Aşık olunan kişiye bağımlılık olarak tanımlanan “aşk
hastalığı” ise kişiyi mutsuzluğa sürüklüyor.
Aşkı “iki karşı
cinsiyetten birinin diğerini, şanslıysalar her ikisinin birbirini ömür boyu
ayrılmamayı isteyecek kadar sevmesi ve koşulsuz sevmesi” olarak tanımlayan Ege
Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Çelikol,
aşkın insanı mutlu eden ve saygı gösterilmesi gereken bir duygu olduğunu
belirtti. Prof. Dr. Çelikol, aşık olunan kişiye bağımlılık olarak tanımlanan
“aşk hastalığının” ise kişiyi mutsuzluğa sürüklediğini kaydetti.
Prof.
Dr. Çelikol, aşkın insanı yaşamının her döneminde mutlu ettiğini belirterek,
“Aşk, küllendikten on yıllar sonra bile insanları mutlu etmeye devam eder” dedi
ve aşkı değerli kılan en önemli unsurların başında “ulaşılmazlık ve meşakkatin”
geldiğini söyledi.
“Doğa gereği, her sürecin bir ömrü olmalıdır” diyen
Prof. Dr. Çelikol, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aşkın başlıca üç komponenti,
ruhsal, tensel ve toplumsal uyuşma yeterliyse aşkın süresi, bir insan ömrü
süresine ulaşmış olur. Bu durumda, aşk ölümsüzlüğe ulaşmış demektir ve elbette
bu bir şans meselesidir. Aşk, küçümsenecek bir duygu değildir ve elbette
riskleri de barındırır. Aşkın bir biyokimyası olduğuna göre, hastalığı da vardır
ve aşk hastalığının hekimlikteki adı, ilişki bağımlılığıdır.”
Aşkta
bağımlılık madde bağımlılığı gibidir
Aşkta bağımlılığın madde bağımlılığı
gibi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Çelikol, uyuşturucu yerine bağlanılan kişinin
geçtiğini ve bireyin bir süre sonra istese de bırakamadığını, zorunlu ayrılma
durumunda kişide birtakım yoksunluk belirtilerinin ortaya çıktığını
kaydetti.
Prof. Dr. Çelikol, bağımlı kişi ve bağlandığı partnerinin, bir
tahterevallinin iki ucuna oturmuş gibi olduğunu ve bağımlı kişinin, yoğun
duygular yaşarken partnerinin bu duyguları yaşamadığını belirterek, şöyle
dedi:
“Kişi partnerini önemserken, partneri sadece kendini önemser. Kişi
partnerine aşırı değer verirken, partneri aşırı değer görür. Kişi partnerine
yaklaşmaya çalışır, partneri ise o kişiden uzaklaşır. Sonuçta son derece
asimetrik bir ilişki söz konusu olur.”
İlişki bağımlılığı içindeki
kişinin kendisini tükenmiş hissettiğini, benlik sınırlarının net olmadığını
ifade eden Prof. Dr. Çelikol, bağımlı kişinin sado-mazoşist davranışlar
sergilediğini, olayları akışına bırakmaktan korktuğunu, bireysel gelişimlerinin
sınırlı kaldığını, partnerini değiştirmeye çalışıp ancak başarısız olduğunu
söyledi.
Prof. Dr. Çelikol, ilişki bağımlısı kişinin kendini gereğinden
çok fazla ortaya koyduğuna, çok fazla verici olduğuna dikkati çekerek, şunları
söyledi:
“Bağımlı ilişki dışındaki sosyal hayatını tamamen bitirmiştir,
en azından çok aza indirmiştir. İlişkisi dışında hiçbir ilgi alanı kalmamıştır.
Tüm zamanını, hayatını, partneri ya da ondan gelecek bir haberi bekleyerek
geçirir olmuştur. Riskleri almasanız, yaşamanız da mümkün değildir. Bu nedenle
aşk bağımlığını dikkate alın, ama aşka hak ettiği değeri de verin.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder