27 Haziran 2015 Cumartesi

Kıyamet Nasıl ve Ne zaman Kopacak, İnsanlığa Ne Olacak? İşte 4 Bilimsel Teori

Kıyamet Nasıl ve Ne zaman Kopacak, İnsanlığa Ne Olacak? İşte 4 Bilimsel Teori



Kıyamet Nasıl ve Ne zaman Kopacak İşte 4 Bilimsel Teori

Bilim adamları kıyametin kopacağından emin. Ancak olacak olan tüm felaketlerin ne zaman ve nasıl olacağından çok emin değiller. Bu konuda her bilim insanının yaptığı gibi kuramlar, teoremler, tez ve anti tezler ileri sürüyorlar. Kıyamet teorileri sadece dünyanın yok olmasına odaklanmıyorlar. Evrenin değişimi ile beraber yaşanacak olan geniş bir yıkımdan bahsediyorlar. Bunu kelebek etkisi olarak görmek de mümkün.
Geçtiğimiz hafta kıyamet teorileri yeniden gözden geçirildi. Bu teoriler dünyanın ve evrenin nasıl yok olacağı hakkında ilginç ancak bir o kadar da ürkütücü sonuçları göz önüne seriyorlar. İnsan ırkının ve bilinen tüm evrenin yok oluşuna dair teoriler şöyle sıralanıyorlar.

Büyük Donma

Teorilerden biri şöyle; evrenin sonu ile ilgili ilk ipucu termodinamiğe, yani ısı devinim bilimine dayanıyor. Ancak dünyanın ısıya dayalı yok oluşundan, ateşte yanıp kavrulmasından, dev patlamalardan bahsedilmiyor. Yani bu teoriden Hollywoodvari bir kıyamet  anlaşılmamalı. Tersine ısı farklarının ölümü olarak teorilendirilmiş. Bu kulağa daha az korkunç gelse de, aslında ısı ölümü yanıp kül olmaktan çok daha kötü. Çünkü hayattaki her şey ısı farklılığına ihtiyaç duyuyor. Örneğin arabanın çalışması için motorun içinin dışından daha sıcak olması gerekiyor. Yediğimiz besinler güneş ile evrenin diğer kısımları arasındaki büyük ısı farkı nedeniyle var olabiliyorlar. Evrende ısı ölümü baş gösterdiğinde her yerde, her şey aynı ısıda olacak. Tüm yıldızlar ölecek, her madde çürüyecek, geriye parçacıklardan ve radyasyondan oluşan seyrek bir çökelti kalacak. Hatta bu kalıntılar da evrenin genişlemesi nedeniyle zamanla son bulacaklar, her şey hemen hemen sıfıra indirgenmiş olacak.
"Büyük Donma" sonunda evren, her yanı soğumuş, ölü ve boş bir hale gelecek. 1800’lerde termodinamik bilimi geliştikten sonra, evrenin ancak bu şekilde sona ereceği düşünülüyordu. Fakat 100 yıl önce Albert Einstein’in geliştirdiği genel izafiyet teorisi evren için daha kötü bir son öngörüyor.

İzafiyet teorisine göre Büyük Çöküş


Büyük Çöküş
Einstein’ın genel izafiyet teorisi, madde ve enerjinin uzayı ve zamanı yamultup çarpıttığını ifade eder. Uzay-zaman ve madde-enerji arasındaki bu ilişki tüm evren için geçerlidir. Birbirlerinden zincirleme reaksiyonlarla etkilenirler. Einstein’a göre evrendeki tüm maddeler, evrenin kaderini belirleyecek tek unsur.
Bu teoriye göre evren bir bütün olarak ya genişliyor ya da daralıyor; aynı büyüklükte kalmıyor. 1917’de bu sonuca varan Einstein, kendi teorisine inanmakta aslında zorluk çekiyordu. Ancak, 1929’da Amerikan gökbilimci Edwin Hubble, evrenin genişlediğine dair delilleri ortaya koydu. Eğer evren genişliyorsa aslında bir zamanlar daha küçük olmalıydı. Buna dayanarak Büyük Patlama teorisi ortaya çıktı. Bu teoriye göre, bir zamanlar inanılmaz küçük olan evren kısa sürede büyümüştü. Büyük Patlamadan geriye kalan parıltıyı bugün bile kozmik mikrodalgalarla arka planda görmek mümkün olabiliyor. Bu noktada evrenin sonu basit bir soruya bağlı, "Evren genişlemeye devam ediyor. Peki ama, bu genişleme ne kadar hızlı gerçekleşiyor?" Teorisyenler cevabı şöyle veriyorlar. Evren ışık ve maddelerle dolu. Bunlara "şey" adı veriliyor. Bunlar yıldızlar, gök taşları, galaksiler ve everni oluşturan her şey olarak açıklanabilir. Bu şeylerin miktarı kritik eşiği geçmediği sürece evren sonsuza kadar genişlemeye devam edecek ve sonunda ısı ölümüyle donma noktasına gelip yok olacak.
Fakat evrende bilinenden daha çok "şey" varsa, bu genişleme yavaşlayacak ve son bulacak. Sonra evren aksi istikamette, giderek küçülmeye başlayacak, ısınacak, yoğunlaşacak ve kendi içine çökecek, yani Büyük Patlamanın tersine Büyük Çöküş yaşanacak.

Evrende şaşırtıcı değişiklik


Evrende şaşırtıcı değişiklik
20. yüzyılın büyük bölümünde astrofizikçiler bu senaryoların hangisinin gerçekleşebileceğini bir türlü kestiremiyorlardı. Bunun için uzayda ne kadar şey olduğunu tespit etmeye çalıştılar. O kritik eşiğe çok yakın olduğumuz sonucuna vardılar. Yani evrenin sonu belirsizliğini koruyordu.
Ancak, 20. yüzyıl sonunda durum değişti. 1998’de birbiriyle rekabet halinde olan iki ayrı astrofizik ekibi şaşırtıcı bir açıklama yaptılar. Onlara göre  evrenin genişlemesi hızlanıyordu. Normal madde ve enerji evrenin bu şekilde davranmasına yol açmamalıydı. Bu durum "karanlık madde" (dark matter) olarak ifade edilen yeni bir enerji türünün varlığını bilim kitaplarına soktu.
Karanlık madde, yayılabilen sübjektif bir enerji yoğunluğuydu ve evreni sürekli genişletiyordu. Karanlık maddenin ne olduğu konusunda henüz fazla bir şey bilinmiyor, ama evrendeki şeylerin yüzde 70’inin karanlık madde olduğu ve bu oranın giderek arttığı ölçümlenebiliyor. Bilim adamları karanlık maddenin tüm evreni kapsadığını ve giderek büyüdüğünü keşfettiler. Karanlık maddenin varlığı, evrendeki şeylerin miktarının onun nihai kaderini belirlemeyeceğini gösteriyor. Çünkü sanılan akine evreni bu karanlık madde ve yaydığı enerji kontrol ediyor ve genişlemesini sürekli hızlandırıyor. Bu durum Büyük Çöküş senaryosunu devre dışı bırakıyor.
Fakat bu teori hala Büyük Donmanın kaçınılmaz olması anlamına gelmiyor. Başka olasılıklar da mümkün.

Büyük Değişim


Büyük Değişim
Evrenin sonu ile ilgili ileri sürülen bir başka teori ise evrenin değil de atom altı parçacıkların incelenmesiyle ortaya atıldı. Yani işin çekirdeğine iniildi ve evren ile empati kurulmaya çalışıldı. Daha çok bilim kurgu hikayelerini andıran bu teori evrenin sonuna dair en tuhaf öngörülerden biri olarak nitelendiriliyor.
Teori şöyle açıklanabilir; saf suyu tertemiz bir cam bardağa koyup, santrifüj makinasında döndürerek sıfırın altı bir dereceye kadar soğutursanız, su donma noktasının altında bile süper soğuk bir halde sıvı olarak kalmaya devam eder. Suda herhangi bir parçacık olmadığı ve bardakta da pürüz bulunmadığı için buzun oluşması da mümkün olmaz. Fakat bu bardağa bir tane buz kristali bıraktığınızda su hızla donar. Hareketinin manası kalmaz.
Aynı şey uzayda da olabilir. Kuantum fiziğine göre, tümüyle bol bir vakumda az da olsa bir miktar enerji bulunabiliyor. Fakat daha az enerjisi olan başka bir vakum ile karşılaştığında sonuç felaket olabiliyor. Yani evren örnekte anlattığımız bir bardak süper soğuk su gibi, ancak daha az enerjili vakum ortaya çıkana kadar varlığını sürdürebiliyor.
Yine kuantum fiziğine göre, daha düşük enerjili bir vakum evrende var ise, bir gün evrende bir yerde ortaya çıkabilir ve aynı su deneyinde olduğu gibi doğal oluşumu yok edebilir. Bu Büyük Değişimde insanlar, gezegenler ve hatta yıldızlar yok olacaklar. Bu değişimin ardından karanlık enerji de muhtemelen farklı hareket ederek, evrenin genişlemesini hızlandırma yerine evreni kendi içine doğru emerek Büyük Çöküşe yol açacak.

Büyük Parçalanma


Büyük Parçalanma
Dördüncü ihtimal ise yine karanlık madde ve enerjiyle ilgili. Bu teori biraz ihtimal dışı görülse de henüz tümüyle bir antitez oluşturulmuş değil.  Büyük Parçalanma teorisine göre karanlık madde sandığımızdan daha güçlü bir enerjiye sahip olabilir ve Büyük Değişim, Büyük Donma ya da Büyük Çökme olmadan da kendi başına evrene son verebilir.
Karanlık maddenin ilginç bir özelliği var. Evren genişledikçe yoğunluğu sabit kalıyor. Yani hacmi artan evrende aynı yoğunluğu korumak için zamanla daha fazla karanlık enerji ortaya çıkıyor. Bu durum herhangi bir fizik kuralına aykırı değil.
Peki, evren genişledikçe karanlık enerjinin yoğunluğu da artsa, yani karanlık enerjinin artış miktarı evrenin genişlemesinden daha hızlı olsa ne olurdu? Bugün karanlık enerjinin yoğunluğu dünyanın yoğunluğundan, hatta dünyadan daha az yoğun olan Samanyolu galaksisinin yoğunluğundan daha düşük olarak ölçümlenmiş. Fakat zamanla artan bu karanlık yoğunluk evreni parçalayabilir. Bu teoriye göre yoğunluğu artan karanlık enerji Samanyolu galaksisini parçalayıp içindeki yıldızları savuracak, sonra da karanlık enerjinin çekim gücü, güneşin dünya üzerindeki çekim gücünden fazla olduğu için güneş sistemini bozacak Bunun kaçınılmaz sonucu olarak da ardından dünya patlayacak. Bu teoriye de Büyük Parçalanma adı verilmiş.

Son teori


Son Teori
Bütün bu teorilerden yola çıkarak evrenin sonunu muhtemelen bir Büyük Donma, ardından gelen Büyük Değişim ve son noktayı koyacak olan bir Büyük Çöküşe bağlamak mümkün. Yani bir kombo kıyamet söz konusu olabilir.
Ama sakin olalım. Bilimsel temellere ve fizik kurallarına dayalı bu teoriler trilyonlarca yıl sonrasında yaşanabilecek türden olaylar. İnsan ırkının endişelenmesi gerekmiyor. Zaten o tarih gelmeden önce insanın yaşayacağı genetik değişim muhtemelen onu tanınmaz kılacak, ya da bütün bunlar olmadan biz birbirimizi çoktan yok etmiş olacağız.
Ama kısaca anlıyoruz ki, fizikçiler karanlık enerjinin keşfinden sonra evrenin sonu sorusunun cevabına biraz daha kötümser bakıyor. Evrenin genişlemesi hızlanıyorsa, diğer galaksilerden uzaklaşacağımız ve alabileceğimiz enerji miktarının azalmasıyla bir sona yaklaşıyor olacağımız kesin gibi.

26 Haziran 2015 Cuma

TÜRKİYE'DE YAŞAYAN YILAN TÜRLERİ


TÜRKİYE'DE YAŞAYAN YILAN TÜRLERİ

türkiyedeki yılanlar


Genel Özellikler: "Boynuzlu" denemesinin nedeni burun ucunun gergedan boynuzu gibi küçük ve yukarıya doğru olmasından. Sırt bölgesinin rengi genel olarak gri, sarı ve kahverengi renklerinin tonlarında olur. Sırtta ayrıca koyu kahverengi, baklava deseni benzeri zikzak desenler bulunur. beneklerin ortası kenarlara göre daha açık olur. Kuyruğun uç kısımları genç bireylerde sarımsı pembe renkli olur. Başın üst kısmında küçük ve belirgin benekler bulunur.

Karın bölgesi sarımsı beyaz ve küçük benekli olur. Genel olarak küçük kemiriciler, avlayabildikleri kuşlar, diğer yılan türleri ve kertenkeleler başlıca besinlerini oluşturur. Kemiricileri ve kuşları zehirleyip öldürerek, diğerlerini canlı olarak yerler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Hareketleri oldukça yavaştır. Eylül-Ekim'den Mart-Nisan'a kadar kış uykusuna yatarlar. İlkbaharda çiftleşen dişiler, Ağustos ayında 5-14 kadar yavru doğururlar. Boyları genel olarak 50-60 cm (erkekler en fazla 90 cm) kadar olur.

Habitat: Yunanca'da ammos kum, dytes gömülen anlamında. Bu hayvanın tür adına "ammodytes" denmesinin nedeni, yaşama alanı olarak kumlu bölgeleri tercih etmesi. Ama Türkiye'de kumlu yerlerden daha çok küçük boylu bitkilerin altlarında, orman açıklıklarında, çalılık ve taşlık yerlerde yaşarlar. Yüksekliği 2000 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler.

Türkiye'deki Dağılım: Trakya, Batı, Kuzeydoğu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde habitatın uygun olduğu alanlarda dağılım gösterirler.

Not: Zehirleri insanlar için tehlikeli olabilecek kadar kuvvetli. İlk ısırışta zehrin büyük bir bölümünü aktarır. İnsanla karşılaştığında ilk olarak kaçmaya çalışırlar. Eğer sıkıştırılırlarsa başlarını havaya kaldırarak tıslarlar ve kendilerini çok tehlikede hissederlerse saldırabilirler. Türkiye'de V. a. montandoni Boulenger 1904, V. a. meridionalis Boulenger 1904, V. a. transcacasica Boulenger 1904 olmak üzere üç tane alt türü bulunur. 


Şeritli Engerek
türkiyedeki yılanlar


Genel Özellikler: Sırt bölgesi genel olarak kül renginde ya da grimsi kahverengi olur. Sırtta, baştan kuyruğa kadar uzanan siyah ya da koyu kahverengi büyük benekler bulunur. Bu benekler bazen birleşip baklava desenli, dalgalı ya da zikzaklı bir şerit oluşturur. Vücudun yan taraflarında da bir benek sırası bulunur. Başın üzerinde küçük siyah benekler ve arka kısmından yanlara doğru sarkan iki büyük siyah benek bulunur. Siyah renkli şakak bandı da açıkça görülür.

Karın bölgesi sarımsı beyaz ve üzerinde küçük siyah noktalar bulunur. Genel olarak küçük kemiriciler, diğer yılanlar, kertenkeleler ve kuşlarla beslenirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Gündüzleri oyuklarda ve taş altlarında saklanan bu hayvanlar, avlanma işlerini gece yaparlar. Kendilerini koruma amaçlı saldırabilirler. Oldukça ağır hareket ederler ama saldırırken çok hızlı olabilirler. Boyları ortalama 70-80 cm (en fazla 100 cm) kadar olur.

Habitat: Dağlarda, ormansız ve taşlık olan yerlerde yaşarlar. Yüksekliği 2000 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler.
Türkiye'deki Dağılım: Orta, Güney ve Batı Anadolu'da habitatın uygun olduğu alanlarda dağılım gösterirler.

Not: Zehirleri etkili olan bu türün, insanı ısırdığında ölümcül yaralar ya da tehlikeli zehirlenmeler yaptığı konusunda, yeterli bilgi henüz yoktur. Ayrıca avlandıklarından çok dar bir alanda yayılış gösterdiklerinden için soyları tehlike altındadır.



Mısır Kobrası
türkiyedeki yılanlar



Genel Özellikler: Hayvanın tüm vücudu siyah renk ve tonlarında. Zehirli olan bu hayvanın zehir dişleri çenenin önünde. Zehirleri engerek yılanlardan (hematoksik zehir etkisi) farklı olarak nörotoksik (sinirler üzerine zehirleyici) bir etki yapar. En küçük yavrular bile zehirleyebilir. Genel olarak, küçük kemiriciler, kuşlar, diğer sürüngen türleri ve çeşitli omurgasızlarla beslenirler. Avlarını zehirleyip öldürdükten sonra yerler. Gece aktiflik gösterirler. Boyları en fazla 200 cm kadar olabilir.

Habitat: Bitki örtünsün az olduğu yerlerde, çöl ve yarı çöl özelliği gösteren yerlerde, kum içinde yaşarlar.
Türkiye'deki Dağılım: Şanlıurfa ve civarında habitatın uygun olduğu alanlarda yaşarlar.

Not: Zehirli olan bu türün ülkemizde var olduğuna ilişkin ilk bilimsel kayıt Eylül 2000'de (Dr. İsmail H. Uğurtaş tarafından) verilmiştir.


Kör Yılan
türkiyedeki yılanlar



Genel Özellikler: Solucana çok benzerler. Gözleri körelmiş olduğundan "kör yılan" denmekte. Sırt bölgesinin rengi genel olarak, sarımsı kahverengi, pembemsi kahverengi olur. toprak altlarında bulunduklarından saydamsı bir görünüşü var. Karın bölgesiyse sarımsı. Oldukça hızlı hareket edebilirler. Kuyruklarının ucunda insan için zararlı olmayan küçük bir diken bulunur. Genel olarak böcek larvaları, solucanlar ve karıncalarla beslenirler.
Üremeleri iyi bilinmemekle birlikte, dişilerin bir defada 4-8 kadar yumurta bıraktıkları düşünülüyor. Ortalama boyları 25 cm (en fazla 35 cm) kadar olur.

Habitat: Yumuşak toprakların içinde, taş altlarında bulunurlar. Nemli yerleri daha çok tercih ederler. Yüksekliği 1500 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler.

Türkiye'deki Dağılım: Doğu Anadolu bölgesi dışında olan bölgelerin hepsinde habitatın uygun olduğu yerlerde dağılım gösterirler.

baran engereği
türkiyedeki yılanlar
Genel Özellikler: "Baran Engereği" denmesinin nedeni Prof. Dr. İbrahim Baran'dan (herpetolog) dolayı. Şimdiye kadar yapılan çalışmalar bu türün sadece Türkiye'de bulunduğunu gösteriyor. Bu nedenle endemik bir tür. Sırt bölgesinin rengi genel olarak siyah ya da grimsi kahverengi. Kuyruk ucu sarımsı. Bazen sırt biraz açık renkli olur. Bu halde benekler zikzaklı olur. Genel olarak küçük kemiriciler, kertenkeleler ve çeşitli omurgasız hayvanlarla beslenirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Boyları 55 cm kadar olur.

Habitat: Kısa boylu bitkilerin altında, taşlık yerlerde yaşarlar. Yüksekliği 400 metreye (bilinen) kadar olan yerlerde bulunabilirler.

Türkiye'deki Dağılım: Sakarya'da, Torosların Silifke civarındaki yerlerde habitatın uygun olduğu alanlarda dağılım gösterirler.

Not: Zehirli olan bu tür çok fazla avlandığından ve dar bir alanda yayılış gösterdiklerinden için soyları tehlike altındadır.

 
koca engereği
türkiyedeki yılanlar
Koca engerek (Macrovipera lebetina), engerekgiller (Viperidae) familyasından bir engerek türü.

Sırt bölgesinin rengi genel olarak grimsi kahverengi ve bu rengin tonlarında olur. Sırtta bazı yerlerde birleşik koyumsu benekler (bazen belirsiz) bulunur. Bunların yanında (sırtın ortalarında) kenarları koyu renkli, iç kısımları tuğla kırmızısı ya da sarı renkte beneklerde bulunur. Başın üst kısmında bazen küçük siyah benekler bulunabilir. Kuyruk ucu sarımsı. Beyazımsı ya da pembemsi olan karın bölgesinde nokta halinde siyah benekler bulunur.
Genel olarak fare gibi küçük kemiriciler, kertenkeleler, kuşlar, yılanlar ve çeşitli omurgasız hayvanlarla beslenirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Avlarını sabahın erken saatlerinde ya da geceleyin avlarlar. Yemeden önce zehirleyerek öldürürler. Hareketleri oldukça ağır olan bu hayvanlar gündüzlerini daha çok dinlenerek geçirirler. Genel olarak canlı doğururlar (5-7 kadar). Bazı bölgelerde de yumurtlarlar (4-7 kadar). Yumurta 1 ay içinde açılır. Boyları 150 cm kadar olabilir.

Ovalarda, taşlık yerlerde, terk edilmiş evlerde, harabelerde, bahçelerde ve tarlalarda yaşarlar. Yüksekliği 1500 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da, Doğu Akdeniz bölgesinde habitatın uygun olduğu alanlarda dağılım gösterirler.

 
siyah engerek
türkiyedeki yılanlar

Genel Özellikler: Sırt bölgesinin rengi genel olarak siyah, gri, sarı ve kırmızı renklerin tonlarında olur. Sırtın büyük bir bölümünü kaplayan ve baştan kuyruğa kadar uzanan zikzaklı bir şerit bulunur. Bu şerit bazen parçalı halde de olabilir. Vücudun yan tarafları küçük benekli ya da noktalı olur. Beyaz benekli olan karın bölgesinin rengi, siyah ve tonlarında olur. Genel olarak küçük kemiriciler, kertenkeleler ve çeşitli omurgasızlarla beslenirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Boyları genel olarak 50-60 cm kadar olur.

Habitat: Ormanlık yerlerin taşlık bölgelerinde yaşarlar. Rutubeti yüksek olan yerleri severler. Yüksekliği 2000 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler.

Türkiye'deki Dağılım: Ülkemizde sadece Hopa (Artvin) civarında habitatın uygun olduğu alanlarda yaşarlar.

Not: Başlarının arka tarafları oldukça şişkin olduğundan zehir bezleri de büyüktür ve bundan dolayı zehirleri, insanlar için oldukça tehlikeli olabilir. İlk ısırışta zehrin büyük bir bölümünü aktarır. Ayrıca kaçak olarak yapılan ihraçtan dolayı soyları tehlike altında ve korunmaları gerekiyor.

 
AĞRI ENGEREĞİ

Genel Özellikler: Sırt bölgesi genel olarak kül renginde ya da grimsi kahverengi olur. Sırtta, baştan kuyruğa kadar iç sarımsı ya da tuğla renginde olan büyük benekler bulunur. Bu benekler bazen birleşip baklava desenli, dalgalı ya da zikzaklı bir şerit oluşturur. Vücudun yan taraflarında da bir benek sırası bulunur. Başın üzerinde küçük siyah benekler ve arka kısmından yanlara doğru sarkan iki büyük siyah benek bulunur. Siyah renkli şakak bandı da açıkça görülür. Karın bölgesi sarımsı beyaz ve üzerinde küçük siyah noktalar bulunur. Genel olarak küçük kemiriciler, diğer yılanlar, kertenkeleler ve kuşlarla beslenirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Gündüzleri oyuklarda ve taş altlarında saklanan bu hayvanlar, avlanma işlerini gece yaparlar. Kendilerini koruma amaçlı saldırabilirler. Oldukça ağır hareket ederler ama saldırırken çok hızlı olabilirler. Boyları ortalama 70-80 cm (en fazla 100 cm) kadar olur.

Habitat: Dağlarda, ormansız ve taşlık olan, az bitkili yerlerde yaşarlar. Yüksekliği 1000-3000 metre arasında olan yerlerde bulunabilirler.

Türkiye'deki Dağılım: Doğu Anadolu'da Kars, Ağrı, Iğdır, Hakkari ve Van civarında habitatın uygun olduğu alanlarda dağılım gösterirler.

Not: Zehirleri etkili olan bu türün, insanı ısırdığında ölümcül yaralar ya da tehlikeli zehirlenmeler yaptığı konusunda, yeterli bilgi henüz yoktur. Ayrıca avlandıklarından çok dar bir alanda yayılış gösterdiklerinden için soyları tehlike altındadır.

 
vipera ursinii(küçük engerek)
türkiyedeki yılanlar
Genel Özellikler: Sırt bölgesinin rengi genel olarak soluk kahverengi, grimsi, sarımsı ya da açık yeşil. Sırtta baştan başlayıp kuyruğa kadar devam eden, zikzaklı ya da dalgalı koyu renkli bir şerit bulunur. bu şeridin kenarları iç taraflarına göre daha koyu renkli olur. Vücudun yan taraflarında da baştan kuyruğa kadar uzanan koyu benek sıraları bulunur. Baş kısmında iki tane büyük benek bulunur. karın bölgesin sarımsı beyaz ve bunun üzerinde küçük siyah noktalar bulunur. En çok yedikleri besin çekirge. Bunun yanında diğer böcekleri ve az olarak da kertenkeleleri ve küçük kemiricileri de besin olarak alırlar. Kaya ve taş altlarında, kemirici hayvanların yuvalarında kış uykusuna yatarlar. Dişiler yazın sonlarına doğru (bir defada 10 kadar olmak üzere) doğururlar. Yeni doğan yavrular 13-14 cm kadar olur. Boyları 40-50 cm kadar olur.

Habitat: Genel olarak açık yerlerin, taşlık ve otluk bölgelerinde yaşarlar. Ormanlık ve ağaçlık yerlerde az da olsa bulunabilirler. Yüksekliği 3000 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler.

Türkiye'deki Dağılım: Kuzeydoğu Anadolu'da ve Akdeniz Bölgesinde sadece Elmalı (Antalya) civarında habitatın uygun olduğu alanlarda dağılım gösterirler.

Not: Zehirli olan bu türün, insanı ısırdığında ölümcül yaralar ya da tehlikeli zehirlenmeler yaptığı konusunda, yeterli bilgi henüz yoktur. Ayrıca avlandıklarından çok dar bir alanda yayılış gösterdiklerinden için soyları tehlike altındadır.
Çukurbaşlı yılan

Morfolojik Özellikler: Baş üstünde ve gözler arasında boyuna bir çukurluk vardır. Vücut boyu 2 m. kadar olabilir. Preocularia 1, postocularia 2 nadiren 3, supralabialia 8, bazen 9. Ortaları biraz çukur olan sırt pulları gövde ortasında 17 veya 19 sıralıdır. Ventralia 155-190, subcaudalia 67-102 arasında değişir. Sırt taraf erginlerde yeşilimsi gri kahverengi ve lekesiz, gençlerde zemin renk gri veya kahverengi olup küçük siyahımsı lekelidir. Lekelerin kenarları ince beyaz çizgilidir. Alt taraf beyazımsı veya sarımsı beyaz ve siyah veya gri noktalıdır.

Biyolojik-Ekolojik Özellikler: Az bitkili, taşlık ve kuru ortamlarda yaşar. Bahçe su kanalı kenarlarında da görülür. Besinlerini kertenkele, küçük memeli ve kuşlar teşkil eder. Bir dişi 4-12 yumurta bırakır. Yarı zehirli olan bu türün zehri avladığı küçük hayvanlar için etkilidir. Çünkü zehir dişleri çenenin arka kısmında bulunur ve küçüktür ancak ısırdığı yeri şişirir ve biraz acı verir.
Coğrafi Dağılış: Bu tür Kıbrıs, Güney Avrupa, Türkiye, Kuzey Afrika ve Batı Asya’da yayılmıştır. Vertikal dağılışı 1500 m. kadardır. Kıbrıs’ta her yerde rastlanır. Kıbrıs ve komşu ana karalarda yaşayan alttürü M. m. insignitus (Geoffroy-St. Hilaire 1827) adını taşır (Osenegg, 1989; Schätti & Sigg, 1989; Böhme & Wiedl, 1994; Baran & Atatür, 1998).
vagner engereği


Vagner engereği (Vipera wagneri), engerekgiller (Viperidae) familyasından sırt bölgesi genel olarak kül renginde ya da grimsi kahverengi olan bir engerek türü.

Sırtta, baştan kuyruğa kadar iç sarımsı ya da tuğla renginde olan büyük benekler bulunur. Bu benekler bazen birleşip baklava desenli, dalgalı ya da zikzaklı bir şerit oluşturur. Vücudun yan taraflarında da bir benek sırası bulunur. Başın üzerinde küçük siyah benekler ve arka kısmından yanlara doğru sarkan iki büyük siyah benek bulunur. Siyah renkli şakak bandı da açıkça görülür. Karın bölgesi sarımsı beyaz ve üzerinde küçük siyah noktalar bulunur. Genel olarak küçük kemiriciler, diğer yılanlar, kertenkeleler ve kuşlarla beslenirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Boyları ortalama 50-80 cm kadar olur.

Dağlarda, ormansız ve taşlık olan, az bitkili yerlerde yaşarlar. Yüksekliği 1200-2000 metre arasında olan yerlerde bulunabilirler.

Kars'ta habitatın uygun olduğu alanlarda dağılım gösterirler.
kedi gözlü yılan
Kedi gözlü yılan fotoğrafı Sayın MEHMET Çakır tarafından görüntülenmiştir ve fotoğraf ona aittir
Şahsına emeğinden dolayı teşekkür ederim.
Morfolojik Özellikler: İnce boyunlu, göz bebekleri dikey ve vücut uzunluğu genellikle 70-80 cm. olan bir yılandır. Preocularia 1, postocularia 2, nadiren 3 veya 1, supralabialia 8 bazen 7 veya 9. Sırt pulları gövde ortasında 19, nadiren 21 sıralı, ventralia 169-243, subcaudalia 47-78 arasında değişir. Sırt taraf gri kahverengi ve siyah lekelidir. Lekeler vücut gerisinde soluklaşır. Koyu renkli temporal şerit mevcuttur. Gövde yanları da bir sıra lekelidir. Alt taraf sarımsı beyaz, mermer görünümünde esmer lekelidir.

Biyolojik-Ekolojik Özellikler: Güneşli taşlık yamaçlar, yol kenarı ve harabelerde yaşar. Besinlerini kertenkele ve küçük memeliler teşkil eder. Yarı zehirli olan bu yılanda zehir dişleri üst çenenin gerisindedir. Sabahın erken ve akşamın geç saatlerinde aylarını zehriyle bayıltıp sonra yutar. Zehirleri insan için tehlikeli değildir. Bir dişi 7-8 yumurta bırakır.

Coğrafi Dağılış: Kıbrıs, Güneybatı Asya, Balkanlar, Türkiye ve Ege Denizi Adaları’nda yayılmıştır. Vertikal dağılışı 1600 m. kadardır. Kıbrıs’ta yaygın olarak karşılaşılan bir türdür. Kıbrıs’ta yaşayan alttür ada için endemik olan, Telescopus fallax cypriaca’dır (Baran, 1976: Göçmen et al., 1996a).

 
Çoruh engereği

Sırt tarafın zemin rengi gri kahverengi olup üzerinde bariz v eyer yer birleşerek zikzak bant teşkil eden enine siyahımsı lekeler bulunur. Temporal şerit mevcut, gövde yanlarında seyrek ve az bariz küçük koyu lekeler vardır. Baş ve boyun altı sarımsı beyaz olup siyah lekeli, karın tarafı siyah renkli olup beyazımsı lekelidir. Kuyruk ucu yeşilimsi sarıdır.
Sık ormanlık bölgelerde taşlık kısımlarda yaşar. bu türden yalnız 2 yavru,bir ergin numune tanınmaktadır. Bu engerek türü yabancılar tarafından toplatılarak yurt dışına götürülmektedir.
Vipera pontica, şimdilik yalnız Artvin ilinde Çoruh Vadisi ile Çamlıhemşin civarında bilinmektedir. Vertikal dağılışı 1.000 m.’ye çıkabilir

 
Kafkas/hopa engereği
türkiyedeki yılanlar
Kafkas engereği (Vipera kaznakovi), engerekgiller (Viperidae) familyasından sırt bölgesinin rengi genel olarak siyah, gri, sarı ve kırmızı renkli bir engerek türü.

Sırtın büyük bir bölümünü kaplayan ve baştan kuyruğa kadar uzanan zikzaklı bir şerit bulunur. Bu şerit bazen parçalı halde de olabilir. Vücudun yan tarafları küçük benekli ya da noktalı olur. Beyaz benekli olan karın bölgesinin rengi, siyah ve tonlarında olur. Genel olarak küçük kemiriciler, kertenkeleler ve çeşitli omurgasızlarla beslenirler. Kemiricilerle beslendikleri için yararlıdırlar. Boyları genel olarak 50-60 cm kadar olur.

Ormanlık yerlerin taşlık bölgelerinde yaşarlar. Rutubeti yüksek olan yerleri severler. Yüksekliği 2000 metreye kadar olan yerlerde bulunabilirler.

Ülkemizde sadece Hopa (Artvin) civarında habitatın uygun olduğu alanlarda yaşarlar.
http://www.superkovucu.com/Sayfa-556-turkiye-de-yasayan-yilan-turleri-turkiye-de-yasiyan-yilan-cesitleri.html
 

20 Haziran 2015 Cumartesi

Evren Nasıl Yok Olacak?


Evren Nasıl Yok Olacak?

Uzay ve uzayda bulunan tüm madde ve enerji biçimlerini içeren Evren, bilim adamlarına göre her şeyin sonu olduğu gibi evrenin de bir sonu yani “Yok oluşu”olacağını düşünüyor.
Yüz milyarlarca galaksiyi içinde barındaran uzayda dünya bu sistemde sadece bir gezegen. Her insanın kendi ölümü kıyamet olduğu gibi dünyamızın da sonu bizim kıyametimiz olacak.Dünyanın nasıl yok olacağı bir muammayken, kainatın nasıl yok olacağı konusunda çeşitli düşünceler var, işte olası yok oluş senaryolarından bazıları;
İlki ısı devinim bilimine dayanıyor.Bu ısı farklarının ölümü olarak adlandırılabilir.Bir nevi kainat donarak son bulacak.Bu‘Büyük Donma’sonunda evren, her yanı soğumuş, ölü ve boş bir hale gelecektir. 1800’lerde termodinamik bilimi geliştikten sonra, evrenin ancak bu şekilde sona ereceği düşünülüyordu. Fakat 100 yıl önce Albert Einstein’in geliştirdiği genelizafiyet teorisi evren için daha kötü bir son öngörüyordu.Genel izafiyet, madde ve enerjinin uzayı ve zamanı yamultup çarpıttığını ifade ediyor. Uzay-zaman ve madde-enerji arasındaki bu ilişki tüm evren için geçerlidir. Einstein’a göre evrendeki maddeler evrenin nihai kaderini belirleyecektir.
evren
Bir teori de var olan karanlık enerjinin her şeyi yok edebieceği.”Evren bir bütün olarak ya genişliyor ya da daralıyordur aynı büyüklükte kalamaz”teorisini ortaya koyan Einstein’den sonra 1998’de iki ayrı ünlü astrofizikçi ekibi şaşırtıcı bir duyuruda bulundu: evrenin genişlemesi hızlanıyordu. Normal madde ve enerji evrenin bu şekilde davranmasına yol açmazdı. Bu “karanlık enerji” olarak ifade edilen yeni bir enerji türünün varlığını haber veriyordu.Karanlık enerji evreni genişletiyordu. Karanlık enerjinin varlığı, evrendeki şeylerin miktarının onun nihai kaderini belirlemeyeceğini gösteriyordu.Tersine evreni bu karanlık enerji kontrol ediyor,onun genişlemesini sürekli hızlandırıyordu.Bu karanlık enerjinin evreni yok edeceği düşünülüyor.Ayrıca farklı bir teoriye göre karanlık enerji Samanyolu galaksisini parçalayıp içindeki yıldızları savuracak,sonra da karanlık enerjinin çekim gücü Güneş’in Dünya üzerindeki çekim gücünden fazla olduğu için güneş sistemi bozulacak,Dünya patlayacak,evrenin patlamasından hemen önce de atomlar parçalanacaktır.Caldwell buna Büyük Parçalanma adını veriyor, fakat bu teorinin biraz abartı kendisi de kabul ediyor.
evren2
Başka bir teori de atom altı parçacıkların incelenmesi sonucu ortaya çıkıyor.Saf suyu bir cam bardağa koyup sıfırın altı bir dereceye kadar soğuttuğumuzda su donma noktasının altında bile süper soğuk bir halde sıvı olarak kalmaya devam eder.Suda herhangi bir parçacık olmadığı ve bardakta da pürüz bulunmadığı için buzun oluşması mümkün olmaz.Fakat bardağa bir tane buz kristali bıraktığımızda su hızla donar.Bu örneğin nedeni ise aynı durumun Uzayda da gerçekleşebileceği.Kuantum fiziğine göre, tümüyle bol bir vakumda az miktarda enerji vardır. Fakat daha az enerjisi olan başka bir vakum da olabilir. Yani evren bir bardak süper soğuk su gibidir. Ancak daha az enerjili vakumun bir ‘baloncuğu’ baş gösterinceye kadar varlığını sürdürecektir.Daha düşük enerjili bir vakum var ise, onun bir baloncuğu bir gün evrende bir yerde ortaya çıkacaktır.Böyle bir durumda insanlar, gezegenler ve hatta yıldızların sonu anlamını taşıyor.
Tüm bu teorileri ile beraber evrenler konusunda içimizi biraz rahatlatacak bir teori daha var.Bulunduğumuz evren birçok evrenden sadece biri ve bu çoklu evrende tek tek evrencikler var. Bizimki donsa bile çoklu evren sonsuza kadar var olmaya devam edecek ve ortaya çıkan yeni evrenciklerde yeni yaşamlar olacaktır.

4 Haziran 2015 Perşembe

Özdemir asaf'dan özlü sözler

  • Ne derseniz deyin,
    Heykellerin saçı yoktur.
  • Dünüyle ünlü insanlar bugün gün yüzü görmezler.
  • Her seven sevilenin boy aynasıdır. Sevmek sevilenin o aynaya bakmasıdır.
  • Sevilenin yanlışı görünmez, sevilmeyenin görüntüsü yanlıştır.
  • Damla biraz daha küçük veya büyük olamayacağı gibi ben de biraz daha şöyle biraz daha böyle olamam.
  • Evlilik, iki kişilik yalnızlıktır.
  • Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler .
  • Bir sevgiyi anlamak, bir yaşam harcamaktır... Harcayacaksın!
  • Bugüne en uzak gün, dün.
  • Dün sabaha karşı kendimle konuştum.
    Ben hep kendime çıkan bir yokuştum.
    Yokuşun başında bir düşman vardı.
    Onu vurmaya gittim ve kendimle vuruştum.
  • Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz.
  • Sustuğunu bilen olgundur, bildiğini susan değil.
  • Ben ölseydim, o belki ağlardı. Ama o ağlasaydı, ben ölürdüm.
  • Bir insan treni kaçırırsa başka bir tren gelir onu alır. Bir ulus treni kaçırırsa başka bir ulus gelir onu alır.
  • Gerçek değer; gelmesi boşluk dolduran değil gitmesi boşluk yaratan.
  • Seni bulmaktan önce aramak isterim.
    Seni sevmekten önce anlamak isterim.
    Seni bir yaşam bitirmek değil de,
    Sana hep hep yeniden başlamak isterim.
  • Yolun geleceğini çizdim, geçmiş gibi.
  • Solan renkleri boyamakta o boyasız boyacı.
  • Anı bahçelerinde üşümek sıcaktı.
  • Bir kez geçer, bir insan bir karşı'ya,
    Ondan sonra artık her-şey karşı'dır.
  • Ölüm; ben seni utanç ile titrerken gördüm.
  • Ölünceye kadar seni bekleyecekmiş,
    Sersem.
    Beni seni beklerken ölmem ki...
    Beklersem.
  • Gelmesen önemli değil, gelsen önemli olurdu!.. Gelmemen büyük yalnızlığımı doldurdu...
  • Beni öyle bir yalana inandır ki ömrümce sürsün doğruluğu.
  • Keşke sen ben olsan; seni sevmenin ne kadar zor olduğunu anlasan, Keşke ben sen olsam; bu kadar sevilmenin tadını çıkarsam...
  • Benim söylemek için çırpındığım gecelerde siz yoktunuz...
  • Geleceğim, bekle dedi, gitti... Ben beklemedim, o da gelmedi. Ölüm gibi bir şey oldu... Ama kimse ölmedi.
  • Yaşamak için bırakılmış bir yön baktım, yoktu:
    Ben direnmek için elimden gelin yaptım.
  • Kendi bahçesinde dal olamayanın biri,
    Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor.
  • Yanına kadar koştuktan sonra, bir adım daha atamayacaksan eğer; oraya kadar sakın koşma. Sana değil, bekleyene yazık olur.
  • Ben birini sevmiyordum. O da beni sevmiyordu. Bir gün bir yerde randevulaştık. Ben gitmedim. O da gelmedi.
  • Sana gitme demeyeceğim; ama gitme Lavinia...
  • Biraz sonra, sonra olacaktır.
  • Bilmiyorum ne vardı saçlarında...
  • Rüzgar mı delice eserdi,
    Gözlerim mi öyle görürdü yoksa...
    Saçlarının her hâli hoşuma giderdi!
  • Kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun dedi, öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu o ama... Bozmadım.
  • İnsansız adalet olmaz.
    Adaletsiz insan olur mu?
    Olur, olmaz olur mu?
    Ama olmaz olsun!
  • Bana yaşadığın şehrin kapılarını aç
    Sana diyeceklerim söylemekle bitmez
    Yıllardır yaşamımdan çaldığım zamanlar,
    Adına düğümlendi
  • Bana yaşadığın şehirleri aç
    Başka şehirleri özleyelim orada seninle
    Bu evler, bu sokaklar, bu meydanlar
    İkimize yetmez