Depresyon dünyada en sık görülen hastalıklardan biridir. Her altı kişiden biri hayatında en az bir kere depresyona girer. Yani dünyada bir milyar kişi en az bir defa depresyon geçirmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü, depresyonu 40 yaş altında görülen en büyük sağlık problemi olarak kaydeder. Örgüt, sağlık problemlerinin boyutunu hesaplarken şu iki ölçüyü kullanır:
- Hastalığın ölüm veya maluliyet dolayısıyla yol açtığı 'kayıp hayat yılı' Yani genç yaşta ortaya çıkan hastalıklar daha fazla kayıp yıla yol açacağından, daha büyük bir sağlık problemidir. Mesela felç, ölüme veya sakatlığa yol açan çok ciddi bir hastalıktır, ama genellikle yaşlılıkta görüldüğünden ömrü -diyelim ki trafik kazaları kadar- kısaltmaz. Tabii sadece ölüme değil, sakarlığa yol açan hastalıkların da önemli sağlık problemlerinden sayıldığını vurgulayalım. Mesela körlük öldürmez, ama önemli bir sağlık problemidir.
- Hastalığın görülme sıklığı. Elbette herkes için kendi hastalığı önemlidir. Ama dünya geneli için sık görülen hastalıklar daha büyük sağlık problemidir.
İlk depresyon atağı genellikle yirmili veya otuzlu yaşlarda görülür. Ancak çocuklarda görülen depresyon vakaları da ender değildir. Bunlara ek olarak, yaşlılık döneminde de depresyon yaygındır. Depresyona bağlı intihar girişimleri, ileri yaşlarda ne azalır ne de artar (belki bir miktar artar). Fakat bünye kırılganlaştığı için, yaşlılıkta intihara bağlı ölümlerin dört veya beş kat arttığı saptanmıştır.
Depresyon, kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık iki kat daha sık görülür. Bunda hormonal farklılıkların etkisi vardır, ama ergenlik öncesinde de depresyon sık görülür. Kızların daha küçük yaşlardan itibaren daha fazla baskı altında yetiştirilmeleri, anne babalar tarafından sevilseler bile 'sindirilmeleri", okullarda kadın öğretmenlerin dahi daha çok erkek öğrencilere teveccüh göstermeleri kızların kendine güvenini azaltır, kız çocuklarını psikolojik açıdan daha duyarlı hale getirir.
Depresyon riski taşıyan diğer kişileri şöyle özetleyebiliriz:
- Boşanmışlar, dullar
- On yaşından önce anne veya babasını kaybedenler
- Güvenilen bir yakını olmayanlar (bilhassa kadınlarda)
- Şehirde yaşayanlar
Depresyonda genetik yatkınlıkların olduğu kabul edilmektedir. Genetik üzerine yapılan çalışmalar incelendiğinde özellikle tek yumurta ikizleri ile yapılan çalışmalarda ikizlerden birinin depresyon geçirmesi durumunda diğerinin depresyon geçirme olasılığı %50 olarak bulunmuştur. Aile araştırmalarında depresyonu olan kişilerin birinci derece yakınlarında depresyon genel nüfusa göre 3-4 kat daha fazla görülmektedir.
Depresyon "kısmen" irsi bir hastalıktır ve bazı ailelerde hakikaten daha yaygın biçimde ortaya çıkar. Ama çoğu durumda depresyona giren kişi o ailedeki ilk depresyon hastasıdır. Ailede depresyon görülse bile başka ailelerden daha yüksek oranda değildir. Bazı ailelerde depresyonun daha fazla ortaya çıkmasının tek sebebi irsiyet, yani kalıtım değildir. Şüphesiz bunda kalıtımın etkisi vardır; ama ailede yaşanan bazı felaketler ile ailenin farkında olmadan yaptığı eğitim hatalarının da çocuğun ruh dünyasını depresyona yatkın hale getirmesi önemli etkenlerdir.
Özetle; ailenizde depresyon geçirmiş biri varsa, sizin de depresyona girme riskiniz biraz artar. Ama hayat boyu hiç depresyona girmemeniz de mümkündür.
DEPRESYON TÜRLERİ
MASKELİ DEPRESYON
- Bedenin değişik yerlerinde ağrı, sızılar, uyuşmalar, karıncalanmalar
- Cinsel alanlarda bozukluklar
- Yeme bozuklukları
- İştah değişiklikleri
- Alkol ve madde bağımlığı
- Uyku bozuklukları
- Hiçbir şeyden mutlu olamama
- Karamsarlık
- Halsizlik
- Yorgunluk
- İlgi ve istek azlığı
- Güvensizlik
- Bedensel yakınmalar
- İyilik dönemleri birkaç gün ve birkaç hafta ile sınırlıdır.
Depresyonda hezeyan veya halüsinasyon olur mu?
Ağır depresyon vakalarında, hezeyan (mantıksız inanç) ve halüsinasyonlar görülebilir. Depresyon hastaları mantıksız konuşabilir ve gaipten sesler duyabilirler. Bu belirtilerin ortaya çıktığı depresyon türüne psikotik depresyon denir. Bu hastalığın en şiddetli türüdür. Depresyonda ortaya çıkan hezeyan ve halüsinasyonlar suçluluk, değersizlik ve günahkârlık temalıdır. Yani "Ben Tanrıyım, dahiyim, özel biriyim" gibi büyüklük hezeyanlarına pek rastlanmaz. Bazı psikotik depresyon hastalarda görülen hezeyan ve halüsinasyonlardan örnek verelim:
"Vücudum çürüyor; karaciğerim, akciğerlerim, kalbim, midem çürüyor. Yok oluyorum. Yok olurken de etrafa pis bir koku yayıyorum. Komşular bu koku yüzünden mahalleden taşınıyorlar. Mahallede insan kalmadı." Şeklinde yok olma veya nihilistik hezeyanlar.
"Kırk yıl önce geneleve gitmiştim. Allah bu günahımı cezalandırıyor şimdi. Küresel ısınmanın, kuraklığın sebebi benim bu günahım. Dünyadaki en kötü insan benim!" Günahkarlık hezeyanı.
"Ben şeytanım! Ebediyen cehennemde yanacağım! Sesler duyuyorum: Kıyamet kopacak, diyorlar. Benim yüzümden kıyamet kopacak." Suçluluk hezeyanları.
Bu tür suçluluk, değersizlik, günahkârlık hezeyanlarının verdiği acıya dayanmak çok zordur. Dolayısıyla psikotik depresyonda intihar riski yüksektir. Bu nedenle böyle hastaları genellikle yatırarak tedavi etmek gerekir.
ORGANİK NEDENLERE BAĞLI DEPRESYON
Birçok fiziksel bozukluğa bağlı olarak da depresyon görülebilmektedir. Bunlar;
- Hormonal sistemde bozukluklar
- Nörolojik hastalıklar (Parkinson vb.)
- Kanser
- Kaza ve ameliyatlar
- Enfeksiyon hastalıkları
Maskeli Depresyon
Depresyonda bedensel belirtilere de sık rastlanır. Bazı hastalar çeşitli ağrılar, sızılar, mide-bağırsak şikâyetleri yüzünden doktor doktor gezerler. Her türlü tahlil ve tetkik yapılır, sonunda konulan teşhis 'Hiçbir şeyin yok, sapasağlamsın'dır.
İşte bu hastaların önemli bir bölümü, aslında depresyon geçirmektedir. Ama depresyonun ruhsal belirtileri (hayattan zevk almama, isteksizlik gibi) değil, bedensel belirtileri ön plandadır veya bu kişiler isteksizliğin, hayattan zevk almamanın 'doktorluk' bir durum olmadığına inandıklarından, depresyonu bir hastalık değil de herkesin yaşayabileceği tarzda bir üzüntü kabul ettiklerinden, ruhi acılarını doktora söylemezler bile. Ama "Stresli misin, gergin misin, moralin nasıl, neşesizlik-keyifsizlik var mı?" soruları sorulduğunda depresyonda oldukları ortaya çıkar.
Bu yüzden bu tür depresyona maskeli depresyon veya örtülü depresyon denir.
Depresyonun beynin çalışma biçiminde yol açlığı bozukluk bulun vücudu etkiler ve çeşitli organlarda bedensel belirtiler ortaya çıkabilir.
Prefrontal korteks: Ön beyin kabuğu
Hipotalamus: Hormon faaliyetlerini yöneten bölge
Amigdala: Şakak bölgesinde yer alan, korku ve kaygıyla ilgili alan
Lokus Seruleus: Noradrenalin adlı stres hormonunu salgılayan bölge
Sitokinler: Bağışıklık sisteminde rol alan kimyasal maddeler
Kortizol: Böbrek üstü bezinden salgılanan hormon (pek çok doku ve organın fâaliyetini etkiler)
Depresyon geçiren kişilerin sık sık yakındıkları bedensel belirtileri şöyle sıralayabiliriz:
Baş, eklem ve adale ağrıları: Ruhi gerginlik genellikle kas gerginliğine de yol açar. Depresyonda, vücudun doğal ağrı kesici sistemleri de bozulur. Dolayısıyla baş, eklem ve adale ağrıları başta olmak üzere vücudun her yerinde ağrı olabilir.
Kalp ve akciğerle ilgili belirtiler: Çarpıntı, kalbin hızlı veya şiddetli atması, göğüs ağrısı, göğüste sıkışma ve nefes darlığı depresyonda sıkça yaşanan şikâyetlerdir.
Mide ve bağırsak şikâyetleri: Karında şişlik, gaz, hazımsızlık, yutma güçlüğü, geğirme, karnın çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan ağrılar, bazı hastalarda kabızlık bazılarında ishal, bazı hastalarda iştahsızlık, bazılarında ise iştah artışı gibi belirtilerin altından mide-bağırsak hastalıklarından çok depresyon çıkar.
Uyuşma, yanma, karıncalanmalar: Depresyon bilhassa baş, eller, ayaklar olmak üzere vücudun her yerinde uyuşma, yanma ve karıncalanmalara yol açabilir.
Baş dönmesi, kafada boşluk veya ağırlık hissi, kulak çınlaması: Bilhassa kafada boşluk veya tam tersine ağırlık hissinden yakınanların depresyonda olma ihtimali yüksektir.
DİSTİMİK BOZUKLUK
Distimik bozukluk adı verilen bir hastalık, depresyonun hafit ama uzun süren türüdür. Depresyonda olduğu gibi, distimik bozuklukta da zevk ve heves azalması, neşesizlik, keyifsizlik görülür. Bu belirtiler depresyondaki kadar şiddetli olmamakla beraber, en az iki yıl sürer. Halbuki depresyon tedavi edilirse haftalar içinde düzelmeye başlar, birkaç ay içinde de tamamen veya tama yakın ölçüde düzelir.
DEPRESYONUN NEDENLERİ
Her şeyden önce, depresyonun beyin faaliyetlerinin bozulmasından kaynaklanan biyolojik kökenli bir hastalık olduğunu vurgulamak gerekir. Nasıl kalbin, midenin, karaciğerin, eklemlerin hastalıkları varsa beynin de hastalıkları vardır ve depresyon bunların en önemlilerinden biridir.
Beyin duyguları ve düşünceleri yöneten organ olduğu için, beyin hastalıklarında duygusal değişiklikler (depresyonda duygusal çöküntü, ileride anlatacağımız manide duygusal taşkınlık, şizofrenide duygusal kündük) ve düşünce bozuklukları (takıntı, hezeyan) sık görülür. Çoğu beyin hastalığında bunlara ek olarak, dikkat ve hafıza bozukluklarıyla algı kusurları da (halüsinasyon) ortaya çıkar.
Öte yandan depresyonun oldukça mühim bir psikolojik boyutu da vardır. Üzüntülü olaylar ve bazı kişilik yapıları depresyona zemin hazırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder