15 Nisan 2013 Pazartesi

Duygusal Zeka ve Hayatımızdaki Önemi

Duygusal Zeka ve Hayatımızdaki Önemi


 
Zeka, Duygu, Duygusal Zeka (EQ), Kavramları Zeka (IQ) nedir?
Zeka ile ilgili günümüze kadar pek çok tanım yapılmıştır. Bunlardan bazıları şöyledir: Zeka; bilgiyi elde etme, öğrenme ve problem çözmeye imkan veren yetenekler bütünü olarak tanımlanabilir. Bir başka tanıma göre ise zeka, düşüncesini bilinçli olarak yeni bir işe yönlendirebilme konusunda genel bir beceridir, hayatın gerektirdiği yeni sorumluluk ve taleplere zihinsel olarak genel uyum sağlama durumudur. Diğer bir tanımda da; kavramlar ve algılar yardımıyla soyut ya da somut nesneler arasındaki ilişkiyi kavrayabilme, soyut düşünme, muhakeme etme ve bu zihinsel işlevleri uyumlu şekilde bir amaca yönelik olarak kullanabilme yetenekleri zeka olarak adlandırılmaktadır. Bu tanımlarda bahsedilen zeka, günlük hayatta hepimizin IQ(Intelligence Quotient) olarak bahsettiğimiz bilişsel zekadır. Yazımızın devamında da bahsedeceğimiz gibiIQ başarı için gerekli ama yeterli değildir.
Zekanın farklı tanımları olmasının yanında zekaya ilişkin kuramlar zekanın geliştirilebilecek bir kapasite ya da potansiyel olduğu ve biyolojik temellerinin bulunduğu konusunda birleşir. Buna göre zeka, bireyin doğuştan sahip olduğu, kalıtımla kuşaktan kuşağa geçen ve merkez sinir sisteminin işlevlerini kapsayan; deneyim, öğrenme ve çevreden kaynaklanan etkenlerle biçimlenen bir birleşimdir.
Zekanın kalıtımla ilişkisi çok belirgindir, ancak çevrenin de zekaya önemli etkisi vardır. Yapılan araştırmalar, tek yumurta ikizlerinin birbirinden ne kadar farklı çevrelerde yetişirlerse aralarındaki zeka farkının da o kadar fazla olduğunu işaret etmektedir. Yani her davranışta kalıtımın ve çevrenin payı vardır, ikisinin kaynaşması sonucu gelişme sağlanır. Genlerin zekaya bir alt ve üst sınır koyduğu yani zihinsel bir yetenek aralığı oluşturduğu söylenebilir. Çevresel etmenler kişinin zeka bölümünün bu aralıkta nereye düşeceğini belirler. Bireyin zihinsel potansiyelinin nasıl gelişeceğini belirleyen çevresel etmenler arasında beslenme, sağlık, uyaranların niteliği, evin heyecan ve duygu atmosferi ve davranışın ortaya çıkardığı geri besleme türü bulunur.
Duygu Nedir?
Kişilerarası ilişkilerimizde duygularımız bize yol gösterir. Duygularımızı olumlu-pozitif ve olumsuz negatif duygular olarak iki boyutta değerlendirebiliriz. Heyecan, mutluluk, neşe, iyimserlik gibi duygularpozitif, keder, üzüntü, korku, kızgınlık, öfke şiddet, kıskançlık gibi duygularsa negatif olarak tanımlanabilir. Pozitif duygular hedef odaklı davranışlarımızı motive eder ve güçlendirir, negatif duygular ise yoğunluğu arttığı taktirde entelektüel zekayı bloke ederek, isteksizlik, verimsizlik, konsantrasyon kayıpları, odaklanamama, algı bozuklukları gibi sorunlar yaratarak kişinin performansını olumsuz etkiler.Duygu (emotion); farkına varılan bir hissin kuvvetlenerek, bilinçte ve bedende genel bir uyarılmışlık hali oluşturmasıdır. Korku, üzüntü, ask gibi… Duygu kavramının Latince karşılığı hareket etmek anlamını taşımaktadır. Duygular belirgin bir şekilde bireyin farklı ilişkilerine tepki, yanıt biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Duyguların önemi şöyle sıralanabilir:
Duygular insanlara yardım edecek gizli güce sahiptir.
Duygular iyi kararlar almanın temelidir.
Duygular kişinin sınırlarını kurmasına yardım eder.
Beden dili duyguları yansıtır. Beden dilimiz insanlarla iletişim kurarak onlara neye ihtiyacımız olduğunu söyler.
Kişi ne kadar iyi iletişim kurarsa, kendisini o kadar iyi hisseder.
Duygular insanları birbirine bağlama gücüne sahiptir.
Duygular bu sıraladıklarımızı yapmamızı sağlar ancak duyguya sahip olmak yeterli değildir.Kişinin kendisinin ve çevresindeki insanların sahip olduğu duyguları tanıması ve yönetebilmesi gereklidir.
Temel duygu kümeleri nelerdir?
Öfke: Alt kümesi: Hiddet, hakaret, içerleme, kızma, tükenme, sinirlenme, hınç, kin,rahatsızlık, alınganlık, düşmanlık, patolojik olduğunda nefret ve şiddet.
Üzüntü: Alt kümesi: Acı, keder, neşesizlik, melankoli, kendine acıma, yalnızlık, can sıkıntısı, umutsuzluk, kasvet ve patolojik olduğunda depresyon.
Korku: Alt kümesi: Kaygı, tasa, huzursuzluk, çekinme, ürkme, dehşet, kuruntu, şüphe, hayret, vicdan azabı, çekinme ve patolojik olduğunda fobi ve panik.
Zevk: Alt kümesi: Mutluluk, coşku, rahatlama, tatmin, haz, sevinç, eğlenme, gurur, heyecan, hoşnutluk ve en uç noktada mani.
Sevgi: Alt kümesi: Dostluk, güven, yakın ilgi, sadakat, hayranlık, aşk, kabul görme, iyilik, sadakat, muhabbet.
Şaşkınlık: Alt kümesi: Şok, hayret, affallama, merak
İğrenme: Alt kümesi: Tiksinme, aşağılama, hor görme, küçümseme, itici bulma, hoşlanmama, nefret etme.
Utanma: Alt kümesi: Üzülme, küçük düşme, suçluluk, mahcubiyet, hayal kırıklığı, pişmanlık, küçük düşme.
Genelde bir çok duygunun bileşimini aynı anda yaşarız. Örneğin kıskançlık. İçinde öfke, üzüntü ve korku vardır.
Duygularımız tıpkı çevreden gelen mesajlar gibi, bizim iç dünyamızdan gelen mesajlardır. Bu mesajlara duyarlı olmak, onları yorumlayabilmek gereklidir. Bireyin potansiyelini verimli kullanabilmek için olumsuz duygularla başa çıkma yolları geliştirmesi önemlidir. Bu başa çıkma yolları olumsuz duyguların (öfke, kızgınlık gibi) yarattığı yüksek enerjiyi yapıcı ve üretken faaliyetlere dönüştürmesini içerir; sanatsal ve kültürel faliyetler, spor, el işleri gibi. Böylece kendisinde neyin etkili olduğunu keşfeden birey, uyguladığı bu stratejiler ile olumsuz duygulardan uzaklaşarak ihtiyacı olan yaşam gücünü yeniden kazanır.
Duygusal enerjimizi yönetmede üç aşamalı şu strateji kullanılabilir:
1.Duyguyu inkar edip, küçümsemek yerine onu kabul edin ve hissedin
2.Duygunun size verdiği bilgiyi ve değerlendirmeyi dinleyin. Örneğin kendinize şöyle sorun: “Benim bu durumda hangi prensip ve amaçlarım tehdit altında?”
3. Duygusal enerjiyi uygun ve yapıcı bir karşılık olarak yönlendirin.
Kendi duyguları konusunda yüksek öz bilince sahip bireyler hem okul-iş yaşamlarında hem de özel yaşamlarında (eş, aile, arkadaş ilişkileri gibi) daha başarılı olmaktadırlar.
Hepimiz deneyimlerimizden de biliriz ki kararlarımız ve hareketlerimizde çoğu zaman duygularımız düşüncelerimize baskın çıkar. Duygular bize hakim olduğu sürece de zeka iyi ya da kötü bir yere varamaz. Işte bu noktada karşımıza “duygusal zeka (EQ)” kavramı çıkar.
Duygusal zeka nedir?
“Herkes öfkelenebilir; bu kolaydır. Fakat doğru zamanda, doğru amaç için ve gereken ölçüde sinirlenmek, işte kolay olmayan budur.” Aristo-Nivomachean
Duygusal zeka kavramının tarihçesi, Platon’un “Tüm öğrenme süreci aslında duygusal bir temele dayanır” sözünden hareketle iki bin yıl öncesine dayandırılabilir. O zamandan günümüze kadar da pek çok eğitimci, bilim adamı, felsefeci duyguların hayatımızdaki yerine ilişkin araştırmalar yapmışlardır.
Duygusal zeka konusu 19. Yüzyıldan sonra ivme kazanmıştır. Bunun nedeni ise; yapılan araştırmalarda IQ’ nun başarıda tek ölçüt olmadığının ispatlanmasıdır.
Duygusal zeka kavramını 1980’lerin başında gelişmeye başlamıştır. Duygusal zeka; bireyin çevresel baskı ve taleplerle başa çıkmasında ona başarı kazandırma yeteneğini etkileyen bilişsel olmayan beceriler, yetenekler ve yetkinlikler sıralamasıdır.
Bu kavrama ilişkin, günümüzde en çok kullanılan tanım ise Harvard Üniversitesi’nden psikolog Daniel Goleman tarafından yapılan tanımdır. Goleman 1995 yılında yayınladığı “Duygusal Zeka” adlı kitabı ile kavramın gelişimine olanak sağlamıştır. Goleman’ın tanımı şöyledir; “duygusal zeka, kendimizin ve başkasının hislerini tanıma, kendimizi motive etme, içimizdeki ve ilişkilerimizdeki duyguları iyi yönetme yetisidir.”
Goleman’a gore; beynin düşünen parçası, beynin duygusal parçasından ürüyor. Beynin düşünen ve duygusal parçaları genelde yaptığımız her şeyde birlikte çalışıyor ve gerek iş yaşamında gerekse özel yaşamda başarılı ve mutlu olabilmek, insanların duygusal zeka becerilerine bağlıdır.
Duygusal zeka yoksunluğu, kişinin aile yaşamından mesleki başarısına, toplumsal ilişkilerinden sağlık durumuna kadar birçok alanda kötü sonuçlar doğurabilmektedir.
Duygusal zeka duygular yoluyla düşüncenin daha akılcı olması ve bireyin duyguları hakkında daha akılcı düşünebilme becerisinin bileşeni olarak da ifade edilebilir. Bu açıklamalardan yola çıkarak duygusal zeka yönetimi tanımı yapılabilir. Bireyin hem kendisinin hem de karşısındakinin duygularını algılama, anlamalandırma, kontrol etme, duygusal beklentilere uygun ve yaşamında pozitif yönde etki ve enerji yaratacak biçimde stratejiler geliştirme sürecine duygusal zeka yönetimi denilebilir.
Duygusal zeka yönetiminin ilk adımı bireyin kendi duygularını tanıması, iç dünyasındaki oluşumlar konusundaki bilinçli farkındalık ile başlamaktadır.
Duygusal zeka ne değildir?
  • Duygusal zeka, zekanın karşıtı değildir. Duygusal zekasız bir zeka ya da entelektüel zekasız bir duygusal zeka çözümün sadece bir kısmıdır. Beyin ile kalbimiz ancak bir arada çalıştığı taktirde etkili bir yaşam sürdürebiliriz.
  • Duygusal zeka, duyguları tamamen serbest ve kontrolsüz bırakmak, içinden geldiği gibi davranmak değildir. Ayrıca duyguları bastırmakta değildir. Doğru duyguyu doğru zamanda ve dozunda kullanmak demektir.
  • Duygusal zeka, iyi kalpli olmak da değildir. Duygusal zekaya sahipseniz, bazen çokta hoş olmayan ve kaçınılan gerçekleri söylemeniz gerekebilir.
  • Kendine aşırı değer vermek değildir.
  • Sürekli gülümseyerek sempatik davranmak değildir.
Duygusal zeka alanları
Duygusal zeka beş alanda incelenebilir:
1.Özbilinç: Kendini tanıma. (Gerçek duygularımızı fark edebilme. Bunu başaran kişiler evlilikten mesleklerine kadar yaşamlarını daha iyi yönetebilirler.)
2.Duyguları idare edebilmek:
-Kendini yatıştırabilmek,
-Yaşamın tatsız sürprizleriyle karşılaştıktan sonra kendini toparlayabilmek,
-Kendine hakim olabilmek,
-Fevri davranışları zaptedebilmek,
-Doyumu erteleyebilmek.
3.Kendini harekete geçirebilmek:
-Duyguları bir amaç doğrultusunda toplayabilmek,
-Dikkat edebilmek,
-Yaratıcılık,
-Tıkanıp kalmamak,
-Motivasyon.
4.Empati:
-Başkalarının duygularını anlayabilmek.
-Kökü özbilinçtir,
-Duygularımıza ne kadar açıksak, başkalarının duygularını okumayı o kadar iyi beceririz.
5. İlişkileri yürütebilmek:
-İlişki sanatı başkalarının duygularını idare etme becerisidir,
-Arabuluculuk,
-İçtenlik,
-Yapıcılık,
-Köprüler kurmak
-İyi ilişkilerin anahtarıdır.
İnsanlar bu beş alandaki yetenekleri açısından farklılık gösterirler. Örnek; kendi kaygılarını kolay yatıştırırlar, başkalarının kaygılarını yatıştırmakta beceriksizdirler. Ancak, beyin sürekli öğrenen bir organdır. Duygusal becerilerdeki aksaklıklar düzeltilebilir.
Yüksek duygusal zeka belirtileri:
Duygusal zekası yüksek kişi;
  • Duygularını açıkça ve “……….. hissediyorum” diyerek ifade eder.
  • “………gibi hissediyorum” veya “şöyle hissediyorum ki…” gibi düşünce belirten sözcüklerle duygularını gizlemez.
  • Duygularını ifade etmekten çekinmez
  • “Korku, kızgınlık, suçluluk, mahcubiyet, zorunluluk, hayal kırıklığı, çaresizlik, güçsüzlük, bağımlılık, aldatma, cesaretsizlik” gibi olumsuz duyguların esiri olmaz.
  • Sözsüz iletişimi de kavrayabilir.
  • Hayatı boyunca duygularının kendisine yol göstermesine izin verir.
  • Duygularını sebep, mantık ve gerçeklik ile dengeler.
  • Görev, suçluluk, güç kullanımı veya zorunluluk gibi nedenlerden ötürü hırstan uzak durur.
  • Bağımsızdır ve kendine güvenlidir.
  • Kendi kendisini motive edebilir.
  • Duygusal olarak esnektir
  • İyimserdir. Başarısızlığı içselleştirmez.
  • Diğer insanların duygularına ilgi gösterir
  • Duyguları hakkında konuşurken rahattır.
  • Korku veya kızgınlık onu hareketsiz bırakmaz.
  • Birden fazla duyguyu bir arada tanımlayabilir.
Düşük duygusal zeka belirtileri:
Duygusal zekası düşük kişi;
  • Duyguları için sorumluluk almaz, aksine diğer kişileri sorumlulukları yüzünden suçlar.
  • “…………hissediyorum” sözcüklerinden oluşan iki kelimeyi bir arada kullanamaz.
  • Niçin o şekilde hissettiğini açıklayamaz veya bunu başka bir kimseyi suçlamaksızın yapamaz.
  • Saldırır, suçlar, emreder, eleştirir, araya girer, hor görür, azarlar, öğüt verir, herkesi yargılar.
  • Duygularınızı ifade ettiğiniz zamanlarda sizi çözümlemeye kalkar.
  • Cümlelerine sık sık “Sanırım sen…..” diye başlar.
  • Sizin üzerinizde suçluluk duygusu oluşturmak ister.
  • Bilgiyi saklar veya duyguları hakkında yalan söyler. (Duygusal sahtekarlık)
  • Duygularını abartır veya asgari düzeyde gösterir.
  • Olayların gelişip daha sonra da yok olmasına seyirci kalır veya kendisine oranla daha küçük olan şeylere karşı güç kullanarak karşılık verir.
  • Uyum sıkıntısı ve bilinç eksikliği gösterir.
  • Kin tutucu ve acımasızdır.
  • Onunla gerçekten anlaştığınız konuları bile anlatmaz.
  • Ortalıkta olmaktan huzursuzluk duyar.
  • Duyguları hakkında konuşmaktansa onları hareketleri ile açığa vurur.
  • Oyun oynar; kaçamak ve aldatıcı davranır.
  • Başkalarının duygularına karşı hassas değildir.
  • Empati kurmaz, sevecen ve hoşgörülü değildir.
  • Dik kafalıdır ve esnek değildir. Kendini güvende hissetmesi için kurallara ve kalıplara gereksinim duyar
  • Duygusallıktan yoksundur; duygusal mahremiyete pek fazla şans tanımaz.
  • Harekete geçmeden önce duygularınızı göz önüne almaz.
  • Harekete geçmeden önce kendisinin ileriye dönük duygularını bile hesaba katmaz.
  • Güven telkin etmez ve savunucudur. Yanlışlarını kabullenmek, pişmanlık duymak veya samimiyetle özür dilemek zoruna gider.
  • “Ne yapmamı bekliyordunuz ki?”, “Başka şansım yoktu.” gibi ifadelerle sorumluluktan kaçar.
  • Kötümserdir ve çoğu zaman dünyanın adaletsiz olduğuna inanır.
  • Sık sık kendini yetersiz, hayal kırıklığına uğramış, gücenik, hüzünlü ve aldatılmış olarak görür.
  • Genel olgulara karşı gelmeye kendini mecbur hisseder veya tehlike anında gemiyi terkeden ilk kişi olur.
  • İnsanlarla haşır neşir olmaktan kaçınır ve onun yerine evcil hayvanlar, bitkiler veya hayali şeylerle kendisine alternatif oluşumlar seçer.
  • Bir olayın detaylarından ve diğer kişilerin söz konusu olay hakkındaki düşüncelerinden size bahsedebilir ancak kendi duygularını ifade edemez.
  • Mantıksal gücünü diğerlerini yargılamak ve eleştirmek için kullanır. Bunu yaparken emredici, yargılayıcı ve eleştirel davranır ve hareketlerinin, karşısındaki insanların duygularını nasıl etkilediğinin ayırdında değildir.
  • Kötü bir dinleyicidir. Sözünüzü keser. Hor görür. İletişim halindeki duyguları görmez. Duygulardan ziyade “gerçekler” üzerine yoğunlaşır
Duygusal zekanın bize kazandırdıkları
Duygusal zekası yüksek insanlar mesleki anlamda başka insanlar ile iyi iletişim kurabildiklerinden ve yönetme becerisine sahip olduklarından genellikle çok başarılı olurlar.
Günlük hayatta duygusal zeka insanların iş arkadaşları ve aile bireyleri ile iyi anlaşabilmelerini sağladığı için, kendileri ve çevresindekiler ile ilgili sorunları çabuk çözümlenir.
Duygusal zekalı insanlar diğer insanları olduğu gibi kabul edip onları dinleyip anladıkları için sevilirler ve arkadaşlık ilişkileri daha güçlü olur.
Genellikle kendileri ile barışık ve kolay memnun olurlar.
Kendi kendinizi değerlendirerek duygusal zekanız hakkında bilgi sahibi olabilmek için aşağıdaki soruları kendinize sorarak seviyenizi belirleyebilirsiniz:
  • Kendimi ne kadar iyi tanıyorum? Bazı hallerde nasıl ve neden bu şekilde hareket ettiğimi biliyor muyum?
  • İradem güçlü mü, yoksa duygularımın esiri mi oluyorum?
  • Kin, nefret, mutluluk, beğeni vb. gibi duygularla nasıl baş edebilirim?
  • İletişim kurma becerim nasıl?
  • Kendimi açık ve net olarak ifade edebiliyor muyum? Başka insanları iyi dinleyebiliyor muyum?
  • Diğer insanlar ile iyi anlaşabiliyor muyum?
  • Başkalarını motive edebiliyor muyum? Başkalarıyla çalışmaktan zevk alıyor muyum?
  • Başkalarına fikir verebilir miyim?
  • Yönetebilme kabiliyetim var mı?
  • Başkaları tarafından seviliyor muyum?
  • Başkaları benimle beraber olmaktan keyif alıyorlar mı?
  • Aranan birimiyim?
  • Benden fikir istiyorlar mı?
DUYGUSAL ZEKA EĞİTİMLE GELİŞTİRİLEBİLİR Mİ?
Yapılan bilimsel çalışmalar, duygusal zeka için genetik yeterliklerin olduğunu göstermektedir. Psikolojik ve gelişimsel araştırmalar, eğitiminin de duygusal zekada genetik kadar önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Araştırma ve uygulamalar açık olarak duygusal zekanın öğrenilebildiğini ortaya koymaktadır.Ve duygusal zeka yaşla birlikte artmaktadır.
Duygusal zeka becerilerinin yüzde 50′si, doğuştan gelse de, öğrenilebilir becerilerdir. Doğuştan gelen yetenekler ne olursa olsun herkes duygusal becerileri öğrenebilir. Duygusal zekamızı geliştirdiğimizde hem kendimiz daha mutlu olabiliriz hem de çevremizdeki insanların mutluluğuna yardımcı olabiliriz.
Duygusal zeka öğrenilebiliyorsa, aileler bunu çocuklarına öğretmeyi kendilerine görev bilmelidir. Öncelikli olarak çocukların duygusal zekalarının gelişimi için, onların duygularının farkına varan ve önem veren, onlarla empati kurabilen, onlara duygularını ifade edebilmeleri için yardımcı olan ve yaşadıkları olaylar karşısında problem çözebilmelerine yardım eden ve nasıl davranabileceklerini öğretebilen ebeveynlere sahip olmaları gerekir. Ayrıca çocuğun EQ’ sunun yükseltilebilmesi için evde tutarlı bir disiplin alayışı da olmalıdır.
Yapılan bir çok çalışma duygusal zekanın öğrenilebildiğini göstermektedir. Kişi eğer kendi duygusal zekasının çeşitli özelliklerinin farkındaysa şu güçleri artırması daha muhtemeldir: Sezgi, insanlara güvenme ve güvenilir olma, doğruluk ve dürüstlük duygusu, yapıcı memnuniyetsizlik değerlendirmesi, etkili karar alma ve zor durumlarda iyi çözümler bulma yeteneği, etkili liderlik. Kısacası duygulardan kaçmak yerine, duyguların gücü yakalanmalıdır .
Bir kişinin duygusal zekasının geliştirilmesi, samimi bir istek ve çaba olmadan gerçekleşemez. Bireylere duygusal zeka becerilerini kazandırmak, uzun bir süreç olabilir. Bunun için, haftalarca zaman harcanabilir, saatlerce uygulamalar yapılabilir, çok fazla sabır ve yönlendirmeye gerek duyulabilir. Sonuç olarak “duygusal zeka eğitimle geliştirilebilir mi” sorusunun cevabı, etkili motivasyon ve çabayla duygusal zekanın bir bölümü olan yeterlikleri geliştirmek ve becerileri kazanmak için pek çok şey yapılabilmektedir.
Çocuğunuzun Duygusal Zekasını Geliştirmek İçin Yapabilecekleriniz
  • Önce kendi duygusal zekanızı geliştirmelisiniz.
  • Duygularınızın farkında olup sözel olarak ifade etme konusunda model olun ve çocuğunuzun da duygularını ifade etmesini teşvik edin.
  • Çocuğunuz size bir olay anlatırken olayın ona hissettirdiklerini sorarak duygularını fark etmesini sağlayın.
  • Aile albümünüze birlikte bakın, resimlere ilişkin konuşun, o resim çekilirken neler hissettiğinizi anlatın.
  • Masal kahramanları ile empati kurmalarını sağlayın.
  • Akşamları ailece bir araya gelip “bugün benim için en güzel şey …………….., bugün canımı sıkan şey ……………..” gibi paylaşımlarda bulunun.
  • Başarılarını teşvik edin ama ödül vermek yerine başarı karşısında kendi hissettiklerinin farkına vararak içsel güdülenmesinin gelişmesi sağlayın.
  • Kendine ilişkin planlar yapması, kararlar alması ve bunların sonuçlarının sorumluluğunu almasına fırsatlar yaratın.
  • Bazı istekleri belli bir süre “ertelemenin” gerekli olduğunu somut durumlarda görmesini ve değerlendirmesini sağlayın.
  • Yaşıtları ile arkadaş olması ve paylaşım yaşamasına ortam hazırlayın.
  • Onun duygusal tepkilerini reddetmeyin, yargılamayın, alay etmeyin.
  • Duygu günlüğü tutmasını teşvik edin.
  • Fazla televizyon izlemek çocuğu sosyal ve duygusal beceri gelişiminde engeldir. Bu engeli aşmak için evde TV izleme süresini sınırlandırın. Özellikle şiddet içerikli yayınlar öfke kontrolünde sorun yaşayan çocuklar için sorun oluşturur. Ama elbette eğer kendiniz de TV bağımlısı iseniz önce bunu çözmeniz gerekir. Kısıtlama sadece çocuğunuz için değil tüm aile için geçerli olmalıdır.
  • İyimser bir tutumda olun. Çünkü çocuğunuz sizi izleyerek iyimser ya da kötümser tutum geliştirir. İyimser çocuklar daha mutlu daha başarılıdır.
  • Çocuklarınızla toplum hizmeti çalışmalarına katılın.(huzur evindeki yaşlılara kitap okumak, küçük çocuklara derslerinde yardım etmek gibi) Böylece ona başkalarına ilgi göstermeyi öğretebilirsiniz.
  • Ondan hoş olmayan gerçekleri ya da problemleri saklamayın, bunun yerine stresle, kaygıyla, acıyla başa çıkma yolları öğretin.
  • Ona mizah anlayışı kazandırmaya çalışın. Böylece günlük hayatta yaşadığı sorunlarda bile olaya mizah anlayışı ile yaklaşarak, daha fazla gerginleşmeden çözümler üretebilir. Bu önemli bir sosyal beceridir.
  • Dürüstlük anlayışı kazandırın. Bunu geliştirmek ve pekiştirmek için dürüstlüğü vurgulayan öyküler okuyabilirsiniz. Ve elbette kendiniz de dürüst olun, yalana hayatınızda yer olmasın.
  • Her sorunun çözümü olabileceğini öğretin. Sorunları çözebilmesi içi uygun çevre ve şartları oluşturun ama müdahale etmeyin.
  • Ahlaki kuralları, iyi-kötü kavramlarını öğrenmesi konusunda yardımcı olun.
  • Çocukların büyük çoğunluğunda doğuştan empati yeteneği vardır. Bunu geliştirmesini sağlayın.
  • Çocuğunuza mahremiyet duygusunu öğretin. Bunun için çocuklarınızın gerçekten “bilmeleri gereken” ve “bilmemeleri” yerinde olan şeylerin bir listesini yapabilirsiniz. Çocuğun yaşı büyüdükçe liste değişecektir.
  • Konuşma becerilerini geliştirmesini sağlayın. Çünkü konuşma becerisi hem bireylerle hem gruplarla iletişim kurmasına yardımcı olur.
KAYNAKÇA: GOLEMAN, Daniel; Duygusal Zeka Neden IQ’ dan Daha Önemlidir?.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder