30 Temmuz 2014 Çarşamba

Yazın Ne Yemeliyiz?

IMG Ust

Yazın Ne Yemeliyiz?


Yazın daha çok balık yiyin! Balıklar özellikle de yağlı balıklar, mükemmel birer cilt desteğidir. Balık, cilde faydalı hemen her şeye sahip bir besindir.

Malum mevsim yaz. Güneşle her zamankinden daha fazla samimi ve daha içli dışlıyız. Sonuçta cildimiz hem daha fazla tehdit altında hem de daha bir göz önünde. Kısacası cilt yaşlanmasını engelleyen ve cildi destekleyen konularla biraz daha haşır neşir olmanın tam zamanı.
Bugün cilt dostu gıdalardan bahsedeceğiz. İlk sırayı da balığa vereceğiz. Balıklar özellikle de yağlı balıklar, mükemmel birer cilt desteğidir. Nedeni açık: Balık cilde faydalı hemen her şeye sahip bir besindir. Kaliteli protein yapısı, magnezyum, kalsiyum, fosfor, selenyum, çinko gibi minerallerle tıka basa dolu oluşu, D vitamininden zengin kompozisyonu ve güçlü bir omega-3 yapılanmasına sahiplik etmesi ile balığı cilde faydalı gıdaların hemen ilk sırasına oturtuveriyor. Tatilinizi ister Karadeniz’de (Karadeniz’in soğuk su kefali müthiş bir omega-3 deposudur), ister Ege’de, ister Akdeniz’de geçirin, fırsat buldukça balık yiyin. Küçük bir hatırlatma: sağlık açısından haftada üç-dört kez 100-150 gram balık yemek mükemmel bir karar. Mümkün olduğu kadar çiftlik balıklarından uzak durun. Kızartma yerine ızgara ya da buğulama veya fırında hazırlanan balık yemeniz daha doğru olur. Özellikle daha önceden kullanılmış bitkisel yağlarda kızartılmış balıklardan fayda beklemeyin! 


Dikkat

Şeker cildi kırıştırıyor. Her hücrenin en önemli yakıtı olan şekerin (glikoz) eğer kullanılmaz da kanda birikirse proteinler, DNA ve diğer bazı moleküllerle kimyasal bileşikler oluşturarak hücre ve dokular için zararlı hale gelebildiğini biliyoruz. “Glycation” ya da “şekerlenme-ağdalaşma-karamelize olma” olarak bilinen bu kimyasal sürecin en önemli sonucu, yeni oluşan ve proteinin yapısını bozan çapraz bağlardır. Çapraz bağlanmalar; o maddenin elastikiyetini kaybetmesine, yırtılma veya çatlamaya eğilimin artmasına yol açmaktadır. Bunu bahçenizde uzun süre güneş altında kalan paspas veya güneşte kuruyup sertleşen bahçe hortumuna da benzetebilirsiniz.
Çapraz bağlanmanın yaşlanan bir vücuttaki ilk etkileri, damarların ve eklemlerin sertleşmesi, takiben de cildin kırışmasıdır.
Kan şekerindeki hafif yükselmelerin bile yaşlanma sürecini hızlandırması bir ölçüde bu süreçle ilişkilidir. Şekerli besinlerin yol açabileceği karbonhidrat tolerans bozukluğundan ve insülin direncinden korunmak işte bu nedenle cilt yaşlanmasını geciktirmede önemli bir adımdır.
Karbonhidratlara karşı oluşabilecek bir tolerans bozukluğundan korunmak sadece cilt yaşlanması değil, aslında bedensel yaşlanma sürecini de tümüyle yavaşlatabilecek bir önlemdir.
Bunun için “üç temel anahtar” vardır: karbonhidrat ve şeker tüketimini azaltmak, düşük glisemik indeksi olan karbonhidratlara öncelik vermek ve posa -lif- muhtevası yüksek beslenme tarzına yönelmek.

Not alın

Yoğurttan vazgeçmeyin.  Kefirin cildi gençleştirip güzelleştirdiğini gösteren net bir bilimsel çalışma olmasa da ben kefire de en az yoğurt kadar güvenirim. Yoğurdun tam bir cilt dostu olduğundan ise hiçbir kuşku duymam. Özellikle yağı azaltılmış –mümkünse yüzde 1’in altında yağ içerenleri tercih edin. Yoğurt,  iyi proteinler içerdiği gibi mineraller ve vitaminler açısından da zengindir.  Bizim önerimiz: 30’lu yaşlardan sonra, her gün bir su bardağı kadar düşük yağlı yoğurt tüketmenizdir.  “Yoğurt mu, süt mü?” sorusunun cevabı çok nettir.  20’li yaşlardan sonra süt yerine yoğurdu tercih edin. Yoğurt yerine ayran, kefir de içilebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder