10 Ağustos 2013 Cumartesi

Hitler'in gizemli öyküleri

Hitler'in gizemli öyküleri

Aranıyor! Ölü veya diri...
Dünyada hiçbir lider onun kadar gizemli değildi. Adolf Hitler´in 1945´de sığınağında kendini gerçekten öldürdüğü hala kanıtlanmış delil aksine ortada çarpıcı ve önemsenecek iddialar var. Ve daha ötesi; savaştan sonra Hitler, dedikleri yapılmazsa, batıyı terörle tehdit etti mi? Ve günümüzdeki özellikle İsrail´e yönelik Arap terörünün ardında, Hitler´in planları ve finansmanı olabilir mi? Glenn B. Infield araştırdı.
1945´de Adolf Hitler´in ölümünden çok, Martin Bormann´ın veya eniştesi General Fegelein´ın ölüp ölmedikleri merak konusuydu. Hitler´in ve yanındakilerin son aylarını geçirdiği Berlin´deki yeraltı sığınağının bulunduğu bölge, Ruslar tarafından işgal edildiği için, İngiliz ve Amerikalı araştırmacılar ancak kısıtlı araştırmalar için izin alabilmişlerdi. Ruslar Hitler´in ve son günlerinde karısı olan Eva Braun´un kömürleşmiş vücutlarını bulduklarını ve dişlerinden kimliklerini saptadıklarını açıkladılar. Fakat, açıklama ve ortaya konan deliller öylesine yetersizdi ve acemiceydi ki, Hitler´in kesin olarak ölmüş olduğu kabul edilemedi. Hatta, Stalin dahi inanmıyordu, ona göre Hitler ölmemiş ve ortadan kaybolmuştu yani yaşıyordu. Ve nihayet, ilk ciddi araştırma izni Binbaşı Trevor-Roper başkanlığındaki bir ekibe verildi. Binbaşı, Karşı Casusluk Savaş Odası ve İngiliz Ren Ordusu adına yetkiliydi. Araştırma, 1945 yılının Eylül-Ekim ayları arasında, İngiliz, Fransız ve ABD işgali altındaki tüm bölgelerde sürdürüldü. Fakat kendi bölgelerinde araştırmaya izin veren Ruslar, Hitler´in intihar ettiğine tanık olduklarını söyleyen tüm sığınak personelini tutuklayıp, Rusya´ya yolladıkları için, en önemli ifadeler alınamamıştı.
"Hitler´in göğsüne saplanan şarapnel..."
Binbaşı´nın raporunda, önemli bir bölüm vardı ama sonraki yıllarda gözden kaçırılacaktı. Müttefikler tarafından sorgulanan tutuklular arasında bulunan Karl Heinz Spaeth adlı bir doktor inanılmaz şeyler söylemişti. Doktor, Adolf Hitler´in 1 Mayıs 1945´de sığınağın dışında yaralanarak öldüğünü iddia ediyor ve intihar etmediğini öne sürüyordu. Doktor, bir Alman paraşüt birliğinin doktoruydu, 1 Mayıs gününde, Hitler Sığınağı ile hayvanat bahçesi arasında kurduğu küçük bir seyyar hastanede çevredeki yaralılara tedavi etmeye çalışıyordu. İfadesini kendi anlatımından okuyalım;
"Saat üç civarıydı, biri gelerek Hitler´in yakında bulunduğunu söyleyince, hemen dışarı fırladım. Benim birliğimin komutanı olan Graf von Raiffenstein ile Teğmen Kurt Uhlik oradaydılar ve yanlarında Führer vardı. Karşı sokakta bulunan bir tank bariyerine doğru gidiyorlardı, birden uyarı sesleri duyuldu ve ardından karşı taraftan ateş açıldı, orada Ruslar vardı. Hitler uyarıyı nedense dinlemedi ve barikada doğru ilerlemeye devam etti, ardından vurularak yere düştü. Çevrede SS askerleri vardı, ateş açarak ilerlediler, bu arada ben de yoğun ateşten korunmak için saklanmıştım, birkaç dakika sonra beni seyyar hastaneme çağırdılar, Hitler oraya taşınmıştı. 10 cm. uzunluğunda, 8-10 mm. enindeki bir şarapnel parçası göğsüne saplanmıştı. Hemen durumu kontrol ettim, yara derindi ve her iki ciğeri de delmişti. Çok az sargı bezim vardı ve yapabileceğim birşey yoktu, yarayı sardım, bu arada Hitler sürekli inliyordu ve bilinci tam değildi. Acısını azaltabilmek için normalin iki katı dozda morfin yaptım ve oturup beklemeye başladık. Yarım saatte bir nabzını ve solunumunu kontrol ediyordum ve 1.5 saat sonra nefes almadığını farkettim. Kalp atışları üç dakika daha devam etti, artık bitmişti, SS şeflerine dönerek Führer´in ölmüş olduğunu bildirdim."
Speath´ın ifadesi buydu; daha sonra SS´lerin Hitler´in cesedini aldıklarını ve 2.5 kg patlayıcı ile havaya uçurup parça parça ettiklerini, ardından Rusların geldiğini ve yaralıları tedavi etmeye devam ettiğini söylüyordu. Araştırma komisyonu yetkilileri ve daha üsttekiler bu anlatımı önemsemediler, ya inanmamışlar veya doktorun yanıldığını düşünmüşlerdi ya da Speath´e göre Adolf Hitler bir kahraman gibi, gerçekten savaşarak ölmüştü ve bu da müttefiklerin işine gelmiyor olabilirdi. Trevor-Roper Raporu´na göre, Dr. Speath´a inanmak zordur, üstelik doktor da bir SS´dir ve belki de Hitler´in kaçtığını gizlemek için bu hikayeyi uyduruyordur. Her iki anlatımda da, yani sığınakta intihar edip, cesedinin yakılması ve yaralanıp öldükten sonra havaya uçurulması öykülerinin ikisinde de ortada kesin sonuç yoktur. Birincisinde, kömürleşmiş bir kalıntı, ikincisinde ise hiçbir şey yoktur. Acaba, Hitler kaçmış daha uygunu kaçırılmış olabilir mi?
İspanya´ya uçuş;
Bir iddiaya göre, SS´lerin son görevi Führer´in imajını korumaktı, bu nedenle herkes ölebilirdi ama Hitler ölmemeliydi. Zamanı gelince, yeni Nazi hareketinin başlatılması için Führer´in varlığı şarttı. Dünya, Adolf Hitler´in ölmediğini bilmeli ve korkmalıydı. Aslında SS´ler başarılı oldular; savaştan sonra uzun yıllar boyunca Nazi avcılarıyla ödül peşinde koşanlar Hitler´i arayıp durdular. 1968´de Sovyetler´in yayınladığı otopsi raporuna rağmen kuşkular giderilemedi. Üstelik bu kadar da değil; zira bir iddia daha var; biraz saçma, biraz da entrika dolu bir iddia; Bir SS subayı, Hitler´in bir Me-109 savaş uçağıyla Berlin´den İspanya´ya uçtuğuna tanık olduğunu iddia ediyordu. Araştırmacılar, bu iddianın mümkün olup olamayacağını ABD Hava Kuvvetleri yetkililerine sordular. Cevap, ne evet ne de hayırdı. Nuremberg mahkemelerinde aynı soru, Mussolini´yi bir dağın tepesinden kaçırmayı başaran ünlü SS generali Otto Skorzeny´e soruldu. Hitler özel komando birliğinin komutanı olan Skorzeny soruyu duyunca gülümseyerek; "Bu imkansız birşey, bizim Messerschmitt uçaklarımız bu kadar uzun menzilli değildir, üstelik savaşı kaybetmiştik." dedi. Ama adı saklanan SS subayı ısrarlıydı; savaş uçağının tek kişilik olduğunu ve aslında bir yolcu uçağına eşlik ettiğini söylüyordu.
Hitler şehit mi?
Trevor-Roper Raporu, ABD Hükümeti´ne sunulduktan sonra, Amerika´daki bir esir kampında bulunan George Albrecht adlı bir Alman, Hitler´in nereye saklandığını bildiğini ve açıklayacağını söylemek için müracaat etti. Albrecht, 1941 yılı noelinde, Rodenbeck´de tanınmış bir Nazi liderinin, bir diğer parti üyesiyle yaptığı konuşmaya kulak misafiri olmuştu. İki adam, bir yeraltı mağarasında Hitler´in çok özel bir birlik oluşturduğunu ve çok gizli bir radyo istasyonunun kurulduğunu konuşuyorlardı. Bu gizli üs, Rodenbeck´deydi. Albrecht´in iddiasından sonra, söylenen bölge karış karış arandı. Ama birşey bulunamadı. 1945 yılı başlarında, Amerikan, İngiliz, Fransız ve Sovyet yetkilileri hiç durmadan birbirlerinden Hitler´in ölü veya diri aranmasını isteyip duruyorlardı. Hitler´den sonra Almanya´nın başına geçen

Amiral Doenitz´le görüşen Tuğgeneral Clayton Bissell´in açıklaması da ilginçti; "Geçen Salı günü, General Marshall telefon ederek Dönitz´in Hitler´in öldüğünü resmen açıklamasından kuşku duyduğunu, ayrıca Alman halkının bir kısmının Hitler´i şehit kabul ettiğini, daha da kötüsü Sovyetler´le batılılar arasında bu yüzden zıtlaşmanın başladığını söyledi ve Dönitz, özellikle Alman halkının bölünmesinden endişeliydi." Oysa, Dönitz ve Marshall Hitler´in sığınağında öldüğünden emindiler. Ruslar´ın bulduğu kömürleşmiş cesedin Hitler´e ait olduğuna da inanmışlardı. Buna karşın General Eisenhower, 8 Ekim 1945´de "Stars and Stripes" adlı dergiye yaptığı açıklamada, Hitler´in sağ olabileceğini ve bizzat Stalin´in bulunan kömürleşmiş cesetten duyduğu kuşkuları paylaştığını belirtiyordu.
Hezeyan mı, yoksa?
Aynı yılda, Miami, Florida´dan Norman Stineman, "Chicago Daily Times" gazetesinden yazar Vincent de Pascal´a bir mektup yazdı; "Arjantin hükümeti yetkililerinin işbirliği ile Naziler Arjantin´de büyük endüstriyel alanları oluşturdular ve uzun menzilli roketler yaparak ABD´yi ve Brezilya´yı vurmayı planlıyorlar. Hitler, dev bir yeraltı üssünde saklanıyor, bu yer bir Alman´a ait olan dev bir çiftliğin altında gizli. Berlin´de bulunan Hitler ve

Eva cesetleri iki dublöre aitti, bu gizli yer Buenos Aires´in 450 mil yakınındadır. Aşağıya dev asansörlerle inilir, üssün duvarlarında foto-sel uyarı sistemleri vardır." Mektup, gazeteci tarafından FBI´a yollandı; İki ay sonra gelen cevapta FBI Başkanı J. Edgar Hoover´in imzası vardı; Başkan, "Hitler´in nerede bulunduğunu anlatan mektubun bir benzeri de Orlando´dan Dr. Landowne tarafından yollandı. Ama doktorun 97 yaşında, bir tarikatın ruhsal lideri ve kehanetlerde bulunduğunu öğrendik. Netice de, Hitler´in Arjantin´de bulunduğunu gösteren bir kanıt bulunamamıştır." diyordu.
Hitler savaştan sonra ABD´yi tehdit etti;
1947 Nisan ayında, ortaya yeni bir mektup çıktı; Werner Eckers adlı eski bir SS subayı tarafından Berlin ABD Bölgesi Askeri Valisi olan General Clay´a hitaben yazılmıştı; Hitler´in sığınaktan kaçarken yaralandığı doğruydu ama ölmemişti, sadece bir kolunu yitirerek Almanya´dan çıkmayı başarmış ve sonra yine geri dönerek saklanmış ve sessiz kalmayı tercih etmişti. Eckers, ayrıca kendisinin Hitler´in yanında bulunduğunu ve 17 sayfalık bir deklarasyonu dikte ettirdiğini yazıyordu. Deklarasyon Başkan Truman´a yazılmıştı ve 12 madde içeriyordu. Hitler, SS birliklerinin hala varolduğunu ve bir yeraltı terör örgütü olarak tehdit edici olabileceğini ve tekliflerinin kabul edilmesini istiyordu. 12 madde şöyleydi;
1. Bütün Nazi liderlerinin yargılanması hemen durdurulmalı.
2. 1 Nisan 1933´den beri üye olan Nazi Partisi, SA, SS ve Gestapo mensupları hemen affedilmeli.
3. Aynı af, ordu, polis ve güvenlik güçlerini de kapsamalı.
4. Oder-Niesse hattı, sınır olmayacak ve toprak talepleri reddedilecektir.
5. Alman halkının ihtiyacı olan yiyecekler ve diğer malzeme hemen sağlanmalı ve de Almanlar Bolşevikler´e teslim olmaya zorlanmamalılar.
6. Eski SA ve SS mensupları, Bolşevikler´e karşı bir güç oluşturmak için toplanmalıdır.
7. Esir kamplarında toplanan siyasi Nazi görevlileri hemen serbest bırakılmalıdır.
8. Nazi konsantrasyon kampları nedeniyle suçlanan görevliler müttefikler tarafından mahkeme edilmemeli, sivil mahkemelere devredilmelidir.
9. Bu özel mahkemelerde, ancak Almanya´ya ihanet eden von Papen, Schacht ve von Seydlitz gibiler yargılanmalıdır.
10. Tüm yabancılar ve yahudiler hemen Almanya´yı terk etmelidir.
11. Başka ülkelerde esir bulunan tüm Alman askerleri hemen serbest kalmalıdır.
12. Eski Alman kolonileri geri verilmeli, buralara Alman göçmenler yollanmalı ve Alman halkının Almanya dışına göçü hemen kısıtlanmalıdır.
Hepsi bu mu? denesi geliyor. Führer çok ciddi görünüyor, eğer mektup ve Hitler´in yaşadığı iddiası gerçekse, tehdit geçerli olabilir. Beyaz Saray, bu deklarasyonu gerçekten aldı ama hiç tepki vermedi. Ama bir görüşe göre, bazı çok önemli SS liderleri serbest bırakılmış veya aranmalarından vazgeçilmişti, hatta Nazi suçlularını arayan yahudi örgütlerine verilen destek kısıtlanmıştı. Yine bu görüşe göre, günümüzün felaketi olan terörün ardında Hitler´in çok gizli SS örgütü ve finansı bulunmaktadır, ABD yapabileceğini yapmış ve Avrupa ile daha çok ilgilenmek istememiştir. Roosevelt´in aksine daha içe dönük olan Başkan Truman, Amerika´nın daha çok zarar görmesine karşıdır.
Tanıklar nerede yalan söyledi?
Adolf Hitler´in ölü veya diri olduğu iddiaları kitaplar doldurabilir. Mayıs 1945´de Rusların kurduğu Strausberg Kampı´nda esir olan Alman Dr. General Walter Schreiber´in anlattıkları gerçekten çarpıcıdır; Schreiber, 29 Nisan 1945´de Reichstag´daki (Nazi Şansölyelik binası) yeraltı hastanesinde cerrahlık yapıyordu. Ruslar tarafından tutuklanıp kampa götürüldükten sonra orada Hitler´in SS koruması Otto Günsche ile karşılaştı. Günsche, Hitler´in cesedini gördüğünü ve yakılmasında görevli olduğunu açıklamıştı ama Schreiber´e anlattığı öykü farklıydı; Hitler´i ölü olarak görmediğini, olanların çok farklı olduğunu ve gerçeği bilmediğini söylüyordu. Schreiber, Hitler´in özel pilotu Hans Baur´la da konuştu, Baur Hitler´in öldüğünden emindi ama cesedini görmemişti. Yine aynı kampta bulunan Hitler´in özel uşağı Heinz Linge, Hitler ve Eva´nın cesetlerinin yakılmasına yardım ettiğini resmen açıklamıştı. Schreiber kararlıydı, gizemi çözmek istiyordu ve Linge´yi kendi barakasına aldırmayı başardı; birkaç hafta sonra Linge konuşmaya başladı; Führer´in veya karısının cesetlerini hiç görmemişti, öldükleri söylenmişti, sadece halılara sarılmış iki cesedin sığınağın dışına taşındığını görmüştü. İçinde kimlerin bulunduğunu bilmiyordu. Linge, Günsche ve daha birkaç önemli tanık 1956´da Moskova´daki Lubianka Hapishanesi´nden serbest bırakıldıktan sonra eski hikayeyi tekrarlamaya devam ettiler, Schreiber´e söyledikleri inkar ediyorlardı. Gizem yine çözülmemişti.
Gizem aydınlanamıyor;
1953´den sonra yaygınlaşan "Yalan Makinesi" nin bu konuda çok kullanıldığı biliniyor. ABD yetkililerinin kaç kişiye bu testi yaptığı ve ne sonuç aldığı bilinmiyor. Ayrıca Naziler´den 23 yıl sonra 1968´de Sovyetler´in neden aniden Hitler Otopsisi´nin sonuçlarını açıkladığı da bilinmiyor. Sovyet bildirisinde, otopsiden sonra cesedin yakıldığı ve küllerinin tarlalara atıldığı da belirtiliyordu. Hitler Berlin´de ölmedi mi? Güney Amerika´ya kaçmayı başardı mı? Metresi ve son günlerinde karısı olan Eva Braun yanında mıydı? Ortada kesin tanımlanmış ne bir ceset, ne de bir mezar vardı. Bu kuşku daima sürecek ve gizem asla aydınlanamayacak, kaçtığı iddiası da aynı şekilde aydınlanmayacak. Gerçeği bilen var mı? Evet, gerçeği eski SS´ler biliyorlar ama hiç konuşmadılar ve belki bir ikisi dışında artık yaşamıyorlar. Nazi Almanyası´nın, Führer´i ve tüm zamanların en gizemli lideri Adolf Hitler, 1945´de ölmediyse, bugün yüz yaşın üzerinde olmalı yani artık yaşamıyor. Ama ya iddialar doğruysa? 1990´ların batıya yönelik terör dünyasının ardında Hitler´in ve sadık SS´lerinin intikamı yatıyor olabilir mi?

http://www.bilinmeyen.com/hitlerin-gizemli-oykuleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder