20 Ekim 2013 Pazar

Düşünceleri dinlemek...

Düşünceleri dinlemek...


1949 yazında Avustralya’dan İngiltere’ye gelen ve BBC’de “akıl okuma” programı yapan Piddington
çifti, büyük sansasyon yaratmışlardı. Radyoda bir gecede  20 milyon  insanın  dinlediği karı - kocanın
“akıl okuma” işini nasıl yaptıkları asla çözülemedi. Ama bunu yapabildikleri tarihi kayıtlara geçti.
Taa o zamanlardan beri beynin kapısı  aralanmaya ve  düşünce  gücüyle makinalar  kontrol  edilmeye,
ya da tam tersi yapılmaya çalışılıyor. Beyne “telepatik  askercikler”  göndererek  insanlara  bir şeyler
yaptırmak veya beyin dalgaları ile dış dünyada  işler  çevirmek  insanlığın  en  çok uğraştığı  konuların
başında geliyor.
Eh normal! Beyin dünyanın en  gelişmiş  arama  motoru.  Çok  kıymetli,  herkes  onu  ele  geçirmenin,
yönetmenin peşinde...
Son yıllardaki teknolojik gelişmeler, özellikle maymunlarla, farelerle yapılan deneyler, hassas
sensörlerle beyin sinyallerinin, komutlarının dataya dönüştürülmesini mümkün kıldı.
“Konuşmadan düşünce ile söylemek” konusunda pek  çok  uygulama  yapılabilir  hale geldi. Bedensel
engelli insanların, vücutlarına takılan  protezlere  komut  verebilmesi  ve  işlerini  düşünce  güçleriyle
görmeleri artık hayal ya da sihir değil. Düşüncelerin joystick gibi komut verebileceğini konuştuğumuz,
deneyimlediğimiz bir dünyadayız...

Düşünceleri dinlemek!

Beyin  dalgalarını  bilgiye   dönüştürmek  aslında  bir  anlamda “düşünceleri  dinlemek”  düşünce
hırsızlığının da yolunu açıyor. Sır saklamak tarihe karışıyor.  Bir kişinin terörist eylem  yapma niyeti,
önceden anlaşılabilir görünüyor. Bu durumda “hadi canım, yok artık!” diye diye seyrettiğimiz, Tom
Cruise’un  oynadığı  meşhur  Minority  Report- Azınlık Raporu “science Fiction - Bilim  Kurgu" değil,
Science  Fact (bilimsel gerçek) oluyor. Çok da uzak olmayan bir gelecekte hepimiz bir kameraya
bakacağız  ve  o kamera beynimizi okuyarak aramızda uçak düşürme  planı olup  olmadığını
anlayacak.  Bu videoda IBM tarafından gelecek 5 yılda gerçekleşmesi tahmin  edilen teknolojiler
anlatılıyor.  İçlerinden biri beyin okumakla ilgili. Çok ilginç ve ne kadar yakın... Lütfen göz atın.

Beyin yıkama...

Zihin kontrolü, düşünce reformu, aklın  yeniden eğitimi  gibi  konular;  1950’de  Kore’de  esir  düşen
Amerikan  askerlerinin  davranış  değişiklikleri  ile  iyice  alevlendi.  1957  –  1967  arasında  Amerika
“Behavioral  Modification  –   Davranışsal  Değişimler”  ve  “zihinin  şifrelerini  çözmek”  konularına
yoğun biçimde odaklandı.  1970’lerde  bu konular CIA gibi gizli servislerin  rutin  çalışmaları arasına
girdi. Amerika’da özellikle o yıllarda CIA tarafından beyinlerinin yıkandığı  iddialarıyla mahkemeye
başvurmuş pek  çok  insan  var!  18 Kasım 1978’de gerçekleşen, 900 kişinin ölümüyle sonuçlanan
insanlık tarihinin en büyük toplu intiharı,  Jim Jones olayı da beyin yıkamanın nerelere varabileceğini
göstermek açısından çok çarpıcı bir örnektir...

Telekulak tarihe karışacak, beyin fethetme savaşları yapılacak...

22.10.2002  de  radyo  frekansları  ile  uzaktan  düşünce  okuma  ve   kafaya  düşünce  ışınlama  gibi
konularda alınmış patentlerin  olduğunu bildiğimiz  bir dünyada “tele - kulak” gibi dertler  ne  kadar
ilkel ve gereksiz kalacak düşünebiliyor musunuz?
Toprak savaşları ile güç mücadelesi yapan insanoğlu, “beyin fethetme” diye özetlenebilecek yepyeni
harp alanlarına doğru yol alıyor.
Hani eskiler otoriter tipler için “kaşıyla, gözüyle yönetiyor” derlerdi ya...
Gelecekte kaş-göz hareketine dahi gerek kalmaksızın, “düşünceyle yönetiyor” denecek...
Bu konuda önemli bir belgesel var. Bu linkten videosuna erişebilirsiniz. Mutlaka izlemenizi öneririm.
Şaşıracaksınız.
Bundan sonrasında ses değil düşünce dinleyeceğiz anlaşılan...

Kaynak: http://www.ufuktarhan.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder