Duygusal Zeka ve Hayatımızdaki Önemi
Zeka, Duygu, Duygusal
Zeka (EQ), Kavramları Zeka (IQ) nedir?
Zeka ile ilgili günümüze kadar
pek çok tanım yapılmıştır. Bunlardan bazıları şöyledir:
Zeka; bilgiyi elde etme, öğrenme ve problem çözmeye imkan
veren yetenekler bütünü olarak tanımlanabilir. Bir başka tanıma göre ise zeka,
düşüncesini bilinçli olarak yeni bir işe yönlendirebilme konusunda genel
bir beceridir, hayatın gerektirdiği yeni sorumluluk ve taleplere zihinsel olarak
genel uyum sağlama durumudur. Diğer bir tanımda da; kavramlar ve algılar
yardımıyla soyut ya da somut nesneler arasındaki ilişkiyi kavrayabilme, soyut
düşünme, muhakeme etme ve bu zihinsel işlevleri uyumlu şekilde bir amaca yönelik
olarak kullanabilme yetenekleri zeka olarak adlandırılmaktadır. Bu tanımlarda
bahsedilen zeka, günlük hayatta hepimizin IQ(Intelligence
Quotient) olarak bahsettiğimiz bilişsel zekadır. Yazımızın
devamında da bahsedeceğimiz gibiIQ başarı için gerekli ama
yeterli değildir.
Zekanın farklı tanımları olmasının yanında
zekaya ilişkin kuramlar zekanın geliştirilebilecek bir kapasite ya da potansiyel
olduğu ve biyolojik temellerinin bulunduğu konusunda birleşir. Buna göre zeka,
bireyin doğuştan sahip olduğu, kalıtımla kuşaktan kuşağa geçen ve merkez sinir
sisteminin işlevlerini kapsayan; deneyim, öğrenme ve çevreden kaynaklanan
etkenlerle biçimlenen bir birleşimdir.
Zekanın kalıtımla ilişkisi çok belirgindir,
ancak çevrenin de zekaya önemli etkisi vardır. Yapılan araştırmalar, tek yumurta
ikizlerinin birbirinden ne kadar farklı çevrelerde yetişirlerse aralarındaki
zeka farkının da o kadar fazla olduğunu işaret etmektedir. Yani her davranışta
kalıtımın ve çevrenin payı vardır, ikisinin kaynaşması sonucu gelişme sağlanır.
Genlerin zekaya bir alt ve üst sınır koyduğu yani zihinsel bir yetenek aralığı
oluşturduğu söylenebilir. Çevresel etmenler kişinin zeka bölümünün bu aralıkta
nereye düşeceğini belirler. Bireyin zihinsel potansiyelinin nasıl gelişeceğini
belirleyen çevresel etmenler arasında beslenme, sağlık, uyaranların niteliği,
evin heyecan ve duygu atmosferi ve davranışın ortaya çıkardığı geri besleme türü
bulunur.
Duygu Nedir?
Kişilerarası ilişkilerimizde
duygularımız bize yol gösterir. Duygularımızı olumlu-pozitif ve olumsuz negatif
duygular olarak iki boyutta değerlendirebiliriz. Heyecan, mutluluk, neşe,
iyimserlik gibi duygularpozitif, keder, üzüntü, korku,
kızgınlık, öfke şiddet, kıskançlık gibi
duygularsa negatif olarak tanımlanabilir. Pozitif duygular
hedef odaklı davranışlarımızı motive eder ve güçlendirir, negatif duygular ise
yoğunluğu arttığı taktirde entelektüel zekayı bloke ederek, isteksizlik,
verimsizlik, konsantrasyon kayıpları, odaklanamama, algı bozuklukları gibi
sorunlar yaratarak kişinin performansını olumsuz etkiler.Duygu (emotion);
farkına varılan bir hissin kuvvetlenerek, bilinçte ve bedende genel bir
uyarılmışlık hali oluşturmasıdır. Korku, üzüntü, ask gibi… Duygu kavramının
Latince karşılığı hareket etmek anlamını taşımaktadır. Duygular belirgin bir
şekilde bireyin farklı ilişkilerine tepki, yanıt biçiminde ortaya
çıkmaktadır.
Duyguların önemi şöyle sıralanabilir:
Duygular insanlara yardım edecek gizli güce
sahiptir.
Duygular iyi kararlar almanın temelidir.
Duygular kişinin sınırlarını kurmasına yardım
eder.
Beden dili duyguları yansıtır. Beden dilimiz
insanlarla iletişim kurarak onlara neye ihtiyacımız olduğunu söyler.
Kişi ne kadar iyi iletişim kurarsa, kendisini o
kadar iyi hisseder.
Duygular insanları birbirine bağlama gücüne
sahiptir.
Duygular bu sıraladıklarımızı yapmamızı sağlar
ancak duyguya sahip olmak yeterli değildir.Kişinin kendisinin ve çevresindeki
insanların sahip olduğu duyguları tanıması ve yönetebilmesi gereklidir.
Temel duygu kümeleri
nelerdir?
Öfke: Alt kümesi: Hiddet,
hakaret, içerleme, kızma, tükenme, sinirlenme, hınç, kin,rahatsızlık,
alınganlık, düşmanlık, patolojik olduğunda nefret ve şiddet.
Üzüntü: Alt kümesi: Acı, keder,
neşesizlik, melankoli, kendine acıma, yalnızlık, can sıkıntısı, umutsuzluk,
kasvet ve patolojik olduğunda depresyon.
Korku: Alt kümesi: Kaygı, tasa,
huzursuzluk, çekinme, ürkme, dehşet, kuruntu, şüphe, hayret, vicdan azabı,
çekinme ve patolojik olduğunda fobi ve panik.
Zevk: Alt kümesi: Mutluluk,
coşku, rahatlama, tatmin, haz, sevinç, eğlenme, gurur, heyecan, hoşnutluk ve en
uç noktada mani.
Sevgi: Alt kümesi: Dostluk,
güven, yakın ilgi, sadakat, hayranlık, aşk, kabul görme, iyilik, sadakat,
muhabbet.
Şaşkınlık: Alt kümesi: Şok,
hayret, affallama, merak
İğrenme: Alt kümesi: Tiksinme,
aşağılama, hor görme, küçümseme, itici bulma, hoşlanmama, nefret etme.
Utanma: Alt kümesi: Üzülme,
küçük düşme, suçluluk, mahcubiyet, hayal kırıklığı, pişmanlık, küçük düşme.
Genelde bir çok duygunun bileşimini aynı anda
yaşarız. Örneğin kıskançlık. İçinde öfke, üzüntü ve korku vardır.
Duygularımız
tıpkı çevreden gelen mesajlar gibi, bizim iç dünyamızdan gelen mesajlardır. Bu
mesajlara duyarlı olmak, onları yorumlayabilmek gereklidir. Bireyin
potansiyelini verimli kullanabilmek için olumsuz duygularla başa çıkma yolları
geliştirmesi önemlidir. Bu başa çıkma yolları olumsuz duyguların (öfke,
kızgınlık gibi) yarattığı yüksek enerjiyi yapıcı ve üretken faaliyetlere
dönüştürmesini içerir; sanatsal ve kültürel faliyetler, spor, el işleri gibi.
Böylece kendisinde neyin etkili olduğunu keşfeden birey, uyguladığı bu
stratejiler ile olumsuz duygulardan uzaklaşarak ihtiyacı olan yaşam gücünü
yeniden kazanır.
Duygusal enerjimizi yönetmede üç aşamalı şu
strateji kullanılabilir:
1.Duyguyu inkar edip, küçümsemek yerine onu
kabul edin ve hissedin
2.Duygunun size verdiği bilgiyi ve
değerlendirmeyi dinleyin. Örneğin kendinize şöyle sorun: “Benim bu durumda hangi
prensip ve amaçlarım tehdit altında?”
3. Duygusal enerjiyi uygun ve yapıcı bir
karşılık olarak yönlendirin.
Kendi duyguları konusunda yüksek öz bilince
sahip bireyler hem okul-iş yaşamlarında hem de özel yaşamlarında (eş, aile,
arkadaş ilişkileri gibi) daha başarılı olmaktadırlar.
Hepimiz deneyimlerimizden de biliriz ki
kararlarımız ve hareketlerimizde çoğu zaman duygularımız düşüncelerimize baskın
çıkar. Duygular bize hakim olduğu sürece de zeka iyi ya da kötü bir yere
varamaz. Işte bu noktada karşımıza “duygusal zeka (EQ)” kavramı çıkar.
Duygusal zeka nedir?
“Herkes
öfkelenebilir; bu kolaydır. Fakat doğru zamanda, doğru amaç için ve gereken
ölçüde sinirlenmek, işte kolay olmayan
budur.” Aristo-Nivomachean
Duygusal zeka
kavramının tarihçesi, Platon’un “Tüm öğrenme süreci aslında duygusal bir temele
dayanır” sözünden hareketle iki bin yıl öncesine dayandırılabilir. O zamandan
günümüze kadar da pek çok eğitimci, bilim adamı, felsefeci duyguların
hayatımızdaki yerine ilişkin araştırmalar yapmışlardır.
Duygusal zeka konusu 19. Yüzyıldan sonra ivme
kazanmıştır. Bunun nedeni ise; yapılan araştırmalarda IQ’ nun başarıda tek ölçüt
olmadığının ispatlanmasıdır.
Duygusal zeka kavramını 1980’lerin başında
gelişmeye başlamıştır. Duygusal zeka; bireyin çevresel baskı ve
taleplerle başa çıkmasında ona başarı kazandırma yeteneğini etkileyen bilişsel
olmayan beceriler, yetenekler ve yetkinlikler sıralamasıdır.
Bu kavrama ilişkin, günümüzde en çok kullanılan
tanım ise Harvard Üniversitesi’nden psikolog Daniel Goleman tarafından yapılan
tanımdır. Goleman 1995 yılında yayınladığı “Duygusal Zeka” adlı kitabı ile
kavramın gelişimine olanak sağlamıştır. Goleman’ın tanımı
şöyledir; “duygusal zeka, kendimizin ve başkasının hislerini tanıma,
kendimizi motive etme, içimizdeki ve ilişkilerimizdeki duyguları iyi yönetme
yetisidir.”
Goleman’a gore; beynin düşünen parçası, beynin
duygusal parçasından ürüyor. Beynin düşünen ve duygusal parçaları genelde
yaptığımız her şeyde birlikte çalışıyor ve gerek iş yaşamında gerekse özel
yaşamda başarılı ve mutlu olabilmek, insanların duygusal zeka becerilerine
bağlıdır.
Duygusal zeka yoksunluğu, kişinin aile
yaşamından mesleki başarısına, toplumsal ilişkilerinden sağlık durumuna kadar
birçok alanda kötü sonuçlar doğurabilmektedir.
Duygusal zeka duygular yoluyla düşüncenin daha
akılcı olması ve bireyin duyguları hakkında daha akılcı düşünebilme becerisinin
bileşeni olarak da ifade edilebilir. Bu açıklamalardan yola
çıkarak duygusal zeka yönetimi tanımı yapılabilir. Bireyin hem
kendisinin hem de karşısındakinin duygularını algılama, anlamalandırma, kontrol
etme, duygusal beklentilere uygun ve yaşamında pozitif yönde etki ve enerji
yaratacak biçimde stratejiler geliştirme sürecine duygusal zeka
yönetimi denilebilir.
Duygusal zeka yönetiminin ilk adımı
bireyin kendi duygularını tanıması, iç dünyasındaki oluşumlar konusundaki
bilinçli farkındalık ile başlamaktadır.
Duygusal zeka ne değildir?
-
Duygusal zeka, zekanın karşıtı değildir. Duygusal zekasız bir zeka ya da
entelektüel zekasız bir duygusal zeka çözümün sadece bir kısmıdır. Beyin ile
kalbimiz ancak bir arada çalıştığı taktirde etkili bir yaşam
sürdürebiliriz.
-
Duygusal zeka, duyguları tamamen serbest ve kontrolsüz bırakmak, içinden
geldiği gibi davranmak değildir. Ayrıca duyguları bastırmakta değildir. Doğru
duyguyu doğru zamanda ve dozunda kullanmak demektir.
-
Duygusal zeka, iyi kalpli olmak da değildir. Duygusal zekaya sahipseniz,
bazen çokta hoş olmayan ve kaçınılan gerçekleri söylemeniz
gerekebilir.
-
Kendine aşırı değer vermek değildir.
-
Sürekli gülümseyerek sempatik davranmak değildir.
Duygusal zeka alanları
Duygusal zeka beş alanda incelenebilir:
1.Özbilinç: Kendini tanıma.
(Gerçek duygularımızı fark edebilme. Bunu başaran kişiler evlilikten
mesleklerine kadar yaşamlarını daha iyi yönetebilirler.)
2.Duyguları idare
edebilmek:
-Kendini yatıştırabilmek,
-Yaşamın tatsız sürprizleriyle karşılaştıktan
sonra kendini toparlayabilmek,
-Kendine hakim olabilmek,
-Fevri davranışları zaptedebilmek,
-Doyumu erteleyebilmek.
3.Kendini harekete
geçirebilmek:
-Duyguları bir amaç doğrultusunda
toplayabilmek,
-Dikkat edebilmek,
-Yaratıcılık,
-Tıkanıp kalmamak,
-Motivasyon.
4.Empati:
-Başkalarının duygularını anlayabilmek.
-Kökü özbilinçtir,
-Duygularımıza ne kadar açıksak, başkalarının
duygularını okumayı o kadar iyi beceririz.
5. İlişkileri
yürütebilmek:
-İlişki sanatı başkalarının duygularını idare
etme becerisidir,
-Arabuluculuk,
-İçtenlik,
-Yapıcılık,
-Köprüler kurmak
-İyi ilişkilerin anahtarıdır.
İnsanlar bu beş alandaki yetenekleri
açısından farklılık gösterirler. Örnek; kendi kaygılarını kolay yatıştırırlar,
başkalarının kaygılarını yatıştırmakta beceriksizdirler. Ancak, beyin sürekli
öğrenen bir organdır. Duygusal becerilerdeki aksaklıklar düzeltilebilir.
Yüksek duygusal zeka
belirtileri:
Duygusal zekası yüksek kişi;
-
Duygularını açıkça ve “……….. hissediyorum” diyerek ifade eder.
-
“………gibi hissediyorum” veya “şöyle hissediyorum ki…” gibi düşünce belirten
sözcüklerle duygularını gizlemez.
-
Duygularını ifade etmekten çekinmez
-
“Korku, kızgınlık, suçluluk, mahcubiyet, zorunluluk, hayal kırıklığı,
çaresizlik, güçsüzlük, bağımlılık, aldatma, cesaretsizlik” gibi olumsuz
duyguların esiri olmaz.
-
Sözsüz iletişimi de kavrayabilir.
-
Hayatı boyunca duygularının kendisine yol göstermesine izin verir.
-
Duygularını sebep, mantık ve gerçeklik ile dengeler.
-
Görev, suçluluk, güç kullanımı veya zorunluluk gibi nedenlerden ötürü
hırstan uzak durur.
-
Bağımsızdır ve kendine güvenlidir.
-
Kendi kendisini motive edebilir.
-
Duygusal olarak esnektir
-
İyimserdir. Başarısızlığı içselleştirmez.
-
Diğer insanların duygularına ilgi gösterir
-
Duyguları hakkında konuşurken rahattır.
-
Korku veya kızgınlık onu hareketsiz bırakmaz.
-
Birden fazla duyguyu bir arada tanımlayabilir.
Düşük duygusal zeka
belirtileri:
Duygusal zekası düşük kişi;
-
Duyguları için sorumluluk almaz, aksine diğer kişileri sorumlulukları
yüzünden suçlar.
-
“…………hissediyorum” sözcüklerinden oluşan iki kelimeyi bir arada
kullanamaz.
-
Niçin o şekilde hissettiğini açıklayamaz veya bunu başka bir kimseyi
suçlamaksızın yapamaz.
-
Saldırır, suçlar, emreder, eleştirir, araya girer, hor görür, azarlar, öğüt
verir, herkesi yargılar.
-
Duygularınızı ifade ettiğiniz zamanlarda sizi çözümlemeye kalkar.
-
Cümlelerine sık sık “Sanırım sen…..” diye başlar.
-
Sizin üzerinizde suçluluk duygusu oluşturmak ister.
-
Bilgiyi saklar veya duyguları hakkında yalan söyler. (Duygusal
sahtekarlık)
-
Duygularını abartır veya asgari düzeyde gösterir.
-
Olayların gelişip daha sonra da yok olmasına seyirci kalır veya kendisine
oranla daha küçük olan şeylere karşı güç kullanarak karşılık verir.
-
Uyum sıkıntısı ve bilinç eksikliği gösterir.
-
Kin tutucu ve acımasızdır.
-
Onunla gerçekten anlaştığınız konuları bile anlatmaz.
-
Ortalıkta olmaktan huzursuzluk duyar.
-
Duyguları hakkında konuşmaktansa onları hareketleri ile açığa
vurur.
-
Oyun oynar; kaçamak ve aldatıcı davranır.
-
Başkalarının duygularına karşı hassas değildir.
-
Empati kurmaz, sevecen ve hoşgörülü değildir.
-
Dik kafalıdır ve esnek değildir. Kendini güvende hissetmesi için kurallara
ve kalıplara gereksinim duyar
-
Duygusallıktan yoksundur; duygusal mahremiyete pek fazla şans
tanımaz.
-
Harekete geçmeden önce duygularınızı göz önüne almaz.
-
Harekete geçmeden önce kendisinin ileriye dönük duygularını bile hesaba
katmaz.
-
Güven telkin etmez ve savunucudur. Yanlışlarını kabullenmek, pişmanlık
duymak veya samimiyetle özür dilemek zoruna gider.
-
“Ne yapmamı bekliyordunuz ki?”, “Başka şansım yoktu.” gibi ifadelerle
sorumluluktan kaçar.
-
Kötümserdir ve çoğu zaman dünyanın adaletsiz olduğuna inanır.
-
Sık sık kendini yetersiz, hayal kırıklığına uğramış, gücenik, hüzünlü ve
aldatılmış olarak görür.
-
Genel olgulara karşı gelmeye kendini mecbur hisseder veya tehlike anında
gemiyi terkeden ilk kişi olur.
-
İnsanlarla haşır neşir olmaktan kaçınır ve onun yerine evcil hayvanlar,
bitkiler veya hayali şeylerle kendisine alternatif oluşumlar seçer.
-
Bir olayın detaylarından ve diğer kişilerin söz konusu olay hakkındaki
düşüncelerinden size bahsedebilir ancak kendi duygularını ifade
edemez.
-
Mantıksal gücünü diğerlerini yargılamak ve eleştirmek için kullanır. Bunu
yaparken emredici, yargılayıcı ve eleştirel davranır ve hareketlerinin,
karşısındaki insanların duygularını nasıl etkilediğinin ayırdında
değildir.
-
Kötü bir dinleyicidir. Sözünüzü keser. Hor görür. İletişim halindeki
duyguları görmez. Duygulardan ziyade “gerçekler” üzerine
yoğunlaşır
Duygusal zekanın bize
kazandırdıkları
Duygusal zekası yüksek insanlar mesleki
anlamda başka insanlar ile iyi iletişim kurabildiklerinden ve yönetme becerisine
sahip olduklarından genellikle çok başarılı olurlar.
Günlük hayatta duygusal zeka insanların iş
arkadaşları ve aile bireyleri ile iyi anlaşabilmelerini sağladığı için,
kendileri ve çevresindekiler ile ilgili sorunları çabuk çözümlenir.
Duygusal zekalı insanlar diğer insanları
olduğu gibi kabul edip onları dinleyip anladıkları için sevilirler ve arkadaşlık
ilişkileri daha güçlü olur.
Genellikle kendileri ile barışık ve kolay
memnun olurlar.
Kendi kendinizi değerlendirerek duygusal
zekanız hakkında bilgi sahibi olabilmek için aşağıdaki soruları kendinize
sorarak seviyenizi belirleyebilirsiniz:
-
Kendimi ne kadar iyi tanıyorum? Bazı hallerde nasıl ve neden bu şekilde
hareket ettiğimi biliyor muyum?
-
İradem güçlü mü, yoksa duygularımın esiri mi oluyorum?
-
Kin, nefret, mutluluk, beğeni vb. gibi duygularla nasıl baş
edebilirim?
-
İletişim kurma becerim nasıl?
-
Kendimi açık ve net olarak ifade edebiliyor muyum? Başka insanları iyi
dinleyebiliyor muyum?
-
Diğer insanlar ile iyi anlaşabiliyor muyum?
-
Başkalarını motive edebiliyor muyum? Başkalarıyla çalışmaktan zevk alıyor
muyum?
-
Başkalarına fikir verebilir miyim?
-
Yönetebilme kabiliyetim var mı?
-
Başkaları tarafından seviliyor muyum?
-
Başkaları benimle beraber olmaktan keyif alıyorlar mı?
-
Aranan birimiyim?
-
Benden fikir istiyorlar mı?
DUYGUSAL ZEKA EĞİTİMLE GELİŞTİRİLEBİLİR
Mİ?
Yapılan bilimsel
çalışmalar, duygusal zeka için genetik yeterliklerin olduğunu göstermektedir.
Psikolojik ve gelişimsel araştırmalar, eğitiminin de duygusal zekada genetik
kadar önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Araştırma ve uygulamalar açık
olarak duygusal zekanın öğrenilebildiğini ortaya koymaktadır.Ve duygusal zeka
yaşla birlikte artmaktadır.
Duygusal zeka becerilerinin yüzde
50′si, doğuştan gelse de, öğrenilebilir becerilerdir. Doğuştan gelen yetenekler
ne olursa olsun herkes duygusal becerileri öğrenebilir. Duygusal zekamızı
geliştirdiğimizde hem kendimiz daha mutlu olabiliriz hem de çevremizdeki
insanların mutluluğuna yardımcı olabiliriz.
Duygusal zeka öğrenilebiliyorsa, aileler bunu
çocuklarına öğretmeyi kendilerine görev bilmelidir. Öncelikli olarak çocukların
duygusal zekalarının gelişimi için, onların duygularının farkına varan ve önem
veren, onlarla empati kurabilen, onlara duygularını ifade edebilmeleri için
yardımcı olan ve yaşadıkları olaylar karşısında problem çözebilmelerine yardım
eden ve nasıl davranabileceklerini öğretebilen ebeveynlere sahip olmaları
gerekir. Ayrıca çocuğun EQ’ sunun yükseltilebilmesi için evde tutarlı bir
disiplin alayışı da olmalıdır.
Yapılan bir çok çalışma duygusal zekanın
öğrenilebildiğini göstermektedir. Kişi eğer kendi duygusal zekasının çeşitli
özelliklerinin farkındaysa şu güçleri artırması daha muhtemeldir: Sezgi,
insanlara güvenme ve güvenilir olma, doğruluk ve dürüstlük duygusu, yapıcı
memnuniyetsizlik değerlendirmesi, etkili karar alma ve zor durumlarda iyi
çözümler bulma yeteneği, etkili liderlik. Kısacası duygulardan kaçmak yerine,
duyguların gücü yakalanmalıdır .
Bir kişinin duygusal zekasının geliştirilmesi,
samimi bir istek ve çaba olmadan gerçekleşemez. Bireylere duygusal zeka
becerilerini kazandırmak, uzun bir süreç olabilir. Bunun için, haftalarca zaman
harcanabilir, saatlerce uygulamalar yapılabilir, çok fazla sabır ve
yönlendirmeye gerek duyulabilir. Sonuç olarak “duygusal zeka eğitimle
geliştirilebilir mi” sorusunun cevabı, etkili motivasyon ve çabayla duygusal
zekanın bir bölümü olan yeterlikleri geliştirmek ve becerileri kazanmak için pek
çok şey yapılabilmektedir.
Çocuğunuzun Duygusal Zekasını
Geliştirmek İçin Yapabilecekleriniz
-
Önce kendi duygusal zekanızı geliştirmelisiniz.
-
Duygularınızın farkında olup sözel olarak ifade etme konusunda model olun ve
çocuğunuzun da duygularını ifade etmesini teşvik edin.
-
Çocuğunuz size bir olay anlatırken olayın ona hissettirdiklerini sorarak
duygularını fark etmesini sağlayın.
-
Aile albümünüze birlikte bakın, resimlere ilişkin konuşun, o resim
çekilirken neler hissettiğinizi anlatın.
-
Masal kahramanları ile empati kurmalarını sağlayın.
-
Akşamları ailece bir araya gelip “bugün benim için en güzel şey ……………..,
bugün canımı sıkan şey ……………..” gibi paylaşımlarda bulunun.
-
Başarılarını teşvik edin ama ödül vermek yerine başarı karşısında kendi
hissettiklerinin farkına vararak içsel güdülenmesinin gelişmesi
sağlayın.
-
Kendine ilişkin planlar yapması, kararlar alması ve bunların sonuçlarının
sorumluluğunu almasına fırsatlar yaratın.
-
Bazı istekleri belli bir süre “ertelemenin” gerekli olduğunu somut
durumlarda görmesini ve değerlendirmesini sağlayın.
-
Yaşıtları ile arkadaş olması ve paylaşım yaşamasına ortam
hazırlayın.
-
Onun duygusal tepkilerini reddetmeyin, yargılamayın, alay etmeyin.
-
Duygu günlüğü tutmasını teşvik edin.
-
Fazla televizyon izlemek çocuğu sosyal ve duygusal beceri gelişiminde
engeldir. Bu engeli aşmak için evde TV izleme süresini sınırlandırın. Özellikle
şiddet içerikli yayınlar öfke kontrolünde sorun yaşayan çocuklar için sorun
oluşturur. Ama elbette eğer kendiniz de TV bağımlısı iseniz önce bunu çözmeniz
gerekir. Kısıtlama sadece çocuğunuz için değil tüm aile için geçerli
olmalıdır.
-
İyimser bir tutumda olun. Çünkü çocuğunuz sizi izleyerek iyimser ya da
kötümser tutum geliştirir. İyimser çocuklar daha mutlu daha
başarılıdır.
-
Çocuklarınızla toplum hizmeti çalışmalarına katılın.(huzur evindeki
yaşlılara kitap okumak, küçük çocuklara derslerinde yardım etmek gibi) Böylece
ona başkalarına ilgi göstermeyi öğretebilirsiniz.
-
Ondan hoş olmayan gerçekleri ya da problemleri saklamayın, bunun yerine
stresle, kaygıyla, acıyla başa çıkma yolları öğretin.
-
Ona mizah anlayışı kazandırmaya çalışın. Böylece günlük hayatta yaşadığı
sorunlarda bile olaya mizah anlayışı ile yaklaşarak, daha fazla gerginleşmeden
çözümler üretebilir. Bu önemli bir sosyal beceridir.
-
Dürüstlük anlayışı kazandırın. Bunu geliştirmek ve pekiştirmek için
dürüstlüğü vurgulayan öyküler okuyabilirsiniz. Ve elbette kendiniz de dürüst
olun, yalana hayatınızda yer olmasın.
-
Her sorunun çözümü olabileceğini öğretin. Sorunları çözebilmesi içi uygun
çevre ve şartları oluşturun ama müdahale etmeyin.
-
Ahlaki kuralları, iyi-kötü kavramlarını öğrenmesi konusunda yardımcı
olun.
-
Çocukların büyük çoğunluğunda doğuştan empati yeteneği vardır. Bunu
geliştirmesini sağlayın.
-
Çocuğunuza mahremiyet duygusunu öğretin. Bunun için çocuklarınızın gerçekten
“bilmeleri gereken” ve “bilmemeleri” yerinde olan şeylerin bir listesini
yapabilirsiniz. Çocuğun yaşı büyüdükçe liste değişecektir.
-
Konuşma becerilerini geliştirmesini sağlayın. Çünkü konuşma becerisi hem
bireylerle hem gruplarla iletişim kurmasına yardımcı olur.
KAYNAKÇA: GOLEMAN, Daniel;
Duygusal Zeka Neden IQ’ dan Daha Önemlidir?.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder