Şöyle dönüp baktığımda bir hayli yol almışım. Yaşarken yeşermişim,yeşerirken boynum bükülmüş. Dönüp bakmışım ardıma. Gülen yüzümü çaldılar, onlar alında maviydi. Her şeyin bir bedeli vardır. Kimi ağır olur ama hepsi ödenir. Belli belirsiz bir çocuk belirir önümde gözümü kapattığımda. Film şeridi gibi geçer hepsi. Her şey bir çırpıda geçmedi tabii.
17–27 yaşları arası buhranlardaydım. En zor zamanımı yaşadım. Ama bunların dışında hoşnutluğu da bilirim elbet, zulada mutlaka bir gülen yüzüm vardır. Ya ağladığımda, ağlayınca uzun ağlarım işte. Kimseler olmaz. Bir yanım gece boyunca ıslanır. Nasıl tuhaf olurum bilseniz. Dört yanım puslanır.
Anlatacak çok şey var aslında ama bilirsiniz işte kelime limiti.
’’Şüphecilik anlayışı’’ paranoya diyebiliriz. Geride bıraktığım her şey sırtıma binilen yük ve ’’güçlü olma’’ oyunları.’’Kuralcı ve gelenekçi, kimseye itaat etmeyen, kendi kurallarımı kendim koymayı, onları sonuna kadar uygulamayı, uyguladığım zamanda cezamı kendim en ağırından vermeyi isterdim.
Özgürken güçlü olmak! Cesur olduğum ve inandığım sürece başarılı olacağıma inanıyorum. Emir almayı, emir vermeyi sevmem! Asla taklit etmem! Saygınlık ve itibar kazanmak dış dünyama yansıtmaya çalışırım. İçimde taşan birileri mutlaka vardır. Ne kadar asi bir yapım olsa da uyumlu bir halim hep vardır. Kurallarımı beynimin sol tarafından ve sezilerimden çaldım.
İnsan var olandan kendine kocaman paylar çıkarmasını da öğreniyor zamanla. Sokakta yürürken asla çizgilere basmayacaksın. Geride bıraktıkların için tuttuğun yası en aza indireceksin. Kendi hayalini kurup içlenmeyeceksin. Herkesin gözlerinin içine bak. Sus ve anlatma!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder