9 Temmuz 2013 Salı

Troyalı Helen

Troyalı Helen
 Paris, Troya’da, prensliğin tadını çıkarırken, diğer tarafta Helen vardır. Dünyanın en güzel kadını. Mitolojide böyle bir unvan alınacaksa, çorbada muhakkak tanrıların da tuzu bulunmalıdır. Bulunur da zaten. Helen Zeus’un kızıdır[1].
Sparta kralı Tindaros’un dillere destan güzellikte bir karısı vardır; Leda. Leda güzelliği ile yalnız insanların değil, tanrıların bile ilgisini çekmektedir.
Zeus, Leda ile beraber olmayı kafasına koymuştur fakat Hera’nın öfkesi onu korkutmaktadır. Bu yüzden dikkat çekmemek için kuğu kılığına girer. Leda’nın yanına gelir.
Leda, o gece kocasıyla yatmış olduğu halde, kendisini çağıran tanrılar tanrısının isteklerine karşı koymaz ve onunla birlikte olur[2]. Tanrıların seviştikleri her kadının hamile kalması prensibinden, Leda da payını alır. Ama Leda, Zeus’un çocuklarını doğurmaz. Bunun yerine altın bir yumurta yumurtlar. Yumurtadan Helen ve Polluks (Polidues) çıkarlar[3].
Helen daha çocukluğundan itibaren çok güzel bir kız olacağını belli eder. Kendisi gibi bir tanrı çocuğuyla evlenmeye niyetli olan Thesus, Helen’i kaçırır. Herkes, Girit Adasındaki labirentte bulunan Minator’u öldüren kahramandan korkmaktadır. Helen’in kardeşleri olan Doiskur’lar hariç. Kastor ve Polideus kardeşlerini kurtararak geri getirirler.
Tindaros, kızını bir an önce evlendirmesinin, başına gelecek belaları azaltacağını düşünür. Haber salarak bütün taliplilerin gelmesini ister. Aralarında seçim yapacaktır. Yunanistan’da bekar olan hangi soylu varsa, kızı istemeye gelir. Talipler arasında Troya savaşına katılıp da orada olmayan sadece Aşil vardır. Henüz çocuk olduğundan talipler arasına girememiştir. Yunanistan’ın en ünlü ve önemli 99 adayı, Tindaros’un kapısına dayanmıştır.
Tindaros zor durumdadır. Beladan kurtulmak için hatta biraz da güç kazanmak için bulduğu çözüm, belaları zamanından çok daha evvel getirmiştir. Herkes Tindaros’u bir şekilde tehdit ederek, Helen’i istemektedir. Kızını kime verirse versin, büyük düşmanlar kazanacak, her durumda, kan dökülecektir.
Taliplerin arasında Odisseus da vardır. Çok geçmeden, Helen’i alacak olan şanslı adayın, çok fazla yaşayamayacağını fark eder. Hem bu güzel kadını ele geçirmek, hem de zamanında reddedilmenin öcünü almak isteyen biri, Helen’in kocasını öldürecektir.
Kendisini ünlü yapan kurnazlığını konuşturur Odisseus. Helen, kan dökülmeden kocasını bulacaktır. Bu arada bu fikrin sahibi olarak, Tindaros’un Helen’i kendisine vermesinin büyük ihtimal olduğunu düşünmektedir. Ne de olsa fikri, en çok Tindaros’u rahatlatacaktır.
Tindaros’a talip olunması için şart koşmasını söyler. Helen’i kim alırsa, diğerlerinin hepsi onu sayacak, ihtiyacı olduğunda yardımına koşacaklardır. Bu, aynı zamanda, Troya’nın kül olmasına sebep olacak yemindir.
Fikir Tindaros’un çok hoşuna gider ama, işler Odisseus’un planladığı gibi yürümez. Tinderos kızını, Agamemnon’un kardeşi Menelaos’a verir. Aslında Agamemnon bekar olsaydı, Tindaros güç bakımından çok daha iyi bir damada sahip olacaktır ama, kardeşinin de kötü bir kısmet olmadığını düşünür. Hırslı Agamemnon’un büyük işler başaracağı bellidir. Böyle bir adamın bir şekilde akrabası olmak işine gelir.
Helen, Menelaos’la evlenir. Güzelliğinin farkındadır ve çevresindeki hiç bir erkeği kendisine layık görmez ama zorunlu olarak bu evliliğe boyun eğer.
Menelaos’la beraber yaşadıkları yıllar boyunca Helen’in tek çocuğu olur; Hermonie. Tanrı kızı, kendisini bekleyen kaderden habersiz, yıllarca bekler. Ta ki Troya’dan yakışıklı prens Paris gelene dek.                                  
Kutsi Akıllı

[1] Antik dünyada, eşler uzağa gittiği zaman, kadınların yaptıkları yaramazlıkları örtmelerinin ideal yollarından biriydi “tanrılarla ya da doğa üstülerle” yatmak. Belki o zaman doğum kontrol araçları yoktu ama DNA testi de yoktu. Bu yüzden eğer kadınlar, çevrelerini hayran bırakacak kadar güzellerse ve kocaları da fazla dışarıdaysa, eninde sonunda bir aksaklık olur ve tanrısal çocuğu doğururlardı. Genellikle tanrı çocuklarının kabullendirilebilmesi için kadının güzelliğinin yanında soyluluğu ya da ailesinin korkutucu bir gücü de olması gerekirdi. Burada önemli bir farklılık vardır. Leda kocasının yanında olmasına, hatta o gece kocasıyla yatmasına rağmen, Zeus’tan hamile kalır. Bu noktada karşımıza bir açmaz çıkıyor; Neden kocası yanında olduğu halde Leda, kızına (ve bir oğluna) bir tanrısallık kondurmuştur? Ve Tindaros, neden bu yalana karşı çıkmak yerine kabullenmiştir. Sebeplerden bir tanesi, Helen’in gerçekten görülmemiş bir güzellikte olması ihtimalidir.
Bunun yanında mitolojinin bir başka versiyonunda ise Helen’in Zeus ve Nemesis’in kızı olduğu yazılıdır. Her halükarda Zeus işin içindedir ve Helen, yasak meyvenin çocuğudur.
[2] İşte literatüre geçen mitolojik bir zoofili olayı daha. Bunun yanında Zeus’un, erkekliği simgeleyen bir hayvan yerine kuğu kılığında gelmesi, Helen’in güzelliğinin kaynağı için sebep bulma açısından, eksik bir noktayı daha tamamlamaktadır. Çünkü yalnız güzelliğini değil, kuğunun zarafetini de almıştır Helen. Burada Helen’i yaratmak uğruna, Zeus’un karizmasının çizilmesi olasılığının bile kabullenilmesi, Helen’in güzelliği hakkında fikir veriyor. Daha sonraları Freudiyen bakış açısı, kuğunun boynunun uzunluğunu, erkeklik organıyla bağlantılandırmıştır ama çok da sıkı bir bağ sayılmaz.
Dikkat çeken bir nokta da, Leda’nın kocasıyla seviştikten sonra Zeus’u reddetmemesidir ki, aslında verilen gizli mesaj, kadın tatmin olmadan sevişmenin bitmesinin zararlı sonuçlar doğurabileceğidir.
[3] Sadece o an için kuğu kılığına girmiş olan Zeus’un neden hamile bırakmak yerine “yumurtlattığı” başka bir sorudur. Tanrılar diye bir şey olmadığını biliyoruz , tamam da, insanlar böyle bir fantaziyi neden yaptı ve neden kabullendi? Çünkü bu fantazinin mitolojide başka bir benzeri yoktur.
Yumurta konusu oldukça karmaşıktır. Bazı kaynaklar tek, bazıları iki yumurta olduğunu söyler. Dört kardeşin dördünün de yumurtadan çıktığını belirtir. Bazıları ise ikisinin yumurtadan çıktığı ikisinin doğrulduğu vs. vs. Konumuzu pek ilgilendirmediğinden oralara hiç girmiyoruz.

http://diflek.com/1141/troya-3-troyali-helen/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder