13 Mayıs 2013 Pazartesi

İki büyük erdem

İki büyük erdem

Insanlar bir olanin kuludur. Yaratilisi geregi birlik olarak yasamaya zorunludur. Birlikte yasayan tüm insanlarda birbirlerine karsi sorumludur. Bu sorumlulugu yerine getirmek için vasiflarin en yücelerinden olan “hosgörü” duyusunu benliginde kati surette yasamalidir. Aksi takdirde birlikten güç dogmaz bilakis birlikte yasamak güçlük olur.
Günümüz insanlarini gözlemliyorum da birbirlerine karsi tahammülsüzlükte bulunup, kendi çikarlarini korumak adina vurdumduymazlik gösteriyorlar. Yolda birbirleriyle karsilasan insanlar bir sag bir sola adim atmalarinin ardindan kimin ne tarafa gidecegine karar verdikten sonra o anda kaybettigi zamani ve eforu düsünüp uflayan insanlarin dünyasinda yasiyoruz. Insanlarin beklemeye mi tahammülü yok birbirlerine mi ona henüz karar veremedim aslina bakarsaniz.
Insanlarin bir arada yasamasina vesile olan bir diger temel etken de “adalet” vurgusudur. Adalet, haklinin haksiz karsisinda öne çikan yegane koruyucusudur. Adaletin saglanamadigi bir toplum çürük baglarla baglanmis, mukavemeti zayif, yikilmaya mahkum enkazdan ibarettir. Adaletin neye göre saglanacagina ise yine yaratilistan gelen iyi ve kötüyü belirleyen vicdan hükmü karar verir.
Adalet ve hosgörü kavramlarinin uygulanmasi ; Insanlik membagindan su içmis her kulun bu suyun hakkini verip mansapa geldiginde geriye bakinca herkesin memnun oldugu düzenin olustugunu görmesidir. Adaleti vücudun iskeleti olarak tanimlarsak, hosgörü sistemi besleyen kan damarlaridir. Toplumun saglikli bir sekilde yasamasi için iki ana unsurun tam anlamiyla benimsenmesi ve beslenmesi gerekmektedir.
Herkesin hak ettigini alacagi bir gün muhakkak gelecektir. Yaratanin kullara vaadidir bu. Ama o gün gelmeden kendimizi toplum olarak terazinin kefelerine koyup tartmali, jalonlarla dosdogru bir yol çizmis miyiz diye ölçüp biçmeliyiz. Gördügüm kadariyla biz henüz bunu becerebilmis degiliz.
Hosgörü gibi güzel bir ahlaki yasantisina en iyi uygulayan ve sosyal hayatina en güzel bir biçimde uyarlayan insanlarin cemaat adi altinda birlesen ümmetçilik felsefesini gaye edinmis gruplar oldugunu söylememiz mümkündür. Temeli Islam dinine dayanan bu cemaatlerde kardeslik , sevgi ve hosgörü kavrami doruk noktalarda yasandigini görüyoruz. Bu pozitif özelliklerinden dolayi saatin her aksaminin dogru çalismasi gibi kurduklari sistem düzgün bir sekilde çalisiyor ve takdir edilecek insanlar yetisiyor. Keske toplumun her kesiminde bu mücevheri görebilseydik.
Adalet husususun da hassasiyetimiz Hz. Ömer (r.a) den daha az olmamali, onun gibi titiz düsünmeli onu gibi yasamaya çalismaliyiz. Aksi halde hem gelecegimizi uçuruma sürüklemis oluruz hem de geçmisimizi hayir içinde anacak gelecek nesli bulmamizi zora sokmus oluruz. Gelecege dönüsümüzü dogru bir sekilde yapmak istiyorsak hem hosgörülü hem de adil olmak zorundayiz. Ne diyelim insallah ataleti degil de adaleti hayatimizda düstur ediniriz.
19 Ekim 2011 Çarşamba
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder