28 Ekim 2014 Salı

Çocuk Sahibi Olamayanlar

IMG Ust

Çocuk Sahibi Olamayanlar

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çocuk sahibi olamayan çiftlerin sayısı artarken, tıp dünyası hem canlı doğum oranlarını yüksek tutmak, hem çoğul
hamileliklerin önüne geçebilmek için yeni yöntemler geliştirmeye devam ediyor.
Tüp bebekte tedavinin başarısını etkileyen en önemli faktör ise; ‘sağlıklı’ embriyo ile spermleri seçebilmek. İşte bu noktada bir süredir ülkemizde uygulanmaya
başlanan; ‘metabolomics’ ve ‘IMSI’ yöntemi doktorların yüzünü güldürüyor, çünkü her iki yöntem hamileliğin oluşma şansını yüzde 25 gibi yüksek bir oranda
artırabiliyor!

Metabolomics nedir?
Tüp bebek yöntemiyle elde edilen embriyoların kalitesi, mikroskop altında ‘görsel kriterlere’ göre takip edilip, seçiliyor. Embriyoların döllenme hızı, hücre sayısı
ve şekilsel özelliklerinin belirlenmesi gibi 5-6 kritere bakılarak, en kaliteli olanı seçilmeye çalışılıyor. Ancak bu yöntemle embriyoların genetik ve metabolik
aktiviteler açısından normal olup olmadıklarını tespit etmek mümkün olmuyor. Çünkü embriyolar da yetişkin insanlarda olduğu gibi, normal gibi görünüp aslında
sağlıklı olmayabiliyor. Yapılan bilimsel araştırmalar; görünüm olarak en kaliteli olarak saptanan embriyo grubunda bile genetik olarak sorunlu olanların oranının
yarıdan fazla olduğunu gösteriyor. Bu da hamilelik şansını düşürüyor! Bir insanın kan tahlillerini ve idrarını değerlendirip sağlık durumuyla ilgili nasıl bilgi
edinilebiliyorsa, embriyonun metabolizmasını, yani ne tükettiğini; içinde geliştiği ortama ne salgıladığını inceleyerek sağlıklı olup olmadığını belirlemek mümkün
olabiliyor. Yeni geliştirilen bu yeni yöntemin adı; “Metabolomics”. Yakın zamanda geliştirilen bu yöntemle en yüksek hamilelik potansiyeli olan embriyo hiçbir risk
oluşturmadan seçilebiliyor. "Yaşayabilirlik endeksi "de denilen bu yeni yöntemle hamilelik şansı daha da arttırılmış oluyor.

Embriyonun sıvı atıkları inceleniyor!
Metabolomiks embriyonun atıklarını analiz eden bir cihaz. Bu cihazda, daha önce sonu hamilelik ile biten 5 bin embriyonun atık datası yer alıyor. Yöntem de,
cihaza yerleştirilen embriyonun sıvıda bıraktıkları atıkların verileri ile cihazda yer alan atık datasının karşılaştırılması esasına dayanıyor. Mebatobolomiks
yöntemi şöyle işliyor: Seçilmesi planlanan embriyolar, içinde bulundukları sıvıyla birlikte cihazın içinde yer alan kartuşlara yerleştirilip, incelenmeye alınıyor.
Biyolojik olarak bütün canlılar gibi, embriyo da gelişimini ve yaşamını sürdürmek için bazı maddeler kullanıyor. Bu nedenle içinde bulunduğu sıvıdan, örneğin
şeker ile amino asidi gibi bazı maddeleri alıyor ve bunları kullandıktan sonra atıyor. Uzmanlar da embriyonun bıraktığı bu atıklar ile cihazdaki eski atıkların
datasını karşılaştırıyor ve bunlara en çok benzeyen embriyo’yu, ‘en sağlıklı’ embriyo olarak kabul ediyor. Cihaz, embriyoları 3 kez kontrol ettiği için de hata
oranı neredeyse sıfıra düşüyor. Üstelik bir embriyonun taranması sadece için sadece 15 dakika yeterli oluyor.

IMSI nedir?
Hamileliğin gerçekleşmesi için hem yumurta, hem de spermin sağlıklı olması şart. Çok değil, bundan bir yıl öncesine dek, bmbriyologlar sağlıklı olanını seçmek
için spermleri tıpkı embriyo gibi mikroskop altında büyüterek inceliyorlardı. Ancak spermler insan vücudunun en küçük hücreleri. Bu özellikleri nedeniyle genel
olarak incelenseler bile spermlerin detaylarını incelenme şansı düşük oluyordu. Bunun nedeni ise mikroenjeksiyon işlemlerinde canlı sperm hücrelerinin en
fazla 800 kat büyütülebilmesiydi. Dolayısıyla bu büyütme oranıyla, spermin sadece genel şekli incelenebiliyordu. IMSI ( Intracytoplasmic Morpholgically
Selected Sperm Injection) adı verilen bu teknikte ise ileri teknolojiyle donatılmış özel mikroskoplar kullanılarak spermleri 8 bin kat büyütmek mümkün
olabilmektedir. Bu sayede de spermlerin hücre içi yapılarını, baş bölgesinde yer alan ve genetik hasarına işaret eden ‘vakuol’ adındaki hücre içindeki boşlukları
detaylı olarak inceleyebilmek ve tespit edebilmek mümkün olabiliyor.

Döllenme şansını yüzde 25 oranında artırıyor!
IMSI tekniği ile seçilmiş sperm enjeksiyonu, standart tüp bebek ve mikroenjeksiyon uygulamaları ile karşılaştırıldığında, canlı sperm hücresine hiç zarar
vermeden spermin ileri düzeyde morfolojik analizinin yapılmasına imkan sağlıyor. Böylece dölleme yeteneği en fazla olan spermler seçilerek uygulanan
mikroenjeksiyonla yüzde 25 oranında daha yüksek döllenme oranı elde edilebiliyor. Buna bağlı olarak da hamilelik oranları artıyor ve erken dönem düşük riski
azalıyor.

Kış Aylarında Zayıflamanın Yolları

IMG Ust

Kış Aylarında Zayıflamanın Yolları

Kışın Yağ Yakımı için Nasıl Spor Yapmalıyız?

Kışın spor yaparken kişinin vücudunun sağlık koşulları iyi olması çok önemlidir. Kişi sağlık koşullarına göre spor yapmalı, spordan önce beslenme ve uyku düzenine dikkat etmeli, ağır efor gerektiren ve kalbi yoran sporlardan uzak durmalıdır.

Kış sporları açık havada yapılabileceği gibi hava şartları nedeniyle salonda ya da evde yapılmaktadır. Evde yapılabilecek sporlar kilo almamak, hacim kazanmak, sıkılaşmak, vücut geliştirmek, kardiyo egzersizleri olarak yapılabilir. Herhangi bir alet kullanmadan evde 3 temel hareket yapılabilir.
Bunlar barfiks, şınav ve mekik hareketleridir.

EVDE ALETLİ SPORLAR DA YAPILABİLİR

Aletli olarak evde ağırlık sehpaları, el yayları, pilates topu, sabit bisiklet, koşu bandı kullanılabilir. İp atlama, bisiklet binme, koşu bandı, kardiyo ve aerobik egzersizlere yönelik çalışmalar da evde yapılabilir.


KALBE YÖNELİK YAPILAN SPORLAR RİTMİ DÜZENLİYOR

Kardiyo egzersizlerinde amaç kalp atım sayısını faydalı atım frekansına getirmek ve bu ulaşılan noktayı uzun süre korumaktır. Egzersiz düşük tempoda, uzun süre yapılmalıdır. Aerobik egzersizler de kalbi ve akciğerleri güçlendirilir ve stresi gideren egzersizler minimum 20-25 dk. yapılarak yağ yakımı sağlanır. Egzersizler cinsiyete ve yaşa bağlı olarak süre ve miktar bakımından farklılıklar gösterebilir.

SPORDAN ÖNCE İYİ BESLENME VE DÜZENLİ UYKU ŞART

Basit bir yürüyüş ve koşu yapılacaksa yürüyüşten önce iyi beslenmek ve glikojen almak önemlidir. Spor yapan kişilerin mutlaka pilav, makarna ve çikolata yemeleri gerekir. Normal beslenmede de protein, karbonhidrat ve yağ olmalıdır. Ama 1 saat spor yapacak olan kişinin yanında çikolata bulundurmasında yarar vardır. Şeker hastaları dışında spor yapan kişilerin tatlı yemeleri vücutları açısından yararlıdır. Spordan en az 45 dakika önce gerekli olan besinler alınmalıdır. Aksi takdirde glikojen miktarı düşeceği için kas yorgunlukları olur, sonrasında de sakatlanmalar, kopmalar ve kırılmalar meydana gelebilir. Ayrıca spora başladıktan 20 dakika sonra da ufak bir şişe su içmek gerekir. Spor yapan kişinin uyku düzenine çok dikkat etmelidir. Çalışmadan önce mutlaka ısınma, bitince soğuma hareketleri yapılmalıdır.

SPOR İÇİN EN UYGUN SAAT ÖĞLE SONRASI

Spor için en uygun saatler, öğle sonrası 16:00 – 19:00 arasıdır. Vücut bu saatten sonra yemek ve dinlenmek için kendini programlar. Kilo vermek için akşam saatlerinde yapılan spor, sindirim sistemini hızlandırır ve vücutta yağ birikmesini engeller. Günün hangi saati spor yaparsanız yapın, mutlaka su içmeyi ihmal etmeyiniz.

Evde Çiçek Nasıl Yetiştirilir?

IMG Ust

Evde Çiçek Nasıl Yetiştirilir?

Evde ya da bahçede, yetiştirmek istediğiniz bölüm neresi olursa olsun, çiçeklerinizi yetiştirmek istediğiniz yer oldukça önemlidir. Özellikle evde yetiştirilecek bitkilerin bakımı söz konusu olduğunda güneş alması, sıcaklığı, nem oranı gibi faktörlerin göz önde bulundurmak gerekiyor.

Evde yetiştireceğiniz çiçekleriniz için öncelikle dikkat edilmesi ve kesinlikle atlanmaması gereken nokta; aldığı güneş ışığı. Cam önüne konulan ve direkt olarak güneş alan çiçeklerin uzun ömürlü olmaları zorlaşır. Özellikle kış günlerinde cam önünde çiçek yetiştirmemeye özen göstermek gerekir. Evin sıcaklığı ile cam önünde dışarıdan alınan ısı ile çiçekler zarar görecektir ve ömrü kısalacaktır.

Çiçeklerin en temel ihtiyaçlarından olan nem oranı da önem verilmesi gereken bir diğer nokta. Musluk suyundan ziyade yağmur suyuyla beslenmeleri daha faydalıdır. O yüzden mümkün olduğunca yağmur sularıyla sulanmalıdırlar. Haftada bir ya da 15 günde bir suya eklenmiş bir besin maddesiyle de güçlenmesi için ekstra takviye yapılmalıdır. Fazla su bitkiye zarar vereceği için bitki spreyleriyle, püskürtme yöntemi tercih edilmelidir.

Bitkiler yer değiştirme konusunda da oldukça hassastır. Yaprakları ve tomurcuklarının zarar görmesini, dökülmesini istemiyorsanız, bitkileriniz için önceden yer belirlemesini çok iyi yapmalı ve sürekli yer değiştirmemelisiniz.

Yaprakları tozlanan süs bitkileri zamanla gözeneklerin kapanmasına yol açar. Bu gibi durumlarda yaprakları kireçsiz su ve sünger ile temizlemek doğru bir tercih olacaktır.

Bitkilerinizin solması, büyümesinin yavaşlaması gibi durumlarla karşılaşmak istemiyorsanız, saksı değiştirme aşamasına da dikkat etmeniz gerekiyor. Bitkilerinizi yeni bir saksıya aktaracaksanız, önceden 24 saat kreçli suda bekletilmiş bir saksı tercih edilmelidir. Eski saksınızı kullanacaksanız iyice yıkanmış ve temizlenmiş olmasına özen göstermeniz gerekmektedir.

27 Ekim 2014 Pazartesi

NARI ÇEKİRDEKLERİYLE BERABER TÜKETİN!

IMG Ust

NARI ÇEKİRDEKLERİYLE BERABER TÜKETİN!

Sonbaharla birlikte hastalıklar da kendini yavaş yavaş göstermeye başladı. “Hasta olmamak için yapılması gereken en önemli üç gerçek: hijyen, el yıkamak ve
sağlıklı beslenmek” diyen Diyetisyen Ece Günay Akkuş, hastalıklardan korunmanın en doğal yollarını anlattı.

3 ana öğün olmazsa olmazımız. Ama bu öğünler atıştırmayla geçiştirilen, fast food tüketilen, tatlı, hamur işleri yenen öğünler olmamalı.

Sağlıklı beslendiğinizi anlamanın en akılda kalan ve uygulaması kolay yolu, 4 yapraklı yoncayı aklınıza getirmek olacak. Bunlar; et grubu (et, tavuk, balık,
peynir, yumurta), süt grubu (yoğurt, ayran, süt), sebze – meyve grubu ve ekmek (emer pirinç, bulgur, kepekli makarna, kuru baklagiller). Eğer tabağınızda bu 4
besin grubu varsa ve porsiyon kontrolü iyi yapılmışsa siz sağlıklı besleniyorsunuz demektir.
En doğal önlemimiz koruyucu bitkisel tedavidir. Soğuk algınlığından korunmak için veya küçük hastalık sinyallerini atlatabilmek için neleri, nasıl tüketmeliyiz?
Hangi besinleri şu dönemde daha çok tüketmeliyiz? İşte bu soruların cevapları…
•Mürver bitkisinin gizemi: Bağışıklık sistemini güçlendir. Gribe, öksürüğe ve nezleye faydalıdır. Soğuk algınlığını giderip, göğsü yumuşatır. Nane ile birlikte
demlenerek tüketilmesi önerilir.
•Boğazınızın kalkanı ada çayı: Bitkinin içerdiği uçucu bileşenler, ağız ve boğazda yerleşen enfeksiyon ve iltihaplarda etkilidir.

•Zencefil kökünün limonla dansı: Limon ile birlikte tüketildiğinde soğuk algınlığına, yağlı bir yemek sonrası ise sindirime yardımcı olur. Boğazınızda veya
vücudunuzda kırıklık, halsizlik, ağrı hissettiğinizde taze zencefil rendesi + limon suyu + bal hoş kokusu, lezzeti ve ferahlatıcı özelliğiyle iyi hissetmenize yardımcı
olur.
•Karabiber ile ateşi düşürün: Yemeklere lezzet vermesinin dışında, ağrı kesici ve ateş düşürücü etkisi bulunmaktadır. Toz edilmiş karabiber ile hazırlanan çay,
gargara şeklinde uygulandığında boğaz enfeksiyonlarına ve ağrının azalmasına yardımcı olacaktır.

•C vitamini deposu kuşburnu: Kuşburnu meyvesi, C vitamini bakımından en zengin kaynaklardan biri olarak kabul edilmektedir. Kuşburnu çayı, tam kurutulmuş
meyveler parçalanıp 10 dakika kaynatılıp hemen tüketildiğinde içeriğindeki C vitamininden yüksek dozda faydalanılabilir.

•Ihlamur: Ihlamur çiçeklerinin iltihap giderici ve ağrı giderici özelliği bulunmaktadır. Soğuk algınlığı şikayetlerinin ve boğazdaki tahrişin azalmasına, tedavinin
hızlanmasına yardımcı olur. Demleme yöntemi kullanılır.
•Sarımsak: Kanın antioksidan kapasitesini arttırır, bağışıklık sistemini destekler.

• Soğuk algınlığına kakule: Soğuk algınlığı, bronşit, öksürük, yüksek ateş şikayetlerinin hafifletilmesinde, ağız ve boğaz iltihaplarının giderilmesinde etkilidir.
Demleme usulü, çeşitli baharatlarla karıştırılarak içilmesi önerilir.
•Hünnap: C vitamini desteği sağlar. Astım ve solunum sistemi hastalarına, pektin ve müsilaj etkisi nedeniyle çok faydalıdır. Balgam söktürücüdür özelliği vardır.
Lif içeriği yüksektir, bağırsakları çalıştırır. Şeker oranı düşük olduğu için porsiyon kontrolü yaparak, şeker hastalarına önerilebilir.

•En güzel antioksidan nar: Narın kendisi başlı başına bir antioksidant, çekirdekleri ile birlikte çiğnenerek tüketilmesi suyunun sıkılıp içilmesinden çok daha
faydalıdır. Ayrıca narın kabuğu kaynamış suda 10 dakika bekletilip içildiğinde ishale karşı etkilidir, gargara yapılıp tüketildiğinde ise boğaz enfeksiyonlarına ve
ağrıya iyi gelir.
•Yulaf: Sağlığın korunabilmesi için beta-glukan taşıyan yulaf ürünlerinin kullanılması, bağışıklık sisteminin desteklenmesi açısından önemlidir.

KARTALKAYA HİÇ GİTTİNİZMİ ?

IMG Ust

KARTALKAYA

Kartalkaya'nın ismi, yolu izi olmayan bir dağ başı ve sadece kartalların barınabileceği bir yer olmasından gelmektedir.

Dağdaki toplam pist uzunluğu 43 kilometreyi, pist sayısı 32'yi ve lift sayısı 19'u buluyor. Türkiye'nin en bakımlı pistlerine sahip olduğunu da eklemeden geçmeyelim.

Kartalkaya, Bolu şehir merkezine 40 kilometre uzaklıktadır. Kartalkaya'da otellerin içinde yüzme havuzu, restoran, bar, 2 tane telesiyej ve 6 adet teleski ile bir kayak merkezinden bekleyebileceğiniz her şeyi size sunuyor.

Kartalkaya'da, farklı aktiviteler de yapmanız mümkün. Telesiyejlerle zirveye çıkabilir, zirveden aşağıya doğru kayak yapmanın verdiği heyecan, tutku ile rüzgâra karşı özgürce kayak yapabilirsiniz. Eğer kayak yapmayı bilmiyorsanız otellerde bulunan kayak hocalarından ders alabilirsiniz. Biraz istek ve dikkatle kısa zamanda öğrenebilirsiniz. İsterseniz kayak yapmak yerine Kartalkaya'nın güzelliklerinin tadını yaşamak, beyazın ve yeşilin her tonunu görebilmek için küçük bir keşfe çıkabilirsiniz.

2200 metrede bulunan zirve kayalık olup çayırlarla kaplıdır. Kış mevsiminde kar kalınlığı zaman zaman 3 metreyi bulur. Kayak sezonu aralık ve nisan ayları arasıdır. Manzara sadece çam ağaçlarıyla sınırlı değildir. Bolu Dağlarını ve Köroğlu Dağlarını rahatlıkla görebilirsiniz. Eteklerinde yaylalar bulunmaktadır. Yazın, doğa yürüyüşü gibi aktiviteler de yapılmaktadır.

Türkiye'nin kış turizmi açısından önemli bir yeri olan Kartalkaya Kayak Merkezi, özellikle snowboard sporu için özel bir yere sahiptir. Bolu'ya sadece 38 kilometre uzaklıkta olan Kartalkaya Kayak Merkezi'ne hem kara hem de hava yolculuğu yapabilirsiniz.

Bolu ile arasında 45 dakikalık bir mesafe olan kayak merkezi, sezon başından sezon sonu kadar yoğun bir ilgi görmektedir. Türkiye'nin en gözde kayak merkezleri arasında olan Kartalkaya, çevresindeki çam ormanlarıyla da muhteşem bir doğa sunar. Sezon ise aralık-mart arasıdır. Kayak merkezinde konaklamanız için oteller bulunmaktadır. Kış ayına girdiğimiz şu günlerde otellerin birinde yerinizi ayırabilirsiniz. Bolu üzerinden aracınızla gelmeyi planlıyorsanız, aracınızda mutlaka zincir bulundurmayı unutmayın. Türkiye'nin gözde kayak merkezleri arasında olan Kartepe Kayak Merkezi, Saklıkent Kayak Merkezi, Palandöken Kayak Merkezi ve Erciyes Kayak Merkezi'ni de tatiliniz için tercih edebilirsiniz.

25 Ekim 2014 Cumartesi

Ebola Virüsü Hakkında Bilmemiz Gereken 10 Şey

Ebola Virüsü Hakkında Bilmemiz Gereken 10 Şey

İlk olarak bundan 38 yıl önce, 1976 yılında Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde ortaya çıkan,  2013'te tekrar tırmanışa geçen ve şimdilerde hepten dünyanın korkulu rüyası haline gelen Ebola virüsü yayılıyor...
Dünya Sağlık Örgütü, hastalığın hızla yayıldığı uyarısı yaptı. Dış basında 'Fearbola' olarak da ifade edilen Ebola salgını korkusu, metropollerde tedirginlk yaratmaya devam ediyor.
Peki nedir bu Ebola virüsü, Ebola virüsü nerelerden bulaşır? Ebola virüsünün belirtileri nelerdir? Ebola virüsü nasıl anlaşılır ve Ebola virüsünün tedavisi nasıl olur?

1. Ebola virüsü nedir?


1. Ebola virüsü nedir?


Ebola virüsü, insanlarda ve hayvanlarda kanamalı ateş şeklinde ciddi hastalık formlarına yol açan virüstür. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 4. Risk Grubu Patojen olarak kabul edilmektedir.
Ebola virus hastalığı; viral kanamalı ateşlerden bir tanesidir, vücutta akut başlangıçlı yüksek ateş ve gastrointestinal kanamalarla seyreden bir enfeksiyon hastalığı şeklinde karşımıza çıkar. EVH insanlarda genellikle ağır ve ölümcül seyreder. Salgın sırasında ölüm oranı %90’lara ulaşır.

Ebola virüsü, ipliksi yapıda, yaklaşık 80 nm boyundadır. Genetik materyali RNA'dan oluşur



Ebola virüsü, ipliksi yapıda, yaklaşık 80 nm boyundadır. Genetik materyali RNA'dan oluşur


Ebola virus; Filovirus ailesi içindeki Ebolavirus cinsi içinde bulunan bir RNA virusudur. Ebolavirus cinsi içinde de beş tür vardır,
Zaire ebolavirus (ZEV)
Sudan ebolavirus (SEV)
Tai Forest (Ivory Coast) ebolavirus (TFEV)
Bundibugyo ebolavirus (BEV)
Reston ebolavirus (REV)
Bu beş türden bugüne kadar ilk dördü; Afrika’da insanlarda büyük salgınlara yol açmışlardır. REV’in Filipinler ve Çin Halk Cumhuriyeti’nde insanları enfekte ettiği saptanmış ancak bugüne kadar REV kaynaklı bir hastalık ya da ölüm rapor edilmemiştir.

2. Nasıl ortaya çıktı?


2. Nasıl ortaya çıktı?
Virüs, ilk olarak 1976 yılında Sudan ve Kongo'daki salgınlarda tespit edildi ve adını Kongo'daki bir nehirden aldı. Virüsün doğal kaynağının Afrika'daki meyve yarasaları olduğu düşünülüyor. Virüslerin varlığı bu yarasaların coğrafi dağılımıyla örtüşüyor.

3. Ebola virüsü nasıl yayılır?


3. Ebola virüsü nasıl yayılır?


İnsan enfeksiyonu oluştuğunda virüsün başkalarına bulaşmasının birçok yolu vardır. Ebola enfekte insanlarla doğrudan temas yoluyla insandan insana bulaşır. Bunlar:
- Enfekte bir kişinin kanı ya da salgılarıyla doğrudan temas.
- Enfekte salgılarla kontamine olmuş objelerle temas.
- Defin işlemleri sırasında cenazeye doğrudan temas edilmesi de hastalığın yayılmasında etkendir.
- İyileşen erkek hastaların spermleri yoluyla hastalığı 7 haftaya kadar bulaştırması mümkündür.
- Ebola Kanamalı Ateşi’ne yol açan virüsler, genellikle hasta bakımıyla uğraşırken enfekte salgılarla teması olan aileler ve arkadaşlar aracılığıyla yayılmaktadır.

4. Hangi bölgelerde görülüyor?


4. Hangi bölgelerde görülüyor?


Afrika’da teyit edilmiş vakalar şu ülkelerden bildirilmiştir:
  • Liberya
  • Sierra Leone
  • Gine
  • Nijerya
  • Demokratik Kongo Cumhuriyeti (DRC)
  • Gabon
  • Güney Sudan
  • Fildişi Sahilleri
  • Uganda
  • Kongo Cumhuriyeti (ROC)
  • Güney Afrika
Afika'dan sonra ise ABD'de, Almanya'da Ebola vakaları ortaya çıktı ve salgınla birlikte, hangi ülkelerde bu vakaların yoğunlaşacağına dair bir tahmin yürütmek oldukça zor.

5. Ebola virüsü'nün belirtileri nelerdir?


5. Ebola virüsü'nün belirtileri nelerdir?


Ebola virüsüne bağlı meydana gelen kanamalı ateş hastalığı sonucunda bağışıklık sisteminde çökme,  pıhtılaşma fonksiyonunda bozukluk, kaçış sendromu (kanın serum kısmının damar dışına çıkması) ve şok tablosu gelişmektedir. Virüs vücuda girdikten sonra ortalama 5-10 gün içinde hastalık gelişmektedir. Hastalık tipik olarak ani başlangıçlı yüksek ateş, üşüme, titreme ve bitkinlik şeklinde başlamaktadır. Diğer belirtiler şiddetli baş ağrısı, kas ağrısı (özellikle gövde ve sırtta), bulantı, kusma, ishal ve karın ağrısıdır.

6. Ebola'nın ilerleyen safhalarında neler yaşanıyor?


6. Ebola'nın ilerleyen safhalarında neler yaşanıyor?

Hastalığın ilerleyen safhalarında, göz, burun, kulak, ağız ve rektumdan kan geliyor ve serum iğnesinin ciltte açtığı deliklerden kan akıyor. Temel olarak  vücuttan dışarı kan akması hastalığın en tanımlayıcı sendromu olarak görülüyor. Hastalığın başlangıç evrelerinde görülen ateş, kusma, ishal zaten başka birçok hastalığın da diğer tanımlayıcı sendromları olarak kabul ediliyor. Çoğu zaman hastalar kanama olduğu zaman Ebola virüsü taşıdıklarını anlayabiliyor ve Ebola virüsü taşıyan insanlar en sonunda çoklu organ yetmezliğinden hayatlarını kaybediyor. Bunun en büyük nedeni Ebola virüsünün vücuttaki beyaz kan hücrelerini hızla yok ederek bağışıklık sistemini çökertmesi ve insan vücudunun virüse karşı savaşamaz hale gelmesi sonucu organların iflas etmesi.

7. Ebola virüsünden korunmak için neler yapmanız gerekiyor?


7. Ebola virüsünden korunmak için neler yapmanız gerekiyor?


Diğer bulaşıcı hastalıklarda olduğu gibi hastalığı önlemenin en önemli uygulamalarından biri ellerin düzenli olarak yıkanmasıdır. Ellerinizin su ve sabunla yıkanması (ya da sabun bulunmadığı yerlerde ve ellerin açıkça kan ve vücut sıvılarıyla kirli olduğu durumlarda susuz alkol-bazlı el losyonun kullanılması) cildinizden potansiyel enfekte materyalleri uzaklaştırır ve hastalığının geçişini önler.
Eldiven kullanılan durumlarda eldivenleri çıkarmadan önce su ve sabunla yıkayınız ve eldivenleri çıkardıktan sonra da ellerinizi yıkayınız.
Ölü hayvanlarla, özellikle de primatlarla temastan kaçınınız.
Yerel pazarlarda tüketim için satılan primatlar dahil vahşi hayvanların etini yemeyiniz.
Enfeksiyon olasılığını asgariye indirmek için Ebola Virüsü enfeksiyonu olduğundan şüphelenilen insan ya da hayvanlarla yakın temas ederken enfeksiyon kontrol önlemlerini uygulayınız.
Sağlık tesislerinde hastalık bulaşma riski yüksektir. Bu nedenle sağlık çalışanlarının bir Ebola Hemorajik Ateşi vakasını fark etmesi ve pratik viral hemorajik ateşi karantina önlemlerini veya bariyer hemşirelik tekniklerini uygulamak için hazır olması gereklidir. Bu önlemler arasında koruyucu kıyafetlerin giyilmesi (önlük, eldiven, maske, göz koruyucu ekipman gibi) yer almaktadır. Enfeksiyonun yayılmasını önlemekle ilgili olarak ekipman ve enjektörlerin sterilize edilmesi, uygun bir şekilde imha edilmesi ve hastaların vücut salgılarının da uygun bir şekilde imha edilmesi de önemlidir.

8. Son Salgın ne kadar tehlikeli?


8. Son Salgın ne kadar tehlikeli?

Gine’de ilk kez görülen Ebola virüs daha sonra Sierra Leone ve Liberya’da, büyük kentlerin de dahil olduğu bir coğrafyaya yayıldığı görülüyor. Virüsün etkilediği bir kişinin uçakla Nijerya’ya gitmesinden sonra bu ülke de salgın olan yerler arasına girdi. 
Son salgın şimdiye kadar görülen en ölümcül virüsü içeriyor.‘Zaire Ebola Virüsü ‘ adlı virüs, bugüne dek enfekte ettiği insanların yüzde 90'ının hayatını kaybetmesine yol açtı.  Virüs bir kişiyi yaklaşık 3-4 gün içinde öldürebiliyor. Salgının bu denli tehlikeli olmasındaki tek faktör virüsün yapısı da değil. Batı Afrika’da patlak veren ilk büyük Ebola salgın olması nedeniyle, bölgedeki sağlık ekipleri yeterince eğitimli ve deneyimli değil. Dahası, Batı Afrika’da yaşayan insanlar, daha evvel salgına sahne olan Orta Afrika halkına göre daha fazla seyahat ettiğinden virüsün yayılmasına yol açıyor.

9. Kaç kişi hayatını kaybetti?


9. Kaç kişi hayatını kaybetti?

WHO'nun açıklamasında, virüsün tehlikeli bir şekilde yayıldığı kaydedildi. Ebola salgınının başlamasından itibaren Gine'de bin 600 vaka tespit edildiği, Nijerya'dan da ölüm haberinin gelmeye başladığı bildirildi.
Dünya Sağlık Örgütü'nün güncel verilerine göre, Ebola virüsünden dolayı hayatını kaybeden kişilerin sayısı 4000'i geçmiş durumda.

Yıllara göre Ebola salgını


Yıllara göre Ebola salgını

10. Ebola'nın Türkiye'de görülme olasılığı nedir?


10. Ebola'nın Türkiye'de görülme olasılığı nedir?
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Arfika'da etkili olan "Ebola virüsü" ile ilgili, "Ebola virüsüyle ilgili bizim ülke olarak bir sorunumuz yok. Ancak o ülkelere giden vatandaşlarımıza bilgilendirme, o ülkelerden Türkiye'ye dönüş sonrası takipleriyle ilgili gerek bakanlığımız gerekse de Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğümüz alıyor. Şu anda vatandaşımızı tedirgin edecek en ufak bir sorun söz konusu değil" dedi.TÜRK İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği (TİHUD) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Serhat Ünal ise; Suudi Arabistan'dan gelen bir kişinin MERS virüsünden hayatını kaybettiğini belirterek, Hacdan dönenlere de uyarıda bulundu. Prof.Dr. Ünal, Ebola konusunda ise “Türkiye'de Ebola hiç görülmedi. Ancak endişeye gerek yok denemez. Elbette gerek var" dedi.
Türkiye'de birçok hastanede, Ebola karantinasına tanık olduk ancak henüz Ebola kaynaklı bir ölüm gerçekleşmedi. Hac ibadetinden dönen hacı kafilesinde birkaç kişi hastaneye kaldırılmış, ve bir hacı hayatını kaybetmişti. Ancak o vaka, Mers virüsünden ötürü gerçekleşti. Mers, Ebola'dan apayrı bir virüs.

Virüs hızla yayılıyor...


Virüs hızla yayılıyor...
Afrika’da başlayan Ebola, Avrupa ve ABD’ye sıçradı. Can kaybı 4 bin 500’e yaklaştı.
Dünya kamuoyunda Ebola'ya karşı bir irade de ortaya konuyor. Ebola ile mücadele için Microsoft'un kurucu ortağı Paul Allen 9 milyon dolar, Facebook kurucusu Zuckerberg ile eşi Priscilla Chan ise 25 milyon dolar bağışlayacağını açıkladı.

http://onedio.com/haber/dosya-11

22 Ekim 2014 Çarşamba

Çocuklarda sık görülen kış hastalıkları

Çocuklarda sık görülen kış hastalıkları
 

ÇOCUKLARDA SIK GÖRÜLEN KIŞ HASTALIKLARI : Kış aylarında en dirençsiz grubun başında çocuklar geliyor. Okul, kreş gibi toplu ortamlar bulaşıcı hastalıkların yayılması için en uygun ortamı hazırlıyor. Çocukların fazla hasta olmaması için öncelikli olarak bazı önlemlerin alınması gerekiyor. Bu nedenle güncel aşı kartları da dahil olmak üzere , çocukların aşı kartları incelenmelidir. Çocuklara tuvalet kullanımı ve tuvalet eğitiminde hijyenik temizlik işlemleri benimsetilmelidir. Enfeksiyondan korunmada en önemli unsur olan el yıkama alışkanlığı kazandırılmalıdır. Bulaşıcı hastalıklar izlenmeli ve ailelere bildirilmelidir.
Sık Görülen Hastalıklar ve Tedavi :
Okul döneminde üst solunum yolu ( Nezle, grip, tonsillit , krup, kulak iltihabı, pnömoni, bronşiolit ) enfeksiyonları sık rastlanılan hastalıkların başında geliyor.
Nezle: Kış aylarında en sık rastlanan çocuk hastalıklarından biridir. Hafif bir burun akıntısı ile başlar. Bazen de hafif öksürük olur. Kimi zaman öksürük biraz daha şiddetli olabilir. Bu tabloya nadiren ateş de eklenir.
Grip: İnfluenza virüslerinin neden olduğu grip, genellikle yüksek ateşle başlar. Baş ağrısı, kas ağrıları, 39-40 dereceye varan ateş, burun akıntısı, burunda doluluk, öksürük olur.
Boğaz enfeksiyonu: Halk arasında ‘beta mikrobu' olarak bilinen A grubu beta hemolitik streptokokun yol açtığı bademcik enfeksiyonu okul çağı çocuklarında çok sık görülen hastalıktır. Bademcikleri şişen çocuk, yutkunmakta, bazen uyurken nefes almakta zorluk çeker. Boğaz enfeksiyonu geçiren çocuklarda, enfeksiyonunun nedeninin beta streptokok olup olmadığı laboratuvar testleri ile araştırılmalıdır. Eğer beta mikrobu belirlenirse mutlaka antibiyotik tedavisine başlanmalı ve bu tedavi 10 gün sürdürülmelidir. Basit üst solunum yolu enfeksiyonlarında gereksiz yere antibiyotik kullanarak, bakterilerin antibiyotiklere karşı direnç kazanmasına zemin hazırlamamak gerekir. Ancak beta mikrobunun yol açtığı enfeksiyonun tedavisi özellikle önemlidir. Çünkü tedavi edilmediği taktirde, beta streptokokun neden olduğu enfeksiyona bağlı olarak çocukta hayatı tehdit eden akut eklem – kalp romatizması, akut glomeluronefrite yol açabilir.
Zatürre ( Pnömoni ): Daha çok kış mevsiminde görülen zatürre, akciğerin bir veya birkaç lobunun iltihaplanması şeklinde ortaya çıkan ateşli bir hastalıktır. Bu hastalıkta akciğerlerde bulunan hava kesecikleri iltihabi bir sıvıyla dolar. Akciğerlerin görevi olan oksijen alış veriş fonksiyonu bozulur ve bu nedenle kanda oksijen düzeyi azalır. Çeşitli bakteri ve virüslerin neden olduğu zatürre, özellikle risk grubu hastalarda ölümle sonuçlanabilecek ciddi bir akciğer hastalığıdır. Küçük çocuklarda, ileri yaştakilerde ve hali hazırda kronik bir hastalığı bulunan kişilerde daha ağır seyreder ve ölümle sonuçlanabilir. 39 dereceyi geçen ateş, öksürük, çoğu zaman pas renginde olan koyu kıvamlı balgam en önemli belirtileridir. Sıklıkla burun, boğaz enfeksiyonu sonrasında başlar.
Bronşiolit ve bronşit: Bronşiolit, çocuklarda erken yaş grubunda (özellikle 3 yaş altında) bronşiol adı verilen küçük bronşların iltihabıdır. Bronşit, büyük bronşların, yani soluk borusundan dallanarak akciğerlere yayılan hava borularını örten mukoza dokusunun akut ya da kronik iltihabıdır. Bronşit, üst solunum yollarında grip enfeksiyonu sırasında çok sık gelişen bir komplikasyondur. Boğmaca ve kızamık sırasında da soluk borusu ve bronş enfeksiyonlarına sık rastlanır. Özellikle çocuklarda, gençlerde görülen akut bronşitlerde, başlıca etken bakterilerden çok virüslerdir. Ama bakteriler de akut bronşit etkeni olabilir. Belirtileri inatçı kuru öksürük, balgam, ateş ve göğüste ağrıdır.
Orta kulak iltihabı: Soğuk algınlığından sonra orta kulak iltihabı çocuklarda en sık görülen hastalıktır. Östaki borusunun bebeklerde ve çocuklarda erişkinlere oranla daha kısa ve yatay olmasından dolayı bakteriler burun ve boğazdan orta kulağa daha çabuk geçebilirler. Soğuk algınlığı, sinüzitlerde ya da boğaz enfeksiyonlarında östaki borusu kapanır ve bakterilerle bulaşmış olan sıvı orta kulak içinde kalır. Böylece mikropların daha çabuk üreyebileceği bir ortam oluşur. Akut Otitis Media adı da verilen bu hastalığın belirtileri kulak ağrısı,ateş ve işitme kaybı ve özellikle bebeklerde beslenme güçlüğüdür.
İshal (Gastroenterit): Günde üçten fazla sulu dışkılama, ateş, bulantı-kusma, halsizlik, iştahsızlık ile belirtileriyle görülür. Çeşitli virüs, bakteri ve parazitler ishal etkeni arasında yer almaktadır. İshal ile karşılaşıldığında, sıvı kaybının olup olmadığına bakılmalı ve bol sıvı tüketilmelidir. Ağız kuru, göz yaşı azalmış ve aşırı halsizlik saptanırsa, ağızdan sıvı verilemiyorsa acilen doktora başvurulması gerekmektedir. Dışkı analizine göre ishalde nadiren antibiyotik tedavisi uygulanır. Eller çok iyi yıkanmalı, çocuk alt bezleri özel poşetlere sarılarak atılmalı, klozet kullanıyorsa, çamaşır suyu ile her defasında klozet temizlenmelidir.
Konjonktivit : Göz kapağının iç yüzeyini ve gözün beyaz parçasını kaplayan parlak ince zarın iltihaplanmasıdır. Virüsler ve bakterilerin sebep olduğu bu hastalık hızla bulaşabilir. Antibiyotik göz damlaları ve damlalarla tedavi edilir.
DÖKÜNTÜLÜ HASTALIKLAR :
Virüslerin üst solunum yolu hastalıklarının yanı sıra döküntülü bulaşıcı hastalıklara da yol açmaktadır. Çocukların kış aylarında kalabalık ortamlara girmesiyle yoğun olarak geçirdikleri bu hastalıkları şöyle sıralanabilir :
Kızamıkçık: Rubella virüsünün neden olduğu hastalıkta bazen hafif ateş ve boyundaki lenf bezlerinde şişkinlik görülür. Yüzde küçük, düzgün, kırmızımsı pembe lekeler görülür. Lekeler vücuda ve damağa yayılır. Aşı ile korunmak mümkündür.
Kızamık: Kızamık virüsünün neden olduğu hastalıktan yine aşı ile korunmak mümkündür. İlk belirtileri bir iki gün süreyle ateş, burun akması, göz sulanması ve kuru öksürüktür. Yanakların iç tarafında beyaz lekeler, alında, kulaklarda hafif kırmızılık görülür. Bu kırmızılık daha sonra tüm vücuda yayılır.
Su Çiçeği: Varisella-zoster virüsünün sebep olduğu hastalık, hafif ateş, halsizlik, iştah kaybı ve şiddetli kaşınma ile başlar kısa süre içinde vücutta kırmızı lekeler oluşur. Bu lekeler daha sonra sivilceye dönüşür ve kabuklanır. İnsandan insana damlacıklar veya hava yoluyla bulaşır.
Altıncı Hastalık: Ani başlayan ve 39- 40 dereceye kadar yükselen ateş Altıncı hastalığın en önemli belirtisidir. Çocukta ateş, hafif burun akıntısı, baş ağrısı ve mide bulantısı diğer belirtilerdir. Boynun yan kıvrımlarında, kulak arkalarında ve başın arka kısımlarındaki lenf bezleri şişebilir. Bu hastalıkta ateş düştükten hemen sonra vücutta kırmızı renkli kaşıntısız deri döküntüsü oluşur.
KİMLER RİSK ALTINDA?

Hem viral, hem de bakteriyel hastalıklar açısından kalabalık ortamlara giren tüm çocuklar isk altında olmakla beraber solunum yolu hastalıkları açısından astımı ve alerjisi olan çocuklar, kalabalık ailelerdeki çocuklar, küçük bebekler, okula giden ağabeyi ya da ablası olan bebekler , bağışıklık sistemi bozuk olan çocuklar, kanser tedavisi alan çocuklar risk altındadır. Risk grubundaki bütün çocukların grip ve diğer solunum yolu hastalıklarına karşı aşılanması gerekir. Grip aşısı ile bütün gribal enfeksiyonlar ve grip sonrasında çocukların karşılaşacakları ortakulak enfeksiyonları, zatürre gibi daha ciddi sağlık sorunları önlenebiliyor.
NASIL KORUNMALI ?
Mikroplar aksırık ve öksürük yoluyla havaya yayılıyor. Okulda sıralara, kapı tokmaklarına yerleşen bu mikroplar çocukları hasta ediyor. Bu sebeple çocuğunuzu hastalıktan korumak için ilk yapmanız gereken çocuğunuza ellerini yıkama alışkanlığı kazandırmak. Sadece elleri yıkayarak birçok hastalıktan korunmak mümkün olabilir.
 
http://www.doktorsitesi.com

Bir Milyon Yılda Bir Oluyor

IMG Ust

Bir Milyon Yılda Bir Oluyor

NASA’da çalışan bilim insaları, Mars’ın yakınından geçecek olan göktaşının, çok nadir bir olay olduğunu ve göktaşının bölgedeki uydular tarafından inceleneceğini açıkladı.
Yaklaşık bir milyon yıl aradan sonra Oort bulutu’ndan gelen ilk meteor, Güneş Sistemi’ne ulaştı. Meteor, Pazar günü Mars’ın yakınından geçecek.

Amerikan Havacılık ve Uzay  Dairesi, (NASA) Mars’ın yanından geçecek olan göktaşının çok nadir görülen bir olay olduğuna dikkat çekti ve bu hadiseyi Mars’ın yörüngesinde bulunan uydularıyla takip edeceğini açıkladı.
Bölgedeki uyduların göktaşını yakından izleyeceğinin altını çizen Kelly Fast, NASA adına yaptığı açıklamada “İlk defa bilinmeyen bir gezegenin yüzeyine ait bilgiler edineceğiz” ifadesini kullandı. Yapılan açıklamaya göre meteor, saatte 202.767 km hızla Mars'ın 140 bin kilometre yakınından geçecek.

Oort bulutu’ndan gelen ilk meteor olan göktaşı, Pazar günü Mars’ın yakınından geçecek. Mars’ın yörüngesinde sadece NASA’nın uyduları bulunmuyor.
Geçtiğimiz haftalarda AB ve Hindistan’a ait uzay araçları da bölgede görev yapmaya başlamıştı.

16 Ekim 2014 Perşembe

Geleneksel Zanaatlarımız Nelerdir

Geleneksel Zanaatlarımız Nelerdir
Anadolu topraklarında üretilen el sanatları için de bu durum geçerlidir.Bir ulusun kültür değerlerini en iyi yansıtan öğeler olan el sanatları, asırlar boyu toplumların sanat anlayışlarını ve yaşam tarzlarını aktarmada etkin bir rol oynamıştır. Aynı zamanda eğitim, bilim, teknik ve diğer alanlardaki gelişme düzeyi ile el sanatlarındaki gelişim düzeyi paralellik gösterir.

Ağaç işçiliği
Bütün el sanatları malzemeleri arasında bana en sıcak geleni ağaçtır. Belki bir zamanlar canlı bir varlık olmasının bunda rolü var. Belki de kültürümüzden kaynaklanan kutsiyetinin, bilemiyorum. Ağaç işçiliğinin ilk örneklerinden birisi 5.Tüekta kurganlarında çıkan bir kartal heykelidir.

Kaat' ı Kağıt oyma sanatı
İki veya daha fazla renkte kağıdın kesilerek çiriş ve nişasta karışımı bir yapıştırıcı ile iç içe yapıştırılmasından elde edilen eserlerdir. Kesme işlemi her renk kağıdın teker teker kesilmesiyle değil de 5-6 farklı renkteki kağıdın üst üste yapıştırılıp kesildikten sonra suya atılarak çözülmesi sağlanarak yapılırdı. Kullanılan kağıtlar özenle hazırlanmış aharlanmış, kağıtlardı. Yapılan oymalar el yazması kitapları süslemek gayesi ile sayfa aralarına serpiştirilirdi. Deri Kullanılarak yapılan oymaların cilt kapaklarında kullanıldığı da olmuştur. 17 yy da çok güzel örnekler verilmiştir.

 Seramik

Seramik sanatının tarihi, Türklerde hayli eskiye dayanır. Orta Asya da Yapılan kazılarda Büyük Hun İmparatorluğu döneminden de öncelere tarihlendirilen sırsız seramik mamullere rastlanmıştı.V yy.da baskı tekniği, X yy.da ise renkli çamurla yapılan teknikler görülmeye başlandı. Daha sonraki yıllarda ise gelişerek Fatih döneminde zirveye ulaşmıştı.

Çini
Savaş kötüdür. Ancak savaş sonrası gelişen bazı olaylar vardır ki, bazen iyi ki olmuş demek gelir insanın içinden. Şah İsmail ile Yavuzun savaşı neticesinde Bursa ya getirilen Tebrizli ustaların çini sanatına yaptıkları katkıyı görünce insan da böylesine bir duygu uyanıyor. Çini, Türk ustaların elinde şahlanmış ve mimari yapıların duvarlarında destan olmuştur.

Yazma
Yazma; kumaş üzerine elle resmedilerek veya kalıplarla basılarak uygulanan süsleme sanatıdır. Diğer el sanatlarında olduğu gibi Türklerde ilk görüldüğü yer Orta Asya dır. Yapılan kazılarda çıkan kumaş parçaları üzerinde yapılan incelemeler bu sanatın M.Önceki tarihlerden beri Türkler tarafından bilindiği ve kullanıldığını gösteriyor. Yazma işlemi esnasında birçok teknik kullanılmıştır. Gerek kalıpların hazırlanışı gerekse kalıp malzemeleri çok çeşitlilik göstermektedir.

Cilt - Kitap Cilti
El yazmalarının en büyük hususiyetlerinden biriside kitapların ciltleridir. En az içindeki bilgiler kadar kıymete sahip bu ciltler, çok özenle hazırlanır ve birçok teknik uygulanırdı.


Sedef kakma
Ağaç işçiliği çeşitleri arasında bahsi geçen kakma işlemi sedef, fildişi ve bağa (kaplumbağa kabuğu) ile yapılarak çok güzel örnekler elde edilmişti. Özellikle 1500 yıllarından sonra gelişen bu sanatın günümüzde artık çok az sayıda ustası bulunmaktadır.

Maden sanatı
Türk maden sanatının kökü yine Pazırık ve Noin Ula kurganlarına kadar uzanır. Hunlar ve Göktürkler döneminde çok güzel örnekleri elde edilen madeni eşyalar üzerinde stilize hayvan ve bitki motifleri adeta birer nakış gibi işlenmişti. Yine Anadolu Selçukluları döneminde güzel eserler verilmişti.

İğne oyası

Hat sanatında nasıl, yazı süsleme unsuruna dönmüşse, bu defa tam tersi süsleme unsuru olan iğne oyası susturulan Türk kadının sesi, dili, yazısı olmuştur. Türk kadınının Türk devlet geleneğinde gerçek yeri olan eşi ile yan yana olma konumunu kaybettiği dönemlerde konuşması ayıplanan gelin, susmak durumunda olan genç kız iğne oyasında kullandığı renk ve desenlerle karşı tarafa mesajlar göndermiştir.ş.

Minyatür
Minyatür sanatının kökünü araştıran ilim adamları ilk minyatürlerde Uygur Türklerinin resim tekniğini ve Uygur insanının fiziki yapısının resmedildiğini görürler. VIII. y.y. da Uygurlar kitap ve minyatür sanatında çok ileri bir tekniğe sahiptiler.

Taş işçiliği
El Sanatlarından ziyade mimari sanat içerisinde değerlendirilen taş işçiliği bana kalırsa el sanatları içerisinde de değerlendirilmelidir. Mezar taşlarındaki ince oymalar, kafes tekniği uygulanmasındaki işçilik, nakış gibi ince işlemelerle devasa beton ve taş bloklar hafiflemiş adeta karton kutulara dönmüştü. Soğuk malzemeler ruhuna kavuşmuştu.

Halı Halicilik
En eski Türk El Sanatlarından biridir. Pazırık kurganlarında bulunan, İnsanlık tarihinin bilinen en eski halısı olan bu halının sırları hala çözülmüş değil. Selçukluların Anadoluya getirmiş olduğu düğümlü halı tekniği, özellikle gördes düğümü ile yapılmış halılar olağan üstü bir estetik ve işçilik ürünüdür.

Ebru Sanati
Ebru Türk El Yazmaları sanatının bir parçasıdır. El Yazmalarında nasıl yazı bir sanata dönüştürülmüş kağıtlar tezhiplenmişse yine aynı çalışmanın bir parçası olarak kitap sayfalarının ve cilt kapaklarının süslenmesi gayesi ile ebru yapılmıştı. Özel olarak hazırlanan kağıtlar, Kitre denilen ve özel karışımlı bir sıvı içerisine serpilen boyalar şekillendirildikten sonra üzerine kağıt kapatılması ile elde edilir.


Cam işçiliği
Selçuklu dönemi kazılarında bulunan vazo tabak şişe gibi renkli cam malzemeler bulunmakla birlikte daha çok Osmanlı döneminde gelişmiştir.Bu dönemde kesme cam, minecilik ve değerli taşlarla camın birlikte kullanılmasıyla elde edilen eserlerde çok güzel örnekler verilmişti.

İnsanoğlunun çağlar boyunca izlediği gelişim süreci incelendiğinde, ortaya çıkan, el sanatlarının hep bir ihtiyacı karşılamak üzere üretildiği sonucuna varılır.

Anadolu birçok uygarlığa beşiklik ettiği ve bu uygarlıkların kültür varlıklarını yeni bir sentez içinde sürdürerek her köşesinde yaşatmakta ve bu nedenle Anadolu el sanatlarının kökleri çok eskilere gitmektedir.


-Ağaç İşleri Oymacılığı
-Kaşıkcılık
-Maket Tarihi Taraklı Evleri
-Bastonculuk
-Semercilik
-Süpürgecilik
-Çömlekçilik
-İşlemeler
-Çorap ve Eldivenler
 
 

14 Ekim 2014 Salı

Grip Aşısı Olalım Mı?

IMG Ust

Grip Aşısı Olalım Mı?

Amerika’ nın meşhur Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi CDC’ nin Aşı Uygulamaları Komitesi (ACIP), 2-8 yaş arasındaki sağlıklı
çocuklarda gribe karşı korunmada klasik aşı yerine “FluMist” aşısı yapılması tavsiyesinde bulundu.

ACİP’ in bu tavsiyesi, FluMist’ in çocuklarda gribi önlemede standart aşıya göre “iki misli fazla olduğunu” ortaya koyan çalışmalara
dayanıyor.

Bu ifade aynı zamanda, senelerdir uygulanmakta olan ve sağlıklı çocuklarda gribe karşı yüzde 90 nispetinde koruma sağladığı iddia
edilen aşıların koruyuculuğunun çok şüpheli olduğunu gösteriyor.

15 üyenin hepsinin ortak kararı olan bu tavsiyenin geçerli olabilmesi için CDC’ nin ilgili müdürü tarafından onaylanması ve Morbidity
and Mortality Weekly Report’ da yayınlanması gerekiyor.

Bununla beraber, federal sağlık yetkililerinin ACIP’ ın tavsiyelerine genellikle uydukları dikkate alınacak olursa, bu tavsiyenin kısa
zamanda resmileşeceği söylenebilir.

Zaten geçen sene 13 milyon doz aşı üreten firma bu sene bu miktarı 18 milyona çıkardığını açıkladı.

FluMist nedir?
FluMist, AstraZeneca tarafından üretilen ve buruna püskürtülerek uygulanan pazardaki tek grip aşısı.

2003’de lisans alan FluMist’ in 2-49 yaş arası kişilere uygulanma ruhsatı var.

USA’ da klasik aşıların fiyatı 8$, FluMist’ inki ise 23$.

İğne şeklinde deri altına zerk edilen klasik grip aşıları öldürülmüş virüsten hazırlanırken, FluMist isimli aşıda “canlı ama zayıflatılmış
grip virüsleri” bulunuyor.


Uzmanlar, FluMist’ in henüz hiç enfekte olmamış çocuklarda daha kuvvetli bir bağışıklık yarattığını fakat aynı durumun erişkinler için de
geçerli olduğunun ispatlanmadığını bildiriyor.

Aşının koruyuculuğunun daha fazla olması için iki doz yapılması tavsiye ediliyor.

FluMist’ in bağışıklığı baskılayan hastalıkları ve astımı olan çocuklara yapılması tavsiye edilmiyor.


Klâsik aşı yarı yarıya daha az etkili

Endüstri tarafından desteklenen, çok merkezli, enternasyonal, randomize ve çift-kör bir çalışmada buruna püskürtülen aşılar ile klâsik
aşıların etkinliği 6-59 ay arasındaki 8 bin 352 çocuk üzerinde incelendi.

Buruna püskürtülen aşının grip benzeri hastalığı önlemede iğne şeklindeki aşıya göre çok daha etkili olduğu tespit edildi: 153’ e karşı
338 vaka; atak oranları yüzde 3.9’a karşı yüzde 8.6.

Burun tıkanıklığı ve hafif ateş buruna püskürtülen aşı grubunda daha çok görüldü ama yüksek ateş her iki grupta da çok seyrekti.

Aşıdan sonraki 6 hafta içinde tıbbi olarak manalı wheezinge, daha önce hırıltılı solunum hikâyesi olan ve olmayan çocuklarda aynı
oranlarda rastlandı; bir yaşından küçüklerde bu ihtimal biraz daha fazlaydı.

1 yaşından küçüklerde herhangi bir sebeple hastaneye yatırılma oranı da burun aşısı grubunda daha çoktu: yüzde 6.12 e karşı yüzde
2.6.

Klâsik aşı mı, buruna püskürtülen aşı mı?

Aslında mantık bakımından aşıların tabii hastalığın oluşmasına uygun şekilde uygulanması ve öldürülmüş olanlar yerine zayıflatılmış
virüslerin kullanılması daha doğrudur.

Tabii enfeksiyonların sağladığı bağışıklık daha kuvvetlidir ve çoğu zaman da ömür boyu sürer ve bu durum grip için de geçerlidir.

5 sene önceki domuz gribi salgınında 1955’ den önce doğanların yakalanmamış olması bu kişilerin daha önce antijenik olarak domuz
gribi virüsüne benzeyen bir virüsle hastalanmış olmalarıyla açıklanmıştı.

Aşılarla sağlanan “sistemik bağışıklık” yanında “lokal bağışıklık” da çok önemlidir ve buruna püskürtülen aşıların daha etkili
bulunmasında bu faktörün önemli rolü olabilir.

Buna göre tıpkı grip aşısı gibi deri altına zerk edilen HPV aşısının rahim ağzına püskürtülmesiyle daha etkili bir bağışıklık cevabı elde
edilmesi mümkün olabilir.

Buruna püskürtülen aşının erişkinlerde, çocuklardaki kadar etkili bulunmaması da dikkat çekici ve üzerinde düşünülmesi gereken bir
özelliktir.

13 Ekim 2014 Pazartesi

GÜNDE 1 KASE YOĞURT

IMG Ust

GÜNDE 1 KASE YOĞURT BAKIN NEYE İYİ GELİYOR?

1 KASE YOĞURT İLE SAĞLIĞINIZI KORUYUN
İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi'nden bilim adamlarının araştırması, düzenli olarak günde bir kase yoğurt yiyenlerin tip 2 diyabete
yakalanma riskinin yüzde 24'den fazla azaldığını gösterdi.

Aynı olumlu etkinin taze ya da süzme peynir gibi mayalı süt ürünleri tüketenlerde de görüldüğü belirtildi. Bilim adamları, 11 yılı aşkın
süre boyunca 4 bin 255 kişinin beslenme alışkanlıklarını inceledi. Katılımcılardan 753'ünün diyabete yakalandığını belirten bilim
adamları, başta yoğurt olmak üzere mayalı besinleri düzenli tüketenlerin hastalığa daha az yakalandığını vurguladı.

Araştırmaya imza atanlardan Dr. Nita Forouhi, sonuçların belirli bir besinin tip 2 diyabetin önlenmesinde önemli rol oynadığını ortaya
koyduğuna dikkati çekti.

SİNOP

IMG Ust

SİNOP

MÖ. 8. yüzyılda Ege kıyılarından gelen Miletliler, Sinop'a Sinope adını verdiler. Yunan dilinde Sinope ırmak tanrısının kızının adıdır.

Sinop'un en önemli hemşerilerinden biri ünlü düşünür Diyojen'dir. Sinop Kalesi ve surlar şehrin en önemli tarihi kalıntılarıdır. Sinop
Kalesi Gaspalılar, Grek, Pontus, Bizans, Osmanlı İmparatorlukları tarafından kullanılmıştır. Bugün kaleden Sinop'u izlemek oldukça
keyiflidir.
Sinop Kalesi içindeki cezaevi birçok ünlü şahsı ağırlamıştır. Günümüzde Tarihi Sinop Cezaevi ziyaretçilere açılmıştır. Sinop'ta M. Ö.
666 yılında yapılmış Sinop Balatlar Kilisesi, Bizans mimarisinin Sinop'taki önemli kalıntılarındandır. Sinop 1214 yılında Türkler'in
egemenliğine geçmiştir. Bu tarihten itibaren Selçuklular ve Osmanlılar Sinop'a çok değerli mimari eserler kazandırmıştır.

Sinop'un Cumhuriyet döneminden kalan en önemli hatırası Atatürk'ün harf inkılabını Sinop'ta hayata geçirmesidir. Sinop, Türkiye
Cumhuriyeti'nin en aydınlık kentlerindendir.

BABAÇAY KANYONU
İlkbahar ve yaz aylarında yürüyüş parkurlarıyla doğaseverlerin dikkatini çeken Babaçay Kanyonu, uzun bir keşif rotasına sahiptir.

Babaçay Kanyonu, Sinop'un Ayancık ilçesinde bulunuyor. Ayancık Kastamonu yolunun yaklaşık 17. kilometresinde yer almakta.
Kanyonda bulunan parkurun sonunda İnaltı Mağarası yer alıyor. Yürüyüş yapanların geneli son noktada mağarayı da keşfetmeyi ihmal
etmiyor.
Ziyaretçi potansiyelini doğaseverlerin oluşturduğu Babaçay Kanyonu, yemyeşil manzarası eşliğinde dinlendirici bir yolculuk imkanı
vermekte.

HAMSİLOS KOYU
Türkiye'nin en kuzeyinde bulunan Sinop, Hamsilos Koyu ile Karadeniz'in en cezbedici manzaralarından birini sunuyor.

Hamsilos Koyu, halk tarafından Türkiye'nin tek fiyordu olarak adlandırılsa da, esasında bilimsel olarak bakıldığında buzul aşındırması
sonucu oluşmuştur. Bu sebepten dolayı fiyord demek yanlıştır. Yine de harika bir havası, unutulmaz bir doğal güzelliği vardır. Özellikle
gün batımında mutlaka Hamsilos'ta olmalısınız. Gün battığı sırada bu doğa harikası bambaşka bir manzaraya bürünür.

Koyun asıl adı Hamsolos olsa da halk tarafından Hamsilos olarak anılır. Sinop'a yaklaşık 11 kilometre uzaklıktadır ve Akliman yolundan
ulaşılmaktadır. Sinop'ta bulunduğunuz günlere Hamsilos Koyu'nu mutlaka dahil etmelisiniz. Geziniz sırasında yanınıza fotoğraf
makinenizi almayı unutmayın.
TARİHİ SİNOP CEZAEVİ
1999 yılında müze olarak ziyarete açılan cezaevi, üçtarafı denizle çevrili kale olup, 1568 yılından itibaren cezaevi olarak kullanılmaya
başlanmıştır.

8 Ekim 2014 Çarşamba

Böbreklerinizi Korumanın Kolay Yolları

IMG Ust

Böbreklerinizi Korumanın Kolay Yolları

Balık yağı tüketmek, egzersiz yapmak, daha fazla sebze ve meyve yemek böbreklerinizi olası hasarlara karşı koruyabilir.

Böbrekler, vücudun kimyasal dengesini ve kan basıncını korumak için çok önemlidir, atık yönetiminden sorumlu hayati organlardır.
Böbreklerimize iyi bakmadığımızda ise birçok olası sağlık sorununu riske etmiş oluyoruz. Böbrekler ile bağlantılı hastalıklardan en
yaygın olanları böbrek taşları, idrar yolu enfeksiyonları ve hipertansiyondur.

Böbrek hastalığı ve diyabet birlikte çok tehlikeli olabilir. Diyabet ile bağlantılı olan erken ölümlerin en sık nedeni böbrek hastalığıdır.

Asit Birikmesini Azaltmak İçin Meyve ve Sebze Yiyin

Yapılan araştırmalara göre, diyetinize daha fazla sebze ve meyve ekleyerek böbrek hasarı ve metabolik asidoz riskini en aza
indirebilirsiniz. Aşırı asit, hızlı solunum, yorgunluk, konfüzyon ve hatta şok ve ölümle sonuçlanabilecek belirtilere neden olabilir. Meyve
ve sebzeler böbreklerin vücuttan aşırı asidi atmasına ve idrarla salgılamasına yardımcı olur. Bu sebeple diyetinize daha fazla meyve
sebze eklemek (özellikle metabolik asidoza duyarlı olan kronik böbrek hastalarında) böbreklerdeki asit miktarının azaltılmasına
yardımcı olur. Bu hastalar genellikle bikarbonat ve diğer alkali takviyeleri ile tedavi edilir.

Diyalizin Daha İyi Çalışması İçin Balık Yağı Tüketin

Yapılan son bir araştırmaya göre, balık yağının içerisinde bulunan omega-3 yağ asitleri diyaliz hastalarını ani kardiyak ölüm riskinden
koruyabilir. Araştırmacılar, tedavinin ilk yılında 400 diyaliz hastaları arasında 100 kişinin omega-3 yağ asitleri kan düzeylerine baktılar.
Ani kardiyak ölüm riski diyaliz için ilk yıl en yüksek seviyedeydi. Hemodiyalize başlayan hastaların kanında omega-3 yağ asitlerinin en
yüksek seviyelerde olması, ilk yıl içinde ani kardiyak ölüm riskinin azalmasıyla ilişkili olarak bulundu. Yapılan bu çalışma, diyaliz
hastalarında ani kardiyak ölümler için olması bir tedavi belirlenmesi yönünde bir ilk adım olarak değerlendirildi
.
Tuz, Protein ve Su Tüketimini Durdurun

Vücut, aşırı tuz, protein hatta su gibi besinleri filtrelerken çok enerji harcar, böbreklerimizde vücudumuzun filtrasyon sistemidir. Eğer
bunlardan herhangi birini çok fazla tüketirsek böbreklerin normalden daha fazla çalışmasına yol açmış oluruz. Tuzun içerisinde bulunan
sodyum, sağlıklı sıvı dengesinin korunmasında yardımcı olmasına rağmen böbrek hastalığı olan birisi tarafından filtrelenemeyebilir. Bu
sebeple kalp krizi ve felç dahil olmak üzere birçok sağlık risklerine yol açan yüksek kan basıncına neden olabilir.

Egzersiz Üzerine Yoğunlaşın
Cochrane Kütüphanesi’nde yayınlanan bir makaleye göre, düzenli egzersiz kronik böbrek hastalığının yanı sıra böbrek nakli geçirmiş
olan hastalar için de oldukça faydalı gözüküyor. Ayrıca yapılan bu inceleme, egzersiz yapan kişilerde sadece fiziksel olarak değil, kan
basıncı ve kalp hızında gelişmeler, beslenme ve yaşam tarzında da iyileşmeler olduğu da belirtiliyor. 1.800’den fazla katılımcıyla
yapılan 45 ayrı çalışma analizi sonucunda, araştırmacılar diyaliz hastaları ve henüz diyaliz ihtiyacı olmayan hastaların egzersiz yaparak
fayda elde ettiğini buldu. Zamanla oluşan egzersiz direnci ise yürüme yeteneği, kas gücü ve kardiyovasküler egzersizlerin aerobik
kapasitesini geliştirdi.

7 Ekim 2014 Salı

CİLDİ GENÇLEŞTİREN 5 SÜPER BESİN

IMG Ust

CİLDİ GENÇLEŞTİREN 5 SÜPER BESİN

Acı Biber

Bu grup, dolmalık ve acı biberleri kapsar. Acı biberler; yağ yakıcıdırlar, antioksidanlar içerirler ve turunçgillerdeki C vitamininin 2 katını içerirler.

Fındıklar

Omega-3 yağ asitleri içeren fındıklar ve yağlı tohumlar kalbinize büyük yararlar sağlar. Tuzsuz ve çiğ şekilde her gün tüketin.

Arpa

Arpayı pirinç yerine çorbalara, yahnilere veya kahvaltılık gevreklere ekleyin. Karbonhidrat, yağ ve kolesterol metabolizmasında yardımcıdır.

Yeşil yapraklı sebzeler

Ispanak, kıvırcık ve hardal yaprağı gibi yeşillikler; göz sağlığı ve görünümünü destekleyen bitki bazlı besin öğesi olan lutein de dahil olmak üzere önemli miktarda besin öğesi içerirler. Ayrıca yaşlı erişkinler için de önemli bir kalsiyum kaynağıdırlar.

Kefir ve yoğurt

Bağışıklık sisteminize yardımcı olmak için kefir ve yoğurdu es geçmeyin. Bunların her ikisi de sindirim sisteminiz için yararlı bakterileri içerirler. Dilersiniz tatlıların içerisinde meyve veya fındıkla beraber tüketebilirsiniz.

HAYATA DAİR ÖĞÜTLER

HAYATA DAİR ÖĞÜTLER
* Güvenmediğin kimseye aleyhine kullanabilecek hiçbir koz verme.
* İnsanlara doğru değer ver, hak etmeyenleri sil.
* Kimseye yalvarma....
* Asla dönüp arkana bakma.
* Sır tutmasını bil.
* Dostlarının yeri ayrı, sevgilinin yeri ayrı. Sevgilin için dostlarını, dostların için sevgilini satma.
* Kimsenin lafıyla dolduruşa gelme, ama aklının bir köşesinde de tut.
* Bir ilişkiyi kafanda bitirdikten sonra iki çift tatlı söz, iki damla gözyaşı için asla yumuşama.
* Seni sevenlerle kullananları iyi ayırt et.
* Seni dinleyip anlamaya niyetli olmayanlarla tartışma.
* Emrivaki oluşturulan dostlukları kabul etme.
* Eğer verdiğin o kişide kalmıyorsa ikinci bir sır şansı verme.
* Kendini öven insanlardan kaç.
* Karşındakinin doğruyu söylediğini varsayma.
* Kendine saygını yitirmene neden olacak hiçbir şey yapma.
* Sorunun olduğunda insanlar zaman ayırıp seni dinliyorsa onların öğütlerini gözardı etme.
* Göz göre göre su birikintilerine taş atma, mutlaka üzerine sıçrar.
* Gözyaşlarının değerini bil. Onları hak etmeyenler için harcama.
* Senin zekana inanan insanları hayal kırıklığına uğratma.
* Kendini sev.
* Dışarıdaki güneşe bakıp gülümse ve önünde koskocaman bir gelecek olduğunu unutma.
* Dostluğunla yetinmeyenler için hiçbir fedakarlık yapma.
* İnsanları kaybediyorsun diye ağlayıp sızlama, ama kazandığın insanların değerini bil.
* Kimseye taşıyabileceğinden fazla değer verip bununla övünmesine fırsat verme.
* İstediğini almak için asla duygu sömürüsü yapma.
* Sana duyulan sevgiyi ve güveni istismar etme.

6 Ekim 2014 Pazartesi

AÇLIK HİSSİNİ AZALTAN ÇAY TARİFİ

IMG Ust

AÇLIK HİSSİNİ AZALTAN ÇAY TARİFİ

EVDE KOLAYCA HAZIRLAYACAĞINIZ BU ÇAYLA İŞTAHINIZI KONTROL ALTINA ALIN!

Özel bir davet veya ziyafetten önce iştahınızı baskılayamamaktan korkabilirsiniz. Beslenme Uzmanı Ender Saraç, böyle zamanlarda
aşırı açlık hissini azaltacak bir çay tarifi verdi.

Malzemeler

1 büyük kupa kadar su

Yarım tatlı kaşığı veya 1 poşet mate çayı

5–6 yaprak ıhlamur

1 küçük taze nane

Yapılışı

Suda mate çayını ve ıhlamuru 2 dakika kadar kaynatın, 2-3 dakika kadar demlensin. Sonra içine sap nane ve yapraklarını katın. Bu
karışımı içine şeker koymadan sabah, öğlen ve akşam yemeklerden 10 dakika kadar önce içerseniz iştahınızın biraz baskılandığını
hissedeceksiniz. Bu ölçüler, bir büyük çay fincanı veya genelde iş yerleri ve ofiste kullanılan mug çay, kahve fincanı için geçerlidir. Her
sefer taze yapmak daha iyidir. Ancak iş yerlerinde her sefer bu karışımı taze olarak tüketme imkanı bulamayan kişiler, ölçüyü 3 ile
çarpıp hazırladıktan sonra ısıyı iyi koruyan bir termosa koyabilir, gün içinde sıcak olarak içebilirler.

KARNAVALI İLE ÜNLÜ ŞEHİR RİO DE JANEİRO

IMG Ust

KARNAVALI İLE ÜNLÜ ŞEHİR RİO DE JANEİRO

Şehrin yüksek tepelerinden gördüğünüz manzara karşısında kendinizi bir kartpostalın içinde hissedeceksiniz. Copacabana, Ipenama,
Leblon ve Barra da Tijuca kumsallarında güneşin ve denizin tadını çıkarabilir, huzuru burada yakalayabilirsiniz. Ayrıca dünyanın en
büyük stadyumu da-Maracana Stadium - burada bulunuyor. Tabi Rio denilince ilk akla gelen karnavallar ise başlı başına bir dünya..

Karnavallar : Rio Karnavalı
Rio de Janeiro denilince akla ilk gelen elbetteki dünyaca ünlü karnavallarıdır. Oldukça geleneksel ve otantik bir havası olan bu törenler
sanki Brezilya insanının renkli kimliğini yansıtıyor. Karnavalda birçok Samba klübü büyük ödül için yarışıyor. Kökenleri Afrika ve
Hindistan'a dayanan Samba'nın Rio için önemi büyük. Ancak beklenenin aksine karnaval zamanı, Rio'ya gitmek için pek de uygun bir
zaman olmayabilir. Özellikle kalacak yer, taksi ve restoranların oldukça pahalanması, ziyaretçi sayısının zirvede olduğu bu dönemde
etrafın çok kalabalık olması detavantajlar yaratıyor. Rio'ya gitmek için en iyi zamanın ne olduğu sorusuna ise kesin bir cevap vermek
oldukça güç.Yazın aşırı sıcak, kışın ise bitmek bilmeyen yağmur zorluk çıkarıyor. Şubat -  Mart arasında yapılan karnaval ille de
görmek istiyorum diyenleri bekliyor olacak...
Lebnon:
19 yy' ın sonlarından beri çiftlikleriyle tanınan Rio' nun en hoş yerlerinden biri. Özellikle tepelerle kaplı bu kasabaya yorucu bir geceden
sonra bir pizza ve bira için uğrayabilirsiniz. Burada mekanlar sabah saat 04:00' a kadar açık.
Ipanema :
Harika kumsalı, restoranları, hareketli gece hayatı, her keseye uygun otelleri ve yürüme alanlarıyla vazgeçilmez bir yer. Ayrıca tam bir
kültür merkezi diyebiliriz. Sanat galerileri, iki üniversitesi, çeşitli okulları ve 24 saat açık ciber - kafeleriyle size birçok kolaylık sağlıyor.

GÖRMEDEN DÖNMEYİN:
* Dünyanın en geniş tropikal ormanı Tijuca yağmur ormanlarını mutlaka ziyaret etmelisiniz.
* Muhteşem Maracana Stadyumunda bir futbol maçı izleyin.
* Atlantik Okyanusunun yanıbaşına kurulu Atlantik city olarak bilinen çok lüks otellerin ve yapıları ile ilginç mozaği olan şehri bir de siz keşfedin.
* Corcovado dağlarında bulunan uzunluğu 30 metreyi bulan dünyanın en geniş heykellerinden biri-Christ the Redeemer-tek kelimeyle görülmeye değer.
* Ayrıca bir araba kiralayıp şehrin tüm çevresini görebilir ya da heyecen istiyorsanız helikopterden atlayabilir, son olarak Rio' nun nefes

kesici manzarası için Sugarloaf dağına tırmanan trenlerle seyahat edebilirsiniz.

* Rio de Janeiro sınırlarını aşıp dünyada ün yapan ve her yıl yüzlerce turist ağırlayan Rio Karnavalı’na katıldığınızda karnavalın

büyüklüğü ve görkemi karşısında çok şaşıracaksınız.

* Çok güzel kadınların ve harika kostümlerin bir araya geldiği Rio' ya has partilerde Samba dansını bir kez de siz deneyin.

Sugar Loaf Mountain ( Tatlı Gezinti Dağı ) :

Meşhur teleferikler ziyaretçileri, muazzam bir manzaraya sahip olan Rio de Janeiro' nun en tepe noktasına çıkarır.


The Botanical Gardens ( Botanik Bahçeler ) :

Botanik Bahçeler eski kraliyetin gezinme yeridir ve otelden  sadece birkaç dakika uzaktadır. Şimdi nesli tükenmekte olan  birçok botanik
çeşit için, buna ülkeye adını veren Brasil agacı da  dahil kutsal bir yer olmuştur.

Maracana Stadium ( Maracana Stadyumu ) :
Futbol Brezilya' da inanılmaz popülerdir; hatta Brezilya futbolun evi ise, Maracana Stadyum' u da onun tapınağıdır derler. 200.000
kapasitesi ve bir de Brezilya' nın futbol zaferlerinin sergilendiği - buna Pele'nin 10 numaralı forması da dahil - Futbol Müzesi vardır.