Dövme nedir
Türkçe dövme/dövün ve Arapça vesm olarak adlandırılan, insan bedeninin çeşitli malzemeler kullanılarak farklı uygulamalarla süslenmesi adetine dünya tarihimizin çok eski dönemlerinden bugünlerine değin rastlamak mümkündür.
Dövme, deri tarafından tümüyle yok edilemeyen bir boya maddesinin belirli bir teknikle altderi yüzeyine kadar işlenmesi olarak tanımlanabilir.
Alt deriye ulaşmak için sivri uçlu bir araçla yarıklar veya delikler açılır. Açılan bu yarıklara iğne, diken, keskin kamış, kemik gibi sivri uçlu bir araçla is ve sür karılımı boya maddesi konur. Eskimoların kullandıkları tekniğe göre ise, deri iğneyle delindikten sonra, delinen ciltteki yarıklar arasından geçirilen boyalı bir iplik vasıtası ile boya deri altına yerleştirilir. Diğer bir teknik, açılan yarıklara barut veya güherçile içeren karışımları yayarak bunları ateşlemektir. Bu işlemlerden, özellikle derinin yakılması işleminden sonraa deride hiçbir zaman çıkmayan açık ya da koyu mavi renkli bir yanık izi oluşur.
Dövme yapılırken en çok kullanılan boya maddesi çıra, sac, çalı çırpı gibi maddelerden elde edilen istir. Yanı sıra çivit, antimuan tozu, kibrit tozu, güherçile, kavrulup dövülmüş kemik tozu, çini mürekkebi, balık ödü, çesitli bitki özleri, safran ve kına da kullanılır. Anne sütü temel karışım sayılır. Bu malzemelere göre deride beliren izler kırmızıya yakın bir tonda olabilir.
Kaynaklar, ilk çağlarda kamış ve yaprak boyaları ile yapılan dövmelerden söz etmekte, İ.Ö. 2000’lerden kalma Mısır mumyalarında dövmelere rastlanıldığını belirtmektedir.
Hun kurganlarında çıkan cesetlerde son derece kıvrak çizgilerle ve dekoratif bir anlayışla yapılmış düşsel yaratıklar ve koç figürlerinden olusan dövmeler görülmektedir. Dinsel-büyüsel kaynaklı bu dövmelerin is olduğu ihtimali ve deriye şırınga edilmesi ile oluştuğu düşünülmektedir. Hunlara ait Pazırık kurganında bulunan bir başkana ait cesetten anlaşıldığı üzere Hunlarda asil ve kahraman kişilerin dövme yaptırabildiği, daha sonraları Kazak ve Kırgızlarda da devam eden bu geleneğin yine kahramanlık niteliği taşıyan bireylere uygulandığı bilinmektedir. Taşdık ve Altın Yış mezarlarındaki cesetlerin bazı kısımlarındaki dövmeler, av sahnelerini tasvir eder.
Antik Trak kavmi dövmeyi asalet nişanesi sayarken, eski yunanlılar için ahlaksızlık damgası gibiydi. Eski Roma’da suçluları ve köleleri tanımaya yarayan dövmelere 19. yüzyıl İngiltere'sinde de rastlanılmaktadır.
Cezayirli gemiciler aracılığı ile Osmanlı denizcileri arasında yaygınlaşan dövme; XVII. yüzyıldan itibaren Yeniçerilerce bağlı bulundukları “orta”yı (bölük) simgelemek amacı ile yaptırılmaya başlanmış, Yeniçeri ocağının kapatılışına dek sürmüştür.
İlkel topluluklarda dövme yapılırken törenler düzenlenir. Dövmeyi yapan kişi birtakım dinsel ve büyüsel kuralları yerine getirmek zorundadır. Çesitli model ve örneklere göre yapılan dövmelerin deriye işlenişi bazen aylarca bazen de birkaç yıl sürebilmektedir.
Dövmecilik özellikle Okyanusya adalarında (Markiz, Samoa) ve Yeni Zelanda’da gelişmiştir. Deride yara açılarak yapılan dövme tekniğine Avustralya ve Merkezi Afrika yerlilerinde de rastlanılmaktadır.
Dövmenin estetik yönüne göre çok daha önem taşıyan yanı hemen her zaman dinsel, büyüsel, iyileştirici, toplumsal ve cinsel rolleri belirleyici, bağli bulunan topluluğu işaret edici özelliğidir.
Dövme adeti özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaygınlık göstermektedir.
Yakın zamana kadar dövmecilik Gaziantep Barak bölgesinde “gurbet” adı verilen, geçimini boncuk, iğne gibi ufak tefek gereçler satıp, karşılığında yumurta, arpa, buğday vb. alarak karşılayan küçük gezici gruplar tarafından, 15-20 yıl öncesine kadar isteyenlere dövün yapıldığı, şimdi ise bu uygulamanın devam etmediği belirtilmiştir. Dövün yapılmadan önce, dövmeyi yaptıracak kişi veya “gurbet” tarafından belirlenen şekiller yanmış kibrit çöpü yardımı ile vücut üzerine çizilir. Üç ya da dokuz adet halinde (bu rakamlarin mistik özelligi ve yöreye göre değişiklik gösterdiği bilinmektedir) bir araya getirilerek sıkıca bağlanan iğnelerle deri dövülür; koyun ödü ve kazanların altından toplanan isle hazırlanan karışım, bu dövülme sırasında altderiye yerleştirilir. Kabuk bağlayan bu yara zamanla iyileşir ve desen belirir.
Ancak dövme her mevsimde yapılamıyor; havanın soğukluğu ve sıcaklığı dövme üzerinde etkili. Bu sebeple genelde ılımlı ilkbahar zamanları dövme için uygun mevsim sayılıyor.
Dövün, kadınlar tarafından özellikle çene, çene altı, ayak bileği, boyun, göğüs ve el üstlerinde tercih edilmekte, erkeklerde ise burun üzeri ve alın ortasında, el üstlerinde, el bileğinde ve kollarda dövüne rastlanmaktadır. Bilinen dövme motifleri arasında, kadınlarda el üstü ve ayak bileklerinde rastlanan tarak ve ayna; genellikle yüze yapılan yıldız ve ayak bileklerinde halka motifleri önemli yer tutmaktadir. Erkeklerde daha çok şakaklarda ve kollarda yoğunlaşan Arap harfleriyle yazılmış isim ve ibarelere, arslan, yılan, ay gibi şekillere rastlamak mümkündür.
Yahudilik ve Hristiyanlık inancında “dövme” yasaklanmıştır. Kitab-ı Mukaddes’te “Ölüler için bedeninizde yara açmayacaksınız, dövme işareti koymayacaksınız” (Levililer: 19/28) buyruğu yer alır. Bununla birlikte kimi Yahudi ve Hristiyan tarikatlarında “dövme” özel tanınma, kimlik nişanesi olarak algılanır; Güneş tanrısı Baal’ın isteği üzerine, “ilahi ve gizemli bir kudret edinme” aracı sayılır. Tevrat uzmanı M.W.Thomson’a göre, Musa Peygamber, elleri ve alınlarını mistik sembollerle süsleyen Araplardan dövme adetini ödünç alarak, kendi amacı için kullanmıştır. Katolik Kilisesi İ.S. 4.yüzyılda, “Tanrı’nın imajını bozuyor” diye Roma’daki köle ve mahkumların yüzüne dövme yapılmasını yasaklamıştır. 787 yılında ise Papa I. Hadrinan, vücudun herhangi bir yerine dövme yapmayı, “batıl inanç ve paganizmi” çağrıştırdığı için tümüyle menetmiştir. Çağlar boyu Avrupa’da kaybolan dövme geleneği 19. yüzyıl İngiltere’sşnde aniden canlandı. Kaptan Cook’un 1769’daki ilk seyahatleriyle birlikte denizcier arasında yaygınlaşıp egzotik biçimde renklilik kazandı. Galler prensi 1862’de kutsal topraklara (Filistin) ziyaret edince, koluna haç dövmesi yapıldı. Kral Edward VII. Oğlu George’nun 1882’de Japonya ziyareti sırasında bileğine bir canavar motifi işlendi. Böylece dövme, İngiltere’de krallık fermanıyla onaylanmış oldu.
Bir rivayete göre Hz.Muhammed’in (S.A.S.) “dövme yapan ve yaptıran, dişlerini törpüleyen ve böylece Allah’ın yarattığı şekli değiştirmeye uğraşan kadınlara lanet edilmiştir” bu sebeple kimi İslam alimleri dövme yaptırmayı büyük günah sayarlar. İslam’ın egemen olduğu bazı yerlerde, ellerinde haç dövmesi bulunan erkeklerin gizli gavur olduğu kabul edilir ve camilere alınmazlarmış.
Dövme motiflerinde mezar taşlarşndan, dokumalarımıza, mimarimizden işleme tekniklerimize kadar uzanan ve hemen hepsinde dinsel, büyüsel, mitolojik, sosyal ve cinsel statü, aşiret işareti niteliği taşıyan motiflerin benzerlerini bulmak mümkündür. Bu motiflerin kişiyi rahatsızlıklardan, nazardan koruduğuna; güzellik ve yiğitlik getirdiğine olan inanç halen devam etmektedir.
Günümüzde Batı’da çok yaygın bir uygulama alanı bulunan dövme, kentsel yaşamda özellikle gençler arasında giderek daha çok ilgi çeken bir vücut süsleme biçimine dönüşmektedir..
Not : Halk Kültürü Uzmanı Sn.Nihal Kadıoğlu Çevik’nun Anadolu’nun Bazı Yörelerinde Dövme Adeti ve Bu Adetin Çağdaş Yaşamdaki Yeri ve Atlas Dergisi (Ağustos 2002 / Sayı 113) Doğunun Tenindeki Nakış konulu yazılardan yararlanılmıştır.
Dövme, deri tarafından tümüyle yok edilemeyen bir boya maddesinin belirli bir teknikle altderi yüzeyine kadar işlenmesi olarak tanımlanabilir.
Alt deriye ulaşmak için sivri uçlu bir araçla yarıklar veya delikler açılır. Açılan bu yarıklara iğne, diken, keskin kamış, kemik gibi sivri uçlu bir araçla is ve sür karılımı boya maddesi konur. Eskimoların kullandıkları tekniğe göre ise, deri iğneyle delindikten sonra, delinen ciltteki yarıklar arasından geçirilen boyalı bir iplik vasıtası ile boya deri altına yerleştirilir. Diğer bir teknik, açılan yarıklara barut veya güherçile içeren karışımları yayarak bunları ateşlemektir. Bu işlemlerden, özellikle derinin yakılması işleminden sonraa deride hiçbir zaman çıkmayan açık ya da koyu mavi renkli bir yanık izi oluşur.
Dövme yapılırken en çok kullanılan boya maddesi çıra, sac, çalı çırpı gibi maddelerden elde edilen istir. Yanı sıra çivit, antimuan tozu, kibrit tozu, güherçile, kavrulup dövülmüş kemik tozu, çini mürekkebi, balık ödü, çesitli bitki özleri, safran ve kına da kullanılır. Anne sütü temel karışım sayılır. Bu malzemelere göre deride beliren izler kırmızıya yakın bir tonda olabilir.
Kaynaklar, ilk çağlarda kamış ve yaprak boyaları ile yapılan dövmelerden söz etmekte, İ.Ö. 2000’lerden kalma Mısır mumyalarında dövmelere rastlanıldığını belirtmektedir.
Hun kurganlarında çıkan cesetlerde son derece kıvrak çizgilerle ve dekoratif bir anlayışla yapılmış düşsel yaratıklar ve koç figürlerinden olusan dövmeler görülmektedir. Dinsel-büyüsel kaynaklı bu dövmelerin is olduğu ihtimali ve deriye şırınga edilmesi ile oluştuğu düşünülmektedir. Hunlara ait Pazırık kurganında bulunan bir başkana ait cesetten anlaşıldığı üzere Hunlarda asil ve kahraman kişilerin dövme yaptırabildiği, daha sonraları Kazak ve Kırgızlarda da devam eden bu geleneğin yine kahramanlık niteliği taşıyan bireylere uygulandığı bilinmektedir. Taşdık ve Altın Yış mezarlarındaki cesetlerin bazı kısımlarındaki dövmeler, av sahnelerini tasvir eder.
Antik Trak kavmi dövmeyi asalet nişanesi sayarken, eski yunanlılar için ahlaksızlık damgası gibiydi. Eski Roma’da suçluları ve köleleri tanımaya yarayan dövmelere 19. yüzyıl İngiltere'sinde de rastlanılmaktadır.
Cezayirli gemiciler aracılığı ile Osmanlı denizcileri arasında yaygınlaşan dövme; XVII. yüzyıldan itibaren Yeniçerilerce bağlı bulundukları “orta”yı (bölük) simgelemek amacı ile yaptırılmaya başlanmış, Yeniçeri ocağının kapatılışına dek sürmüştür.
İlkel topluluklarda dövme yapılırken törenler düzenlenir. Dövmeyi yapan kişi birtakım dinsel ve büyüsel kuralları yerine getirmek zorundadır. Çesitli model ve örneklere göre yapılan dövmelerin deriye işlenişi bazen aylarca bazen de birkaç yıl sürebilmektedir.
Dövmecilik özellikle Okyanusya adalarında (Markiz, Samoa) ve Yeni Zelanda’da gelişmiştir. Deride yara açılarak yapılan dövme tekniğine Avustralya ve Merkezi Afrika yerlilerinde de rastlanılmaktadır.
Dövmenin estetik yönüne göre çok daha önem taşıyan yanı hemen her zaman dinsel, büyüsel, iyileştirici, toplumsal ve cinsel rolleri belirleyici, bağli bulunan topluluğu işaret edici özelliğidir.
Dövme adeti özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaygınlık göstermektedir.
Yakın zamana kadar dövmecilik Gaziantep Barak bölgesinde “gurbet” adı verilen, geçimini boncuk, iğne gibi ufak tefek gereçler satıp, karşılığında yumurta, arpa, buğday vb. alarak karşılayan küçük gezici gruplar tarafından, 15-20 yıl öncesine kadar isteyenlere dövün yapıldığı, şimdi ise bu uygulamanın devam etmediği belirtilmiştir. Dövün yapılmadan önce, dövmeyi yaptıracak kişi veya “gurbet” tarafından belirlenen şekiller yanmış kibrit çöpü yardımı ile vücut üzerine çizilir. Üç ya da dokuz adet halinde (bu rakamlarin mistik özelligi ve yöreye göre değişiklik gösterdiği bilinmektedir) bir araya getirilerek sıkıca bağlanan iğnelerle deri dövülür; koyun ödü ve kazanların altından toplanan isle hazırlanan karışım, bu dövülme sırasında altderiye yerleştirilir. Kabuk bağlayan bu yara zamanla iyileşir ve desen belirir.
Ancak dövme her mevsimde yapılamıyor; havanın soğukluğu ve sıcaklığı dövme üzerinde etkili. Bu sebeple genelde ılımlı ilkbahar zamanları dövme için uygun mevsim sayılıyor.
Dövün, kadınlar tarafından özellikle çene, çene altı, ayak bileği, boyun, göğüs ve el üstlerinde tercih edilmekte, erkeklerde ise burun üzeri ve alın ortasında, el üstlerinde, el bileğinde ve kollarda dövüne rastlanmaktadır. Bilinen dövme motifleri arasında, kadınlarda el üstü ve ayak bileklerinde rastlanan tarak ve ayna; genellikle yüze yapılan yıldız ve ayak bileklerinde halka motifleri önemli yer tutmaktadir. Erkeklerde daha çok şakaklarda ve kollarda yoğunlaşan Arap harfleriyle yazılmış isim ve ibarelere, arslan, yılan, ay gibi şekillere rastlamak mümkündür.
Yahudilik ve Hristiyanlık inancında “dövme” yasaklanmıştır. Kitab-ı Mukaddes’te “Ölüler için bedeninizde yara açmayacaksınız, dövme işareti koymayacaksınız” (Levililer: 19/28) buyruğu yer alır. Bununla birlikte kimi Yahudi ve Hristiyan tarikatlarında “dövme” özel tanınma, kimlik nişanesi olarak algılanır; Güneş tanrısı Baal’ın isteği üzerine, “ilahi ve gizemli bir kudret edinme” aracı sayılır. Tevrat uzmanı M.W.Thomson’a göre, Musa Peygamber, elleri ve alınlarını mistik sembollerle süsleyen Araplardan dövme adetini ödünç alarak, kendi amacı için kullanmıştır. Katolik Kilisesi İ.S. 4.yüzyılda, “Tanrı’nın imajını bozuyor” diye Roma’daki köle ve mahkumların yüzüne dövme yapılmasını yasaklamıştır. 787 yılında ise Papa I. Hadrinan, vücudun herhangi bir yerine dövme yapmayı, “batıl inanç ve paganizmi” çağrıştırdığı için tümüyle menetmiştir. Çağlar boyu Avrupa’da kaybolan dövme geleneği 19. yüzyıl İngiltere’sşnde aniden canlandı. Kaptan Cook’un 1769’daki ilk seyahatleriyle birlikte denizcier arasında yaygınlaşıp egzotik biçimde renklilik kazandı. Galler prensi 1862’de kutsal topraklara (Filistin) ziyaret edince, koluna haç dövmesi yapıldı. Kral Edward VII. Oğlu George’nun 1882’de Japonya ziyareti sırasında bileğine bir canavar motifi işlendi. Böylece dövme, İngiltere’de krallık fermanıyla onaylanmış oldu.
Bir rivayete göre Hz.Muhammed’in (S.A.S.) “dövme yapan ve yaptıran, dişlerini törpüleyen ve böylece Allah’ın yarattığı şekli değiştirmeye uğraşan kadınlara lanet edilmiştir” bu sebeple kimi İslam alimleri dövme yaptırmayı büyük günah sayarlar. İslam’ın egemen olduğu bazı yerlerde, ellerinde haç dövmesi bulunan erkeklerin gizli gavur olduğu kabul edilir ve camilere alınmazlarmış.
Dövme motiflerinde mezar taşlarşndan, dokumalarımıza, mimarimizden işleme tekniklerimize kadar uzanan ve hemen hepsinde dinsel, büyüsel, mitolojik, sosyal ve cinsel statü, aşiret işareti niteliği taşıyan motiflerin benzerlerini bulmak mümkündür. Bu motiflerin kişiyi rahatsızlıklardan, nazardan koruduğuna; güzellik ve yiğitlik getirdiğine olan inanç halen devam etmektedir.
Günümüzde Batı’da çok yaygın bir uygulama alanı bulunan dövme, kentsel yaşamda özellikle gençler arasında giderek daha çok ilgi çeken bir vücut süsleme biçimine dönüşmektedir..
Not : Halk Kültürü Uzmanı Sn.Nihal Kadıoğlu Çevik’nun Anadolu’nun Bazı Yörelerinde Dövme Adeti ve Bu Adetin Çağdaş Yaşamdaki Yeri ve Atlas Dergisi (Ağustos 2002 / Sayı 113) Doğunun Tenindeki Nakış konulu yazılardan yararlanılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder