ÎDÂM ŞEKİLLERİ
Yeniçerilerin kellesi, cellât satırıyla vurulurdu. Bu satır hâlen Topkapı Sarayı silah hazînesinde sergilenmekte. Vezirler, sadrazamlar, devlet adamları umûmiyetle boğdurulur, sıradan şahısların kılıçla başları vurulurdu. Kementle boğularak îdam edilenlerin, ibret ve inandırıcılık için ölümünden sonra “şifre” denilen gâyet keskin ve özel bir usturayla kafaları kesilirdi.
Hânedân mensuplarının ise aslâ kanı akıtılmaz, onlar mutlaka boğularak îdam edilirdi. Osmanlı şehzâdeleri genelde yay kirişi ile boğulmuştur. Zîrâ Osmanlı Hânedânı mukaddes sayıldığından kanı akıtılamazdı. Boğularak kansız bir ölüm, hânedânın ölümüydü.
Cellâtlar, Müslümanların kesik başlarını infazdan sonra, cesedi sırt üstü yatırarak koltuğunun altına koyarlardı. Bu yüzden devletin üst düzey görevlileri, “kelle koltukta geziyoruz” ifâdesini çok terennüm ederlerdi. Müslüman olmayanlar ise yüzükoyun yatırılarak, kesilen başları kıçlarının üzerine konulurdu.
Îdâm edilecek şahıs, İstanbul dışında uzak bir yerdeyse, kesilen başı bozulmaması için bal dolu bir torbaya konulur, sultanın huzûruna öyle getirilir, bir tepsi içinde padişaha gösterilip, “Emr-i ferman yerini bulmuştur Hünkârım” sözünden sonra ibret taşına konulur, üç gün teşhîr edilirdi. Beden ise öldürüldüğü yere gömülürdü. Bu sebeple, başı başka yerde, bedeni başka yerde gömülü iki mezarı olan devlet adamları, sadrazamlar çoktur. Bunlardan en meşhuru Viyana kuşatmasındaki başarısızlığı sebebiyle başı kesilen ve bir bal torbası içinde pâyitahta gönderilen, sonra da denize atılan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’dır.
http://osmanli-devleti1299.tr.gg/idam-sekilleri.htm
http://osmanli-devleti1299.tr.gg/idam-sekilleri.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder