28 Mayıs 2014 Çarşamba

BOZCAADA

IMG Ust

BOZCAADA


Bozcaada’da atlayıp bisiklete tur  yapmalı; berrak denizinde yüzmeli, gün batımını izlemeli, taze balıklarla donatılmış sofralarında keyiflenmeli, şaraplarını tatmalı ve  Ege’nin derinliklerini keşfetmeli...


Denizler tanrısı Poseidon’un torunu Tenes, bir sandığa konulup Ege’de Lapseki’den denize atıldığında nereye gideceğinden habersizdi. Sandık, Leukophrys Adası’nın sahiline vurunca genç Tenes buraya sığındı ve yıllar sonra adanın ismi de “Tenes’in adası” anlamına gelen “Tenedos” oldu. Daha sonra açık kahverengi görüntüsü nedeniyle Bozcaada olarak anılmaya başlanan Tenedos, Tanrıların olduğu kadar bağcıların, şarapçıların ve içe dönük ada yaşamını sevenlerin de binlerce yıllık vatanı haline geldi. Bozcaada, Türkiye’nin üçüncü büyük adası.


Tertemiz denizi, balık lokantaları, eski kalesi, daracık sokakları, eski Rum evleri, gelenekleri yaşatan gündelik yaşamı ve hoşgörülü halkıyla çılgın kalabalıktan kaçış noktası. 1920’lere kadar ada nüfusu ağırlıklı olarak Rumlardan oluşuyordu ama sonra çoğu Yunanistan’a göç etti. Geriye 1800’lü yıllara kadar uzanan güzelim Rum evleri kaldı. Bazılarının bahçesinde, size o eski günlerdeki yaşamı hayal ettiren kalıntılar çıkıyor karşınıza. Merkezdeki tek kilise ise, yaşamını hala adada sürdüren az sayıdaki Rum’un pazar ayinlerinde, vefat ya da vaftiz törenlerinde kapılarını açıyor.


DENİZİ BERRAK VE SERİN

Turistlerin ziyaret ettiği yerlerin başında Bozcaada Kalesi geliyor. Tarihi Fenike’lilere kadar uzanan kaledeki iki küçük müzede, arkeolojik buluntular ve etnografik eserler sergileniyor. Dört tarafı kuşbakışı görmek içinse Göztepe’ye çıkıyorsunuz. Ve işte karşınızda Homeros’un destanıyla ölümsüzleşen Troya savaşının geçtiği topraklar ve bir başka büyük savaşa tanıklık etmiş Çanakkale Boğazı ve kıyıları! Kaz Dağları’nın yüce tepeleri, biraz ötede komşu ada İmroz, daha da uzaklarda Limni ve  Midilli adaları… Köprülü Mehmed Paşa ve Alaybey camileri, dar sokaklar, şarap imalathaneleri, Sulubahçe, Amerikan Çeşme, Habbeli’de bulunan bağlar ve Batı Burnu’ndaki rüzgâr enerjisi santralı da adanın gezilecek yerleri arasında. Bozcaada’da gündüz yapılacak en güzel şey berrak denizin tadını çıkarmak. Buranın denizi serin; dolayısıyla rüzgâr güneyden estiğinde kuzey kıyılarında, kuzeyden estiğinde güney kıyılarında yüzmelisiniz. Ayazma Plajı, incecik kumlarıyla tatilcilerin gözdesi. Diğer popüler plajlar, Habbele ve Akvaryum Koyu. Evliya Çelebi, ünlü Seyahatname’sinde Bozcaada’yla ilgili şu cümlelere yer vermiş:


“Buradaki gibi güzel çavuş üzümü, dünyanın hiçbir yerinde yetişmez.” Şarapcılık, adanın tarihi kadar eski bu topraklarda. Derler ki, adaya ismini veren Tenes, bugünkü Poyraz Limanı çevresinde yabani üzümü bulmuş ve ıslah edip geliştirerek “kuntra üzümü”nü yaratmış. Ve o günden beri Tanrı’nın bu kutsal meyvesi, Bozcaada’da hayatın ayrılmaz bir parçası olmuş.


Bugün, tamamı doğal ve tarihi sit alanı olan adanın üçte birini üzüm bağları kaplıyor. Hatta son yıllarda bağcılık ve şarapçılık yeniden yükselişte. Sökülen bağlar yeniden canlandırılıyor. Bağcılık adanın günlük hayatına da şekil veriyor. Hiç tatili olmayan bu gönül işini sürdüren adalılar, yılın çoğunu bağların bakımıyla geçiriyor. Yazla birlikte bağ evlerine göç ediyorlar. Ağustos ayı geldi mi, bağbozumu telaşı da başlıyor ve bütün adayı sarıyor. O dönemde, bağı olsun olmasın herkesin tek konusu üzüm!


BAĞBOZUMUNU KAÇIRMAYIN

Önce, Türkiye’nin en güzel sofralık üzümü olarak ün yapan çavuş üzümleri toplanıyor. Bu kütür kütür sarı şekerler, İstanbul ve çevre illerin yolunu tutuyor. Ardından beyaz şarabın yapıldığı vasilaki (Altınbaş) ile kırmızı şaraplık kuntra (karasakız) ve karalahananın hasadı başlıyor. Sepetler doluyor ve  bağbozumu şenlikleri başlıyor. Bağbozumu şenliklerinin düzenlendiği ağustos-eylül ayları Bozcaada’yı ve şaraplarını tanımak için en güzel dönemler. Bu aylarda  Amerika’dan, Avusturalya’dan bile kalkıp gelenler oluyor.


Bağbozumu, adadan göç etmiş Rumları yeniden burada buluşturuyor. Şenliklere değişik bölgelerden Rum din adamları ve cemaati de katılıyor. Rumlar, günler önce hazırladıkları yiyecek ve şarapları, sirtaki ve yerel danslar eşliğinde Türk misafirleriyle paylaşıyor. Şenlikler sırasında ara sokaklardaki sanat evlerinde sergiler, çay bahçelerinde söyleşiler, gece ise kalede konserler düzenleniyor. Adanın tadını, kokusunu taşıyan ada şaraplarıyla damaklar şenleniyor, sohbetler koyulaşıyor ve  anılar renkleniyor… Şarapçılığın yeniden canlandığını yerinde görmek, ada halkının bağbozumu telaşına ve şenlik sevincine tanık olmak, bir zamanlar İstanbul’da “Bozcaada şarabı geldi” levhalarının asıldığı günleri hatırlatıyor yeniden…


YEREL LEZZETLER

Ada mutfağı, zengin deniz ürünleriyle lezzet tutkunlarının gözdesi. Kalamardan ahtapota, deniz kestanesinden çipura, levrek, sinarit, barbun ve  lipsos gibi balık çeşitlerine kadar her şeyin en tazesi sofranızda! Tahinli patlıcan, fıstıklı Girit ezme, sirke ve sarımsaklı börülce, salamura yapraklara sarılan çiğ dolma, salyangozlu bulgur pilavı, kalamar yahni ve sakızlı un kurabiyesi ise Bozcaada’nın özel tatları arasında. Sakızlı Türk kahvesi için en doğru adres ise Çınaraltı Kahvehanesi.


NEREDE KALINIR?

Adada pek çok küçük otel ve pansiyon var. Kaikias Hotel, 9 Oda, Eski Postane, Rengigül Konukevi ve Bağbadem Tatil Evleri konaklamak için tercih edebileceğiniz adreslerden birkaçı.


NEREDE YENİR?

-Ege mutfağının özel tatlarının sunulduğu Lodos Restoran, bir zamanlar Rum kahvesi olan 110 yıllık tarihi binada hizmet veriyor. Arnavut kaldırımlı daracık sokakta, asma yapraklarının altında şarabınızı yudumlarken yediğiniz yemeklerin tadı damağınızda kalıyor.


-Limandaki Tenedos Balıkçısı, dalga sesinin Ege türkülerine karıştığı bir meyhane. Adaya özgü balık ve deniz ürünlerini, Rum müziği eşliğinde tadabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder