6 Aralık 2012 Perşembe

DEPRESYON NEDİR?

DEPRESYON NEDİR?
Depresyon kişinin mutlu olma ve hayattan zevk alma yetisini geçici olarak kaybettiği, duygudurumu, düşünceleri, bedeni ve zihni hastalandıran bir psikiyatrik bozukluktur. Kelime manası çökkünlüktür. Ruhsal durumun çöktüğünü ifade etmek için bu kelime kullanılır.

MAJÖR DEPRESYON NEDİR?
MAJÖR DEPRESİF BOZUKLUK NEDİR?
Mutsuzluk, keyifsizlik, umutsuzluk gibi depresif şikâyetler insanların zaman zaman yaşadıkları şikâyetlerdir. Hepimizin dibe vurduğu, kendini çok kötü hissettiği anlar mutlaka olur. Ancak majör depresyon geçici bir depresif durum değildir. Eğer depresif belirtiler gün boyu sürer, 2 haftayı aşkın bir süre devam eder ve işlevselliğini ileri derecede azaltırsa buna majör depresyon adını veriyoruz.

DEPRESYON BELİRTİLERİ
MAJÖR DEPRESYON BELİRTİLERİ
"Hiçbir şeyden zevk almıyorum"
Depresyonun en temel belirtisi, hayattan eskisi kadar zevk alamamaktır. Kişi eskiden hoşlandığı şeylerden artık hoşlan­maz olur. Sağlıklı bir insan güzel bir günden, iyi bir filmden, komik bir fıkradan hoşnut ve mutlu olur. Ancak dep­resyondaki kişi bu mutluluk duygusunu ve yaşama sevincini pek hissedemez. Hayat onun için boş ve anlamsızdır. Zevk veren meşguliyetlere yönelmez olur. Çok sevdiği arkadaşlarıyla bile bir araya gelmek istemez. Gelse bile hiçbir şekilde keyif alamaz. Eskiden yapmaktan çok hoşlandığı, zevk aldığı şeylerden artık zevk alamaz hale gelir. Üstüne başına bakmaz, çarşıya pazara gitmez, hiçbir şey almak gelmez içinden. Kendisini yaşlanmış hisseder. "Kırk sene yaşlanmış gibi­yim. Otuz yaşındayım, ama kendimi yetmiş yaşında gibi hisse­diyorum" der. Ev hanımları evin işlerini yapamaz hale gelir. Çocuklarıyla bile ilgilenemezler. Çocuklarının yemek, içmek, yıkanmak, giyinmek gibi fiziki ihtiyaçlarını bile tam olarak yerine getiremezler. Ağır depresyonda isteksizlik o kadar şiddetli hale gelir ki, hasta yataktan dahi çıkmak istemez. Erkenden uyansa da saatlerce yatakta uyanık vaziyette yatar ve bütün gün öylece yatmak ister. Televizyon seyretmez, kitap okumaz, konuşmaz, önüne konmazsa yemek bile yemez, kolunu kaldırıp yanı başın­daki sürahiden bir bardak su içmez. Daha da ağır depresyon­larda tuvalete bile gitmez.

Sebepsiz sıkıntı, bunaltı, huzursuzluk, heyecan, gerginlik, sinirlilik
Sebepsiz sıkıntı, bunaltı, huzursuzluk, heyecan, gerginlik ve sinirlilik de depresyonda sık rastlanan belirtilerdendir. Has­talar bu gibi durumları "Bunalıyorum, içim daralıyor, ruhum daralıyor, darlık geliyor geliyor" diyerek ifade edebilirler. Genellikle bu şikâyetlerinin sebepsiz, durduk yer­de geldiğini söylerler. "Göğsümün üstünde taş gibi bir ağırlık var" diyenlere de rastlarız.
Bazı depresyon hastalarında da sebepsiz bir heyecan gö­rülür. "İmtihana girecek bir öğrenci gibi heyecanlıyım" veya "İçimde sanki kötü bir haber alacakmış gibi bir his var" derler. Telefon çalsa irkilirler, gece vakti kapı çalsa kalpleri gümbür gümbür atmaya başlar. "Midemde bir şey çırpıyor" diyenler olur.

Gerginlik
Bazen herkese huzursuzluk ve sıkıntı gelebilir. Ama dep­resyon hastalarında bu şikâyetler şiddetli ve uzun süreli olarak ortaya çıkar. Çoğu hasta sabah yataktan sıkıntıyla uyanır. Dep­resyon hastalarının bu sabah sıkıntıları bezdiricidir. Hastalar, gün içinde belirli zamanlarda, bilhassa ikindi saatlerinden ak­şama doğru rahatlarlar. Depresyon geçirenlerin çok büyük bölümü kendilerini gergin hissederler. Ufak bir üzüntü karşısında gerildikleri gibi, üzücü bir olay olmasa bile gergindirler. Uykuda dahi gergin olduklarını, sabah her tarafları sızlayarak ve kaskatı vaziyette uyandıklarında fark ederler.
Huzursuzluk, sıkıntı, gerginlik ve heyecan gibi duygusal belirtilerin bedensel sonuçları da vardır. Kalp çarpıntısı, nefes darlığı, yutkunma güçlüğü, tansiyon değişiklikleri ve vücutta ısınma-yanma-karıncalanmalar depresyonda sıkça karşılaştığı­mız yakınmalardır.
Sıkıntı hissinin şiddetli olduğu depresyon hastalarında, inti­har riski de yüksektir. Bazen hastanın hissettiği sıkıntı öylesine dayanılmaz hale gelir ki, bu vakalarda depresyonu düzeltmeyen, ama sıkıntıyı gideren bazı ilaçların kullanılması gerekir. Tam ak­sine, depresyonu düzelten bazı ilaçlar, tedavinin ilk günlerinde sıkıntı hissini arttırıp hastanın kendisini daha kötü hissetmesi­ne yol açabilir. Başlangıçta sıkıntıyı arttıran bu ilaçlar, aslında kalıcı yan etkileri olmayan, uyku ve sersemlik yapmadıkları için de bilhassa tercih ettiğimiz ilaçlardır. Hastalar "Depresyon ilacı aldım, daha kötü oldum" dememeli, doktorlarına telefon edip veya bizzat gidip durumlarını anlatmalıdırlar.

Endişe, korku
Depresyondaki kişi endişelidir ve çok kolay kaygılanır. Ya­kınlarının başına kötü bir şey geleceğinden korkar, depremden korkar, yola giden eşinin kaza geçireceğinden korkar, çocukları­nın merdivenden düşeceğinden korkar, depremden korkar, has­talıktan korkar, ölümden korkar, cehennemden korkar, vb. Aklı hep kötü ihtimallerle doludur. Felaket senaryoları yazar durur.

Uykusuzluk
Depresyon hastalarının %90'ının uykusu azalır. Uyku azal­ması üç şekilde olabilir:
  1. Yatağa girdikten sonra bir süre uykuya dalmada güçlük. Kimi hastalar yarım saat ila bir saat kadar daima güçlüğü yaşar, kimileri ise sabaha kadar gözünü bile kırpmaz.
  2. Uykuya daldıktan sonra uyanma. Kimi depresyon hastaları her gece defalarca uyanır, kimileri ise gece yarısı bir kere uyanır ama bir daha sabaha kadar dalamaz.
  3. Sabah erken uyanma. Bazı depresyon hastaları gece geç bile yatsalar sabah erken uyanırlar.
Hastaların %10'unda ise uyku artışı olur. Ancak bu dinlen­dirmeyen bir uykudur. Zaten hemen hemen bütün depres­yon hastaları yorgun uyanmaktan yakınırlar.

İştahsızlık
Depresyon hastalarının %90'ının iştahı azalır. Hastalarda genellikle kilo kaybı da görülür. Kişi diğer şeylerden aldığı zev­ki yitirdiği gibi, yiyip içmekten aldığı zevki de kaybeder. "Bitkin düşmemek, hatta ölmemek için kendimi zorlayarak yiyorum" der. Hastaların %10'unda ise iştah ve kilo artar. Ancak bu ke­yifli bir iştahlılık değildir. "Zevk almadan, şuursuzca yiyorum; farkına varmadan yemeğe saldırıyorum" veya "Her şeye ilgimi kaybettim, sadece yemekten zevk alır oldum, ben de kendimi yemeğe verdim" derler.

Yorgunluk
Çoğu bedensel hastalık gibi pek çok ruhsal hastalık da yorgunluğa yol açar. Ancak depresyon, yorgunluğun en yay­gın sebeplerinden biridir. Bedensel hastalıklara bağlı yorgun­luklarda kişi iş yapmak ister, ama yorgunluğu buna engel olur. Depresyonda ise kişi hem isteksiz hem yorgundur.
Çabuk yorulma, otuz kırk adım attıktan veya bir kat mer­diven çıktıktan sonra derman kesilmesi daha çok bedensel hastalıklarda (kalp veya akciğer hastalıkları gibi) görülür. Depresyonda, hasta hiçbir şey yapmasa da yorgundur. Hatta sabah bile yataktan yorgun kalkar.

Unutkanlık, konsantre olamama, dikkat kusuru, kararsızlık
Unutkanlığın guatrdan, B12 vitamini eksikliğine kadar pek çok sebebi olabilir. Altmış yaşından büyüklerde en sık rastla­nan sebebi bunamadır (bilhassa Alzheimer hastalığı). Altmış yaşın altında ise ilk sırayı depresyon alır.
"Hiçbir şey düşünemiyorum, söylenenleri anlamıyorum, etrafımda konuşulanların farkında değilim" gibi şikâyetlerin altında genellikle depresyon yatar. Hasta kararsızlıktan yakı­nır. Basit konularda bile karar vermekte zorlanır.
Unutkanlık bazen o kadar şiddetli olur ki, kişinin dep­resyon mu geçiriyor bunamış mı anlamakta zorluk çekeriz. Unutkanlık her zaman bu kadar ağır olmasa da, dikkati sürdürememe, konsantre olamama gibi belirtiler de eklendiğinde iş performansını, okul başarısını epeyce etkiler. Okuyamama, okuduğuna yoğunlaşamama ve okuduğundan bir şey anlamama şikayetleriyle karşılaşırız.
Depresyon genellikle tam olarak düzelen bir hastalık oldu­ğu halde unutkanlık geç düzelir. Hatta dikkat ve hafıza kusuru bir iki yıl kadar da sürebilir. Depresyon geçiren bazı kişilerde ise unutkanlık hiçbir zaman tam olarak düzelmez.

Cinsel isteksizlik
Cinsel isteksizliğin kadında da erkekte de en sık görülen sebeplerinden biri depresyondur. Kişi cinsel ilişkiye pek arzu duymaz. Cinsel ilişkiye girse bile fazla zevk almaz. Depresyon ayrıca erkekte sertleşme sorununa, aşın erken veya geç boşal­maya, kadında ise orgazm olamamaya yol açabilir.

Değersizlik duyguları, kendine güvensizlik
Acı bir olayla karşılaşan her insan üzülür. Depresyonun üzüntüden önemli bir farkı, depresyon geçirmekte olan kişide beliren değersizlik duygularıdır. Depresyonda kişi kendisini yetersiz, başarısız, çirkin, aptal biri gibi görür. Hatta bunlara sıklıkla suçluluk ve günahkârlık duyguları da eklenir. Geçmiş­te yaptığı bir sürü iyi şey silinirken, küçük hatalar kişinin gö­zünde büyür. Hasta "Kendime güvenimi kaybettim, halbuki eskiden taşı sıksam suyunu çıkarırdım" der.
"Ben bu dünyada fazlalığım, ben olmasam her şey daha iyi olacak, ben yok olsam herkes kurtulacak" gibi düşüncelere çok rastlarız. Bazıları geçirmekte olduğu depresyonu, Allah'ın verdiği bir ceza olarak görür. Bazıları ise gelecekte cezalandı­rılacağına inanır.
Yani depresyon bir bakıma 'kendinden nefret' hastalığıdır. Kendinden nefret had safhaya vardığında, kişi canına bile kı­yabilir.

Ölüm ve intihar düşünceleri
Depresyon geçiren kişi intiharı düşünmese bile aklına sık sık ölüm gelir. Bazıları intiharı düşünmezler, ama "Keşke öl­müş olsaydım" derler. "Dini inançlarım olmasaydı veya ailemi üzmeyeceğini bilsem şimdiye kadar bin kere intihar etmiştim" diyen hastalarla da devamlı karşılaşırız. Ancak depresyon ağır­sa dini inançlar bile intiharı önleyemeyebilir.
Hasta yakınlarının yaptığı en büyük hatalardan biri, "Güç­lü ol, depresyonu yen, kendi kendinin doktoru ol, gez toz gül eğlen" gibi halden anlamaz yaklaşımlardır. Depresyon hastası gezmekten, eğlenmekten, kısacası hayattan zevk almaz. Hiç­bir şeyden zevk alamadığını gördükçe de hayattan iyice soğur. "Kendin yen, güçlü ol" gibi öğütler ise, zaten değersizlik duy­guları taşıyan hastanın kendisini iyice yetersiz hissetmesine yol açar. Çevrenizde biri depresyondaysa, yanlış nasihatlerin ölüm getirebileceğini unutmamalısınız.
Depresyon geçiren her yedi kişiden biri maalesef kendi ha­yatına kendi elleriyle son verir. İntihar, 25 yaşın altındaki kişi­ler arasında yaşanan ölümlerin ikinci veya üçüncü sırada gelen sebebidir. 40 yaşın altındaysa ikinci veya üçüncü sırada yer alır. Yaşlandıkça intihara bağlı ölümler artar, ama kalp-damar has­talıklarına ve kanserlere bağlı ölümler de arttığı için intihar, ölüm sebepleri sıralamasında geriler.
Kişinin zihninde belli bir intihar yöntemi dolaşıyorsa (ken­dini asmak, silahla vurmak, yüksekten atlamak, ilaç içmek gibi) tehlike iyice artmış demektir. İntihar etmek istediğinden
bahseden bir depresyon hastası çok ciddiye alınmalıdır. İnti­har fikirleri yoğunsa hastayı, hastanede yatırarak tedavi etmek şarttır. Böyle durumlarda birkaç hafta psikiyatri servisinde yat­mak hastanın hayatını kurtarır.

DEPRESYONLU BİRİNİ YÜZÜNDEN TANIMAK MÜMKÜN MÜ?
Affekt yani duygulanım kişinin duygularının yüzüne yansımasını ifade eden bir terimdir. Bir insanın duygulanımını yüzüne bakarak anlayabilirsiniz. Birbirine yakın insanlar karşılaştıklarında “bugün seni gergin gördüm, seni sıkıntılı gördüm, mutsuz görünüyorsun, nedir bu suratından düşen bin parça, neye sinirlendin yine” veya “çok neşeli görünüyorsun, kulakların tavana vuruyor, ayakların yerden kesiliyor, cennetten bir haber mi aldın” gibi ifadeleri sıkça kullanırlar. İşte bu ifadeleri kişilerin yüz ifadelerinden hareketle söylerler. Mood yani duygudurum ise kişinin ruhsal iklimini belirtir. Ruh dünyamız güneşli mi, yarı açık mı, bulutlu mu, yağmurlu mu, karlı mı, çok sıcak mı soğuk mu duygudurumunu inceleyerek anlarız. Günlük hayatta duygusal değişimler kısa sürelidir ve gelip geçicidir. Sağlıklı bir insanın ruhsal iklimi yaz gibi günlük güneşliktir. Arada yağmur, kar, hatta dolu yağar, hava kapalı olur, bulutlu olur, ama ne olursa olsun mevsim hep yazdır. Ancak depresyonda durum değişir. Mevsim kış olur. Hava hep kapalıdır, yağışlıdır ve soğuktur. Bu da yüz ifadesine yansır, kişi hep kederli, mahzun, mutsuz, umutsuz ve çaresiz bir görünümdedir. Depresyonu kişinin yüzüne bakarak teşhis etmek mümkün değildir. Ancak ruh ikliminin verdiği etkiyle yüzde bir takım değişiklikler kendini gösterir. Kişide “omega yüzü” dediğimiz enteresan bir görüntü oluşur: Kederle kasılan yüz kasları, göz altla­rından ve burun kenarlarından dudak köşelerine kadar takip edildiğinde bir omega harfinin oluştuğu dikkat çeker.

DEPRESYONDA AZALAN İŞLEVLER
İşlevsel Yavaşlık (Psikomotor retardasyon)
Kimi depresyonlu kişi o kadar isteksizdir ki parmağını oynatmak bile ağır bir yük gibi gelir. Bu hastalar ağızlarını açıp bir kelime söylemeye dahi üşenirler. Bu tür depresyon vakalarında hasta durgun ve hareketsizdir, çok az konuşur. Dikkat, bellek ve konsantrasyon kusuru da buna eklendiğinde size geç cevap veren, konuşmayı sürdürmekte zorluk çeken, hem hareketleri hem zihni yavaşlamış, külçe gibi yığılmış bir insanla karşılaşırsınız. Bazı depresyonlu kişilerde ise tam tersine hızlanmış gibi bir görünüm söz konusu olur. Hızlanmış depresyonlularda huzursuzluk ön plandadır. Son derece gergin görünür; dudaklarını yer, saçlarını çekiştirirler. Elleri devamlı hareket halinde, bacakları kıpır kıpırdır. Bazen yerinde duramaz ve sürekli gezinirler. Bütün bunlar birleştiğinde, depresyon hastasının yaşlan­mış göründüğünü söyleyebiliriz. Depresyonda kişiler sanki on yaş yirmi yaş yaşlanmış gibidirler. Tedavi edildiklerinde ise inanılmaz genç ve güzel bir görüntüye kavuşurlar.

Aslında depresyon beynin ruhsal ve zihinsel performansının düşmesiyle karakterizedir. Beynin hemen hemen bütün fonksiyonlarında bir yavaşlık ve düşme söz konusudur.
Bu duygularda olunca hüzün, keder, mutsuzluk
Düşüncelerde olunca umutsuzluk ve karamsarlık içeren düşünceler oluşur
Mimik sayısı ve göz teması azalır, konuşma, yürüme ve hareketleri yavaşlar
Düşünce hızı, duygulanım yavaşlar. Muhakeme gücü azalır, karar vermede zorlanma yaşanır
Zihinsel performans düşer: Unutkanlık, dikkat ve konsantrasyon zayıflar
Problem çözme, planlama, programlama, organize olma yetileri zayıflar
Karar verme mekanizması yavaşlar
Çevreye ve hayata ilgi azalır
Motivasyon hızı düşer
Bir işe başlama isteği azalır
DEPRESYON, UNUTKANLIK VE DEMANS (BUNAMA)
Depresyonda Demans (Bunama) Riski Artar
Depresyonda beyin hücrelerinin performansları serotonin gibi hormonların eksikliğinden dolayı düşüyor. Bu düşmeden bellek hücreleri de nasibini alıyor. Hipokampus adını verdiğimiz beyin bölgesi bellek kayıtlarının saklandığı bölge. Bu bölgenin erimesi geri dönüşümsüz bir unutkanlık tablosuna sebep oluyor. Alzheimer tipi demansta en çok etkilenen bölge bu hipokampus bölgesidir. Yapılan beyin görüntüleme araştırmalarında depresyonlu bireylerde geçici olarak hipokampus bölgesinin volümünün azaldığı tespit edilmiştir. Bu bireyler depresyon tedavisine alındıktan 6 ay sonra yapılan ölçümlerde bu bölgenin hacminin yine eski haline geldiği gösterilmiştir. Bu bilgiler bizi depresyonun tedavi edilmediği taktirde kalıcı bir unutkanlığa hatta demansa zemin hazırlayacağı konusunda uyarıyor.
50’li yaşlardan sonra depresyona giren bireylerde, tedavi olunmadığı taktirde Alzheimer Demans riski %33 artmaktadır.
Depresyonlu bireylerde unutkanlık ön plandaysa ve şiddetliyse mutlaka nöro-psikolojik testlerle seviyesi belirlenmeli ve gerekirse tedaviye belleği güçlendiren ilaçlar eklenmelidir.

DEPRESYON VE DİKKAT
Dikkat zihnin anahtarı niteliğinde bir fonksiyondur. Dikkat zayıflayınca beynin zihinsel performansı düşüyor. Dikkati zayıflayan bireylerde planlama, programlama, anlama, kavrama, organize olma, problem çözme, belleğe kaydetme gibi yönetsel işlevlerde düşüklük söz konusu oluyor. Ayrıca zihinsel performans düşüklüğüne ek olarak motivasyon, istek, ilgi ve bir işe başlama enerjisi gibi ruhsal işlevlerde de zayıflama oluyor. Yani hem dikkatte azalma ruhsal sorunlara zemin hazırlıyor hem de ruhsal rahatsızlıklar dikkat performansını düşürüyor. Yani dikkatle beynin ruhsal ve zihinsel işlevleri arasında birebir bir ilişki vardır.

Depresyon Dikkati Zayıflatır
Depresyonda birçok beyin alanlarında olduğu gibi dikkatle ilgili alanlarda da performans düşüklüğü söz konusu olur. Bunda en büyük etken serotonin ve norepinefrin gibi hormonların seviyelerindeki düşüklüktür. Depresyonda özellikle beynin ön bölgelerin işlevselliğinde bir azalma gözlenir. Bu azalmanın sonrasında gelişen dikkat zayıflığı iki sebeple olur:
  • Dikkatle ilgili hücrelerin işlevi azalır: Bunun sonrasında direk olarak dikkat zayıflığı oluşur.
  • Dikkatin ruhsal komponentini oluşturan ilgi, istek, motivasyon gibi işlevler zayıflar: Bu da dolaylı olarak (sekonder) dikkat zayıflığına sebep olur.
Dikkat Zayıflığı Unutkanlığa Neden Olur
Depresyonda kişilerin planlama, programlama, problem çözme, anlama, kavrama, organize olma konularındaki zayıflamanın en büyük sebebi ilgi, istek ve motivasyonun zayıflamasının yanında dikkat performansının düşmesidir. Aynı şekilde depresyonda görülen unutkanlığın da altında hem hafıza hücrelerinin performans düşüklüğü hem de dikkatin zayıf olması yatar. Bilginin kaydedilmesinde ilk şart bilgi kaynağına yönelme, konsantre olma ve bilgiyi ilk etapta tutabilmektir. Bilginin ilk dakikalarda tutulabilmesi, bilgiye konsantre olabilmek ve odaklanabilmekle mümkündür. Eğer bir yoğunlaşma ve dikkati odaklama sorunu söz konusuysa hafıza işlevi de zayıflayacağından unutkanlık baş gösterecektir. O yüzden unutkanlığı olan depresyonlu bireylerde dikkati ölçen testlerin yapılması tedavinin gidişatı açısından önem arz etmektedir. Klinik uygulamalarımızda depresyonlu bireylerde dikkat eksikliği ve buna bağlı unutkanlıklarda depresyon tedavisine dikkati destekleyen uygulamaların eklenmesi tedaviye büyük katkı sağlamaktadır.
Dikkat ve Unutkanlık Testleri Kimlere Uygulanmalı?
  • Dikkat problemi yaşayanlar
  • Bütün hafif veya orta derece unutkanlıklar
  • İşlerini organize etmede zorlananlar
  • Zamanı kullanamayanlar
  • Akademik performans düşüklüğü yaşayan öğrenciler
  • Ders çalıştığı halde sınavlarda başarılı olamayan öğrenciler
  • Dikkat ve konsantrasyon sorunu yaşayan depresyon, panik, takıntı hastaları
  • Planlama ve programlamada zorlananlar
  • Okuduğunu ve dinlediğini anlamada zorlananlar
  • Çok yoğun çalışan iş adamları
  • Pilotlar ve uçuş görevlileri
  • Uçuş kulesinde ve hava trafiğinde çalışanlar
  • 50 yaş üstü bireyler
  • Motivasyon ve ilgi sorunu yaşayanlar
  • Bir işe başlamayı bir türlü başaramayanlar
  • İşinde sebat edemeyenler
  • Bir yerde duramayanlar, hemen sıkılanlar
  • Aşırı hareketli kişiler
  • Sık sık sakarlık yapanlar, kaza ve yaralanma geçirenler
  • Eşyalarını sağda solda unutanlar
  • Yapacakları işi unutup aksatanlar
  • Dalgınlar
  • Ocakta sık sık yemek unutan kadınlar
  • Neyi alacaktım sorusunu çokça soranlar
  • Muhakemede zorluk yaşayanlar
  • Neden sonuç ilişkisini kuramayan çocuklar
  • Hayatlarında hep yanlış kararlar alan bireyler
  • Şizofreni hastaları
                                                                                                  http://www.htanoropsikiyatri.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder