İnsan mutsuz olur; hayata küser. Sınava girer, başaramaz; hayattan kopar. Eşiyle anlaşamaz, huzursuzluk diz boyunu aşar. İş bulamaz, bulsa iyi maaş alamaz, ev sahibi, market masrafları, faturalar ‘of’ dedirtir, bunalım düzeyi zirveye çıkar. Genç kızlar evlenmek, iyi bir eş bulmak, erkekler beğendiklerine kendilerini kabul ettirmek derdine düşer. Evlenemeyen de evlenen de, çocuğu olan da olmayan da dertlidir. Kadınlar kendilerini dört duvar arasında demir parmaklıkları olmayan, istendiğinde kapısını açabildikleri bir hapishanede olduklarını hissederler. Hayat, kendilerine çizildiğine inandıkları kötü bir senaryodan mı ibarettir? ‘Ben mutlu olamam, ben başaramam, benim için sevgi ve iyi bir yaşamın adı bile yok(!)’ diyenlerin çokluğu size haklılık payı mı veriyor? Hastalıklar, ölümler ve sıkıntılar çevremizde cirit atıyor. “Ben nasıl mutlu olayım?” diyerek hayata bakanların yaşamaktan umudunu kestiğini hissediyoruz. Yaşayan insanların çoğunun canlı cenaze olması bundan mıdır? Boşvermişlik, ahlaki değerlere sahip çıkmamak, dinden uzaklaşma, idealsizlik, yaşama amacını unutmuş insanların durumunu anlatmıyor mu?
“Neden yaşamalıyız?” sorusuna en iyi cevap, “Neden dünyaya geldik?” sorusuna verilecek cevap olmalı. Neden dünyaya geldiğini bilmeyen bizler, nereye gittiğimizi de, bizi neyin beklediğini de bilmiyoruz demektir. Nefes alabilmemin, görüp işitebilmenin bize verilmiş bir hazine olduğunu fark edemiyor, mutsuzluğu aslında kendimizin ürettiğini anlayamıyoruz. “Neden yaşamalıyız?” sorusunun altına aklınıza gelen cevapları sıralayın. Bu cevapların en başında, “Biz bu dünyaya kendi isteğimizle gelmedik ve kendi isteğimizle de gidemeyiz. Bizi buraya gönderen Yüce Yaratıcı’nın (cc) emirleri doğrultusunda hareket etmekle mükellefiz. Yani Allah’ın (cc) rızasını kazanmak için yaşamalıyız...” gelecektir. Şimdi bu cevabın yanına aklınıza ne kadar sorununuz varsa yazın. İsterse sayfalarca dolu olsun. Bir tarafta Allah’ın bize yüklediği bir sorumluluk ve diğer tarafta sorunlar. Bir tarafta Allah’ın bizler (hem bu dünya hem de eberi kalacağımız öbür dünya) için müjdeleri ve diğer tarafta kendimizle uğraştığımız dertler. Hangisi büyük? Allah’ın emrettikleri ve vaat ettikleri karşısında hepsinin silinip gittiğini fark edebildiniz mi? Hayata ve dertlere, sıkıntılara bir de bu gözle bakmaya ne dersiniz?
                                                                                                  http://forum.islamiyet.gen.tr