Almanya nin yaptigi SOYKIRIM
Almanyanin yahudilere yaptigi soykirimi bu gün zaten Almanyanin orta okullarinda, tarih derslerinde cocuklara ögretiliyor. Bu soykirim hakkinda bir cok filimler yapildi, bir cok bilim adamlari bu konuyu arastirdi ve ispatlandi. Nazilerin Yahudilere yaptigi Soykırımı; Almanya'nın Nazi döneminde yaklaşık 6 milyon kişinin sistemli bir şekilde öldürüldükleri katliama verilen isimdir. Yahudiler başta olmak üzere Sintiler, Romanlar, Yenişler ve diğer "Çingene" kabul edilen insanlar, Nazi aleyhtarı Almanlar, özürlüler, homoseksüeller, Yehova'nın Şahitleri, savaş tutsakları, Lehler ve diğer Slavlar da bu katliamın kurbanları olmuşlardır. Birçok akademisyen ise bu grupları Holokost'a dahil etmeyerek, Holokost'u sadece Yahudi Soykırımı olarak, Naziler olayları zaman zaman "Yahudi problemine nihaî çözüm" olarak tanımlamışlardır. Tüm Holokost kurbanları hesaba katılınca, hayatını kaybedenlerin sayısı, bazı akademisyenlere göre 17 milyon kişiye kadar çıkabilir.
Bu insanların öldürülme nedeni, Nazi döneminde doruğuna varmış olan Yahudi nefretinin ve Nazi ırkçılığı görüşüne göre "yaşamaya hakkı olmayan alt-sınıf ırklar" olarak görülmüş olmalarıydı. Öldürülen insanların yanısıra, aralarında Afrika kökenli Almanların da olduğu binlerce kişi ise zorla kısırlaştırıldı.
Ana bina-Toplama kampı girişi Nordhausen - D V-2 fabrikasında zorla çalıştırılan kurbanlar
Auschwitz-Birkenau (12 Nisan 1945'de ABD ordusunun Nordhausen'e ulaştıktan sonra çekilmiştir)
Tarihçe
1933 yılında Yahudilerin haklarının azaltılması ile adım adım başlayan felaket, sonunda Nazi hükümetinin eline geçirebildiği bütün Avrupa Yahudilerini katletmesi ile sona erdi. Bu süreç kaba şekilde üç döneme ayrılabilir:
- Yahudilerin haklarının ellerinden alınması ve yüksek görevlerden uzaklaştırılmaları.
- Yahudilerin mallarının ve mülklerinin ellerinden alınması, ve gettolarda yaşamaya zorlanmaları.
- "Nihai çözüm", toplanıp, ölüm kamplarına götürülmeleri ve orada sistemli olarak büyük kapsamlı bir şekilde Gaz odalarında ya da farklı şekillerde öldürülüp cesetlerinin yakılması.
1933-1939 döneminde Yahudilere karşı uygulamalar
Saat 10 1 Nisan, 1933, Halkı boykota çağıran
SA üyeleri: "Deutsche! Wehrt Euch! Kauft nicht
bei Juden!"/Alman milleti kendini savun ve
Yahudilerden alış veriş yapma.)
1935 yılında Yahudilerin durumu tekrar daha da kötüleşti; Yahudilerin doktorluk, eczacılık, askerlik ve birçok diğer meslekleri yapması yasaklandı. 1935 yılının Haziran ayında Berlin'de tekrar Yahudi dükkanlarının harap edildiği bir ayaklanma gerçekleşti.
15 Eylül 1935 tarihinde "Nürnberg kanunları" çıkarıldı. Bu kanuna göre, Ari ırktan olmayanlar "alt sınıf"-insanlardır, ve ari ırkına ait insanlar ile evlenmeleri yasaklandı.
1936 yılında Berlin'de yapılan Olimpiyatlar ile bütün dünyanın dikkatinin Almanya'ya yönelmesi sayesinde kısa bir süre için Yahudi nefreti, dolayısıyla antisemitik uygulamalar arka planda kalır. Ama 1938 yılından itibaren eskisinden daha şiddetli bir şekilde geri döner. 5 Ocak 1938'de Yahudileri tipik bir Yahudi ön ve soyadı taşımaya mecbur kılan yeni bir yasa çıkarılır. Yahudi olan bir kimse artık devletten sosyal yardım alamaz. Yahudilere birçok diğer meslek yasaklanır. Yahudi öğrenciler Alman öğrencilerden ayrılırlar. Berlin'de 1600 Yahudi toplanır ve kapalı kamplara götürülür. Bu haber yayıldığında Yahudilerin işsizlerinden ve en fakirlerinden bir kısmı yurtdışına göç eder. Kısa bir zaman sonra Yahudilerin kaçmaları da zorlaşır. Birçok ülke Yahudi göçmenleri geri çevirmeye başlar.
NSDAP 1938 yılının Kasım ayında birçok ayaklanma organize eder. En şiddetli ayaklanma 9-10 Kasım'da gerçekleşen "Kristal Gece"'dir. Bu ayaklanmada yüzlerce yıllık sinagoglar, Yahudilerin dükkanları, evleri ve diğer mülkleri yakılır ve tahminen 400 Yahudi öldürülür. Diğerleri dövülür ve aşağılanır. Bundan sonraki birkaç gün içinde 36.000 Yahudi toplama kamplarına taşınır.
Bu ayaklanmaların amacı, aslında halkın ne türlü bir tepki göstereceğini tespit etmektir. Hitler'in sağ kolu Goebbels bu ayaklanmalardan sonra gazetelere şu başlığı bastırır; "Halkın ruhu kaynadı ve sonunda taştı". Bundan sonra Yahudilerin bazı diğer hakları da ellerinden alınmıştır. Artık Yahudilere ticaret yapmak ve birçok diğer şey yasaklanır. Artık bir Yahudi sırf işçi olarak çalışabilir. Bütün Yahudi dernekleri bir çatı altında toplanmaya zorunlu tutulur.
1939: Sistemli katliamın başlangıcı
Yahudilerin üzerlerinde
taşımaya zorunlu tutuldukları
"Davud'un Kalkanı
II. Dünya Savaşının başlaması ile birlikte, 1 Eylül 1939'da asıl Yahudi soykırımı başlamıştır. Bütün Yahudilerin soyunu tüketme kararının 1941 yılının Ekim ayında mı yoksa yaz zamanında mı verildiği konusunda tarihçiler aynı fikirde değillerdir. Adolf Hitler aslında bu kararını 1925 yılında yazdığı "Mein Kampf" (Kavgam) adlı kitabında çoktan açıklamıştır.1939 yılında Almanya'da bulunan bütün Yahudilerin toplanıp Polonya'da gettolara yerleştirilmeleri kararı verilmiştir. 1940 yılında Polonyadaki gettoların sayıları hızla artmaya başlar. Bu gettolarda açlıktan, soğuktan ve salgınlardan çok insan ölür. Gettolarda ölüm artık o kadar doğal bir şeydir ki kaldırımlarda açlıktan ölmek üzere yıkılan insanlarla ve yığılı duran cesetlerle kimse ilgilenmez.
9 Ekim 1941den itibaren bütün Yahudilerin iyi görünür şekilde bir Davud'un Kalkanı sembölü taşımaları zorunlu kılınır. Hala Almanya'da yaşayan son Yahudilerin evlerine "Burda bir Yahudi oturuyor" diye bir yazı ya da bir Davud'un Kalkanı resimi bırakılır. O zamana kadar rahat bırakılmış 65 yaş üzeri Yahudiler de kamplara götürülürler. 19 Ekim 1941'den sonra medyaya bu konu hakkında haber yayınlamak yasaklanır. Almanya'daki son Yahudilere et, buğday, süt, bal gibi gıdalar verilmesi yasaklanır. Artık hasta Yahudilere ilaç vermek yasaklanır. Yahudilerin bir mahkemeye başvurma hakları da ellerinden alındıktan sonra, artık Almanya'da kalan en son Yahudiler avlanmayı bekleyen kurbanlardan farksızdır.
Ölüm kampları
Kampların girişinde yer alan Arbeit macht
frei yani Çalışmak insanı özgürleştirir yazısı.
Daha savaşın en başlarında Polonya'da uygulanan toplu halde kurşuna dizmeli katliam şekli, Nazilerin görüşüne göre çok az etkiliydi ve bu yüzden büyük kapsamlı bir "Temizleme" için, yeni yöntemler aranmaya başlandı. 1941 yılının sonbaharından itibaren "Gazlama-Kamyonları" kullanmaya başlamışlardı. Bu kamyona başka bir kampa götürüleceklerini sanan Yahudiler doldurulduktan sonra, Kamyonun egzoz dumanını kamyonun arka kısmına bağlıyorlardı ve bu yolla kamyondaki Yahudilerin egzoz gazından boğulması sağlanıyordu.
Birkenau'ya yeni getirilen Macaristan Toplama kamplarında yaşama şartları
Yahudileri. (Mayıs / Haziran 1944)
Kamyon egzozu ile öldürme metodu da Nazilerin beklentilerini tatmin etmeyince, nihayet Fabrika usulu bir öldürme endüstrisi kurulmaya başlandı. "Öldürme Fabrikaları" şu yerlerde inşa edildi:
- Auschwitz-Birkenau (1941)
- KZ Chelmno (ya da Kulmhof) (1941)
- KZ Treblinka Varşau (1942)
- KZ Majdanek Lublin (1942)
- KZ Belzec Lublin yakınında (1942)
- KZ Sobibor Polonya
- KZ Maly Trostinez Minsk
"Nihai Çözüm"ü uygulamak için bütün Avrupa'ya Ölüm-kampları inşa edilmiştir.
Ayrıca kurbanların üzerinde, Alman doktorları ve bilim adamları sınırsız deney imkanı bulmuşlardı. Örneğin insanlar, fazla yüksek veya fazla düşük basınçlı odalara kapatılıp, hava basıncının insan üzerinde etkileri, buzlu suya sokulup ne zaman öldükleri araştırılıyor, insanların vücuduna petrol şırınga edilip yaşayıp yaşamadıkları kontrol ediliyor, bakterilerle enfekte edilip etkileri izleniyordu ve yeni ameliyat yöntemleri deneniyordu. Bu deneylerde en meşhur isim Alman doktor Josef Mengele olmuştur.
Öldürülenlerin altın dişleri toplanıp devlet bankasına gönderiliyor, ve bazı iddialara göre hatta kesilen saçları döşek üretiminde, vücut yağları ise sabun üretiminde kullanılıyordu. Ölülerden sabun üretildiği konusu savaştan sonra ilk başta New York Times gazetesi olmak üzere tüm dünya medyası'nın ele aldığı bir konu olmuş, Ruslar tarafından Nürnberg mahkemesine araştırılması istenen sabunlar getirilmiş ve Romanya'nın bir köyünde hatta sabun dolu kutular ölen yahudileri temsilen defnedilmişdir. Ancak daha yeni zamanda yapılan araştırmalar sonucu, ölülerden sabun yapma meselesi'nin sırf Yahudiler hakkında yapılan fıkralarla ortaya çıkıp, Ruslar tarafından ciddiye alınarak böyle boyutlara ulaşmış bir hikaye olduğu öne sürülmüştür.
Katliamın bilançosu ve kanıtları
Nazi döneminden kalma, Holokost'un tasarımını kanıtlayan yazılı belgelerin sayısı çok azdır. Bununla ilgili olarak, Nazi yönetiminin gelecek kuşaklara kanıt bırakmamak için belgeleri bilinçli olarak yokettiği fikri hakimdir. Holokost'un tasarımı devlet sırrı olarak değerlendiriliyordu ve Holokost'u tasarlayan yönetimin doğrudan emrinde olan yüksek pozisyonlu görevliler bu konuyu asla dışarıya taşımamak emrini almışlardı. Yani Holokost'u tasarlayanlar, yaptıklarının insanlık dışı olduğunun bilincindeydiler.Heinrich Himmler'in 1940'ta yazdığı „Madagaskar Planı“ adlı memorandum'da, bütün Avrupa Yahudileri'nin zorunlu şekilde toplanıp Madagaskar adasına yerleştirilmeleri fikri „Eğer Bolçeviklerin yaptığı gibi, bir halkın fiziksel şekilde tamamen ortadan kaldırılması Almanlığa yakışmaz ve imkansız olarak kabul edilirse, Yahudi sorunu'nun en insancıl nihai çözümü“ olarak ortaya konulmaktadır
Buna göre Yahudilerin ortadan kaldırılması'nın Hitler'in en yakın çevresinde bu dönemde çoktan sözü ediliyordu. Himmler'in 1943 yılının eylül ayında, toplu idamlara başlamış olan SS askerlerinin ve subayların karşısında yaptığı Pozen konuşması ndan sonra, Yahudi soykırımı Hitler'in emiri ile gerçekleşmişti.
Himmler'in özel doktoru Felix Karsten, Himmler'in kendisine „Savaşın sonuna kadar, bir tek Yahudi bile hayatta kalmıyacağını, Hitler bunu böyle istediğini“ söylediğini aktarmışdır. Yani Hitler bu emiri ancak 1941'in eylül'ünde Sovyetlere karşı mağlup olabileceğini kabul etmekle, buna tepki olarak değil, gücünün zirvesinde olduğu bir dönemde vermiştir.
Rusya'dan vaz geçilene kadar büyük bir ihtimalle, Yahudilerin Rusya'nın yaşamak mümkün olmayan bölgelerine sürülmeleri ve orada ölmeleri tasarlanıyordu. Ama Rusya'nın kolayca ele gecirilmesi gerçekleşmeyince, 1941'in sonbaharında daha savaş bitmeden doğu Avrupa'nın işgal edilmiş bölgelerinde nihai çözümün başlatılması kararı alınmıştı.
20. Ocak 1942'de Adolf Eichmann tarafından yönetilen yüksek devlet memurlarının Yahudi sorununun nihai çözümü nün organize edilmesi'nin ayrıntılarını konuştukları Wannsee Konferansı gerçekleşti (Bu konferansın protokölü en değerli kanıtlardan birisidir). Bu protoköle göre öldürülmeleri tasarlanan Avrupa Yahudilerinin sayısı 11 milyondu.
Kurbanların sayısı]
Holokost kurbanlarının sayısı uzun zaman boyunca sırf kabaca tahmin edilmiştir. Nürnberg mahkemesi duruşmalarında 1946 yılında, öldürülen Yahudilerin hakkında ilk kez 6 milyon sayısı ortaya konulmuşdur. 1945'e kadar emniyet bakanlığında çalışmış olan Wilhelm Höttl adlı memur, Adolf Eichmann'ın kendisine anlattıklarını mahkeme karşısında şöyle açıklamışdır:- Ölüm kamplarında toplam dört milyon, diğer biçimlerde 2 milyon Yahudi öldürülmüşdür. Diğer biçimlerde öldürülenlerin çoğu Rusya'ya doğru ilerleyen ordunun içindeki SS komandoların bulduğu Yahudileri kurşuna dizmesi ile ölmüştür.
1990 yılında, o zamana kadar tanılmayan belgeler dolu olan sovyet arşivleri, tarihçilere açılmıştır. Bu arşiv'de kamplara taşınanlar listeleri, sürgün için kullanılan trenlerin kalkış planları ve Yahudi cemaatlarının Holokost'dan önce ve sonra ki sayılarını içeren belgeler bulunmuştur. Bu belgelerin yardımı ile öldürülenlerin sayıları tekrar hesaplanmış ve örneğin Auschwitz ölüm kampında 1,1 milyon (900.000'i Yahudi) ile sanıldığından daha az insan öldürüldüğü ortaya çıkmıştır. Diğer ülkelerde öldürülenlerin sayılarıda daha ayrıntılı hesaplanabilmiştir.
Wolfgang Benz'in yazdığı „Dimension des Völkermords“ (1991, 2'nci basım 1996) adlı kitap'da, günümüzde en güvenilir bilgilere ve kaynaklara dayanarak yapılmış olan hesapların neticesi en güvenilir sayılar olarak kabul edilmektedir. Burkhard Asmuss'un 2002'de ortaya koyduğu daha kaba hesaplardan sonra, kabul edilen en modern sayılar en az 5,6 milyon ve en fazla 6,3 milyon sayıları arasında hareket etmektedir. Bu sayılar yaralarından ölenleri ve sürgün sırasında ölenleride dikkate almaktadır.
"Soykırımın boyutları" adlı kitabın verdiği sayılara göre, kurban sayılarının bölgesel dağılımı şöyledir (Nazi yönetimi altında olan dönemlerinde):
Arnavutluk | 600 |
---|---|
Bulgaristan | 11.000 |
Danimarka | 161 |
Almanya | 165.000 |
Fransa ve Belçika | 32.000 |
Yunanistan | 60.000 |
İtalya | 7.600 |
Yugoslavya | 55.000 – 60.000 |
Lüksemburg | 1.200 |
Hollanda | 102.000 |
Norveç | 735 |
Avusturya | 65.000 |
Polonya | 2.700.000 |
Romanya | 211.000 |
Sovyetler Birliği | 2.100.000 – 2.200.000 |
Çekoslovakya | 143.000 |
Macaristan | 502.000 http://www.mustafa-kocak.de/AB%20Dosyasi/almanya.htm |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder