|
Şanlıurfa
Tarihi
Peygamberler şehri diye anılan Urfa’nın
8000 yıl öncesine kadar uzanan zengin bir târihi vardır. Hatta hazret-i Âdem ile
Havva’nın bir müddet Urfa’da kaldığı rivâyet edilir. Arap târihçilerine göre
“Tufan”dan sonra hazret-i Nûh tarafından kurulan 18 şehirden biri de Urfa’dır.
Böylece Urfa ilk yerleşim merkezlerinden biridir. Kuruluşundan bu yanaUrfa,
yüzlerce efsâne ve hikâyeye konu olmuştur.
Urfa bağrında kurulan dünyânın
ilk üniversitesi olarak bilinen Harran Üniversitesi ile ilk çağların kültür
merkezi olmuştur. Urfa her köşesinde ve her taşın altında (târihi eser) efsâne
yatan Efsâneler şehridir. Urfa Sümerler ve eski Babillilerin nüfûzu altında
kalmıştır. Anadolu’da ilk siyâsî birliği kuran Hitit İmparatorluğu bu bölgeyi
sınırları içine almıştır. Hititlerden sonra Âsurlular, onlardan sonra da
Babilliler tekrar Urfa bölgesini ele geçirdiler. Medler Babilleri yenice bu
bölge ve Bâbil topraklarını Medler ele geçirdiler. Medlerin yerine geçen Persler
bu bölgedeki hâkimiyetlerini devam ettirdiler. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı
İskender, İran Pers Devletini yenerek ortadan kaldırınca bu bölgeyi Makedonya
İmparatorluğu topraklarına katmıştır. Makedonya Kralı İskender ölünce,
imparatorluk komutanları arasında paylaşıldı. Bölge, Asya İmparatorluğu
Salevkosların payına düştü.
Hurrilerin yaşadıkları Murri-Mitanni Devleti
bu bölgede kuruldu. Krallığın başşehri “Vaşşugar” bugün Suriye sınırı üzerinde
Habur Nehri doğusunda Resûleyn kasabasıdır. M.S. 1. asırda Romalılar bölgeye
erişmişlerse de Urfa şehri Roma ile Patlar ve bunların yerine geçen Sasaniler
arasında mücâdele konusu oldu. Pat ve Sasaniler bölgeyi daha çok ellerinde
tuttular. M.S. 395’teRoma İmparatorluğu bölününce, Fırat ve Torosların ötesi
olan Doğu Anadolu bölümü bütün Anadolu gibi Doğu Roma (Bizans)nın payına düştü
ve bu bölge Bizans ile İran arasında jeopolitik mücâdele konusu oldu. Bizans
devrinde Urfa’ya Edessa dendi ve bu şehirde Arâmi kültürü ve Sâmiler hâkim oldu.
Arâmi kralları Bizans ve İran’a harac vermek sûretiyle varlığını devam
ettirdiler.
Asr-ı Saadette, hazret-i Ömer’in halifeliği zamânında Urfa,
Müslümanlar tarafından fethedilerek İslâm devletine katıldı. Abbâsîler
devrindeyse Urfa ve Harran, iki mühim yerleşim ve kültür
merkeziydi.
1086’da Selçuklu Türkleri bölgeyi Emir Bozan Bey emrindeki
Türk ordusuyla Bizans’tan alarak fethetti. Birinci Haçlı Seferinde Urfa,
Lâtinlerin eline geçti. Burada bir Haçlı Devleti kuruldu. 1098-1146 arasında 48
sene içinde Fransız asıllı 4 kont, Haçlı Devletini idâre etti. Zengilerin
başkumandanlığındaki Türk orduları bu kontları yenerek esir aldılar ve nihâyet
Nûreddîn Zengi Urfa’yı geri alarak kontluğa (Haçlı Devletine) son verdi. Urfa
topraklarında Beyteginler isimli bir Türk hanedanı 1144’ten 1233’e kadar 89 yıl
beylik kurdu ve bu devlet Zengilere, Artukoğullarına, Eyyûbilere ve Anadolu
Selçuklu Devletine tâbi olarak varlığını devam ettirdi.
On üçüncü asır
ikinci çeyreğinden sonra İlhanlılar, Türkleşmiş İran Moğolları ve Mısır-Suriye
Türk Memlûk İmparatorluğu bölgeye hâkim oldular. Akkoyunlular ve Karakoyunlular
Mısır-Suriye Türk Memlûk Devletine tâbi olarak bu bölgeyi ele geçirdiler.
Yavuz Sultan Selim Han 1516’da Urfa ve civârını Osmanlı Devleti
sınırları içine kattı. Urfa, Osmanlı Devrinde 8 sancaklı “Rakka”
beylerbeyliğinin (eyâletinin) çok defâ merkezi oldu. Osmanlı Devrinde “Ruhâ”
veya “Urfa” ismiyle anıldı. Kânûnî Sultan Süleymân Han Irakeyn Seferine giderken
iki gün Urfa’da kaldı. Osmanlılar zamânında Urfa önemli bir şehir olmak sıfatını
muhâfaza etti ve mühim şahsiyetler yetiştirdi. Urfalı meşhurların sonuna Ruhâvî,
Rehâvî veya Urfalı lakabı eklenmiştir. Şâir Nâbi Urfalıdır.
Tanzimattan
sonra Urfa, Halep vilâyetinin (eyâletinin) 5 sancağından (vilâyetinden) birine
merkez oldu. Sancağın 5 kazâsı bulunuyordu. Bilâhare Halep’ten ayrılarak
müstakil sancak oldu.
Birinci Dünyâ Harbinden sonra 7 Mart 1919’da
İngilizler tarafından işgal edildi ve 1 Kasım 1919’da Urfa’yı Fransız işgal
kuvvetlerine devrettiler. Fransızlar Urfa’da bulunan Ermeni azınlığını
silahlandırarak, Ermenilere aşırı imtiyazlar tanıdılar. Türklere âit malları
Ermenilere devretmeye başladılar. 29 Aralık 1919’da Urfa’ya tâyin olan
hemşehrileri Jandarma Komutanı Yüzbaşı Ali Saip (Ursavaş) Beyin liderliği
altında Fransızları kovmak için teşkilât kurdular. Siverek’ten Said Bey
idâresinde Badıllı Aşiretiyle güneyde Aneze Aşireti Reisleri düşmanı kovmak için
gönüllülerini bu teşkilâta verdiler. 15 Ocak 1920’de başlaması düşünülen savaş
ikmal zorlukları ile 8/9 Şubat 1920’ye tehir edildi. Millî Kuvvetler Fransız
işgal birlik komutanına ültimatom vererek yirmi dört saat içinde Urfa’yı terk
etmesini istediler. Fransızlar reddedince 9 Şubatta Millî Kuvvetler Urfa’nın
yarısını ele geçirdiler. Urfa köylüleriyse Suruç ve Birecik’teki Fransız
birliklerini kuşattılar. 12 Şubat’ta şiddetli çarpışmalar oldu. Urfa Müdâfaası
60 gün sürdü. Fransız askerleri atlarını kesip yemeye başladılar ve cephaneleri
tükendi. Paris Gazetelerinde asker âilelerinin yazdığı:
“Haçlı
Seferlerinde yüzbinlerce Hıristiyana mezar olan Türk Yurdu Anadolu’ya,
evlatlarımızı bile bile ölüme göndermeye râzı değiliz. Hükümet istifâ etsin!”
şeklinde mektuplar çıktı. Bir Fransız teğmenin:
“Marsilya’dan
ayrılıyoruz. Bile bile Türkiye’ye kendi mezbahamıza sürükleniyoruz.” şeklinde
başlayan hâtıra defteri Fransız kamuoyunda tesirler meydana getirdi.
Nihâyet Fransız işgal birlikleri müzakereyi kabul etiler. Urfalıların
verdiği 60 deve, 20 katır ve Türk askerinin himâyesinde gece karanlığında
Urfa’yı terk ederek, Suruç’a gittiler. 11 Nisan 1920 günü duâ, tekbir,
gözyaşlarıyla Urfa Kalesine Türk Bayrağı kıyâmete kadar burada kalsın duâlarıyla
çekildi. Urfalılar Fransız askerleriyle kahramanca savaşarak Urfayı düşman
istilâsından kurtardılar. Cumhûriyet Devrinde bütün sancaklar gibi Urfa da kendi
ismini taşıyan ilin merkezi oldu.
|
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder