25 Kasım 2012 Pazar

Hırs Duygusu Ve Dünya Hayatı

Hırs Duygusu Ve Dünya Hayatı


İnsanda bir takım duygular vardır ki, bu duygular iyiye de kullanılabilir, kötüye de. Bunlardan birisi hırstır.
Hırs: Tama, aç gözlülük, aşın tutku, sonu gelmeyen istek gibi manalara gelir.(24)
Eğer insan bu duyguya kapılırsa mal, mülk, makam, mevki hırsı öylesine kendini sarar ve kaplar ki, Peygamberimizin ifadesiyle:
"Kişiden mal hırsının, şeref ve mevkiye düşkünlüğünün dinine yaptığı zarar, iki aç kurdun sürüye yaptığı zarardan daha büyük olur." (25)
Halbuki bu duygu insana, iyilik yolunda, hayır için ve hak yolunda kullanmak için verilmiştir. İmanda, İslam'da ve hakta sebat için insana bu duygu verilmiştir. Bilhassa ebedi hayatımızı alakadar eden hususlarda hırsa büyük iş düşer, kişi gevşemeden, ümitsizliğe karamsarlığa, bedbinliğe, bıkkınlığa düşmeden yoluna devam eder. Dünyalık şeyler hususunda da hırslılık önemlidir. Çünkü bu duygu sayesinde insanlar, pek çok işlere imza atarlar, pek önemli hadiseleri aşarlar ve zorluklan, sıkıntılan, dar boğazlan bu hırsla geçerler ve selamete ererler. Tabii ki bu, bize verilen hırs duygusu iyi yolda kullanılabildiği zamandır. Ya değilse kötüye alet edilirse, yanlış anlaşılırsa işte o zaman insanın başına dert olur, hem dünyasını hem de ahiretini tehlikeye düşürebilir...
İnsan ibadetler hususunda çok hırslı olmalı, asla tavize yanaşmamalıdır. Peygamberimiz (sav): "İnsanlann üzerine öyle bir zaman gelecek ki, onların içinde dini (nin icaplarını yerine getirme) üzerinde tahammül gösteren, avucunun içinde ateş parçası tutan gibidir" buyurur. (27)
Ebu'd Derda'nın (r.a.) rivayet ettiği bir hadisi şerifte de dini hususlar için sabır ve tahammül etmenin gerekliliği şu şekilde ortaya konulur:
"Paramparça edilsen ve (ateşte) yakılsan bile! Allah'a hiçbir şeyi ortak etme. Ve hiçbir farz namazı bile bile bırakma. Çünkü kim bir farz namazı kasıtlı olarak bırakırsa zimmet (yani ilahi teminat) kendisinden uzaklaşmış olur. İçki de içme, çünkü içki her şerrin anahtarıdır." (28)
İşte Allah yolunda hırslı, sabırlı, sebatlı ve kararlı olmanın gereğini ortaya koyan bir ikaz...
Acaba bu duygumuz hep böyle güzel, hep böyle olumlu mu kullanılıyor? "Bununla beraber Allah kullarına rızkı bol bol seriverse, arzda azar ve taşkınlık ederlerdi. Velâkin Allah dlediği kadar bir miktar ile indiriyor." (42 Şura, 27)
Bu duygu, dünyalık, makam, mevki elde etmeye yönelik olursa, işte o zaman tehlike sinyalleri vermektedir. Hani Peygamberimizin (s.a.v) buyurduğu şekliyle: "Dünya sevgisi her çeşit hatalı davranışların başıdır. Bir şeye olan sevgin seni kör ve sağır yapar." (29) "İnsanoğlu ne kadar yaş-lansa da, madde hırsı içinde canlı kalır." (30)
Bu hırs duygusu, madde sevgisi doyuma ermeyecek bir mahiyettedir: "İnsanoğlu iki vadi dolusu altına kavuşsa bir üçüncüyü arayacaktır. Hatta dünya dahi verilse "Yeter" demeyecektir, onun; gözünü ancak toprak doyuracaktır. (31)
Peki öyleyse dünya nedir? Bütün hataların başı olan dünya sevgisi nasıl anlaşılmalıdır? Hem dünyanın içinde yaşayıp hem de bu sevgiden uzak kalmak ne demektir?
İslam mütefekkirleri dünyayı, kınanan, yerilen dünyayı şöyle tarif ediyorlar:
Hz. Mevlana: Dünya nedir? Dünya ne kumaş, ne para, ne kadındır. Dünya insanı Allah'tan gafil bırakan şeydir, diyor. Yani, denizde geminin yüzmesi gibi kulun dünya nimetleri içinde bulunduğu halde onların sevgisini gönlüne yerleştirme-mesidir. Çünkü gemi suyun içinde yüzer, fakat su geminin içine girecek olursa gemi batar. Kulun eşyaya, servete sahip olması gerekir, servet ve eşyanın kula hizmetçi olması icab eder. Çünkü bunlar, insanın hizmetine verilmiş şeylerdir. Kişinin kendi hizmetçilerinin hizmetçisi ve kölesi haline gelmesi ne kadar gülünçtür?
Abdulkadir Geylani Hazretleri: "Dünyayı kalbinden çıkar, onu elinde tut veya cebine koy; zira o haliyle dünya sana zarar vermez." diyor.
Dünyanın şerli, zararlı, çirkin, menfur, değersiz ve tahkire layık yönü; insanın, dünyanın, dünyalıkların, eşyaların kulu-kölesi haline gelmesidir. Övülen, sevilen ve tasvib edilen yanı ise; kişinin dünya hayatını ve malını bir fırsat bilerek, Allah yolunda çalışması, Allah için harcaması, kendi ahireti için hazırlık yapması ve geçici şeylere al-danmamasıdır Dünyayı kalben değil, kesben sevmelidir. Dünyayı kesben değil, kalben terketmeli-dir.
Çünkü ahirette bu dünyada kazanılmaktadır. "Dünya ahiretin tarlasıdır." (32) İstenilen, Allah'ın rızası için yarışların yapıldığı, hayırlı ve sa-lih işlerin yapıldığı dünyadır. Hadis-i şeriflere göre istenilmeyen, bütün hataların başı, belaların sebebi, ahlaksızlığın kaynağı, ahirete zıt olan bir dünya anlayışıdır, sapıkların ve dünyaperestlerin dünyasıdır.
Dünyaya müslümanlar sahip çıkmaz ve görevlerini yapmazlarsa, dünyaya Karun ruhlular sahip olur ve bozarlar. İnsanlara kötü örnek olurlar. Müslüman dünya için çalışır, dünyadan nasibini unutmaz, ancak dünyayı gaye haline getirmez. Dünyayı ahiret hazırlığı için fırsat görür ve değerlendirir, kulluğunu gerçekleştirir. Hırsını hak yolda, hak için, hakkın hakimiyeti için kullanır...


Kynak:http://www.islamikariyer.com/
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder