30 Eylül 2013 Pazartesi

BİR MUTLULUK MASALI!

BİR MUTLULUK MASALI!

 
Mutluluk bir masaldan ibaret klişesini bir kenara bırakıp mutluluk kaynaklarına bir göz atalım. Para, sağlık, aile, arkadaşlar, eğlence... Peki mutluluk masalına dair bildiklerinizi sorgulamaya ne dersiniz...
İNSANLARI NELER MUTLU ETMEZ?
Psikolog Emre Konuk, bizi nelerin mutlu edip etmediğini gelir düzeyi, eğitim, sağlık, sosyal hayat gibi etkenler üzerinden açıklıyor.
Bizi neler mutlu eder? Nelerden mutlu olduğumuzu zannedip aslında mutsuzluk hissederiz? Psikolog Emre Konuk, gelir düzeyi, eğitim, sağlık, sosyal hayat gibi etkenler üzerinden mutluluk düzeyimizi ortaya koyuyor.
DİE (Devlet İstatistik Kurumu) Türkiye’de insanların ne ölçüde mutlu olduğu sorusunun sorulduğu bir araştırma yayınladı. DİE’nün araştırması, Türkiye’de insanların pek de öyle düşünüldüğü gibi mutsuz olmadığını, tersine büyük bir çoğunluğun yaşamından memnun olduğunu söylüyordu.
Türkler neden mutlu?
Sağduyuya aykırı gibi gelen bu sonuç, aslında yurt dışında ve pek çok ülkede yapılan araştırmaları doğruluyordu. Kimimiz bunu Türk milletinin, “Nasılsın” diye sorulunca “Allaha şükür iyiyim” deme alışkanlığına bağladı. Yani dolaylı olarak araştırmanın metodolojisini eleştirdi. Önemli bir kısmımız ise, Türk milletinin kaderciliğine bağladı. Ama ne yazık ki bu görüşler, Japonların Türklerden dört misli daha zengin oldukları halde niye daha mutlu olmadıklarını açıklayamıyordu.
İyisi mi biz de bu yazıyı, “İnsanları neler mutlu etmez, neler eder?” diye ayıralım ve noktayı koyalım.
Gelir düzeyi
Satın alma gücü ile yaşamdan alınan doyum arasında, 8000 dolara kadar doğrudan bir ilişki var. Satın alma gücü 8000 doları aşmaya başlayınca, parayla yaşamdan alınan doyum arasındaki ilişki ortadan kalkıyor. Ayrıca Çin’in, Arjantin’in ve Brezilya’nın doyum düzeyleri, ekonomik düzeylerine bakıldığında yüksek çıkıyor. Japonya’yı ise anlamak mümkün değil: Biz Türkler Japonlar kadar mutluyuz, satın alma güçleri bizim dört katımız olduğu halde. Bütün bunlara bakarak refah düzeyiyle yaşamdan alınan doyum arasındaki ilişkinin bir yere kadar anlamlı olduğunu, bir yerden sonra da anlamsız hale geldiğini görüyoruz.
Eğitim
Sevgili anne ve babacığım adam olayım diye olmadık özverilerde bulundular, ama üzgünüm bu da mutlulukla çok bağlantılı değil. Çalışmalar mutluluk ve eğitim durumu arasında da anlamlı bir ilişki bulamamış.
Gençlik
Hayır. Araştırmalar yaşlı insanların hayatlarından, genç insanlara göre daha fazla tatmin olduğunu gösteriyor. Aynı şekilde yaşlıların kendilerini daha az kötü ruh haline soktukları da önemli bulgular arasında. Daha detaylı konuşmak gerekirse 20-24 yaş arası insanlar ayda ortalama 3-4 gün mutsuzken 65-74 yaşarası kişilerin ayda ortalama 2-3 gün mutsuz oldukları bulunmuş. Bu ilk bakışta çok büyük bir fark gibi görünmese de istatistiksel olarak anlamlı fark var. Benzer bir çalışmayı Erasmus Üniversitesi’nde Profesör Ruut Veenhoven da yapmış ve 30-50 yaş arası insanların diğer yaş gruplarından daha mutsuz olduklarını bulmuş. Bu belki de bu yaş grubundaki insanların daha az özgür ama daha fazla sorumlu olmalarından kaynaklanıyor olabilir.
Evlilik
Bu biraz karmaşık bir konu. Genelde evli insanların bekarlardan daha mutlu olduğu bulunmuş ama orada çok fazla değişken var ve bu tamamen başka bir köşe yazısını hak ediyor.
TV seyretmek
Maalesef günde 3 saatten fazla TV seyredenler (özellikle pembe dizileri) bu kutunun önünde daha az vakit geçirenlere göre daha mutsuzlar.
Arkadaşlar ve sosyal çevre
Kocaman bir “evet” diyor çalışmalar. Illinois Üniversitesi’nden Diener ve Seligman’ın konuyla ilgili yaptıkları çalışmada en mutsuz %10 ve en mutlu %10 arasındaki farka bakıldığında, bu kişilerin aileleriyle ve yakın arkadaşlarıyla olan sıkı bağları dikkati çekiyor. Yani aile bağlarınız ne kadar güçlüyse ve ne kadar sıkı dostunuz varsa o kadar mutlusunuz. Ya da mutlu olma ihtimaliniz o kadar yüksek. Bence bugün gidip can dostlarınıza size verdikleri yaşam sevinci için teşekkür edin.
Fiziksel çekicilik
Pek çok avantaj sağlamakla birlikte mutlulukla hiçbir ilgisi yok.
Travmalar
Etkileri kalıcı hale gelmişse mutluluğumuzu fena halde etkiliyor.
Sağlık
Garip gelecek ama, fiziksel sağlığın da mutlulukla ilişkisi çok az. Felç geçiren kişiler durumlarına 8 haftada uyum gösteriyor ve olumlu duygularının sayısı olumsuzlara eşitleniyor. Bir iki yıl içinde de genel mutluluk düzeyleri normal kişilerle aynı düzeye geliyor.
Ne kadar süre mutlu kalırız?
Aynı durum iyi şeyler yaşandığında da geçerli. Terfi etmenin getirdiği mutluluğun süresi üç ay. Piyangodan büyük ikramiye kazandığımızda birden çok mutlu oluyoruz ama kısa sürede mutluluğumuz eski düzeyine geriliyor. Bu araştırmalara bakınca, sanki bir “mutluluk termostatı” varmış gibi gözüküyor. Yani başımıza iyi veya kötü ne gelirse gelsin, eski halimize dönüyoruz.
Yazar: Emre Konuk
Kaynak: http://www.pudra.com

ZEKA MUTLULUK GETİRİYOR!

ZEKA MUTLULUK GETİRİYOR!

 
Paranın mutluluk getirip getirmediği tartışması süre dursun bilim adamları mutluluk ve zeka arasındaki bağlantıyı çözdü. Araştırmaya göre zeka düzeyi ve mutluluk seviyesi arasında bağlantı var. Nasıl mı?
ZEKA SEVİYESİ, MUTLULUK DÜZEYİNİ DE BELİRLİYOR
Zeka seviyesi düşük kişilerin mutsuz olma olasılığının, zeka seviyesi yüksek olanlara oranla daha fazla olduğu belirlendi.
"Psychological Medicine" dergisinde yayımlanan araştırmada, İngiliz bilim adamları, düşük IQ seviyesinin genellikle düşük gelir, çeşitli sağlık sorunları, günlük yaşamda başkalarının yardımına ihtiyaç duyma ile ilişkilendirildiğini ve tüm bu unsurların da mutsuzluğa katkıda bulunduğunu açıkladı.
6 bin 870 kişinin katıldığı çalışmada araştırmacılar, katılımcılara kendilerini mutlu hissedip hissetmediklerini sordu.
"Kendisini çok mutlu hissettiğini" söyleyen katılımcıların yüzde 43’ünün, IQ seviyesi 120-129 olan grupta yer aldığı belirlendi.
"Kendisini çok mutsuz" hissedenlerin büyük bir kısmının ise IQ seviyesi 70-79 olan grupta olduğu ortaya çıktı.
Araştırmayı yöneten Angela Hassiotis, elde edilen sonuçların normal zeka seviyesinin altındaki kişilerin kendilerini mutsuz hissetme olasılığının daha yüksek olduğuna işaret ettiğini söyledi.
Hassiotis, yoksul ailelerin çocuklarına yönelik uzun süreli stratejilerin, çocukların hem zeka seviyesine hem de mutluluklarına olumlu etki yapabileceğine dikkati çekti.
Araştırmada, zeka seviyesi düşük kişilere daha fazla destek verilmesi gerektiği belirtildi.
Normal zeka katsayısı, 90-110 olarak kabul ediliyor.
Kaynak: http://www.radikal.com.tr

KUSURSUZ MUTSUZLUĞUN FORMÜLÜ

KUSURSUZ MUTSUZLUĞUN FORMÜLÜ

 

#Blok Başlığı#

Mutsuzluğun anahtarı mükemmel olma çabasında saklı


Yaptığımız her işi her zaman kusursuzca yapmak için hatasız hareket ederek daha çok sevilmek, beğenilmek ve takdir edilmek ihtiyacı ile yanıp tutuşan bir dünyaya girdiğimizi hissediyorsanız, yanlız değilsiniz.

Herşeyin en iyisi olmak arzusuyla dolu ortamlar bizi üretmeye teşvik etse de, genellikle bizi yetersizlik duygusuyla boğuşturur. Mükemmellik arayışı hayata ve hayatın içinde olup bitenlere karşı merakımızı ve hayranlığımızı söndürmeye başlar.

Mükemmel olmaya ve mükemmel gözükmeye çalışanları gözlemlemeyi denediniz mi?

Mükemmel insan iticidir, ulaşılamazdır, tolere edilmeleri zordur. Ortak noktada buluşmanız kolay değildir. Yine de mükemmellik arayışından vazgeçmiyor, hatta daha çok ardından koşuyor gibiyiz. Belki mükemmellik arayışı bize başarı getirdiğindendir…
Mükemmel aşkı ve aşığı arıyoruz. Adına doğru insan diyoruz.
Mükemmel bir iş, kariyer, ünvan, kazanç ve itibar arıyoruz. Adına güç diyoruz.

Mükemmel bir ev, araba ve sosyal yaşam istiyoruz. Adına statü diyoruz.

Mükemmel gözükmek için en iyisine sahip olmak istiyoruz. Adına imaj diyoruz.

Doğru insanı bulma beklentisiyle ilerlerken, yanlız insanlar ordusu haline geldiğimize pek aldırış etmiyoruz.
Güç elde etme ihtiyacımızın bizi sevdiklerimizden ayırmasına gönüllü izin veriyor, elimizdeki gücü kibirden faydaya çekmekte zorlanabiliyoruz.

Statü kazandıktan sonra onu korumak daha zor olduğundan, elde ettiğimiz statüyü kaybetme korkusuyla endişe dolu bir hayata katlanabiliyoruz.

Güçlü, statü sahibi ve mükemmel bir insan olma arzusu içerisinde kendi “imajımızı” yaratarak yaşıyoruz. Süreçte kendimiz olmayı unutuyor, iç huzurumuzdan her gün biraz daha ödün verebiliyoruz.

Mükemmellik takıntısı mutsuzluğu peşimize takarak yol aldığımız bir yolculuktur. Bizlerle birlikte çalışanları usandırdığımız, kendi yetersizliğimizi hatırlatan her kişi ve olaya tahammülsüz davrandığımız zamanlardır.
Anı yaşayabilmektir mükemmel olan.

Mükemmelliyetçilik ise anı hiç bir zaman yaşayamamak, yani anda kalamamaktır.

Hayat zorluklarıyla güzel.

Zorluklar bizi meşgul eder. Gelişmeye ve geliştirmeye teşvik eder.

Mükemmel olma arayışı yerine öğrenmeyi, bilinçlenmeyi, gelişmeyi temel almak daha mutlu hayatlar yaşamamıza etkendir.
Yazar: Fatmanur Erdoğan
Kaynak: http://www.yenibiris.com

KADERCİ OLMA, MUTLU OL

KADERCİ OLMA, MUTLU OL

 
Mutluluğun sırrını aramaya devam eden bilim adamları binlerce kişi üzerinde araştırma yaptı. Araştırmadan çıkan sonuç ise mutlu insanların ortak özellikleri beklenti ve özlemlerin mütevazi olması. İşte insanların mutlu olmasına yetecek 12 temel sonuç...
SEVMEDİĞİN İŞİ YAPMA, KISKANMA
Belçikalı gazeteci-yazar Leo Bormans “Dünyanın Mutluluk Kitabı” adlı bir kitapta mutluluk psikolojisi üzerine dünyanın en önde gelen uzmanlarının araştırma ve keşiflerini derledi.
Binlerce kişi üzerinde yapılan mutluluk araştırmalarının ortak özelliği insanların beklenti ve özlemlerinin mütevazı düzeylerde olmasıydı. İnsanların mutlu olmasına yetecek 12 temel sonuç ise şöyle:
1. Yaptığından hoşnut ol: Mutlu insan yaptığı şeyi para veya şan için yapmaz. Hoşlandığı için yapar. Sevmediğin işi yapma.
2. Bugünü yaşa: Geçmişe takılma. İdealize edilmiş bir geleceğe de. Mutlu insan şu an için yaşar.
3. Mutluluğu seç: Hayatını bir öykü gibi düşün. Ona yön verebileceğini hayal et. Bu esneklik olumlu düşünmeye yol açar.
4. Kaderci olma: 31 ülkede yapılan araştırma hayatını değiştireceğine inananların kadercilerden daha mutlu olduğunu gösterdi.
5. Yalnız kalma: Mutluluğa diğer insanlarla ve onlardan alınan destekle ulaşırız. Ayrıca evlilerin bekârlardan mutlu olduğu belirlendi.
6. Meşgul kal: Zevk almanın en iyi yolu sürekli başkalarının eşliğinde zengin ve aktif bir sosyal yaşamdır.
7. Kıyas yapma: Hırs sağlıklıdır ve mutlu eder. Ancak kıskançlık mutsuz eder.
8. Kendin ol: Başkalarının senin hakkında ne düşündüğüne önem verme.
9. Tasayı bırak: Kendini fazla ciddiye alma. Mutlu insan kaygıların yüzde 90’ının boş olduğunu bilen insandır.
10. Organize ol: Dağınık, bohem tiplere özenme. Planlı ve organize insanlar daha mutlu.
11. Pozitif düşün: Mutlu insanın sloganı: Kötü hislerden kurtul, yoksa onlar senden kurtulur.
12. Mutlu olduğunu bil: En mutlu insanlar mutlu olduklarının farkında olanlardır.
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr

MUTLULUĞUN ANAHTARI FARKINDALIK

MUTLULUĞUN ANAHTARI FARKINDALIK

Vivation, negatif duygu, düşünce ve hislerin ortadan kaldırılması için optimal bir yetidir. Vivation bunu –önyargısız, mevcut anın farkında olan- tam bir farkındalık hali yaratarak elde etmektedir ve bu farkındalıkla birlikte tüm rahatsızlıklar tamamen ortadan kalkar. Vivation’ın her an, her yerde uygulanabileceği gerçeği de göz önünde bulundurulduğunda, Vivation’ı öğrenmek, aşağıdaki konularda çok ciddi fayda sağlayacaktır:
• Uzun zamandır süregelen ruhsal, duygusal ve fiziksel sorunların ortadan kaldırılması
• Günlük huzursuzluk ve baskılarla, ortaya çıkar çıkmaz etkin şekilde baş edebilme becerisi
• Daha yüksek düzeyde kişisel etkinlik sağlamak için bir disiplin geliştirmek
Farkındalığın inanılmaz tıbbi ve psikoterapik etkileri halihazırda araştırılmakta ve belgelenmektedir (bu sitedeki “Farkındalığın faydaları” makalesine bakınız. Vivation sayesinde istediğimiz yer ve zamanda kendi ruhsal, duygusal ve fiziksel faydamız için bu farkındalık haline ulaşabiliyoruz. Jim Leonard Vivation’ı her zaman “Mutluluk Becerisi” olarak nitelendirmiştir. Peki mutluluk nedir ve Vivation daha fazla mutlu olabilmemiz için nasıl yardımcı olabilir?
Vivation ve Mutluluk
Pozitif psikolojiyle ilgili yapılan yakın tarihli çalışmalar sayesinde, mutluluğu etkileyen faktörlerle ilgili günümüzde daha geniş bir perspektife sahibiz.Örneğin, mutluluğu aramayı artık onu gerçekleştirmek için gerekli “üç strateji” çerçevesinde değerlendiriyoruz:
• Keyifli Yaşam – anlık zevkin tadını çıkarabilmek
• Bütünleşik Yaşam – kişisel yeteneklerimizin farkında olmak ve bunları günlük hayatımızın iş, sosyal, aile ve kişisel taraflarında uygulayabilmek
• Anlamlı Yaşam – kendimizin üzerinde yüce bir amaç için hizmet etmek
Peki Vivation, bu çerçevede nerede ve nasıl devreye giriyor? Farkındalığın etkileri konusunda ciddi araştırmalar yapılan nörobilimden farklı olarak, batı psikolojisinin bu konuyu tam anlamıyla idrak edebilmesi için kaydetmesi gereken çok yol var. Batı psikolojisi “akış” denen bir halin varlığını kabul ediyor – bu çok sevdiğiniz bir işi yapmaya kendinizi tamamen kaptırdığınızda, zamanın ve diğer herşeyin nasıl akıp gittiğinin farkında olmadığınız bir ruh halidir-. Ancak yapmayı çok sevdiğimiz bir şeye kendimizi tamamen kaptırmak bazen abartılabilir. Yapılan iş, negatif düşüncelerimizi, duygularımızı ve hislerimizi bastırmaya hizmet eden bir obsesyon halini alabilir. Bastırmak sadece bir eylem değildir, aynı zamanda enerjimizi emip tüketen ve potansiyelimizin gerçekleşmesine mani olan bir yaşam biçimidir. Sonucu da olması gerekenden çok daha sönük bir yaşamdır.
Vivation bize alternatif bir yol sunar. Kendimizi bir işin içinde kaybetmek yerine (“akış”), “var olma” halinin içinde kaybederek dengeleriz – yani önyargısız, saf var olma, mevcut anın farkında olma halinde. Çünkü bu ruh halinde olduğumuz zaman, en negatif düşüncelerimizi, duygularımızı ve hislerimizi bile tamamen ve kalıcı olarak idrak ve yok etme şansına sahip olabiliriz. Bunun sonucunda da yaşamdan keyif almak için inanılmaz bir enerji açığa çıkar. Farkındalık zihninin derin huzuru ve sükuneti, aynı zamanda ruhsal, duygusal ve fiziksel olarak fevkalade dinlendiricidir ve sonunda kendimizi pozitif ve enerjiyle dolmuş hissederiz.
Şimdi Seligman’ın stratejilerinin her birini tekrar değerlendirelim – ancak bu sefer Vivation ve farkındalık halinin bu stratejilerin daha iyi uygulanabilmeleri için nasıl katkıda bulunabileği perspektifinden bakalım:
• Keyifli Yaşam – anlık zevkin tadını çıkarabilme kapasitesidir. Zevk almamızı engelleyen en önemli faktörlerin başında kıyaslama ve yargılama gelir. Sevmediğimiz kişiler, yerler ve şeylerden vazgeçme zevk alma kapasitemizi sınırlamaya hizmet eder. Vivation bu negatif yargılarımızla baş etme kapasitemizi geliştirir ve yaşadığımız andaki keyfi bulma kapasitemizi güçlendirir.
• Bütünleşik Yaşam – kişisel yeteneklerimizin farkında olmak ve bunları hayatımızın tüm alanlarında uygulayabilmektir. Vivation kendimizi bazen gereğinden fazla hevesli şekilde eylemler içinde kaybetme eğilimimizi dengeler. Vivation uygulaması, diğer meditasyon türlerinde olduğu gibi, yaşamın stresleri ve zorluklarıyla başa çıkmamıza yardımcı olur ve huzur ve sükunetin tadını çıkarabileceğimiz alternatif ruhsal bir alan sağlar ve kendimizi istediğimiz anda tazelememize olanak sağlar.
• Anlamlı Yaşam – kendimizin üzerinde yüce bir amaç için hizmet etmektir. İçimizde başkalarına yardım etmek veya yaşadığımız ortamdaki –veya dünyamızdaki- yaşam kalitesini arttırmaya katkıda bulunmak için “boşluk” bulamamamız, çoğunlukla gördüğümüz sorunların büyüklüğü, karmaşıklığı ve zorluğu karşısında çaresiz kalma hissimizden kaynaklanır. Tüm bu hislerin altında yaşama karşı ve dünyada içinde bulunduğumuz duruma bir bıkkınlık hissi yatmaktadır. Pozitif olmak bunun tam tersidir. Pozitif olmak demek, çözüm aramak ve değişimi gerçekleştirmek için bir araya gelmektir. Vivation, geçmişin baskılarından ve günlük yaşamın yeni streslerinden uzak, kendimizi yenilememize ve yeniden enerji dolmamıza yardımcı olan yeni bir nefes alma alanı yaratır.
Yazar: Peter Mark Adams
Kaynak: http://www.ntvmsnbc.com

28 Eylül 2013 Cumartesi

AHİLİK İLE İLGİLİ GÖRSELLER























BAŞBAKAN KIRŞEHİR'DE AHİLİK KUTLAMALARINDA

BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN 

KIRŞEHİR'DE AHİLİK KUTLAMALARINDA 

 

Kırşehir’de düzenlenen 26. Ahilik Haftası kutlamalarına katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, birlik ve bütünlük mesajı verer...BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN



Kırşehir’de düzenlenen 26. Ahilik Haftası kutlamalarına katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, birlik ve bütünlük mesajı vererek, “Ülkede ikinci bayrak açmaya çalışanlar ihanet içindedir. Vatan toprağı üzerinde ameliyat yapmaya çalışanlara müsaade etmeyiz" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile birlikte Kırşehir Ahi Külliyesi’ndeki kutlamalar için helikopterle Kırşehir’e geldi. Burada düzenlenen törene Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TESKOMB Genel Başkanı Abdulkadir Akgül, TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Ahilik Onur Ödülü verilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bu ülkenin, bu milletin bir ferdi olarak Ahilik geleneğimizle her zaman gurur duydum. Dünyada böyle bir teşkilata, bu kadar köklü etkisi, yaygın etkisi olan bir teşkilata rastlamak gerçekten zordur. Bugünün dünyasının Ahilerimizden alacağı çok önemli dersler var. Hırs ve tamahın dünyamızı kasıp kavurduğu şu günlerde dünyamızın Ahilerden kanaati öğrenmesi gerekiyor. Ahi yaptığı işe güvenir, elinin emeğine, ustalığına güvenir. Ahi dürüsttür. Ahi kazancının bereketi ile övünür, Ahiliği inkar etmek kendimizi inkar etmektir. Bu geleneği çok hassas şekilde muhafaza etmek zorundayız. Esnafımız çok büyük sorumluluk taşıyor. Biz hükümet olarak esnafımızı güçlendirecek adımları atıyoruz ve atacağız. Esnafımızın da Ahilik geleneği ile toplumsal yapımızı bir arada tutmaya, Türkiye bir olarak, iri olarak, diri olarak geleceğe taşımaya devam edeceğine inanıyorum. Geçtiğimiz 11 yıl boyunca esnafımızın gücüne güç katmak için reform yaptık. Çok sayıda destekler açıkladık. Bundan sonra da sorunları birlikte çözmeye, soframızdaki ekmeği birlikte büyütmeye devam edeceğiz" dedi.
Göreve geldiklerinde Ziraat Bankası’nın çiftçiye verdiği kredi faizinin yüzde 59 olduğunu belirten Erdoğan, "Şimdi 0.7 aralığında. Halk Bankası'nın esnafıma verdiği kredi faizi yüzde 46’ydı, şimdi o da yine 5-7 aralığında. Onların verdiği kredi ile adım atmak bile mümkün değildi" diye konuştu.
Sözlerini, "Ahi eli ve gönlü açık demektir. Yiğit, delikanlı, kahraman demektir. Ahi en çok kardeş kelimesinden gelmektedir" ifadeleriyle sürdüren Erdoğan şöyle konuştu:
"Biz yola çıkarken, 'Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' dedik. Yola çıkarken bunu söyledik, yarın da bunu söyleyeceğiz. Millet kavramı bir etnik yapıyı ifade etmez. Millet kavramının içinde bir çok etnik unsur olur. Millet budur. Onun için Millet kavramının üzerinde spekülasyonlar yapanlar olur. Biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üzerinde duralım. Bizi bölmeye çalışanlara fırsat vermeyelim. Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i, Boşnak'ı ile bir olalım, diri olalım, iri olalım.
Tek bayrak, bizim bayrağımızın rengi şehidimizin kanıdır. Hilal bağımsızlığımızın ifadesi, yıldız her şehit bir yıldızdır, onun ifadesidir. Bu anlamla dolu olan bir bayrağımız var. Bizim ülkemizde ikinci bir bayrak dalgalandırmaya çalışanlar ihanet içindedir. Onlara asla prim veremeyiz. Bu vatan topraklarında ameliyata, operasyona asla müsaade etmeyiz. Bizim için Batı neyse Doğu da odur. 81 vilayetiyle hizmet gitmeyen bir çok yere hizmet götürdük.”

27 Eylül 2013 Cuma

AHİLİK

AHİLİK

Selçuklu Türklerinde dini ve milli birliğin muhafazasında, Osmanlı Devletinin kuruluşunda ve Osmanlı insanının yetişmesi ve terbiyesinde büyük hizmetler gören içtimai bir teşkilat.

Arapça "kardeşim" manasına gelen ahi ile Türkçe "cömert, eli açık" manasında olan "akı" kelimeleri ile yakınlık göstermekte ise de hangisinden geldiği belli değildir. Her iki kelimeden de gelmesi ihtimal dahilindedir. Ahilik, 13. yüzyılda Anadolu'da yaşayan Türklerin esnaf ve sanatkarlarının birliğini, çalışma esas ve usullerini teşkil eden sosyo-ekonomik bir Türk kurumudur.
Ahilik, ihtiva ettiği hizmetler bakımından cömertlik, mertlik ve mürüvvet manalarına gelen fütüvvet teşkilatının daha da gelişmiş bir şekli olarak görülmektedir. Sonraları esnaf ve sanatkarlar birliğine unvan olarak verilmiştir. On birinci asrın ikinci yarısından itibaren Anadolu'ya girmeye başlayan Müslüman Türkler (Selçuklular), Türkistan'da ticaret ve sanayi merkezlerinde yaygın fütüvvet ilkelerini de beraberlerinde getirdiler. Bu ilkeler arasında bilhassa; Müslüman kardeşinin işini görmek, onun yardımında bulunmak, hata ve kusurlarını affedip, hüsumet ve düşmanlık beslememek, ayıp ve kusurlarını örtmek, kendisini başkasından üstün görmemek, musibete uğrayan düşman bile olsa sevinmemek başta gelmektedir.
Diğer taraftan Horasan ve Maveraünnehr'deyken Fahreddin Razi, Ahmed Yesevi ve Şihabüddin Sühreverdi gibi büyük alimlerden ders alan Ahi Evren (1171-1262) daha sonra Anadolu'ya gelerek,
Kayseri'de yerleşmiş ve halkı irşad vazifesine başlamıştı. Kayseri'de debbağlık yapıp, elinin emeği ile geçinen Ahi Evren, Türkistan'dan gelen bilhassa esnaf teşekküllerini bir çatı altında toplayıp teşkilatlandırdı. Fütüvvetnamelerden faydalanarak teşkilatın bir nevi yönetmeliğini yazdı. İslam ahlakını esas alan bu yönetmeliği esnaf ve sanatkar arasında tatbik etti. Onlar arasında İslam ahlakına dayalı bir birlik ve kardeşlik kurdu. Böylece "ahilik teşkilatı" ortaya çıktı. Diğer taraftan hocası Evhadüddin Kirmani'nin kızı olan hanımı Fatma Bacı da kadınları yetiştirip "Baciyan" grubunu teşkil etti.
Ahilik teşkilatı sayesinde Anadolu'da Rumlar ile Ermenilerin elinde olan sanat ve ticaret hayatına zamanla Türkler de katılıp, söz sahibi olmaya başladılar. Ayrıca ahiler, yaptıkları zaviyelerde Müslüman tüccar ve esnafın ahlaki terbiyesi ile de uğraştılar. Ahi zaviyeleri zamanla memleketin her tarafına yayıldı.
Ahiler, içtimai hayattaki bu hizmetleri yanında ihtiyaç halinde gazalara ve memleket müdafasına da katıldılar. On üçüncü asrın ilk yıllarında Çin'in kuzey-batısında katliamlara başlayan, kısa bir müddet içerisinde dünyanın siyasi haritasını alt üst eden ve Anadolu'ya doğru yaklaşan Moğol tehlikesine karşı tedbir aldılar. Moğolların önlerinden kaçıp gelenlere kucak açarak Anadolu insanını, Moğollara karşı gaza aşkı ile doldurarak; cihad yolunda Allahü tealanın rızasından başka bir şey düşünmeyen kimseler olarak yetiştirmeye çalıştılar ve bu insafsız düşman karşısında kahramanca mücadele ettiler.
Nihayet Moğollar, 1243 yılında Kayseri'yi muhasara edip, çetin bir muharebe sonunda şehri ele geçirince, binlerce ahiyi şehid ettiler. Anadolu'nun karışıklıklar içerisinde olduğu bu sırada, Ahi Evren'i de Kırşehir'de öldürdüler.
Kısaca sulhte muallim, muharebede asker olan ve Anadolu'nun her tarafına yayılmış bulunan ahiler, gerek Moğol zulmü ve gerekse başka karışıklıklarla sıkılan ve bunalan insanlara maddi ve manevi güç ve moral vererek Osmanlı Devletinin kuruluşuna kadar Anadolu'yu dini ve milli birlik içinde tutmaya muvaffak oldular.
Bu sırada Söğüt civarında gelişmekte olan Osmanlı Beyliğinin emrine koşan ahilerin bir kısmı, uçlara yerleşip zaviyeler kurdular. Doğudan bu mıntıkaya gelen Türkmenlerin erkeklerini ahi erkekleri, kadınlarını da Fatıma Bacının yetiştirdiği bacıyan grubu terbiye etti. Böylece üç kıtada altı asır at koşturacak olan istikbaldeki Osmanlı neslinin temelini attılar.
Bu esnada itibarlı bir ahi olan Şeyh Edebali, Osman Gazi ile yakın münasebetler kurup kızını ona verdi. Orhan Gazi ve Murad-ı Hüdavendigar ahilerden olup, vezirleri Alaeddin ve Çandarlı Kara Halil de ahi idiler. Böylece ahilerden bir kısmı alim, kadı olarak ilim sahasında, bir kısmı vali ve komutan olarak idari ve askeri alanda, bir kısmı da ticaret ve sanat alanında hizmet vermeye başladılar. Ahilerin İslamın emri olan, zamanın kıymetini bilmek, disiplinli bir hayata sahib olmak, istişare etmek, adil olmak ve adalet esaslarını aşıladıkları küçücük bir aşiret, kısa zamanda büyük bir devlet olmaya başladı.
Zaman zaman devletin yükünü hafifletici hizmetlerde de bulunan ahiler, Bursa'yı Düzmece Mustafa'nın hücumundan korudukları gibi, 1360 yılında idareleri altındaki Ankara'yı Sultan Birinci Murad'a teslim ettiler.
Bu hizmetlerine karşılık Osmanlılar, ahilere yardımcı olup hürmet göstererek halkı yetiştirmeleri için teşvikde bulundular. Bu yüzden daha sonra Birinci Murad'ın ahilerin başı olduğu ve kendisinden Ahi Murad diye bahsedildiği de bilinmektedir. Osmanlı Devleti kuvvetlenip Anadolu'ya hakim olduktan sonra, ahiler daha ziyade hayırsever bir cemiyet, bir esnaf teşkilatı şeklinde faaliyetlerini devam ettirdiler.
Ahiler arasında sanatın okumakla değil, ahinin yetişmesi için, üstattan öğrenmesi şartı getirilip; yamaklık, çıraklık, kalfalık, ustalık, yiğitbaşılık, ahi babalık ve kethüdalık safhalarından geçmesi şartı vardı. Gündüz işinde çalışan ahiler, akşamları kendilerine mahsus binalarda sohbetlere katılırlardı. Böylece ahilerin ahlaki terbiyesi ihmal edilmezdi.
Ahilerin kendilerine mahsus kıyafetleri vardı. On dördüncü asır seyyahlarından İbn-i Battuta, üstlerine hırka, başlarına sarık sarılı beyaz yünden bir külah ve ayaklarına mest gibi ayakkabı giydiklerini bildirmektedir. Ahiliğe kabul edilen namzede, şeyh tarafından şedd-i bend denilen ve ahiliğin nişanı kabul edilen bir kuşak kuşatılırdı. Ahiler kuşaklarında, büyükçe bir bıçak taşırlardı.
Ahilik teşkilatında şu mertebeler bulunurdu:
1) Teşkilata yeni giren yiğitler, 2) Ahi bölükleri (Altı bölük olup ilk üç bölüğe "eshab-ı tarik", diğer üçüne de "nakib" denirdi), 3) Halife, 4) Şeyh, 5) Şeyh-ül-meşayıh.
Ahilerin idare heyeti, her sanat kolunda, kendi azaları arasından seçilmiş beş kişiden meydana geliyordu. Kendilerine kadı tarafından seçimden sonra resmi vesika, icazet verilip, icraatları ve neticeleri büyük meclise bildirilirdi. Birlik idare heyeti her ay üç gün toplanırdı. İdare heyeti, birliğin hazinesi mahiyetinde olan orta sandığını idare ederdi.
Ahilerin kendilerine has merasimleri vardı. Bunlardan bazıları şöyledir:
An'anevi Ahi Evren merasimleri: Senelik olup, Ahi Evren'in türbesinin bulunduğu Kırşehir'de yapılırdı.
Yol atası ve yol kardeşliği merasimi: Ahiliğe girmek talebinde bulunan gençlerin birliğe kabul edilmesi mahiyetindeki bir merasim olup, zamanla çırak kabul etme merasimi halini aldı.
Yol sahibi olma merasimi: Çıraklık müddetini tamamlayanların kalfalığa yükseltilmesi için yapılan merasimdi.
Ahilerin yönetmeliğine göre, ahinin üç şeyi açık olmalıydı: Eli açık, yani cömert olmalı; kapısı açık, yani misafirperver olmalı; sofrası açık, yani aç geleni tok göndermeli. Üç şeyi de kapalı olmalıydı: Gözü kapalı olmalı, yani kimseye kötü nazarla bakmamalı; kimsenin ayıbını görmemeli; dili bağlı olmalı, yani kimseye kötü söz söylememeli; beli bağlı olmalı, yani kimsenin namusuna ve şerefine göz dikmemeli.
Ahilik mensuplarının, takdir edilmelerinin yanında cezalandırıldıkları da olurdu. Fütüvvetnamelerde şu on sekiz şeyin ahiyi ahilikten çıkarma sebebi olduğu ayrıca Cehennemlik yapacağı yazılıdır:
1) Şarap içmek, 2) Zina yapmak, 3) Livata yapmak, 4) Dedikodu ve iftira etmek, 5) Münafıklık etmek 6) Gururlanıp kibirlenmek, 7) Sert ve merhametsiz olmak, 8) Hased etmek, kıskanmak, 9) Kin tutmak, affetmemek, 10) Sözünde durmamak, 11) Kadınlara şehvetle bakmak, 12) Yalan söylemek, 13) Hıyanet etmek, 14) Emanete riayet etmemek, 15) İnsanların aybını örtmeyip, açığa vurmak, 16) Cimrilik etmek, 17) Koğuculuk ve gıybet etmek, 18) Hırsızlık etmek.
Yine ahi yönetmeliği olan fütüvvetnamelere göre; ahi, helalinden kazanmalıdır. Hepsinin bir sanatı olmalıdır. Yoksul ve düşkünlere yardım etmeli, cömert olmalıdır. Alimleri sevmeli, hoş tutmalıdır. Fakirleri sevmeli, alçak gönüllü olmalıdır. Temiz, iyi kimselerle sohbet etmeli, namazını kazaya bırakmamalı, haya sahibi olup, nefsine hakim olmalı, dünyaya düşkün olanlarla beraber düşüp kalkmamalıdır. Bunlar asırlarca Osmanlı insanının ahlakının temel taşı olan hasletler haline geldi.
Osmanlı Devletinin bünyesinde bu hizmetleri hakkıyla yapmış sanat ve ticaret hayatını Osmanlının maddi ve manevi yapısına göre düzenlemiş olan ahilik teşkilatı diğer kıymetli müesseseler gibi bilhassa İngilizlerin desteklediği Mustafa Reşid Paşanın hazırladığı Tanzimat Fermanı'ndan sonra, büyük bir sarsıntı geçirmiş ve eski fonksiyonunu kaybetmiştir.

NEŞET ERTAŞ'TAN MÜZİK DİNLETİSİ



 

26 Eylül 2013 Perşembe

NEŞET ERTAŞ'TAN MÜZİK DİNLETİSİ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

İlk Ahilik Kutlamaları



İlk Ahilik Kutlamaları
1960’LI YILLAR... Kırşehir’in nüfusu 27 bin civarında.. Hemşehrilik bağının çok güçlü olduğu yıllar...Esnafın, tüccarın, her-kesin her alanda birbirlerini desteklediği yıllar...
Kırşehir’de tanıdığım ilk valilerden Sedat Kirtepe ve Namık Sezgin’in görev yaptığı yıllar...
Belediye Başkanlığı koltuğunda ise makamına çok gazete bıraktığım emekli eğitimci, babacan adam Ziya Kılıçözlü vardı.
Bu yıllarda kutlanmaya başlanan “Ahilik Bayramı” törenlerinde Kırşehir Esnaf Teşkilâtlarının oluşturduğu ve Kapıcı Camii önünde başlayan esnaf alayının başında tabiî ki bayramı başlatan ve bugünlere getiren, bugün adı “Ahi Baba” olarak anılan Mustafa Karagüllü ve o günkü Esnaf Teşkilâtlarının yöneticileri ile şimdi anılarda kalan yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi Millet Partili Belediye Başkanı Ziya Kılıçözü var. Kılıçözlü’nün hemen yanı başında Belediye’nin altında plâk ve ayakkabı işyeri olan Belediye Meclisi Üyesi Kındamlı Ethem Cihan, çelengi taşıyanlardan sağ baştaki ise Terziler Odası yöneticilerinden Kâzım Kars bulunuyor.

Ahi Sancağı’nı taşıyanlarla, Esnaf Teşkilâtları Başkanları-nın kendi bahçelerinden getirdikleri gül ve çiçeklerden yapılan çelenk yürüyerek bugünkü İş Bankası önünde bulunan Atatürk Büstü’ne götürülerek konuluyor.

Yukarıdaki fotoğraf Kırşehir insanının o yıllarda ne kadar birlik ve beraberlik içerisinde olduğunu gösteren bir tabloydu. Şimdi anılarda kalan bu fotoğraf o yıllara ait.

AHİLİK KÜLTÜRÜ HAFTASI

AHİLİK KÜLTÜRÜ HAFTASI
Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinatörlüğünde 02/07/1988 tarih ve 19860 sayılı Ahilik Kültürü Haftası Kutlamaları yönetmeliği çerçevesinde 1988 yılından itibaren bir il merkez olmak üzere toplam 26 ilde kutlanan Ahilik Kültürü Haftası Kutlamaları 2008 yılından itibaren ilgili bakanlık olan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından çıkarılan ve 13/08/2008 tarih ve 26966 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Ahilik Haftası Kutlamaları Yönetmeliği gereğince Ahilik Haftası olarak kutlanılmaya başlanmıştır. Kırşehir’de merkez kutlamalar olmak üzere 81 ilimizde Ekim ayının 2. Pazartesi günüyle başlayan hafta boyunca kutlamalar devam etmektedir.

Kırşehir ilinde düzenlenen Merkez kutlamaların programı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde oluşturulan “Ahilik Kutlamaları Merkez Yürütme Kurulu"nca, illerde gerçekleştirilecek kutlama programları ise Valilikler bünyesinde oluşturulan il kutlama komitesince belirlenmektedir.

Konfederasyonumuzun da üyesi bulunduğu "Ahilik Kutlamaları Merkez Yürütme Kurulu" belirli zamanda toplanmakta ve Ahilik Kültürü Haftası kutlamalarının ve Kırşehir’de yapılacak merkez kutlamalarla ilgili olarak yapılacak çalışmaları programlamaktadır.

Ahilik Kutlamaları Programında Konfederasyonumuzca aşağıda belirtilen faaliyetler yürütülmektedir:
· Üyesi bulunduğumuz Ahilik Kutlamaları Merkez Yürütme Kurulu toplantısına katılım sağlanması,
- Kutlamalarla ilgili olarak alt teşkilatın yaşadığı sıkıntıların çözümü,
- Kırşehir’de gerçekleştirilen kutlamaların giderlerinin Konfederasyonumuz bünyesinde kurulan Mesleki Eğitim Fonu tarafından karşılanması,
- Haftanın kutlanması ile ilgili her türlü çalışmaya (el sanatları sergisi, halkoyunları gösterileri, davetiye, broşür, basım-dağıtım, konferans, panel hazırlığı ve organizasyonu vb) destek verilmesi,
- Diğer faaliyetler

Konfederasyonumuz gerek Ahilik Kutlamaları Merkez Yürütme Kurulu Üyesi olarak, gerekse bu kuruldan ayrı olarak Ahilik Haftası Kutlamalarında etkin rol oynamaktadır.

I . TARİHTE FÜTÜVVET VE AHİLİK İLİŞKİSİ Ahilik 13-19. yüzyıllar arasında Anadolu’da yaşayan halkın sanat ve meslek alanında yetişmelerini sağlayan, onları ahlaki yönden yetiştiren, çalışma yaşamını iyi insan meziyetlerini esas alarak düzenleyen bir örgütlenmedir. İyi ahlakın, doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin birleştiği bir sosyo-ekonomik düzen olan Ahilik,
Ahla
Eğitim - Bilim
Teşkilatlanma
Kalite – Standart
Üretici - Tüketici İlişkisi
Denetim
vb. konularda yaşadığı dönemin toplumsal yapısını düzenlemiş ve yeterli olmuş bir sistemdir.
Esnaf ve sanatkar camiasının tarihine baktığımız zaman “Ahilik” ile Fütüvvet”in önemli bir yer tuttuğunu görürüz. Çünkü bu iki kuruluş ve düzen çok uzun yıllar osmanlı toplumunun belirleyici öğeleri olmuşlardır.
Konu üzerinde araştırma yapmış olan batılı organizatörler Ahiliğin kökenlerini, Doğu’ da özellikle Araplar arasında gelişmiş olan Fütüvvet Teşkilatına dayarlar. Ancak yine de Ahiliğin Fütüvvetten bir hayli değişik, Anadolu Türklerine özgü bir kuruluş olduğunda birleşirler.
Eldeki kaynaklardan edinilen bilgilere göre Anadoludaki Ahilik doğudaki fütüvvetçiliğe benzer bir kuruluş olarak görülmektedir. Bir başka deyişle, fütüvvetçilik Anadolu’da birtakım değişikliklere uğramış, yeni bir takım nitelikler kazanmış ve Ahilik olarak anılmaya başlanmıştır. Kaynaklarda değişik yorumlara raslanmakla beraber Ahiliğin fütüvvetçilikten etkilendiği, bazı temel kurallarını fütüvvetçilikten aldığı konusunda hemen herkes hemfikirdir.
Ahiliğin tarihine şöyle bir baktığımızda fütüvvetçilikle yanyana anıldığı ya da bu iki kavramın çoğu kez birbirleriyle açıklandığını görürüz. Bu sebeple fütüvvetçiliğe çok özet olarak değinmekte yarar olduğunu sanıyorum.
Daha önce de belirtildiği gibi fütüvvetçilik daha çok kişisel yeteneklere ve askeri niteliklere önem vermiştir. Fütüvvet eli açıklık, yiğitlik, gözü peklik, yardımseverlik yani olgun kişilik olarak tanımlanır. Kuran-ı Kerim’de İbrahim Peygamberden, Tanrının birliğine inanan, putları kıran ve azgın Nemrut’a karşı çıkan bir “feta” olarak bahsedilir. Burada övgüye değer olan onun yiğitliği, mertliğidir.
Fütüvvetçiliğin ortaya çıkış biçimiyle daha sonra aldığı şekil arasında büyük bir tezat vardır. Tarihsel olarak bu gelişme şu şekilde cereyan etmiştir: Abbasiler soyu iktidara geçtiğinde, güçlü askeri birlikleri olmasına karşın, bir tepki olarak, halk arasında bazı kuruluşlar ortaya çıkmıştır. Bu kuruluşlar örgütlenmişler, kanun tanımayan haydutlar olarak isimlendirilmişlerdir. Bunlardan, özellikle Ayyarlar, devlet gücünün azaldığı zamanlarda ortaya çıkmış, silahsız, yalnız taş ve sopalarla saldırılar düzenlemişlerdir. Bununla beraber, bu kuruluşların, zaman zaman, halifelerin,askeri valilerin ve güvenlik kuvvetleri başkanlarının hizmetlerine girdikleri görülmüştür. Bu kanun dışı örgütler, 10. yüzyıldan12. yüzyıla kadar çıkardıkları karışıklıklarda büyük başarılar elde etmişlerdir. Ancak, güçlü hükümdarlar ve üç büyük Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey, Alpaslan ve Melikşah zamanlarında hemen hemen hiçbir faaliyette bulunamamışlardır.
İşsiz ve güçsüz kişilerden oluşan bir topluluk mensupları, devlet hizmetinde, özellikle güvenlik teşkilatında görev almak istemişlerdir. Özellikle, asker ve güvenlik güçlerinin yetersiz olduğu yer ve zamanlarda, onların hizmetlerinden yararlanılmıştır.
Bunun sonucu olarak, sözkonusu kişiler ahlaki bir disiplin altına girmişlerdir. Önceleri fütüvvetçi kuralları olarak bilinen yiğitlik ve eliaçıklık faziletleri, zamanla, fütüvvetçi kuruluşların ortak nitelikleri olmaya başlamıştır. Bu tür kuruluşları birleştiren fütüvvetçilik, zamanla bir meslek ve sanata bağlı bulunması gerekli olmayan, içlerinde tasavvuf erbabının ve öteki tarikat birliklerinin de yer aldığı belirli zamanlarda ve belli amaçlar için biraraya toplanabilen bir teşkilat haline gelmiştir. Üyelerin öğrenmeleri ve uymaları gereken kurallar, fütüvvetname denen, tüzük niteliğindeki kitaplarda toplanmıştır.
Bu eserler, 12. yüzyıldan sonra, esnaf ve sanatkarlara belirli ahlak kuralları ve mesleki bilgiler vermek için kullanılacak tüzükler haline getirilmiştir. Bu nedenle, Osmanlı esnafının bağlı olduğu prensiplerin esasını fütüvvet teşkilatında aramak gerekmektedir. Ahi töre ve törenleri ile örgüte giriş kurallarını kapsayan Ahi yönetmeliği niteliğindeki eserlere fütüvvetname adı verilmiştir. Anadolu’da Ahilik adı ile bilinen teşkilat, önceleri fütüvvetçilik örgütü halinde faaliyet göstermiştir. Ahiliğin temeli olan fütüvvetçilik, 10. yüzyıldan başlayarak, örgütlenmeye başlamıştır. Daha öncede belirtildiği gibi, fütüvvet Arapça bir sözcüktür ve tasavvufa dayanmaktadır. Fütüvvetin aslı, kişinin, başkasının işinde olması ve onların işini takip edip, gözetmesidir.
Bilindiği gibi, islamın ilk fütüvvet örgütleri, Ahilerden farklı olarak, bir meslek örgütü değildir. İçlerinde bir çok zenaatçı bulunsa bile, birlikte yiyip içmek, eğlenmek, dans etmek, spor yapmak amacı güden gençlik örgütleridir. Örgüt üyelerinin meslekleri ile ilgilenilmez. Mesleki örgütlenme varsa bile, çok gevşektir.
Anadolu’nun Türklerin ikinci anayurdu haline gelişi 11. yüzyılın ikinci yarısı başlarındadır. Asya’dan göç eden sanatkar ve tüccar Türklerin yerli tüccar ve sanatkarlar karşısında tutunabilmeleri ve yaşayabilmeleri, aralarında bir örgüt kurmalarını gerektirmiştir. Ayrıca Türkler bu örgüt yardımıyla, sağlam, dayanıklı ve standart mal yapabileceklerini düşünmüşlerdi. İşte bu zorunluluk, dini ahlaki kuralları fütüvvetnamelerde zaten mevcut olan esnaf ve sanatkarlar dayanışma ve kontrol örgütünün, yani Ahiliğin kurulması sonucunu doğurmuştur. Öte yandan, deri işçilerinin ve Ahiliğin piri olan Ahi Evran’ın Anadolu’ya gelişi de bu tarihlere rastlamaktadır.
Ahi sözcüğü de Arapça’dır ve “kardeşim” demektir. Ancak bazı yazarlar Ahi sözcüğünün Türkçe’de cömert, eli açık, yiğit anlamına gelen “akı” sözcüğünden geldiğini ileri sürmektedirler. Anadolu’da Türk kurum ve terimlerinin fazlalaştığı bir dönemde “akı”nın Arapça “kardeşim” anlamına gelen “ahi”ye dönüştürüldüğü düşünülmektedir. Terim olarak Ahilik, Anadolu’da 13. yüzyılda kurulu, belli kurallarla işlemiş esnaf ve sanatkarlar birliğini ifade etmektedir. ahlakla sanatın uyumlu birleşiminden oluşan ahilik, örgüt olarak Anadolu’da 13. yüzyılda Ahi Evran tarafından kurulmuştur.
2. AHİ EVRAN
Ahi Evran’ın hayatı ve kişiliği üzerinde araştırmacıların farklı görüşleri vardır. Ahi Evran’ın deri işçiliği ve teşkilatında çok başarılı bir kişi olduğu, belgelerden anlaşılmaktadır. Ahi Evran, yüzyıllardır savaşçılık ve dini, ahlaki bilgiler vermekte büyük ve önemli görevler yerine getirmiş olan fütüvvet teşkilatından ve fütüvvetnamelerden yararlanarak, ahi teşkilatını kurmuştur. Ahi Evran, ahlakla sanatın ahenkli birleşimi olan ahiliği çok itibarlı bir duruma getirmiştir. Böylece, ahilik yüzyıllarca bütün esnaf ve sanatkarlara yön vermiş, onların işleyişini düzenlemiş, yeniçeri teşkilatının kuruluşunda, önemli rol oynamış, devlet adamları bu kuruluşa girmeyi şeref saymışlardır.
Osmanlı İmparatoru Orhan Gazi, bir Ahidir ve Ahilerin adları yanında kullandıkları lakaplardan biri olan “ihtiyarüd-din” lakabını kullanmıştır. Aynı şekilde Sultan I.Murat’ın da Ahi olduğu ifade edilmektedir. Ahi Evran, halkın ekonomik durumunu iyileştirmek, meslek sahibi olmasını ve din sömürüsünden kurtarmak için çalışmıştır. İşe ayakkabıcı ve saraç esnafını teşkilatlandırmakla başlamıştır. Kısa zamanda üstün becerisi, ahlaki sağlamlığı ve hakseverliği ile büyük bir ün ve saygı toplamıştır. Kurduğu teşkilatın başkanı, Ahi Babası olmuştur.
3 . AHİLİĞİN OSMANLI ESNAF VE SANATKAR FAALİYETLERİNİ DÜZENLEMESİ
Ahilik, tarihi ve sosyo-ekonomik zorlukların ortaya çıkarıldığı bir Türk esnaf birliğidir. Bu birliklere 14. ve 15. yüzyıllarda, batıdaki kuruluşların etkisinin olduğu düşünülebilir. Ancak, Ahi kuruluşları daima çevresel ve toplumsal karakterini korumuş, üretici ve tüketici ilişkilerini en iyi şekilde düzenlemeyi amaç edinmişlerdir.
Bu kuruluşların temelleri, o kadar sağlam atılmış, kuralları zamanının ve toplumun gereklerine ve gerçeklerine o kadar uyarlanmıştır ki, bu sonradan, il ve ilçelerin belediye hizmetleri ve bu hizmetlerin denetimi için örnek alınmış, narh ve nizamnameler ya da kanunnameler şeklinde resmileştirilmiştir.
Osmanlılarda standartlara uymayarak, düşük kaliteli mal ve hizmet üreten esnafa çeşitli cezalar verilmiştir. Bu dönemde günümüzde bile tam olarak uygulanamayan kalite, standart, üretici-tüketici ilişkileri çok kesin kurallarla belirlenmiştir.
4. OSMANLI ESNAF VE SANATKARLAR KURULUŞUNUN GEDİKLER HALİNE DÖNÜŞÜ
Ahilik, Türklere özgü milli bir kuruluş olarak ortaya çıkmış, tüketicilerin korunması dahil, Türklerin Anadolu’da kök salması ve tutunmasında önemli bir rol oynamıştır. Ahiler Birliğinin Müslümanlara özgü yapısı 17. yüzyıla kadar sürmüştür. Osmanlı Devletinin Müslüman olmayan egemenlik alanı genişledikçe, çeşitli dindeki kişiler arasında çalışma zorunluluğu doğmuştur.Bu şekilde din ayrımı yapılmadan kurulan, eski niteliğinden bir şey kaybetmeyen yeni organizasyona gedik denilmiştir. Gedik sözcüğü Türkçe bir sözcüktür. Tekel ve imtiyaz anlamına gelir. Resmi terim olarak gedik sözcüğüne 1927 yılında rastlanır. Ama gediğin tekelci karakteri çok daha eskilere uzanmaktadır.
Bu şekilde esnaf ve sanatkarlık, 1860 yılına kadar sürmüştür. O zamanlar, bir kişi çıraklıktan ve kalfalıktan yetişip de açık bulunan bir ustalık makamına geçmedikçe, yani gedik sahibi olmadıkça, dükkan açarak sanat ve ticaret yapamazdı. Ancak, ellerinde imtiyaz fermanları olan kişiler, sanat ve ticaret yapabilirdi. Bu fermanlar, esnafın sayılarının artırılıp eksiltilmesi, mülk sahiplerinin eski kiralarını artırmaması, gediği olmayanların sanat ve ticaret yapamaması, açık olan gediklerin esnafın çırak ve kalfalarına verilmesi, dışardan esnaflığa kimsenin kabul edilmemesi gibi hükümleri kapsıyordu.
Gedikler, sabit veya seyyar olmak üzere iki türlüdür. Seyyar veya havzi gedikler, kişiye özgü olup, sahibi istediği yerde sanatını ve ticaretini yapmasını sağlıyordu. Sabit gedikler ise dükkan, mağaza, atölye gibi yerlere ait olduğundan, sahipleri başka bir yerde sanat ve ticaret yapamazlardı. Gedik sahibi, başka bir yere göç edecek olursa gediğini de resmen nakletmek ve senedini değiştirmek zorundadır. Bu durumda değiştirmede ya da yeniden gedik senedi verilmesinde olduğu gibi, resmi araştırma ve soruşturma yapılırdı. Gedikler, toplumun ihtiyaçları, nakil ve değiştirmeler yüzünden çoğaltılıp azaltılabilirdi.
Tanzimatın ilanından ve yabancı devletlerle ticaret anlaşmaları yapılmaya başlandıktan sonra, öteden beri sürüp gelen tekelcilik kuralının sanatla ticaretin gelişmesinde zararlı olduğu anlaşılmış, ticaret ve sanayiinin gelişmesi gerektiğinden ve istendiğinden, artık gedik ve tekelcilik kuralının sürdürülmesinde hükümetçe yarar görülmemiş, kaldırılmıştır.
18. yüzyıla kadar esnaf ve sanatkarlık Osmanlı döneminde altın çağını yaşamıştır. Ahilik gelenekleri ve daha sonra kurulan lonca teşkilatları bu sınıfı gerek nicelik ve gerekse nitelik yönünden geliştirmiştir. Bu gelişmeye devlet de katkı sağlamış, derbendci denilen memurlar vasıtasıyla ticaret yollarının bakım ve güvenliğini sağlamıştır.
Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden Ahilikte payına düşeni almış git gide yozlaşmıştır. Sonuçta giderek loncalar bozulmuş, gediklere töreye göre değil iltimasa göre atamalar yapılmaya başlanmıştır. Esnaf ürettiği malı satamaz olmuştur.
Devlet tam bir çöküş yaşıyordu. Ortada çalışan tezgah yoktu. Nihayet 1912 yılında loncalar tamamen kaldırıldı. Böylece 700 yıl boyunca yaşamış Anadolu halkının ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamında belirleyici rol oynamış olan Ahilik sistemi tarihe karışmıştır.
İttihat ve Terakki döneminde esnaf ve sanatkarların yaşadığı bu çöküş çarkını tersine çalıştıracak çözümler arandı. Bu kesimin devlet tarafından teşvik edilmesi, çıraklık mekanizmasının iyi işletilmesi gibi formüller üzerinde duruldu. Ancak bir sonuç alınamadı. Osmanlı İmparatorluğu gibi Ahilik sistemi de çöktü.
18. Yüzyıl içinde oluşan loncalar 1912 yılında çıkarılan bir kanunla ortadan kaldırılmıştır. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte esnaf-sanatkarlar kesimi bugünkü modern örgütlenmesinin başlangıcı olan 5373 sayılı Esnaf Dernekleri ve Esnaf Birlikleri Kanunu çıkarılmıştır. 1964 yılında 507 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanunu ile esnaf-sanatkarlar teşkilatı bugünkü yapısına kavuşmuştur.
1991 yılında 507 sayılı Kanunda değişiklik yapan 3741 sayılı Kanun ile Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu ve tüm alt teşkilatı, ülkemizde uygulanmakta olan ve kökeni Ahiliğe dayanan ve Almanya’dan örnek alınan ikili meslek eğitimi sisteminin işyerlerinde verilen pratik kısmı ile ilgili bir takım hak ve sorumluluklar yüklenmiştir. Bu kanun hükümlerine dayanarak da ayrıntıları düzenleyen 5 eğitim yönetmeliği çıkarmıştır.
Konfederasyonumuz Ahilikten gelen bir teşkilatın en üst kuruluşu olarak, Ahiliğe her zaman sahip çıkmış ve Ahilik ilkelerini korumaya çalışmıştır. Bu nedenle Kültür Bakanlığı ile işbirliği içinde her yıl Ahilik Kültürü Haftası Kutlamaları Yönetmeliği kapsamında bulunan illerimizde büyük bir coşku ile Ahilik Kutlamaları yapılmaktadır. Ahilik Haftası aynı zamanda tüm ülke genelinde Esnaf Bayramı olarak da kutlanmaktadır. Her iki kutlama programları çerçevesinde illerimizde Ahilikle ilgili panel ve konferanslar düzenlenmekte, şenlikler yapılmakta, iller tarafından seçilen mesleğinde başarılı ve mesleğinin gerektirdiği ahlaki ilkelere sahip en genç, en yaşlı ve kadın esnaf ve sanatkarlarımıza belge ve hediyeler verilmekte, sergiler, fuarlar açılmaktadır. Konfederasyonumuz her yıl ayrıca, Ahiliğin merkezi kabul edilen Kırşehir ilimizde ülke genelinden gelen esnaf-sanatkar kuruluşları yöneticileri ile birlikte bu faaliyetleri gerçekleştirmektedir. Ahiliğin yaşatılması, geliştirilerek günümüz şartlarına uydurulması amacıyla araştırmalar yapılmakta ve yayımlanmaktadır.
Esnaf ve sanatkarlar kesiminin tarihinde önemli bir yer tutan Ahilik gerek ruh ve gerekse kurumları ile bugün halen yaşamaktadır. Bugün esnaf-sanatkar kesimi açısından öneme sahip olan, Halk Bankası, Kefalet Kooperatifleri, Bağ-Kur gibi kuruluşların kökeni Ahilik Teşkilatına dayanmaktadır. Bu nedenle esnaf ve sanatkarlar kesiminde ve teşkilatlarında 38 yıldan beri "Esnaf Bayramı" kutlamaları büyük bir şevkle yapılmaktadır.
Ahilik ve Ahiler; ülkede, inanmış ve yararlı işlere yönelmiş bir esnaf toplumu, güçlü ve yaygın bir orta sınıf yaratmıştır. Günümüzde özlemi çekilen, sanat-ticaret-iş ahlakı yanında, kooperatifçilik, sendikacılık, meslek ve çıraklık eğitimi, sosyal güvenlik, standart üretim, kalite ve fiyat kontrolü ve bankacılık (esnaf sandıkları) gibi konularda başarılı olarak öncü ve örnek olmuşlardır.
Ahilik, Türklere özgü milli bir kuruluş olarak ortaya çıkmış, tüketicilerin korunması dahil, Türklerin Anadolu’da kök salması ve tutunmasında önemli bir rol oynamıştır.
Ahilik teşkilatı hakkında
www.ahilik.gen.tr

Ahilik Kutlamalarına Katılan Yabancılar Fener Alayında Buluştu

Ahilik Kutlamalarına Katılan Yabancılar Fener Alayında Buluştu

              
Ahilik Kutlamalarına Katılan Yabancılar Fener Alayında Buluştu
Bozlak ustası merhum Neşet Ertaş’ın ölüm yıldönümünde Ertaş, ailesi Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci ile bir araya gelirken, yabancı öğrenciler Ahilik Kutlamaları kapsamında fener alayına katıldı.Ertaş’ın birinci ölüm yıldönümünde Eertaş, ailesi ile bir araya gelen Bahçeci, ‘Büyük ustamız, bozkırımızın tezenesi, UNESCO’nun yaşayan efsane olarak adlandırdığı, büyük ozan ve Abdallık geleneğinin son büyük temsilcisi Neşet Ertaş’ı ölümünün bugün birinci yıl dönümü.Kırşehir’in en büyük değerlerinden olan, türkü pınarı, ölümsüz eserler bırakan ve yıllarca dillerden düşmeyen, türküleri miras olarak bırakan ve Kırşehir denince ilk akla gelen Neşet Ertaş’ın adı inanıyorum ki yüzyıllar boyu unutulmayacak. Türkü pınarımız hep kalbimizde yaşayacak. Bu vesileyle kendisine Allah’tan rahmet diliyor; hemşerileri olarak onu unutmayacağımızı dile getirmek istiyorum” dedi.Ahilik Kutlamaları kapsamında Kırşehir’de bulunan Gürcü ve Ukraynalı yaklaşık yüz kişi fener alayına katılarak şarkılar söyledi. Kırşehir’de Ertaş’ın ölüm yıldönümü ve ahilik haftası kutlamaları kapsamında yerel programlar geniş katılımla devam ediyor.
İhlas Haber Ajansı

25 Eylül 2013 Çarşamba

Ahilik Haftası ve Kırşehir

Ahilik Haftası Başladı
(23/09/2013)
Kurduğu Ahilik Teşkilatı ile sosyal hayatımızı düzenleyen Ahi Evran-ı Veli’yi anmak ve onun ilkelerini yaşatmak amacıyla düzenlenen Ahilik Haftası etkinleri Gümrük ve Ticaret Bakanımız Sayın Hayati Yazıcı’nın katıldığı tören ile başladı.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı koordinesinde, Kırşehir Valiliği, Kırşehir Belediyesi, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK), Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği (TESKOMB) ve sivil toplum kuruluşları tarafından organize edilen 26. Ahilik Haftası kutlamaları, Anıt Meydanında gerçekleştirilen törenle başladı.
Çelenklerin sunulmasının ardından saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasıyla başlayan törene Gümrük ve Ticaret Bakanımız Sayın Hayati Yazıcı, Valimiz Sayın Özdemir Çakacak, Milletvekillerimiz Abdullah Çalışkan ve Muzaffer Aslan, TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, TESKOMB Başkanı Abdulkadir Akgül, Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci, il protokolü, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, esnaflar ve vatandaşlar katıldı.
Gümrük ve Ticaret Bakanımız Sayın Hayati Yazıcı, yapımı devam eden Ahi Evran-ı Veli Külliyesi’nin kutlamaların merkezi olan Kırşehir’in “Ahi Şehri” olmasına büyük katkı sağlayacağına inandığını belirtirken, “Ahilik hayat tarzıdır, kuru kuru söz değildir. Ahilik kültüründe “dostluk başka alışveriş başka” diye bir şey yoktur. Ahlak ve esnaf mektebi, esnaf teşkilatıdır,” dedi.
Ahiliği dünya çapında tanıtmak amacıyla Kırşehir'de Ahi Evran Külliyesi yapımını başlattıklarını belirten Gümrük ve Ticaret Bakanımız Sayın Hayati Yazıcı, “Külliye yapımını TOBB’un 7 milyon, TESKOMB'un 3 milyon ve TESK'in de 2 milyon liralık katkı sundular. Ahilik'te “ben değil, biz var.” Ahilik iyilikleri yaymak, kötülükleri engellemektir, dedikodu yapmamaktır. Ahilik fakir ile zengini bir tutmaktır. Ahilik tüm toplumsal ve ticari ilişkilerde dürüst ve güvenilir olmaktır. Ahilik kardeşliktir, eli açıklıktır, cömertliktir. Ahilik eline diline ve beline sahip olmaktır. Bu eylemleri gerçekleştirerek insanlığı bezeyen bu değerleri yayan insanlar olmadığı için bugün maalesef dünyada katliamlara tanık oluyoruz. Üzülüyoruz. Ahiliğin insanlığa zerk ettiği bu değerler her birimizin içinde yaygınlaşmış olsaydı, içselleştirilmiş olsaydık kargaşa yaşanmazdı. Bizim tarihimiz gerçekten bir hazinedir. O çizgide Hacı Bektaş-ı Veli'nin, Yunus Emre'nin Mevlana'nın insanlığa sağladığı değerler bugün dünya sulhuna çok önemli katkılar sağlamaktadır. Biz millet olarak bu değerlerimizi ulusal boyuttan çıkartıp uluslararası boyuta taşımalıyız,” dedi.
Valimiz Sayın Özdemir Çakacak ise yaptığı konuşmada; “Anadolu’nun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda, sosyal, kültürel ve ekonomik hayatımızın şekillenmesinde Ahilik Teşkilatının büyük yeri ve önemi vardır. Globalleşen dünya ve her geçen gün zorlaşan yaşam koşulları iş ve çalışma hayatında da çeşitli sorunları beraberinde getirmektedir. Günümüzde iş dünyasının üzerinde durduğu ve çözmeye çalıştığı bu sorunlar, ancak Ahilik prensiplerinin çalışma hayatına yansıtılması ile çözümü mümkün olabilecektir. Türk Milletine özgü bir kültür hazinesi olarak asırları aşarak günümüze ulaşan Ahilik kültürünün yaşatılması, yeni nesiller tarafından tanınması ve Ahiliğin yaşayan mekanlarda tanıtılması amacıyla Belediye Başkanlığımızca Ahilik Külliyesi projelendirilmiştir. Bu projeye Gümrük ve Ticaret Bakanımız Sayın Hayati Yazıcı’nın himayesinde TOBB, TESK ve TESKOMB büyük katkılar sağlamışlardır. Başta Sayın Bakanımız olmak üzere TOBB, TESK ve TESKOMB başkanlarına Kırşehirliler adına teşekkürlerimi sunuyorum.” dedi.
Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci, TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, TESKOMB Genel Başkanı Abdulkadir Akgül’ün konuşmalarından sonra Ahi Evran-ı Veli Türbesi ziyaret edilerek Galeri Salonunda hazırlanan Tezhip ve Hat Sergisi’nin açılışı yapıldı.
Ahi Çarşısı esnafının “Ahi duası” ile işe başlamasının ardından unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarının yer aldığı Ahi Sokağı gezildi.
Uzun Çarşı esnafının ziyareti ile devam eden Ahilik etkinliklerinde halka ahi pilavı ve ahi helvası ikram edildi. Gümrük ve Ticaret Bakanımız Sayın Hayati Yazıcı ve Valimiz Sayın Özdemir Çakacak halka Ahi Pilavı dağıttı.
Halk oyunları gösterilerinin yer aldığı program sonrası Valimiz Sayın Özdemir Çakacak, Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birlik Başkanı Bahamettin Öztürk başkanlığındaki esnaf ve sanatkarları kabul etti.
Ahilik Haftası programının ilk günü, Kültür Merkezindeki tiyatro gösterisiyle sona erdi.

Ahilik Haftası görkemli başladı

Ahilik Haftası görkemli başladı
Paylaş : Google    
 
13. yüzyılda Kırşehir'de yaşayan Türk esnaf ve sanatkarının piri Ahi Evran'ın insani ve ahlaki felsefesini yaşatmak, geliştirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla 29 Eylül Pazar gününe kadar değişik etkinliklerin düzenleneceği 26. Ahilik Haftası kutlamaları Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın katılımıyla dün başladı.
Ahilik Haftası görkemli başladı
13. yüzyılda Kırşehir'de yaşayan Türk esnaf ve sanatkarının piri Ahi Evran'ın insani ve ahlaki felsefesini yaşatmak, geliştirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla 29 Eylül Pazar gününe kadar değişik etkinliklerin düzenleneceği 26. Ahilik Haftası kutlamaları Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın katılımıyla dün başladı.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın koordinesinde Kırşehir Valiliği, Kırşehir Belediyesi, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK), Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği (TESKOMB) ve sivil toplum kuruluşları tarafından organize edilen 26. Ahilik Haftası kutlamaları dün İş Bankası önündeki Anıt Meydanı’nda başladı.
Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı ile başlayan törenlere Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, TESK Başkanı Bendevi Palandöken, ESKOMB Başkanı Abdulkadir Akgül, Vali Özdemir Çakacak, Kırşehir Milletvekilleri Abdullah Çalışkan ve Muzaffer Aslan,Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci başta olmak üzere kalabalık bir davetli ve esnaf topluluğu katıldı.
Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci ve Vali Özdemir Çakacak’ın Ahi Evran-ı Veli’nin ilke ve felsefelerini anlatmalarının ardından kürsüye gelen Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Ahi Evran’ı dünya çapında tanıtmak amacıyla Kırşehir’in Ahi Evran Külliyesi yapımını başlattıklarını ve külliyeye TOBB’un 7 milyon, TESKOMB ‘un 3 milyon ve TESK’in 2 milyon liralık katkı sunduklarını açıkladı.
Külliye’nin yapımında para sorunun olmayacağını belirten Bakan Yazıcı, “Ahilik hayat tarzıdır, kuru kuru söz değildir. Ahlak ve esnaf mektebi, esnaf teşkilatıdır. Ahilik’te ben değil, biz vardır. Ahilik iyilikleri yaymak, kötülükleri engellemektir, dedikodu yapmamaktır. Ahilik fakir ile zengini bir tutmaktır. Ahilik tüm toplumsal ve ticari ilişkilerde dürüst ve güvenilir olmaktır. Ahilik kardeştir, eli açıktır, cömerttir. Esnaf dayanışmasının öncüsüdür. Ahilik bir insan bilimidir. Ahi her yerde , her ortamda ve her çağda denge ve düzen tutturandır. Dağıtan değil, toparlayandır, yıkan değil yapandır. Bu toprakların hamurunda Ahilik yani kardeşlik vardır. Eğer ülkemizde ve dünyada Ahilik geleneğini özümsemiş olsaydık, bugün dünyada katliamlar olmazdı. Eğer Ahiliği tam olarak benimsemiş olsaydık, dün akşam İstanbul’da oynanan maçta o olaylar yaşanmazdı” dedi.
Hükümet olarak esnafa verdikleri kredi miktarını arttırdıklarını da belirten Bakan Yazıcı şöyle devam etti:
“2002 yılında esnaf ve sanatkarlarımız yüzde 47 faizle kredi kullanıyordu. Biz bu oranları bir yıllık kısa vadelerde yüzde 4’e, bir yıldan uzun olan kredilerde yüzde 5’e kadar indirdik. Kredi limitini 2002 yıldan 5 bin liraydı bunu da 125 bin liraya çıkardık. Bu dönem içerisinde verilen krediler yaklaşık 576 kat arttırmıştır.”
Ahilik kutlamalarının başkenti Kırşehir'deki etkinlikler daha sonra Ahi Evran-ı Veli Türbesi’nin ziyaretinin ardından Kültür Merkezi’ndeki sergi ve Ahi Çarşısı'nın "Ahi Duası" ile açılışıyla devam etti. Ahi Sokağı açılışının gerçekleştirildiği törende 2. Çarşı ve Uzun Çarşı esnafları ziyaret edildi.
Cacabey Meydanı'nda Bursa Kılıç Kalkan Ekibi gösterisinden sonra esnaf ve sanatkarlar Vali Özdemir Çakacak ve Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci'yi ziyaretleri ile program devam etti. İlk gün programı Cacabey Meydanı'nda halk oyunları gösterisi ve akşam 19.30'da Kültür Merkezi’nde sunulacak tiyatro gösterimi ile tamamlandı.
Ahilik Haftası kutlamalarının bugünkü etkinlikleri saat 10.00'da Kültür Merkezi’nde Çocuk Tiyatrosu gösterimi ile başlayacak. Saat 11.00’de Cacabey Meydanı’ndaki halk oyunları gösterisinin izleyeceği etkinliklerde saat 13.15’te Cacabey Meydanı ve Ahi Çarşısı yanında Ahi Pilavı ve Ahi Helvası ikramı, saat 14.00’de Kültür Merkezi’nde Çocuk Tiyatrosu, saat 16.00’da Anıt Meydanı’nda Bisiklet Gösterisi-Mangala Turnuvası, saat 17.00’de Cacabey Meydanı’nda mahalli sanatçıların konseri, saat 19.30’da Fen-Edebiyat Fakültesi Konferans Salonu’nda da “Başarı Hikâyesi” adlı söyleşi programı yer alacak. Haftanın Kırşehir genelinde coşku ile kutlanabilmesi için etkinliklerin ilçelerimize de yaygınlaştırıldığı kutlamalarda yarın saat 13.30’da Boztepe ilçesinde Ahilik hakkında bilgilendirme, Mehteran Bölüğü konseri ve Ahi Pilavı ile Ahi Helvası ikramı, halk oyunları gösterisi, saat 14.30’da da Mucur ilçesinde Ahilik hakkında bilgilendirme, halk oyunları gösterisi, Ahi Pilavı ile Ahi Helvası ikramı ile saat 20.00’de Mucur Halk Eğitim Merkezi’nde Sait Sargın’ın Terzinin Çırağı isimli tiyatro gösterisinin yer alacağı etkinlikler düzenlenecek. Kutlamaların coşkulu geçmesi için tüm hazırlıkların tamamlandığı Ahilik Haftası kutlamalarının simgesi olan, kalfalıktan ustalığa geçişi sembolize eden Şed kuşatma töreni ise 28 Eylül Cumartesi günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılacağı resmi kutlamalarda gerçekleştirilecek. Resmi kutlama Ahi Meydanı’nda düzenlenecek. Vali Özdemir Çakacak, Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci, Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği Başkanı Bahamettin Öztürk'ün tüm Kırşehir halkını davet ettiği 26. Ahilik Haftası ve 49. Esnaf Bayramı, Uğur Işılak, Fatih Kısaparmak ve mahalli sanatçıların konserlerinin yanı sıra paneller, gösteri ve söyleşilerle 29 Eylül Pazar gününe kadar çeşitli etkinliklerle devam edecek.

26. Ahilik Haftası

26. Ahilik Haftası Kutlamaları Başladı

 
26.Ahilik Haftası Kutlamaları Anıt Meydanı’nda saat 10.00’da görkemli bir açılışla başladı.
Açılış törenine Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Hayati Yazıcı, Kırşehir Valisi Özdemir Çakacak, Ak Parti Milletvekilleri Abdullah Çalışkan ve Muzaffer Aslan, TESKOMB Genel Başkanı Abdülkadir Akgül, TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Garnizon Komutanı J.Alb. Türker Yılmaz, Kırşehir Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Şahin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bürokratları, Siyasi Partilerin İl Başkanları, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu temsilcileri, Esnaf ve Sanatkarlar Odası Birlik Başkanı ve oda başkanları, daire müdürleri, mahalle muhtarları, Sivil Toplum Kuruluşları, yurtdışından ve yurtiçinden gelen halk oyunları ekipleri, basın mensupları ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Tören alanına çelenklerin sunulmasının ardından açılış konuşmalarına geçildi. Açılışın ilk konuşmasını yapan Kırşehir Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci Ankara’daki yoğun programına rağmen açılışlara katılan ve Ahiliğe verdiği önemden dolayı tüm Kırşehirliler adına Sayın Bakan Hayati Yazıcı’ya teşekkür ederek şunları kaydetti: “Bugün bu kutlamaların açılışı ile birlikte inşallah bir hafta boyunca Ahi Evran’a yakışır bir şekilde Ahiliği hep birlikte hem Kırşehirliler olarak hem bütün Türkiye olarak daha fazla anlayıp, Ahiliğin hayatımızda daha fazla yer edinebilmesi için etkinlikler düzenleyeceğiz. Ahilik anlayışı bu toprakların bize kalıcı vatan olmasında çok önemli bir görev üstlenmiştir. Ahilik anlayışı Türklerin yerleşik hayata geçip zanaat öğrenmeleri, ticaret hayatını öğrenmeleri; esnaflık ilkelerini ortaya koyarak her alanda çok önemli felsefeler geliştirerek toplum hayatını düzenleme noktasında çok önemli bir misyonu üstlenmiştir. İnanıyorum ki bundan sonraki süreçte Ahilik anlayışını Türk toplumu olarak aynı değeri verecek şekilde hâk ettiği noktaya her birlikte getireceğiz. Biz göreve geldiğimizde Ahi Evran Külliyesi projesi için kolları sıvadık ve başlangıcında herkesin fikrini alarak istişarelerle neticesinde bir proje haline getirdik. Sayın Bakanımıza gerçekleştirmek istediğimiz projeyi arz ettik ve Bakanımızın heyecanla sahiplenmesi bize de güç verdi. Bu projede emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Ahilik Haftası kutlamalar için hem yurtdışından hem de ülkemizin farklı yerlerinden gelen herkese teşekkür ediyorum ve Ahilik Haftamızın herkes için güzel geçmesini diliyorum.”


Başkan Bahçeci’nin ardından TESKOMB Genel Başkanı Abdulkadir Akgül; Ahilik haftasının tüm ülkemizde kutlandığına değinerek herkese hayırlı uğurlu olmasını temenni etti.
Akgül’ün ardından konuşmasını yapan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken ise Ahilik Haftası Kutlamalarında emeği geçen Belediye, Valilik, sivil toplum kuruluşlarına teşekkür ederek Ahi Evran’a yakışır bir hafta olmasını diledi.
Vali Özdemir Çakacak da Ahilik Haftasının 26.sını kutlamak üzere Sayın Bakanımıza Kırşehir halkı adına hoş geldiniz diyerek konuşmasına şöyle devam etti: “Ahilik; çıraklık, kalfalık ustalık sisteminin esnaf ve zanaatkârlara getirmiş; esnaf ve zanaatkârlara ahlaklı iş yapma kurallarını getirmiştir. Sadece esnafları bir çatı altında toplamakla kalmamış aynı zamanda ilkeleriyle de toplumsal barışın ve huzurun tesisine vesile olmuştur. Bugün dünyada yaşanan savaşlara baktığımızda komşu ülkelerin binlercesinin katledildiğini, evlerinden yurtlarından uzaklaştırıldığını görüyoruz. Böyle bir dönemde hem dünyada hem de ülkemizde birlik ve beraberliğe; huzura ve barışa şiddetle ihtiyaç duyulduğu, ahiliğe ne kadar ihtiyaç duyulduğu anlıyoruz. Bu vesileyle Ahiliği tanımalı; anlatmalı; gelecek nesillere aktarıp yaşatmalıyız. Belediyemizin yapmış olduğu Külliye projesine destek olan Külliyenin asıl sahibi Sayın Bakanımıza ve TESK, TESKOMB ve TOBB’a teşekkürler ediyor; Ahilik Haftasının herkese hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.”
Kırşehir’in güzel insanları, değerli dostlar hepinizi muhabbet dolu saygıyla selamlıyorum diye sözlerine başlayan Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı konuşmasına şöyle devam etti: “ Ahilik gibi tarihimizin en güçlü değerlerini içeren bir hazinenin, 26. Haftalık Kutlamasında sizlerle birlikte olmaktan gerçekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Ahi Evran-ı Veli, Üstad Ahmet Yesevi’den aldığı meşaleyi, değerleri uygulamasını gerçekleştirmek suretiyle Anadolu’da faaliyetini sürdürmüş; aynı meşale içerisinde Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre ve Hazreti Mevlana o süreçleri zenginleştirerek insanlık tarihinde armağan etmişlerdir. Ahilik kardeşlik demek. Ahilik sadece esnaf örgütlemesi değildir aynı zamanda eğitim sistemi bütünüdür. Aynı zamanda bir hayat tarzının içerir. Bu çerçeveden baktığımız zaman Ahilik felsefesi sevmektir, katlanmaktır, öğrenmektir, öğretmektir, cömertliktir. Üretimden tüketime tiacarete dek her alanda bir kurallar bütünlüğü içerisinde hayati tanzim etmektir. Ahilik kültüründe ben yok biz var, ben benliktir biz bütünlüktür. Biz de iyilikleri güzellikleri paylaşma vardır. Ahilik kültüründe alışveriş boyutunda dostluk ayrı alışveriş ayrı bir söylem yoktur. Dostluk, kardeşlik, insan sevgisi, doğruluk, dürüstlük gibi ölçüler zamana, kişiye, mekâna göre asla değişime uğramaz. Öğretici tarafı var. Ahilik pratiğinde çırak, kalfa ve usta ilişkileri önemlidir. Ahiliğin üretim mekânları, ahilik ürettiklerini tüketicilere arz ettikleri mekânlar, dükkanlar her biri kendi çapında bir eğitim müessesedir. Ahilik kültürü insanlığa zevk ettiği değerler bugün dünyada egemen olsaydı katliamlar olmazdı. İnsanlık bu değerlerden yoksun. Ahiliğin insanlığa zevk ettiği bu değerler her birbirimize yaygınlaşmış olsaydı; içselleştirmiş olsaydık son zamanlarda yaşanan olaylar olmazdı.”
Ahilikle ilgili bir ansiklopedik çalışmanın da yer alması gerektiğine değinen Bakan Yazıcı sözlerini şöyle tamamladı: “Ahilikte var olan eline beline diline sahip ol sözünü hayatımızın her aşamasında gerçekleştirelim. Şu anda Türkiye’nin her yerinde Ahilikle ilgili kutlamalar gerçekleşiyor. Bu etkinlikler vasıta ile birlikteliğin olduğu, silahlardan arınmış, can güvenliğinin sağlandığı, diyolog sürecinin başladığı, Hz. Adem’den bu yana var olan kardeşliğin perçinlenmesi, Ahi Evran’ın öğretilerinin nesilden nesile aktarıldığı bir dünya diliyorum.”


Heyet açılıştan sonra Ahi Evran-ı Veli Hazretleri’nin türbesini ziyaret ederek dualar okudu ve ardından Kültür Merkez’inde açılan tezhip ve hat sergilerini açılışlarına katıldı. Daha sonra “ Ahi Duası” okunarak Ahi Çarşısı esnafı ziyaret eden, heyet Ahi Sokağının açılışını gerçekleştirerek çarşıda açılan stantları ziyaret etti
Anıt Meydanı’nda protokol ve vatandaşa Ahi Pilavı ve Ahi Helvası ikram edilmesinden sonra, program heyetin Kırşehir Valiliği ve Kırşehir Belediyesini ziyaret etmesi ile devam etti.