Akadca'da koruyucu spirit anlamına gelen Lamassu mezopotamya uygarlıkları tarafından özellikle şehir ve sarayların kapı girişlerinin her ikli tarafına konulur ve girişi koruduklarına inanılırdı. Resimdeki parça şu anda Irak devletinin sınırları içindeki Asurlardan kalma Kalhu (Nimrud) şehrinde bulunmaktaydı. Daha sonra buradan çıkartılarak şu anda bulunduğu yer olan British Museum'a nakledildi.Lamassu incelendiğinde bir sfenks olduğu anlaşılır. Bir sfenks, ilk bakışta farklı hayvanların parçalarının rastgele bir şekilde bir araya getirilmesinden oluşmuş gibi görünse de aslında bu karışım belli bir düzene ve sembolojiye sahiptir.Bu yapıda dört canlının farklı bölümleri temsil edilmiştir. Boğa kuyruğu, aslan gövdesi, kartal kanadı ve insan başından oluşur. Bu dört hayvanın her biri aynı zamanda bir elemente karşılık gelir: toprak, su, hava, ateş. Bu elementler, kabaca dışarıdan görüldükleri gibi yorumlanmamalıdır, aksine eski simya biliminde kullanıldığı gibi ele alınmalıdırlar, yani;* Toprak: Tüm katılar ve bunların halleri(katı, sıvı, gaz vs. gibi) mineral aleme karşılık gelir.* Su: harekete sebebiyet veren hayat enerjisidir. Bitkisel aleme karşılık gelir.* Hava: Duygu ve heyecanların tümüdür. Hayvansal aleme karşılık gelir.* Ateş: Tutkulardan başlayarak kahramanca olana kadar akıl ve sezgiyle dayalı zihinsel dünyaya karşılık gelir. Bu insan alemidir.Sfenksin sembolize ettiği diğer bir konu ise kendini tanımaya ve yönetmeye çalışan insana bunun yolunu göstermesidir. Dikkat edilirse sfenksin iki ekseni vardır; hayvan gövdesinin oluşturduğu yatay eksen ve insan başının oluşturduğu dikey eksen. Bu durum insanın kendi içindeki hayvansal yönü (tutkular, iç güdüler) önemsediği sürece yatay bir büyüme, insan başının bulunduğu kısmı önemsediğinde ise dikey bir büyümeye götürecektirHer ne kadar mirasçısı olduğumuz Sümer, Yunan, Hitit gibi uygarlıklar sfenks sembolünü kullanmış olsalar da sfenks deyince aklımıza ilk önce Mısırdaki Giza Sfenksi geliyor. Giza sfenksi Mısır'da Kahire'nin çok yakınındaki Giza yaylasında piramitlerin hemen önünde bulunur ve piramitlerinki gibi özel bir konuma sahiptir. Ama Piramitler gibi taş bloklardan inşa edilmemiş bunun yerine var olan bir tepeciğin oyulması yoluyla ortaya çıkartılmıştır.ASSUR İMPARATORLUĞU ( İÖ 1170-612)Mezopotamya'nın kuzeyinde yaşayan Assurlular, Kral Tukulti-Ninurta (İÖ 1235-1198) döneminde topraklarını Babil'den aldıkları yeni yerlerle genişletmeye başladılar. Tiglat-Pileser zamanında (İÖ 1116-1090) Assur hâkimiyeti Suriye'ye ve Anadolu'nun içlerine kadar yayılmıştı. En büyük fetihler II. Asurnazirpal ve III. Şalmeneser döneminde (İÖ 883-824) gerçekleşti. Assur İmparatorluğu artık Mezopotamya'nın yanı sıra Suriye, Filistin ve Ermeni topraklarına hâkimdi. Assurlularla Babilliler arasındaki bitmek bilmez rekabet bu dönemde Assur lehine işliyordu. Ancak bir süre sonra. Kral Assurbanipal (İÖ 668-626) döneminden itibaren giderek gerilemeye başlayan Assur İmparatorluğu İÖ 612-609 yılları arasında Keldanilerin ve Medlerşn ortak saldırıyla yıkıldı.
Kaynak: LAMASSU | Felsefe Okulu
Daha detayli bilgi icin bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/Lamassu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder