3 Kasım 2012 Cumartesi

ANNE HAKKI ÖDENİRMİ ?

  


Anne hakkı ödenir mi, geçmişlere dua ulaşır mı?
Anne hakkı ödenir mi, geçmişlere dua ulaşır mı?

" annenin evladı üzerindeki hakkı ne kadardır? Anne ne yapmış olursa olsun evlat evlatlığını yapar mı?"

İki hakkı ödeyemeyiz. Birisi Allah'ın hakkı. Çünkü O bizi yoktan var etmiş, hayatı vermiş ve yaşatıyor, dünyayı ve âhireti de bizim için hazırlamış.


Biz de sadece Ona olan şükrümüzü ifade etmek için kulluk görevini yaparak Rabbimize olan sevgimizi dile getiririz. Ödenemeyen diğer bir hak da anne hakkıdır. Ne yaparsak yapalım anne hakkını ödememiz mümkün değil. Ona da Kur'ân'ın öğrettiği biçimde "ihsan" ile muamele ederek, her konuda iyi davranıp, gönlünü hoş edip kalbini kazanarak evlatlığımızı yerine getirmeye çalışırız. Anneden sonra da, malum, baba hakkı gelir. Anne hakkının hiçbir biçimde ödenemeyeceğini Peygamberimiz çok güzel bir şekilde bildiriyor. Bir gün Efendimize bir sahabi gelir, der ki: "Yâ Resulallah, ben annemi sıcak bir günde omzuma alıp iki fersah yol yürüdüm. Hava, yere atılan bir et parçasını neredeyse pişirecek kadar sıcaktı. Acaba onun hakkını ödemiş oldum mu?" Peygamber Efendimiz şu cevabı verir: "Senin bu hizmetin, onun bir doğum sancısını belki karşılar."

Bu meselede herkes müttefik ve aynı görüşte. Hiçbirimiz aksini iddia edemeyiz. Anne babaya iyilik ve itaat etmek zaten tartışma götürmez bir gerçek. Fakat bunun da ölçüsü ve sınırı var. Sınırı Kur'ân getiriyor ve diyor ki: "Eğer onlar ilahlığına dair hiçbir bilgi olmayan bir şeyi Bana ortak koşman için seni zorlayacak olurlarsa, o zaman onlara itaat etme." (Lokman 31:15) Demek ki, dine aykırı olan, İslama ters düşen bir konuda anne babanın istekleri olursa onu yapmamak gerekir. Çünkü yapılırsa Allah'a isyan söz konusu olur. Allah'a isyan varsa, zaten kula itaat edilmez. Böyle bir durumda da âyetin devamında belirtildiği gibi, "Yine de dünyada onlarla iyi geçin" esası vardır.

* * *

"Dua ve sadaka ölmüşlerimize ulaşır mı? Kimden gittiğini bilirler mi?" Öbür âleme göçmüş olan insanlar, ruhlarını imanlı olarak teslim etmişlerse, yani mü'min olarak ölmüşlerse, yapılan bütün dualar ve verilen bütün sadakaların sevabı onların ruhuna ulaşır. Bu manevi hediyeler, hem onların ruhlarını sevindirir, hem de varsa kabir azaplarının kalkmasına vesile olur.

Bir hadiste Peygamberimiz, insanın öldükten sonra amel defterinin açık kaldığını bildiriyor. Amel defterini açık bırakan iki şeyden birisi hayırlı evlat, diğeri de sadaka-i cariye. Yani geride bıraktığı ve sürekli kendisine sevap yazdırmaya vesile olan hayırlı işleri... Geçmişlerimize dua yapmak zaten bizim görevimiz. Onlar için dua yapmayı bize Kur'ân öğretiyor. Her namazdan sonra selamdan önce yaptığımız "Rabbenağfirlî..." ile başlayan meşhur duadır. "Hesap görülen günde beni, anne ve babamı ve bütün mü'- minleri bağışla ey Rabbim" diyoruz. (İbrahim, 14:41)
Buna benzer bir dua da Haşir Suresinde yer alıyor: "Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde iman edenlere karşı kin bırakma..." (59:10) Yüce Allah Kur'ân'da bu dualara yer verdiğine ve bizim yapmamızı emrettiğine göre, demek ki mü'min ruhlara da ulaştıracaktır ve onları yaptığımız dualardan haberdar edecektir. Diğer yandan, mü'min ruhlar meleklerle irtibatlı oldukları için melekler, hediyelerin kimden geldiğini onlara haber verirler. Hatta Peygamberimizin bildirdiğine göre imanlı ruhlar, bazı zamanlar, bir çeşit izinli olarak dünyadaki yakınlarının ziyaretine bile giderler. Onları iyi halde görürlerse sevinirler.
 
    

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder