28 Kasım 2012 Çarşamba

Aztek - İnka - Maya Kehanetleri

 
 

Aztek - İnka - Maya Kehanetleri
Mayaların kehanetlerle dolu takvimi kendi sonlarını da ayrıntılı bir şekilde anlatıyordu. Mayaların bu öngörüsüne, modern insan sadece 12 yıl önce bilimsel açıklama getirebildi.

Maya Uzmanı Astrofizikçi Cotterell, "Vatico Latin Kitabesi"ne göre Aztekler'in Mayalar'dan farklı olarak daha önce yaşanılan dört çağı farklı ezoterik (gizli öğreticilik) ve sembolik üsluplarla anlattığını söylüyor. Üstelik Cotterell bu çağlarda adı geçen tanrıları Yazıt Tapınağı'ndaki mezarların üstündeki "Palanque Kapağı"nda da keşfetmeyi başardı. Bu çağlara ilişkin bilgilerin ayrıntıları şöyle;
* Birinci Güneş Çağı: (Matlactili) 4008 yıl süren bu çağda yaşayanlar mısırla beslenen devlerdi. Güneş, su tarafından yok edilmişti. İnsanlar balıklara dönüştürülmüştü. Bazıları bu afetten sadece Nene ve Tata adında bir çiftin, su kenarında yaşayan bir ağaç tarafından kaçırılıp kurtarıldıklarına inanmıştı. Diğerleri ise, sular çekilinceye kadar bir mağaranın içine saklanarak kurtulan yedi çift olduğunu savundu. Bu çağda hüküm süren tanrıça Tlaloc'un karısı (Yeşim Etekli Tanrıça) Chalchiuhtlicue'dir.
MAYMUN İNSANLAR
* İkinci Güneş Çağı: (Ehecatl) 4010 yıl süren bu çağda yaşayanlar Acotzintli diye bilinen yabani bir meyve yiyerek besleniyorlardı. "Güneş Ehecatl" (Rüzgâr Güneşi) tarafından yok edilmişti. İnsanlar maymuna çevrilmiş, ağaçlara tutunmak suretiyle hayatta kalabilmiştir. Bir kadın ve bir adam, bir kayanın üzerinde durarak yıkımdan kurtulmuşlardı. Bu çağa "Altın Çağ" denir ve "Rüzgâr Tanrısı" hüküm sürerdi.
* Üçüncü Güneş Çağı: (Tleyquiyahuillo) 4081 yıl süren bu çağda insanlar "İkinci Güneş"ten kurtulanların torunlarıdır. Tzincoacoc adlı bir meyve yiyerek beslenen bu insanların yaşadığı dünya, Chicunahui Ollin günü denilen yangınla yok oldu. Bu çağa "Tzonchichiltic" (Kırmızı Kafa) adı verilmiştir ve "Ateş Tanrısı" tarafından yönetildiğine inanılırdı.
* Dördüncü Güneş Çağı: (Tzontlilac) 5026 yıl önce başladı. Tula'nın kurulduğu bu çağa Tzontlilac (Siyah Saç) adı verilir. İnsanlar kan ve ateş yağmuru sonrasında açlıktan ölmüşlerdir.

MAYALARIN ÇÖKÜŞÜ
Maya uzmanlarından Brooks, Mayalar'ın çöküşünü, M.S. 600 ve 1100 yılları arasında tropikal enlemlerde baş gösteren iklimsel nemliliğin değişimine bağladı. 10 derece ve 20 derece Kuzey enlem bölgelerinin, sert iklim dalgaları bakımından oldukça hassas olduğu bugüne kadar pek çok araştırmacı tarafından dile getirildi. Harvard Üniversitesi araştırmacılarından Sheret S Chase de benzer şekilde M.S. 790 ve 810 yılları arasında Maya Uygarlığı'nın kuraklığa maruz kaldığını iddia etmiştir. Mayaların çöküşüyle ilgili merak uyandıran asıl konu Mayalar'ın çöküş dönemi sırasında Güneş'le ilgili manyetik bir tersinirlik bekledikleriydi. Onlar bu tersinirliği güneş ışın bombardımanının artışı, bebek ölüm oranı artışı ve nesil tükenmesi olarak gösterdi. Ancak Mayalar daha bu olaylar baş göstermeden böyle bir şeyle karşılaşacaklarını biliyordu ve bu bilgilerini takvimlerine işlemişlerdi.
260 GÜNLÜK DÖNGÜ
  Mayaların ağaç kabuklarına yazdıkları günümüze kalabilmiş en eski kitapları olan Dresden Kitabesi'nde de Mayaların 260 günlük döngü üzerinde yoğunlaştıkları görüldü. İlk başta kimi uzmanlar belirli bir periyotta kendini tekrar eden günler zincirinin, herhangi bir göksel ritimle alakasının olmadığı yorumunu yaptı. Ancak, bu döngünün güneşin değişen kutup ve ekvatoral manyetik alanlarıyla yakından ilişkili olduğu, daha sonra yapılan bilimsel çalışmalarla net bir şekilde ortaya kondu. Fakat yine de bu döngünün kesin bilimsel temellere oturtulabilmesi, sadece, son on iki yıldaki uzay çağı araştırmaları ve uzay yolculukları sayesinde yapılabilen modern astronomik gözlemler kullanılarak mümkün oldu. Bizim en son uzay araştırmalarımızın sonunda fark ettiğimiz 'güneşin manyetik tersinirliğinin zamanını ortaya çıkaran döngünün önemini ve varlığını' Mayaların anlayabilmeleri gerçekten nasıl gelişmiş bir uygarlık olduklarının kanıtıdır.
Aztekler'de gizli öğreticilik
Binlerce yıldır gizemi çözülemeyen Maya Uygarlığı, esrarını korumaya devam ediyor. On dokuzuncu yüzyıl sonlarında Meksika’da yapılan araştırmalarda bölgenin gizemli uygarlığının izine rastlayan arkeologlar, sık ormanların içinde sanki doğa tarafından saklanmış gibi duran, dev taş anıtların ve tapınakların sırrını çözmek için araştırmalarını yoğunlaştırdılar. Bu balta girmemiş ormanlarda, Mısır piramitlerini andıran büyük taş tapınakların ve görkemli piramitlerin ne işi vardı? Nasıl, ne zaman, kimler tarafından yapılmışlardı? Üstelik bu dev taş binaları yapanlar Mısır hiyerogliflerine benzeyen yazılarla eserlerini süslemişlerdi de…1869 yılında Fransız din adamı Brasseur De Bourbourg’un, Madrid Kraliyet Kütüphanesinde, bölgeye ilk gelen rahip Diego De Landa’nın eski kayıtlar arasında kaybolmuş ‘Relacion De Las Cosas De Yacatan’ adlı günlüklerini bulması, Batı’nın Mayaları anlamaya başlamasındaki en önemli adımlardan biri oldu… Yucatan ise bugünkü hali ile de çok güzel…
MAYALARIN YERLEŞİM ALANLARI:
Yucatan-Campeche-Tabasco-Chiapas-Gautemala-Honduras
Orta Amerika’da kendi dönemlerinin en büyük uygarlığını yaratan Mayaların yerleşim alanları, bugünkü Meksika’nın Yucatan, Campeche, Tabasco ve Chiapas eyaletlerinin yanı sıra, Gautemala’nın tamamını, Honduras’ın da büyük bir bölümünü kapsıyordu. İ.Ö.600 yıllarına kadar süren bu şaşırtıcı ve gizemli uygarlığın kültürüyle ilgili araştırmalar derinleştikçe, sahip oldukları kadim bir bilgi birikimleri olduğu ortaya çıktı. Ne yazık ki, Mayalara ait ‘codex’ adını verdiğimiz az sayıda birkaç belge dışında elimizde sadece dev tapınakları ve piramitleri var… Mayalardan bazıları, atalarından kalan tüm kültürün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu anlar anlamaz anlatıları yazıya geçirme gereksinimi duydular. 19.YY. da kendi dilleriyle ama Latin alfabesi kullanılarak yazılan "Popol Vuh" adlı büyük destanları ve ‘Jaguarlar’ adıyla bilinen bir grup rahibin yazdığı Chilam Balam’ adlı eserleri bu kaygıyı taşıyordu.
  Mayalar, dünyanın
‘dört güneş’ yaşayıp tamamladığını; halen Beşinci Güneş’i yaşamakta olduğumuzu anlatırlar. Bu inanışa göre Dördüncü Güneş’in sonunda su elementiyle ilgili felaketler, yani büyük seller ve sağanaklar yaşanmıştı. Tıpkı Tufan mitlerinde olduğu gibi. Beşinci Güneş’in sonunu da, büyük depremler getirecekti. Atalarından Mayalara sözlü gelenekle aktarılan mitlerde hep yinelenen bu evrensel döngüden söz edilmektedir. Mayaların bütün sanat yapıtlarında, mimarilerinde, tapınak süslerinde, bilinçaltında yaşayan bu yok oluşun getirdiği korkunun izlerini buluruz. Aynı üslup, çok daha sert biçimde Toltek ve Aztek kültürlerine de taşınmıştır. Bu nedenle, C.W.Ceram haklı olarak Orta Amerika uygarlıklarını Korku İmparatorluklarıolarak niteler.
AZTEK TAKVİMİ Dairenin merkezinde, geride kalan dört çağ ve şu an içinde bulunduğumuz beşinci çağı simgeleyen glifler görülüyor. Aztek modeline göre de, Mayalarda olduğu gibi, içinde bulunduğumuzBeşinci Güneş’, son çağdır. Ama onlar, bitiş yılını Mayalar kadar büyük bir kesinlikle bilmezlerdi ve takvimlerinde işaretli değildi. Biçimsel olarak, Güney Amerika’daki İnka uygarlığının kozmolojisinde de dünyanın tarihine ve evrendeki döngülere ilişkin Maya ve Azteklere oldukça paralel bir anlayış karşımıza çıkar. And Dağları’nın bu egzotik imparatorluğunun sakinlerinin de uzak atalarından dünyanın belli kritik tarihsel evreleri birer birer tamamlandığına ilişkin bir geleneği teslim aldıklarını görürüz.
DRESDEN KİTABESİ  Mayaların en eski kitapları olan Dresden Kitabesi'nde de 260 günlük döngü üzerindeki bilgilerinin kökeni hala sırrını saklıyor. Mayalar kimdi? Bütün bunları nereden nasıl öğrenmişlerdi?
Kehanet niteliği de taşıyan, kadim astrolojiyi hatta astronomiyi günümüzdeki bilim adamlarından daha iyi bilen Aztek-İnka-Maya uygarlıkları sırlarını ve hala bulunmamış gizli kitabelerinin sırlarını bize ne zaman açacak?
Gerçekten de, bizim en son uzay araştırmalarımızın sonunda fark ettiğimiz 'güneşin manyetik tersinirliğinin zamanını ortaya çıkaran döngünün önemini ve varlığını' Mayaların binlerce yıl önce anlayabilmeleri ve bu bilgilere uygun astrolojik/astronomik/matematik hesapları kullanmaları gerçekten nasıl gelişmiş bir uygarlık olduklarının kanıtıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder