İ.Ö - 600 Dolaylarında Babil Kralı Nabukadnezar'ın yaptırdığı bahçelerdir. Rivayete göre bunu Kraliçelerinden birini sevindirmek için yapmıştı. Bahçeler bir piramit oluşturacak biçimde taraçalar halinde yükseliyordu. ve her taraçaya Dünyanın dört bir yanından getirilmiş ağaç ve çiçekler dikilmişti.Bu bitkiler asıl yapıyı gözden saklıyor ve sadece havada asılı duran Bahçeler görünüyordu.
Bazılarına göre Asma Bahçeler yerine büyük Babil Surları Dünyanın ikinci harikasıdır. Kral Nabukadnezar'ın Asma Bahçeler ile aynı zamanda yaptırdığı bu surların 100 mt. yüksekliğinde olduğu ileri sürülmüştür. Eski Babil kentini koruyan bu surların yerinde bugün yalnız M.Ö -600 Yılında yapılan bu yapı kat kat taraçalardan oluşuyordu. Bu taraçalarda türlü hayvanlar,minik çağlıyanlar binbir Ağaç ve Bitki yeralıyordu. Bir tür yapay cennet olarak tasarlanmıştı. Kral Buhturnasr çok bereketli bir ülkeden gelen eşi Semiramisin Memleketi özlemi çekmesini önlemek için ona böyle bir armağan sunmuştur. Yüksek surlarla çevrilmiş bu bahçenin içindeki Kanallarda kayıklar bile yüzebilmekteydi.
Babil M.Ö 605 den itibaren 43 yıl hüküm süren Kral Nebuchadnezzar tarafından yapılmıştır.Zayıf bir rivayete göre ise M.Ö - 810 yılından itibaren 5 yıl hüküm süren Asur Kraliçesi Semiramis tarafından yapılmıştır. Bahçeler Nebuchadnezzarın sıla hasreti çeken karısı Amyitis'i neşelendirmek için yapılmıştı. Amytis Medas Kralının kızıydı. ve iki ülkenin müttefik olması amacıyla Nebuchadnezzar ile evlendirilmişti. Onun geldiği ülke yeşil,engebeli ve dağlıktı. Mezepotamyanın bu dümdüz ve sıcak ortamı onu depresyona itmişti. Kral karısının sıla hasretini gidermek için onun Memleketinin bir benzerini yapmaya karar verdi. Yapay dağlar ve suların akacağı büyük teraslar yaptırdı.
M.Ö - 450 li yıllarda Tarihçi Herodot Babil yeryüzünde bilinen bütün diğer şehirlerin ihtişamını aşar demiştir. Heredot şehrin dış duvarlarının 80 Km. uzunlukta 25 Mt. kalınlıkta ve 97 metre yükseklikte olduğunu ve 4 katlı bir arabanın gezinmesine uygun olduğunu belirtmiştir.İç duvarlar dış duvarlar kadar kalın değildi. Duvarların içinde som altından yapılmış büyük heykeller bulunan Kaleler ve Tapınaklar vardı. Şehrin içinde ünlü Babil kulesi vardı. Bu kule Tanrı Marduk a yapılan bir tapınaktı. ve cennete ulaşmak için göğe doğru yükseliyordu.
Bazılarına göre Asma Bahçeler yerine büyük Babil Surları Dünyanın ikinci harikasıdır. Kral Nabukadnezar'ın Asma Bahçeler ile aynı zamanda yaptırdığı bu surların 100 mt. yüksekliğinde olduğu ileri sürülmüştür. Eski Babil kentini koruyan bu surların yerinde bugün yalnız M.Ö -600 Yılında yapılan bu yapı kat kat taraçalardan oluşuyordu. Bu taraçalarda türlü hayvanlar,minik çağlıyanlar binbir Ağaç ve Bitki yeralıyordu. Bir tür yapay cennet olarak tasarlanmıştı. Kral Buhturnasr çok bereketli bir ülkeden gelen eşi Semiramisin Memleketi özlemi çekmesini önlemek için ona böyle bir armağan sunmuştur. Yüksek surlarla çevrilmiş bu bahçenin içindeki Kanallarda kayıklar bile yüzebilmekteydi.
Babil M.Ö 605 den itibaren 43 yıl hüküm süren Kral Nebuchadnezzar tarafından yapılmıştır.Zayıf bir rivayete göre ise M.Ö - 810 yılından itibaren 5 yıl hüküm süren Asur Kraliçesi Semiramis tarafından yapılmıştır. Bahçeler Nebuchadnezzarın sıla hasreti çeken karısı Amyitis'i neşelendirmek için yapılmıştı. Amytis Medas Kralının kızıydı. ve iki ülkenin müttefik olması amacıyla Nebuchadnezzar ile evlendirilmişti. Onun geldiği ülke yeşil,engebeli ve dağlıktı. Mezepotamyanın bu dümdüz ve sıcak ortamı onu depresyona itmişti. Kral karısının sıla hasretini gidermek için onun Memleketinin bir benzerini yapmaya karar verdi. Yapay dağlar ve suların akacağı büyük teraslar yaptırdı.
M.Ö - 450 li yıllarda Tarihçi Herodot Babil yeryüzünde bilinen bütün diğer şehirlerin ihtişamını aşar demiştir. Heredot şehrin dış duvarlarının 80 Km. uzunlukta 25 Mt. kalınlıkta ve 97 metre yükseklikte olduğunu ve 4 katlı bir arabanın gezinmesine uygun olduğunu belirtmiştir.İç duvarlar dış duvarlar kadar kalın değildi. Duvarların içinde som altından yapılmış büyük heykeller bulunan Kaleler ve Tapınaklar vardı. Şehrin içinde ünlü Babil kulesi vardı. Bu kule Tanrı Marduk a yapılan bir tapınaktı. ve cennete ulaşmak için göğe doğru yükseliyordu.
Gerçekte yaşadı mı, yoksa Ortadoğu insanının hayal dünyasında ürettiği çok sayıdaki 'efsane kadın'lardan biri mi kesin bir şey söylemek mümkün değil. Herodot'a göre M.Ö. 810'da yaşadı. Adı etrafına örülen hikâyelerin kaynağı ise Yunan mitografları Diodoros ve Ktesias.
Semiramis'in Suriye taraflarında yarı kadın yarı balık olarak tasvir edilen Askalon gölü tanrıçası Derkoto'yla çoban Simos'un kızı olduğuna inanılıyor. Adının anlamı, 'kumrudan gelen'. Derkoto'nun doğumdan sonra çoban Simos'u öldürüp çocuğunun bakımını kumrulara emanet ederek Askalon gölüne çekildiği de efsanenin süslerinden biri.
Semiramis'in tarih sahnesine çıkışı Asur Kralı Ninus'un Orta Irak'ta küçük bir site devlet olan Baktria seferine denk geliyor. Güçlü ordusuyla Baktrların üzerine yürüyen Ninus beklemediği bir direnişle karşılaşır ve birlikleri ardı ardına yaptıkları hücumlardan sonuç alamazlar. Ümitsizliğe kapılan Ninus tanrılara yakarır. Zafer ilahesi Nergali'ya, kör ilah Bab'a ve Asur'un büyük ilahı İlon'a kurbanlar adar. Şehri alırsa buraya en çok güvendiği iki tanrının, Bab ve İlon'un isimlerini birleştirip Babilon adını vereceğini açıklar.
İştar savaş meydanında
Ninus'un komutanlarından Oannes'in kısa bir süre önce Batı Irak çöllerinde görüp âşık olduğu, evlenip güzelliği dolayısıyla herkesten gizlediği eşi Semiramis'in yıldızının parladığı andır bu. Tek bir atın çektiği savaş arabasına biner ve elinde kılıç savaş meydanına dalar. Askerler yiğit ve yakışıklı bir delikanlı sanırlar onu. Kimisi savaş ilahı İştar'ın meydana indiğini sanır. Siperlerden birinden çıkar diğerine girer. Üzerine gittiği her mevzide Baktrları dize getirir ve sonunda casaret kazanan Asur ordusunu hücuma kaldırıp şehrin teslim olmasını sağlar.
Ancak daha sonra ortalıktan yok olur. Kral Ninus onun derhal bulunup getirilmesini emreder. Oannes karısını saklamak için kralı oyalamayı dener ama Ninus onu öldürmekle tehdit edince çaresiz zırhlar içindeki Semiramis'e huzura getirir ve eşi olduğunu söylemeksizin "Bu cengâver aslında bir kadındır hükümdarım.." der. Ninus daha onu görür görmez âşık olmuş evlenme kararını vermiştir. Orada bu düşüncesini ilan eder ve ne Semiramis'in ne de kocası Oannes'in itiraz etmesine fırsat bırakmadan nikâh işareti olan yüzüğü güzel kadının parmağına takar..
İlk cinayet ve sonrası
Çocukluğu yıldızları okumak, kuşlardan öğrendiği sihir ve büyüleri deneyerek geçen Semiramis, kraliçeliğe adım atar atmaz Oannes'ten kurtulması gerektiğini düşünür ve bir savaş sırasında sadık bir adamına onu öldürtür. "Özgürleştim artık" der..
Babilon ya da Babil'in inşasının kaç yıl sürdüğü bilinmiyor. Ama Ninus'un karısının doğup büyüdüğü Askalon gölüne ve onun yeşilliklerle çevrili ortamına duyduğu özlemi gidermek için dekor olarak Babil'in inşasına başladığı düşünülebilir. Üzerindeki mazgal ve yoldan atlı arabaların iki yönlü olarak rahat geçebildiği 25 metre genişliğinde, 97 metre yüksekliğinde 80 kilometrelik bir dış surun içine kurulur şehir. Su mermeri olarak tanımlanan taş bloklar kullanılır konutların inşaatlarında. Kat kat yükselir bahçeler ve evler. Her kat Asya'nın en nadide ağaçları ve çiçekleriyle çevrilidir; bunların düzenli sulanması için mermer sütunlar üzerinde özel kanallar yapılmış, kaynaktan alınan suyu taşımak için özel çıkrık sistemi kurulmuştur.
Şelaleli teraslar
Planlar çizilirken Semiramis'in önerisiyle kimi teras evlerin kenarına, mini şelale oluşmasını sağlayacak arklar eklendiği söylenir. Semiramis hayalindeki şehri şöyle tanımlar: "Ey Babil!. Sen nesiller boyu yok olmayacak bir kent olacaksın. Yollarının kavşaklarında insanları hep neşe, debdebe ve şehvet karşılayacak. Altın kâselerde yakılacak mumlarla aydınlanacak sokakların, erkekler ismini söylerken burun delikleri kalkıp inecek.."
Ancak güzel kraliçe Semiramis'i tatmin etmez olur zamanla bu muhteşem dekor kent. Hükmetmek ister. Ve önünde tek engel olarak gördüğü kocası Kral Ninus'u ortadan kaldırmanın planlarını yapar. Önce Ninus'u sağlığını emanet ettiği rahiplerden uzaklaştırır. Çünkü kral sadece onların hazırladığı yemekleri yemektedir. Kısa bir süre sonra da bir sabah yatak odasında ölü bulunur.
Oğlunu da öldürttü
Semiramis'in Ninus'un ölümü üzerine ülkede uzun süreli yas ilan ettiğini ve mateme girmiş göründüğünü söylemeye gerek yok. Kocası için görkemli bir cenaze töreni düzenlediği de. Semiramis bunları yaparken hamileydi ve kısa süre sonra oğlu Ninyas'ı doğurdu. İktidara ne o an ne sonra ortak istemeyen Semiramis kendi çocukluğuna dair hikâyeleri çevresine süsleyerek anlatır, yetişmesine çölün ve çıplak doğanın yaptığı olumlu katkıyı delil göstererek oğlunu Suriye tarafında çorak bir bölgede çobanlık yapan birinin yanına gönderir. Tek çocuğunu çok sevdiğini, onun özlemine zor dayanacağını söyler ama "Onun iyiliği ve geleceği için katlanmak zorundayım
bu çileye" der. Bir süre sonra hizmetkârlarından birini gizlice Ninyas'ın bulunduğu yere gönderip oğlunu da öldürtür.
Kralın ölümü sırasında kuşkulanarak kendisine cephe alan rahiplerin suikast planlamalarından korkmuş, yerine oğlunun tahta geçirilmek istendiği kuşkusuna kapılmıştır. Yine bir dizi matem ayini, yas törenleri düzenler. Ninyas'ın öldüğü yerde gömüldüğü açıklandığı için sembolik mahiyette bir cenaze töreni yapılır. Cinayet için kullandığı köle cesedi getirdiği takdirde rahiplerin onun bıçakla öldürüldüğünü anlamaları ihtimali dolayısıyla buna yeltenmediğini söylemiştir.
İsyanSemiramis'in rakipsiz kaldıktan sonra güzelliğini korumak için kremlerin icadı, Babil'in bülbüller için yuva haline getirilmesini sağlayacak çekici yemlerin hazırlanması ve senaryolarını kendisinin yazdığı zevk gecelerinin organizasyonuyla meşgul olduğunu yazıyor Grek mitograflar. Bu sorunsuz devrenin beş yıldan fazla sürmediği sanılıyor.
Babil sarayı askeri yenilgi ve isyan haberleriyle çalkalanmaya başladıktan sonra Semiramis'in bütün neşesini kaybettiğine şüphe yok. Her felaket haberi alışında sevgililerinden birini öldürttüğü, zamanının büyük kısmını ibadetle geçirmeye başladığı söyleniyor.
Halk arasındaki söylentilere göre, köylülerin başına geçen ve onları ayaklandıran çölden gelen bir adamdı. Semiramis ordusunun onunla nasıl olup da baş edemediğine akıl erdiremiyordu bir türlü. Sorguladığı komutanlar: "Akıl almaz bir güç var bu delikanlıda. İnsanlar onun öldürülemeyeceğine inanıyor ve her dediğini yapıyorlar" diye anlattıkça hırsı kadar merakı da kabarır. Tellallar çıkarıp onu kendisiyle görüşmeye davet eder. "Hayatına zarar vermeyeceğime, sarayıma sağ girip sağlam çıkacağına ilahlar üzerine yemin ederim" der ve amacına ulaşır.
Delikanlı çıkıp gelir saraya. Semiramis onu güzelliğiyle baştan çıkarmaya uğraşır önce. Ülkeyi birlikte yönetebileceklerini söyler. Bunları anlatırken delikanlının yüzü avuçlarının arasındadır. Ama o an Semiramis gencin bakışlarında aşina olduğu bir şeyi sezer ve oğlunun adını haykırarak
ayrılır. "Ninyas!." Onu öldürmek için gönderdiği köleyi kandıran rahipler saklayıp yetiştirmiştir Ninyas'ı.
Anne şefkati çağıldamaya başlar Semiramis'ten. Oğlunu yanından ayırmaz olur, toplantılara yanında onunla katılır, kendisinden önce onun konuşmasına izin verir. Tek istediği hayatında annesi dışında bir kadına yer vermemesidir. Kendisinin ilahların çocuğu olduğunu, oğlunun da aynı kanı taşıdığını, sıradan insanlara iltifat etmenin onun göksel yeteneklerini körleteceğini anlatır Ninyas'a.
Delikanlı Babilli bir kıza âşıktır ve bunu annesine söyleyemez. Durumdan kurtulmak için ne yapması gerektiğini sorduğu rahipler ona Semiramis'i öldürerek ülkeyi kurtarmasını öğütlerler. Ninyas, Semiramis'in her öğlenden sonra bahçeye çıkıp ağaç gölgeleri altında uyuduğuna bakıp onu bu sırada bıçaklamayı planlar. Ancak her yeltenişinde Semiramis'in onun yanına geldiğini hissedip uyanması yüzünden amacına ulaşamaz.
Göğe dönüş
Efsanenin finalinde Semiramis'in tanrısal yetenekleri dolayısıyla oğlunun planlarından haberdar olduğu ve onun eninde sonunda bu cinayeti işleyeceğini bildiği var. Ve her gece sohbet ettiğini söylediği tanrılarla
"Ben herhangi bir kadın değilim. Sizin çocuğunuzum, bu yüzden herhangi bir kadın gibi ölmem.." diyerek tartıştığı da.
Bir sabah güneş rahipleri onun balkonunun altına sabah duasını okumak için gelirler. "Ey ışığın kaynağı!. Ey ısıyı ve rahatlığı veren! Ey hem zalim hem müşfik olan!. Hükümdarlar hükümdarı!. Kraliçe de seni bizimle birlikte selamlar.." dediklerinde her zamanki gibi onun çıkıp duaya iştirak etmesini beklerler ama Semiramis görünmez. Balkonun duvarına tünemiş bir kumru görürler sadece. Gökte onu bekleyen başkaları da vardır sanki. Ve kumru az sonra uçup gider. Sarayın bütün odalarını altüst edip kraliçeden iz bulamayan saray halkı onun aslına dönüp göklere yükseldiğine inanır.
Semiramis'in Suriye taraflarında yarı kadın yarı balık olarak tasvir edilen Askalon gölü tanrıçası Derkoto'yla çoban Simos'un kızı olduğuna inanılıyor. Adının anlamı, 'kumrudan gelen'. Derkoto'nun doğumdan sonra çoban Simos'u öldürüp çocuğunun bakımını kumrulara emanet ederek Askalon gölüne çekildiği de efsanenin süslerinden biri.
Semiramis'in tarih sahnesine çıkışı Asur Kralı Ninus'un Orta Irak'ta küçük bir site devlet olan Baktria seferine denk geliyor. Güçlü ordusuyla Baktrların üzerine yürüyen Ninus beklemediği bir direnişle karşılaşır ve birlikleri ardı ardına yaptıkları hücumlardan sonuç alamazlar. Ümitsizliğe kapılan Ninus tanrılara yakarır. Zafer ilahesi Nergali'ya, kör ilah Bab'a ve Asur'un büyük ilahı İlon'a kurbanlar adar. Şehri alırsa buraya en çok güvendiği iki tanrının, Bab ve İlon'un isimlerini birleştirip Babilon adını vereceğini açıklar.
İştar savaş meydanında
Ninus'un komutanlarından Oannes'in kısa bir süre önce Batı Irak çöllerinde görüp âşık olduğu, evlenip güzelliği dolayısıyla herkesten gizlediği eşi Semiramis'in yıldızının parladığı andır bu. Tek bir atın çektiği savaş arabasına biner ve elinde kılıç savaş meydanına dalar. Askerler yiğit ve yakışıklı bir delikanlı sanırlar onu. Kimisi savaş ilahı İştar'ın meydana indiğini sanır. Siperlerden birinden çıkar diğerine girer. Üzerine gittiği her mevzide Baktrları dize getirir ve sonunda casaret kazanan Asur ordusunu hücuma kaldırıp şehrin teslim olmasını sağlar.
Ancak daha sonra ortalıktan yok olur. Kral Ninus onun derhal bulunup getirilmesini emreder. Oannes karısını saklamak için kralı oyalamayı dener ama Ninus onu öldürmekle tehdit edince çaresiz zırhlar içindeki Semiramis'e huzura getirir ve eşi olduğunu söylemeksizin "Bu cengâver aslında bir kadındır hükümdarım.." der. Ninus daha onu görür görmez âşık olmuş evlenme kararını vermiştir. Orada bu düşüncesini ilan eder ve ne Semiramis'in ne de kocası Oannes'in itiraz etmesine fırsat bırakmadan nikâh işareti olan yüzüğü güzel kadının parmağına takar..
İlk cinayet ve sonrası
Çocukluğu yıldızları okumak, kuşlardan öğrendiği sihir ve büyüleri deneyerek geçen Semiramis, kraliçeliğe adım atar atmaz Oannes'ten kurtulması gerektiğini düşünür ve bir savaş sırasında sadık bir adamına onu öldürtür. "Özgürleştim artık" der..
Babilon ya da Babil'in inşasının kaç yıl sürdüğü bilinmiyor. Ama Ninus'un karısının doğup büyüdüğü Askalon gölüne ve onun yeşilliklerle çevrili ortamına duyduğu özlemi gidermek için dekor olarak Babil'in inşasına başladığı düşünülebilir. Üzerindeki mazgal ve yoldan atlı arabaların iki yönlü olarak rahat geçebildiği 25 metre genişliğinde, 97 metre yüksekliğinde 80 kilometrelik bir dış surun içine kurulur şehir. Su mermeri olarak tanımlanan taş bloklar kullanılır konutların inşaatlarında. Kat kat yükselir bahçeler ve evler. Her kat Asya'nın en nadide ağaçları ve çiçekleriyle çevrilidir; bunların düzenli sulanması için mermer sütunlar üzerinde özel kanallar yapılmış, kaynaktan alınan suyu taşımak için özel çıkrık sistemi kurulmuştur.
Şelaleli teraslar
Planlar çizilirken Semiramis'in önerisiyle kimi teras evlerin kenarına, mini şelale oluşmasını sağlayacak arklar eklendiği söylenir. Semiramis hayalindeki şehri şöyle tanımlar: "Ey Babil!. Sen nesiller boyu yok olmayacak bir kent olacaksın. Yollarının kavşaklarında insanları hep neşe, debdebe ve şehvet karşılayacak. Altın kâselerde yakılacak mumlarla aydınlanacak sokakların, erkekler ismini söylerken burun delikleri kalkıp inecek.."
Ancak güzel kraliçe Semiramis'i tatmin etmez olur zamanla bu muhteşem dekor kent. Hükmetmek ister. Ve önünde tek engel olarak gördüğü kocası Kral Ninus'u ortadan kaldırmanın planlarını yapar. Önce Ninus'u sağlığını emanet ettiği rahiplerden uzaklaştırır. Çünkü kral sadece onların hazırladığı yemekleri yemektedir. Kısa bir süre sonra da bir sabah yatak odasında ölü bulunur.
Oğlunu da öldürttü
Semiramis'in Ninus'un ölümü üzerine ülkede uzun süreli yas ilan ettiğini ve mateme girmiş göründüğünü söylemeye gerek yok. Kocası için görkemli bir cenaze töreni düzenlediği de. Semiramis bunları yaparken hamileydi ve kısa süre sonra oğlu Ninyas'ı doğurdu. İktidara ne o an ne sonra ortak istemeyen Semiramis kendi çocukluğuna dair hikâyeleri çevresine süsleyerek anlatır, yetişmesine çölün ve çıplak doğanın yaptığı olumlu katkıyı delil göstererek oğlunu Suriye tarafında çorak bir bölgede çobanlık yapan birinin yanına gönderir. Tek çocuğunu çok sevdiğini, onun özlemine zor dayanacağını söyler ama "Onun iyiliği ve geleceği için katlanmak zorundayım
bu çileye" der. Bir süre sonra hizmetkârlarından birini gizlice Ninyas'ın bulunduğu yere gönderip oğlunu da öldürtür.
Kralın ölümü sırasında kuşkulanarak kendisine cephe alan rahiplerin suikast planlamalarından korkmuş, yerine oğlunun tahta geçirilmek istendiği kuşkusuna kapılmıştır. Yine bir dizi matem ayini, yas törenleri düzenler. Ninyas'ın öldüğü yerde gömüldüğü açıklandığı için sembolik mahiyette bir cenaze töreni yapılır. Cinayet için kullandığı köle cesedi getirdiği takdirde rahiplerin onun bıçakla öldürüldüğünü anlamaları ihtimali dolayısıyla buna yeltenmediğini söylemiştir.
İsyanSemiramis'in rakipsiz kaldıktan sonra güzelliğini korumak için kremlerin icadı, Babil'in bülbüller için yuva haline getirilmesini sağlayacak çekici yemlerin hazırlanması ve senaryolarını kendisinin yazdığı zevk gecelerinin organizasyonuyla meşgul olduğunu yazıyor Grek mitograflar. Bu sorunsuz devrenin beş yıldan fazla sürmediği sanılıyor.
Babil sarayı askeri yenilgi ve isyan haberleriyle çalkalanmaya başladıktan sonra Semiramis'in bütün neşesini kaybettiğine şüphe yok. Her felaket haberi alışında sevgililerinden birini öldürttüğü, zamanının büyük kısmını ibadetle geçirmeye başladığı söyleniyor.
Halk arasındaki söylentilere göre, köylülerin başına geçen ve onları ayaklandıran çölden gelen bir adamdı. Semiramis ordusunun onunla nasıl olup da baş edemediğine akıl erdiremiyordu bir türlü. Sorguladığı komutanlar: "Akıl almaz bir güç var bu delikanlıda. İnsanlar onun öldürülemeyeceğine inanıyor ve her dediğini yapıyorlar" diye anlattıkça hırsı kadar merakı da kabarır. Tellallar çıkarıp onu kendisiyle görüşmeye davet eder. "Hayatına zarar vermeyeceğime, sarayıma sağ girip sağlam çıkacağına ilahlar üzerine yemin ederim" der ve amacına ulaşır.
Delikanlı çıkıp gelir saraya. Semiramis onu güzelliğiyle baştan çıkarmaya uğraşır önce. Ülkeyi birlikte yönetebileceklerini söyler. Bunları anlatırken delikanlının yüzü avuçlarının arasındadır. Ama o an Semiramis gencin bakışlarında aşina olduğu bir şeyi sezer ve oğlunun adını haykırarak
ayrılır. "Ninyas!." Onu öldürmek için gönderdiği köleyi kandıran rahipler saklayıp yetiştirmiştir Ninyas'ı.
Anne şefkati çağıldamaya başlar Semiramis'ten. Oğlunu yanından ayırmaz olur, toplantılara yanında onunla katılır, kendisinden önce onun konuşmasına izin verir. Tek istediği hayatında annesi dışında bir kadına yer vermemesidir. Kendisinin ilahların çocuğu olduğunu, oğlunun da aynı kanı taşıdığını, sıradan insanlara iltifat etmenin onun göksel yeteneklerini körleteceğini anlatır Ninyas'a.
Delikanlı Babilli bir kıza âşıktır ve bunu annesine söyleyemez. Durumdan kurtulmak için ne yapması gerektiğini sorduğu rahipler ona Semiramis'i öldürerek ülkeyi kurtarmasını öğütlerler. Ninyas, Semiramis'in her öğlenden sonra bahçeye çıkıp ağaç gölgeleri altında uyuduğuna bakıp onu bu sırada bıçaklamayı planlar. Ancak her yeltenişinde Semiramis'in onun yanına geldiğini hissedip uyanması yüzünden amacına ulaşamaz.
Göğe dönüş
Efsanenin finalinde Semiramis'in tanrısal yetenekleri dolayısıyla oğlunun planlarından haberdar olduğu ve onun eninde sonunda bu cinayeti işleyeceğini bildiği var. Ve her gece sohbet ettiğini söylediği tanrılarla
"Ben herhangi bir kadın değilim. Sizin çocuğunuzum, bu yüzden herhangi bir kadın gibi ölmem.." diyerek tartıştığı da.
Bir sabah güneş rahipleri onun balkonunun altına sabah duasını okumak için gelirler. "Ey ışığın kaynağı!. Ey ısıyı ve rahatlığı veren! Ey hem zalim hem müşfik olan!. Hükümdarlar hükümdarı!. Kraliçe de seni bizimle birlikte selamlar.." dediklerinde her zamanki gibi onun çıkıp duaya iştirak etmesini beklerler ama Semiramis görünmez. Balkonun duvarına tünemiş bir kumru görürler sadece. Gökte onu bekleyen başkaları da vardır sanki. Ve kumru az sonra uçup gider. Sarayın bütün odalarını altüst edip kraliçeden iz bulamayan saray halkı onun aslına dönüp göklere yükseldiğine inanır.
Babil, M.Ö. 605'den itibaren 43 yıl hüküm süren kral Nebuchadnezzar tarafından yapılmıştır. Daha zayıf bir rivayete göre ise M.Ö. 810 yılından itibaren 5 yıl hüküm süren Asur kraliçesi Semiramis tarafından yapılmıştır.
Bahçeler Nebuchadnezzar'ın sıla hasreti çeken karısı Amyitis'i neşelendirmek için yapılmıştı. Amytis, Medes kralının kızıydı ve iki ülkenin müttefik olması amacıyla Nebuchadnezzar ile evlendirilmişti. Onun geldiği ülke yeşil, engebeli ve dağlıktı. Mezopotamya'nın bu dümdüz ve sıcak ortamı onu depresyona itmişti. Kral, karısının sıla hasretini gidermek için onun memleketinin bir benzerini yapmaya karar verdi. Yapay dağlar ve suların akacağı büyük teraslar yaptırdı.
Yunanlı coğrafyacı Strabo'nun M.Ö. 1. yüzyıldaki tanımlamasına göre, bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu ve büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat nehrinden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Zincir pompa, biri yukarıda, diğeriyse su kaynağında bulunan iki büyük volana gerili, üzerinde kovalar bulunan bir sistemdi. Nehirden dolan kova yukarıya çıkıyor içindeki suyu havuza boşaltıp tekrar nehre dönüyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya doğru akıyordu.
Yunanlı tarihçi Diodorus'a göre bahçeler yaklaşık 120 metre genişlikte ve 120 metre uzunluğunda ve 25 metre yüksekliğindeydi.
İstilalar yüzünden sönmeye başlayan şehir, özellikle Pers Kralı Keyhüsrev'in Babil'i fethetmesinden sonra sönmeye başlamış, M.S. 5. ve 6.20. yüzyılda yüzyıllarda kumlara gömülmüş ve bir kum dağı haline gelmiştir. Bu şehrin, içindeki tapınakların ve asma bahçelerin kalıntıları ancak yapılan kazılarla meydana çıkarılabilmiştir.
Babilin çorak Mezepotamya çölünün ortasında Ağaçlar, Akan sular ve egzotik bitkilerin bulunduğu çok katlı bir bahçedir.Coğrafyacı Strabo nun I. nci yüzyıldaki tanımına göre Bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu. ve büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeleri Sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki Bahçeleri sulamak için ( Fırat Nehri ) nden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya doğru akıyordu. Milattan önce 7. yüzyılda Babilonya Kralı Nebukadnezzar tarafından yapılmıştır. Bu Bahçeler Kralın karısı Semiramisin asma bahçeleri diyede anılır. Bunun yanında bir rivayetle Van Şehrinin isminin fazla yaygın olmamakla beraber nereden geldiğiyle ilgili olarak Van ın Milattan 1800 yıl önce Asur Kraliçesi Semiramis tarafından kurulduğunu söylerler.
Semiramis Mezepotamya Bölgesinin üst kısımlarında yaşayan surların Kraliçesidir. Koca bir ülkeye hükmeden dediği dedik kestiği kestik olan Dünyalar güzeli Semiramis o güne kadar gönlüne göre birini bulamamıştır. Ta ki Vanın Muradiye kazasının kuzey yamaçlarına bir sefere çıkana kadar, Semiramis bu sefer sırasında bölgenin hakimi olan Ara adında genç bir Hükümdara gönlünü kaptırır. Güzel olduğu kadar mağrur da olan Kraliçe, bu sırrını kimseye açıklıyamaz. Savaş devam etmektedir. Semiramisin kuvvetleri son bir saldırı ile Bölgeyi ele geçirirler. Ancak son saldırı sırasında Hükümdar Ara'da öldürülür. Haberi alan Semiramis, Ara ya olan aşkını yüreğine gömer, hemen dönüş emrini verir.
Dönüş yolu üzerindeki Van a gelirler. Van ın zümrüt yeşili bağ ve bahçelerini Van gölünü çok beğenen Kraliçenin en fazla dikkatini çeken yeşillikler arasında göle doğru uzanan heybetli bir kaya parçası olur. Ara nın hatırasına bu kayalık üzerinde bir kale inşa ettirmeye karar verir. Kısa süre içerisinde kale yapılır.Eteğinde şanına uygun bir şehir kurulur. Şehrin adını da Şamrangerd koyarlar.Aradan yıllar geçer, Ara nın acısıyla yanan yürek, bu defa da sıla hasretine yenik düşer.Memleketine dönmeye karar veren Kraliçe Semiramis Kaleyi ve kurduğu şehri Van adındaki bir komutana bırakarak ülkesine döner. Şehrin bugünki adının bu komutandan geldiği rivayet edilir.
http://www.gnoxis.com/asur-kralicesi-semiramis-van-sehrinin-hikayesi-54356.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder