Yanardağ hakkında bidiklerimiz-bilmediklerimiz
Yayılma Sırtları
Okyanus dibinde
“Plastik” Kayalar:
Bilim adamları, astenosferi genellikle “plastik” olarak tanımlarlar
Dalma-Batma Bölgesi Yanardağları:
Yanardağlar, iki levhanın çarpışması sonucu birinin diğeri altına daldığı levha sınırlarında oluşur
Magma:
Magma, ergimiş durumdaki değişik mineraller ve bazı mineral kristallerinde oluşan lapa benzeri, yoğun bir sıvıdır
Sıcak Noktalar:
Birçok yanardağın oluşumunun levha sınırlarındaki hareketle bağlantılı olmasına karşın bazıları bu sınırlara uzak yerlerde ortaya çıkabilir
Bilim adamları, sıcak noktaların astenosfer ve alt mantoda bulunduğu varsayılıyor
Yanardağların sınıflandırılması, yanardağın şeklini etkileyen püskürtünün türüne göre yapılabilir
Eğer püsküren magma yüksek oranda (%65'ten fazla) silika içeriyorsa, lava "felsik" denir
Bu durumda lav çok ağdalıdır ve nispeten hızlı bir şekilde katılaşan bir kabarcık halinde yukarıya doğru itilir
Kaliforniya'daki Lassen Peak, ve Martinik'teki Mount Pelée buna örnektir
Bu tür yanardağlar, kolayca tıkandıkları için patlama eğilimi gösterirler
Öte yandan, eğer magma düşük oranlarda (%52'den az) silika içerirse, lava "mafik" adı verilir ve püskürürken çok akışkan hale gelir ve uzun mesafelerce akabilir
Mafik lav akışının iyi bir örneği, İzlanda'nın neredeyse coğrafî merkezindeki bir püskürme yarığının aşağı yukarı 8
000 yıl önce oluşturduğu Büyük Thjórsárhraun akıntısıdır
Bu lav akıntısı, 130 km ötedeki denize varıncaya kadar akmaya devam etmiş ve 800 km2'lik bir alanı kaplamıştır
Felsik ve mafik terimleri yerine bazen daha eski olan "asidik" ve "bazik" terimlerinin kullanıldığı görülür
Ancak bu terimler artık daha az kullanılır olmuşlardır
Kalkan yanardağlar: Şekli kalkana benzeyen dağlar oluşturacak şekilde zamanla biriken yüksek miktarda lav çıkartan yanardağlar çoklukla Havai ve İzlanda'da görülürler
Lav akışları genellikle çok kızgın ve çok akışkan olup uzun akıntılara neden olurlar
Dünyadaki en büyük lav kalkanı, 120 km çapındaki ve deniz tabanından zirvesine 9
000 m yüksekliğindeki Mauna Loa'dır
Mars'taki Olympus Mons, bir kalkan yanardağıdır ve güneş sisteminde şimdiye kadar keşfedilmiş olan en yüksek dağdır
Lav kalkanının daha küçük olanlarına "lav kubbesi" (tholoid), "lav konisi" ve "lav kümbeti" adı verilir
Volkanik koniler, yanardağın ağzında biriken ufak kaya parçacıkları fırlatan püskürmelerden dolayı oluşur
Bu püskürmeler, 30-300 m yüksekliğinde, koni şeklinde tepeler oluşturur ve nispeten kısa ömürlü olurlar
Japonya'daki Fuji Dağı, İtalya'daki Vezüv, Antarktika'daki Erebus ya da kuzeybatı Amerika'daki Rainier gibi Stratovolkanlar ya da kompozit yanardağlar, hem lav akıntılarından hem de püskürtülerden oluşmuş yüksek, koni şeklinde dağlardır
Süper yanardağlar, geniş çanakları olan, kıtasal yıkım ve küresel iklim değişiklikleri yaratma potansiyelleri bulunan yanardağ sınıfına verilen addır
Bu sınıftaki yanardağlara aday olarak Yellowstone Milli Parkı ve Toba Gölü gösterilebilir, ancak kesin bir tanımlama yapmak, asgari bir tanımlayıcı şart bulunmadığı için çok zordur
Yanardağlar genellikle ya tektonik plaka sınırlarında ya da sıcak noktalarda yer alırlar
Yanardağlar uyuyan (etkin olmayan) ya da faal (aktif -neredeyse sürekli çıkış ve kesikli püskürmeler) olabilirler, önceden tahmin edilemeden hal değiştirebilirler
Lav kalkanının daha küçük olanlarına "lav kubbesi" (tholoid), "lav konisi" ve "lav kümbeti" adı verilir
Volkanik koniler, yanardağın ağzında biriken ufak kaya parçacıkları fırlatan püskürmelerden dolayı oluşur
Japonya'daki Fuji Dağı, İtalya'daki Vezüv, Antarktika'daki Erebus ya da kuzeybatı Amerika'daki Rainier gibi Stratovolkanlar ya da kompozit yanardağlar, hem lav akıntılarından hem de püskürtülerden oluşmuş yüksek, koni şeklinde dağlardır
Süper yanardağlar, geniş çanakları olan, kıtasal yıkım ve küresel iklim değişiklikleri yaratma potansiyelleri bulunan yanardağ sınıfına verilen addır
Yanardağlar genellikle ya tektonik plaka sınırlarında ya da sıcak noktalarda yer alırlar
Karadaki yanardağlar genellikle, çıkışların yıllar içinde sürekli birikmesiyle koni ya da kül konisi şeklini alırlar
Suyun altında ise, yanardağlar genellikle fazlasıyla dik sütunlar oluşturur ve yıllar içinde okyanus yüzeyine çıkarak yeni adacıklar haline gelirler
Yanardağların Davranışları
Yanardağların püskürmeleri ve volkanik etkinlikler farklılık gösterir:
Yanardağların püskürmeleri ve volkanik etkinlikler farklılık gösterir:
Freatik (buhar) püskürmeleri
Yüksek silika içerikli lavın patlamalı püskürmeleri (örnek: riyolit)
Düşük silika içerikli lavın dökülmeli püskürmeleri (örnek: bazalt)
Piroklastik akıntılar
Laharlar (döküntü akıntıları)
Karbondioksit çıkışı
Tüm bu yanardağ etkinlikleri insanlara zarar verebilir
Yüksek silika içerikli lavın patlamalı püskürmeleri (örnek: riyolit)
Düşük silika içerikli lavın dökülmeli püskürmeleri (örnek: bazalt)
Piroklastik akıntılar
Laharlar (döküntü akıntıları)
Karbondioksit çıkışı
Tüm bu yanardağ etkinlikleri insanlara zarar verebilir
Yanardağ etkinlikleri genellikle depremler, sıcak su kaynakları, çamur kazanları ve gayzerler gibi yer etkinlikleriyle beraber görülürler
Püskürmelerden önce genellikle düşük şiddette depremler görülür
Şaşırtıcı olsa da, volkanbilimciler, aktif yanardağların sınıflandırılmasında fikir birliğine varmamışlardır
Bir yanardağın yaşam süresi, birkaç aydan birkaç milyon yıla kadar değişebilir
Bu tür bir sınıflandırma yapmak, insanların, hattâ bazen uygarlıkların bile varlık süreleri göz önüne alındığında anlamsız görünebilir
Örneğin, dünyadaki yanardağların birçoğu, geçen birkaç binyılda birçok kez püskürmüşlerdir, ama günümüzde herhangi bir etkinlik göstermemektedirler
Bu tür yanardağların uzun ömürleri göz önüne alındığında çok etkin oldukları söylenebilir
Ancak, bizim ömürlerimiz düşünülürse, etkin değildirler
Bu tanımı daha da karmaşıklaştıran ise, harekete geçen ama püskürmeyen yanardağlardır
Bilim adamları genellikle, püsküren ya da yeni gaz çıkışları veya beklenmedik deprem etkinliği gibi hareketlilikler gösteren yanardağları etkin olarak kabul ederler
Birçok bilim adamı, yazılı tarihte püskürdüğü bilinen yanardağların da etkin olduğunu kabul ederler
Yazılı tarihin bölgeden bölgeye farklılıklar gösterdiğini, örneğin Akdeniz'de 3
000 yıl geriye, ABD'nin Büyük Okyanus kıyısında 300 yıl, Hawai'de ise 200 yıl geriye kadar gittiğini göz önünde bulundurmak gerekir
Uyuyan yanardağlar, şu an (yukarıdaki tanıma göre) etkin olmayan, ama her an hareketlenmesi ya da patlaması muhtemel yanardağlardır
Sönmüş yanardağlar ise, bilim adamlarının bir daha püskürmelerini olası görmedikleri yanardağlardır
Bir yanardağın gerçekten sönmüş olup olmadığının belirlenmesi zordur
Örneğin, çanakların milyonlarca yıllık ömürleri olduğu bilindiğinden, 10 binlerce yıl püskürmemiş bir çanağın sönmüş değil uyuyan olarak tanımlanması gerekir
Yellowstone Ulusal Parkı'nda bulunan Yellowstone Çanağı, en az 2 milyon yaşındadır ve 70 bin yıldan beri hiç püskürmemiştir, fakat bilim adamları tarafından sönmüş olarak tanımlanmaz
Doğrusu, çanak sık sık depremler yarattığı, etkin bir jeotermal sistemi bulunduğu ve yüzeyi hızlı değiştiği için, birçok bilim adamı tarafından çok etkin bir yanardağ olarak kabul edilir
Kaynak:www.forumlord.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder