hintli tıpkılama çocuğun yapılmış olduğunu farz edebiliriz. ( Gözden biraz uzak ve daha az dikkat çekici katsayısını Amerikalılara vurursak Meksikalı ve Kübalı, Fransızlara vurursak Cezayirli, Ruslara vurursak oralardan bir halkı koyun oraya).
Hani yaş sorunu var ya denekteki, size genç gen alınabilecek bir iki çocuk söyleyeyim o zaman; 298 IQ’suyla 12 yaşındaki Amerikalı Justin Chapman, 299 IQ’suyla 16 yaşındaki Hintli Tathagat Avatar Tulsi, 3 yaşında 137 IQ seviyesi ile İngiltere’de yaşayan Mikhail Ali. (Bu yazı ilk kaleme alındıklarında o yaştalardı.
Şimdi bunların bir ihtimal tıpkılama çocukları olmadığına inanabilirim ama, bana bunlardan tıpkılama yapmak için hücre alınmadığını söyleyen birine sadece gülerim. Çünkü normal bir yetişkinin zeka seviyesi 90 – 110 arasındadır.
Bu IQ seviyesindeki sağlıklı çocuğu taşımak isteyecek binlerce kadın çıkacaktır. Sırf “bilim uğruna”. “Doğduktan bir ay sonra senden alınacak ve bir daha göremeyeceksin, sadece basından takip edeceksin” denilse bile. O çocuk da, doğduktan sonra, çocuğu olmayan önemli bir aileye verilecektir ki, ailevi olarak kuşku uyandırmasın, ilerdeki başarılarına baktıklarında “babasını bile geçti” densin. Yada başka bir yol güdülüp, özel bir kimsesizler yurdunda eğitim altına alınacaktır.
Bu öyle bir teknoloji ki, bulduğunuz an kullanmamazlık edemezsiniz. Örneğin IQ seviyesi 200’ün üzerinde bir fizikçiden örnek aldınız. Bunu kullandığınızda, en kötü şartlarda bile IQ’su 150 civarı olan bir “tıpkı” elde edeceksiniz. İlla bilim adamı olması şart değil. O tesisatçı bile olsa, yeni bir tesisat sistemi bularak, ilerleme elde edecektir. Diğerleri Mozart gibi senfoni yazacak, Kasparov gibi satranç oynayacak, Kubrick gibi film çekecek yada her ne alanı seçmişse, alanında en öndekilerden biri haline gelecektir. Örnekleri çoğalttığınızda, o toplumdaki IQ seviyesi yükselmeye başlayacak, ülke birdenbire “Efendilerin Ülkesi” olarak anılmaya başlanacaktır.
Gerçi bizim de bu konuda başarılı çalışmalarımızı var “Oyalı” sayesinde geriden takip etsek de, bir şekilde “biz de varız” dedik. Bununla birlikte, doğrusunu söylemek gerekirse, benim, yurdum için, tıpkılama (klonlama) teknolojisinden pek de ümidim yok. Neden mi?
İnsan tıpkılama sorunsuz hale gelip, başarıyla kullanılmaya başlansa da, açıklanmayacaktır. Özellikle de sadece canlıklardan alınan hücreler değil, ölü doku şifreleri çözülüp, kullanılabilir hale geldiğinde. Bu bilgi olanca hızla değerlendirilip, gizli gizli tıpkılar yaratılacaktır. Ta ki bir şekilde olay açığa çıkana kadar. Çünkü tıpkılamanın uygulandığı duyulduğu an, hemen her ülkede, önce dini, sonra ahlaki nedenlerle büyük isyanlar çıkacak, din çevreleri ve bilimsel çevreler arasında büyük sürtüşmeler yaşanacaktır. Halkının dinsel inançları daha güçlü olan devletler, en azından görünüşte, tıpkılamayı reddetmek zorunda kalacaklardır. Tıpkı “biyolojik silahların üretimi” gibi. Çok alttan ve daha az bir üretim gerçekleşecektir. Bu noktadan sonra, savaşı tümden kaybetmemeleri için ellerinde kalan tek olasılık “seçkin üreme” olacaktır. Bu, dinsel çevrelerde de kolayca onay bulacaktır, çünkü doğal bir yoldur.
Bu konuda en şanslı ülkelerden biri de Türkiye’dir. Çünkü bizde, yüzyıllardır, “görücü usulü” denilen bir adet vardır. “Davul bile dengi dengine çalar “ denir. Evlenecek kişilerin ailesine, parasına, işine, eğitimine bakılır. Bu dörtlüye bir de zeka katsayısını eklemek, işi dengeler. Önemli olan bir an önce ölçüm yapabilecek yeterliliğe gelebilmek (geniş alanda) ve kısa zaman içinde bunu bir kıstas haline getirebilmektir. Üstelik babanın varlığı ve aile duygusu, oluşabilecek bazı duygusal dengesizlikleri bertaraf etmede yardımcı olacaktır.
“Görücü usulü”nü reddedebilir, modası geçmiş ya da saçma bulabilirsiniz. Bu “görücü usulü” gerçeğini değiştirmez. Yüzyıllar öncesinden gelen bir gelenekle, bugünün karmaşasına kolayca uyum sağlamak da oldukça ilginç bir duygu. Her ortamda hayatta kalmayı sürdürmek. Bu topraklarda yüzlerce yıl yaşayabilmiş olmanın sırrı bu. Çünkü yaşadığımız toprağın adı “savaş ve karmaşa” ile bir.
http://diflek.com/742/yeni-nesil-efendiler-3/
Tıpkılamadaki yaş sorununun, Dolly’i öldürdüğü düşünülüyor. Neden bu da olabilir, başka bir şey de. Araştırmaya o kadar para harcayıp, sonuçlarını bizimle paylaşacaklarını düşünmüyorsunuz herhalde. Ama Dolly piyasaya çıkartıldığına göre, aslında arka tarafta en az bir yeni faz bitirilmiş, bir adım daha atılmış, insanlara hem üstünlüğü göstermek, hem de araştırmacıları çekebilmek için herkesin öğrenebileceği bilgi ortaya salınmıştır.
Tıpkılama teknolojisinde İngilizler önde gibi gözüküyor. Bu da demektir ki, Afrika’da ve Hindistan’da bir yerlerde, bir sürü insan tıpkılaması deneniyor olabilir. Hintliler gen yapısı açısından beyaz adama daha yakın olduğu için bir sürü Hintli tıpkılama çocuğun yapılmış olduğunu farz edebiliriz. ( Gözden biraz uzak ve daha az dikkat çekici katsayısını Amerikalılara vurursak Meksikalı ve Kübalı, Fransızlara vurursak Cezayirli, Ruslara vurursak oralardan bir halkı koyun oraya).
Hani yaş sorunu var ya denekteki, size genç gen alınabilecek bir iki çocuk söyleyeyim o zaman; 298 IQ’suyla 12 yaşındaki Amerikalı Justin Chapman, 299 IQ’suyla 16 yaşındaki Hintli Tathagat Avatar Tulsi, 3 yaşında 137 IQ seviyesi ile İngiltere’de yaşayan Mikhail Ali. (Bu yazı ilk kaleme alındıklarında o yaştalardı.
Şimdi bunların bir ihtimal tıpkılama çocukları olmadığına inanabilirim ama, bana bunlardan tıpkılama yapmak için hücre alınmadığını söyleyen birine sadece gülerim. Çünkü normal bir yetişkinin zeka seviyesi 90 – 110 arasındadır.
Bu IQ seviyesindeki sağlıklı çocuğu taşımak isteyecek binlerce kadın çıkacaktır. Sırf “bilim uğruna”. “Doğduktan bir ay sonra senden alınacak ve bir daha göremeyeceksin, sadece basından takip edeceksin” denilse bile. O çocuk da, doğduktan sonra, çocuğu olmayan önemli bir aileye verilecektir ki, ailevi olarak kuşku uyandırmasın, ilerdeki başarılarına baktıklarında “babasını bile geçti” densin. Yada başka bir yol güdülüp, özel bir kimsesizler yurdunda eğitim altına alınacaktır.
Bu öyle bir teknoloji ki, bulduğunuz an kullanmamazlık edemezsiniz. Örneğin IQ seviyesi 200’ün üzerinde bir fizikçiden örnek aldınız. Bunu kullandığınızda, en kötü şartlarda bile IQ’su 150 civarı olan bir “tıpkı” elde edeceksiniz. İlla bilim adamı olması şart değil. O tesisatçı bile olsa, yeni bir tesisat sistemi bularak, ilerleme elde edecektir. Diğerleri Mozart gibi senfoni yazacak, Kasparov gibi satranç oynayacak, Kubrick gibi film çekecek yada her ne alanı seçmişse, alanında en öndekilerden biri haline gelecektir. Örnekleri çoğalttığınızda, o toplumdaki IQ seviyesi yükselmeye başlayacak, ülke birdenbire “Efendilerin Ülkesi” olarak anılmaya başlanacaktır.
Gerçi bizim de bu konuda başarılı çalışmalarımızı var “Oyalı” sayesinde geriden takip etsek de, bir şekilde “biz de varız” dedik. Bununla birlikte, doğrusunu söylemek gerekirse, benim, yurdum için, tıpkılama (klonlama) teknolojisinden pek de ümidim yok. Neden mi?
İnsan tıpkılama sorunsuz hale gelip, başarıyla kullanılmaya başlansa da, açıklanmayacaktır. Özellikle de sadece canlıklardan alınan hücreler değil, ölü doku şifreleri çözülüp, kullanılabilir hale geldiğinde. Bu bilgi olanca hızla değerlendirilip, gizli gizli tıpkılar yaratılacaktır. Ta ki bir şekilde olay açığa çıkana kadar. Çünkü tıpkılamanın uygulandığı duyulduğu an, hemen her ülkede, önce dini, sonra ahlaki nedenlerle büyük isyanlar çıkacak, din çevreleri ve bilimsel çevreler arasında büyük sürtüşmeler yaşanacaktır. Halkının dinsel inançları daha güçlü olan devletler, en azından görünüşte, tıpkılamayı reddetmek zorunda kalacaklardır. Tıpkı “biyolojik silahların üretimi” gibi. Çok alttan ve daha az bir üretim gerçekleşecektir. Bu noktadan sonra, savaşı tümden kaybetmemeleri için ellerinde kalan tek olasılık “seçkin üreme” olacaktır. Bu, dinsel çevrelerde de kolayca onay bulacaktır, çünkü doğal bir yoldur.
Bu konuda en şanslı ülkelerden biri de Türkiye’dir. Çünkü bizde, yüzyıllardır, “görücü usulü” denilen bir adet vardır. “Davul bile dengi dengine çalar “ denir. Evlenecek kişilerin ailesine, parasına, işine, eğitimine bakılır. Bu dörtlüye bir de zeka katsayısını eklemek, işi dengeler. Önemli olan bir an önce ölçüm yapabilecek yeterliliğe gelebilmek (geniş alanda) ve kısa zaman içinde bunu bir kıstas haline getirebilmektir. Üstelik babanın varlığı ve aile duygusu, oluşabilecek bazı duygusal dengesizlikleri bertaraf etmede yardımcı olacaktır.
“Görücü usulü”nü reddedebilir, modası geçmiş ya da saçma bulabilirsiniz. Bu “görücü usulü” gerçeğini değiştirmez. Yüzyıllar öncesinden gelen bir gelenekle, bugünün karmaşasına kolayca uyum sağlamak da oldukça ilginç bir duygu. Her ortamda hayatta kalmayı sürdürmek. Bu topraklarda yüzlerce yıl yaşayabilmiş olmanın sırrı bu. Çünkü yaşadığımız toprağın adı “savaş ve karmaşa” ile bir.
http://diflek.com/742/yeni-nesil-efendiler-3/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder