13 Ekim 2012 Cumartesi

DEPREM NEDİR BİLİYORMUYUZ ?



  


1.DEPREM NEDİR?

Dünyanın oluşumundan beri doğal güçlerin neden olduğu, yer kabuğunun derin tabakalarının yer değiştirmesi ya da yanardağların püskürme durumuna geçmesi sonucu oluşan ani devimin yer sarsıntısına deprem denir. Depremlerin büyük bir bölümü levhaların bitişme yerleri üzerinde olur.Bir levha kayarak diğerine dayandığı zaman arada kalan kayalar sıkışır ve yerlerinden oynar ya da kırılır.Bu durum da şok dalgaları adı verilen güçlü titreşimler kayaların içinden geçerek yüzeye erişir.




1.1 DEPREM TÜRLERİ :

Depremler oluş nedenlerine göre degişik türlerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa baska doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle "TEKTONİK" depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında olusurlar.Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir.
İkinci tip depremler "VOLKANİK" depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar.Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin maydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve İtalya'da olusan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.
Bir başka tip depremler de "ÇÖKÜNTÜ" depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşlukları tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.
Odağı deniz dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara (Tsunami) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya'da Tsunami'den 1896 yılında 30.000 kisi ölmüstür.


1.2 DEPREMİN ŞİDDETLERİ VE NEDENLERİ

Depremin yer yüzeyindeki etkileri depremin şiddeti olarak tanımlanır. Depremlerin şiddet dereceleri çok çeşitlidir; kimisi, yalnız çok duyarlı sismograflarla tespit edilebilecek zayıf depremlerdir, kimisi toprağın yarılmasına ve yerleşim bölgelerinde yıkımlara yol açabilecek derece de şiddetlidir.Bu konuda tehlikeli sonuçlar doğurabilecek yanılmalardan sakınmak için, değerlendirmede temel sayılabilecek çeşitli unsurları iyice bilmek şarttır.Üzerinde durulabilecek ilk unsur, toprağın derinliklerideki belirli bir bölgede meydana gelen ana sarsıntıdır.Bu sarsıntı, kabaca bir tahminle “merkez” veya “alt merkez” denilen bir noktaya bağlanır (“üst merkez” terimi ise, bu noktanın yeryüzündeki karşılığını gösterir).

Depremlerin bir nedeni volkanik bölgelerde yerkabuğunun altındaki erimiş kayaçların hareket etmesidir.Ancak Bu tür depremler hafif sarsıntı yaratır.Asıl büyük depremler yerkabuğundaki kırıkların oluşturduğu fay hatları boyunca görülür.Büyük depremlerin topraküstü ve toprakaltı etkileri çok büyük boyutlara ulaşır, çoğu kez, yüzeysel toprak kabartmaları, çökmeler ve kırıklar oluşur. Depremin yeryüzünde oluşturduğu sarsıntı ve yol açtığı yıkım depremin şiddetine bağlıdır. Dışmerkez yakınındaki yerlerde depremin şiddeti en fazladır. Buralarda yapılar sarsıntıyla yıkılabilir, toprakta çatlaklar oluşabilir.


1.3 DEPREM NASIL ÖLÇÜLÜR ?

Bir depremin Magnitüdü (açığa çıkan yada harcanan toplam enerji miktarı), çoğunlukla Richter Ölçeğine göre belirlenir. Adını Amerikalı Charles F. Richter’den alan bu ölçek, sismik dalgaların genliğine dayanılarak hazırlanmış logaritmik bir cetveldir. Ölçek, bir birimlik magnitüt artışı, depremin boyutlarında 10 katı bir artışa karşılık gelecek biçimde düzenlenmiştir. Örneğin, Richter Ölçeği’ne göre magnitüdü 8 olan bir deprem, magnitüdü 4 olan bir depremden 10 bin kez daha büyüktür. Başka bir örnek ise Richter ölçeğiyle 7 kuvvetindeki bir deprem 4 kuvvetindeki depremden 1.000 kat daha şiddetlidir.

Depremleri inceleyen bilim dalına sismoloji, depremlerle oluşan sismik dalgaların süre ve genlik gibi özelliklerini kaydeden aygıta da sismograf denir. Sismograf bir çerçeve, ona asılı bir ağırlık ve bunların birbiri karşısındaki konumlarında meydana gelen değişikliği kağıt üzerine aktaran bir düzenekten oluşur. (Bakınız EK 2)

1.4 DEPREM NERELERDE OLUŞUR?
Deprem herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda oluşabilir. Genel olarak depremlerin kabuğu oluşturan levhaların sınırlarında oluştuğu söylenebilir. Dünyanın çeşitli yerlerinde benzer nitelikte depremlerin tekrarlandığı gözlenmiştir ve buraları hep levha sınırlarındadır. Depremlerin yoğun olarak gözlendiği bölgeler yeryüzünde üç ana kuşak oluşturur.
1.KUŞAK (Pasifik Deprem Kuşağı): Şili’den kuzeye doğru Güney Amerika kıyıları, Orta Amerika, Meksika, ABD’nin batı kıyıları ve Alaska’nın güneyinden Aleutian Adaları, Japonya, Filipinler, Yeni Gine, Güney Pasifik Adaları ve Yeni Zelanda’yı içine alan en büyük deprem kuşağıdır. Yeryüzündeki büyük depremlerin yüzde 81’i bu kuşak üzerinde gerçekleşir.

2.KUŞAK (Alpine): Endonezya’dan (Java-Sumatra) başlayıp Himalayalar ve Akdeniz üzerinden Atlantik Okyanusu’na ulaşan kuşaktır. Yeryüzündeki büyük depremlerin yüzde 17’si bu kuşakta oluşur.

3.KUŞAK (Atlantik): Bu kuşak, Atlantik Okyanusu ortasında yer alan levha sınırı (Atlantik Okyanus Sırtı) boyunca uzanır.
1.5 MSK Siddet Cetveli :

I- Duyulmayan
(a) : Titreşimler insanlar tarafından hissedilmeyip, yalnız sismograflarca kaydedilirler.

II- Çok Hafif
(a) : Sarsıntılar yapıların en üst katlarında ,dinlenme bulunan az kişi tarafından hissedilir.

III- Hafif eprem ev içerisinde az kişi, dışarıda ise sadece uygun şartlar altındaki kişiler tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen hafif bir kamyonetin meydana getirdiği sallantı gibidir. Dikkatli kişiler, üst katlarda daha belirli olan asılmış eşyalardaki hafif sallantıyı izleyebilirler.

IV- Orta Şiddetli : Deprem ev içerisinde çok, dışarıda ise az kişi tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen ağır yüklü bir kamyonun oluşturduğu sallantı gibidir. Kapı, pencere ve mutfak eşyaları v.s. titrer, asılı eşyalar biraz sallanır. Ağzı açık kaplarda olan sıvılar biraz dökülür. Araç içerisindeki kişiler sallantıyı hissetmezler.

V- Şiddetli : Deprem, yapı içerisinde herkes, dışarıda ise çok kişi tarafından hissedilir. Uyumakta olan çok kişi uyanır, az sayıda dışarı kaçan olur. Hayvanlar huysuzlanmaya başlar. Yapılar baştan aşağıya titrerler, asılmış eşyalar ve duvarlara asılmış resimler önemli derecede sarsılır. Sarkaçlı saatler durur. Az miktarda sabit olmayan eşyalar yerlerini değistirebilirler ya da devrilebilirler. Açık kapı ve pencereler şiddetle itilip kapanırlar, iyi kilitlenmemiş kapalı kapılar açılabilir. İyice dolu, ağzı açık kaplardaki sıvılar dökülür. Sarsıntı yapı içerisine ağır bir eşyanın düşmesi gibi hissedilir.

VI- Çok Şiddetli : Deprem ev içerisinde ve dışarıda hemen hemen herkes ratafından hissedilir. Ev içerisindeki birçok kişi korkar ve dışarı kaçarlar, bazı kişiler dengelerini kaybederler. Evcil hayvanlar ağıllarından dışarı kaçarlar. Bazı hallerde tabak, bardak v.s.gibi cam eşyalar kırılabilir, kitaplar raflardan aşağıya düşerler. Ağır mobilyalar yerlerini değiştirirler.


VII- Hasar Yapıcı : Herkes korkar ve dışarı kaçar, pek çok kişi oturdukları yerden kalkmakta güçlük çekerler. Sarsıntı, araç kullanan kişiler tarafından önemli olarak hissedilir. Sular çalkalanır ve bulanır. Kaynak suyu debisi ve yeraltı su düzeyi değişebilir. Bazı durumlarda kaynak suları kesilir ya da kuru kaynaklar yeniden akmaya başlar. Bir kısım kum çakıl birikintilerinde kaymalar olur. Yollarda heyelan ve çatlama olabilir. Yeraltı boruları ek yerlerinden hasara uğrayabilir. Taş duvarlarda çatlak ve yarıklar oluşur.

VIII- Yıkıcı : Korku ve panik meydana gelir. Araç kullanan kişiler rahatsız olur. Ağaç dalları kırılıp, düşer. En ağır mobilyalar bile hareket eder ya da yer değiştirerek devrilir. Asılı lambalar zarar görür. Boruların ek yerleri kırılır. Abide ve heykeller hareket eder ya da burkulur. Mezar taşları devrilir. Taş duvarlar yıkılır. Dik şevli yol kenarlarında ve vadi içlerinde küçük yer kaymaları olabilir. Zeminde farklı genişliklerde cm ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Göl suları bulanır, yeni kaynaklar meydana çıkabilir. Kuru kaynak sularının akıntıları ve yeraltı su düzeyleri değişir.

IX- Çok Yıkıcı : Genel panik. Mobilyalarda önemli hasar olur. Hayvanlar rast gele öte beriye kaçışır ve bağrışırlar. Heykel ve sütunlar düşer. Bentlerde önemli hasarlar olur. Toprak altındaki borular kırılır. Demiryolu rayları eğrilip, bükülür yollar bozulur. Düzlük yerlerde çokça su, kum ve çamur tasmaları görülür. Zeminde 10 cm. genişliğine dek çatlaklar oluşur. Eğimli yerlerde ve nehir teraslarında bu çatlaklar 10 cm.den daha büyüktür. Bunların dışında, çok sayıda hafif çatlaklar görülür. Kaya düşmeleri, birçok yer kaymaları ve dağ kaymaları, sularda büyük dalgalanmalar meydana gelebilir. Kuru kayalar yeniden sulanır, sulu olanlar kurur.

X- Ağır Yıkıcı :Baraj, bent ve köprülerde önemli hasarlar olur. Tren yolu rayları eğrilir. Yeraltındaki borular kırılır ya da eğrilir. Asfalt ve parke yollarda kasisler oluşur. Zeminde birkaç desimetre ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Bazen 1 m. genişliğinde çatlaklar da olabilir. Nehir teraslarında ve dik meyilli yerlerde büyük heyelanlar olur. Büyük kaya düşmeleri meydana gelir. Yeraltı su seviyesi değişir. Kanal, göl ve nehir suları karalar üzerine taşar. Yeni göller oluşabilir.

XI - Çok Ağır Yıkıcı : İyi yapılmış yapılarda, köprülerde, su bentleri, barajlar ve tren yolu raylarında tehlikeli hasarlar olur. Yol ve caddeler kullanılmaz hale gelir. Yeraltındaki borular kırılır. Yer, yatay ve düşey doğrultudaki hareketler nedeniyle geniş yarık ve çatlaklar tarafından önemli biçimde bozulur. Çok sayıda yer kayması ve kaya düşmesi meydana gelir. Kum ve çamur fışkırmaları görülür.

XII- Yok Edici (Manzara Değişir) : Pratik olarak toprağın altında ve üstündeki tüm yapılar baştanbaşa yıkıntıya uğrar. Yer yüzeyi büsbütün değişir. Geniş ölçüde çatlak ve yarıklarda, yatay ve düşey hareketlerin yön miktarları izlenebilir. Kaya düşmeleri ve nehir versanlarındaki göçmeler çok geniş bir bölgeyi kaplarlar. Yeni göller ve çağlayanlar oluşur.


ANADOLU TARİHİNDE DEPREM

İ.Ö. birinci yüzyılda, adına I. Antiokhos denilen ve kendisinden başka bir şey düşünmeyen bir hükümdar varmış.Kommagene uygarlığının hükümdarı 2150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı’nın doruğuna kendisi için cüretkâr bir anıt mezar yaptırmış.Hemen orda ilan edildiğine göre bu mezarı, “zamanın acımasızlığı yok edemeyecek”imiş.

Tahmin edilemez emekler harcanarak, yumruk büyüklüğündeki taşlar dağın doruğuna çıkartılmış, bir araya getirilmiş ve yüksekliği 60 metreyi aşan konik bir tümülüs yapılmış.Tümülüsün çevresindeki teraslarda ise hükümdarın öldükten sonra bir araya gelmeyi hayal ettiği tanrılarla mitolojik kahramanların muazzam boyutlardaki heykellerinden oluşan bir kutsal alan yaratılmış.

Tümülüs, kayaların yerden aşağıya yuvarlanmasıyla 45 metre kadar çökmüş.Gün gelecek yani jeolojik zamana göre bakıldığında bugünün üzerinden bir an daha geçmiş olacak ki, hükümdarın mezarından eser bile kalmayacak. Zeus’un, Herakles’in, Apollon’un ve o kibirli hükümdarın taştan kafaları. İnsanın hayal gücünün ürünü olan bu heykeller ya çatlaklarla dolmuş yada yan yatmış.

Yer yüzünün bu kesiminde yaşayan insanlar, toprakta meydana gelen bu ani ve şiddetli değişimlerden çağlar boyunca doğaüstü güçleri sorumlu tutmuştur.İ.Ö. 464’te bir deprem Sparta’yı yerle bir edip sonunda köle isyanlarının çıkmasına neden olduğunda, eski Yunanlılar da Poseidon’u yeryüzü sarsmakla suçlamış.Yine 1999 yılında Atina’nın dış mahallelerini yutan depremden sonra Aya Kyprianos manastırından bir papaz, bu facianın ilahi bir uyarı olduğunu söylemektedir. “Bizi sarsarak günahlarımızdan arındırılmamız için gönderildi”. Konu hakkındaki bilimsel açıklamayı ise jeofizikçi Rob Reilinger yapmakta: “Kıtalar arasındaki çarpışma hareketleri tüm hızıyla devam ediyor.Afrika ve Arabistan Yarımadası kuzeye yönelerek Avrasya’yı itiyor”Son beş milyon yıldır süre gelen bu çarpışmanın yarattığı karmaşık jeolojik süreçler, nasıl antik kültürlerde esrarengiz güçlere inanışı ve dehşet duygusunu körüklemişse, bugünde bilim adamlarının düşüncelerine tümüyle hakim oluyor.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde başlayan çarpışma gerçekte Anadolu’nun genelini etkiliyor.Kuzeye doğru hareketi Afrika’nınkinden biraz daha hızlı olan Arabistan Yarımadası, buraya çarpan ilk kara parçası olmuş.İzleyen süreç içinde de Avrasya’yı tam göbeğinin altından iteleyerek sadece Nemrut Dağı’nı değil, Kafkas Dağları’nı da yükseltmiştir.

Çarpışma, doğuda yerkabuğunu kalınlaştırmış; günümüze kara kesiminde yerkabuğunun kalınlığı 45 kilometreyi buluyor.Oysa daha batıda, Ankara yakınlarında bu kalınlık 49 kilometre.Sonuç olarak bölge bugün, ortalama yüksekliği 2 kilometrelik bir plato görümünde. Ancak çarpışmadan önce neredeyse deniz seviyesindeymiş.Bazı yerlerde ise çarpışma halindeki kıtaların arasında sıkışıp kalan deniz tabanının eğri büğrü kalıntıları, yüzeye fışkırarak dağları oluşturmuş. Ancak bu deniz tabanını dolduran kayaların büyük bölümü ezile ezile iyice çökerek yeryüzünün manto denilen 35-40 kilometre derinliklerindeki katmanına yanaşmış.Bu da yer kabuğunun alt tabakalarını eriterek magma oluşumuyla sonuçlanmış.

Yakın dönemde Ağrı Dağı ve onun kardeşi küçük Ağrı yanardağlarında da patlama olmadı. Ama Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayanların depremden korkmak için haklı nedenleri var. Arabistan Yarımadası’nın kuzeye doğru yaptığı sıkıştırma sonucunda Türkiye batıya doğru itiliyor.

Kapadokya’ya çığ gibi yağan volkanik oluşumlar da bölgenin hemen tüm jeolojik hareketleri gibi Afrika’nın Anadolu’ya yaklaşmasından kaynaklanıyor.Gitgide yaklaşan kıtanın önündeki yoğun okyanus kayaçları Türkiye’nin altına dalmış ve yüksek oranda su içeren kayaların daha derinlere inip yerin mantosuyla karışması ile bütün Kapadokya’da, gaz içeriği yüksek magma açığa çıkmıştır.

Anadolu’nun batı yününde ilerleyişi, büyük ölçüde Kuzey Anadolu Fayı boyunca gerçekleşiyor.Anadolu’yu Avrasya’nın diğer bölümünden ayıran fay hattı, Marmara Denizi’ni Ege’ye bağlayan, 60 kilometre uzunluğundaki Çanakkale Boğazı’nın oluşumunda da büyük rol oynamıştır.

Mitolojide de geçiyor Çanakkale Boğazı; Tunç Çağı boyunca boğazın girişine etmiş antik Troia kentiyle ilgili efsanede.Homeros’un destanı Odysseia’de Yunanlı kahraman Odysseus’un yaptığı bir hileyle sona erer.Troia Savaşı.Yunan askerleri de dev bir tahta atın içine saklanırlar ve hiçbir şeyden şüphelenmeyen Troialılar da kent surlarının içine alıverirler atı.Tübingen Üniversitesi arkeologlarından Manfred Korfmann’nın Troi atıyla ilgili söyledikleri ise şöyle : “ Kuledeki dev gri taşlarındaki çatlaklar pek çok kişiye göre depremlerden olmuşlardır.

İ.S. 500 dolaylarında meydana gelen son derece yıkıcı iki deprem Troia’yı sonsuza dek silmiş haritadan .Zaten dördüncü yüzyılın ortalarına kadar süren, eşi benzeri görülmemiş bir büyük deprem dalgası, Ege Bölgesi’nde kurumuş olan belli başlı bütün kentleri yerle bir etmiş: Pergamon, Aphrodisias, Ephesos, Smyrna.


TÜRKİYE’DE DEPREMLER

Yerkabuğunun büyük levhaları arasında bir sıkışma kuşağı üzerinde bulunan Türkiye Alp deprem kuşağında yer alır.Anadolu dünyanın en etkin deprem bölgelerinden biridir. Türkiye topraklarının yüzde 92’si deprem kuşağı üzerinde yer alır.Genç kabuk hareketlerinin yol açtığı basınç ve gerilmeler günümüzde de devam ettiğinden ülkeyi kesen faylardan birçoğu diriliklerini muhafaza etmekte ve zaman zaman yatay ve düşey doğrultuda oynamaktadır.Türkiye’nin sınırları içinde litosferin yapısal özelliklerine bağlı olarak depremler her yerde aynı şiddette ve sıklıkta olmaz.

1942’ten günümüze kadar kaydedilen ve kuvveti Richter ölçeğiyle 5 ile 8 arasında olan 47 depremin 24’ü Kuzey Anadolu deprem kuşağında olmuştur.Bu sayı ortalama yılda bir kez büyük bir deprem olduğunu gösterir.Depremlerin neden olduğu ölümler yönünden Türkiye dünyada beşinci sırada yer alır.Deprem zararlarının bu kadar çok olmasının payı büyüktür. (Bakınız Ek 11)

Bundan yaklaşık 25 milyon yıl önce Anadolu'nun güneyinde yer alan Afrika ve Arabistan levhaları kuzeye doğru harekete geçmiştir. Bunun sonucunda, Anadolu yarımadası sıkışmış ve bir bütün olarak yavaş yavaş yükselmeye, batıya doğru hareket etmeye başlamıştır. Bu hareket sonucu ülkemizde üç büyük fay hattı meydana gelmiştir.(Bakınız Ek 7).Bunlar;


à Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF)

à Güneydoğu Anadolu Fay Hattı (GAF)

à Batı Anadolu Fay Hatları (BAF)


Afrika ve Arabistan levhaları Anadolu yarımadasını hâlen batıya doğru itmektedir. Bu nedenle yurdumuzda sık sık depremler olmaktadır.(Bakınız Ek 8)
TÜRKİYE’DE MEYDANA GELEN DEPREMLERİN SEBEBİ NEDİR ?
Ülkemizin depremlerin sebebi, Alp orojenik haraketleri sonrasında meydana gelen tektonik haraketlere bağlı olarak meydana gelen kırılmalardır. Özel anlamda, Kuvaternerin başında Anadolu yarımadasının bir bütün olarak yükselmesi sunucunda, üç büyük fay hattı meydana gelmiştir. Bunlar, Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF), Güneydoğu Anadolu Fay Hattı (GAF) ve Batı Anadolu Fay Hattı (GAF)’dır. Genel anlamda ise Arabistan Kalkanı ile Sibirya Kalkanı arasında bulunan yarımadasının sıkışarak yükselmesi ve kıvrılamayan dirençli tabakaların kırılmasıdır.

KUZEY ANADOLU FAY HATTI :

Doğuda Karlıova ile batıda Mudurnu vadisi arasında doğu-batı doğrultusunda bir yay gibi uzanır. Dünyanın en aktif ve en önemli kırık hatları arasında yer alan Kuzey Anadolu fay
zonunun uzunluğu yaklaşık 1200 km dir; genişliği ise 100 m ile 10 km arasında değişir.

Kuzey Anadolu fay hattında, 1939'dan 1999'a kadar, 7 şiddetinin üzerinde toplam olarak 7 deprem meydana geldi. Bir sonraki şekilde görüldüğü üzere, bütün bu depremlerde, doğudan batıya doğru bir kırılma gözlemlendi.
Kuzey ve Doğu Anadolu Fay hattındaki kırılma bölgeleri. 1939'dan önceki deprem bölgeleri, eldeki bilgilere göre yaklaşık olarak işaretlenmiştir. Deprem oluşumları, üç ayrı sıra içinde; ama çeşitli yön ve hareketlerde gerçekleşmiştir.

1939'dan beri meydana gelen depremler, Kuzey Anadolu fay hattında büyük kırıkların oluşmasına neden oldu. Her karede bir sonraki depremin merkezi daire içine alındı. Özellikle 1943 depreminde sıkışmış enerji, büyük bir ondalık oran olarak depremin şiddetine yansıdı.

a) Türkiye'deki aktif fay hatları, kırmızı çizgilerle ifade edilmiş. Anadolu ve Avrasya yönünde derin kırıklar bulunuyor.
b) Sağdan doğru meydana gelen depremler
c) Kırmızı ile işaretlenen bölge, olası bir Anadolu-Avrasya deprem bölgesine işaret ediyor. Sağdan doğru 40 km'lik olası bir fay hattı belirtilmiş.

17 Ağustos 1999’da Gölcük’te meydana gelen deprem, Gölcük’ün hemen doğusunda, yerin yaklaşık 15 kilometre altında olan ve yer kabuğu üzerindeki, Kuzey Anadolu Fay Hattı adı ile bilinen kırıkta başlamıştı.Doğu Anadolu’dan başlayıp Yunanistan’a kadar uzunluğu 1600 kilometreyi bulan fay, Kaliforniya’nın, yarattığı depremlerle kötü bir üne sahip San Andreas Fay Hattı’yla büyük benzerlik göstermektedir. Amerika’daki benzeri gibi Kuzey Fay Hattı da aslında küçük fay parçalarından oluşuyor ve bunlar iki tektonik levha halinde birbirinden ayrılıyor: Avrasya levhası ile ondan çok daha küçük olup Türkiye’nin büyük bölümünü sırtında taşıyan Anadolu Levhası.(Bakınız Ek 8)

Bu iki levhanın kenarlar birbirine bitişik, ancak Anadolu Levhası, jeolojik etkenler sonucu her yıl yaklaşık 2,5 metre kadar batıya ilerleyerek Yunanistan’a yaklaşıyor; bu da fay boyunca gerilim birikimine yol açıyor.Biriken gerilim belli bir düzeyi bulduğunda ise fayın bir ya da daha fazla bölümü harekete geçerek şiddetli sarsıntılar yaratıyor. Küçük bir bölüm hareket etmişse, yol açacağı depremin büyüklüğü 6 ya da daha aşağısı olabilir.Oysa Gölcük’ün altından geçen bölüm kırıldığında açığa çıkan enerji, hem doğuya hem de batıya doğru uzanan üç bitişik kesimde de yer değiştirmeler başlatarak çok daha büyük bir felakete yol açmıştı. Marmara depreminde Akyazı ile Gölcük arasında 125 km uzunluğunda bir fay ortaya çıkmıştır

12 Kasım’da Kuzey Anadolu Hattı bir kez daha kırıldı.Ağustostaki sarsıntıdan sonra biriken gerilim, ilk depremin olduğu yerin doğusuna düşen fay hattının bir bölümünün kırılmasına yol açmıştı.Büyüklüğü 7,1’di.Nüfusu çok daha az bir bölgeyi vurmuştu ama yine de 800’den fazla insanın ölmesine, en az 5000 kişinin yaralanmasına yol açmıştı.


17 Ağustos Gölcük ve 12 Kasım Düzce depremleri öncesi ve sonrasında, Marmara Denizi’nin iç yapısını denetleyen fayları ilgili birçok model üretildi.Bu depremlerden sonra, Fransız ve Türk bilim adamlarının “Le Suroit” adlı gemi ile elde ettikleri veriler, İzmit’ten başlayan ve Mürefta açıklarına kadar uzanan fay hattının (5 kilometrelik bir ara hariç) kesintisiz devam ettiğine dikkat çekiyor. Öte yandan, üzerinde hâlâ durulan bir başka model de hattın kesintisiz değil, sıçramalar yaparak ilerlediğini savunuyor.

Kuzey Anadolu Fayı, Marmara Bölgesi’nde tarifsiz yıkımlara yol açtı.Son 2000 yılda belgelenen yaklaşık 600 deprem (ki hepsinin de büyüklüğü 7 ve üstüdür) bölgeyi defalarca yerle bir etti.İzmit defalarca yıkıldı, İstanbul ise son 500 yılda meydana gelen büyük depremlerle dört kez ağır hasara uğradı.

BATI ANADOLU DEPREM KUŞAĞI

Bu bölge, Marmara Denizi’nin güneyi ile İzmir-Isparta arasındaki geniş bir kuşağı içine alır.Batı Anadolu’da, yerşekillerinin biçimlenmesinde kırılmaların çok önemli etkisi olmuştur.Bölgede Denizli ili altındaki doğu-batı doğrultusunda uzanan dağlar ve bu dağlar arasındaki ovalar kırılmalar ve çökmeler sonucu oluşmuştur.Böylece Denizli ilimiz birinci dereceden deprem bölgesi olur.

Bu fay hattı boyunca fışkıran sıcak şifalı sular da bu bölegeyi aynı zamanda kaplıcalar diyarı yapar. M.T.A. Enstitüsü Genel Müdürlüğünce bu bölgede başlatılan sondaj çalışmaları sırasında 1965'de ilk jeotermal buhar kaynağı bulunmuş, fay hattı boyunca bunu diğerleri takip etmiştir. Bugün Türkiye'de ilk defa burada jeotermal buhar enerjisi ile elektrik üretilmekte, ayrıca "sıkıştırılmış karbondioksit gazıyla" kurubuz fabrikası, seralar, ılıcalar bulunmaktadır.

Bu deprem kuşağı içinde, Bakırçay, Gediz, Küçük ve Büyük Menderes ovaları ile Burdu, Acıgöl ve Sultan Dağları’nın kuzey etekleri yer alır.

Batı Anadolu Fay Hattı kuzey-güney yönlü çekim gerilmelerinin etkisi altında gelişmiştir. Batı Anadolu kırık kuşağında 1970’te gerçekleşen Gediz depreminde, kırık kuşak boyunca 2,2 metre çökme oluşmuş ve 30 cm kayme görülmüştür.Ritcher ölçeğiyle 7,3 şiddetindeki bu depremde 10 bine yakın yapı yıkılmış, 1.086 kişi hayatını kaybetmiştir.
ÖNEMLi BATI ANADOLU DEPREMLERi
1899 Büyük Menderes
1928 Torbali
1955 Balat
1969 Alasehir
1969 Simav
1970 Gediz
1995 Dinar
GÜNEYDOĞU ANADOLU DEPREM KUŞAĞI:

Dünyanın en büyük kırık hattı olan Güneydoğu Anadolu deprem kuşağı, Doğu Afrika, Kızıldeniz, Lut Gölü üzerinden, Antakya, Kahraman Maraş, Adıyaman ve Varto üzerinden Ağrı’ya kadar uzanır. Bu kırık hattı tehlikeli bir deprem kuşağıdır. Bu deprem kuşağı, Marmara Denizi’nin güneyi ile İzmir-Isparta arasındaki geniş bir kuşağı içine alır.Bu hattın özellikle Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan kısmında şiddetli depremler olmaktadır.

Özellikle Hatay çukurundan Bingöl’e kadar uzanan deprem kuşağı boyunca yer alan yörelerde zaman zaman şiddetli depremler olmaktadır.(Bakızın Ek 7)

TÜRKİYE'DE DEPREMLERİN BÖLGELERE GÖRE DAĞILIMI:

Türkiye dünyanın en önemli deprem kuşaklarından biri üzerindedir. Topraklarının % 42’si, I. Derece Deprem Bölgesi üzerinde bulunmakta: 328 bin 995 km2’lik bu bölgeye Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun önemli bir bölümü, kısmen Akdeniz Bölgesi, İç Anadolu’nun kuzeyi, Orta ve Batı Karadeniz ile Marmara ve Ege Bölgelerinin tamamı giriyor. Nüfusun % 45’i bu I. Derecede Deprem Bölgesi’nde yaşıyor. Türkiye’nin % 24’ü ise II. Derece Deprem Bölgesi’ndedir. Bu alanın yüzölçümü 186 bin 411 km2. Nüfusun %26’sı bu alana yayılmış. III. Derece Deprem Bölgesi’nde (139 bin 594 km2) nüfusun % 18’i, IV. Derecede (97 bin 737 km2) % 2’si yaşıyor. Yani topraklarımızın %96’sı deprem bölgesi ve nüfusun % 98’i de bu topraklarda barınıyor.

Marmara ve Ege bölgelerinin % 95'i I. derece deprem bölgesi içindedir. Nüfus yoğunluğunun oldukça yüksek olduğu bu bölgeler, deprem bakımından en riskli yerlerdir. Doğu Anadolu Bölgesi'nin büyük bir bölümü I. ve II. derece deprem bölgesinde yer alır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi ise deprem tehlikesinin en az olduğu bölgedir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder