PONTOS -
ROMAHÂKİMİYETİ DÖNEMLERİ VE
OINOE - ZELA |
Derleme : M. Ufuk
MİSTEPE(Araştırmacı - Orman Endüstri
Yüksek Mühendisi)
Zile Kalesi'nde Mesafe (Mil) Taşı - Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE - 10.02.2003
PONTOS - ROMAHÂKİMİYETİ DÖNEMLERİ VEOINOE - ZELA
I
Zile Kalesi (Saat Kulesi) - Ünye Kalesi (Kral
Mezarı)
Soldaki Fotoğraf : Haluk Özözlü http://www.sihirlitur.com/gezi/tokat_zile/yorum.html
Soldaki Fotoğraf : Haluk Özözlü http://www.sihirlitur.com/gezi/tokat_zile/yorum.html
Anadolu’da PONTOS
Hâkimiyeti : M.Ö. 281 (Başkent
Amasya.) - M.Ö. 47 (Caesar, II. Pharnakes’i Zela’da mağlup
eder.)
Anadolu’da ROMA Hâkimiyeti : M.Ö.
133 (Pergamon Kralı II. Attalos’un vasiyet
yoluyla krallığını Roma İmparatorluğu’na bırakmasından sonra Anadolu’da Roma
hâkimiyeti başlar.) – 1453 (Anadolu ya geldiği
XI. yüzyıldan itibaren hızla toprak kaybederek küçülen Bizans İmparatorluğu’na
1453 yılında Fatih Sultan Mehmet son verdi.) Ord. Prof. Dr. Sedat ALP'e göre
Anadolu'nun Klâsik Dönemi Evreleri - Roma (Anadolu'da) : M.Ö. 30 - M.S.
395'tir.49
Anadolu’da Pontos - Rum Hâkimiyeti : 1204 yılında İstanbul ele
geçirilerek, bir Lâtin Krallığı kuruldu. İmparator sülâlesi ise kaçabildiği
yerlere kaçarak canını kurtardı. Bunlardan bir kısmı Ege adalarına, bir kısmı İznik'e ve bazıları da Trabzon'a giderek, Bizans'a bağlılığı devam eden
bölgede Gürcülerin de yardımı ile Pontus Rum İmparatorluğu' nu kurdular. Sinop -
Trabzon arasındaki bölgede kurulan bu devlet, 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından ortadan kaldırılıncaya
kadar 257 yıl yaşadı.
Pontos : Eski Helence'de deniz anlamına, Euxeinos : Mutluluk veren, konuksever anlamına gelmektedir. Bir zamanlar Euxeinos Pontos (Konuksever Deniz) olarak anılan Karadeniz M.Ö. 756 yılında Miletliler'in kolonileşme için tercih ettiği coğrafî bir alandı.1
Propaganda Amaçlı
Kullanılan Sözde Pontos HaritasıMap of Pontus showing its
indigenous Greek make-up
http://tr.greekmurderers.net/index.php?option=com_content&task=view&id=363&Itemid=36
http://tr.greekmurderers.net/index.php?option=com_content&task=view&id=363&Itemid=36
Pontos, tarihsel önemini ve anlamını aynı adı taşıyan Pontos Krallığı döneminde öne çıkarır. Ömer ASAN’ın, bugünkü Pontos Kültürü'nün tohumlarının atıldığını iddia ettiği bu tarihsel adımın yeri Türkiye'nin Kuzey Doğu'su, tarihiyse M.Ö. 281'dir.1
Pontos Krallığı, Pers kökenli Mithritades'ler hanedanının Roma egemenliğine karşı kurdukları bağımsız bir devletti. Resmî dili Helence olan krallık hanedanı, Makedonyalı prens ve prenseslerle yapılan evlilikler sonucu hızla Helenleşmişti. Öyle ki, bastırılan Pontos Krallığı sikkelerinde Grek alfabesi kullanılmıştı.1
Mithradates
VI
(İ.Ö. 120 - 63) |
Pontos (Pontus) Kralları :
- Mithradates I (302 - 265 M.Ö.) - Ariobarzanes III (265 - 250 M.Ö.) - Mithradates II (250 - 220 M.Ö.) - Mithradates III (220 - 185 M.Ö.) - Pharnakes I (185 - 170 M.Ö.) - Mithridates IV (170 - 150 M.Ö.) - Mithridates V (150 - 120 M.Ö.) - Mithradates VI (120 - 63 M.Ö.) - Pharnakes II (63 - 47 M.Ö.) |
Bizans
İmparatorluğu kavramı tarihçilerin bir
icadıdır ve imparatorluğun hayatta olduğu dönemde hiçbir zaman kullanılmamıştır.
İmparatorluğun Yunanca adı Basileia tön
Romania (Roma İmparatorluğu) veya sadece
Romania idi. Doğu Roma halkı da kendisini Romalı olarak adlandırırdı. Türkler ve
Araplar ise Rum kelimesini kullanırlardı.2
Pontos Devleti
Pontusluların başkenti genel kanı olarak her
ne kadar Trabzon olarak bilinirse de kadim ve esas başkenti
Amasya'dır.
Amasya'daki kral mezarları Pontoslulara aittir.13
Amasya'nın iki büyük şehri Trabzon ve Sinop'tu. Başkentin Amasya olması ile birlikte Merzifon da önemli ticaret merkezi olmuş ve askerî, savunma ve ticaret yolu güvenliği açısından önemli bir yer tutmuştur. Yaklaşık 200 yıllık Pontos (Mithrydates’lar) dönemi M.Ö. 47’de Roma Generali Sezar ile Pontos Devleti Kralı II. Pharnakes arasında, antik Zile (Zela) ile Amasya arasındaki Bacul Köyü’nde yapılan savaşta Pontos askerlerinin yenilmesi ile son bulmuştur. Bölgede Pontos Devleti hâkimiyeti zayıflamış ve bu tarihten itibaren Roma hâkimiyeti dönemi başlamıştır.13
Amisos (BC 4th cent)
Siglos-Drachm.
Head of Hera left, wearing stephane, within dotted circle.
Head of Hera left, wearing stephane, within dotted circle.
Coğrafya terimi olarak "Pontos Kappadokia'sı
(ya da kısaca Pontos) Bölgesi" şu ya da bu çağda bir takım parçalarına Ermeni
ulusunun ve onun kültürünün az ya da çok yayılmış yahut yayılmamış bulunması
önem taşımaksızın, geleneksel anlayışta, Karasu - Aras Dağları dizisi kuzeyini;
Karasu vâdisini, dolayısıyla Erzincan ile Kemah'ı; Tecer Dağları dizisinin
kuzeyini, Çekerek Çayı büklümünün kapsadığı yöreyi, dolayısiyle Zela/Zile ve onun
kuzeyindeki Talaura/Turhal'ı; bugünkü Amasya ilinin bütününü ve Samsun ilinin de
hemen hemen tümünü, yâni Kızılırmak doğusunda kalan bütün parçayı kapsamına
alır.25
Karadeniz Kappadokia'sı Halkının Öz Devleti,
Pontos (=Karadeniz) Krallığı. Yükselme ve Yıkılma.25
Pontos (=Karadeniz) Krallığı. Yükselme ve Yıkılma.25
Kuruluş ve
Güçlenme Dönemi
İskender'in, komşu Kappadokia bölgesinin Karadeniz'e en uzak ucundan, Kızılırmak doğusuna bile geçmeksizin, Çukurova'ya doğru ilerlemesi sırasında (İ.Ö. 333), Anadolu'nun Karadeniz Kappadokia'sı bölgesinde İran İmparatorluk Satrap'ı, Mithradates/Mithridates adlı, İran'ın (Pers'lerin) en soylu bir ailesinden gelme, yetenekli bir devlet adamıydı. Adı, İran'ın Işık Tanrısı Mithra'nın adıyla bağlantılıdır, öz biçimi Mithra-Data'dır ve Mithra'nın-Verdiği (Armağanı) demektir.25
O dönemin diğer satrap'ları gibi, gerçekte çok geniş ölçüde bağımsız bir yerel kral durumunda bulunan Mithridates, İran bağımlılığını bırakıp İskender bağımlılığına geçmedi. Anadolu'nun Batı Karadeniz bölgesinden, Paphlagonia'dan ve ayrıca Kappadokia bölgesinden bazı yerel Beyler, Çukurova'ya doğru ilerlemekte olan İskender'e elçi gönderip ona boyun eğdiklerini, artık ona bağımlı olduklarını bildirmişken, Mithridates böyle bir davranışta bulunmadı; İran İmparatorluğu da yıkıldığı için, kendi bölgesinde bağımsız kral durumuna geçti. İskender komutanları arasındaki çekişmeler döneminde, Anadolu'nun çoğu bölümüne (Tek Gözlü) Antigonos'un egemen olmasından sonra, ona da boyun eğmedi; tersine, (Makedonia anavatanmdaki yöneticiler adına Antigonos'la savaşan) komutan Eumenes'le birlik olup, Antigonos'a karşı savaşını yürüttü. Ancak, İ.Ö. 302'de, Antigonos'un eline düştü ve öldürüldü. Tarihin "Pontos Krallığı" diye andığı devletin kurucusu sayılan bu kişinin yerine, oğlu II. Mithridates geçti.25
II. Mithridates, krallık ülkesinin bazı bölümlerini (İskender'in komutanları, şimdi her biri İskender ülkesinin bir bölümünü elinde tutan) Lysimakhos ile Seleukos'a kaptırdıysa da, bağımsızlığını yitirmedi. Lysimakhos'la Seleukos'un ölümü üzerine Kral sanını takındı ve İ.Ö. 266 yılında ölümüne kadar, krallığının başında kaldı. Yerine geçen Ariobarzanes, Pontos Devleti'nin en silik krallarmdandır; döneminin tarihçesi üzerine bilgi kaynaklarımızda aktarmaya değer açıklama yoktur.25
Amasya'da Yeşilırmak Kıyısında Pontos
Kralları'na ait Kaya Mezarları
Kaynak : Prof. Dr. Bilge UMAR - Karadeniz Kappadokia'sı (Pontos)
Kaynak : Prof. Dr. Bilge UMAR - Karadeniz Kappadokia'sı (Pontos)
Bundan sonra, İ.Ö. 255'de kral olan III. Mithridates, talancı Galat sürüleriyle savaştı. Seleukos'lar devleti kralı II. Seleukos'la dostluk kurdu ve onu, kardeşi Antiokhos Hierax'a karşı giriştiği savaşta destekledi; onun kardeşi Laodike ile evlendi. İ.Ö. 220 yılında Sinop'a saldırdı, ama kenti alamadı.25
III. Mithridates'in ardılı I. Pharnakes, Sinop'u ele geçirdi (İ.Ö. 185) ve Amaseia/Amasya yerine başkent edindi. Pontos Krallığı'nın Kırım Yarımadası'nı ele geçirme ve orada Bosphoros Krallığı adıyla bir yavru devlet kurma çabası onun döneminde başlar.
Sonraki kral IV. Mithridates, III. Mithridates'in küçük oğluydu. Krallığının başlangıç yılı bilinmiyor. Daha kardeşi I. Pharnakes döneminde krallığa ortak edilmiş olduğu, Pharnakes ölünce onun oğlu adına krallık ettiği sanılıyor. Bithynia kralı II. Prousias'a karşı Bergama Kralı II. Attalos'la birlik olmuştu.
Daha sonra başa geçen V. Mithridates, I. Pharnakes'in oğludur. Önceleri Roma Cumhuriyeti'nin dostuydu. Gerek III. Kartaca Savaşı'nda gerek Bergamalı Aristonikos'a karşı Anadolu'da yürütülen savaşta, Roma'lılara yardım etmişti. Ancak, Galatia'nın kime verileceği konusunda Bithynia Krallığı'yla çekişmeye girdi ve bu gelişmeler yüzünden Roma ile de arası bozuldu. Galatia'dan (yaklaşık, bugünkü Ankara ili) başka, Kappadokia ve Paphlagonia üzerinde etkinlik kurmaya çalıştı; bu çabasında geniş ölçüde başarılı oldu. İ.Ö. 121'de, başkenti Sinop'ta bir şölen sırasında kendi dalkavukları tarafından öldürüldü.25
The coin representing the
temple of Anaitis at Zela under the reign of Caracalla 206-7 A.D.
(Price and Trell, 1977:102) (Ortada)
(Price and Trell, 1977:102) (Ortada)
Kral Zielas47
Babasının öldüğünü öğrenen Zielas, bir grup
taraftarının başına geçerek yönetim hakkını geri almak için geldi. Bu sırada
babası ile yaptıkları antlaşmayı hatırlayan ve aynı zamanda savaş için bu
fırsattan memnun olan Gallerden beklenmeyen bir destek buldu. Daha Bitinya
sınırına ulaşmasından önce oldukça kalabalık bir ordu toplamıştı; fakat Ereğli
(Heraclee) ile Tium kraliçenin tarafını tutmuşlardı.47
Bununla beraber Zielas, Galler'i bunların
üzerine kışkırtarak intikamını aldı; Galler, Ereğli arazisini tahrip ettiler.
Bizanslı Etienne'in aktardığına göre, Pont
memleketlerindeki Zile (Zela) şehri Zielas'ın kendi adını vermesiyle bu adı
almıştı; bu adı sürgün zamanında çekilmiş
olduğu yerlere verdiğini kabul etmek gerekse bile, bazı yazarlar bu şehri
ayırmaksızın Pont sahasına, Armeniya içine ya da Kapadokya sahasına ait
gösterirler. Çünkü bu sahaların sınırı o kadar değişiyordu ki
Zile şehri
de bazen birinin bazen de diğerinin sınırı içine giriyordu. Zielas ile
kaynanasının torunları, memleketi böldüler ve
Ereğli Cumhuriyeti'nin yardımıyla bir barış da yapıldı.
Zielas memleketin doğu kısmına yerleşti. Çok bilinmeyen birinci ve ikinci
Bitinya bölünmesinin o zamanlar ortaya çıkmış olması muhtemeldir. Nicomede'in
diğer oğlu Prusias ise memleketin iç kısmında yönetimi elinde bulunduruyordu.
Fakat, sürekli iç savaş ve karışıklıklarla meşgul olan bu oğul babasının
girişiminde devam edemedi. Şehirleri kurma ve imar etme çalışmaları hep askıda
kaldı.47
I.
Prusias
Zielas'm ölümünden sonra genellikle birinci
kral gözüyle bakılan oğlu Prusias, amcası Prusias*in yönetmekte olduğu
eyaletleri kendi krallığıyla birlikte sürebildi. Bu olay Bitinya ve Bergama
(Pergame) kralları arasında ilk savaşın meydana gelmesine sebep oldu. İki
taraftan her biri, Yunan prensleri ve zafer ganimeti almak üzere topraklarını
biraz genişletme ümidini besleyen küçük cumhuriyetlerden kolayca müttefikler
buluyorlardı. Attale'ın Bizans Cumhuriyeti ile ittifakına karşılık daha iyi
dayanmak İçin Prusias da Makedonya Kralı Filip (Philippe) ile
birleşti.47
Bu prens Asya'da savaş için daha önce birkaç
fırsat ele geçirmiş idi. Bu bölge krallarının anlaşmazlıklarına bir an önce
karışmak için yeni sebepler elde ediyordu. En zayıf bir bahaneyle kıyı
şehirlerine saldırırken müttefiklerinin uzak yerlerdeki olaylarla meşgul
oldukları zamanları seçiyordu. Bir Argonaute'un kendi adını vererek kurduğuna
kanaatlerinden dolayı köken ve tarihi en eski dönemlere giden ve Marmara denizi
(Propopontide)'nin en önemli yerlerinden biri olan Gemlik (Cius) şehrine,
Aetolienlerle anlaşma yaptığı için, kızarak saldıran Filip orayı ele geçirerek
bir yığın hâlinde tahrip ettikten sonra sakinlerini de
sattırmıştır47
Tarihte Pontus
Doğu Karadeniz Bölgesi, İ.Ö. 400 yıllarında
Pers İmparatorluğu'na bağlı bir satraplıktı. Daha sonra Kapadokya'da bir devlet
kuran Datomes'in yönetimine girdi. Büyük İskender döneminde bu bölge işgal
edilemedi. İ.Ö. 300 yıllarında bölgede Pers kökenli Pontus Devleti kuruldu.
Başkenti Amasya olan bu devlet, Perslere özgü bir toplumsal yapıya sahipti.
Kıyıdaki Yunan kolonileri bu devlete bağlandı. Bölge tarım ve maden
zenginlikleriyle ünlenmişti. Sonunda Pontus Devleti Roma İmparatorluğu ile karşı
karşıya geldi. Savaşlar sonunda Büyük Roma Devleti'nin egemenliğine
girdi.14
Roma İmparatorluğu'nun dağılmasıyla ortaya
çıkan Doğu Roma, yani Bizans İmparatorluğu zamanında, 1024'te IV. Haçlı
Seferi'yle İstanbul'a gelen Lâtinlerin Bizans İmparatorluğu'nu ele geçirmeleri
üzerine İmparator Komnenos'un İstanbul'dan kaçan torunları Aleksios ve David
Trabzon'a geldiler. Gürcü Kraliçesi Tamara'nın da desteğiyle Trabzon'da bir
devlet kurdular. Aleksios Kommenos (1204 - 1222) ilk imparator ilân edildi.
Türkler’in 1071'den itibaren Anadolu'ya egemen olmaları sonucu bu devlet
Selçuklular ve İlhanlılar'la barışçıl ilişkiler yürütmeye gayret gösterdi.
1398'de Yıldırım Beyazıt'ın Samsun ve Canik'i alması üzerine Trabzon Devleti,
Osmanlı İmparatorluğu'na yıllık vergi ödemek zorunda kaldı. Osmanlılar bir süre
sonra, 1461'de tüm bölgeyi aldılar ve Trabzon Devleti ya da İmparatorluğu'na son
verdiler. Böylece, bu bölge Selçuklular ve Osmanlılar'ın ilk dönemindeki
etkileri bir yana bırakılırsa, 1461 yılından bugüne 545 yıldır Türklerin
egemenliğinde bulunmaktadır.14
Grekler (Yunanlılar) Samsun yöresine geldiklerinde, Kızılırmak’ın batısındaki bölgede Paphlagonlar dedikleri halk yaşamakta, Themiskyra’dan (Terme) doğuya doğru ise Amazonlar; Khalybler, Tibarenoslar ve Mossynoikoslar adı verilen halk toplulukları bulunmaktadır.15
Amisos (BC 85 - 65)
AE 21
Bust of Amazon right, wearing wolfs scalp.
Bust of Amazon right, wearing wolfs scalp.
Antik kaynakların belirttiğine göre bugünkü Samsun'un kuzey batısında Kara Samsun denilen yerde, Enete adı verilen küçük bir site bulunmaktaydı. Bu yerleşme M.Ö. VI. Yy. başında Miletoslular tarafından zapt edilerek kolonize edilir ve yeniden inşaası yapılarak Amisos adı verilir. Bu çağlarda şehir pek çok defalar el değiştirmiştir. M.Ö. V. Yy.'da Atinalılar; M.Ö. IV. Yy.'da önce Persler daha sonra da Makedonyalılar (Büyük İskender) egemen olmuştur. M.Ö. 331'de Büyük İskender Amisos'u bağımsız şehir olarak ilân etmiştir.15
Amisos M.Ö. III. Yy.'ın ortalarında merkezi Amasya'da olan Pontus Devleti'nin sınırları içersine girmiştir. Amisos Pontus Kralı Mithrydates VI. zamanlarında (M.Ö. 120 - M.Ö. 63) en parlak dönemini yaşamıştır. Pontus krallığı ile Roma İmparatorluğu arasında uzun süren savaşlar esnasında şehir Pontuslularla Romalılar arasında el değiştirmiştir. Ancak M.Ö. 47'de Sezar'ın Zile yakınlarında Pontus ordularıyla yaptığı savaş sonunda Amisos kesin olarak Roma egemenliğine girmiştir. Bu savaş sonucu kısa sürede kazandığı zaferi yüceltmek için Sezar "Geldim, gördüm, yendim." (Veni, vidi, vici.) şeklinde o meşhur sözlerini söylemiştir.
Caesar “Amisos”a bağımsızlığını vermiştir. 395'de Roma İmparatorluğu’nun Batı ve Doğu olmak üzere ikiye ayrılması ile Amisos şehri Doğu Roma (Bizans) toprakları içinde kalmıştır.15
M.Ö. 323 – M.Ö. 66 yıllarını Büyük
İskender’in ölümünün ardından siyasî açıdan boşluğa düşen Anadolu kentlerinde
yerel yönetimlerin güçlenmesi; bir Pers satrabı olan Mithrydates Ktistles’in
Orta Karadeniz’de yeni bir devletin çekirdeğini oluşturması; Pontus Devleti’nin
kıyılardaki Yunan kentlerini kendine katıp güçlenmesiyle gittikçe büyümesi ve
devlet geleneğinin Pers kültüründen Yunan kültürüne doğru kayması; M.Ö. 133
yılında Bergama Krallığı’nın topraklarını ele geçiren Roma İmparatorluğu’nun tüm
Anadolu’ya hâkim olma mücadelesi ve Pontus Devleti ile ardı ardına yapılan
savaşlarda Trabzon dahil tüm Anadolu’yu işgali olarak
özetlenebilir.16
Lucullus, Mithridates'i izleyerek,
Talaura'ya
(Amasya ile Tokat arasında bugünkü ilçe merkezi Turhal) geldi. Orada,
Mithridates'in 4 gün önce kentten ayrıldığını, yandaşı ve damadı Ermeni Kralı
Tigranes/Dikran'ın ülkesine geçtiğini öğrendi. Yöredeki Mithridates ya da Tigran
bağımlısı halklara, kentlere birer birer boyun eğdirdi; Tigran'a, Mithridates'i
Romalılara teslim etmesi isteğiyle elçi olarak kayınbiraderi Appius Clodius'u
gönderdi, Samsun önlerine döndü (İ.Ö. 71).25
Amaseia
Severus Alexander
M.S. 64 yılı ise Pontus Devleti ile Roma İmparatorluğu arasındaki savaşta tarafsız kalan Trabzon’a savaştan zaferle çıkan Roma İmparatorlu rarafından Civitas Libera (Serbest Kent) statüsü tanınması ve kentin, imparatorluğun Pontus Polemoniacus vilâyetine katılması olayıyla hatırlanır.16
Caesar, İskenderiye'de kendisiyle savaşa tutuşanları yendikten sonra, Anadolu'daki gelişmeleri duyunca, denizden yola çıktı (İ.Ö. 47 yılı Haziran ayının başında). Roma Cumhuriyeti Suriye'nin başkenti Antiokheia/Antakya'ya gelip bazı yöresel sorunlarla ilgilendi, yeni düzenlemeler yaptı; yine aynı gemilerle, Kilikia kıyılarına vardı. Tarsus'ta bazı yerel sorunlarla uğraştı, asker topladı, Pharnakes üzerine sefer yürüyüşüne çıktı. Kappadokia'yı geçerken, Mazaka'da (sonra Kaisareia, şimdi Kayseri) 2 gün kaldı.25
Yolunu biraz uzatmayı göze alarak, yerinden ve kalıntılarından ileride ayrıntılı olarak söz edeceğimiz, Pontos Komana'smdaki Ma (Ana Tanrıça) tapınağına da uğradı (temel bilgi kaynağımız olan ve Caesar'ın yaşamından bir kesiti anlatan, "İskenderiye Savaşı" adlı metinde yanlışlıkla Kappadokia Komana'smdan söz ediliyor; oysa Kappadokia Komana'sı, Adana ili Tufanbeyli ilçesinde Şar köyü yerinde bulunduğundan, hem Caesar'ın yoluna göre ilgisiz yerdedir hem de Tarsus'tan Kayseri'ye varışın sonrasında oraya uğramak ve sonra savaş yerine, Zile'ye gitmek, olacak iş değildir). Bu tapınağın yarı bağımsız kral durumundaki baş kam'lığına, pek soylu bir Bithynia'lıyı, Lykomedes'i atadı. Her ikisi Roma'ya içten bağlı kişiler olan Kappadokia Kralı Ariobarzanes'le kardeşi Ariarathes arasında ileride krallık çekişmesi çıkmasın diye, eski Pontos Krallığı ülkesi kapsamındaki, o dönemde Armenia Minör denen yöreyi (yaklaşık olarak Suşehri, Kemah, Divriği üçgeninin sınırladığı yöre) Ariarathes'e verdi; Ariarathes burada, Ariobarzanes'e bağımlı bir kral olarak, egemenlik sürecekti.25
Caesar, ilerleyişini sürdürürken, Galatia Kralı Deiotaros çıkageldi. Bu kişi, Caesar'ın Pompeius ile çekişmesinde, Roma Cumhuriyeti bağımlısı doğu ülkelerine Roma adına egemen bulunan Pompeius'u desteklemek zorunda kalmıştı. Tüm krallık simgelerini bırakıp halktan bir kişi gibi, üstelik yargıç önüne çıkan biri gibi (yâni, kendine acındıracak görünüşte; saçı sakalı bakımsız, giyimi düzensiz, kir pas içinde) gelen Deiotaros, bağışlanması için yakardı. Caesar ona kızgındı; kendisinin Consul iken Deiotaros'a ettiği iyiliği anımsattı. Gerçekten, Pompeius'un doğu ülkelerinde yaptığı düzenlemeleri, o arada Deiotaros'a krallık yetkilerinin tanınmasını onaylayan Roma Cumhuriyeti buyrultusunu İ.Ö. 59 yılında Caesar çıkartmıştı. Sonunda, Deiotaros'u bağışladı. Deiotaros, Roma ordusu örneğine göre kurup eğittiği ordusuyla Caesar'ın seferine katıldı.25
Caesar yaklaştığında, Pharnakes ona elçiler ve altın bir taç yolladı; "Beni düşman bilmesin, her buyruğuna uyacağım; üstelik unutmasın ki Deiotaros, Pompeius'u desteklediği halde ben öyle yapmadım, Pompeius'a yardımcı birlik göndermedim" diye haber iletti. Oysa, iyi niyetli değildi. Caesar ondan istediklerini bildirdiği halde, istenenlerin yapılmasını çeşitli özürlerle savsaklamaya başladı. Çünkü Caesar'ın Roma'ya gecikmeden dönmek zorunda bulunduğunu düşünüyor ve onun buralarda uzun sürebilecek bir savaşla oyalanmayı göze alamayacağına inanıyordu. Ancak, Caesar onun düşüncelerini sezdi ve birden saldırıya geçti. O çağdaki Zela (şimdi, Tokat İli güneybatısındaki ilçe merkezi Zile) ele geçirilmesi zor, iyice berkitilmiş bir kentti. Kent, ovaya doğru uzanan bir dağ çıkıntısının ucundaydı ve kenti çevreleyen surlar, hemen altlarındaki dik yamacın yüksekliği de göz önüne alınınca, tırmanılacak, aşılacak gibi değildi. Kent çevresinde birçok tepe ve bunlar arasında vâdiler bulunuyordu. O tepelerin en yükseği, orada Büyük Mithridates İ.Ö. 72 yılında Roma'lı komutan Triarius'u yenmiş olduğu için, ünlüydü. Pharnakes, Zile'nin 5 km kadar kuzeybatı ilerisindeki bu tepede, babasının eski konaklama yerinde tüm ordusunu konaklattı, çevreyi berkitti.25
1906
Yılında Zile Kalesi ve Çan (Gözetleme) Kulesi
Zela - (Cumont, 1906:189)
Zela - (Cumont, 1906:189)
Caesar, düşmanından 8 - 10 km ileride konaklamıştı. İ.Ö. 47 yılının 31 Temmuz gününü 1 Ağustos'a bağlayan gece, sabaha doğru, tüm ağırlıklarını orada bırakıp yalnız hafif donanımla yola çıkarak, düşmana sezdirmeden, Pharnakes'in konaklama yerine çok yakın, oradan bir vâdi ile ayrılan arazi parçasını, tam Mithridates ile Triarius'un savaştığı vâdinin karşı yamacını ele geçirdi, oraya yerleşip çevresini berkitmeye başladı. Gün doğunca, Pharnakes olan biteni anladı ve Caesar'm hazırlıkları bitmeden pek güçlü bir saldırıya geçti; Pontos ordusu, sel gibi, yamaç aşağıya indi, vâdinin oldukça ılımlı karşı yamacına tırmanmaya başladı ve orada savaş arabalarıyla Caesar ordusuna önce hayli zarar verdi. Ancak, ok ve mızrak yağmuru, bu arabaları kaçışa zorladı; askerlerin göğüs göğüse giriştiği kızgın çatışma da Roma ordusunun yengisiyle sonuçlandı. Pharnakes, yalnız birkaç adamıyla, kaçabildi.25
Bu sonuç, nice yengiler kazanmış Caesar'ı olağanüstü sevindirdi. Çünkü, savaşın bu kadar kısa sürede bitirileceğini beklemiyordu. Olan biteni, Roma'daki arkadaşı Amantius'a, kısaca "Geldim, gördüm, yendim" diyen ünlü yazısıyla bildirmiştir. Yazının bu kadar kısa yazılması, Pontos kralına karşı Lucullus ile Pompeius'un Doğu Anadolu'da aylarca, yıllarca savaşmalarına karşılık, kendisinin pek kısa sürede kesin sonuç almış bulunduğunu vurgulamak içindi. Savaşın ertesi günü Caesar, yanındaki, Mısır'dan birlikte getirdiği 6. Legio askerlerini ödüller almak üzere Roma'ya; Dciotaros'un askerlerini kendi yurtlarına, Galatia'ya yolladı. Pontos Kappadokia'sı yöresinde Caelius Vinicianus komutasında 2 legio bıraktı. Kendisi, hafif silâhlı atlılarla Galatia, Bithynia üzerinden Asia iline (Batı Anadolu'ya) geldi. İskenderiye'de, kendisine ve desteklediği Kleopatra'ya karşı savaşanlarca kuşatıldığı sırada yardımına koşan, Bergama yöresine yerleşmiş İran kökenli bir soylu kişiyi, Mithridates'i, Pharnakes yerine Kırım Yarımadası'ndaki Bosphoros/Bosporos Devleti'nin krallığına atadı, bazı yerel sorunlarla ilgilendi, sonra zaman yitirmeden Roma'ya döndü.25
Kaynak : Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi - Cilt 2
PONTUS KRALLIĞI
Ünye ve çevresi yaklaşık
200 yıl kadar Pontos Krallığı'nın egemenliği altında kalmıştır. Bu dönemi Pontos
Krallığı tarihinin ışığı altında inceleyeceğiz. Ama önce Pontos Krallığı'nın
kökeni ve kuruluşu hakkında bilgi vermek istiyoruz. Nuriye Karayaka'ya göre,
aristokrasiden gelmeyen krallarda, kendilerini büyük imparatorların soyundan
gösterme eğilimleri görülür. Bu eğilim, kendilerinden daha üstün olan, köklü bir
geçmişe ve kültüre sahip devletlere özentiden gelen bir kompleks olabileceği
gibi, bu kültürleri benimseyerek daha çok önemsemek, büyük kitlelerin
sempatisini kazanmak isteğinden de kaynaklanabilir.22
Pontos Kralları da geniş topraklar üzerinde
güçlü bir krallığa sahip olduklarında, köklü bir geçmiş arayışına girmişlerdir.
I. Pharnakes'dan itibaren Pontos Krallığı'nın Persler zamanından beri var olduğu
iddia edilmiş ve bu iddia Mithradates Eupator zamanında sarayın resmî
propagandası olmuştur. Soylarını Perseus ve onun oğlu, Persler'in atası Perses'e
kadar gerilere götüren bu propaganda Pontos Kralları'nın sikkelerine de
yansımıştır.23
Zile ve Ünye (Sileh ve Üniya) -
1922Bartholomew, J. G. (John George), 1860-1920 ; John
Bartholomew and Son
http://www.davidrumsey.com/maps5401.html
http://www.davidrumsey.com/maps5401.html
Diodoros gibi antik kaynaklarda ilk Pontos
Kralı'nın "Ktistes" unvanıyla bilinen I. Mithradates olduğu ve bunun
Arrhina ve Kios Prensi I. Mithradates'in soyundan geldiği anlatılır. Kios/
Gemlik'te yaşayan Persli I. Mithradates Ktistes (İ.Ö. 302 - 266) Diadokhlar
arasındaki mücadeleden ve kargaşadan yararlanarak, Paphlagonia'ya gelerek
Kimita'yı alır (M.Ö. 302/301). M.Ö. lll. yy'in başında Olgassis (Ilgaz)
Dağları'nın eteklerinde Kimiata'da, Pers kökenli I. Mithradates tarafından
kurulan Pontos Krallığı halktan destek alarak topraklarını İris Havzası'na kadar
genişletir. Kısa zamanda Kızılırmak (Halys) ile Yeşilırmak
(İris)
arasındaki verimli bölgeyi işgal eder ve Amasia/Amasya, Zela/Zile, Gaziura/Turhal
ve çevresini hâkimiyet altına alarak Pontos Devleti'ni kurar. Batıda Amastris,
doğuda Thermedon, güneyde Amasia ve Zela şehirlerine kadar
büyüyen bu devlete Amisos'un ne zaman katıldığı bilinmiyor. Muhtemelen Sinope'yi
kuşatıp alamayan II. Mithridates (M.Ö. 255 - 220) zamanında Amisos alınmıştır.
I. Mithradates Ktistes'den sonra Pontos tahtına sırasıyla Ariobarzanes (İ.Ö. 266
- 256/50), II. Mithradates (İ.Ö. 250 - 220), III. Mithradates (İ.Ö. 220 - 185)
ve I. Pharnakes çıkmıştır.27
Comana Pontica coin representing goddess Ma (Enyo) (Amandry, 1999:pl.2)
Comana Pontica coin representing temple of Ma (SNGvA 126)
Comana Pontica coin representing temple of Ma (Amandry,1999:pl.2)
Antigonos İskender'in generalleri tarafından
kral naipliğine seçilir. Krallığını ilân eden Antigonos daha önce yanında yer
almış olan Pont Satrabı II. Ariantes'i düşmanları ile işbirliği yaptığı
şüphesiyle öldürtür. Bunun üzerine Antigonos'un sarayında bulunan II.
Arriantes'in oğlu yanına birkaç sadık adamını alarak saraydan kaçar ve Ilgaz
Dağları’na sığınır.17
Antigonos'un İpsos Savaşı’nda (M.Ö. 301)
yenilmesi ve ölümünden sonra, gizlendiği dağlardan inerek ortaya çıkan II.
Arrianthes'in oğlu Mithrydates I. Ktistes (Kurucu) Ilgaz Boğazı’ndaki küçük
Kimiata kasabasına yerleşerek etrafa akınlar yapıp, propagandacılar gönderir ve
taraftar toplar. Kızılırmak'ın doğusundaki topraklarla Yeşilırmak'ın zengin
ovalarını hükmü altına alarak M.Ö. 298 yılında Amasya'yı başkent yapar ve Pont
Krallığı’nı kurar. Perslerin canlı ve huzur dolu hâkimiyetinden sonra
İskender'in komutanlarının çekişmelerinde ezilen bölge halkının desteği ile Pont
Kapadokyası'nı ele geçiren Mithrydates I. Paphlagonia’ya doğru ilerleyip kısa
sürede topraklarını genişletir ve M.Ö. 281'de Pontos'u Selevkosların
hâkimiyetinden kurtarır.17
Mithrydates I.’nin M.Ö. 226 yılında ölümünden
sonra Pont Krallığı genişlemeye devam eder ve 4. kral olan I. Pharnakes (M.Ö.
185 - 169) Sinop'u ele geçirerek, kendisine başkent yapar. Karadeniz'deki diğer
Hellen kolonilerine karşı da harekete geçen Pharnakes, Giresun'daki Milet
kolonisi olan Kerasus'un yerine Farnakya şehrini kurarak Kerasus ve Kotyra (Ordu) halkını bu şehre yerleştirir. Trabzon bölgesindeki
Mossynoikler ve Tibarenler hâkimiyet altına alınır.17
Mithrydates V. Fuergetes'in (M.Ö. 169 - 120)
bir Yunan prensesi olan karısı Laodike'nin de karıştığı bir komplo sonucu M.Ö.
120'de Sinop'ta öldürülmesinden sonra tahtı 12 yaşında küçük bir çocuk olan oğlu
Mithrydates VI. Eupator'a (Büyük) kalır. Fakat devleti, ortaya atılan uydurma
bir vasiyetname ile kraliçe Laodike yönetmekteydi. Birkaç yıl sonra Kraliçe
Laodike tarafından öldürülmek istenen genç Mithrydates saraydan kaçarak
Pariyadres Dağları (Doğu Karadeniz Dağları) üzerindeki sık ormanlara sığınmış ve
bu bölgede yedi yıl vahşi hayvanlarla birlikte yaşamıştı.17
Zile Kalesi Mazgal Girişi ve
Zile Kalesi Yeraltı Tüneli Merdivenli Girişi
Kameraman : Mehmet SEZEN - Zile Turizm ve Tanıtma Derneği ve Zile Belediyesi Tanıtım CD'si
Kameraman : Mehmet SEZEN - Zile Turizm ve Tanıtma Derneği ve Zile Belediyesi Tanıtım CD'si
Kraliçe Laodike (M.Ö. 120 - 111) Sinop
sarayında eğlence ve sefahat dolu bir hayat sürerken hâmisi olan Romalılar Pont
Krallığı’nı kolayca Roma'ya iltihak edecek duruma getirmişlerdi. Kraliçe Laodike
de Mithrydatların tahtını ele geçirmekle kalmayıp onların izlerini de ortadan
kaldırmaya çalışıyordu. Krallık sikkelerine kendi resmini bastırıp, adını
yazdırtmış, Mithrydatların arması
olan Ay - Yıldız'ı kaldırtmıştı. Pont
Devleti’nin çöküntü içine girdiği ve Romalıların Anadolu'ya iyice yerleştiği
dönemde etrafına topladığı taraftarları ile M.Ö. 111 yılında Sinop'u ele
geçirerek, haksız olarak kral seçilmiş olan kardeşini tahtan uzaklaştıran
Mithrydates VI. annesini de hapse attırmıştır.17
Mithrydates VI. Eupator (Büyük) tahta
çıktığı zaman Pont Krallığı batıda Amasra'dan doğuda Tibarenlerin sınırına kadar
olan bölgede sıkışmıştı. Büyükbabası Pharnakes'in himayesi altındaki küçük
Ermenistan Prensliği müstakil bir devlet haline gelmiş, Giresun ve Trabzon
bölgesindeki kabileleri hükümleri altına almışlardı. Batıda Galatia ve
Paphlagonya krallık sınırlarından çıkmıştı.Babasının dağılan adamlarını
toplayarak orduyu yeniden teşkilâtlandıran Mithrydates VI. Kırım'ı ve Trabzon
bölgesini topraklarına katarak babasının ölümünden sonra Pontos Devleti
egemenliğinden çıkmış olan Paphlagonia ve Galatia'yı Bithynia Kralı ile paylaşma
yoluna gitmişti. Anadolu'dan ve özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nden topladığı
askerlerle bir ordu kuran Mithrydates'in 22 dil bildiği ve ordusunda bulunan
Anadolu'nun yerli halklarından olan askerlerine onların ana dilleri ile hitap
ettiği bilinmektedir.17
Ünye Kalesi ve Midrebolu
Egemenlik alanını Doğu'ya doğru genişleten
II. Mithradates Eupator, Trabzon'un da içinde bulunduğu sahil kesimini ve Kurban
- Kolkhis bölgesini kontrol altına alır. Ünye ise eğer önceden
alınmamış ise II. Mithradates zamanında alınmıştır. Zira burada sönmüş bir
volkan tepesi üzerine çok müstahkem bir kale yaptırmış, böylece hem bu bölgenin
hâkimiyetini sağlamış ve hem de Ünye - Niksar kervan yolunu denetim altına
almıştır.22
Ünye Kalesi denen kale ve yanıbaşındaki Kaya
Mezarı
Kaynak : Prof. Dr. Bilge UMAR - Karadeniz Kappadokia'sı (Pontos)
Kaynak : Prof. Dr. Bilge UMAR - Karadeniz Kappadokia'sı (Pontos)
II. Mithradates'den kalma Ünye'den başka, Amasya ve
civarında birçok kale kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır. Bunun yanında tam
olarak kimin tarafından kurulduğunu bilemesek de, bu civarın hâkimiyetini
pekiştirmek için Midrebolu şehri kurulmuştur. Mitre kelimesi Mithradates'in
kısaltılmış şekli, poli ise şehir demek olan polis kelimesinin kısaltılmış
halidir. Dolayısıyla isim "Mithradates'in şehri" anlamı çıkmaktadır. Her halde şehir II. Mithradates
veya ondan sonra gelen Mithradates'lerden biri tarafından kurulmuş olmalıdır.
Zira, o tarihlerde hükümdarlar adına kentler kurmak bir gelenek halini almıştır.
Devletin ilk başkenti Amasia iken 1. Pharnakes (İ.Ö. 185 - 169) zamanında,
Karadeniz kıyısında önemli bir ticaret merkezi olan Sinope'yi krallığının
topraklarına katmıştır (İ.Ö. 183). Sinope'nin alınmasıyla başkent Amasia'dan
buraya taşınır. Sınırlarını doğuya doğru genişleten I. Pharnakes, Batı'da
Amastris'den Doğu'da Zephyrium Burnu'na kadar uzanan Karadeniz kıyılarının ve
Pontos'un zengin maden yataklarının da sahibi
olmuştur.22
IV. Mithradates Philapator (İ.Ö. 169 - 150)
ve V. Mithradates Euergets (İ.Ö. 150 - 124) zamanında Roma ile dostane ilişkiler
kurulmuştur. V. Mithradates Euergets, Kartaca savaşları sırasında Roma'ya savaş
gemileri ve asker göndermiş ve bu yardımlarından dolayı kendisine Phrygia
armağan edilmiştir. Roma'da Phrygia'nın armağan edilmesine karşı çıkanlar vardı.
V. Mithradates Euergetes İ.Ö. 120 yılında Sinope'de bir grup saraylı tarafından
öldürülünce, Roma Senatosu Phrygia'yı Pontos Krallığı'ndan geri alınarak Asia
eyaletine bağlanmıştır. Bu hareket Roma - Pontos dostluğunun bozulmasına ve
sonraki genç kralın (VI. Mithradates Eupator) Roma'dan nefret etmesine neden
olmuştur. Bu nefret, ilerde emperyalist düşüncelerle birlikte Pontos - Roma
savaşlarının ya da tarih literatüründe geçtiği gibi Mithradates savaşlarını
doğuracaktır. VI. Mithradates (M.Ö. 120 - 63), Grek şehirleriyle sıkı ekonomik
ilişkilerini sürdürdü ama, yaşayış biçimi ve düşüncesi farklıydı. Karadeniz'deki
tüm şehirlerin lideri olmayı plânladı. Pers Krallığı'nın vârisi olarak tüm
halkların lideri olduğu düşüncesindeydi.29
Kılık Değiştiren Kral
Enerji, sebat, iktidar hırsı ve toprak açgözlülüğü ile dolu bir kral olan VI. Mithradates Eupator'un gençliği çok rivayetlere göre hareketli geçmiştir. Kralın amacı Küçük Asya'nın tümünü krallığının topraklarına katmak olan VI. Mithradates bunun için gerekli olan gücü ve malî kaynakları sağlamak amacıyla kuzeye, Kırım çevresine yöneldi. Kafkaslardan Danuba Dağı'na kadar Karadeniz'in kuzey kıyılarını ele geçirerek bu bölgeden sağlanan haraçlarla Ön Asya dünyasının en zengin kralı olmuştu. Güney Rusya ve Doğu Karadeniz kıyılarını fetheden Pontos Kralı buralarda gemi yapmak için tersane kurdu ve bu amaçla binlerce işçi yerleştirdi. Kırım tahıl, Kolkhis kereste ve Armenia Minor da maden depolarıydı. Mithradates ordusunu da İskitler (Skytler), Sarmatlar, Maeonlar, Thraklar ve Keltler'den oluşturdu.30 Daha sonra Roma hâkimiyetindeki Anadolu halkının durumunu izlemek amacıyla kılık değiştirerek Asia eyaletine ve Bithynia'ya bir araştırma gezisi yapmıştır (İ.Ö. 107).
Bu geziden dönünce Bithynia Kralı III. Nikomedes ile anlaşarak Paphlagonia'yı aralarında paylaşmışlardır. Roma Senatosu elçiler yollayarak Paphlagonia'nın boşaltılması doğrultusunda isteklerde bulunurken, Mithradates Eupator, Galli'de yaşayan Kelt boylarından Kimberler ile anlaşmalar yapmış, Roma'nın dikkatini o tarafa çekerek amacına ulaşmak için Galatia'yı işgal etmiştir. Kapadokia kralı ölünce III. anlaşmazlığa düşmüşler ve Mithradates Eupator oğullarından birini IX. Ariarathes Eusebos Philopator unvanı ile Kappadokia kralı yapmış (İ.Ö. 99) ve buranın sahibi olmuştur. İ.Ö. 94 yılında III. Nikomedes'in ölümüyle Bithynia'da taht kavgaları başlamış ve VI. Mithradates bundan da yararlanmak yoluna gitmiştir. Roma Senatosu, Küçük Asya'daki bu değişimlerin kendi isteği doğrultusunda düzeltilmesi amacıyla konsül M. Aguillius başkanlığında bir heyet göndermiştir. Zengin olma düşüncesindeki konsül, IV. Nikomedes'i Paphlayonia'nın Amastris'e kadar olan kıyılarını yağmalamaya teşvik eder. Mithradates bu saldırılar karşısında suskun kalamayınca Roma ile Pontos arasında Mithradates savaşları patlak verdi.23
Ünye Kalesi Surlarından Kaya Mezarının Görünümü
Fotoğraf : Ressam Üzeyir KOYUN
Fotoğraf : Ressam Üzeyir KOYUN
ZELA / ZİLE25
a. Adının kökeni ve anlamı :
Zela kenti, geçmişinin pek pek eskilere dayandığı İliada'da anılmasından belli olan İlkçağ Mysia kenti Zeleia'nın (Gönen'in 12 km kadar kuzey - kuzey batısında, Gönen - Biga yolu üzerindeki Sarıköy'ün yerinde ve orada bulunan orta yükseklikte tepenin yamaçlarında idi) adaşı olmalıdır. Adının kökeninin Anadolulu Luvi dili ardılı Kappadokia diline dayandığı hiç kuşku götüremez ise de, bu adm öz biçimini ve anlamını güvenle saptayamadım. Çok güçlü olasılıkla, Luvi dilinde ve ardılı dillerde "Geçit, Boğaz" anlamlarına gelen Ela / İla sözcüğünü içermekte idi.25
b. Özel tarihçe ve kalıntılar
:
Zela kenti, altın çağını,
İran (Pers) İmparatorluğu'nun egemenliği döneminde yaşadı. O dönemde,
İranlıların Su Tanrıçası Anaitis'in tapkı
merkezlerinden biri oldu. Kentteki Anaitis Tapınağı, Strabon
çağında, İ.S. 1. yüzyıl başında bile, büyük saygı görüyordu (Strabon, 12 III
37). Strabon'a bakılırsa, Pontos (Karadeniz Kappadokia'sı) yöresinin her
yanından insanlar, önemli konularda and içmek için buraya
geliyordu.25
ZELA Artemis Anaitis Tapınağı
Kaynak : Zela Definesi - Melih ARSLAN
Kaynak : Zela Definesi - Melih ARSLAN
Kappadokia'da Roma uydusu krallar egemen iken, bu tapınağın Baş Kam'ı, krala bağımlı bir yerel bey durumunda idi ve gerek tapınağın arazileri, malları gerek yüzlerce tapınak görevlisi doğrudan doğruya ona bağlıydı. Roma egemenliği döneminde ise, Roma bağımlısı yöresel kral II. Polemon ve ardılları, Baş Kam'ın etkinliğini azalttılar.25
Zela yöresi, Hellenistik Çağ sonunda, VI. Mithridates'in Roma Cumhuriyeti'ne karşı giriştiği savaşlar sırasında askerlik açısından önem kazanmıştı. Ancak, kentin büyük ün kazanması, Mithridates'in, Roma bağımlısı Kırım yöresi kralı iken bağımsızlığa ve babasının devletini canlandırmaya heveslenen oğlu Pharnakes'e karşı Iulius Caesar'ın, İskenderiye'den gelerek yürüttüğü savaşta burada Pontos ordusunu yenmesi ve bunu Roma'ya "Geldim, gördüm, yendim" mektubuyla bildirmesinden sonra olmuştur.25
Tarihsel Zela/Zile Akropolisi'nde bugün görülen kale, sürekli onarım ve yenilemeler yüzünden tümüyle Ortaçağ kalesi görünüşü almış ve bir hayli bölümü günümüze ulaşabilmiş bir kaledir. Yalnız, surların çevrelediği düzlük ortasında bulunan iç kaleye ana geçiş yeri olan anıtsal kapıyı çerçeveleyen taşlara dikkat edince, bunlardan en alttakilerin Hellenistik çağ ya da Roma egemenliği çağı kalıntısı dev rektangonal bloklar olduğu görülüyor.25
Sözü edilen kapının önündeki, dış surla çevrili genişçe avluda şimdi bir park düzenlemesi yapılmış; anıtsal kapıdan ileriye uzanır bırakılan, iki yanı ağaçlı gezi yolunun orta yerine, ama sıralanmış ağaçların çizgisi dışına gelmek ve yazıtlı yüzleri de ağaçlar nedeniyle pek okunamayacak, kesinlikle resimlenemiyecek (fotoğrafı alınamıyacak) durumda olmak üzere, Lâtince yazıtlı, Roma çağından kalma iki silindirik taş dikilmiştir. Bunların her biri yolun bir yanında, dışında ve ağaçlar arkasındadır.
Zile Kalesi İçerisindeki Betonarme Kaidelere
Dikili Karşılıklı İki Mesafe (Mil) Taşı
Fotoğraf : Bekir AKSOY - 06.09.2007
Fotoğraf : Bekir AKSOY - 06.09.2007
Avlunun sonuna, dış surlara kadar yürüyünce, orada da 7 - 8 tane aynı türden silindirik taşın yattığını, bunlardan biri üzerinde yine Lâtince yazıt bulunduğunu görürsünüz. Yalnız, ben oradaki incelememi 1985'de yapmıştım; belki şimdi değişik bir düzenleme gerçekleştirilmiştir.25
Zile'de Eski Akropolis
Düzlüğü'nde Kiminin Üzeri Lâtince Yazıtlı Sütunlar
Kaynak : Prof. Dr. Bilge UMAR - Karadeniz Kappadokia'sı (Pontos)
Kaynak : Prof. Dr. Bilge UMAR - Karadeniz Kappadokia'sı (Pontos)
Kale dışında, Türkleşme öncesi dönemden kalma, görmeğe değer tarihsel kalıntı yok gibidir. Kalenin taçlandırdığı Akropolis Tepesi'nin kuzey eteğinde, rastlantı sonucu, eski tiyatro cavea'sının oturma sıralarından taşlar bulunmuş ve böylece tiyatronun orada olduğu anlaşılabilmiştir. Kent içindeki eski yapılardan kiminde, örneğin Boyacı Hasan Ağa Câmii avlu duvarı dış yüzünde görülen Roma Çağı'ndan kalma sütun başlığı parçaları gibi, İlkçağ mimarlık yapıtı parçalarının sıradan yapı taşı olarak kullanıldığı görülüyor; ama böyleleri pek az sayıdadır.25
Amfitiyatro Kalıntıları ve Zile Kalesi ile
Davunlu Dede Kabri'ndeki Sütun Başlığı
Sağdaki Fotoğraf Alaca Mescit Zir Mah. : Bekir AKSOY - 06.10.2007
Sağdaki Fotoğraf Alaca Mescit Zir Mah. : Bekir AKSOY - 06.10.2007
Zile'de, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalma câmi, hamam, türbe gibi birkaç yapı vardır. Zile ilçesinde, Boztepe bucağına bağlı Maşat (şimdi Yalınyazı) köyünde bulunan Maşat Höyük'te yapılan kazılar sonucunda orada, geçmişi Bakır-taş Çağı'na (Kalkolitik Çağ'a) uzanan bir yerleşim saptandı ve çok önemli buluntular (o arada, çivi yazılı levhacıklar, hiyeroglif yazılı mühür-baskılar) elde edildi. Söz konusu yerleşimin, Hitit'ler çağında, Tapigga adıyla anıldığı belirlendi. 25
Eski Akropolis Düzlüğü'ndeki
Ortaçağ Kalesi'nin İç Kale Kapısı.İç Yandan Bakış (Solda). Zile Kalesi 1961 (Sağda) - Ortada Maşathöyük
Çivi Yazılı Tableti.
(Solda) Kaynak : Prof. Dr. Bilge UMAR - Karadeniz Kappadokia'sı (Pontos) - (Sağda) Fotoğraf : Fikret TARHAN
(Solda) Kaynak : Prof. Dr. Bilge UMAR - Karadeniz Kappadokia'sı (Pontos) - (Sağda) Fotoğraf : Fikret TARHAN
Polemonyak Pontu (Pont Polemoniaque) Sahasının
Şehirleri
Tokat - Gümenek - Komana (Comana)47
Tokat - Gümenek - Komana (Comana)47
Şimdiki Tokat şehrinin eski Comana Pontica'nın yerinde olduğunu söyleyen coğrafyacılar, bizce hata etmiş olmazlar; çünkü mesafe çizelgelerine dayanarak belirlenen bu yer, Tokat'ın yaklaşık olarak altı kilometre doğusundaki Gümenek Köyü'ndedir. Hattâ burada, Komana eski şehrinin eserlerine rastlanır. Bu şehir, bugün Tokat Suyu ya da genel yatağı olarak Yeşilırmak adındaki nehrin içindedir. Bu suyun eski tarihi adı Iris'tir47
Suyun kenarında mimarî eserlerin saçakları, eski kenar süsleme parçaları, evlerin duvarları içinde mermer taşlarla harabelerin üzerinde yükselen harçla yapılmış tuğladan önemli binalar ve kemerler görülür. Bu eserler, daha yeni tarihî binalardır. Tepenin eteğindeki Roma eseri köprünün bozuk yerleri onarılmış hâli, bütün bu ünlü Komana tarihî şehrinin başlıca kalıntılarını gösterir. Strabon tarafından gösterilen yer, bolluk ve bereketiyle ünlü İris Nehri'yle sulanan yerlerdir.47
Gümenek'in bir buçuk kilometre batısında, bitişikteki dağdan çifte mezar yapılmak için ayrılmış görünen yaklaşık iki metre büyüklüğünde kocaman bir mermer blok bulunmaktadır. Cephesi bir tapınağı kabaca resmetmektedir. Tavernier ondan kısaca, Hamilton ise ayrıntılı bir biçimde söz etmişti; sadece bir resim onun hangi döneme ait olduğunu bildirebilirdi. Ülkenin Hristiyanları onu Aziz Chrysostome'a barınak görevi yaptığınnı söylüyorlar. Komşu tepeler bütün merkezî silsile gibi kireç taşındandır. Yeşilırmak (İris) suyundan ve sonra bir boğazdan geçilerek, Tokat şehrinin bulunduğu vâdiye gelinir.47
Pococke, ilk defa Tokat şehrini gördüğü zaman "bundan daha ilginç bir yer görmedim" demiştir. Buna sebep, bütün evlerin damlarının kiremitle örtülmüş olması ve önlerinde terasları bulunması sebebiyle genel yapısının bir Avrupa şehri manzarası göstermesidir. Tepelerinde eski kaleler bulunan iki yüksek dağ, buranın manzarasına bir ilginçlik verir. Taşların üzerine kurulmuş olan şehir, çiğ kerpiçtendir. Sokakları dar ve kirlidir; dikkati çeken binaları, minareli birkaç câmiden ibarettir. İki tepeyi işgal eden iki kale, Orta Çağ'a ait ve tamamen terk edilmiştir. Tokat kasabasının kuruluş tarihi, Orta Çağ'dan ileriye gitmez; Ermeniler buraya Jevtogia ya da Eudoxia adını verirlerdi.47
Hıristiyanlar, tabiatlarına ters ve çirkin gelen bir dinden dolayı ünlü Comana şehrini terk etmişlerdi; putperestlik dinlerinin Hıristiyanlara en kötü görüneni, törenleri açısından Venüs Dini'ydi. Hıristiyanlann, bundan dolayı bu lânetli şehri terk ederek putperestliğin girmediği bâkir bir yere gitmeleri, şaşılacak bir durum değildir. Önceden dediğimiz gibi Tokat kasabası, Komana'ya yakın bir mesafededir. Eski şehrin taşlarının yeni kasabanın kurulmasında kullanılmış olması muhtemeldir. Bizans İmparatorluğu'nun ilk dönemlerinde, şehrin eski adını koruduğu, Komana'nın bir ruhanî liderlik merkezi olarak söz edilmesinden anlaşıyor.47
Tokat şehri, Keban maden bakırlarının büyük bir ambarıdır. Bu maden, tasfiye edilmek için ham olarak Tokat kasabasına getirilir. Kasabanın halkı bu bakırdan kazan, mangal ve mutfak ile kervanlara yarayacak kaplar yaparlar; bu eşya İstanbul'a kadar ihraç edilir. Yeşilırmak nehri üzerinde beş gözlü bir köprüsü vardır, fakat nehir kış mevsimindeki yağmurlar hariç hemen hemen sürekli olarak geçilebilir olduğundan, köprüyü az kullanırlar. Arazisi çok verimlidir. Kayısı, şeftali ve özellikle armut ağaçlarıyla dolu bahçeleri, şehri pek hoş bir manzara ile çevreler. Budama üzümleri bereketli olur; ama şarap yapımı istenilen düzeyden hayli uzaktır. Eski Komana'nın zevk düşkünü halkının damaklarını tatmin ettiği şüphe götürür.47
Pontos-Roma (Mithradates)
Savaşları
Ordusunu kuzey Karadeniz kavimleri ile güçlendiren ve buralardan sağladığı haraçlarla kasalarını dolduran Mithradates, iç savaşlarla uğraşan Roma'ya karşı daha avantajlı idi. Bu güçle Roma'nın Asia eyaletine girdi. MÖ. 88'de Ephesos'a kadar ilerledi, binlerce Roma vatandaşını öldürdü. Bunun üzerine harekete geçen Roma ordusu ile I. Mithridates savaşı (MÖ. 88 - 85) başladı. Savaş çeşitli cephelerde devam ederken Mithradates komutanı Arkhelaus'u barış görüşmeleri için Sulla'ya gönderir. Daha sonra Sulla ile kendisi Dardanos'da buluşarak bir barış anlaşması imzalamıştır. Yapılan bu anlaşmaya göre, Mithradates işgal ettiği yerleri boşaltacak, Sulla'nın İtalya'ya dönebilmesi için donanmasının bîr kısmını ona verecek, 3000 talent savaş tazminatı ödeyecekti. İ.Ö. 83 yılında Asia Vâlisi Marune, Pontos bölgesinin önemli dinsel ve ticarî merkezi Komana Pontika'yı ve tapınağını yağmalar ve Mithradates'in bir çok süvarisini öldürür. Kral bu sıralarda Kolkhis ve Kırım'da ayaklanan halklarla uğraşmaktaydı. Elçilerin Murena'ya bunun Dardanos anlaşması koşullarına aykırı olduğunu söylemesi üzerine Murena böyle bir anlaşmanın var olmadığını ileri sürer. Çünkü, bu anlaşma Sulla'nın akılcı davranması sonucu yazılı olarak saptanmamış ve Roma tarafından onaylanmamıştır. Bu anlaşma Pontos'u geçici olarak durdurmak ve Roma'nın güç kazanmasını sağlamak amacıyla öylesine yapılmıştı. İ.Ö. 82 yılında, Mithradates harekete geçmiş ve Roma kuvvetlerini geri püskürtmüştür. Bu olaylar Mithradates savaşlarının ikinci safhasını oluşturmaktadır.30
KOMANA / GÖMENEK
a. Adının
kökeni ve anlamı25
Komana adı, İ.Ö. 2. bin yılın Anadolulu Luvi
dilindeki Kuwa-Ma-wana, "Kutsal-Ana-sal" yâni "Kutsal Ana Tanrıça'ya ait olan,
Kutsal Ana Tanrıça Ülkesi" adının İlkçağ geç dönemlerinde aldığı biçimdir. Aynı
ad Anadolu'da birçok yerde Kamana (şimdi, Kaman) olmuştur.
Komana Pontika kalıntıları alanı. Kroki
çizimi.
Kaynak : Prof. Dr. Bilge UMAR - Karadeniz Kappadokia'sı (Pontos)
Kaynak : Prof. Dr. Bilge UMAR - Karadeniz Kappadokia'sı (Pontos)
b. Özel tarihçe ve kalıntılar
İlkçağın iki ünlü Komana kenti vardı ve
bunların her ikisinde, geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan yâni Hitit'ler çağma
dayanan birer Ana Tanrıça tapınağı bulunmaktaydı. Komana'lardan birincisi,
İlkçağ geç döneminde, Kappadokya
Komana'sı diye anılıyordu; bunun önemli ve
etkileyici kalıntıları, Adana ili Tufanbeyli ilçesi Şar Köyü ile iç içedir.
İkincisi, şimdi sözünü ettiğimiz, Pontos
Komana'sı olarak
tanınmıştı.25
Bu kentçik, Tokat'ın 9 km kadar
kuzeydoğusunda, Almus yolu kavşağındaki Gömenek/Gümenek (şimdi ; Kılıçlı)
Köyü'nün yerinde idi. Zaten Gömenek/Gümenek adı da
hiç kuşkusuz, Komana'dan gelir; bu ad'a, yöreye Ermeniler yerleştiğinde Ermeni
ağzında kendi dillerinin (köy o dönemde pek küçük olduğu için) -cık anlamındaki
-ag takısının eklenmesiyle oluşan Komanag'dan bozmadır.25
Pontos'daki Komana kentçiğinin kalıntıları, Gömenek/Kılıçlı Köyü Aşağı Mahallesi batı bitişiğindeki höyükte gizlidir. Asıl köy, ana yol üzerinde kuzey yanda bulunan Aşağı Mahalle'den 2 km kadar içeride, ılımlı yamacın yukarısındadır. Aşağı Mahalle ise Tokat - Niksar arasındaki ana yolun Yeşilırmak Köprüsü'nü geçip hemen sağa, kuzeydoğuya dönüş yaptığı yerde, köprünün kuzeydoğu yanıbaşmdaki DSİ sulama düzenlemesi barajının ve onu çevreleyen parkın karşısındadır. Ana yolun köprüyü aşıp yukarıda söylenen dönüşü yapmasından hemen sonra, Aşağı Mahalle evlerini görmeden, eteğinden geçeceğiniz küçük tepe, Komana Höyüğü'dür. Höyüğün güneydoğu yanı, park kapısı karşısına düşer. Höyük tepesi üzerinde, yüzeyde, Bizans çağının tuğla, kiremit parçaları ve yapı izleri, kaçak kazı yapanların açtığı çukurlar; höyüğün batı ve güneybatı yanında ise toplama moloz taşla, zevksiz işçilikle yapılmış geç Bizans çağı surlarının pek yıkık dökük birkaç parçası görülür. Köyün Aşağı Mahallesi içinde dahi, anmaya değer taşıma mimarlık yapıtı parçasına rastlanmaz.25
Komana Pontika. Kaya Mezarı'na, hemen önünden
bakış.
Kaynak : Prof. Dr. Bilge UMAR - Karadeniz Kappadokia'sı (Pontos)
Kaynak : Prof. Dr. Bilge UMAR - Karadeniz Kappadokia'sı (Pontos)
Höyüğün 1 km kadar güneybatı ilerisinde, alçak bir sırtın ılımlı yamacı eteğinde, sulama kanalına yakın, tek başına duran bir kayaya iki mezar oyulmuştur. Dikkatli bir göz, bu kaya mezarlarından birini, kayanın ön yüzüne oyulmuş bir kapı görünüşüyle, höyük üzerinden seçebilir. Böylece hayli uzaktan görülebilen, kayanın güney yüzüne oyulmuş olan; Paphlagonia ve Phryg yapıtlarına benzer, üstü üçgen alınlıklı, görkemli bir mezardır. Kayaya oyulmuş ikinci mezar çok daha sadedir, üçgen alınlığı yoktur, kayanın kuzeydoğu yanındadır. Mezarlarda kabartma, süsleme, yazıt yoktur.25
Eteğine bu mezarların oyulmuş bulunduğu kayanın yer aldığı alçak sırtın biraz daha yukarısında, ana yapısı sağlam ama dış görünüşü zamanın öfkesine uğramış, üstelik içindeki mezar belirsizleşmiş, yâni tabanı dümdüz edilmiş bir türbe vardır. Bunun içinde, üzeri Arap harfleriyle yazıtlı bir mezar taşı parçası; bir de, Hellen dilinde çok düzgün yazıtlı bir dikdörtgen levha - taşın sol üst parçası görülüyor. Bu küçücük parçada, ikinci satır başındaki kleia, üçüncü satır başındaki gono (o'lar omikron ile) ve dördüncü satır başındaki HM harfleri kalmıştır. Türbe yapısında, yapım için devşirme İlkçağ yapıtı parçası kullanılmamıştır. Ancak, türbe çevresinde toprağın göze çarpacak kadar bol tarihsel keramik kırığıyla karışık olması anlamlıdır. Demek ki, bir dönemde, burada da Pontos Komana'sının bir mahallesi vardı.25
Anadolu'nun ve Ünye'nin siyasî hâkimiyet sahasını değiştiren savaş ise III. Mithradates (İ.Ö. 74 - 64), halâ Anadolu krallığı düşüncesi taşıyan Mithradates Eupator, hedefli olarak yine silâhlanmaya başlar. Bu arada İ.Ö. 74 yılında ölen Bithynia Kralı IV. Nikomedes topraklarını Roma'ya vasiyet etmişti. IV. Nikomedes'in oğlu da tahta sahip olmak için Mithradates Eupator'a sığınmış, bunun üzerine Mithradates aradığı fırsatı bulduğuna inanarak Paphlagonia üzerinden Bithynia'ya saldırmıştır. VI. Mithradates, Nikomedia/İzmit, Nikaia/İznik ve Prusa/Bursa şehirlerini alır. Bu defa da Anadolu'da "kurtarıcı" olarak karşılanır. Fakat bu sefer karşısında güçlü bir Roma bulacaktır. Pontos Kralı Kyzikos/Belkıs'ı karadan ve denizden kuşatır (M.Ö. 73). Fakat Roma'nın Kilikia-Asya Vâlisi Lucullus, kendisini takip ettiğinden kuşatmayı bırakarak Sinope'ye döner. Dönüş yolculuğunda şiddetli bir fırtına sonucu, 60 gemi ve 10 bin askerini kaybeder. Sinope'den Amisos'a gelir. Fakat Roma ordusunun kendisini takip etmesi üzerine Armenia'ya gider ve yardım ister. Daha sonra Kabeira/Niksar'a dönerek savaş hazırlıklarına başlar. Bu sırada Kilikia - Asya Vâlisi L. Licinius Lucuilus İris'in doğusuna kadar sokulmuş, İ.Ö. 72/71'de Amisos'u kuşatmıştı. Kuşatmayı Appian29 şöyle anlatır.
Bir Amazon - İ.Ö. 430
(Kopyası)
Kaynak : Prof. Dr. Bilge UMAR
Kaynak : Prof. Dr. Bilge UMAR
"... Lucullus, Amisos'u ve Mithradates tarafından Amisos yakınında kurulup imparatorluk merkezi olarak düşündüğü Eupatoria'yı kuşattı. Bir başka ordu ile Thermedon Nehri'nin yanında yer alan ve Amazonlardan birinin adından dolayı Themiskyra denilen bölgeyi kuşattı. Kuşatmacılar kuleler, tepeler ve tüneller inşa ettiler. Ovada yaşayanlar tünelleri üstten delerek ayıları, arıları ve vahşi hayvanları işçilerin üzerine salarak, engel olmaya çalıştılar..."
Terme Çayı. Samsun - Ünye anayolunun çayı aştığı köprü
üzerinden bakış.
Kaynak : Prof. Dr. Bilge UMAR - Karadeniz Kappadokia'sı (Pontos)
Kaynak : Prof. Dr. Bilge UMAR - Karadeniz Kappadokia'sı (Pontos)
Anadolu'nun Roma işgali altındaki toprakları
ile de ilgilenen Mithrydates VI.
Eupator kılık değiştirerek bu bölgeleri
dolaşmış, halkın Roma yönetiminden hoşnut olmadığını görüp, Anadolu halklarının
koruyucusu olarak Roma'ya karşı mücadelesini tırmandırmıştı. Romanın kışkırttığı
Bithynia'nın saldırısına uğrayınca, harekete geçip M.Ö. 88’de Bithynia
ordularını Ege kıyılarına çekilmek zorunda bırakan Mithrydates VI. ardından
Romalıların Asia eyaleti yaptıkları Bergama Krallığı’nı ele geçirerek Bergama'ya
yerleşmişti. Daha sonra adaları ve Yunanistan'ı işgal eden Mithrydates VI. M.Ö.
86 - 85'de Yunanistan'da Romalı
komutan Sulla'ya yenilince Roma ile bir
barış anlaşması imzalayarak savaş tazminatı ödemek zorunda kaldı. Anlaşma gereği
donanmasındaki 70 gemiyi Sulla’ya teslim ederek askerlerinin geri kalanları ile
birlikte deniz yolundan krallığının eski merkezi olan Pontus'a
döndü.17
M.Ö. 83'de Romalıların saldırısı ile tekrar
başlayan savaşta önce Roma kuvvetlerine üstünlük sağlamış, fakat M.Ö. 74'de
Kyzikos (bugün Belkıs) yakınlarında Lucullus karşısında bozguna uğramıştı. Bu
yenilgiden sonra Kelkit bölgesine çekilen Mithrydates Vl. Lucullus’un kendisini
süratle takip edememesinden yararlanarak Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki
halklardan 40 bin piyade ve 4 bin süvariden oluşan yeni bir kuvvet topladı.
Başlangıçta Roma kuvvetleri ile yaptığı çatışmalarda üstünlük sağlayan
Mithrydates, daha sonra erzak sıkıntısı nedeni ile hezimete uğramıştı.
Romalıların yağmaya girişmesinden istifade ederek krallığının en uç noktasına
kaçmış olan Mithrydates önce Komana'ya (Tokat'ın 10 km kuzeyindeki Gümenek) daha sonra da damadı olan Ermeni Kralı Tigran'ın
ülkesine sığınmıştı.17
Zile Kalesi İçerisinde Bulunan
Lâtince Yazıtlı Mesafe (Mil) Taşları'ndan İkisi.
Fotoğraflar : Bekir AKSOY - 23.08.2007
Fotoğraflar : Bekir AKSOY - 23.08.2007
Komana'ya vardığı zaman savaşın başlangıcında
Farnakiya (Giresun) Kalesi’ne gönderdiği ailesinin, Romalılara esir düşmesine
mâni olmak için öldürülmeleri emrini vermiş, sadece ölüm şekillerini seçmeye
hakkı olan aile fertleri bu emre uymuştu. Arkasında Romalıların kendine karşı
kullanabileceği birşey bırakmayan Mithrydates'i takip için Pompeidus
komutasındaki birlikleri görevlendiren Lucullus, Amasya, Sinop ve Samsun'a
yönelmişti.17
Pompeidus komutasındaki birliklerin
takibinden kurtulan Mithrydates, damadı Ermeni Kralı Tigran’a sığınmıştı.
Mithrydates'e pek ilgi göstermeyen ve bataklık bölgede bir şato veren Tigran,
Mithrydates ile görüşmeyi ancak 20 ay sonra kabul etmişti. Bu sırada Romalılar,
Pontos Krallığı’ndaki kale ve şehirleri ele geçirmişlerdi. Sinop ve Amasya gibi
Pontos Krallığı’nın eski başkentleri, Krallarının döneceğini ümit ederek
Romalılara direnirken Ermeni Kralı, Romalıların ülkesini işgale başlamasına
kadar hiçbir şey yapmamıştı. Sonunda Mithrydates’le işbirliği yaparak
Romalılarla mücadeleye başladı.17
Doğu Karadeniz Bögesi’ndeki Khalybler,
Tibarenler ile Fırat ile Kelkit Vâdisi arasında bulunan bögenin
halkı Anadolu'nun Roma ile mücadelesinin efsanevî önderi Mithrydates VI.’ya
sarsılmaz bir sadakat göstermişler, onun yenilgisinden sonra Roma hâkimiyetini
kabul etseler bile Romalılarla bütünleşmemişlerdi. Romalılar bu bölgelerdeki
varlıklarını askerî garnizonlar ve koloniler şeklinde sürdürdüler. Trabzon şehri
bu savaşta tarafsız kaldığı için M.Ö. 63 yılında Lucullus tarafından harab
edilmekten kurtulmuştu. Tekrar sahneye çıkan Mithrydates, toparladığı ordusu ile
birlikte Kelkit Vâdisi’ne geldi. Doğu Karadeniz dağlarında yaşayan halklar yaşlı
krallarının çağrısına uyarak toplandı ve Romalılara ard arda darbeler
indirdiler. Bunun Roma'da duyulması üzerine Lucullus aleyhtarları harekete geçti
ve Pompeidus, Lucullus'dan komutayı devralarak Roma'ya dönmeye mecbur
etti.17
Pompeidus'un ordusu karşısında tutunamayan
Mithrydates savaş alanından kurtularak Pontos Krallığı ile Tigra’nın ülkesi
arasındaki sınırda bulunan Sinoria şatosuna ulaştı. Burada birkaç gün kaldıktan
sonra Fırat Nehri'nin kaynaklarına ulaşarak Erzurum bölgesine, oradan kuzeye
dönerek Çoruh Vâdisi'ne ve nehri takip ederek Karadeniz'den Kırım’a ulaştı. Bu
yolculuk boyunca Pompeidus'un kuvvetleri Mithrydates'i izlemiş, fakat ele
geçirememişlerdi. Strabon, Pompeidus'un
ordusunun Heptakometler'in (Yedi
Köyün Halkı) yaşadığı dağlık ülkeden
geçerken Heptakometler'in yol üzerine Deli Bal kapları
bıraktığını, bunları yiyip bilinçlerini kaybeden üç Roma bölüğüne saldırıp
onları imha ettiklerini belirtir.17
Mosyn denilen ağaçlarda ya da ahşaptan
yapılmış seyyar kulelerde yaşadıkları için bu halkın Antik devirde (Ksenophon
tarafindan) Mossynoik olarak adlandırıldığını yazan Strabon’un verdiği
bilgileri değerlendirerek Heptakometlerin bugün Trabzon, Rize ili sınırındaki
İkizdere Vâdisi'nin yukarı kesimlerinde yaşadıklarını söyleyebiliriz. Bugün
İkizdere İlçesi olarak adlandırılan bu bölge, Osmanlı belgelerinde Kur-i Seb'a
(Yedi Köyler) Nahiyesi olarak geçer. Bu bölge Karadeniz Dağları’nın iç kesimlere
geçit verdiği yerlerden biridir.17
Trabzon'dan bahseden ikinci kaynak olan
Strabon bölgeyi anlatırken, Trabzon bölgesindeki halkları; Trabzon ve Giresun’un
üst kısımlarında yaşayan Tibarenler, eskiden Khalybes olarak adlandırılan
Haldailer (Khalt), Ksenephon'un Makronlar olarak
bahsettiği Sanlar
(Tsan/Can), Trabzon ve Rize'nin üst
kısımlarına düşen bölgelerde, eskiden Mosyn denen Heptakometler ve Byzerler
olarak sıralar. Ksenophon'un Trabzon ve Giresun yakınlarında yaşadığını
beliritiği Kholklar ise daha doğuda Batum civarındadır. Strabon kitabında
bölgedeki şehirleri sayarken Jason (Ordu'nun batısındaki Yasun Burnu)'dan sonra
Genetes ve sakinleri Pharnakya’ya yerleşmiş olan Kytoros (Ordu) doğuya
doğru, harabe halindeki Iskhopolis, orta büyüklükteki Kerasos (Giresun),
Hermonassa yakınında Trapezus ve ondan sonra da bu civarda bir yerde Zygopolis
(Zigana) denilen bir yerleşim yeri daha olduğunu belirtir.17
Kırım'a kaçtıktan sonra etrafına topladığı
kuvvetlerle tekrar krallığını ele geçirmek isteyen Mithrydates, Pompeidus'un
ısrarlı takip ve mücadelesinden sonra buna muvaffak olamamıştı. Kendine karşı
düzenlenen bir isyan sonucu intihar ederek ölmesinden önce ülkesi Romalılar
tarafından taksim edilerek, Roma'ya hizmet edenlere dağıtılmıştı. Bugünkü Ordu
İli’nin topraklarının bir kısmı ile Giresun bölgesi, Trabzon ve bu şehrin doğusu
ile güneyinde yer alan bölgenin idaresi Galatların Tolistoboia boyunun tetrakı
ve Pompeidus tarafından Galatya Kralı yapılan Deiotaros'a verilmişti (M.Ö.
63).17
Roma, Pompeidus ve Caesar'ın çekişmeleri ile
uğraşırken Mithridat'ın oğlu ve Kırım Kralı olan Pharnakes de babasının
topraklarına tekrar hâkim olmak üzere harekete geçer. M.Ö. 49'da Kolkhis (Batum
civarı) bölgesini ele geçirip (muhtemelen Çoruh Vâdisi’ni takip ederek) Küçük
Ermenistan ve Kapadokya'ya girer. Karşısına çıkan Romalı komutan Calvinus ile
Deiotaros'un kuvvetlerini Komana yakınlarındaki
savaşta yener. Babasının payitahtı olan Sinop ve Samsun'u ele geçiren
Pharnakes'in başarılarını haber alan Ceasar, o sırada
bulunduğu Mısır'dan Anadolu'ya geçerek, Pontos bölgesine gelip Pharnakes'i Zile yakınlarında yener ve Kırım'a kaçırtır (M.Ö. 47).17
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder